Browsing by Author "Özkol, Halil"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Investigation of Biochemical and Histopathological Effects of Vitamin E, N-Acetyl Cysteine and Therapeuthical Ultrasound Application on Muscular Injury Formed in Rats(2013) Tat, Ayşe Merve; Özkol, HalilYapılan bazı çalışmalarda kas yaralanması sonucunda artmış oksidatif hasar bildirilmektedir. Terapötik ultrason tedavisi bu tür yaralanmalarda sıklıkla uygulanmaktadır. Bu çalışmada, deneysel olarak oluşturulan kas yaralanmasında sözkonusu tedavi ile farklı antioksidan maddelerin tedavi etkinliği karşılaştırıldı. Bu amaçla bazı serum enzimleri, oksidatif stres belirteçleri, miyeloperoksidaz (MPO) aktivitesi (nötrofil infiltrasyon belirteci), enflamasyon belirteçleri olarak interlökin-6 (İL-6) ve tümör nekroz faktör-? (TNF- ?) histopatolojik inceleme ile birlikte değerlendirildi. Herbiri altı adet Wistar türü albino erkek sıçandan oluşan 6 grup oluşturuldu. Bu gruplar kontrol (K), yalnız kesi (YK), ultrason (US), vitamin E (Vit E), N-asetil sistein (N) ve miks (M) olarak isimlendirildi. K grubu dışındaki bütün hayvanlarda gastroknemius kasının kesilmesi yoluyla kas yaralanması oluşturuldu. K ve YK grubundaki sıçanlara tedavi uygulanmadı. Geriye kalan 4 gruptaki hayvanlara ise yaralanma oluşturulduktan 24 saat sonra 2 günde bir toplam 3 defa tedavi uygulandı. Bu gruplardaki sıçanlara terapötik ultrason tedavisi, vitamin E, N-asetil sistein veya bunların kombine olarak verilmesi uygulandı. Bütün hayvanlar altıncı günde sakrifiye edildi. Biyokimyasal ve histopatolojik analizler için kan ve kas dokuları alındı. Yalnız kesi grubu serum enzimleri yönünden kontrol grubu ile kıyaslandığında CK, AST ve ALT akvitesinde istatistiksel olarak anlamlı (p<0.05) artışlar görülürken LDH?da görülen yükselme anlamlı değildi. Neredeyse bütün tedavi gruplarında CK, LDH ve AST seviyesi kontrol grubuna yaklaşırken, ALT sadece vitamin E verilen grupta anlamlı olarak azalmıştı (p<0.05). Hem kan hem de kas dokusunda gerçekleştirilen biyokimyasal analizlerin gruplardaki değişimi birbirine paraleldi. Gruplardaki total antioksidan seviyenin birbirlerine çok yakın olduğu görülürken, total oksidan seviye ve oksidatif stres indeksinin yalnız kesi grubunda arttığı, tedavi grupları içerisinde yer alan M grubunda ise azaldığı görülmüştür. Ancak bu artış ve azalışlar istatistiksel olarak anlamlı değildi. MPO aktivitesi yalnız kesi grubunda artmış, tedavi gruplarında ise azaltılmıştır. Bununla beraber bütün grupların sadece kan dokusunda tespit edilen azalışları istatistiksel olarak anlamlı olup (US grubu hariç) kontrol grubundan bile daha düşük bulunmuştur. Serum enflamasyon belirteçlerinin (İL-6 ve TNF-?) değişimi ile histopatolojik bulgular incelendiğinde ise gruplar arasında önemli bir fark olmadığı görülmüştür. Bu çalışma, ultrasound tedavisinin dışında vitamin E ve N-asetil sistein tedavilerinin de kas yaralanmasının tedavisinde faydalı olabildiğini ortaya çıkarmıştır. Burada elde edilen bulguların desteklenmesi için daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.Master Thesis Investigation of Possible Anticarcinogenic Effects of Carvacrol on Melanoma Cell Lines(2024) Taysı, Mehmet Latif; Özkol, HalilTAYSI ML, Karvakrol'ün Melanoma Hücre Hatlarında Olası Antikanserojenik Etkilerinin Araştırılması, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Van, 2024. Cilt kanseri, dünyada giderek artan vaka sayıları ile dikkat çekmektedir. Kanser