Browsing by Author "Özgökçe, Mesut"
Now showing 1 - 13 of 13
- Results Per Page
- Sort Options
Article Akciğer Bilgisayarlı Tomografisinde Sık Görülen Mozaik Perfüzyon Etyolojisinderadyolojik İpuçları(2020) Sünnetçioğlu, Aysel; Dündar, İlyas; Göya, Cemil; Özgökçe, Mesut; Durmaz, FatmaAmaç: Bu çalışmamızda günlük radyoloji pratiğinde akciğer bilgisayarlı tomografide (BT) sık karşılaştığımız mozaik atenuasyon (MA) paterni olan hastalarda altta yatan süreci tanımlamaya yönelik, görüntüleme bulgularının radyolojik ipuçlarını literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.Gereç ve Yöntem: MA paterni olan 400 hastanın toraks BT’si retrospektif olarak incelendi. Görece lüsen alanların mı (mozaik perfüzyon); yoksa görece opak alanların mı (buzlu cam) anormal olduğunu belirlemek için öncelikle damar çaplarına bakıldı. Damar çapı lüsen alanda daha küçük ise bu alan patolojik kabul edildi. Sonra mozaik perfüzyon nedenleri vasküler mi küçük hava yolu hastalığı mı diye direkt ve indirekt bulgulara bakıldı. Mozaik perfüzyonun havayolu hastalığı bulgularından bronş duvarı kalınlaşması, tomurcuklanmış ağaç görünümü ve bronşektazi direk; santral yerleşim, lobüler görünüm, küçük ve keskin kenarlı lüsen alanlar ise indirekt bulgular olarak kabul edildi. Vasküler nedenli MA’nun direk bulguları trombüs ve pulmoner arter genişlemesi iken periferal yerleşim, daha büyük ve sınırları net olmayan lüsen alanlar ise indirek bulgular olarak kabul edildi. Daha sonra bulgular klinik sonuçlar ile de korele edildi.Bulgular: MA’nın nedeni 190 (%47.5) hastada buzlu cam olarak tespit edildi. Lüsen alanların patolojik olduğu 210 hastanın 140’ı (%67) küçük hava yolu ve 70’i (%33) vasküler nedenli idi. Hava yolu hastalığına bağlı mozaik perfüzyon olan hastalarda toraks BT’de en sık tomurcuklanmış ağaç, bronş duvarında kalınlaşma ve bronşektazi izlendi. Vasküler hastalığa bağlı mozaik perfüzyonda ise kronik pulmoner emboli ve pulmoner hipertansiyon bulguları eşlik etmekteydiSonuç: Mozaik atenuasyon paterni düşünüldüğü kadar nonspesifik bir bulgu olmayıp radyologlar tarafından sistematik bir yaklaşım ile BT bulguları değerlendirilerek ayırıcı tanıya ve tedaviye katkı sunulabilir.Article Böbrek Kitlelerinin Benign-malign Ayırıcı Tanısında Bilgisayarlı Tomografi Dansite Değerlerinin Etkinliği(2021) Özgökçe, Mesut; Kankılıc, Nazım A; Aslan, Rahmi; Gul, Abdullah; Özkaçmaz, Sercan; Dündar, İlyasAmaç: Benign ve malign böbrek kitlelerinin ayrımında kontrastlı ve kontrastsız Bilgisayarlı Tomografi imajlar üzerinde lezyonlardan ölçülen ortalama Hounsfield Unit (HU) değerinin rolünü araştırmayı amaçladık.Araçlar ve Yöntem: Bu retrospektif çalışmada böbrekte kitle nedeniyle biyopsi yapılan hastaların histopatolojik sonuçları, demografik özellikleri ve Bilgisayarlı Tomografi incelemeleri hastane veritabanından tarandı. Hastaların patoloji sonuçları benign ve malign olarak gruplara ayrıldı. Kontrastlı ve kontrastsız bilgisayarlı tomografi imajlarda lezyonlardan ortalama dansiteler HU olarak ölçüldü. Benign ve malign gruplar arasında ölçülen HU değerleri açısından student t testi ile karşılaştırmalar yapıldı.Bulgular: Kontrastlı BT’si olan ve histopatoloji sonucu malign çıkan hastaların (17 erkek,11 kadın hasta) ölçülen HU