Browsing by Author "Özvan, Ali"
Now showing 1 - 20 of 21
- Results Per Page
- Sort Options
Article 25 Ocak 2005 Hakkari-sütlüce Depremi Fay Mekanizması Çözümleri ve Yer-yapı İlişkisi Özellikleri(2010) Kalafat, Doğan; Tapan, Mucip; Poyraz, Selda Altuncu; Şengül, M. Alper; Özvan, AliHakkari ve civan 25 Ocak 2005 günü saat 16:44 (GMT)'de orta büyüklükte (Mw=5.8) (USGS) bir deprem ile sarsılmış ve Hakkari iline bağlı Sütlüce mezrası ve Kaymaklı köyünde bu deprem sonucunda can ve mal kaybı meydana gelmiştir. Bu deprem kaynağı ve meydana geldiği fay segmenti üzerinde 2005 yılından günümüze kadar birçok çalışma yapılmıştır (Emre vd, 2005; Koçyiğit, 2005; Atalay, 2007). Bu çalışmalar incelendiğinde yayınlanan çalışmalarda ortak bir görüşün sağlanamadığı belirlenmiştir. Bu amaçla, Türkiye'nin güneydoğusunun tektonik ilişkilerine ait önemli bir kaynak verisi sağlayacağı düşünülen bu bölgede depremden hemen sonra saha çalışmaları yapılmıştır. Yapılan saha gözlemlerine ek olarak jeolojik çalışmalar, yapıların yıkılma yönleri ve sismolojik veriler kullanılarak mekanizma çözümleri üzerinden çözümleme yapılmıştır. Mekanizma çözümlerine göre depremin hangi fay segmentinde olduğu konusuna farklı açılardan yaklaşılmış ve Kaymaklı köyü ve Sütlüce mezrasında gerçekleşen hasarın nedenleri tartışılmıştır. Çalışmada sismoloji başlığı altında ise, Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü (KRDAE) verilerine göre deprem çözümleri yeniden yapılmış, öncü ve artçı depremlerin dağılımlarına bağlı olarak depreme neden olan ana fay düzlemi hakkında yorum yapılmıştır. Sütlüce mezrası ve çevresindeki kaya ve zemin birimlerin özellikleri arazi çalışmalarıyla ortaya konmuş ve sahada gözlenen birimlerin konumlan, küçük ve büyük ölçekli faylar haritaya işlenmiştir. Arazi çalışmaları ve morfolojik veriler ışığında Sütlüce ve Kaymaklı yerleşimlerini içine alan ve asıl yıkıma neden olan heyelan sahalannın sınırlan bu çalışmada aynntılı bir şekilde ilk olarak belirlenmiş ve depremle birlikte heyelan kütlesi içerisinde gerçekleşen yüzey çatlaklannın doğrultulan ölçülmüş, kütle hareket yönlerinin belirlenmesi aşamasında bu veriler kullanılmıştır. Deprem ile birlikte hasara uğramış yapıların yıkılma ve hasar göraıe yönlerine bağlı olarak binalara etki eden deprem yüklerinin yönleri belirlenmiş ve jeolojik ve. sismolojik çalışmalar sonrası elde edilen verilerle karşılaştırılmıştır. Yapılardaki hasar şekillerinin heyelan kütlesi üzerindeki çatlaklann doğrultulanm destekler nitelikte olduğu görülmüştür.Master Thesis Controlling Jet Grouting Application Using Geotechnical Methods: Example of Erciş (van) Wastewater Treatment Plant(2019) Ak, Yusuf; Özvan, Ali; Akın, MügeJet Grout, dayanımı düşük ve yüksek deformasyon gösteren zeminlerde fiziksel ve mekanik özelliklerin iyileştirilmesinde yaygın olarak tercih edilen ıslah yöntemlerindendir. Yöntem, farklı oranlarda su ve çimento şerbetinin çok yüksek basınçta (en düşük 300 bar) küçük çaplı dönebilen püskürtme deliklerinden zemine enjekte edilmesi yöntemine dayanmaktadır. Yöntemde, püskürtme basıncı ve yukarı çekme hızı ile farklı çapda dayanımı yüksek silindirik jet grout kolonları oluşturulur. Zemini yırtarak oluşan jet grout kolonlar çimento ile birlikte bir miktar zemin malzemesini de bünyesine katmaktadır. Ayrıca, jet grout kolonlarının oluşması sırasında enjekte edilen yüksek basınçlı şerbet ile kolon çevresindeki zeminler itilerek kolonlar arasında bir sıkışma