Zorkul, Tahir2025-05-102025-05-1020151308-2140https://search.trdizin.gov.tr/en/yayin/detay/256764/mitoloji-ve-mustafa-seyit-sutuvenin-siirihttps://hdl.handle.net/20.500.14720/2397İlkel insan topluluklarının dünyayı ve zamanı anlama ve anlamlandırma çabasının bir sonucu olan mit \"myth\", günümüze dek, gerçekliğini koruyan kavramlardan bir tanesidir. Kökleri dinler öncesi tarihe dayanan bu kavram, hem ortaya çıkış süresi, hem de kapsadığı alan bakımından gündemdeki yerini ve önemini korumaktadır. Ancak, bütün araştırmacıların üzerinde uzlaştıkları bir mit tanımı olduğunu söylemek zordur. Buna rağmen pek çok mit tanımının olduğunu da söylemek gerekir. \"Myth\" sözcüğü Eski Yunan dilinde söz \"logos\" ve \"epos\" sözcükleriyle karşılanmaktadır. Tarihin derinliklerinde üretilmiş bilgi ve düşünceleri içlerinde gizleyen belgeler niteliğindeki mitler, toplumbilimciler ve din tarihçileri arasında yaygın olan \"kutsal gelenek\", \"en eski vahiy\", \"örnek gösterilecek model\" anlamında da kullanılır. Bu kavram kimi araştırmacılar tarafından \"olay, fable, fiction\" karşılığında kullanılmış olsa da, ilkel insana göre mitin esas manası, \"gerçek hikâye\" hepsinden de öte \"sahip olunan çok değerli şeyler, kutsal ve manalı olandır\" şeklinde tarif edilir. Bir başka tanıma göre ise mit, \"tabiat varlıkları ile olaylarına, kişilik vermek sureti ile anlatma şeklidir.\" Kimilerine göre de, kelimenin aslı Yunancadır. Anlamı da \"söz\", \"öykü\"dür. \"Mit\"e yönelik bu anlamlandırma çabası, günümüzde bir bilim dalı olarak \"Mitoloji\"nin temelini teşkil etmiştir. Ancak, mitoloji kavramının anlam kaymasına uğrayarak, bir bilim dalı olmanın ötesinde \"mit\" kavramına karşılık kullanıldığını belirtmekte fayda vardır. Mitler önemli ölçüde ayin, tören üzerine temellenirler. Meselâ, yetişkinliğe giriş merasimlerinin önemli fonksiyonları bulunmaktadır. Söz konusu merasimler, geleneğin ilkel toplumlardaki olağandışı gücünün ve anlamının ayin biçiminde dramatik ifadesidir; ayrıca bu güç ve anlamı her kuşağın belleğine kazımaya da yararlar; öte yandan da, soyun öğretisini aktarmak, geleneğin sürekliliğini sağlamak ve soyun birliğini korumak için son derece etkili birer araçtırlar. İlk zamanlar sözlü gelenekle kuşaktan kuşağa aktarılan mitler, zamanla ozanlar, şairler, misyonerler, seyyahlar vb. kimseler tarafından yazılı metinler haline dönüştürülmüşlerdir. Milletleri millet kılan bir dizi etmenlerin başında mitolojinin gelmesi, onun gizli bilgi kaynağı, eski insan düşünce tarzı olmasından ve kendini yaşadığı dünyada bulmasından dolayıdır. Mitolojik öğeler zamanla değişir ancak tamamen kaybolmazlar. Her milletin milli tefekkürünün, milli psikolojisinin, kendine has özelliklerinin ilk kaynağı mitolojidir. Hiç şüphe yok ki, her milletin kendine özgü geçmişten gelen mitleri vardır. Dünya üzerinde halen varlığını devam ettiren veya zaman içinde yitip giden milletler düşünüldüğünde çok sayıda mitin varlığından söz edilebilir. Bu zenginlik mitolojiye geniş bir inceleme alanı sunmaktadır. Geçmişten bugüne yaşanan savaş, göç benzeri toplumsal olaylar, insanlar arasında bir etkileşime yol açar. Bu etkileşimin her türlü sonuçları mitlere de yansır. İncelendiği zaman farklı milletlere ait mitler arasında pek çok ortaklıkların olduğu görülecektir. Bugün çeşitli toplumlar üzerinde yapılan araştırmalar göz önünde bulundurulduğunda, mitlerin farklı özelliklerinin yanı sıra, önemli ölçüde benzerlikler gösterdikleri gözden kaçmaz. Bu ortak özellikler aynı zamanda mitlerin toplumlar arası kültürel bir geçişin olduğuna birer delil niteliğindedir. Bizde, Tanzimat döneminde Batıyla olan etkileşimle birlikte Yunan ve Latin mitolojilerinin de edebiyatımıza girmesine ortam sağlanır. Daha çok çeviri yoluyla edebiyatımıza giren mitolojik eserler, küçük de olsa yerli yapıtlar tarafından da desteklenir. Yusuf Kamil Paşa'nın Fenelon'dan çevirdiği \"Telemak\", ilk çeviri roman olmasının yanı sıra bizdeki ilk mitolojik eser olması bakımından da önemlidir. Bununla birlikte Nabizâde Nazım'ın ve Şemsettin Sami'nin Esatir adlı yapıtları, Şinasi, Ziya Paşa, Ahmet Vefik Paşa gibi şairlerin de çeviri ağırlıklı eserleri bu dönemin belli başlı mitolojik eserlerini oluşturur. Mitolojik eserlere yönelik bu çeviri etkinliği, Servet-i Fünûn döneminde de devam eder. Tevfik Fikret'in \"Promete\" şiiri, Selanikli Hilmi Bey'in \"İlyas yahut Şair-i Şehir Omiros\" adıyla yaptığı \"İlyada\" çevrisi dönemin mitolojik türdeki eserlerine örnek teşkil eder. Edebiyatımızda dikkat çekici diğer bir oluşum ise öncülüğünü Cevat Şakir Kabağaçlı, Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu gibi şairlerin yaptığı \"Mavi Anadolucular\" ya da \"Mavi Hümanizma\" hareketidir. Anadolu'nun geçmişine sahip çıkma düşüncesi bu topluluğun temel ilkesidir. \"Nev-Yunanîlik\" akımından farklı olarak \"Mavi Hümanizma\" hareketi, Anadolu'yu merkeze alan kültür yaklaşımıyla Osmanlı ve İslâm kültürünü de önemser. Sonuç itibariyle şair, mitolojiye dair kullanımlarıyla Anadolu coğrafyası ve bu coğrafya üzerinde temellendirilen kültürel birikime derinlikli bakmayı, görünenin ardında görünmeyen pek çok değerin farkına varmayı öğütler gibidirtrinfo:eu-repo/semantics/openAccessBeşeri BilimlerEdebiyatEdebi Teori Ve EleştiriMitoloji ve Mustafa Seyit Sutüven’in ŞiiriArticle1010N/AN/A10131034256764