Browsing by Author "Özbek, Hanefi"
Now showing 1 - 20 of 39
- Results Per Page
- Sort Options
Article Abdominal Aortaya Kros Klemp Konmasının Neden Olduğu İskemi/ Reperfüzyon Hasarının Akciğere Etkisi(2005) Erdoğan, Hasan Basri; Başel, Halil; Kutay, Veysel; Özen, Süleyman; Özbek, Hanefi; Hazar, Abdussemet; Akbayrak, HakanAmaç: Aortanın geçici olarak kros klemplenmesini gerektiren cerrahi girişimlerden sonra alt ekstremitelerde iskemi/reperfüzyon (I/R) hasarı ve akciğerlerde hasar oluşabilir. I/R hasarında nötrofillerin. aktivasyonunun önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Amacımız rat modelinde abdominal aortanın kros klemplenmesinin akciğer hasarında önemli bir rol oynadığını göstermek ve heparinin bu hasarı önlemede etkisi araştırmaktır. Metot: Sprague-Dawley tipi 30 rat randomize olarak üç ayrı gruba ayrıldı. A grubundaki 10 ratta laparatomi yapılarak, abdominal aorta diseke edildi ve kros klemp konmadan batın kapatıldı. B grubundaki 10 ratta ise yine laparatomi yapılarak abdominal aorta diseke edildi ve kros klemp konarak batın kapatıldı. C grubundaki 10 ratta ise işlemden bir saat önce 500ü/kg deltaparin sodyum subkutan uygulandı ve aortaya kros klemp koymak için aynı işlemler yapıldı. Üç saat sonra B ve C gruplarında tekrar batın açılarak kros klemp kaldırıldı ve iki saat süreyre reperfüzyon sağlandı. Ratların hepsi çalışmanın bitiminde sakrifiye edildi. Histolojik inceleme ve biyokimyasal analizler için akciğerleri rezeke edildi. Bulgular: Hiştopatolojik incelemede B grubundaki ratların akciğerlerinde nötrofil sayısı ve MDA seviyesi belirgin olarak artmıştı ve pulmoner hasar fazla idi. C grubunda B grubuna göre nötrofil sayılarında ve MDA seviyesinde azalma olmakla birlikte anlamlı farklar yoktu. Sonuç: Abdominal aortaya belirli bir sürenin üstünde klemp uygulanması akciğerlerde nötrofil sekestrasyonuna neden olur ve pulmoner hasarı artırır. Heparinin hasarı azaltmada etkisi anlamlı değildir.Article Alfa-amanitinle Oluşturulmuş Böbrek ve Karaciğer Toksisitesinde Alfa-pinen ve Silibininin Etkisinin Sıçanlar Üzerinde Araştırılması(2008) Cengiz, Nureddin; Akay, Hatice; Bayram, İrfan; Özbek, HanefiAmaç: Bu çalışmada alfa-amanitinle oluşturulmuş mantar zehirlenmesinde alfa-pinen ve silibininin karaciğer ve böbrek dokusu üzerine etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Üç çalışma grubuna 3 mg/kg alfa-amanitin tek doz uygulanarak toksisite oluşturuldu. Gruplardan birine 50 mg/kg silibinin (silibinin grubu), diğerine ise 0.25 ml/kg alfa-pinen (alfa-pinen grubu) beş gün süreyle verildi. Üçüncü gruba (alfa-amanitin grubu) başka bir uygulama yapılmadı. Dördüncü gruba ise (kontrol grubu) beş gün boyunca yalnızca serum fizyolojik uygulandı. Alfa-amanitin grubuna çalışma süresince başka uygulama yapılmadı. Çalışmanın altıncı günü tüm gruplardan kan ve doku örnekleri alındı. Çalışma gruplarının vücut ağırlıkları kaydedildi. Bulgular: Alfa-amanitin grubunda ALT ve BUN değerlerinin, alfa-pinen grubunda ALT ve kreatinin değerlerinin kontrol grubuna göre anlamlı seviyede yükseldiği, silibinin grubunda ise ALT değerinin alfa-amanitin grubuna göre anlamlı seviyede düştüğü saptandı. Çalışma gruplarının karaciğerlerinde histolojik yönden herhangi bir patolojiye rastlanmadı. Alfa-amanitin ve alfa-pinen gruplarındaki sıçanların böbreklerinde; fokal genişleme, interstisyel kanama, tubulus epitel hücrelerinde hidropik dejenerasyon, tubuluslarda ve interstisyumda seyrek akut iltihap hücreleri izlenirken, silibinin grubunda bu bulgular daha hafif olarak saptandı. Sonuç: Silibinin alfa-amanitin zehirlenmesinde biyokimyasal ve histo-patolojik yönden karaciğer enzimlerinde ve böbrek histolojisinde anlamlı bir düzelme sağlarken, alfa-pinen anlamlı bir düzelme sağlayamadı. Çalışmanın, sıvı-elektrolit replasmanı yapılmış gruplarla desteklenmesi önerilebilir.Article Anason (Pimpinella