zonu da oluşturulmaktadır. Bu çalışmada; Jet Grout kolonları çevresinde sıkışan zonda bulunan farklı tane boylarına sahip zeminlerin dayanım özelliklerinde meydana gelen pozitif değişimler deneysel çalışmalar ile ortaya konulmuştur. Yapılan çalışmalar kapsamında; Jet Grout uygulaması öncesinde inceleme alanında zeminin özelliklerinin belirlenmesi amacıyla, Standart Penetrasyon Testleri (SPT) ve Çok Kanallı Yüzey Dalgası Analiz Yöntemi (MASW) uygulanmıştır. Kolonlar arasında kalan zeminlerde tekrarlanan deneyler neticesinde; sıkışma zonundaki zeminlerde SPT darbe sayılarındaki ve S-dalga hızlarındaki değişimler incelenmiştir. Arazi deneyleri sonucunda, sıkışma zonundaki zeminlerde SPT darbe sayılarının ve S-dalga hızlarının ilk değerlere oranla büyük ölçüde arttığı görülmüştür. Bu artış, Jet Grout kolonları arasında kalan zeminlerin enjeksiyon basınçlarından pozitif yönde etkilenerek, fiziksel ve mekanik özelliklerinde önemli bir iyileşmenin olduğu sonucunu ortaya koymaktadır.Master Thesis Determination of Abrasion Loss Value After Freezing-Thawing and Salt Crystallization Test in Rock Specimens(2019) Direk, Nevzat; Özvan, AliOtoyollardaki taşıtların, dalgakıranlarda dalgaların, dış mekan zeminlerde rüzgar ve suyun, kaldırım ve merdivenlerde ise yaya trafiğinin meydana getirmiş olduğu aşınma nedeniyle yapılarda kullanılacak uygun doğal taşların belirlenmesi önemlidir. Binalarda ve tarihi eserlerde kullanılan doğal taşlar, aşınmayı hızlandıran donma-çözülme ve tuz kristalizasyonu döngüleri gibi atmosferik etkilere maruz kalmaktadır. Bu nedenle, doğal taş malzemelerin aşınma direnci, mühendislik planlarında uygun malzemenin seçimi için önemlidir. Avrupa'daki binalarda döşeme için kullanılan doğal taşların aşınma direncini belirlemek için en yaygın kullanılan standart test yöntemleri, Geniş Disk (Dikey) Aşındırma (GDA) ve Böhme aşındırma (BA) testleridir. Bu amaçla, bu çalışmada her iki yöntem hem bozulmamış hem de bozulmuş (donma- çözülme ve tuz kristalleşmesi döngülerine maruz kalmış) yapıdaki aynı kaya numunelerine uygulanmıştır. Sedimanter ve magmatik gruplara ait on üç mermer numunesi, fiziksel ve mekanik özelliklerinin yanı sıra aşınma dayanımları açısından da test edilmiş ve bu kaya numuneleri üzerinde yapılan aşınma deneyleri sonucunda bozulmaların aşınma üzerindeki etkileri incelenmiştir. Özellikle BA testinde, bozunmanın artması ile aşınmanın arttığı belirlenmiştir. Bu çalışmada, GDA testi ile BA testi arasında istatistiksel olarak güçlü bir korelasyon tespit edilmiştir. Ayrıca, bu çalışmada kullanılan aşınma direnci yöntemlerinin her ikisi de tek eksenli basınç dayanımı (UCS) ile istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler göstermiştir. Ayrıca, her iki testte de, aşınma değerinin kütle kaybından belirlenmesi durumunda daha doğru sonuçların elde edileceği ortaya çıkarılmıştır.Master Thesis Determination of Physical and Mechanical Properties of Edremit Travertine(2014) Erdoğan, Onur; Özvan, AliÇalışma alanı olan Edremit, Van Gölü kıyısında yer almaktadır. Bu çalışmada detaylı saha incelemesi yapılarak çalışma alanının jeolojik ve jeoteknik özellikleri ortaya konmuştur. Bu çalışmanın temel amacı, 2011 yılındaki Van depremlerden sonra güvenli kalkınma planları dikkate alınarak yeni yerleşim yerinin tasarımı için, yerleşim planı amaçlı bir jeoloji ve jeoteknik harita hazırlamaktır. Edremit yerleşim alanı genellikle Kuvaterner yaşlı traverten birim üzerine