Browsing by Author "Öncü, Mehmet Reşit"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Article Acil Servise Başvuran Geriyatrik Hastaların Değerlendirilmesi(2021) Bilgili, Mehmet Ali; Öncü, Mehmet ReşitGiriş ve Amaç: Dünyada ve Türkiye’de artan yaşlı nüfusla birlikte acil servise başvuran yaşlı hasta sayısı da artmaktadır. Bu çalışmada acil servise başvuran 65 yaş üzeri yaşlı hastaların, acile başvuru şikâyetlerinin, sık görülen hastalıkların, yatış oranlarının ve yatış yapılan servislerin saptanması amaçlanmıştır. Yöntem ve Gereçler: Tıp Fakültesi Hastanesi acil servisine 01.01.2015- 31.12.2015 tarihleri arasında başvuran 65 yaş ve üzeri hastalar retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların cinsiyetleri, yaşları, hastaneye başvuru tarih ve saatleri, hastaneye başvuru şikâyetleri, hastanın muayene sonrasında ayaktan tedavi düzenlenenerek taburcu edilmesi, hastaneye yatış, sevk durumu, yatış yapılmış ise servis ya da yoğun bakıma yatışı, yatış yapılan bölümler ve ön tanılar incelendi. Bulgular: Acil servis başvurularının 12.998’i (% 10,1) 65 yaş ve üzerindeydi. Hastaların 6571’i erkek (% 50,6), 6427’si (% 49,4) kadındı. Yaş ortalamaları 73.72 ± 6.6 (65-111) idi. En sık başvuru nedenleri başağrısı (%25,1) ve göğüs ağrısı (%15,9) idi. Hastaların %84.2’si acil serviste ayaktan tedavi edilerek taburcu olurken, %15.4’ünün hastaneye yatışı yapılmıştı. 22 hasta (%0,2) çeşitli nedenlerle sevk olurken, 18 (%0.1) eksitus vakası mevcuttu. Tartışma ve Sonuç: Çalışmamızda geriatrik hastaların acil servise başvuru nedenleri arasında en sık acil müdahale gerektiren durumlar; kardiyak problemler, solunum sistemi hastalıkları ve gastrointestinal hastalıklardı.Article Bir Üniversite Hastanesi Acil Servisine Başvuran Göz Travmalı Hastaların Retrospektif Analizi(2023) Kaplan, Yusuf; Gizli, Gizem; Aktas, Ramazan; Öncü, Mehmet Reşit; Bilvanisi, Sevdegül KaradaşTıp Fakültesi acil servisine göz travması ile başvuran hastalarda; taşıdığı bölgesel risk faktörleri, travma nedenleri gibi parametrelerin morbidite üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlandı. Çalışmaya 01.01.2010 ile 31.12.2018 tarihleri arasında Tıp Fakültesi Acil Servisine travma sonrası başvuran 2685 hasta dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri, şikayetleri, hastaneye yatış, taburculuk gibi durumlarını içeren bilgiler değerlendirildi. Sunulan çalışmada 2685 kişi acil servise başvurmuş olup bu hastaların büyük çoğunluğu 20-49 yaş aralığındaydı (%77.16). %83.0’ü erkek, %97.8’i acil servise direkt başvuru biçiminde olup, en sık göz travma mekanizması ise yabancı cisim ile %52.7’di (n: 1416). %41.7'isi kornea ve kornea dışı yabancı cisim tanısı almış, %81,1’inin acil başvurusu, taburcu olarak sonuçlandırıldı. Çalışmamızda, göz muayenesinin önemini, standart muayene yöntemlerinin uygulanabilirliğini ve acil servisin işleyişinin etkisine, epidemiyolojik açıdan katkıda bulunmayı amaçladık.Article Bir Üniversite Hastanesinde Göğüs Cerrahisi Acilleri: Retrospektif Analiz(2019) Öncü, Mehmet Reşit; Özen, Burcu; Çobanoğlu, Ufuk; Şaşmaz, Muhammed İkbal; Bilgili, Mehmet AliGiriş ve Amaç: Acil serviste travmatik ve nontravmatiknedenlerle sıkça göğüs cerrahisi konsültasyonu istenmektedir.Bu hastalarda erken tanı ve tedavi zamanla yarışan klinisyeniçin çok önemlidir. Biz de bu çalışma ile acil servisten göğüscerrahisi kliniğine