Browsing by Author "Çankaya, Hakan"
Now showing 1 - 20 of 36
- Results Per Page
- Sort Options
Other Adenoid Vejetasyonlu Çocukların Klinik ve Radyolojik Değerlendirilmesi(1998) Sakarya, M. Emin; Çankaya, Hakan; Er, Remzi; Kutluhan, Ahmet; Kıroğlu, A. FarukAdenoidektomi ile tanısı kesinleşmiş adenoid vejetasyonlu 62 çocuk olgunun; semptomatolojisi, yapılan operasyonları ve kürete edilen adenoid miktarları, dijital radyografi ile elde edilen nazofarinks scanogram bulguları karşılaştırıldı. Bir semptomu olan ile birden fazla semptomu olan olguların radyolojik bulguları arasında fark saptanmadı. Tek başına adenoidektomi yapılan olguların radyolojik bulguları ile adenotonsillektomi ve/veya grommet tüp yerleştirilen olguların radyolojik bulguları arasında da fark bulunmadı. Kürete edilen adenoid doku miktarları açısından ise çok (+++) olan olgular ile orta (++) ve az (+) olgular arasında; adenoid alanı, adenoid alanı/nazofarinks alanı ve adenoid alanı/nazofarinks hava yolu alanı hesaplamalarında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu. Sonuç olarak, dijital radyografi ile elde edilen nazofarinks scanogramı; çocuklarda adenoid vejetasyonun tanısında ve operasyon kararında yardımcı bir yöntemdir.Article Alt Dudağa Renal Hücreli Karsinom Metastazı: Olgu Sunumu(2006) Kıroğlu, A. Faruk; Yuca, Köksal; Çankaya, Hakan; Harman, Mustafa; Bayram, İrfanBöbreğin en sık görülen tümörü olan renal hücreli karsinom, baş boyuna metastaz yapan infraklaviküler tümörler içinde üçüncü sıklıkta yer alır. Bu tümör, baş boyun bölgesinde en sık olarak tiroide metastaz yaparken alt dudak metastazı oldukça nadirdir.Bu çalışmada alt dudağa metastaz yapan berrak hücreli renal hücreli karsinomlu 72 yaşındaki bir olgu sunulacak, ayırıcı tanı ve tedavi tartışılacaktır. Sonuç olarak renal hücreli karsinom baş boyun bölgesindeki berrak hücre içeren tümörlerin ayırıcı tanısında akılda tutulmalıdır.Article Alt Konka Bülloza: Olgu Sunumu(2016) Bozan, Nazim; Garça, Mehmet Fatih; Çankaya, Hakan; Kıroğlu, Ahmet Faruk; Gür, Mehmet HafitAlt konkanın değişik derecelerdeki pnömatizasyonu olarak tanımlanan alt konka bülloza, nazal pasaj içerisinde lateral nazal duvarın nadir bir anotomik varyasyonudur. Genellikle asemptomatik olmakla birlikte konka büllozanın pnömatizasyonun büyüklüğüne, ve nazal septumla olan ilişkisine göre semptomatik olabilir. Burun tıkanıklığı, sinüzit, postnazal akıntı, baş ağrısı, koku almada bozukluk semptomlar arasında sayılabilir. Tanısında anterior rinoskopik muayene, endoskopik muayene ve paranazal sinüs tomografisi yer alır. Alt konka pnömatizasyonunun cerrahi tedavisinde tam bir fikir birliği bulunmamaktadır. Cerrahi tedavi konka ve paranazal sinüs fonksiyonlarını en az oranda etkileyen teknikler üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bu yazımızda burun tıkanıklığı ile başvuran tek taraflı alt konka bülloza olgusu sunulmuşturArticle Ataksi Telenjiektazili Hastada Primer Submandibular Bez Lenfoması: Olgu Sunumu(2004) Kıroğlu, A. Faruk; Yuca, Köksal; Çankaya, Hakan; Bozkus, Ferhat; Kutluhan, Ahmet; Alıcı, SüleymanAtaksi Telenjiektazi (AT, Louis-Bar sendromu), otozomal resesif kalıtım ile geçen, genellikle okülokutanöz telenjiektaziler, progressif serebellar ataksi, rekürren sinopulmoner enfeksiyonlar, artmış malignensi insidansı, radyoaktif ışın hipersensitivitesinin