Browsing by Author "Öksüz, Mustafa"
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
Article Eldeki Yumuşak Doku Defektlerinin Rekonstrüksiyonunda Kasık Flebi Deneyimlerimiz(2016) Öksüz, Mustafa; Işık, Dağhan; Yüce, Serdar; Ersöz, Muhammet Eren; Koçak, Ömer Faruk; Kahraman, Ahmet Nedim; Atik, BekirAmaç: Pediküllü kasık flebi uzun süredir elin rekonstrüktif cerrahisinde önemli rol oynamaktadır. Bu çalışmada, eldeki yumuşak doku defektlerinin rekonstrüksiyonunda pediküllü kasık flebi kullanılan olgular literatür eşliğinde değerlendirilerek sunuldu.Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya 2010-2014 yılları arasında Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı'nda el defektleri için kasık flebi kullanılan olgular dahil edildi. Yaş, cinsiyet, defekt nedeni, lokalizasyonu, kasık flebi büyüklüğü, verici saha kapatılma yöntemi, flep ayrılma zamanı, eşlik eden tedaviler ve komplikasyonlar gözden geçirildi. Bulgular: On üç erkek, yedi kadın olmak üzere toplam 20 hastada 22 kasık flebi kullanıldı. Kasık flebi sekiz hastada parmak amputasyonu ve degloving yaralanma sonrası ampute parçayı kapatmak için, üç hastada el ve parmak ezilme yaralanmasına bağlı defekt, bir hastada yanığa bağlı parmaklarda doku defekti, 5 hastada yanık sekeline bağlı ekstansiyon kontraktürü, üç hastada yanık sekeline bağlı fleksiyon kontraktürü nedeniyle kullanıldı. Hiçbir olguda flep kaybı olmadı.Sonuç: Pediküllü kasık flebi el defektlerinin rekonstrüksiyonunda önemli bir yeri olan güvenli, kolay uygulanabilen uygun vakalarda akılda bulundurulacak iyi bir alternatifdirspecialization-in-medicine.listelement.badge The Effects of Ozone Therapy on Viability of Skin Flaps With Random Pattern in Rats(2014) Öksüz, Mustafa; Yüce, SerdarRATLARDA RANDOM PATERNLİ CİLT FLEPLERİNDE OZON TERAPİNİN FLEP YAŞAYABİLİRLİĞİ ÜZERİNE ETKİSİ Giriş ve Amaç: Flepler açık yaraların kapatılmasında sıklıkla kullanılırlar. Ancak fleplerin uç kısmında meydana gelen beslenme problemleri gibi durumlar önüne geçilemez bir sorun olarak karşımıza çıkar. Bu gibi durumlarla başa çıkmak için literatürde periferik vazodilatörler, antitrombotik ajanlar, antioksidanlar gibi birçok farmakolojik ajanlar ve cerrahi geciktirme işlemleri uygulanmıştır. Günümüzde bunlardan en sık araştırılan yöntemlerden antioksidan ajanların serbest radikalleri yok etme yolu ile flep yaşamı üzerine olumlu etkileri bilinmektedir. Bu deneysel çalışmanın amacı ozon terapinin flep yaşamı üzerine olası etkilerini göstermek, cerrahi öncesi ve sonrası uygulayarak bu etkileri birbirleriyle karşılaştırmak ve flep yaşamında nasıl bir etki oluşturacağını incelemektir. Materyal ve Metod: Ağırlıkları 250-290 gram arası olan 40 adet Wistar Albino cinsi sıçan kullanıldı. Yapılan çalışmada 10'ar sıçandan oluşan 4 grup oluşturuldu. Sıçanlarda 9x3 cm.lik McFarlane flep modeli kullanıldı. 1 gruptaki sıçanlara (n=10) sadece flep elevasyonu yapıldı. 3 gruptaki sıçanlara (n=10) flep elevasyonu öncesi 1 hafta boyunca intraperitonal olarak 1 mg/kg dozunda medikal ozon verildi. 4. Gruptaki sıçanlara (n=10), flep elevasyonunu takiben 1 hafta boyunca intraperitoneal 1 mg/kg medikal ozon verildi. 2. gruptaki sıçanlara (n=10) ise işlem uygulanmadı.1 hafta sonunda deney sonlandırılarak sırt fleplerin yüzey alanının incelemesi için fotoğraflama, elektron mikroskobisi ve histopatolojik değerlendirme için fleplerden biyopsi alındı. Bulgular: Flep nekroz alan oranları kontrol grubunda(grup 1) ort. % 35, 3. grupta % 21, 4. grupta %27 olarak hesaplandı. Kontrol grubundaki nekroz oranları diğer gruplarla karşılaştırıldığında belirgin yüksekti (p=0,001). Fleplerden alınan tam kat örneklerin histopatolojik incelemelerde nekroz oranları ve yerleşimleri, ödem, kollagen ve damar yoğunluğu bulguları incelendi. Kontrol grubundaki nekroz bulguları diğer gruplara göre anlamlı şekilde artmış bulundu (p=0,001). Preop ozon terapi uygulanan gruptaki damar yoğunluğu bulguları kontrol grubuna göre istatiksel olarak anlamlı şekilde artmış bulundu (p=0,011). Yine preop ozon terapi uygulanan grupta ödem oranı kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha az saptandı (p=0.001) Elektron mikroskopi incelemelerinde mitokondri hasarı en fazla kontrol grubunda (grup-1) gözlendi. Grup 3 ve 4, preop ve postop ozon uygulanan gruplarda ise mitokondri hasarının ılımlı olduğu ve grup 1 e kıyasla mitokondri krista ve membran hasarının daha az olduğu saptandı. Sonuç: Ozon terapinin flep yaşayabilirliği üzerine olumlu etkileri saptandı. Ozon terapinin preop ve postop verildiği her iki grupta da kontrol grubuna oranla nekroz oranını azalttığı saptandı. Her geçen gün yaygınlaşan medikal ozon terapi, flep yaşayabilirliğini arttırarak, distal nekrozları önlemek amacıyla klinikte kullanılabilir.Other Travma Olgusunda Rastlantısal Bulgu: Bifid Median Sinir(2016) Ersöz, M Eren; Öksüz, Mustafa; Koçak, Ö. Faruk; Yüce, SerdarArticle Unutulan Bir Hastalık \"lepra\" ve Ekstremite Lezyonları(2016) Sultanoğlu, Yılmaz; Topkara, Adem; Yüce, Serdar; Koçak, Ömer Faruk; Öksüz, MustafaUnutulan bir enfeksiyöz hastalık olan Lepra; primer olarak periferik sinir ve deri lezyonlarıyla bulgu vermektedir. Nöropatik ülserler sıklıkla izlenmekte ve özellikle ekstremitelerde deformitelere neden olabilmektedir. Kronik ülser zemininde görülebilen malign tümörlerin Lepraya bağlı oluşan nöropatik ülser zemininde de görülebileceği unutulmamalıdır. Çalışmamızda, sağ el ikinci parmak volar yüzde yaklaşık altı aydır mevcut olan ve iyileşmeyen, ülsere lezyon nedeniyle başvuran 61 yaşında lepralı erkek hasta sunulmuştur. Lepra ile günümüzde sık karşılaşılmamasına rağmen, erken defekt onarımları bu hastalarda osteomyelit ve maligniteye bağlı amputasyon sekellerinin önüne geçilmesini sağlayacaktırMaster Thesis Wasit: From Its Foundation To the End of the Umayyad Period(2023) Sonkaya, Melik; Öksüz, MustafaBu çalışmada Emevîler'in Irak'ta 703 ve 750 yılları arasında merkezi ve aynı zamanda Müslümanların kurmuş oldukları ilk İslâm şehirlerinden olan Vâsıt ele alınmaktadır. Kent, Abdülmelik b. Mervân (ö. 86/705) döneminde Emevîler'in Irak genel valisi Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî (ö. 95/714) tarafından 83-84/702-703 yıllarında kurulmuştur. Konum olarak Kûfe ile Basra arasında, Dicle nehrinin kenarında yer almaktadır. Eski bir İran şehri olan Kesker'in karşı yakasında inşa edilmiştir. Şehrin inşa amacı, Emevîler'in Irak bölgesinde güvenli bir askerî garnizon oluşturma düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Haccâc güvenlik kaygılarından dolayı Kûfe ve Basra'dan bölgeyi idare etmenin mümkün olmadığını anlamıştı. Bundan dolayı alternatif bir çözüm olması hasebiyle Vâsıt'ı bina etmiştir. Vâsıt kuruluşundan Emevîler'in sonuna kadar Irak eyaletinin idarî merkezi olmuştur. Irak, hicri birinci asırda yaşanan isyanlar neticesinde bir türlü düzenin sağlanamadığı ve kargaşanın hâkim olduğu bir bölgeydi. Şehrin yeni bir merkez olması neticesinde sağlanan güven ve istikrarla bölgede imar ve inşa faaliyetleri hızlandı. Burası çok yüksek güvenlik standartlarıyla donatılarak inşa edilmiştir. Nitekim Emevî hanedanı, Şam'da ortaya çıkıp güçlendi ve son direniş merkezi olan Vâsıt'ın düşmesiyle tarih sahnesinden silindi. Kent zamanla çok önemli bir ticaret merkezi oldu. Dicle nehrinin sunmuş olduğu coğrafi konum sayesinde gemilerle dünyaya açılan bir pazar hüviyeti kazandı. Müslümanların yanında Hristiyanlar, Yahudiler ve diğer milletler de burada