yatırılan hastaların tanı, tedavi veprognozlarını incelemeyi amaçladık.Yöntem ve Gereçler: Çalışmada göğüs cerrahisi tarafındanyatışı yapılan 435 hasta retrospektif olarak tarandı. Hastalarınbaşvuru şikayetleri, yatış tanıları ve prognozları incelendi.Verilerin analizinde SPSS (Statistical Package for SocialSciences) Windows 23.0 programı kullanıldı.Bulgular: Hastaların, yaş ortalaması 47,63±20,9 olup, 284’ü(%65,3) erkek ve 151’i (%34,7) kadındı. Olguların 269’u (%62)travmatik nedenlerden, 166’sı (%38) nontravmatiknedenlerden dolayı başvurdu. En sık pnömotoraks (n: 134)tanısı konulmuş olup, bunu izole kot fraktürü (n: 73) ve masifplevral efüzyon (n: 59) takip ediyordu. En sık uygulanan tedaviyöntemi tüp torakostomiydi (n: 180). Hastaların sadece 4’üeksitus ile sonuçlandı.Tartışma ve Sonuç: Acil serviste göğüs cerrahisikonsültasyonu, solunum fonksiyonu etkilenen ve acil torasikgirişim veya cerrahi gerektiren hastalarda istenir. Bu hastalardaen sık saptanan bulgu pnömotoraks olup, en sık uygulanantedavi ise tüp torakostomidir. Çalışmamızda da olduğu gibi buhastaların erken dönemde tanı ve tedavisinin mortalite üzerineetkisi olumludur.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Comparison of the Effects of X-Ray and Computed Tomography Results on Treatment in Patients Admitted To the Emergency Department With Foot and Ankle Trauma(2021) Özen, Burcu; Öncü, Mehmet ReşitBu çalışmada, ayak ve/veya ayak bileği travmasıyla acil servise başvuran olgularda tanı için çekilen direkt grafi (X-Ray) ve BT'nin patolojik bulguyu tespit etmedeki farklılıklarını ve yapılması gereken tedaviyi öngörebilirliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Araştırma Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi acil servisinde 1 Ocak 2017- 31 Aralık 2019 tarihleri arasında ayak ve/veya ayak bileği travması olan hastaların BT ve X-ray sonuçlarının ve klinik özelliklerinin retrospektif olarak değerlendirilmesiyle gerçekleştirilmiştir. Bulgular: Olguların %68,9'u erkek, yaş ortalaması 29,23 ± 16,75 yıldı. Hastaların %66,2'sinin hem X-ray hem BT sonucu normalken, %8,9'unda sadece BT'de, %24,9'unda hem X-ray hem de BT'de patoloji saptandı. X-ray ve BT'de patoloji saptanan olgularla karşılaştırıldığında, X-ray ve BT'si normal olanlarda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha düşük sıklıkta fraktür, daha fazla sıklıkta diğer yaralanmalar saptandı (p <0,001). Diğer gruplarla karşılaştırıldığında, hem X-ray hem BT'de patoloji saptananların GKS skoru istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha düşüktü (p = 0,018). Diğer gruplarla karşılaştırıldığında X-ray ve BT'si normal olan grupta ayak+ayak bileği yaralanması istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha fazla sıklıktaydı (p<0,001). Diğer gruplarla karşılaştırıldığında, X-ray ve BT sonucu normal olanlar istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha fazla sıklıkta sadece medikal olarak, X-ray ve BT'si patolojik olanlar daha fazla sıklıkta ameliyat ile, sadece BT'si patolojik olanlar daha fazla sıklıkta alçı-atel ile tedavi edildi (p<0,001). Diğer gruplarla karşılaştırıldığında sadece BT'de patoloji saptananlarda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha fazla sıklıkta, X-ray ve BT sonucu normal olanlarda anlamlı düzeyde daha az sıklıkta tedavi değişimi gerçekleştirildi (p<0,001). Sonuç: Ayak ve/veya