Anisum) Ekstresinin Deneysel Akut Karaciğer Hasarında Karaciğer Koruyucu Etkisi Var Mı(2004) Özbek, Hanefi; Kaya, Abdulgaffar; Erdoğan, Ender; Rağbetli, Murat Çetin; Cengiz, NureddinRatlarda karbon tetraklorür (CC14) ile oluşturulan akut karaciğer hasarı modelinde anason (Pimpinella anisum) uçucu yağı ekstresi ve antioksidan ajanlardan Vitamin C ve E'nin hepatoprotektif aktiviteleri plasebo ile karşılaştırılmalı olarak araştırıldı. Deney süreci sonrasında saptanan postmortem histopatolojik bulgular, Vitamin C ve E'nin karaciğer hasarını önleyici etkilerinin kuvvetli olduğunu anason (Pimpinella anisum)'un ise hepatoprotektif bir özelliğinin olmadığı, hatta karaciğer fonksiyonlarının kısmen daha da olumsuz etkilendiğini gösterdi. Vitamin C ve E gruplarında olumlu, anason (Pimpinella anisum) grubunda ise olumsuz yönde değişim gösteren serum aspartate aminotransferase (AST), alanine aminotransferase (ALT), alkaline phosphatase (ALP), Lactate dehydrogenase (LDH) ve indirekt bilirubin seviyelerinde kontrol ve CC14 gruplarına göre istatistiksel olarak anlamlı fark vardı. Ratların vücut ağırlıklarında meydana gelen değişiklikler de biyokimyasal sonuçları destekleyen niteliklerde idi. Sonuç olarak akut karaciğer hasarında anasonun karaciğeri koruyucu bir etkisinin olmadığı sonucuna varıldı.Article Askorbik Asit ve Alfa - Tokoferol'ün Karbon Tetraklorürle Oluşturulmuş Akut Karaciğer Toksisitesi Modelinde Karaciğeri Koruyucu Etkisi(2004) Tuncer, İlyas; Uğraş, Serdar; Reçber, Deniz; Bayram, İrfan; Özbek, HanefiAmaç: Sıçanlarda, karbon tetraklorürle (CC14) oluşturulan akut karaciğer hasarında, askorbik asid (C vit) ve alfa-tokoferolün (E vit) karaciğeri koruyucu etkisinin araştırılması amaçlandı. Yöntem: Her birinde altı sıçan olacak şekilde, 1) serum fizyolojik (SF, 0.2 mi), 2) zeytin yağı (ZY, 0.8 ml/kg), 3) CCl4:zeytin yağı (1:7, 0.8 ml/kg), 4) CC14 (0.8 ml/kg)+C vitamini (140 mg/kg) ve 5) CC14 (0.8 ml/kg)+E vitamini (60 mg/kg) grupları oluşturuldu. Sıçanların vücut ağırlıkları günlük olarak ölçülüp kaydedildi. Çalışmanın sonunda sıçanlardan intrakardiyak yolla kan alındı ve karaciğerleri çıkarıldı. Kanda aspartat anıino transferaz (AST), alanin amino transferaz (ALT) ve indirekt bilirubin seviyelerine bakıldı. Karaciğerler ise histopatolojik olarak incelendi. Bulgular: CC14 grubuna ait karaciğerlerdeki hepatositlerde belirgin derecede balon dejenerasyonu, tek hücre nekrozu, mitoz, sentrilobüler nekroz, köprüleşme nekrozu, serum AST ve ALT seviyelerinde anlamlı derecede yükselme gibi akut karaciğer hasarını gösteren histopatolojik ve biyokimyasal bulgular saptandı. C ve E vitamini gruplarında ise akut karaciğer hasarını gösteren histopatolojik ve biyokimyasal değişikliklerin CCI4 grubuna göre anlamlı bir şekilde daha az olduğu tespit edildi. Vücut ağırlığı açısından gruplar arasında anlamlı bir fark saptanmadı. Sonuç: Serum transaminaz enzim seviyeleri ve histopatolojik bulgular, C ve E vitaminin CCLı'e bağlı karaciğer hasarını anlamlı derecede azalttığını göstermektedir.Article Aspiculuris Tetraptera ile Doğal Enfekte Farelerde Yerli ve Kontrolsuz Levamizolun Karşılaştırılmalı Etkisi(2007) Keles, Ihsan; Akkan, Hasan Altan; Özdal, Nalan; Türel, İdris; Özbek, Hanefi; Ayaz, ErolBu çalışma, Aspiculuris tetraptera ile doğal enfekte farelerde iki farklı ülkede (İran ve Türkiye) üretilen levamizol (Levamisole) preparatlarının etkinliklerini karşılaştırmak amacıyla yapıldı. Bu amaçla, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Deney Hayvanları ünitesinden temin edilen farelerin santrifüj flotasyon yöntemi ve selofan bant tekniği ile parazitolojik muayeneleri yapıldı. Yukarıdaki muayenelerle A.tetraptera ile enfekte oldukları tespit edilen fareler 3 gruba ayrıldı. Birinci gruptaki hayvanlara (8 fare) İran orijinli levamizol, ikinci gruptaki hayvanlara (8 fare) Türkiye orijinli levamizol