değerlerinin ortalaması 83,7± 39,4 benign çıkanların (5 erkek,4 kadın) ortalaması ise 81,0± 52,9 olup iki grup arasında anlamlı farklılık saptanmadı (p:0.8704). Kontrastsız BT’si olup histopatoloji sonucu malign çıkan hastaların (12 erkek,9 kadın hasta) ölçülen HU değerlerinin ortalaması 29,3± 8,1, benign çıkanların (1 erkek, 4 kadın) ortalaması ise 9,4± 42,0 olup benign grupta HU değeri anlamlı olarak düşük bulundu. (p:0.0426). Sonuç: Kontrastlı BT imajlarında (70. Saniye) renal kitlelerden ölçülen ortalama HU değerlerinin çalışmamızda malign-benign kitle ayrımına katkı sağlamadığı saptanmıştır ancak kontrastsız imajlarda ölçülen değerler bu ayrım için faydalı olabilir.Article Çölyak Hastalarında Pelvik Venöz Dilatasyonunun Bilgisayarlı Tomografi İle Değerlendirilmesi(2022) Ayyıldız, Veysel Atilla; Özgökçe, Mesut; Özkaçmaz, Sercan; Durmaz, Fatma; Göya, Cemil; Dündar, İlyas; Türko, EnsarAmaç Çölyak hastalığı (ÇH), genetik olarak glutene duyarlı bireylerde, ince bağırsağın enflamatuar hasarına yol açan bir immün yanıt ile karakterizedir. Pelvik venöz dilatasyonun (PVD) radyolojik olarak tanımlanması, pelvik ve sistemik hastalıkların farklı spektrumlarının teşhisine katkıda bulunabileceğinden önemlidir. Çalışmamızda ÇH olanlarda PVD prevalansını belirlemeyi ve bulgularımızı literatür eşliğinde sunmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem Bu retrospektif gözlemsel çalışma, kurumumuzdaki etik kurulu tarafından onaylandı. ÇH tanısı alan tüm hastalar, klinik değerlendirme, serolojik veriler ve bağırsak biyopsisi olan ve Ekim 2011-Mart 2020 tarihleri arasında tıp merkezimizde Bilgisayarlı Tomografisi (BT) çekilen hastalardı. Kontrastlı BT yapılan ÇH olanlar (n=149) ve kontrol grubu (n=250) PVD açısından değerlendirildi. Hasta ve kontrol grubundaki tüm hastalarda PVD prevalansı incelendi. Pelvik damarların çapı ölçüldü ve not edildi. Hastaların şikayetleri hastane kayıtlarından not edildi. Bulgular Histopatolojik olarak kanıtlanmış toplam 149 hasta grubunda, yaş ortalaması sırasıyla 35,11 ± 13,03 ve 36,23 ± 15,06 yıl olan 93 kadın ve 56 erkek hasta vardı. Toplam 250 kontrol grubu arasından; yaş ortalaması sırasıyla 38,65 ± 15,38 ve 37,25 ± 13,56 yıl olan 145 kadın ve 105 erkek vardı. Kadın ve erkekte PVD prevalansı ÇH’larında sırasıyla %60,22 (n=56) ve %41,07 (n=23) idi. ÇH’nın %46,75’inde (n=36) karın ağrısı vardı ve PVD ile korele idi (p < 0.05). Mezenterik engorjman ve ince bağırsak kıvrım anormallikleri PVD ile korele idi (p < 0,05). Sonuç Pelvik konjesyon sendromu, kadınlarda çok yaygın olan ve potansiyel olarak önemli sakatlıklara yol açabilen PVD'nin neden olduğu düşünülen kronik pelvik ağrının nedenlerinden biridir. Karın ağrısı, ÇH'de görüntüleme yöntemlerinin uygulanmasının önemli bir nedenidir. Çalışmamızda ÇH hastalarında karın ağrısı PVD ile korele idi. Ayrıca, PVD prevalansı oldukça yüksekti. Dolayısıyla, ÇH olanlarda kontrastlı BT'de görülen artmış PVD prevalansı pelvik şikayetlerin bir bileşeni olabilir.