ayak bileği yaralanma şikayeti ile başvuran olgulara yapılan X-ray ve BT ile tedavi gereksinimi başvuru anında öngörülebilir. Anahtar Kelimeler: Acil servis, Ayak travması, Ayak bileği travması, X-ray, Bilgisayarlı tomografiArticle Erişkin Acil Servisine İntihar Girişimi ile Başvuran Olgularda Kadın İntihar Girişimlerinin Değerlendirilmesi(2021) Gizli, Gizem; Bilvanisi, Sevdegül Karadaş; Öncü, Mehmet Reşit; Kurhan, Faruk; Aktas, RamazanAmaç: İntihar girişimi, gençlerde önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Amaç, intihar girişimi vakalarında özellikle kadınlarda intihara neden olan sosyodemografik özellikleri, klinik değişkenleri araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 2017-2018 yılları arasında acil servise başvuran intihar girişimi olguları geriye dönük olarak incelendi. Hastaların sosyodemografik özellikleri, ruhsal durumları, intihar girişim yöntemleri ve nedenleri önceden hazırlanmış formlara kaydedilerek analiz edildi. Bulgular: Çalışmaya dâhil edilen 133 hastanın 48'i erkek (%36), 85'i kadın (%64) ve ortalama yaş 27.7 ± 7,6 idi. İntihar girişiminin en yaygın nedeni %81.9 oranı ile kişiler arası tartışmalardı. Tartışmaların en sık yaşandığı yer ise %49.6 oranıyla aile içinde olmaktaydı. Kadınlar %63.9 oranında daha sık intihar girişiminde bulunmaktaydı. En çok tercih edilen yöntem, yüksek dozda ilaç veya toksik madde alımıydı (% 76.7). İntihar girişiminde bulunan olguların özelliklerine göre en sık görülen bulgular; medeni durumu bekâr (%52.6), öğrenim düzeyi ilkokul (%33.1) ve ortaokul (%34.5), iş ve istihdam durumlarına göre ise işsizler (%27.8) idi. Olguların psikiyatri değerlendirmesi sonucunda %50.3’ünün ruhsal durumu normal iken %42.9’unun depresif idi. Sonuç: İntihar girişiminde bulunan hastaların çoğu genç yaş grubundaydı ve kadınlarda daha sıktı. En yaygın neden kişiler arası tartışmalardı. Bunların başında aile içi huzursuzluk ve tartışmalar geliyordu.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Evaluation of the Relationship Between C-Reactive Protein, Leukocyte, Neutrophil Count, and Ultrasonography in the Differential Diagnosis of Acute Appendicitis and Ovarian Cyst in Female Patients With Lower Right Abdominal Pain in Emergency Department(2024) Gülerman, Barış; Öncü, Mehmet ReşitGiri ve Amaç: Acil servise sağ alt kadranda lokalize olan karın ağrısı sebebiyle başvuran hastalar, acil hekimi açısından, ayırıcı tanıları arasında akut apandisit ve ovaryan patolojiler olması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir. Benzer klinik ve fizik muayene bulguları ile sık karşılaşılan bu tablo acil hekimlerini zorlamaktadır. Çalışmamızda akut apandisit ve over kist rüptürü patolojilerinin ayırıcı tanısında laboratuvar değerleri ve ultrasonografi bulgularının karşılaştırılarak acil hekiminin doğru karar vermesine yardımcı olacak istatistiksel veriler elde etmek amaçlanmaktadır. Materyal ve Metod: Acil Servise karın ağrısı şikayeti ile başvuran hastalar arasından, BT veya USG ile teşhisi koyulan 78'i Akut Apandisit, 70'i Hemorajik Over Kist Rüptürü olmak üzere toplam 148 kadın hastanın verileri retrospektif olarak incelenmiştir. Laboratuvar ve ultrasonografi sonuçları hemoglobin(HGB), beyaz küre (WBC), nötrofil sayısı(NEU#), nötrofil yüzdesi(NEU%), C-reaktif protein(CRP), over kist rüptürü hastalarında serbest sıvı miktarı, akut apandisit