görüldüğü nadir bir klinik sendromdur. Kliniğimize ileri derecede solunum sıkıntısı, yüksek ateş ve boyunda kitle yakınmaları ile başvuran, AT ve mental retardasyon tanıları ile nöroloji polikliniğince takip edilen, tetkiklerinde derin boyun enfeksiyonu ve primer submandibuler bez kaynaklı lenfoma tanısı konulan 22 yaşında erkek hasta sunulmuştur.Article Baş-boyunda Cilde Fistülize Olmuş Tularemi Olgu Sunumu(2015) Bozan, Nazım; Turan, Mahfuz; Yuca, Köksal; Gür, Mehmet Hafit; Çankaya, HakanTularemi Kulak Burun ve Boğaz (KBB) kliniklerinde nadir olarak görülen bir zoonozdur ve çeşitli formları mevcutdur; ülseroglandüler, orofarengeal, pnömotik ve septik form. Tularemi, etkeni Francisella tularensis olan zoonotik bir hastalıktır. Francisella tularensis gram-negatif, hareketsiz bir kokobasildir. Hastalığın bulaş yolları; kirli sular, kemirgenler, tavşan, kene, sivrisinek, kaplumbağa, koyun, inek, kuşlar ve geyik gibi hayvanlardır. Bu çalışmamızda baş boyun cildine fistülize olmuş ve aldığı çeşitli antibiyoterapilere rağmen düzelmeyen ve kontamine su tüketimi hikayesi olan bir tularemi olgusu sunulmuştur.Other Basit Ranula: Olgularımız ve Tedavi Yaklaşımlarının Değerlendirilmesi(2001) Kutluhan, Ahmet; Çankaya, Hakan; İçli, Murat; Kiris, MuzafferRanula ağız tabanının ön bölümünde yer alan retansiyon kistidir. Bebeklik çağdan itibaren hemen her yaşta görülebilen ranulaların tedavisinde marsupializasyondan başlayarak kitlenin yada sublingual bezin parsiyel yada total eksizyonları uygulanmaktadır. Bu çalışmada 1996-2000 yılları arasında kliniğimizde tanı konularak tedavileri yapılan beşi kız, üçü erkek sekiz basit ranulalı olguyu inceledik. Yaş ortalaması 7±2.62 ve en sık şikayetleri dil altında ağrısız, yumuşak, fluktuan kitle olan olguların altısı ilk defa başvururken iki vakada geçirilmiş ameliyat hikayesi mevcuttu. İlk defa başvuran altı vakaya nıarsupializasyon, operasyon hikayesi olan iki vakaya ise total eksizyon uygulandı. Ortalama 18 ay takip edilen hastalardan hiç birisinde nüks görülmedi. Daha önce opere edilmemiş basit ranulalı vakalarda marsupializasyonu, operasyon hikayesi olan vakalarda total sublingual bez eksizyonun gerekli olduğu sonucuna vardık.Other Beyin Sapı İşitsel Potansiyeli Kayıtlarının Yaş ve Cinsiyete Göre Standardizasyonu(2002) Anlar, Ömer; Çankaya, Hakan; Erdem, Nuh Mehmet; Akan, Zafer; Tulgar, MetinAmaç: Bu çalışmanın amacı, gelecekte benzer hastaların sonuçlarını değerlendirmede referans oluşturmak üzere Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Araştırma Hastanesi normal auditory brainstem response (ABR) kayıtlarının yaş ve cinsiyete göre standartlarının belirlenmesidir. Metod: Her yaş grubundan toplam 188 sağlıklı erkek ve bayana 90 dB HL'de 10/s stimulus sıklığı ile ABR testi uygulandı. Bulgular: I.,II.,III.,IV. ve V. dalgalara ait Latans ve Inter Peak Latans (IPL) değerleri kaydedildi ve standart sapmaları da (SS) hesaplandı. Sonuç: Laboratuvarlar arasında farklı standart değerlerin olabileceği gerçeğine uygun olarak; Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Odyoloji Laboratuvarı için ABR standartları ortaya konuldu.Other Bilateral Kronik Otitis Mediada Üç Yıl Arayla Gelişen Bilateral Fasiyal Paralizi:olgu Sunumu(2001) Çankaya, Hakan; İçli, Murat; Kutluhan, Ahmet; Kıroğlu, Faruk; Kiris, MuzafferBu olguda önce sağ kolesteatomlu kronik otitis nıediaya, üç yıl sonra ise sol kulakta kolesteatomasız kronik otitis mediaya bağlı olarak gelişen fasiyal paralizi tartışıldı.Article Bir Olgu Nedeniyle Sklerodermanın Otolaringoloik Belirtileri(2005) Kiris, Muzaffer; Kıroğlu, Ahmet Faruk; Yuca, Köksal; Çankaya, HakanSkleroderma konnektif dokunun anormal sentezi sonucunda ortaya çıkan skleroz ile karakterize, sebebi bilinmeyen, değişik seviyelerdeki organ ve sistemleri tutmaya eğilimli sistemik ve ilerleyici bir hastalıktır. Hastalık genellikle Raynaud fenomeni ile başlar. Kalp böbrek ve akciğer gibi organlardaki yaygın visseral tutulum nedeniyle ölüm görülebilir. Yutma güçlüğü ve ağız açmada kısıtlılık şikayetleri ile gelen sklerodermalı bir hastada bu hastalığın otolaringolojik belirtileri literatür bilgileri ile karşılaştırılarak sunuldu.specialization-in-medicine.listelement.badge Clinical and Epidemiological Features of Pediatric Head and Neck Apscesses(2009) Budak, Ali; Çankaya, HakanBu çalışma; baş boyun apsesi nedeniyle, takip edilen pediyatrik yaş grubu hastalarda etiyolojik ve epidemiyolojik faktörlerin, laboratuar bulgularının ve tedavi şeklinin hastalığın gidişati üzerindeki etkilerin değerlendirilmesi amaçlayan retrospektif bir çalışmadır. Çalışmanın etiğe uygunluğu Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi etik kurulu tarafından değerlendirilip onaylanmıştır.2006-2008 yıllarında, 3 ay-18 yaş arası YYU Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi KBB polikliniği'ne başvuran 79 baş boyun apseli hasta değerlendirmeye alındı. Hastalardan alınan anamnez ve fizik muayene sonuçları değerlendirildi, kaydedilen hemogram, açlık kan şekeri, sedimantasyon, antistreptolizin-O, C-Reaktif protein, fibrinojen ve serolojik tetkikleri, boyun apsesi ve lenf nodu için ultrasonografi ve apse kültürü değerlendirildi. Medikal ve cerrahi tedavi kayıtları incelendi. Tedavi süresinde görülen apse nedeniyle oluşan komplikasyonlar kaydedildi. Birbirleri arasında anlamlılık açısından karşılaştırıldı.Yapılan incelemede baş boyun apsesi nedeni ile hastaneye başvuran hastaların en sık şikayeti ateş ve boyunda şişlikti, bu şişlik en sık submadibuler ve orta hatta göre sağ yerleşimliydi, apse çaplarıyla hemoglobin değerleri arasında negatif bir ilişki bulundu. Ayrıca hastanın persantil değerlerleri azaldıkça apselerin spontan fistülize olma oranları artmaktaydı. Beyaz küre, CRP ve ASO değerleri arasında pozitif bir ilişki mevcuttu. Kültürlerde en sık üreyen bakterininde S. Aureus olduğu görüldü. Bunlara dayanılarak boyun apsesi tanısı alan hastalarda medikal tedaviye ek olarak cerrahi drenaj ve aspirasyon yapılabileceği düşünülmektedir.Sonuç olarak hemoglobin düzeyleri düşük, beslenme bozukluğu olan küçük yaşlardaki çocuk ve bebeklerde boyun apselerinin ve mediastinit, sepsis vb. komplikasyonların gelişimi daha büyük çocuk ve erişkinlerden daha kolay, tedavilerinin zor olduğu düşünülmektedir.Anahtar kelimeler: Pediatrik baş boyun apsesi, apse çapı, düşük hemoglobin düzeyi, persantilArticle Çocukta Adenotonsiller Hipertrofiye Bağlı Kor Pulmonale(2006) Okyay, Rezan; Kıroğlu, A. Faruk; Yuca, Köksal; Çankaya, Hakan; Üner, AbdurrahmanPediatrik havayolu tıkanıklıklarının en sık sebebi tonsillerin ve adenoidin büyümüş olmasıdır. Üst solunum yollarındaki tıkanıklık giderilmez ise çocukta obstriiktif