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Correlation the Rate of Opening of the Vein After Medical Treatment in Lower Extremity Deep Venous Thrombosis With the Elastography Value of the Thrombus(2019) İnce, Suat; Özgökçe, MesutAmaç: Bu çalışmamızda alt ekstremite, akut ve subakut evrede tespit edilen ve akım izlenmeyen derin venöz trombozlarda standart medikal tedavi sonrası damarın açılma oranının trombüsün elastografi değeri ile korelasyonunu amaçladık. Materyal-Metod: Bu çalışmaya aralık 2017 ve şubat 2019 tarihleri arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi Radyoloji Ana Bilim Dalına başvuran Renkli Doppler US (RDUS) değerlendirmesinde alt ekstremitede akut ve subakut evrede (< 1 ay), akımın izlenmediği derin ven trombozu tanısı konmuş hastalar dahil edildi. Kronik DVT'si olan hastalar, akut ve subakut evrede olupta akımın izlendiği hastalar, medikal tedavinin verilemeyeceği aktif kanaması olan(gastrik/duedonal ülser,serebrovasküler kanama),son bir yıl içerisinde geçirilmiş hemorajik stroke öyküsü olan, gebe hastalar, kanama-pıhtılaşma profili bozukluğu olan ve hemofili hastalıkları olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Çalışmaya 75 sayıda hasta dahil edildi. İncelemelerde hastalara öncelikle alt ekstremite RDUS incelemesi yapıldı. RDUS incelemesinde, her iki ana iliak venden ayak seviyesine kadar alt ekstremite derin venöz sistemi DVT açısından değerlendirilerek, trombüs varlığı, varsa trombüs evresi ve anatomik lokalizasyonu raporlandı. Daha sonra alt ekstremitede derin venöz sistemde saptanan trombüsten, trombüsün en belirgin olduğu damardan ve en iyi izlendiği lokalizasyondan ARFI elastografi tekniği ile ölçümler yapıldı. Daha sonra hastalara standart medikal tedavi başlandı. Hastalara 1. ve 3. ay kontrollerde, tedavi öncesi tromboz saptanan segmentlerin uygulanan tedavilere yanıtlarının değerlendirilmesi için RDUS inceleme yapıldı. Rekanalizasyonun değerlendirilmesinde tromboze vendeki açıklık oranı tromboze ve kısmi-tam açık olacak şekilde iki grup olarak belirlendi. Bulgular: 1.ay kontrolde kısmi-tam açıklık saptanan grubun ortalama elasto değeri 1,77 m/sn ve standart sapma 0.49 olup minimum ve maksimum hız değerleri sırasıyla 1.09 m/sn ve 3.03 m/sn'ydi. Tromboze grubun ortalama elasto değeri ise 2.21 m/sn ve standart sapma 0.54 olup minimum ve maksimum hız değerleri sırasıyla 1.24 m/sn ve 3.36 m/sn'ydi. İki grup arasında yapılan independent T testine göre bulgular istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur(p<0.001) . 1.ay kontrolde ROC analizine göre eğrinin altında kalan alan %72.2 (%60-84) olarak bulundu. Kısmi-tam açılmanın izlendiği grup ile tromboze grubun shear dalga hızları için kesim değeri (cut-off): 1.85 m/sn alındığında, tanı testinin gerçek pozitif değeri (sensitivitesi): %71.4, spesifisitesi: %72.7'dir. 3.ay kontrolde kısmi-tam açıklık saptanan grubun ortalama elasto değeri 1,77 m/sn ve standart sapma 0.46 olup minimum ve maksimum hız değerleri sırasıyla 1.09 m/sn ve 3.03 m/sn'ydi. Tromboze grubun ortalama elasto değeri ise 2.52 m/sn ve standart sapma 0.48 olup minimum ve maksimum hız değerleri sırasıyla 1.74 m/sn ve 3.36 m/sn'ydi. İki grup arasında yapılan independent T testine göre bulgular istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.001) . 