uygulanırken, üçüncü grup fareler (6 fare) tedavi edilmeyen grup olarak kullanıldı. Her iki levamizol preparasyonu da 10 mg/kg dozunda verildi. İlaç uygulamasından sonra bütün gruplardaki farelerin dışkı örnekleri 7 gün süre ile alınarak incelendi. Sekizinci gün bütün fareler insancıl bir şekilde inhalasyon anestezisi kullanılarak öldürüldü. Ötenazi sonrası bağırsaklardaki parazit sayımları da yapıldı. Sonuç olarak, kontrol edilemeyen sınır ticareti ile İran’dan getirilen levamizol %69,3 oranında, Türkiye’de üretilen levamizol ise %91,7 oranında doğal olarak A. tetraptera ile enfekte farelerde etkili oldukları belirlendi. Elde edilen bulgular istatistiksel olarak karşılaştırıldı ve farklılık önemli (P<0.001) bulundu.Article Bazı Bitki Büyüme Düzenleyicilerin Subkronik Uygulamasının Sıçanlarda Hematolojik ve Biyokimyasal Parametreler Üzerine Etkileri(2003) Özbek, Hanefi; Tülüce, Yasin; Celik, IsmailBazı bitki büyüme düzenleyicilerinin subletal konsantrasyonda sıçanların hematolojik ve biyokimyasal parametreleri üzerine etkileri laboratuar şartlarında araştırıldı. Sekizer adet dişi sıçandan oluşan gruplar deneme boyunca içebildiğince 100 ppm'lik indolasetik asit (IAA), indolbütirikasit (IBA) ve kinetin uygulamasına üç hafta maruz bırakıldı. Sonuçlar, bu bitki büyüme düzenleyicilerinin kanın hematolojik ve biyokimyasal parametreleri üzerine farklı etkilere sahip olduklarını göstermiştir. Sonuçlara göre, IAA alyuvar (KKH), akyuvar (BKH), trombosit (KP) sayısını ve hemoglobin (Hb) miktarını önemli derecede artırmıştır. IBA uygulaması alyuvar, akyuvar ve trombosit sayısını arttırırken, ortalama hücre hacmini (OHH) ve ortalama hücresel hemoglobin (OHHb) düzeyini azaltmıştır. Akyuvar, trombosit ve hücresel hemoglobin konsantrasyonu (HHbK) kinetin uygulaması ile önemli oranda artmıştır. Biyokimyasal özellikler ile ilgili olarak, IAA total protein miktarını önemli derecede arttırırken, trigliserit ve çok düşük dansiteli lipoprotein seviyelerini (VLDL) azaltmıştır. Diğer yandan, IBA uygulaması albümin oranını arttırdı, ancak trigliserit, kolesterol, total bilirubin ve direkt bilirubin seviyelerini azaltmıştır. Kinetin ise biyokimyasal parametreler üzerinde etkisiz bulunmuştur. Sonuç olarak, bu kimyasalların subkronik uygulamalarda etkili oldukları görülmüştür.Other Bazı Kinolonların Santral Sinir Sistemi Etkileri ile Etomidat ve Teofilinle Etkileşimlerinin Motor Aktivite Testleriyle Belirlenmesi(2001) Yılmaz, Orhan; Özbek, HanefiFlorokinolon antibiyotiklerin santral sinir sistemi üzerine etkilerinin bulunup bulunmadığı ve bu sistemi etkileyen ilaçlarla (etomidat ve teofilin) birlikte kullanıldığında oluşabilecek etkileşimlerin ne yönde gelişebileceğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Metod: Bu çalışma, 160 adet fare üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada, gerçekleştirilen nörofarmakolojik testlerde 31 kriter temel alınmış ve sonuçlar bu kriterlere göre değerlendirilmiştir. Bulgular: Nörofarmakolojik testlerden kulak kepçesi, kornea ve ipsilateral fleksor refleksleri, atiklik, görsel tanıma, hareketsiz kalamama, irritabilite, korkaklık, çevresel reaktivite, spontan aktivite, dokunmaya tepki, ağrıya tepki, ürkme cevabı, bacak tonusu, kavrama gücü bazında siprofloksasin teofilinin etkilerini önemli derecede artırmıştır (p<0.05). Ayrıca ağrıya tepkiye verilen cevapta, siprofloksasin grubu, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında önemli oranda düşük bulunmuştur (p<0.05). Ofloksasin, bacak tonusu, kavrama gücü, kulak kepçesi refleksi, kornea refleksi ve ipsilateral fleksor refleksi baz alındığında teofilinin etkilerini önemli oranda artırmış (p<0.05); ağrıya tepkide ise kontrole göre azalma meydana getirmiştir (p<0.05). Dokunmaya tepkide pefloksasin verilen hayvanların verdikleri cevaplar kontrole göre daha düşük çıkmıştır (p<0.05). Dokunmaya ve ağrıya