uyku apnesî (OUA) ve buna bağlı komplikasyonlar gelişebilir.KorpulmonalevesağkalpyetmezliğiOUA'nınyaşamıtehditedebilecekkardiyovasküler komplikasyonlardır. Bu olgu sunumunda adenotonsiller hipertrofiye bağlı olarak gelişen ve cerrahi eksizyon ile tedavi edilen bir pediyatrik kor pulmonale vakasını sunmak istiyoruz.Other Dudak Ve Dilde Yerleşen Lenfanjioma Sirkumskriptum(2002) Metin, Ahmet; Çankaya, Hakan; Kösem, Mustafa; Akdeniz, Necmettin; Çalka, ÖmerLenfanjioma sirkumskriptum, deriyi tutan ve alttaki subkütan yağ dokusuyla kaslara da yayılabilen lenfatik bir malformasyondur. Nadir rastlanan dil ve dudak tutulumu ile seyreden 14 yaşındaki erkek hasta sunulmuştur.Other Erişkin Yaş Grubu Akut Kriptik Tonsillit Tedavisinde Amoksisilin/klavulanat ile Azitromisin Karşılaştırılması(2002) Kiris, Muzaffer; Kutluhan, Ahmet; Yurttaş, Veysel; Çankaya, Hakan; Yakut, FatihAmaç: Erişkin yaş grubu akut kriptik tonsillit tedavisinde amoksisilin/klavulanat ile azitromisinin etkinlik ve tolerabiliteleri değerlendirildi. Hastalar ve Yöntemler: Toplam 40 hasta, amoksisilin/klavulanat (9 erkek, 11 kadın; ort. yaş 19) ve azitromisin (8 erkek, 12 kadın; ort. yaş 21) gruplarına rastgele ayrıldı. Boğaz ağrısı, yutma güçlüğü ve sistemik şikayetler hasta tarafından; fizik muayene bulguları tanı koyan hekim tarafından skorlandı. Tedaviden önce tüm olgulardan tonsil kültürü alındı. Amoksisilin/klavulanat beş gün, azitromisin üç gün süreyle uygulandı. Hastalar tedavinin dördüncü ve yedinci günlerinde ve tedaviden bir ay sonra kontrol edildi. Bulgular: Dördüncü gün, boğaz ağrısı ve ateş yönünden azitromisin lehine anlamlı düzelme görüldü. Amoksisilin/klavulanat grubunda iki hastada düzelme görülmemesi üzerine kullanılan antibiyotik değiştirildi. Yedinci günde, tedaviyi sürdüren tüm hastalarda semptomlar tamamen düzeldi. Fizik bulgularda ise gruplar arasında anlamlı fark oluşturmayacak derecede hafif tonsillofarenjeal hiperemi saptandı. İlaçlara ait önemli yan etki görülmedi. Tedaviden bir ay sonra hastalarda erken nüksü düşündüren semptom ve bulguya rastlanmadı. Her iki gruptan bazı hastalarda, fizik bulgu olarak tonsil ön plika hiperemisi gözlendi. Sonuç: Erişkin yaş grubu akut kriptik tonsillit tedavisinde üç gün süreyle günde tek doz 500 mg azitromisinin, beş gün süreyle günde iki doz 1 gr amoksisilin/klavulanat kadar etkili olduğu ve etkisinin daha erken başladığı görüldü.Article İleri Derecede Solunum Sıkıntısına Sebep Olan Bir Retrofarengeal Abse Olgusu(2003) Çankaya, Hakan; Kıroğlu, Faruk; İçli, Murat; Yuca, KöksalAkut retrofarengeal apse genellikle küçük çocukları etkileyen nadir fakat ciddi bir hastalıktır. Boyunda şişkinlik ani ve öldürücü hava yolu tıkanıklığına yol açabilir ve diğer hastalıkları taklit edebilir. En sık rastlanılan bulgular ateş, boyunda şişkinlik, yutma güçlüğü ve beslenme problemleri, konuşma zorluğu, baş ve boynun hiperekstansiyonudur. Semptom ve bulguların süresi değişiklik gösterebilir. Lateral boyun grafileri tanıyı doğrular.Tanıya en çok yardımcı olan testler direk gözlem ve servikal bölgeye yönelik bilgisayarlı tomografidir. Erken tanı ve cerrahi tedavi mediastinal yayılıra, püy aspirasyonu, hava yolu obstruksiyonu veya büyük bir damar erezyonu gibi ciddi komplikaşyonlarm ortaya çıkmasını önler. Bu yazıda, şiddetli solunum sıkıntısı ile baş vuran ve retrofarengeal