hastalarında apendiks çapı açısından incelenerek değerleri kaydedildi. Akut apandisit ve over kist rüptürü tanısı alan hastalar teşhisine göre iki gruba ayrıldı, hemoglobin(HGB), beyaz küre (WBC), nötrofil sayısı(NEU#), nötrofil yüzdesi(NEU%), C- reaktif protein(CRP) değerleri iki grup arasında karşılaştırıldı. Over kist rüptürü hastalarında ultrasonda ölçülen serbest sıvı miktarının ve akut apandisit hastlarında ultrasonda ölçülen apendiks çapının, hasta gruplarının kendi içerisinde hemoglobin(HGB), beyaz küre (WBC), nötrofil sayısı(NEU#), nötrofil yüzdesi(NEU%), C-reaktif protein(CRP) değerleri ile korelasyonları incelendi. Bulgular: Akut apandisit hastalarında Lökosit, Nötrofil#, Nötrofil%, CRP oranlarının over kist rüptürü hastalarına göre anlamlı derecede yüksek (sırasıyla; 13,07±4,74 vs 9,37±3,57 p<0,001; 10,18±4,75 vs 6,17±3,26 p<0,001; 74,89±11,59 vs 64,07±10,94 p<0,001; 33,26±54,73 vs 5,83±16,46 p<0,001), hemoglobin değerinde ise anlamlı fark olmadığı gözlemlenmiştir (sırasıyla 13,17±1,78 vs 13,19±1,44 p=0,949). Aynı parametrelerin ROC analizi ve Youden Indexine göre belirlenen kesim değerleri için duyarlılık ve özgüllükleri sırasıyla Nötrofil sayısı (AUC=0.779; D=73,08; Ö=75,71), Lökosit sayısı (AUC=0,757; D=51,28; Ö=91,43), Nötrofil yüzdesi (AUC=0,756; D=73,08; Ö=70,00), CRP (AUC=0,731; D=64,10; Ö=78,57) şeklinde olmuştur. Akut apandisit hasta grubu kendi içerisinde Lökosit, Hemoglobin, Nötrofil#, Nötrofil%, CRP değerleri ile ultrasonda ölçülen apendiks çapı kıyaslanmıştır. Bu kıyaslama sonucunda CRP değeri ile ultrasonda ölçülen apendisk çapı arasında pozitif korelasyon bulunmuştur (p=0,004, Pearson korelasyon skoru=0,323). v Sonuçlar: Çalışmamız, akut apandisit ve over kist rüptürü arasında ayrım yapılması gereken vakalarda nötrofil sayısının kritik bir belirleyici olabileceğini ortaya koymaktadır. Özellikle akut apandisit teşhisinde şüphede kalınan genç kadın hastalarda laboratuvar değerleri teşhis ile uyumsuz hastaların yeniden değerlendirilmesi ve CRP seviyelerinde artış gözlemlenen hastalarda ultrasonografinin tekrarlanmasının tanıyı netleştirebileceği görüşündeyiz. Kan parametrelerinin tanıyla uyumsuzluğu durumunda Bilgisayarlı Tomografi (BT) veya Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) gibi ileri görüntüleme yöntemlerinin kullanımı da rutin hale getirilebilir. Bu yaklaşımın, yanlış tanı ve gereksiz cerrahi müdahalelerin önlenmesine katkıda bulunabileceği kanaatine varılmıştır.Article The Relationship of Platelet Lymphocyte Ratio With Prognosis in Patients With Chronic Obstructive Pulmonary Disease(2020) Cobanoglu, Ufuk; Öncü, Mehmet ReşitBackground: The aim of this study is to analyze prognostic biomarkers, and determine the biomarkers which are more sensitive in the patients that were presented with acute chronic obstructive pulmonary disease (COPD) exacerbation to the emergency department. Materials and Methods: The data of 243 patients presented with acute COPD exacerbation and 122 COPD patients with stable status as control group were analyzed retrospectively. The patients, whose arterial blood gas (ABG) studied, with Acute COPD exacerbation were identified as Group I. The patients whose venous blood gas (VBG) studied were identified as Group II and stable COPD patients whose ABG studied were identified as Control Group. The prognostic biomarker values were compared in the