Browsing by Author "Çokluk, Erdem"
Now showing 1 - 11 of 11
- Results Per Page
- Sort Options
Article Ailesel Akdeniz Ateşininin Atak ve Remisyon Dönemlerinde Sitokin Düzeyleri(2015) Dülger, Haluk; Çokluk, Erdem; Köçeroğlu, Ruşen; Şekeroğlu, Mehmet Ramazan; Balahoroğlu, RagıpAmaç: Ailesel Akdeniz Ateşi (AAA) otozomal resesif bir hastalık olup, periyodik karın ağrısı, ateş ve eklem ağrısına yol açan seröz membranların tekrarlayan inflamatuar ataklarıyla karakterizedir. MEFV genindeki mutasyonların hastalıktan sorumlu olduğu gösterilmişse de hastalığın fizyopatolojisi bilinenden daha karmaşık görünmektedir. Hastalığın patogenezinde çeşitli sitokinlerin de rol oynadığı düşünülmektedir. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada Van yöresinde AAA tanısı alan çocuklarda hastalığın aktif ve pasif dönemlerinde sitokin düzeylerinin kontrollerle karşılaştırılarak hastalığın gelişiminde sitokinlerin rolünün değerlendirilmesi amaçlandı. Bu amaçla 5-15 yaşlarında 157 hasta çalışmaya alındı. Hastalar klinik bulgularına göre aktif (n=81) ve pasif (n=76) grup olarak ikiye ayrıldı. Ayrıca kontrol grubu olarak 30 çocuk çalışmaya alındı. Hasta ve kontrol gruplarında IL-1?, IL-6, IL-8, IL-10, TNF-? ve CRP düzeyleri ölçüldü. Bulgular: IL-1? seviyeleri aktif grupta kontrol grubundan yüksek bulunurken, IL-8, TNF-? ve CRP seviyeleri hem aktif hem de pasif grupta kontrollerden daha yüksekti (p<0,05). IL-6 seviyeleri ise hem aktif hem de pasif grupta kontrol grubundan yüksekken aynı zamanda aktif grubun seviyesi pasif gruptan da anlamlı olarak daha yüksekti (p<0,001). Sonuç: Bu çalışmanın sonucunda, başta IL-6 olmak üzere IL-8, TNF-? ve CRP düzeylerinin akut atak tanısı ve tedaviye yanıtın izlenmesinde kullanılabileceğini düşündürmektedir. Yine pasif dönemde artmış sitokin düzeyleri bu hastalarda subklinik inflamasyonun devam ettiği görüşünü desteklemektedirArticle Alfa Fetoproteinin, Mide Kanseri ile İlişkisinin İncelenmesi(2017) Yılmaz, Özkan; Çelik, Sebahattin; Almalı, Nejat; Kotan, Çetin; Çokluk, ErdemAmaç: Alfa-fetoprotein (AFP) üreten mide kanserlerinin üretmeyenlere göre daha kötü prognoza sahip olduğu bildirilmektedir. Bu çalışmada, merkezimizdeki AFP üreten mide kanserlerinin sıklığının araştırılması ve üretmeyen tiplerin patoloji sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Mide adenokarsinomu tanısı almış ve ameliyat planı ile genel cerrahi servisine yatırılmış hastalar çalışmaya dâhil edildi. Çalışma 2014-2015 yılları arasında, mide kanseri tanısı almış vakaların verilerinin, prospektif olarak toplanması şeklinde tasarlandı. Hastalardan ameliyat öncesi ve sonrası kan örnekleri alınarak serum AFP düzeyi çalışıldı. Hastane sisteminde kayıtlı patoloji verileri ile AFP düzeylerinin ilişkisi irdelendi. Bulgular: Toplam 63 hasta değerlendirilmeye alındı. AFP yüksekliği 2 hastada saptandı (insidans= %3.17). Serum AFP düzeyi normal sınırlarda olan hastaların, ameliyat