tepkide, bacak tonusu, kavrama gücü ve ipsilateral fleksor refleks kriterlerinde pefloksasin, teofilinin etkilerini önemli oranda artırmıştır (p<0.05). Norfloksasin, irritabilite, dokunmaya tepki, ürkme cevabı, kavrama gücü ve ipsilateral fleksor refleksi bazında teofilinin etkilerini artırırken; hareketsiz kalamama, çevresel reaktivite ve bacak tonusu kriterleri açısından teofilinin etkilerini düşürmüştür (p<0.05). Sonuç: Bu ilaçların etomidatla etkileşimine dair önemli bir bulgu saptanamamış olmasına karşın, florokinolon antibiyotiğin çeşidine göre değişen derecelerde olmak üzere teofilinle etkileşim gösterdiği sonucuna varılmıştır.Other Bebek Mamalarında Nitrat ve Nitrit Düzeyleri Üzerine Araştırmalar(1997) Arslan, Seyfullah O.; Sağun, Emrullah; Özbek, Hanefi; Aksoy, AbdurrahmanBu çalışma, sebze ve tahıl içeren ticari bebek mamalarında nitrat ve nitrit düzeylerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Çalışmada 36 adet ticari bebek maması kullanılmıştır:Numunelerin % 80.5'inde 0.7-11.8 ppm arasında (ortalama 2.9+ 0.47 ppm) nitrat saptanmıştır. Sebze içeren bebek mamalarının diğer mama çeşitlerine göre daha fazla nitrat içerdiği tespit edilmiştir. Numunelerin hiçbirisinde nitrit saptanamamıştır. Ölçülen nitrat düzeylerinin bebek mamaları için bildirilen maksimum kabul edilebilir nitrat limitini geçmediği ve sağlık için herhangi bir risk oluşturmadığı tespit edilmiştir.Article Cinsel ve Jinekolojik Sorunların Tedavisinde Bitkilerin Kullanımı(2005) Özbek, HanefiBitkilerle tedavi, târih öncesi dönemden bugüne kadar kullanıla gelmiş, ayrıca günümüz modern tedavi sisteminin de temellerini oluşturmuştur. Bugün de modern yöntemlerle ilâç üretiminde bitkilerden yararlanılmaktadır. Bu araştırmada tıbbî bitkiler ile cinsel sorunların ve bazı kadın hastalıklarının tedavisinde tıbbî bitkilerin yeri hakkında yapılan literatür taramasının sonuçlan verilmiştir.Article Çörek Otu (Nigella Sativa) Tohumunun İnsan Hücresel Bağışıklık Sisteminin Cd3+, Cd4+, Cd8+ Hücreleri ve Toplam Lökosit Sayısı Üzerine Etkileri(2003) Kaya, Mehmet Salih; Kara, Mehmet; Özbek, HanefiAmaç: Çörek otu (Nigella sativä) tohumunun insanlarda hücresel bağışıklık sisteminin T lenfosit alt grupları ve toplam lökosit sayısı üzerine etkisinin araştırılması. Yöntem: Çalışma, yaş ortalaması 24 olan 30 gönüllü erkek üzerinde yapıldı. Uygulama öncesinde her bir gönüllüden EDTA'lı standart kan sayım tüplerine 2 ml venöz kan örneği alınarak Coulter Epics XL Flow Sitometri cihazında CDS+ (olgun T lenfosit), CD4+ (yardımcı T lenfosit) ve CD8+(süpresör-sitotoksik T lenfosit) hücreleri, Coulter STKS cihazında ise toplam lökosit sayımı yapıldı ve sonuçlar kontrol olarak kullanıldı. Deneklere 4 hafta süresince her gün 30 mg/kg çörek otu tohumu oral yoldan verildi ve 4. hafta sonunda tekrar kan örnekleri alınarak analiz edildi. Bulgular: CD3+ ve total lökosit değerlerinde istatistiksel açıdan anlamlı bir artış olduğu (sırasıyla P<0.01 ve P<0.001), diğer parametrelerin de arttığı ancak, bu artışın anlamsız (P>0.05) olduğu gözlendi. Sonuç: Çörek otu tohumunun insan bağışıklık sistemini güçlendirebileceği düşünüldü.Article Cuminum Cyminum L. ( Kimyon ) Meyvesi Uçucu Yağının Median Lethal Doz (Ld50) Düzeyi ve Sağlıklı ve Diyabetli Farelerde Hipoglisemik Etkisinin Araştırılması(2003) Özbek, Hanefi; Ağaoğlu, Zahid; Ceylan, EbubekirAmaç: Cuminum cyminum L. (kimyon) meyvesi uçucu yağının, median lethal doz (LD50) düzeyinin ve sağlıklı ve diyabetli farelerde hipoglisemik etkisinin araştırılması. Yöntem: Alloksanla diyabet oluşturulmuş farelere ve sağlıklı farelere Cuminum cyminum L. uçucu yağı ekstresi, glibenclamide (referans) ve serum fizyolojik (kontrol) uygulanıp; sıfırıncı, birinci, ikinci, dördüncü ve 24. saatlerde, farelerin kuyruk veninden kan alınarak açlık kan şekeri düzeyleri ölçüldü; sonuçlar tek yönlü varyans analizi ile test