kuruludur. Ayrıca, Edremit'in kuzey kesimlerinde Oligo-Miyosen yaşlı kiltaşı, kumtaşı ve çakıltaşı katmandan oluşan Van Formasyonu'na, Edremit Traverteninin güney kesimlerinde ise gevşek silttaşı ve kumtaşı tabakalarına rastlanmaktadır. Edremit travertenin jeoteknik özellikleri, laboratuvar testleri, yerinde arazi testleri ve jeofizik yöntemler kullanılarak hem yanal ve düşey yönde araştırılmıştır. Çalışma alanının bir yüzey dayanımı zon haritasının hazırlanması için yukarıda belirtilen parametreler dikkate alınmıştır. Sonuç olarak, Edremit traverteninin litoloji, gözeneklilik ve dayanım özellikleri bakımından üç farklı tipinin olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, Edremit bölgesinde yer alan Traverten mermer yataklarının, tüm saha ve laboratuvar çalışmalarına göre fiziksel özellikleri, nihai ürün kullanımı için uygunluğunu belirlemek amacıyla tespit edilmiştir. Edremit travertenlerin taze örnekleri üzerinde yapılan 3 farklı yapay bozunma deneyi ile bu kaya türünün atmosferik etkenler karşısındaki bozunma performansları belirlenmiştir. Buna göre, Edremit Travertenine yapıtaşı ölçeğinde zarar veren en önemli etken tuz kristallenmesinin neden olduğu basınçtır. Anahtar Kelimeler: Traverten, Van, yüzey dayanımı, fiziko-mekanik, yapay bozunma deneyleri, mermerMaster Thesis Determination of the Basic Friction Angle on Undeteriorated and Deteriorated Surfaces in Different Rocks(2018) Yalçın, Ercan; Özvan, Ali; Tapan, MücipBu tez çalışmasında, farklı kayaçların bozunmamış ve yapay bozunma deneyleri sonrasında bozunmuş numuneleri üzerinde temel sürtünme açısının (b) belirlenmesi amacıyla Tilt testleri yapılmıştır. Bu testler, testere ile kesilmiş düz yüzeylerde, kuru, doygun-ıslak ve doygun-batık koşullarda ve iki farklı şekle sahip prizmatik numuneler üzerinde yapılmıştır. Temel sürtünme açılarının (b) sonuçları, kendi arasında ve bu çalışmada kullanılan kayaların fiziksel, mekanik ve kimyasal değerleri ile karşılaştırılmıştır. Bu testler sonucunda, şekilsel olarak 7x7x7cm'lik (uzun) numuneler yerine 7x7x3.5cm'lik (kısa) numunelerin kullanımının daha uygun olacağı belirlenmiştir. Genel olarak kısa numunelerin temel sürtünme açısının bozunma ile arttığı, doygun numunelerin temel sürtünme açısının ağırlığa bağlı olarak kuru numunelerden daha yüksek çıktığı, ıslak ve batık koşullarda adezyon kuvvetinden dolayı bazı numunelerde temel sürtünme açısının beklenenden daha yüksek çıktığı belirlenmiştir. Sonuç olarak; temel sürtünme açısının belirlenmesinde numune şeklinin, yüzeyin ıslaklığının ve bozunma derecesinin etkili olduğu ortaya konmuş olup, laboratuarda yapılacak testlerde kısa(7x7x3.5cm), kuru numunelerin kullanılması önerilmektedir.Master Thesis Effect of Abrasive Materials and Counterweights on Abrasion Resistance in Wide Wheel Abrasion Test(2019) İnan, Ercan; Özvan, AliDoğal taşların aşınmasını belirlemek için en çok kullanılan standart test yöntemleri, Geniş Disk (Dikey) Aşındırma (GDA) ve Böhme aşındırma (BA) testleridir. Bu çalışmada, Geniş Disk (Dikey) Aşındırma (GDA) testi için 48 adet 7x10x3 cm boyutlarında ve Böhme aşındırma (BA) testi için 24 adet 7x7x3 cm boyutlarında numune kullanılmıştır. Bu numunelerin fiziksel özelliklerin yanı sıra farklı aşındırıcı tozlarındaki, sıkıştırma yüklerindeki ve cilalı ve mat yüzlerindeki aşınma miktarları incelenmiştir. GDA ve BA deneylerinde hem yapay korundum hem alüminalı korundum tozu kullanıldığında örnekler üzerinde