öncesi ve sonrası AFP miktarları sırasıyla; 1.520 ng/mL ve 0.590 ng/mL bulundu (p< 0.001). Ameliyat öncesi serum AFP düzeyi ile tümörün evresinin ve nörovasküler invazyon varlığının olup olmaması ilişkisiz bulundu. AFP düzeyi ile metastatik lenf nodu sayısının korelasyonun olmadığı saptandı ( Spearmen's rho= -0.183, p=0.157). Tümörün yerleşim yerine göre AFP düzeyleri arasında anlamalı fark saptandı (p=0.021). Sonuç: Merkezimize başvuran mide kanserleri arasında, AFP üreten tipler çok azdır. AFP düzeyi ile tümörün evresi ilişkisiz gözükmektedir. AFP düzeyi normal sınırlarda olan hastalarda göreceli olarak, distal yerleşimli tümörlerin daha dikkatli değerlendirilmesi önemlidir.Article Çeşitli Formüllerle Hesaplanan Düzeltilmiş Total Kalsiyum Düzeylerinin Hipokalsemi Tanısındaki Değeri(2023) Batur, Tuba; Akbay, Halil İbrahim; Çokluk, ErdemAmaç: Farklı formüllerle hesaplanan düzeltilmiş kalsiyum düzeylerinin hipokalsemi açısından tanısal doğruluğunun araştırılması amaçlandı. Araçlar ve Yöntem: 410 bireye ait tam kan serbest kalsiyum ve serum total kalsiyum düzeyi değerlendirildi. Düzeltilmiş kalsiyum düzeyleri Modifiye Orrell, Orrell, Payne, Berry ve James metoduyla hesaplandı. Hipoalbuminemi ve normoalbuminemi grupları oluşturularak herbir grupta ölçülen ve hesaplanan total kalsiyum düzeyleri için tanısal performans parametreleri incelendi. Hipokalsemi tanısında serbest kalsiyum düzeyleri referans alındı. Gruplar arasındaki farklar Mann-Whitney U testiyle incelendi. Serbest kalsiyum ile ölçülen ve hesaplanan total kalsiyum düzeyleri arasındaki ilişki Spearman korelasyon analizi ile incelendi. Bulgular: Hipoalbuminemi grubunda en yüksek sensitiviteye sahip test %80.3 oranıyla total kalsiyum testiydi. Tüm düzeltilmiş kalsiyum düzeylerinin sensitivitesi <%60’ tı. Normoalbuminemi grubunda ise ölçülen ve hesaplanan bütün düzeltilmiş kalsiyum düzeyleri için <%40’tı. Hipoalbüminemi grubunda, Modifiye Orrell, Payne, Orrell, Berry ve James yöntemi ile hesaplanan her bir kalsiyum düzeyi ile serbest kalsiyum arasında düşük düzeyde bir korelasyon gözlendi (p<0.001, r=0.240; 0.258; 0.230; 0.247; 0.193). Sonuç: Düzeltilmiş kalsiyum konsantrasyonunun hesaplanmasında kullanılan formüllerin geliştirilmeye ihtiyacı vardır. Düzeltilmiş kalsiyum düzeyleri serbest kalsiyumun yerini alamadığı gibi, ölçülen total kalsiyum düzeylerinden daha iyi performans sergileyemedi. Düzeltilmiş kalsiyum düzeyleriyle serbest kalsiyum konsantrasyonu konusunda yorum yapmanın güvenilir olmadığı kanaatindeyiz.specialization-in-medicine.listelement.badge Determining Oxidant and Antioxidant Status in Patient With Genital Warts(2014) Çokluk, Erdem; Şekeroğlu, Mehmet RamazanGenital siğiller genellikle perianal ve perigenital bölgede görülürler. Asemptomatik siğiller, aylar ya da yıllar sonra doğal immüniteye hasar vererek aktif hale dönüşebilmektedir. Bu süreçte oluşan enflamasyon vücutta oksidan ve antioksidan