3.ay kontrolde ROC analizine göre eğrinin altında kalan alan %88 (%81-95) olarak bulundu. Kısmi-tam açılmanın izlendiği grup ile tromboze grubun shear dalga hızları için kesim değeri (cut-off): 2.23 m/sn alındığında, tanı testinin gerçek pozitif değeri (sensitivitesi): %80, spesifisitesi: %80'dir. Sonuç: ARFI elastografi tekniğini kullanarak yaptığımız çalışmada elastografi değeri yüksek olan yani daha sert izlenen trombüslerin medikal tedaviye yanıtının daha az olduğunu tespit ettik. Çünkü trombüsün normal fizyolojik süreci sebebiyle trombüs içerisinde zamanla kollojen liflerinin artmasına bağlı daha dayanıklı hale geldiğinden medikal tedavi ile çözülme ihtimali azalmaktadır. Böylece tanı anında elastografi değerleri yüksek olan trombüslerin medikal tedaviye yanıtının az olacağı ön görülebilir. Ayrıca elastografi değerleri yüksek olan trombüslerde medikal tedavi ile açılma oranı az olacağından alternatif tedavi yöntemleride düşünülebilir. Anahtar Kelimeler: Derin ven trombüsü, ARFI elastografi, ultrason , medikal tedaviArticle Derin Venöz Trombozu Hastalarında Mekanik Trombektomi: Tek Merkezli Tecrübemiz(2020) Akdenız, Hüseyın; Özgökçe, Mesut; Sakci, Zakir; Şahinalp, Şahin; İnce, Suat; Türko, Ensar; Türkoğlu, SaimAmaç: Derin ven trombozu (DVT) Virchow triadı olarakbilinen endotel harabiyeti, staz ve hipe rkoagulabilite sebebiylevenöz sistemde tromboz gelişimi olup erken evrede tedaviedilmezse sekel bulgular ve ölüme sebep olabilmektedir.Bu makalede mekanik trombektomi ile tedavi ettiğimiz altekstremite DVT’li hastalarda başarı oranını etkileyen faktörlerive bu konudaki tecrübelerimizi paylaşmayı amaçladık.Gereç ve Yöntem: Son bir yıl içinde girişimsel radyolojikliniğimizde akut ve subakut dönemdeki alt ekstremite venöztrombozu olan toplam 13 hastaya vena cava filtresi takılmasısonrası damar içine katater ile girilerek trombolitikkullanmadan trombüsün parçalanıp aspire edilmesini sağlayanmekanik cihazlar ile mekanik trombektomi yapılmıştırBulgular: Ultrasonografi bulgularına göre akut DVT tanısıalan 3 ve subakut DVT tanısı alan 10 hasta olmak üzeretoplam 13 hasta çalışmaya dahil edildi.Akut DVT olgularındamekanik trombektomi ile lümende tama yakın açılma sağlandı.Subakut DVT olgularında tek başına mekanik trombektomi ilelümende minimal açılma sağlandı. Bir ay sonraki kontrolde iseakut dönemde olanlardan tama yakın açılma devam ederkensubakut dönemdekilerde belirgin lümen açıklığı izlenmemiştir.Sonuç: Trombektomi işlemi son zamanlarda uygulananbir yöntem olduğundan dolayı uzun vadede ne gibisonuçları olduğu hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz.Ancak trombüs yükünü azalttığından ve medikaltedavinin etkinliğini arttırdığından dolayı damarıntekrardan tromboze olma ihtimalini azalttığı ve uzunvadede pozitif sonuçlar verdiği düşünülmektedir. Bu oranvena kava gibi çapı geniş ve akım oranı fazla olandamarlardan distale doğru gidildikçe azalmaktadır. Eldeettiğimiz verilere göre mekanik trombektomi erkendönemde yapıldığında güvenli ve etkili bir tedaviyöntemidir.