birbirine yakın aşındırma değerleri elde edilmiştir. GDA deneyinde, iki farklı aşındırma tozu arasında yapılan karşılaştırmada yapay korundum tozunun bir örnek için kullanılan sarfiyat miktarına bakıldığında kullanım sayısı gibi avantajları olduğu gözlenmiştir. GDA deneyinde, sıkıştırma yükü arttığında oluk açıklığının arttığı belirlenmiştir. Ayrıca kayaçların cilalı ve mat yüzlerinin aşınmaya karşı kısmen farklılık gösterdiği belirlenmiş ve mat yüzeylerin deneylerde kullanımının daha doğru olacağı tespit edilmiştir.Master Thesis Evaluation by Barton Failure Criteria of Failures on Discontinuity Planes in Two Different Slope(2019) Elgün, Engin; Özvan, AliDüzlem tipi bir yenilmede şevin dengesi, kaya kütlesi özellikleri, süreksizliğin eğim ve eğim yönleri, şevin eğim açısı, süreksizlik sürtünme açısı, kaya türü, yeraltı suyu koşulları, dinamik yükleme ve normal gerilme terimleri gibi birçok faktöre bağlıdır. Düzlemsel tip yenilmeye sahip olan şevin stabilitesi, geleneksel ve sayısal yaklaşımlarla değerlendirilebilir. Tabakalı sedimanter kayalarda, düzlemsel yenilme tipi çok sık gözlenmektedir. Bu çalışmada tortul kayalardan oluşan Gürpınar (Van) ve Çukurca (Hakkari) bölgelerinde iki farklı şevdeki düzlemsel yenilmeler incelenmiştir. Kalkarenit ve şeylden oluşan birimler içerisindeki kaymalar, laboratuvar testleri ve arazi testlerine bağlı Barton ölçütü ile değerlendirilmiştir. Makaslama deneyi ve Barton görgül ölçütü ile elde edilen lineer olmayan yenilme eğrileri karşılaştırılmış ve düzlemsel kayma ile ilgili veriler yorumlanmıştır. Yapılan deterministik analizde, süreksizlik yüzey dayanımı ve tek eksenli basınç dayanımı daha yüksek olan kayanın, beklenenin aksine daha düşük makaslama dayanımına sahip olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak, makaslama dayanımını kontrol eden asıl mekanizmanın kaya malzemesinin dayanımından çok kayayı oluşturan tanelerin dayanımı ve yüzey pürüzlülüğü olduğu belirlenmiştirMaster Thesis Evaluation of Ezine-Can Area by Using Seismic Reflection Method(2012) Bulut, Coşkun; Özvan, AliTeknolojik ilerlemelere paralel olarak sismik yansıma yöntemlerinde de büyük gelişmeler sağlanmıştır. Düşen maliyetler bu yöntemin kullanılmasını yaygınlaştırmıştır. Bu tez kapsamında Ezine-Çan arasında kalan bölgenin petrol potansiyeli ve yapısal durumu sismik yansıma yöntemiyle değerlendirilmiş, bölgede yapılacak yeni çalışmalara katkı sağlanması amaçlanmıştır.Sahada alınan sismik yansıma verileri üzerine yapılan işlemler ile değerlendirilen çalışma alanında, kuzeydoğu - güneybatı yönünde uzanan grabenin varlığı ve bu grabeni oluşturan faylar ortaya konmuştur. Grabenin bölgedeki normal fayların etkisiyle oluştuğu gözlenmiş, bu faylara karşı gelişen diğer faylarda ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışma sonrası yapılan derinlik dönüşümü sonrası Küçükkuyu formasyonu için en derin noktanın yaklaşık -1200 m olduğu saptanmıştır.Veri kalitesinin ve yapısal unsurların belirlenmesinde sismik hatların yönünün önemi ortaya konmuştur.Article İgnimbiritlerdeki Kılcal Su Emme Özelliğinin Ahlat Selçuklu Mezar Taşlarının Bozunmasındaki Rolü(2016) Oyan, Vural; Özvan, Ali; Tapan, Mücip; Akin, Mutluhan; Dinçer, İsmailSelçuklular dönemine ait Ahlat Selçuklu mezar taşları, dünya üzerindeki bilinen en büyük Müslüman Mezarlığı olması ve taşıdığı tarihsel önem nedeniyle UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası Geçici Listesi'nde yer