sistemler arasındaki dengenin bozulmasına ve oksidatif stresin oluşmasına yol açabilmektedir. Bu çalışmada genital siğilli hastalarda sistemik oksidatif ve antioksidan değişimi tespit etmeyi amaçladık. Bu amaçla çalışmaya genital siğil tanısı alan, son 3 ay içerisinde antioksidan kullanımı olmayan, aktif enfeksiyon tespit edilmeyen ve daha önce genital siğil tedavisi uygulanmamış, 32 hasta ve 35 sağlıklı toplam 67 gönüllü birey alındı. Hasta ve kontrol grubunda PON-1, MDA, LDL-k, HDL, sdLDL-k, GSH-Px, CAT, trigliserit ve total kolesterol seviyeleri ölçüldü. Hasta grubunda MDA, CAT ve GSH-Px seviyeleri, istatistiksel olarak yüksek bulundu (p < 0,05). Trigliserit değerleri ise, hasta grubunda istatistiksel olarak düşüktü (p < 0,01). sdLDL-k değerleri, kontrol grubunda düşük seviyede tespit edilmesine rağmen, fark istatistiksel olarak anlamlı düzeyde değildi (p > 0,05). Total-kolesterol, HDL-k, LDL-k ve PON -1 değerlerinde her iki grup arasında anlamlı fark yoktu (p > 0,05). Çalışmamızın sonuçları, genital siğilli hastalarda oksidatif stresin arttığı ve buna karşı antioksidan savunma mekanizmalarında ise kompansatuvar bir yanıt oluştuğunu düşündürmektedir. Anahtar Sözcükler: Genital Siğil, Oksidatif Stres, Enzimatik Antioksidan, Paraoksonaz - 1, Küçük Partiküllü Düşük Yoğunluklu Lipoprotein IXArticle İkili ve Üçlü Prenatal Tarama Testi Medyan Değerleri: Van Ölçekli Retrospektif Bir Çalışma(2018) Alp, Hamit Hakan; Şekeroğlu, Mehmet Ramazan; Çokluk, Erdem; Huyut, ZübeyirAmaç: Bu çalışmadaki amacımız, ikili ve üçlü prenatal tarama testlerinde kullanılan biyokimyasalanalitlerin, bölgemize ait yeni medyan değerlerini belirlemek ve bu değerleri tarama testlerindekullanılan paket programdaki medyan değerleri ile karşılaştırmaktır.Gereç ve Yöntem: Bu çalışma, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaşı Tıp Merkezi Biyokimyalaboratuvarında Ekim 2013 – Ekim 2015 tarihleri arasında ikili ve üçlü prenatal tarama testleri yapılangebelerin geriye dönük beta-human koryonik gonadotropin (β-hCG), gebelik ilişkili plazma protein-A(PAPP-A), alfa fetoprotein (AFP) ve ankonjuge östriol-3 (uE3) sonuçları temin edilerek yürütüldü.Bulgular: İkili tarama testinde yer alan β-hCG ve PAPP-A’nın 11-14. haftalar arasındaki verilerinden yenimedyan değerleri hesaplandı ve Prisca paket programında yer alan medyan değerleri ile karşılaştırıldı.β-hCG’nin yeni medyan değerlerinin, programdaki medyan değerlerinden anlamlı olarak düşük olduğutespit edilirken (p<0.05) PAPP-A için herhangi bir fark tespit edilmedi (p>0.05). Aynı işlemler üçlütarama testinde yer alan analitler için de yapıldı ve AFP, β-hCG ve uE3 için yeni hesaplanan medyanverilerinin, programda yer alan medyan verilerinden anlamlı olarak farklı olduğu görüldü (p<0.05).Sonuç: Kromozomal anomaliler ve nöral tüp defekti gibi hastalıkların tanısında kullanılan ve elde edilensonuçlara göre girişimsel işlemlerin yapılmasına sebep olan