edildi.Bulgular: Cuminum cyminum L. ekstresinin; alloksanla diyabet oluşturulmuş farelerde serum fizyolojik grubuna göre açlık kan şekerini birinci, ikinci (p<0.01), dördüncü ve 24. saatlerde (p<0.05) anlamlı derecede düşürdüğü; glibenclamide'in, serum fizyolojik grubuna göre açlık kan şekerini birinci (p<0.01), ikinci (p<0.001), dördüncü (p<0.01) ve 24. saattelerde (p<0.05) anlamlı derecede düşürdüğü; glibenclamide ile Cuminum cyminum L.'nin açlık kan şekerini düşürme yönünden aralarında anlamlı bir farklılık bulunmadığı gözlenmiştir (p>0.05). Sağlıklı farelerde gruplar arasında açlık kan şekeri yönünden yapılan ölçümlerde yalnızca dördüncü saatte Cuminum cyminum L. grubunda kan şekerinin serum fizyolojik ve glibenclamide gruplarına göre anlamlı derecede yüksek olduğu saptanmıştır (p<0.05). Sonuç: Cuminum cyminum L. meyvesi uçucu yağ ekstresinin, referans ilaç olarak kullanılan glibenclamide ile aynı düzeyde olmak üzere, birinci, ikinci, dördüncü ve 24. saatlerde hipoglisemik etki gösterdiği gözlendi. Cuminum cyminum L. uçucu yağ ekstresinin LD50 dozu ise 0.780 ml/kg olarak tespit edildi.Article Deneysel Diyabet Oluşturulması ve Kan Şeker Seviyesinin Ölçülmesi(2007) Özbek, Hanefi; Akay, HaticeAmaç: Deneysel diyabet oluşturulması ve kan şekeri ölçümü hakkında bilgi verilmesi amaçlandı. Ana Bulgular: İlaç araştırmalarının günümüz sağlık sektöründeki yeri ve önemi açıktır. İlaç araştırmalarının bir parçası olan deney hayvanları ve bunlara uygulanan testler günümüze kadar önemli aşamalar kaydetmiştir. Tedavide önemli bir yeri olan antidiyabetik ilaçların deney hayvanları üzerinde araştırılması ve kullanılan yöntemler deneysel farmakolojinin güncel konuları arasındadır. Sonuç: Bu makalede deney hayvanları üzerinde deneysel diyabet oluşturulması ve kan şekeri seviyesinin ölçümü hakkında bilgi verilmiştir.Article E Vitamini, N-Asetil Sistein, Penisilin-G Ve Urtica Dioica L.'nin Phalloidin Toksisitesi Üzerine Etkileri(2005) Dülger, Haluk; Uygan, İsmail; Türkdoğan, Kürşat; Uğraş, Serdar; Bayram, İrfan; Tuncer, İlyas; Özbek, HanefiAmaç: Bu çalışmada phalloidin uygulanmış sıçanlarda E vitamini, N-asetil-sistein, penisilin-G ve Urtica dioica eterik yağının sıçan sindirim sistemi ve karaciğeri üzerine olan etkilerinin araştırılması amaçlandı. Yöntem: Sprague-Dawlcy ırkı erkek sıçanlardan altı ayrı çalışma grubu oluşturuldu (M=10). I. grup (kontrol grubu) hariç diğer gruplara çalışmanın başında bir kez phalloidin (0.9 mg/kg) periton içi yolla (ip) uygulandı. Bundan sonra çalışma süresince I. gruba (kontrol grubu) ve II. gruba (phalloidin grubu) 0.2 mL serum fizyolojik, 40 nıg/kg E vitamini (III. grup), 100 mg/kg N-asetil sistein (IV. grup), 400.000 U Penisilin-G (V. grup) ve 0.5 mL/kg Urtica dioica L. tohumu eterik yağ ekstresi (VI. grup) uygulandı. Çalışmanın 4. ve 7. günleri çalışma gruplarından kan ve doku örnekleri alınarak biyokimyasal ve histopatolojik yönden incelendi. Bulgular: Histopatolojik yönden herhangi bir patolojiye rastlanmadı. Biyokimyasal parametreler yönünden çalışmanın 4. gününde serum ALT değerinin phalloidin grubunda anlamlı seviyede yükseldiği, N-asetil sistein grubunda AST değerinin anlamlı seviyede düştüğü, phalloidin, E vitamini ve N-asetil sistein gruplarında ALP seviyesinin anlamlı seviyede yükseldiği, Urtica dioica grubunda ise total bilirubin değerinin anlamlı seviyede yükseldiği tespit edilmiştir. Çalışmanın 7. gününde serum ALT ve total bilirubin değerlerinin gruplar arasında anlamlı bir farklılık göstermediği, serum AST değerinin tüm çalışma gruplarında anlamlı seviyede düştüğü, serum ALP değerinin ise yine tüm çalışma gruplarında anlamlı seviyede yüksek bulunduğu saptanmıştır Sonuç: Parenteral yolla verilen-phalloidin'in hafif derecede hepatotoksisiteye neden olduğu; E vitamini, N-asetilsistein, penisilin-G ve Urtica dioica tohumu eterik yağının bu toksisiteyi