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Differentiating the Pulmonary Nodules Detected in Computed Tomography as Benign and Malign Using Deep Learning Techniques(2021) Akıncı, Muhammed Bilal; Özgökçe, MesutAkciğer tomografilerinde saptanan nodüllerin derin öğrenme yöntemleri kullanılarak malign-benign olarak ayrımını yapmayı amaçlıyoruz. Materyal ve metod: Van yüzüncüyıl üniversitesi radyoloji anabilim dalı arşivinde kayıtlı olan , 2015-2020 yılları arasında bilgisayarlı tomografi çekilmiş ve akciğer nodülü saptanmış hastaları retrospektif olarak taradık. Taradığımız hastalar içerisinden histopatolojik olarak benign tanısı almış yahut en az iki yıllık takiplerinde boyut artışı izlenmeyen 68 hastayı benign grubuna, histopatolojik olarak malign tanısı almış yahut takiplerinde boyut artışı gösteren 29 hastayı malign grubuna dahil ettik . Ayrıca normal hastalardan oluşan 67 kişilik üçüncü bir grup oluşturduk. Bu gruplardaki hastaların tomografi kesitlerinden normal grubunda 343, benign grubunda 202 ve malign grubunda 199 görüntü içeren veri setlerimizi hazırladık. Oluşturduğumuz üç sınıflı veri setinin %80'lik kısmı ile derin sinir ağlarını eğittik ve %20'lik kısmı ile test ettik. Ardından özellik çıkarımı yapıp makine öğrenmesi algoritmalarından olan sınıflandırıcılar ile tekrardan sonuçları değerlendirip konfüzyon matriks analizlerini ve doğruluk oranlarını karşılaştırdık. Bulgular: Derin sinir ağlarının eğitiminden sonra denediğimiz modeller içerisinde en yüksek doğruluk oranına %80 ile AlexNET modelinde ulaştık. Özellik çıkarımı ve sınıflandırıcılar ile yaptığımız ikinci aşama sonuçlarımızda en yüksek doğruluk oranına VGG19 modelinde SVM sınıflandırıcısı ile %93.5 olarak ulaştık ve bu kombinasyonda sensitivite ve spesifite değerlerimizi sırasıyla 0.90099, 0.964945 olarak hesapladık. Ayrıca tüm modeller içerisinde SVM sınıflandırıcısını kullanılmasıyla doğruluk oranlarında, sensitivite ve spesifite değerlerinde kayda değer bir şekilde artışlar dikkati çekmiştir. Sonuç: Akciğer nodüllerinde benign-malign ayrımının derin öğrenme kullanılarak yapılması radyoloji pratiğinde bize erken teşhis noktasında önemli avantajlar sağlayabilir. Çalışmamızda elde ettiğimiz veriler bunu destekler nitelikte olup umut vericidir.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Effectiveness of Single Source Dual-Energy Computerized Tomography To Determine Beni̇ng and Malign Lung Nodules by Twinbeam Technique(2020) Türkoğlu, Saim; Özgökçe, MesutAmaç: Bu çalışmanın amacı, Dual Enerjili Bilgisayarlı Tomografide tek kaynaklı twinbeam tekniği ile benign akciğer nodüllerinin malign akciğer nodüllerden ayırmada nodülün renk haritalama ile görsel değerlendirme, nodülde ölçülen kontrast yükü ve iyot konsantrasyonunun tanıdaki etkinliğini araştırmak. Gereç ve Yöntem: Elli üç hastaya (ortalama yaş, 62 yaş) intravenöz kontrast uygulamasından 40sn sonra twinbeam özelliği olan tek kaynaklı çift enerjili göğüs bilgisayarlı tomografi yapıldı. Eş zamanlı tarama 120kV Split Filtre (120AuSn) tüp gerilimi ile görüntüler elde edildi. 120kVSplit Filtre (120AuSn) veri seti ve ağırlıklı ortalama görüntü veri seti verileri, çift enerjili bir iş istasyonuna aktarıldı. Ağırlıklı ortalama görüntü, 140-kV ve 80-kV verilerinin bir kombinasyonundan otomatik olarak üretilen yaklaşık 120-kV'lık bir görüntü elde edildi. Görüntüler 3 mm kalınlığında eksenel bir veri setinde yapılandırıldı. 