tedavisinde antioksidan içerikli doğal bileşiklerin rolünün araştırılması son yıllarda önem kazanmıştır. Daha önce yapılan bazı çalışmalarda karvakrol (KRV)'ün antioksidan, antimikrobiyal ve antikanser gibi etkilere sahip olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmamızda KRV'nin A2058 insan ve B16F10 fare melanoma hücrelerinde antikanserojenik etkileri literatüre göre ilk kez araştırıldı. Bu amaçla yukarıda belirtilen melanom hücre hatlarına in vitro olarak farklı dozlarda (1 µM, 10 µM, 20 µM, 40 µM ve 100 µM) KRV uygulandı ve IC50 değeri MTT sitotoksisite testi ile hesaplandı. Hesaplanan IC50 sonucuna göre KRV'nin melanoma kanser hücreleri üzerinde sitotoksik etki gösterdiği tespit edilmiştir. KRV'nin melanoma hücrelerinin göçü (migrasyon) üzerindeki etkisinin analizi için yara iyileştirme deneyi, hücrelerin koloni oluşturabilme potansiyelini tespit etmek için ise koloni oluşturma deneyi gerçekleştirilmiştir. Söz konusu hücrelerin tutunabilme kabiliyetini test etmek için hücre adezyon deneyi yerine getirilmiş olup CD44 ve CD133 kanser kök hücre yüzey markerlarının ekspresyon seviyelerinin belirlenmesi için ise flow sitometri analizi yapılmıştır. Bunlara ilaveten BAX, BCL-2, TGF-β, CD4 ve CD133 genlerinin ekspresyon düzeylerinin belirlenmesi için RT-PCR analiz yöntemine başvurulmuştur. Elde edilen sonuçlar KRV'nin hücre proliferasyonunu, koloni oluşumunu, hücre adezyonunu azalttığını, hücre göçünü ise yavaşlattığını ortaya koymuştur. KRV uygulanmasıyla CD44 ve CD133 kanser kök hücre yüzey belirteçlerinin hem mRNA hem de protein düzeyinde ekspresyon seviyelerinin düştüğü not edilmiştir. Apoptotik gen olan BAX'ın ekspresyonunun (mRNA düzeyinde) arttığı, antiapoptotik gen olan BCL-2'nin azaldığı görülmüş olup bu da apoptozun indüklediğini işaret etmiştir. Sonuç olarak bu çalışmada KRV'nin hem A2058 insan hem de B16F10 fare melanoma kanser hücre hatlarında sitotoksik ve antikarsinojenik etkiye sahip olduğu gösterilmiştir.Anahtar Kelimeler: Cilt Kanseri, Sitotoksisite, Antikanserojen, Karvakrol.Master Thesis Investigation of Protective Effect of Erythropoietin Against Caerulein Induced Acute Pancreatitis in Rats Through Molecular, Biochemical and Histopathological Methods(2014) Şeker, Ayşe; Özkol, HalilÖZET Günümüze kadar akut pankreatit (AP) ile ilgili bazı çalışmalar yapılmış olmasına rağmen bu hastalığa ilişkin spesifik bir tedavi protokolü bulunmamaktadır. AP'de oksidatif stres ve enflamasyonun birbiri ile bağlantılı olarak arttığı bildirildiğinden antioksidan ve antienflamatuvar özelliği bilinen bazı maddeler terapotik amaçlı denenmiştir. Literatür bilgilerine göre ilk defa bu çalışmada, antioksidan ve antienflamatuvar etkisi bilinen eritropoietinin 3 farklı dozunun koruyucu etkisi AP'li sıçanlarda araştırıldı. Bu amaçla serumda pankreas ve karaciğer için belirteç niteliğinde olan bazı enzimler, karaciğer dokusunda oksidatif stres belirteçleri, miyeloperoksidaz aktivitesi (nötrofil infiltrasyon belirteci) izlenmiştir. Ayrıca mononükleer lökositlerde comet assay yöntemiyle DNA hasarı ve pankreas, karaciğer gibi dokularda histopatolojik inceleme gerçekleştirilmiştir. Herbiri altı adet Wistar türü albino sıçandan oluşan 7 grup oluşturuldu. Bu gruplar kontrol (K), sham-kontral (SK), serulein (S), talidomid (T), eritropoietin2500, eritropoietin5000, ve eritropoietin10000 olarak isimlendirildi. SK grubunda yer alan hayvanlara intraperitonal olarak (i.p.) %0,9'luk serum fizyolojik