zehirlenmenin erken dönemlerinden itibaren önleyebileceği sonucuna varılmıştır.Other Effects of Subchronic Treatment of Some Plant Growth Regulators on Serum Enzyme Levels in Rats(2002) Özbek, Hanefi; Celik, Ismail; Tülüce, YasinBazı bitki büyüme düzenleyicilerinin subletal konsantrasyonda laboratuar şartlarında sıçanların serum enzim düzeyleri üzerine etkileri araştırıldı. Sekiz adet dißi sıçandan oluşan gruplar deneme boyunca içebildiğince 100 ppm'lik IAA, IBA ve kinetin uygulamasına üç hafta maruz bırakıldı. Sonuçlar gösterdi ki; bu büyüme düzenleyicileri serumun alanin aminotransferaz (ALT), aspartate aminotransferaz (AST), lactate dehidrogenaz (LDH), amilaz ve kreatine fosfokinaz (CPK) enzim seviyeleri üzerine farklı etkilere sahip oldukları gözlendi. Sonuçlara göre; LDH ve CPK'nın düzeyleri IBA tarafından önemli derecede arttırlırken, AST, LDH and CPK düzeyleri IAA tarafından önemli derecede arttırıldı. Keza, AST, LDH ve CPK seviyeleri kinetin tarfından önemli derecede arttırıldı. Sonuç olarak; bu kimyasallar subkronik uygulamalarda toksik etkilere sahip oldukları görüldü.Article Eugenia Caryophyllata Myrtaceae (Karanfil) Uçucu Yağının Median Letal Doz (Ld50) Düzeyi ve Sağlıklı ve Diyabetli Farelerde Hipoglisemik Etkisinin Araştırılması(2004) Ceylan, Ebubekir; Özbek, Hanefi; Öztürk, AbdurrahmanBu çalışmada Eugenia caryophyllata Mrytaceae(karanfil)uçucu yağının,median letal doz(LD50)düzeyinin ve sağlıklı ve diyabetli farelerde hipoglisemik etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Alloksanla diyabet oluşturulmuş farelere ve sağlıklı farelere Eugenia caryophyllata Myrtaceae uçucu yağı ekstresi, glibenclamide (referans) ve serum fizyolojik (kontrol) uygulanıp; uygulama öncesi, birinci, ikinci, dördüncü ve 24. saatlerde, farelerin kuyruk veninden kan alınarak açlık kan şekeri düzeyleri belirlenmiştir. Eugenia caryophyllata Myrtaceae ekstresinin alloksanla diyabet oluşturulmuş farelerde kontrol (serum fizyolojik) grubuna göre açlık kan şekerini ikinci ve 24. saatte anlamlı derecede düşürdüğü, birinci ve dördüncü saatlerde bu etkinin görülmediği; glibenclamide'in, serum fizyolojik grubuna göre açlık kan şekerini birinci, ikinci, dördüncü ve 24. saatlerde anlamlı derecede düşürdüğü; glibenclamide'le E. Caryophyllata arasında kan şekerini düşürücü etkileri açısından birinci, ikinci, dördüncü ve 24. saatlerde anlamlı bir farklılık bulunmadığı gözlenmiştir. Sağlıklı farelerde £ Caryophyllata grubu kan şekeri düzeyinin yalnızca dördüncü saatte diğer gruplara göre daha az düştüğü saptanmıştır. Sonuç olarak Eugenia caryophyllata Myrtaceae uçucu yağ ekstresinin, referans ilaç olarak kullanılan glibenclamide ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak aralarında anlamlı bir farklılık bulunmadığı; yani ikinci ve 24. saatlerde aynı düzeyde hipoglisemik etki gösterdiği, birinci ve dördüncü saatlerde ise kontrol grubu ile arasında anlamlı bir farklılık olmadığı gözlenmiştir. Ayrıca Eugenia caryophyllata uçucu yağ ekstresinin LD50 dozu ise 0.613 ml/kg olarak tespit edilmiştir.Master Thesis Evaluation of Acute Toxicity and Hypohlycemic Activity of Trans-Caryophyllene and Eugenol on Diabetic Mice(2007) Öntürk, Hatice; Özdemir, Hülya; Özbek, HanefiBu çalışmada trans-karyofillen ve öjenol moleküllerinin letal doz düzeyleri ile Eugenia caryophyllata uçucu yağının göstermiş olduğu hipoglisemik aktiviteden sorumlu olup olmadıklarının fareler üzerinde araştırılması amaçlandı. Çalışmada Balb/C ırkı fareler kullanıldı. Trans-karyofillen ve öjenol'ün letal doz düzeyleri probit analizi yöntemi ile hesaplandı. Hipoglisemik aktivite için sağlıklı ve diyabetli fareler kullanıldı. Farelerde diyabet oluşturmak için alloksan (150 mg/kg) periton içi yolla (i.p.) üç kez 48 saat arayla uygulandı. Sağlıklı fareler dört gruba ayrıldı (n=8). Gruplara serum fizyolojik (0.2 ml, i.p.), glibenklamid (3 