53 soliter pulmoner nodülün her biri, ayrı ayrı değerlendirildi; 140-kV ve 80-kV verilerinin bir kombinasyonundan otomatik olarak üretilen yaklaşık 120-kV'lık veri setleri özel çift enerjili bir iş istasyonunda manipüle edildi. Kontrastlanma varlığınının değerlendirilmesinde üreticinin varsaydığı değeri %50 iyot tutulumu olarak belirlenmiş olan nitel bir görsel değerlendirmedir. Eğer nodül içerisinde herhangi bir miktarda renk (turuncu veya kırmızı) varsa, kontrastlanma olarak değerlendirildi. Diğer bir yöntem, iyot konsantrasyonunun ölçümünden oluştu. İyot konsantrasyonunu mg / ml cinsinden hesaplandı. Bulgular: 53 pulmoner nodülün 36 sı benign (%67,9), 17 si malign(%32,1) akciğer nodülü idi. Kontrast madde iyileştirmenin görsel değerlendirmesi sırasıyla % 100 duyarlılık ve % 67 özgüllüğe sahipti. Ölçülen nodül kontrast yükü açısından benign nodüllerde ortalama kontrast yükü 56±152,8(0-773), malign nodüllerde 174,3±237,8(22,5-834,0) olarak saptandı. Cut-off değer olarak 19,25 HU dansite alındığında sensitivite değeri %100 spesivite değeri %66,7 olup istatistiksel olarak anlamlıydı(p=0,034). Nodülün iyot yükü açısından benign nodüllerde ortalama iyot yükü 3,6±8,9(0-49,9) mg/ml , malign nodüllerde ort. 10,3±13(1,4-51) mg/ml olarak saptandı. Cut-off değer olarak 1,35 mg/ml alındığında sensitivite değeri %100 spesivite değeri %69,4 olup istatistiksel olarak anlamlıydı(p=0,031). İyot yükü açısından Pozitif Prediktif Değeri(PPD) %60 Negatif Prediktif Değer ise %100 olarak hesaplandı. Kontrast yükü PPD %58 , NPD %96 olarak hesaplandı. Sonuç: Akciğerde saptanan nodüler lezyonların malign ve benign olarak tanımlanmasında DEBT önemli katkılar sağlayacağı sonucuna varıldı.Article Hepatik Epiteloid Hemanjiyoendotelyomanın Radyolojik Bulguları: Nadir Bir Olgu Sunumu(2023) Dündar, İlyas; Özgökçe, Mesut; Durmaz, Fatma; Ayyıldız, Veysel Atilla; Özkaçmaz, SercanHepatik epiteloid hemanjioendotelyoma, klinik seyri öngörülemeyen, nadir görülen, düşük dereceli, vasküler bir tümördür ve genellikle radyolojik karakteristik özelliklere dayanarak diğer karaciğer tümörleri gibi yanlış teşhis edilir. En yaygın tutulum bölgeleri karaciğer, akciğer ve kemiktir. Genellikle asemptomatik seyirli olması ve diğer hepatik malignitelere kıyasla daha nadir görülmesi nedeniyle bu tümörün teşhisinde hala zorluklar bulunmaktadır. Bu hastalığın erken teşhisinde radyolojik görüntüleme yardımcı olabilir. Bu olguda ayırıcı tanıyı genişletmek ve doğru tanı koymak için olası akciğer metastazlı hepatik epiteloid hemanjioendotelyomanın görüntüleme bulgularını sunmayı amaçladık. Sağ üst kadran ağrısı olan 38 yaşında bir kadın hastayı bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve pozitron emisyon tomografisi (PET-BT) görüntüleme modaliteleri ile değerlendirdik. Kesin tanı lezyonun biyopsisi sonrasında histopatolojik değerlendirme sonrasında konuldu.Article Nadir Bir Olgu; Trakeal Bronş Radyoloji(2021) Türko, Ensar; Özgökçe, Mesut; Türkoğlu, Saim; Koca, HanifiBronşiyal anatomi kesit görüntüleme ve rekonstrüksiyon görüntüleri bilgisayarlı tomografik teknikle üç boyutlu görüntülerle gösterilmiştir. Lober veya segmental bronşiyal alt bölümlerin sayısız varyasyonunun aksine, trakea veya ana bronşlardan anormal bronşlar nadirdir. Bunlar arasında aksesuar kardiyak bronş ve ?trakeal? bronş, bronşiyal anormallikler arasındadır. Bazen ileri yaşlara kadar herhangi bir komplikasyon olmadıkça konjenital bronşiyal anormallikler teşhis edilemeyebilir. Bununla birlikte, bu