yaşamışlar. Ayrıca şehirde mabetler, hastaneler ve hapishaneler inşa edildi. Vâsıt kuruluş, yükseliş, gerileme ve çöküş devrelerinin hepsinin yaşandığı tarihteki müstesna örneklerdendir. Nitekim 703/750 yıllarında Irak'ın merkezi konumuna sahip iken günümüzde kimsenin yaşam sürmediği ve sadece kalıntıları üzerinde arkeolojik çalışmaların yapıldığı bir alana dönüşmüştür. Araştırmada kuruluşundan Emevîler döneminin sonuna kadar Vâsıt'ın siyasî tarihinin yanında sosyal, kültürel ve ekonomik yapısı incelenmeye çalışılmıştır.Article Xvı. Asır Kudüs Sancağında Hakkârililere Ait Vakıflar(2022) Öksüz, MustafaSelâhaddin Eyyûbî'nin 2 Ekim 1187'deki Kudüs'ü fethi esnasında maiyetinde Hakkâri'den gelen bazı kişilerin varlığı tarihi kaynaklar tarafından tespit edilmektedir. Bunların bir kısmını ulema sınıfına mensup şahıslar oluştururken geri kalanını da savaşçı kesimi teşkil etmekteydi. Hükümdarın yanında bulunan bu kişilerden bazıları çok önemli vazifeler üstlenmişlerdir. Nitekim onların adlarına daha sonra çeşitli vesilelerle vakıflar kurulmuştur. Hayır kurumlarının ortaya çıkması sadece adı geçen sultanın dönemiyle sınırlı kalmamış diğer yöneticilerin devirlerini de kuşatmıştır. Dolayısıyla uzun bir zamanı kapsayan bir süreç ortaya çıkmıştır. Bu uzun süre zarfında fetih sonrasında bölgeye yerleşenlerin arasında “el-Hakkârî” lakabıyla anılmaya devam eden geldikleri yerden uzak fakat vakıf müesseselerinin doğal bir parçasını oluşturan yeni bir kuşak ortaya çıkmıştır. Eyyûbî Devleti'nin tarih sahnesinden çekilmesinden sonra da bu kişilerin Memlük sultanlarıyla yakın ilişki içinde oldukları, bazılarının yeni idarecilerin yakın çalışma ekibi içinde yer aldıkları ve yeni vakıflar kurdukları görülmektedir. Bu makalede Eyyûbî ve Memlük devletlerini ihtiva eden Hakkârili şahısların kurdukları evkafın hikâyesi, Osmanlı arşiv belgeleri rehberliğinde ele alınmıştır. Başta mahkeme kayıtları olmak üzere tahrir ve vakıf defterleri vakıanın tarihî boyutlarının anlaşılması maksadıyla analitik süzgeçten geçirilerek kullanılmıştır. Böylece günümüz Kudüs'ünün uygarlık mirasına katkıda bulunmuş olan bu gelişme, tarihsel bağlamda incelenmeye çalışılmıştır.Article Xvı. Yüzyıl Kudüs Sancağı’nda Bir Köy: Beytülahm(2022) Öksüz, MustafaHem Yahudi hem de Hristiyanlık geleneğinde mühim bir yere sahip olan Beytülahm, Filistin bölgesinin fethi sonrasında İslam egemenliğiyle tanışmıştır. Osmanlılar buraya hâkim olduklarında karşılarında Hristiyan karakteri güçlü bir köy bulmuşlardır. Nitekim Müslümanların karyeye yerleşme teşebbüsüne rağmen burası bu özelliğini muhafaza etmiş ve on altıncı yüzyılın sonlarında bu iskân denemesi tamamen başarısızlığa uğramıştır. Önemli bir hac mekânı olarak varlığını koruyan ve Hristiyan hacıları cezbeden köyde, muhtelif Îsevî mezhepler dini ehemmiyetini göz önünde bulundurarak kendilerine çeşitli mabetler inşa etmişlerdir. Kutsal gördükleri dini mekânlara hâkim olma arzusu, zaman içinde bazı tartışmaların ve sürtüşmelerin ortaya çıkmasına yol açmış ve bu ihtilaflarda Osmanlı Devleti, problemin halli için bir hâkim ve hakem olarak davet edilmiştir. Mevcut statükonun muhafazası ve herkesin rahat bir biçimde ibadetlerini eda etmeleri, yöneticilerin krize yaklaşımlarını belirleyen esaslar olmuştur. Beytülahm, Yavuz Sultan Selim’in (1512-1520) ilhakından 1917 senesine kadar Osmanlı idaresinde kalmıştır. Osmanlı arşivlerinden köyün on altıncı yüzyıldaki durumuna ilişkin bilgi edinmek mümkündür. Bu makalede başta tahrir defterleri olmak üzere Mühimme kayıtlarıyla diğer belgeler rehberliğinde günümüzde artık bir şehre dönüşmüş olan Beytülahm’in adı geçen asırdaki mazisine ışık tutulacak, böylece Filistin tarihinin bir kısmının anlaşılmasına katkı sağlanmış olunacaktır.