durumlarda yanılgıya düşmemek içintarama testlerinin doğruluğunun ve performansının artırılması gerekmektedir. Bu amaçla yaptığımızçalışmanın sonuçları ‘‘her bölgenin ve hatta her laboratuvarın kendi medyan değerlerini hesaplamalıdır’’kanısını desteklemektedir.Article Polikistik Over Sendromlu Hastalarda İnsülin Direnci ve Eser Elementlerin İlişkisi(2020) Huyut, Zübeyir; Zirek, Ali Kemal; Balahoroğlu, Ragıp; Çokluk, Erdem; Şekeroğlu, Mehmet Ramazan; Atmaca, MuratAmaç: Bu çalışma, polikistik over sendromunda (PKOS) hormon düzeyleriyle çinko (Zn), krom (Cr), kobalt (Co) ve mangan (Mn) konsantrasyonlarının ilişkisini incelemek için tasarlanmıştır. Materyal ve Metot: Çalışmaya endokrinoloji polikliniğine başvuran 18-40 yaş arası PKOS teşhisi konulan 40 kadın ve aynı sayıda sağlıklı gönüllü alındı. Serum Zn, Cr, Mn, Foliküler stimüle edici hormon (FSH), Lüteinleştirici Hormon (LH), Dehidroepiandrosteron (DHEA-S), Total Testosteron (TT), Seks hormonu bağlayıcı globulin (SHBG), insülin, glukoz, kolesterol, trigliserit, yüksek yoğunluklu lipoproteinler (HDL) ve düşük yoğunluklu lipoproteinler (LDL) konsantrasyonları analiz edildi. Bulgular: PKOS grubunda insülin, glukoz, trigliserit, DHEA-S düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek iken, FSH ve Mn düzeyleri HOMA-IR grubunda kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşüktü (p <0.05). Sonuç: Çalışmamızda serum eser elementleri ile PKOS arasında bir ilişki saptanırken, IR’nin dahil edilmesiyle ilişki düzeyi artmaktadır. Ayrıca, mangan eksikliği varlığında insülin direncinin doğrudan oksidatif strese yol açıp açamayacağını belirlemek için bu elementin takviyesinin etkilerini değerlendiren ek çalışmalara ihtiyaç olacağını da düşünmekteyiz.Article Sağlık Hizmetleri Sektöründe Risk Algısı: Hastane Laboratuvar Ön Çalışması(2016) Huyut, Zübeyir; Şekeroğlu, Mehmet Ramazan; Çokluk, Erdem; Çokluk, SelinAmaç: Sağlık hizmetleri sektörü; birçok riskle karşılaşılabilinen gün boyu kesintisiz sunulması gerekli hizmetler bütünüdür. Hastane laboratuvarları da \"çok tehlikeli\" iş yeri sınıfındadır. Bu çalışmada laboratuvar çalışanlarında risk algısının tespiti amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırmada Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi Tıbbi Biyokimya ve Mikrobiyoloji Laboratuvarlarında çalışan 30 gönüllü yer almıştır. Çalışanların tanımlayıcı özelliklerini belirleyen, risk algısı ile ilgili bilgi ve farkındalıklarını sorgulayan anket uygulanmıştır. Bulgular: Çalışanlar çalışma ortamında olabilecek riskleri sırasıyla; biyolojik (21 kez), fiziksel (18 kez), psikososyal (17 kez), kimyasal (16 kez) ve ergonomik (2 kez) olarak belirtmiştir. Riskler konusunda en sık tekrar edilen cevaplar enfeksiyon (17 kez) ve delici kesici alet yaralanması/enjektör ucu batmasıdır (14 kez). Sonuç: Bu çalışma, laboratuvar çalışanlarının çalışma ortamı tehlike ve risklerine karşı bilgi ve farkındalıklarının