varyasyonu bilmek ve anlamak; tanı, bronkoskopi, cerrahi ve entübasyon için önemlidir.Article Renal Kitle Perkütan Biyopsi Sonuçlarımızın Retrospektif İncelenmesi(2021) Durmaz, Fatma; Özgökçe, Mesut; Kutluhan, Musab Ali; Kankılıc, Nazım A; Özkaçmaz, Sercan; Dündar, İlyasAmaç: Bu çalışmada kliniğimizde solid böb- rek lezyonlarına yapılan perkütan biyopsilerinin retrospektif sonuçlarını literatür eşliğinde sunma- yı amaçlıyoruz. Gereç ve Yöntemler: Kendi merkezimizde etik kurulunca onaylanan bu retrospektif tanımla- yıcı çalışmada 2017-2020 yılları arasında böbrek- te solid kitle tespit edilen ve girişimsel radyoloji kliniğimizde ultrasonografi eşliğinde perkütan böbrek biyopsisi yaptığımız 57 hastanın demogra- fik özellikleri ve histopatolojik sonuçları hastane veri tabanından taranarak elde edilen sonuçlar in- celendi. Patoloji sonucu olmayan hastalar çalışma dışı bırakıldı. Bulgular: Hastalarımız 35 erkek (%61,4) ve 22 kadından (%38,6) oluşmaktaydı. Yaş ortala- ması 59,02±15,33 (6-94) idi. 1 çocuk ve 56 erişkin hastamız mevcuttu. Böbrek lezyonlarının 29’u sol böbrek (%50,9), 28’i sağ böbrek (%49,1) yerleşimli idi. Patoloji sonuçları malign olan toplam 44 has- tada (%77,2); 41 renal hücreli karsinom (%93,2), 2 akciğer skuamöz hücreli karsinom metastazı (%4,5) ve 1 primeri bilinen tükrük bezinin metas- taz yapan pleomorfik adenomu (%2,3) ve sonucu benign olan toplam 13 hastada (%22,8) ise; 5 on- kositom (%38,5), 5 anjiomyolipom (%38,5), 2 kro- nik piyelonefrit (%15,4) ve 1 metanefrik adenom (%7,6) olarak elde edildi. Tüm lezyonlar içerisinde renal hücreli karsinom oranı %71,9 olarak bulundu. Sonuç: Tıbbi görüntülemedeki son gelişme- lere rağmen solid renal kitlelerin ayırıcı tanısında radyolojik yöntemler yeterli tanısal veri sağla- mayabilir. Perkütan biyosi sonucunda literatüre kıyasla benign lezyon oranlarının çalışmamızda yüksek olması solid lezyonlarda cerrahi öncesi biyopsinin önemi açısından dikkat çekici olduğunu düşünüyoruz. Ülkemizde geleceğe dönük doğru yaklaşım geliştirebilmemize yar- dımcı olabilecek çok merkezli ve prospektif çalışmalara ihtiyaç ola- cağı kanaatindeyiz.Article Trakeal Bronş: Nadir Bir Anomali(2019) Durmaz, Fatma; Akıncı, Muhammed Bilal; Özgökçe, Mesut; Türko, EnsarTrakea ya da ana bronşlardan köken alan dallanmaanomalileri nadirdir. Trakeal bronş da bu anomalilerden biridir. Genellikle semptomsuzdur. Tanı genellikle başka nedenle çekilen bilgisayarlı tomografi veyabronkoskopi ile konur. Bronşial anatominin radyologtarafından tanınıp ortaya konması olası girişimselişlemlere rehberlik yapması açısından önemlidir. Bizde trakeal bronş tanısı alan olgumuzu nadir görülmesi nedeniyle, bigisayarlı tomografi bulguları ile beraber, literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.Article Ultrasonografi Rehberliğinde Yüzeyel ve Derin Eklem Enjeksiyonlarının Karşılaştırılması(2018) Polat, Gökhan; Özgökçe, Mesut; Yalçın, AhmetAmaç: Glenohumeral eklem enjeksiyonu ile tibotalareklem enjeksiyonu üzerinden derin ve yüzeyel eklemenjeksiyonlarının başarı ve ekstravazasyon oranlarınıkarşılaştırarak ultrasonografinin etkinliğinin eklemlerinyapısıyla bağlantısını irdelemeyi amaçladık.Gereç ve Yöntem: Bu retrospektif çalışmada 114hastanın omuz MR artrografisi ve 86 