patients of Group I, Group II and Control Group Results: The mean age of the patients was 68.61 ± 11.02 and the mean age of the control group was 68.25 ± 11.07. It was found that platelet lymphocyte ratio (PLR) values were very high in both Group I and Group II compared to the control Group (P < 0.001). There was a significant difference related with mean erythrocyte distribution width (RDW) in Group I, mean erythrocyte volume (MCV)’ in group II, MPV and platelet count (PLT) in both Group I and Group II (P < 0.001). Conclusions: Especially in acute COPD exacerbation, PLR may be a useful inflammatory biomarker to reflect the severity and activity of inflammation in COPD patients.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Retrospective Analysis of Foot and Ankle Traumas in Patients Presenting To the Emergency Department With Fall From Height(2022) Arı, Muhammed Furkan; Öncü, Mehmet ReşitAmaç: Yüksekten düşme, kompleks ayak ve ayak bileği yaralanmalarının, trafik kazalarından sonra en sık karşılaşılan nedenidir. Bu çalışmada, yüksekten düşme ile başvuran hastalarda ayak ve ayak bileği yaralanmalarının oranı ve bu yaralanmalar ile ilişkili faktörler incelendi. Kompleks ayak ve ayak bileği kırıklarında yer alan en yaygın yaralanma mekanizması, nedenlerin %49'unu oluşturan trafik kazaları olup ve bunu yüksekten düşmeler ve iş kazaları izlemektedir Yöntem: Çalışmaya, Van YYÜ Dursun Odabaş Tıp Merkezi Acil kliniğine yüksekten düşme nedeniyle başvuran toplam 453 hasta dâhil edildi. Hastaların düştüğü yer, düşme şekli, düşme yüksekliği, Glaskow Koma Skalası puanı, acilde bulunma süresi ve aldığı tedaviye ilişkin veriler toplandı. Toplanan verilerin ayak ve ayak bileği yaralanmaları ile ilişkisi incelendi. Bulgular: Çalışmaya alınan 453 hastadan 313'ü (%69.1) erkek ve 140'ı (%30.9) kadın idi. Hastaların yaş ortalaması 32.94±18.95, ortanca yaşı 29'du (3-91). Hastaların %60'ı 3 metreden daha düşük yükseklikten düşmüştü. 5 metreden daha düşük yükseklikten düşenlerin oranı ise %33.8 idi. Yüksekten düşme nedeni ile başvuran hastaların %60.3'ünde alt ekstremite yaralanması tespit edildi. Üst ekstremite yaralanması saptananların oranı %18.5 iken baş-spinal bölgede yaralanma saptananların oranı %14.3, pelviste yaralanma saptananların oranı ise %12.4 idi. Hastalarda en sık saptanan alt ekstremite yaralanmaları ayak bileği yaralanmaları idi (%27.4). Hastaların acil serviste ortalama kalış süresi 50 dakika olarak saptandı. Baş-spinal yaralanması bulunan kişilerde acil serviste kalış süresi 50 dakika iken bu süre pelvis yaralanması bulunanlarda 85 dakika, toraks yaralanması bulunanlarda 130 dakika ve batın yaralanması bulunanlarda 150 dakikaydı. Çok değişkenli analizde, 7 metreden daha düşük bir yükseklikten düşenlerin, 3 metreden daha düşük yükseklikten düşenlere göre arka ayak yaralanmalarında 74 kat artış ile ilişkili olduğu saptandı (p<0.001). Ayrıca, Beton zemine düşmenin toprak zemine düşmeye göre arka ayak yaralanmalarında 6,5 kat artış ile ilişkili olduğu saptandı (p=0.025). Düşülen yükseklik ve zemin ile orta ve ön ayak yaralanmaları arasında anlamlı ilişki saptanmadı. Sonuç: Yüksekten düşme ile başvuran hastalarda ayak ve ayak bileği yaralanmalarının tanısının atlanmamasının sağlanması ve yaralanmanın mekanizmasının belirlenmesinde olayın gerçekleştiği ortama ilişkin bilgilerin sorgulanması yol göstericidir.