olduğunu fakat alınacak önlemler hakkında bilgi sahibi olmadıklarını göstermiştir.Article Tiroglobulin Ölçümlerinin Düşük Titrelerdeki Anti-tiroglobulinle İnterferansının Araştırılması(2019) Öztürk, Mustafa K.; Bati, Bedia; Çokluk, Erdem; Şekeroğlu, Mehmet RamazanGirişTiroglobulin (Tg), tiroid follikülü için spesifik bir marker olarak kullanılır. Ancak Tg ölçümlerinde ve dolayısıyla klinik olarak değerlendirilmesindeki en önemli zorluk tiroglobulin antikorlarının (TgAb) sebep olduğu interferanstır. Yüksek konsantrasyondaki TgAb’ların serum Tg ölçümünü interfere ettiği bilinmektedir. Buçalışmada; düsük konsantrasyonda TgAb bulunan serumların ve negatif TgAb’lu otoimmun tiroiditli hasta serumlarının Tg standartlarına ilavesinin Tg ölçümü üzerine interferansının araştırılması amaçlandı.Gereç-YöntemBu amaçla düsük ve yüksek TgAb konsantrasyonuna sahip serum havuzlarından alınan örnekler Tg standartları içerisine ilave edilerek 1/2, 1/10 ve 1/20 dilüsyonla TgAb konsantrasyonu 5, 10, 20, 40, 60, 80 ve 100 IU/ml olan numuneler hazırlandı. Aynı sulandırma işlemi TgAb negatif serum havuzları için de yapıldı veörneklerde Tg ölçümleri yapılarak geri kazanımlar (recovery) hesaplandı.BulgularTgAb pozitif numunelerdeki recovery sonuçları % 21- % 56 oranında değisirken, TgAb negatif numunelerininki % 88 - % 96 arasında bulundu.SonuçBu çalışmanın sonuçları TgAb mevcudiyetinin düsük titrelerde bile Tg ölçümlerini önemli oranda interfere ettiğini, dilüsyon oranın bu etkiyi değiştirmediğini göstermektedir. Ayrıca TgAb dışındaki diğer otoimmun antikorların Tg ölçümlerinde interferansa sebep olmadığı ya da çok az olabileceğini söyleyebiliriz.Article Van Yöresinde D Vitamini Düzeyleri ile Mevsimsel İlişkinin Değerlendirilmesi(2019) Alp, Hamit Hakan; Üçler, Rıfkı; Balaharoğlu, Ragıp; Huyut, Zübeyir; Şekeroğlu, Mehmet Ramazan; Çokluk, ErdemAmaç: D vitamini, bazı gıdalarda bulunan ve güneş ışığına maruz kalan öncülerinden sentezlenebilen yağda çözünen bir vitamindir. Serum 25-hidroksi vitamin D (25-OH Vit D) konsantrasyonunun Vitamin D seviyesinin en iyi göstergesi olduğu bilinmektedir. D vitamininin ana kaynağı güneş ışığına maruz kalan ciltten sentez edilmesidir. Çalışmada Van'da hastanemize başvuran hastaların D vitamini düzeylerini geriye yönelik taradık. 25-OH vit D düzeylerinin yaş, cinsiyet ve mevsimsel farklılıkları arasındaki ilişkiyi araştırdık. Gereç ve Yöntem: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dursun Odabaş Tıp Merkezine başvuran 01.01.2013 - 01.01.2014 tarihleri arasında 25-OH vit D düzeyleri tespit edilen ve kriterleri sağlayan sonuçlar dahil edildi. Bulgular: Erkeklerin yaş ortalaması (n = 306) 46.65 ± 16.62, kadınlarda (n = 1613) 43.58 ± 15.03 olarak bulundu. Erkeklerde ortalama 25-OH vit D 18.95 ± 7.93 ng / mL ve kadınlarda 14.79 ± 9.42 ng / ml olarak bulundu. Erkeklerin 25-OH D vitamini düzeyleri kadınlardan anlamlı derecede yüksek bulundu (p <0.05). Mevsime göre 25-OH D vitamini seviyeleri analiz edildiğinde, yaz mevsimi için 25-OH Vitamin D ortalaması kış mevsimine ya da Sonbahar-İlkbahar aylarına göre anlamlı olarak yüksekti (p = 0,006). Sonuç: Her ne kadar Van, konumu itibariyle en çok güneş alan şehirler arasında olsa da, tüm mevsimler ve yaş gruplarına göre vitamin D düzeylerinin düşük olduğunu düşünüyoruz. Bu bulgulara göre, Van ilindeki ve çevresindeki vitamin D eksikliğinin düzelmesi için hem beslenme desteğinin hem de D vitamini desteğinin önemli olduğu sonucuna vardık.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Variation in Clinical Biochemistry; Biological Variation(2018) Akbay, Halil İbrahim; Çokluk, ErdemTotal test sürecinde son teknoloji ile analitik hata ve varyasyon kaynakları giderek azalmakta pre-analitik hata ve varyasyon kaynakları da sistemli kalite yönetimi ve eğitimi ile azaltılabilmektedir. Bireysel test sonucu değerlendirilmesinde analiz öncesi süreçten kaynaklanan olası varyasyon kaynakları minimize edilmeye çalışıldığından ve pratikte ihmal edildiğinden, sonuç değerlendirilmesinde doğal rastgele varyasyon-birey içi biyolojik varyasyon ve analitik varyasyon verileri kullanılmaktadır. Bu nedenle laboratuvar analitlerinin biyolojik varyasyon çalışmaları artan bir ilgi görmektedir. Bu yönelimin sebebi, bu bilginin tüm laboratuvar süreçlerindeki potansiyel pratik uygulamaları ile ilişkili olmasıdır. Biyolojik varyasyon verileri, test yorumları için popülasyona dayalı referans aralıklarının kullanımının değerlendirilmesi için bireysellik indeksi, referans aralığı içinde yer alan test sonuçlarının tekrarlarında meydana gelen önemli değişikliğin tahmini gibi laboratuvar testlerinin yorumlanması ve kullanılması için önemli verilerin türetilmesine izin verir. Bu çalışmamızda sonuçları popülasyona dayalı referans aralıkları ile karşılaştırma kullanılarak değerlendirilen demir, transferrin ferritin folat vitamin B12 ve 25-OH vitamin D testlerinin birey içi ve bireyler arası BV verilerini elde etmeyi ve bu değerleri kullanarak bireysellik indeksi ve referans değişim değeri verilerini türeterek ilgili testler için popülasyona dayalı referans aralıklarının kullanımını değerlendirmeyi amaçladık. Materyal-Metod: Çalışmamızda Demir, Transferrin, Ferritin, Vitamin B12, Folat ve 25-OH vitamin D testleri için birey içi biyolojik varyasyon bileşenlerinin ve referans değişim değerlerinin belirlenmesi amacıyla 22-50 yaş aralığındaki 21 (11 kadın, 10 erkek) sağlıklı gönüllüden bir ay içerisinde 0.1.7.14.ve 28. günlerde toplam 5 adet venöz kan örneği alındı. Tüm testler otoanalizörde çalışılmış olup her iki cinsiyet ve tüm grup için CVI, CVG, II, RCV değerleri hesaplandı. Bulgular: Tüm parametreler ve tüm gruplar için BV verileri sırasıyla; CVA (%) / CVI (%) / CVG (%) Demir, 0.67/27.3/32.3 Transferrin, 0.62/3.60/10.24 Ferritin, 2.27/6.21/105.6 Folat, 4.71/10.3/28.56 Vitamin B12, 6.16/5.77/34.6 ve 25-OH