abse tanısı konulan bir yaşında bir vakayı sunduk ve çocuklardaki solunum sıkıntısının nedenleri tartışıldı.Article Kafı N2o+o2 veya Hava ile Şişirilen Laringeal Maske (Lm) Nin Orofaringeal Yapılara Etkilerinin Karşılaştırılması(2003) Çankaya, Hakan; Katı, İsmail; Tekin, Murat; Silay, Emin; Abbasov, Ürfettin HüseyinoğluÇalışmamızda, laringeal maske (LM) kafının farklı gazlar ile şişirilmesinin kaf basıncı, orofaringeal lezyon ve boğaz ağrısı sıklığına etkisinin değerlendirilmesi amaçlandı. Genel anestezi planlanan ASA I-II grubundan 55 olgu rasgele iki gruba ayrıldı. Olgular 0.05 mg kg-1 iv midazolam ile premedike edildiler. Rutin monitörizasyon yapıldı ve anestezi indüksiyonu propofol ve fentanil ile sağlandı. Kirpik refleksi kaybolduktan sonra laringeal maske yerleştirildi. Laringeal maske kafı I. grupta % 50 N2O+% 50 O2, II. grupta ise oda havası ile uygun volümlerde şişirildikten sonra başlangıç, 30., 60. ve 90. dakikalarda kaf basınçları ölçüldü. Ameliyat tamamlandıktan sonra spontan solunumda laringeal maske çıkarılarak rijit teleskop ile orofaringeal yapılar incelendi. Olguların postoperatif birinci saatte boğaz ağrıları sorgulandı. I. grupta II. gruba göre başlangıç kaf basınçları hariç 30'ar dakikalık aralarla ölçümlerde anlamlı olarak düşük bulundu. I. grupta süre ile lezyon arasında negatif, lezyon ile boğaz ağrısı arasında pozitif korelasyon vardı. II. grupta ise basınç ile lezyon, basınç ile boğaz ağrısı ve lezyon ile boğaz ağrısı arasında pozitif korelasyon saptandı. Boğaz ağrısı II. grupta I. gruba göre anlamlı derecede daha fazla bulundu. Sonuç olarak laringeal maske kullanılan olgularda N2O+O2 ile kafı şişirilenlerde hem orofaringeal lezyonların hem de boğaz ağrısının az olması nedeni ile kafın oda havası yerine N2O+O2 ile şişirilmesinin uygun olacağı kanısına varıldı.Article Kronik Adenotonsillit ile Kronik Adenotonsiller Hipertrofi Arasındaki Klinik ve Histopatolojik Farklılıklar(2003) Ugras, Serdar; Kutluhan, Ahmet; Kıroğlu, A. Faruk; Çankaya, Hakan; Yurttaş, Veysel; Kiris, MuzafferAmaç: Kronik adenotonsillit ile adenotonsiller hipertrofi arasındaki klinik ve histopatolojik farkları ortaya koymayı amaçladık. Hastalar ve Yöntemler: Kronik adenotonsillitli 286 (147 erkek, 139 kadın; ört. yaş 16.6; dağılım 3-45) ve adenotonsiller hipertrofili 197 hasta (98 erkek, 99 kız; ört. yaş 9.5; dağılım 2-18) prospektif olarak değerlendirildi. Her iki grubun klinik özellikleri ve tonsillektomi materyallerindeki histopatolojik bulgular karşılaştırıldı. Bulgular: Kronik adenotonsillitli hastaların yaş ortalaması daha yüksek bulundu (p<0.001). Kronik adenotonsillitli olgularda akut tonsillite bağlı ateşli atak, yutma güçlüğü ve boğaz ağrısı; adenotonsiller hipertrofili olgularda ise horlama, ağzı açık uyuma ve solunum sıkıntısı daha sık görüldü. Fizik muayenede kronik adenotonsillitli hastaların %93'ünde, adenotonsil hipertrofililerin %15'inde tonsil ön plika hiperemisi saptandı. Histopatolojik olarak kronik adenotonsillitlilerin tonsil materyallerinde yüzey epitelinde lenfosit infiltrasyonu, yüzey epitel defekti, plazma hücresi, atrofi ve fibrozis; adenotonsil hipertrofilerde ise sadece germinal merkez artışı daha sık gözlendi. Sonuç: Elde ettiğimiz bulgular, klinik ve histopatolojik bakımdan birbirinden farklı olan kronik adenotonsillit ile adenotonsiller