uygulanırken, kontrol grupları dışındaki bütün hayvanlara aynı yolla toplam 100pg/kg serulein 2 ayrı dozda 1 saat arayla uygulandı. T, eritropoietin2500, eritropoietin5000 ve eritropoietin10000 grubundaki sıçanlara sırasıyla talidomid 200 mg/kg, eritropoietin 2500 IU/kg, eritropoietin 5000 IU/kg ve eritropoietin 10000 IU/kg koruyucu amaçlı olarak serulein'in ilk dozundan 1 saat önce i.p. olarak enjekte edildi. İstatistiksel olarak amilaz, lipaz ve ALT aktivitesinde dramatik (p<0.05) artışlar görüldü. Eritropoietin'in bütün dozları amilaz ve lipaz seviyesini K grubuna yaklaştırdığı görüldü (p<0.05). Karaciğer dokusunda bakılan total antioksidan seviye, oksidatif stres indeks seviyesi ve katalaz, arilesteraz ve paraoksonaz aktivitelerinde gruplar arasında istatistiki olarak anlamlı bir değişiklik göstermediği tespit edildi (p>0.05). Fakat total oksidan seviye ve miyeloperoksidaz aktivitesinin S grubunda K grubuna göre anlamlı bir artış (p<0.05) gösterdiği gözlenmiş olup bu artışların neredeyse bütün eritropoetin gruplarında anlamlı derecede (p<0.05) azaldığı belirlenmiştir. Gruplar MDA seviyesi bakımından incelendiğinde eritropoietin2500 grubunda diğer bütün gruplara göre anlamlı (p<0.05) bir azalış tespit edildi. DNA hasarı tayininde ise S ve T gruplarında K ve SK gruplarına göre anlamlı (p<0.05) artışlar gözlendi. Eritropoietin'in 10000 IU'lik dozunun genotoksisiteyi anlamlı (p<0.05) bir şekilde K grubuna yaklaştırdığı tespit edildi. S grubu sıçanlarının karaciğer dokularında hemoraji ve sinüzoidal dilatasyon K grubuna göre anlamlı derecede (p<0.05) arttı. Sadece eritropoietin10000 IU/kg'lık dozu bu değişiklikleri büyük oranda engelledi (p<0.05). S grubu hayvanlarının pankreas dokusunda ödem, asiner nekroz, enflamasyon ve perivasküler infiltratın K grubuna göre anlamlı olarak (p<0.05) yükseldiği ancak eritropoietin dozlarının bu yönde koruyucu etkisinin olmadığı gözlendi. Sonuç olarak bu çalışma, eritropoietin kullanımının serulein ile indüklenen AP'in karaciğer, pankreas ve kan dokularında oluşturduğu hasarı önleyici yönde faydalı olabildiğini ortaya çıkarmıştır. Ancak burada elde edilen bulguların desteklenmesi için daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.Master Thesis Investigation of Tissue Protective, Antiapoptotic and Antioxidant Effects of Ellagic Acid and Silibinin in Ultraviolet a and B Induced Skin Damage in Rats by Molecular and Stereological Methods(2018) Keskin, Seda; Rağbetli, Murat Çetin; Özkol, HalilKeskin S. Sıçanlarda Ultraviyole A ve B ile İndüklenmiş Deri Hasarında Ellajik asit ve Silibininin Doku Koruyucu, Antiapoptotik ve Antioksidan Etkilerinin Moleküler ve Stereolojik Yöntemlerle Araştırılması. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıbbi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Van, 2018. Çalışmalar Ultraviyole A ve B (UVAB) radyasyonunun oksidatif stres ve DNA hasarına neden olduğu, ellajik asit (EA) ve silibininin (SB) antioksidan özellik gösterdiğini bildirmektedir. Bu çalışmada, deneysel olarak sıçan sırt derisinde oluşturulan UVAB hasarına karşı EA ve SB'nin tedavi etkinliği biyokimyasal, immünohistokimyasal (TUNEL) ve stereolojik yöntemlerle araştırıldı. Bu amaçla, oksidatif stres ve apoptozda meydana gelen değişiklikler, stereolojik inceleme ile birlikte değerlendirildi. Her biri 7 Wistar albino dişi sıçandan oluşan 6 grup oluşturuldu. Gruplar; Kontrol (K), Ultraviyole A ve B grubu (UVAB), Ellajik asit (EA) grubu, Silibinin (SB) grubu, UVAB+EA (Ultraviyole AB grubu+Ellajik asit) grubu ve UVAB+SB (Ultraviyole AB grubu+Silibinin) grubu olarak adlandırıldı. UVAB, UVAB+EA ve UVB+SB grubundaki hayvanlar 30 gün boyunca günde 2 saat süreyle UVAB ışınına maruz bırakıldı. UVAB+EA ve UVAB+SB gruplarına her UVAB uygulamasından 30 dk önce 50 mg/kg/gün EA ve 50 mg/kg/gün SB gavaj yoluyla verildi. UVAB uygulanmayan EA ve SB gruplarına ise aynı dozlarda 50 mg/kg/gün EA ve SB gavaj yoluyla verildi. Bütün hayvanlar 30. günde sakrifiye edildi. Analizler için sırt deri dokuları alındı. Araştırma sonuçlarına göre; UVAB grubu ile Kontrol grubu kıyaslandığında Total Antioksidan Seviyesindeki (TAS) azalma ve SB ve EA verilen tedavi grupları ile UVAB grubu kıyaslandığında TAS seviyesindeki artış anlamlı değildi (p>0.05). UVAB grubu kontrol grubu ile kıyaslandığında Total Oksidan Seviyeleri (TOS) ve Oksidatif Stres İnseksi (OSİ) seviyelerinde anlamlı bir artış olduğu saptandı (p<0.05). Ancak TOS ve OSİ seviyelerindeki bu artışların tedavi gruplarında anlamı derecede azaldığı gözlendi (p < 0.05). Çalışmada elde edilen stereolojik bulgular değerlendirildiğinde UVAB grubunda epidermis hacim oranında kontrol grubuna göre anlamlı bir artış olduğu gözlendi (p<0.05). Tedavi gruplarındaki sıçanların dorsal deri epidermis kalınlıklarında ise UVAB grubuna kıyasla istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş olduğu saptandı (p<0.05). EA ve SB'nin UVAB'nin birlikte uygulandığı gruplarda, mast hücre sayısı UVAB grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede azalmıştır (p<0.05). Çalışmada UVAB+EA ve UVAB+SB tedavi gruplarında TUNEL pozitif hücre sayısı, UVAB grubu ile karşılaştırıldığında anlamlı şekilde azalmıştır (p<0.05). Bu çalışma, ellajik asit ve silibininin UVAB hasarı tedavisinde faydalı olabildiğini ortaya çıkarmıştır. Burada elde edilen bulguların desteklenmesi için ellajik asit ve silibininin farklı dozlarının oral olarak verilmesi veya topikal olarak denenmesi ile yapılacak in vitro ve in vivo daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır. Anahtar sözcükler: Deri, Ellajik asit, Apoptoz, Oksidatif stres, Silibinin, Stereoloji, UVAB.Master Thesis Protective Effect of Carvacrol on Dinamic Thiol Disulfide Homeostasis and Antioxidant Defense System in Ultraviolet a and B Induced Skin Injury of Rats(2021) Çamlı, Müjdat; Özkol, HalilÖnceki yapılan bazı çalışmalarda Ultraviyole (UV) radyasyonun oksidatif stresi artırması suretiyle canlıların bazı biyolojik sistemlerine zarar vererek geri dönüşümü olmayan hatalara yol açtığı rapor edilirken, karvakrol (KRV)'ün antioksidan etkisi olduğu bildirilmiştir. Yaptığımız bu çalışmada, deneysel olarak oluşturulan UVA ve UVB hasarına karşı KRV'nin tiyol/disülfif homeostazı ve antioksidan savunma sistemi üzerine koruyucu etkisi deri dokusunda literatüre göre ilk kez araştırıldı. KRV'nin dinamik tiyol/disülfit homeostazı üzerine etkisi total tiyol (TT), native tiyol (NT), disülfit (SS), disülfit/native tiyol (SS/NT), disülfit/total tiyol (SS/TT) ve native tiyol/total tiyol (NT/TT) parametreleri hesaplanarak belirlendi. Antioksidan etkisi ise total antioksidan seviyesi (TAS), total oksidan seviyesi (TOS) ve oksidatif stres indeksi (OSİ) değerleri saptanarak değerlendirildi. Her grupta 7 adet Wistar türü albino erkek sıçanın yer aldığı toplam 4 grup oluşturuldu. Bu gruplar 1) Kontrol, 2) UVA+UVB, 3) UVA+UVB+KRV ve 4) KRV olarak adlandırıldı. İkinci ve 3.gruptaki hayvanlara 