mg/kg, oral), trans-karyofillen (0.2 ml/kg, ip) ve öjenol (0.2 ml/kg, i.p.) verildi. Diyabetli fareler altı gruba ayrıldı (n=8). Gruplara serum fizyolojik (0.2 ml, i.p.), glibenklamid (3 mg/kg, oral), trans-karyofillen (0.2 ml/kg, ip), trans-karyofillen (0.4 ml/kg, ip), öjenol (0.2 ml/kg, i.p.) ve öjenol (0.4 ml/kg, i.p.) verildi. Açlık kan şekeri (AKŞ) ölçümleri uygulama öncesinde ve uygulamadan sonraki birinci, ikinci ve dördüncü saatlerde yapıldı. Veriler tek yönlü varyans analizi ile değerlendirildi. Trans-karyofillen ve öjenol'ün LD50 düzeyleri sırasıyla 2.022 ml/kg ve 0.465 ml/kg olarak hesaplandı. Sağlıklı farelerde trans-karyofillen ve öjenol AKŞ düzeyini isatstiksel yönden anlamlı seviyede etkilemedi (p>0.05). Diyabetli farelerde trans-karyofillen (0.2 ml/kg, ip), öjenol (0.2 ml/kg, i.p.) ve öjenol (0.4 ml/kg, i.p.) AKŞ seviyesini anlamlı olarak yükseltti (p<0.05). Trans-karyofillen (0.4 ml/kg) grubunda AKŞ'nin düştüğü gözlendi. Ancak bu etki serum fizyolojik grubundan farklı bulunmadı (p>0.05). Sonuç olarak trans-karyofillen ve öjenol'ün sağlıklı farelerde AKŞ seviyelerini etkilemediği, diyabetli farelerde ise hiperglisemik etkili olduğu söylenebilir.Anahtar sözcükler: Trans-karyofillen, öjenol, hipoglisemik aktivite, diyabet, alloksan, Balb/C fare.Article Fenkonun Letal Doz Düzeyleri ile Antienflamatuvar Aktivitesinin Araştırılması(2007) Özbek, HanefiAmaç: Bu çalışmada, fenkonun farelerde letal doz düzeyleri ile sıçanlarda carrageenan'la oluşturulmuş sağ-arka pençe ödemi modelinde antienflamatuvar etkinliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Altı ayn çalışma grubu (n=6) oluşturularak, buna göre serum fizyolojik kontrol, etil alkol kontrol, indometazin (3 mg/kg) referans grupları ile FN'nin 0.05 ml/kg, 0.10 ml/kg ve 0.20 ml/kg grupları oluşturulmuştur. Sıçanların sağ arka-pençeleri pletismometre aracılığı ile ölçüldükten sonra ilaçlar periton içine, lambda-carrageenan plantar bölgeye derialtı yolla uygulanmıştır. Bu uygulamadan üç saat sonra sağ-arka pençe hacmi tekrar ölçülmüştür. Her iki ölçüm arasındaki fark gruplar arasında istatistiksel olarak karşılaştmlmıştır. Bulgular: Çalışma sonunda indometazin'in % 95.70, FN 0.05 ml/kg dozunun % 45.87, FN 0.10 ml/kg dozunun % 53.15 ve FN 0.20 ml/kg dozunun ise % 70.60 oranında antienflamatuvar etkinlik gösterdiği saptanmıştır. Her üç dozdaki FN'nin kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı seviyede antienflamatuvar etkinlik gösterdiği ancak bu etkinliğin indometazin'e göre daha zayıf olduğu tespit edilmiştir. FN'nin medyan etkin doz (ED50) seviyesi 0.133 ml/kg ve medyan letal doz seviyesi (LD50) 0.943 ml/kg olarak hesaplanmıştır. Sonuç: Rat modeli ile yapılan bu çalışmada FN'nin antienflamatuvar etkiye sahip olduğu söylenebilir.Article Foeniculum Vulgare (Rezene) Meyvesi Eterik Yağ Ekstresinin Analjezik Etkisinin Araştırılması(2004) Özbek, Hanefi; Dağoğlu, Gürdal; Tekin, Murat; Katı, İsmailRezene bitkisi eterik yag ekstresinin analjezik etkisinin arastırıldıgı bu çalısmada 50 adet fare kullanıldı. Fareler bes gruba ayrıldı: I. gruba (kontrol) periton içi yolla (i.p.) 0.2 ml serum fizyolojik (SF), II. gruba (referans) oral yolla (p.o.) 100 mg/kg aspirin, III. gruba (referans) derialtı yolla (s.c.) 10 mg/kg morfin HCl, IV. gruba i.p. yolla 0.25 ml/kg rezene eterik yagı (REY) ve V. gruba i.p. 0.50 ml/kg REY uygulandı. Uygulama öncesinde ve uygulamadan sonraki 30., 90. ve 150. dakikalarda çalısma grupları tail-flick cihazı ile test edildi. Veriler varyans analiziyle degerlendirildi. Aspirin grubunun çalısmanın 150. dakikasında SF grubuna göre anlamlı seviyede analjezik etki gösterdigi, morfin HCl grubunun ise çalısmanın 30. ve 90. dakikalarında diger tüm çalısma gruplarına göre anlamlı derecede analjezik etki gösterdigi, fakat çalısmanın tüm evrelerinde REY’nın her iki dozunun da analjezik etkisinin bulunmadıgı