hipertrofinin tedavisine farklı yaklaşımlar sağlayabilir.Other Kronik Böbrek Yetmezlikli Üç Hastada Amikasine Bağlı Gelişen Ani İşitme Kaybı(2000) Çankaya, Hakan; Kiris, Muzaffer; Erkoç, RehaKronik böbrek yetmezliği nedeniyle 1, 1.5 ve 2 yıldır hemodiyaliz tedavisi görmekteyken, ortaya çıkan ciddi enfeksiyonlara karşı amikasin kullanılan üç kadın hastada (yaşları sırasıyla 46, 35 ve 33) ani işitme kaybı gelişti. Bu ilaç mümkün olduğunca kısa sürede kesilerek, 15 gün süreyle ani işitme kayıplarında kullandığımız rheomakrodeks, heparin, papaverin, pentoksifilin, steroid ve tuzsuz diyetten oluşan standart kombine tedavi uygulandı. Günlük saf ses odyometri ile takip edilen hastalarda tedavi bitiminde ve ortalama 6.5 aylık takiplerinde herhangi bir düzelme gözlenmedi. Hemodiyaliz tedavisi gören hastalarda ani işitme kaybından korunmak için ilaç seçimleri ototoksisiteye dikkat edilerek yapılmalıdır.Article Kronik Lenfositik Lösemi'ye Bağlı Yumuşak Damakta Destrüktif Lezyon: Olgu Sunumu(2016) Demir, Cengiz; Bozan, Nazim; Çankaya, Hakan; Kıroğlu, Ahmet Faruk; Turan, Mahfuz; Gür, Mehmet Hafit; Ebinç, SennarKronik Lenfositik Lösemi sık görülen bir B hücre neoplazisidir. Bu çalışmada, kliniğimizde KLL nedeni ile takip edilen yumuşak damak, uvula ve tonsil lokalizasyonunda KLL ye bağlı destrüktif lezyonu olan, medikal tedavi sonrası remisyona giren bir hastayı tartıştık. Tedavi sonrası nazofarenks ve yumuşak damakta adezyon ve hava pasajının engellendiğini tespit ettik. Bu vakanın literatürde nadir rastlanan bir durum olması nedeni ile burada sunmak istedikArticle Kronik Otitis Mediada Dirençli Patojen: Stenotrophomonas Maltophilia(2016) Gür, Mehmet Hafit; Reşat, Mehmet; Çankaya, Hakan; Bayram, Yasemın; Bozan, Nazım; Turan, Mahfuz; Özçalımlı, İsaStenotrophomonas maltophilia dirençli nazokomial enfeksiyonlara neden olabilen aerob, nonfermantatif Gram negatif bir basildir. Beta-laktamaz, aminoglikozit asetil transferaz ve eritromisini inaktive eden enzimleri ve aktif pompaları kodlayan genleri nedeni ile S. maltophilia birçok antibiyotiğe intrensek olarak dirençlidir. Bu nedenle tedavide birçok direnç sorunuyla karşılaşılmaktadır. Olgumuzda 8 yıldır her iki kulağında akıntı ve işitme kaybı olan 52 yaşındaki bayan hastanın yapılan sağ kulak kültüründe dirençli Stenotrophomonas maltophilia izole edildi. Bu olgu çoğul direnç gelişimi gösteren ve özellikle nozokomiyal enfeksiyonlarda giderek ön plana çıkan Stenotrophomonas maltophilia suşlarının, nozokomiyal infeksiyonlardaki rolünü araştırmak ve antibiyotiklere direnç durumunu ortaya koymak amacıyla sunulmuşturOther Maksilla ve Mandibula Yerleşimli Odontojenik Mikzoma(1999) Bekerecioglu, Mehmet; Kutluhan, Ahmet; Egeli, Erol; Uğraş, Serdar; Çankaya, Hakan; Kiris, MuzafferÇene kemiklerinin nadir bir tümörü olan odontojenik mikzoma histolojik olarak benign, nüksleri sık infiltratif bir tümördür. Tedavisinde daha çok agresif cerrahi girişimler tercih edilmektedir. Yirmi dört ve 31 yaşlarında iki kadın hastada, biri mandibulada, diğeri maksillada odontojenik mikzoma saptandı, ilk hastaya parsiyel maksillektomi ve kortikal kemikle ön duvar rekonstrüksiyonu yapıldı. İkinci hastaya marjinal mandibula rezeksiyonu, kitle ekstirpasyonu ve kostal kemik ve plakla onarım yapıldı, iki hastanın da sırasıyla 12 ay ve altı aylık takiplerinde nüks saptanmadı.