almaktadır. Mezar taşı olarak, bölgede oldukça yaygın olarak bulunan ve piroklastik bir kaya türü olan ignimbiritler kullanılmış olup, yumuşak olmaları ve kolay işlenebilmelerini nedeni ile üzerlerine çeşitli motifler ve yazıtlar işlenmiştir. Ancak söz konusu mezar taşları, yaklaşık 800 yıllık süreç içerisinde bozunma etkilerine maruz kalmıştır. Mezar taşları incelendiğinde dikkati çeken en önemli unsur, birçok mezar taşının orta bölgelerine yakın kısımlarından kırılmış olmasıdır. Bu çalışma kapsamında Ahlat Selçuklu mezar taşlarının bozunmasına neden olan unsurların açığa çıkarılması amacıyla taze ignimbirit örnekleri üzerinde deneysel çalışmalar yapılmış ve özellikle kılcal su emmenin bozunma üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Buna göre, ignimbiritlerin yüksek gözenekliliği ve kılcal su emme özelliği mezar taşlarının bozunmasındaki en önemli etkendirArticle Kaya Kütle Özelliklerinin Şev Tasarımına Etkisi (Kahramanmaraş-Gaziantep Devlet Yolu)(2010) Özvan, Ali; Sevimli, U. İnan; Dinçer, İsmail; Gökoğlu, AliBu çalışmada farklı litolojik ve yapısal özelliklerin şev tasarımına etkisi, örnek bir uygulama kapsamında değerlendirilmiştir. Bu amaca yönelik olarak Gaziantep bölgesinde dolomitik ve killi kireçtaşlannın gözlendiği bir alan seçilmiştir. Tarsus-Adana-Gaziantep (TAG) otoyolu gibi önemlidir projenin bulunduğu bu bölgede Gaziantep-Kahramanmaraş arasında yeni bir devlet yolunun açılması planlanmaktadır. Çalışma kapsamında dolomitik ve killi kireçtaşları içerisinde ve her iki yol güzergâhında olmak üzere dört ayrı kazı şevi kinematik olarak değerlendirilmiştir. Otoyol için belirlenen şev açılarından farklı açılarda, ilave önlemler almadan (çelik hasır, püskürtme beton, kaya saplaması), ekonomik ve güvenli şevler oluşturulabileceği ortaya konulmuştur.Article Kayma Dalgası Hızı (Vs) Kullanılarak Erciş (Van) Yerleşim Alanının Sıvılaşma Potansiyelinin Değerlendirilmesi(2017) Akin, Mutluhan; Özvan, Ali; Akkaya, İsmail; Övün, Uğur; Akin, MugeVan İli, Erciş İlçesi yerleşim alanı ve çevresi Kuvaterner yaşlı güncel çökeller üzerinde yeralan, yeraltısuyu seviyesi sığ, çevresinde tarihsel ve aletsel dönemde büyük deprem üretmiş aktif fayların yeraldığı, 23 Ekim 2011 Van (Mw=7,1) depremi sonrasında belli kesimlerinde sıvılaşma olayının gerçekleştiği önemli bir yerleşim yeridir. Tüm bu veriler, Erciş ve yakın çevresi için olası büyük bir depremde sıvılaşma ve yanal yayılma türü yüzey deformasyonlarının meydana gelebileceğini işaret etmektedir. Bu nedenle çalışmada, Kayma dalga hızları (Vs) kullanılarak Erciş yerleşim alanı ve çevresinin üç farklı deprem senaryosu için sıvılaşma analizleri yapılmıştır. Yapılan değerlendirmeler sonucunda, Erciş merkezinin yoğun olarak üzerinde bulunduğu eski göl çökellerinin sıvılaşma potansiyelinin \"düşük-orta\" olduğu belirlenmiştir. İnceleme alanının Van Gölü\"ne yakın kıyı kesimleri ile inceleme alanının batısında sıvılaşma potansiyelinin diğer kesimlere göre daha yüksek olduğu hesaplanmıştır. Ayrıca, Erciş yerleşim alanında 23 Ekim 2011 Van depremi sonrasında arazide gözlenen yanal yayılmalar ve sıvılaşmaların bu çalışmada ön görülen senaryolardaki sınırlarla örtüştüğü belirlenmiştirDoctoral Thesis Pipeline Performances Under Dynamic Conditions; a Numerical Study for Van Province Underground Network(2023) Kaplan, Ülker Cem; Özvan, AliVan ili depremlerin sıklıkla gözlendiği şehirlerimizden biridir. Çalışma sonucunda Van Bölgesi için olası bir