hastanın ayak bileğiMR artrografisi incelenmiş ve işlemin başarı veekstravazasyon oranları istatistiksel olarakkarşılaştırılmıştır.Bulgular: Glenohumeral ekleme enjeksiyon yapılanhastalarda enjeksiyon trasesinde ekstravazasyon oranıtibitalar eklem enjeksiyonuna göre anlamlı olarak yüksekti(p:0.026). Glenohumeral eklem enjeksiyonundaekstravazasyonu olan hastalardan 6 (%5.2) tanesindeeklem aralığına kontrast madde geçişi izlenmezkentibiotalar enjeksiyonların tümünde hastalarda eklemdekontrast izlendi (p:0.038).Sonuç: Eklem içi enjeksiyonlarda kapsül ile cilt mesafesive kapsül ile eklem kıkırdağı mesafesi eklem enjeksiyonbaşarısını etkileyen unsurlardır. Bu nedenle derineklemlerde ve kapsül eklem kıkırdağı mesafesinin azolduğu eklemlerde enjeksiyonun başarı oranı daha düşükve ekstravazasyon oranı daha yüksektir.Article Yoğun Bakım Hastası Takip Eden Uzmanlık Öğrencisi Hekimlerin Akciğer Grafisi Değerlendirme Konusundaki Bilgi Düzeylerinin Değerlendirilmesi: Kesitsel Bir Analiz(2021) Layık, Mehmet Emin; Havan, Nuri; Özkaçmaz, Sercan; Durmaz, Fatma; Demirkıran, Hilmi; Özgökçe, Mesut; Dündar, İlyasAmaçDirekt grafi kardiyopulmoner sistem değerlendirmesindeözellikle yoğun bakım ünitelerinde kullanılan ensık görüntüleme modalitesidir. Çoğu zaman acil kararvermek gerektiği için tetkik raporunu beklemeden klinisyentarafından değerlendirilmesi gerekir. Çalışmamızdaamacımız mevcut eğitim sistemimizde akciğergrafisi değerlendirmesine yönelik bilgi düzeyinin seviyesinibelirlemek ve bu konudaki eğitim programlarınıngerekliliğini ortaya koymaktır.Gereç ve YöntemÇalışmamızda hastanemizde yoğun bakım ünitesindehizmet veren anestezi uzmanlık öğrencisi hekimlerinve rotasyona gelmiş anestezi dışı uzmanlık öğrencisihekimler olmak üzere toplam 42 hekime yönelik buhekimlerin akciğer grafisi değerlendirme kabiliyetiniölçme konusunda doldurulmak üzere 3 adet soru-cevapformu hazırlanmıştır. İlk formda genel bilgiler veposteroanterior akciğer grafisi değerlendirme konusundakialdığı eğitim, 2. formda 12 adet vakadan oluşanve her vaka için 7 sabit soru içeren sorulardanoluşan vaka bazlı PA grafi değerlendirme ve teknikdeğerlendirme durumunu, 3. formda ise genel PA vegrafi bilgilerini değerlendirmek amaçlı toplam 10 soruolmak üzere sorular hazırlanmıştır. Sonuçların istatistikselanalizleri yapılmıştır.BulgularAkciğer grafisini değerlendirme konusunda uzmanlıköğrencisi hekimlerin %95,2’si (n=40) eğitim aldığınıbelirtmiştir. Çalışmamızda uzmanlık öğrencisi hekimlerin%80,1’i (n=34) akciğer grafisi eğitimini mezuniyetöncesi almıştır. İki uzmanlık öğrencisi hekim(%4,8) hiç eğitim almadığını ifade etmiştir. Uzmanlıkeğitimi tecrübe neticesinde akciğer grafisini doğrudeğerlendirme beceri oranlarına baktığımızda; bilgiseviyelerinin yoğun bakım tecrübesi fazla olanlardadaha iyi olduğu gözlemlenmiş olup istatistiksel olarakda anlamlı bulunmuştur(p<0,005).SonuçÇalışmamızda, yoğun bakım ünitesinde çalışan uzmanlıköğrencisi hekimlerin çoğu akciğer grafisi eğitiminitıp fakültesinde mezuniyet öncesi aldığı; teorikve teknik yeterlilik düzeyine bakıldığında eğitime ihtiyaçolduğu ortaya çıkmıştır. Bu konudaki teorik vepratik eğitimlerindeki eksikliklerinin tamamlanmasınınklinik uygulamalara ciddi oranda katkı sağlayacağınıdüşünmekteyiz.