Vitamin D, 3.44/8.21/54.9 RCV için 2 yönlü olasılık 95% - 99% sırasıyla 74,9/98,7 10,1/13,3 18,3/24,1 31,4/41,3 23,4/30,8 24,7/32,5 ve bireysellik indeksleri sırasıyla 0.8 0,4 0,1 0,4 0.17 0,1 olarak bulundu. Sonuç: Demir, Transferrin, Folat, Vitamin B12, 25-OH Vitamin D için CVI ve CVG değerleri literatür ile uyumlu olup Ferritin için çalışmamızda bulduğumuz CVI ve CVG değerleri veri tabanında yer alan değerlerden farklı hesaplandı. Bu farklılığın çalışma için seçilen bireylerin özelliklerinden kaynaklandığını düşünmekteyiz. II için bulunan değerler ile yapılan RA kullanımının uygunluk ve faydasını değerlendirmede; Demir için II < 0.6 ve II > 1.4 olarak alındığında RA kullanımı uygun olup, Transferrin, Folat, Vitamin B12, 25-OH Vitamin D için ise RA yerine RCV kullanımının daha uygun olduğu değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Pre analitik varyasyon, Analitik varyasyon, Birey içi ve bireyler arası biyolojik varyasyon, Referans değişim değeri, Bireysellik indeksi.Article Zeisler, Butler ve Hanna Metotları ile Hesaplanan İyonize Kalsiyum Düzeylerinin Hipokalsemi Tanısındaki Değeri(2022) Akbay, Halil İbrahim; Batur, Tuba; Çokluk, ErdemAmaç: Zeisler, Butler ve Hanna metoduyla hesaplanan iyonize kalsiyum düzeylerinin hipokalsemi değerlendirmesinde tanısal yeterliliğinin araştırılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Yaşları 20 ile 60 yaş arasında değişen toplam 500 bireye ait tam kan iyonize kalsiyum ve serum total kalsiyum düzeyi retrospektif olarak tarandı. Bireyler serum albümin düzeylerine göre hipoalbuminemi ve normoalbuminemi gruplarına ayrıldı. Bu gruplarda iyonize kalsiyum düzeyi referans alınarak, Zeisler, Butler ve Hanna metoduyla hesaplanan iyonize kalsiyum ve total kalsiyum konsantrasyonlarının hipokalsemi açısından tanısal performansı incelendi. Direkt ölçülen iyonize kalsiyum ve bahsi geçen formüllerle hesaplanan iyonize kalsiyum düzeyleri arasındaki fark Wilcoxon signed ranks; ilişki ise Spearman korelasyon analiziyle incelendi. Bulgular: Zeisler, Butler, Hanna metoduyla hesaplanan iyonize kalsiyum düzeyleri direkt ölçülen iyonize kalsiyum düzeyinden yüksekti. Hipokalsemi açısından en yüksek sensitivite ve doğruluk oranına sahip metot; Zeisler metoduydu. Ancak spesifite ve negatif prediktif oranı düşüktü. Hipoalbuminemi grubunda direkt ölçülen iyonize kalsiyum ile hesaplanan iyonize kalsiyum düzeyleri arasında korelasyon izlenmedi. Normoalbuminemi grubunda iyonize kalsiyum ile Zeisler ve Hanna metoduyla hesaplanan kalsiyum düzeyleri arasında anlamlı bir korelasyon gözlendi, ancak bu korelasyon düşük derecedeydi. İyonize kalsiyum ile Butler metoduyla hesaplanan kalsiyum arasında ise korelasyon izlenmedi. Sonuç: Çalışmanın sonuçları Zeisler, Butler ve Hanna metodunun iyonize kalsiyum tahmininde kullanımını sınırlandırmaktadır. Bu metotlarla iyonize kalsiyum düzeyi konusunda yorum yapmanın güvenilir olmayacağı kanaatindeyiz.