30 gün süresince günde 2 saat UVA ve UVB kombine olarak uygulandı. Üçüncü gruptaki hayvanlara UV ışınlarına maruz bırakılmadan 30 dk önce 75 mg/kg KRV gavajla verildi. UV ışınlarına maruz bırakılmayan 4.gruptaki sıçanlara da aynı şekilde günlük 75 mg/kg KRV gavajla verildi. Bütün hayvanlar otuzuncu günde sakrifiye edildi. Hayvanların sırtından analizler için deri dokusu alındı. Bulgularımıza gelince, UVA+UVB grubuna (ikinci grup) ait TOS değeri ve KRV grubundaki (dördüncü grup) TAS seviyesi diğer 3 gruba kıyasla anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.001). OSİ değerinin ise UVA+UVB grubunda diğer gruplarla mukayese edildiğinde anlamlı derecede (p<0.001) arttığı tespit edildi. Tiyol/disülfit homeostazını izlemek için baktığımız TT, NT, SS, SS/NT, SS/TT ve NT/TT değerleri gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,249; p=0,455; p=0,852; p=0,737; p=0,737; p=0,737). Bu çalışmadan elde ettiğimiz sonuçlara göre, kombine uygulanan UVA ve UVB hasarına karşı KRV'nin antioksidan etki gösterek faydalı olduğu tespit edilmiştir. Bu bulguların desteklenmesi için daha ileri çalışmalara da gereksinim vardır.Master Thesis Protective Effect of Ferulic Acid on Dinamic Thiol Disulfide Homeostasis and Antioxidant Defanse System in Ultraviolet a and B Induced Skin Injury of Rats(2021) Durgun, Rıdvan; Özkol, HalilSon dönemlerde ozon tabakasının incelmesine bağlı olarak güneş ışınlarından yeryüzüne ulaşan ultraviyole radyasyon (UV) miktarı artmış ve buna bağlı olarak melanomlar başta olmak üzere birçok cilt rahatsızlıkları daha sık görülmeye başlanmıştır. Bu yüzden UV'ye karşı etkin koruma sağlayacak molekül ya da maddelerin bir an önce tespit edilerek kullanılması önem kazanmaktadır. Bu amaçla çalışmamızda UVA ve UVB radyasyonlarının neden olduğu hasara karşı Ferulik Asitin (FA) tiyol/disülfid homeostazı ve antioksidan savunma sistemi üzerindeki etkisi literatüre göre ilk kez incelendi. Çalışmada toplam 28 yetişkin Wistar albino cinsi erkek sıçan kullanıldı. Gruplar; 1) Kontrol, 2) UVA+UVB, 3) UVA+UVB+FA ve 4) FA olarak oluşturuldu ve sıçanlar bu gruplara eşit olarak dağıtıldı (n=7). Farklı gruplarda ki sıçanlara 30 gün boyunca değişik muameleler yapıldı. UVA ve UVB kombine olarak 2. ve 3.gruptaki sıçanlara hergün 2 saat olarak uygulandı. FA 3.gruptaki sıçanlara her UV muamelesinden yarım saat önce intragastrik yolla verildi. Bununla beraber, 4. gruptaki sıçanlara da herhangi bir UV muamelesi olmaksızın hergün FA verildi. Otuz günlük deneyimizin sonunda sıçanlar sakrifiye edildi. Analizlerde kullanılmak üzere bütün hayvanların sırtından deri örnekleri alındı. UVA+UVB grubunun (2.grup) TAS değerinde diğer gruplarınkine göre hafif düşüş (p>0.05) görülürken, bu grubun TOS ve OSI seviyelerinde anlamlı derecede (p<0.05) artış tespit edilmiştir. Gruplardaki dinamik tiyol / disülfit homeostazını belirlemek için ölçtüğümüz total tiyol (TT), native tiyol (NT), disülfit (SS), disülfit/native tiyol (SS/NT), disülfit/total tiyol (SS/TT) ve native tiyol/total tiyol (NT/TT) parametrelerinin sonuçları arasındaki farklar istatistiki olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05). Sonuç olarak, FA'nın kombine verilen UVA ve UVB'nin oluşturduğu oksidatif hasara karşı faydalı antioksidan etki gösterdiği ortaya çıkmıştır. Bu verilerimiz başka çalışmalarla da desteklenmelidir. Anahtar Kelimeler: Sıçan, Ultraviyole A ve B, Ferulik Asit, Antioksidan Defans Sistemi, Tiyol / Disülfit Homeostazı.