saptanmıstır.Article Foeniculum Vulgare Miller ( Rezene ) Uçucu Yağının Karbon Tetraklorürle Oluşturulmuş Karaciğer Fibrozu Üzerine Koruyucu Etkisinin Sıçanlar Üzerindeki Araştırılması(2003) Tuncer, İlyas; Kisli, Erol; Uğraş, Serdar; Bayram, İrfan; Tunçtürk, Murat; Özbek, HanefiAmaç: Foeniculum vulgare Miller (rezene) uçucu yağının (RUY) sıçanlarda karbon tetraklorürle oluşturulmuş karaciğer fibrozu modelinde karaciğeri koruyucu etkisinin araştırılması. Yöntem: Yirmi dört adet albino sıçan, herbirinde sekizer adet olmak üzere üç çalışma grubuna ayrıldı. Çalışma süresince tüm gruplara haftada üç kez olmak üzere toplam 20 doz uygulama yapıldı. I. gruba (SF) intraperitoneal (i.p.) yolla 0.2 ml serum fizyolojik, II. gruba (CCL)) i.p. yolla 1.5 ml/kg CCI4-zeytin yağı (1:7) ve III. gruba (RUY) i.p. yolla 1.5 ml/kg CCl4-zeytin yağı (1:7) + p.o yolla 0.4 ml/kg RUY uygulandı. Çalışmanın sonunda intrakardiyak girişimle kan alınarak serum aspartate aminotransferase (AST), alanine aminotransferase (ALT) ve bilirubin düzeyleri ölçüldü. Her uygulamadan önce ve çalışmanın bitiminde hayvanların vücut ağırlıkları ölçülerek kaydedildi. Sıçanlar sakrifiye edilerek karaciğerleri çıkarıldı. Bulgular: Serum bilirubin düzeyleri tüm gruplar arasında anlamlı bir farklılık göstermedi. Serum AST ve ALT düzeyleri yönünden RUY ile CCl4 grubu arasında herhangi bir farklılık görülmezken (p>0.05) bu parametreler RUY ve CCl4 grubunda S-F grubuna göre oldukça anlamlı derecede yüksekti (p<0.01). Vücut ağırlığının seyri yönünden CCl4 grubunda gittikçe artan bir ağırlık artışı varken, SF grubunda bir miktar ağırlık artışı, RUY grubunda ise vücût ağırlığında bir miktar azalma gözlendi. Vücut ağırlıkları arasındaki bu farklılıklar tüm gruplar arasında anlamlı derecedeydi. Histopatolojik incelemelerde RUY'nın karaciğer üzerine koruyucu bir etkisi gözlenmedi. Sonuç: Ağızdan RUY uygulamasının deneysel karaciğer fibrozu üzerinde koruyucu bir etki gerçekleştiremediği sonucuna varıldı.Other Foeniculum Vulgare Miller (Rezene) Meyvesi Uçucu Yağının Lethal Doz 50 (Ld50) Düzeyi ve Sağlıklı ve Diyabetli Farelerde Hipoglisemik Etkisinin Araştırılması(2002) Özbek, HanefiAmaç: Foeniculum vulgare Mill, (rezene) meyvesi uçucu yağının, lethal doz 50 düzeyinin ve sağlıklı ve diyabetli farelerde hipoglisemik etkisinin araştırılması. Yöntem: Sağlıklı ve alloksanla diyabet oluşturulmuş farelere Foeniculum vulgare Mill, uçucu yağı ekstresi, glibenclamide (referans) ve serum fizyolojik (kontrol) oral yolla verilip; sıfırıncı, birinci, ikinci, dördüncü ve 24. saatlerde, farelerin kuyruk veninden kan alınarak açlık kan şekeri düzeyleri ölçüldü; sonuçlar tek yönlü varyans analizi ile test edildi. Bulgular: Foeniculum vulgare Mill, ekstresinin; alloksanla diyabet oluşturulmuş farelerde serum fizyolojik grubuna göre açlık kan şekerini yalnızca 4. satte (p<0.05) anlamlı derecede düşürdüğü, birinci, ikinci ve 24. saatlerde bu etkinin görülmediği (p>0.05); glibenclamidein, serum fizyolojik grubuna göre açlık kan şekerini birinci (p<0.05), ikinci, dördüncü ve 24. saattelerde anlamlı derecede düşürdüğü (p<0.01); glibenclamidein, Foeniculum vulgare Mill.'ye göre açlık kan şekerini birinci (p<0,001), ikinci (p<0.05), ve 24. saatlerde (p<0.01) anlamlı derecede düşürdüğü, dördüncü saattte ise her ikisi arasında anlamlı bir fark bulunmadığı saplandı (p>0.05). Sağlıklı farelerde gruplar arasında açlık kan şekeri yönünden yapılan ölçümlerde anlamlı bir fark elde edilmedi. Sonuç: Foeniculum vulgare Mill, meyvesi uçucu yağ ekstresinin, referans ilaç olarak kullanılan glibenclamide ile aynı düzeyde olmak üzere, sadece dördüncü saatte hipoglisemik etki gösterdiği gözlendi. Birinci, ikinci ve 24. saatlerde ise Foeniculum vulgare Mili. ekstresi hipoglisemik etki göstermedi. Foeniculum vulgare Mill. Uçucu yağ ekstresinin LD50 dozu ise 6.149 ml/kg olarak tespit edildi.