Mw>7 büyüklüğündeki bir depremde kanalizasyon sisteminde meydana gelebilecek hasarların konumsal ve yapısal hasarların modellenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada çıkan sonuçlar ile, Türkiye geneli için kanalizasyon sistemleri deprem afet raporu, diğer bölgeler için de örnek oluşturması planlanmıştır. Bu kapsamda, 6m uzunlukta seçilen beton, duktil ve koruge borular modellenerek 6m x 8m x 8m boyutlarında, seçilen bölgenin materyal özelliklerini taşıyan, ayrıca modellenmiş toprak hacminin içine -2m -4m ve -6m de olacak şekilde yerleştirilmişlerdir. Sonrasında borular üzerine etkiyen toprak yükleri ve 2011 yılında Van'da meydana gelen depremin verileri kullanılarak oluşturulan dinamik kuvvetler uygulanmıştır. Çıkan analiz sonuçlarına göre boruların gömülme derinlikleri artıkça deprem sırasında üzerlerinde oluşan hasar miktarlarının da artığı belirlenmiştir. Bunun temel nedeni, derinliğin artması ile birlikte boru üzerindeki kütle de artış göstermektedir. Artan kütle ile borular yer değiştirmeye daha fazla mukavemet gösterip üzerlerinde biriken enerji artmaktadır ve bu enerji; gerilme ardından da deformasyon olarak ortaya çıkmaktadır. Boru tipleri irdelendiğinde ise deprem kuvvetiyle başa çıkma konusunda en az rijitliğe sahip koruge boru, performans açısından daha başarılı olmuştur. Rijitlik düşük olması sebebiyle yüksek miktarda esneyerek, en yüksek yer değiştirmeler koruge boruda kaydedilmiştir. Yine en yüksek gerilme değerleri de bu boru tipinde hesaplanmıştır. Gerilme değerlerinin yüksek çıkmasına karşın malzeme dayanım limitlerine oranla diğer boru tiplerine kıyasla daha başarılı bir performans ortaya koymuştur. En yüksek rijitlikteki beton boru ise tam tersi bir davranış ortaya koymaktadır. Bu da bize birkez daha deprem kuvvetleri gibi yüksek dinamik kuvvetler ile başa çıkmada kullanılan malzemenin dayanım limitinin ve esneklik yeteneğinin çok önemli faktör olduğunu ortaya koymuştur. Oluşturulan duyarlılık ve hasar görebilirlik haritalarına bağlı olarak, Van Gölü'ne yakın kesimlerde yer alan İskele Mahallesi ve Edremit ilçe sınırlarının kuzey kesimlerinde yer alan kanalizasyon sistemleri yüksek risk altındadır. En önemlisi kentleşmenin en yoğun olduğu İpekyolu ilçesinin batı kesimleri, Tuşba ilçesinin güney kesimleri ile Edremit ilçesinin kuzeydoğu alanları ise yüksek risk altında olup, bu alanlar toplam kanalizasyon alt yapısının %39'unu oluşturmaktadır. Çalışmada uygulanan yöntem deprem esnasında gelişen deformasyonlara karşı güvenilir ve doğru bilgilerin elde edilmesine imkân tanımıştır. Bu bağlamda üretilen duyarlılık modeli ile hasar görebilirlik analizi, özellikle yüksek duyarlı alanlarda, alt yapı borularının depremden önce yapılacak olan uygulamaların çok daha düzenli ve planlı bir şekilde yürütülmesinde önemli rolleri olacaktır.Article Tahribatsız Yöntemlerle Farklı Kireçtaşlarının Mermer Olarak Kullanılabilirliğinin Belirlenmesi(2018) Özvan, Ali; Özvan, Elif Erdeve; Akkaya, İsmail; Tapan, Mücip; Bor, MesutGünümüzde, yapı taşlarının kullanılabilirliği doğrudan fiziksel ve mekanik testlerle belirlenmektedir. Yapıtaşları, kaya malzemenin kuru birim hacim ağırlığı, ağırlıkça su emme, donma sonrası ağırlık kaybı, tek eksenli basınç dayanımı ve donma sonrası tek eksenli basınç dayanımı değerlerine göre TS 10449 ve ASTM standartlarında belirtilen sınırlayıcı değerlerle karşılaştırma yapılarak kullanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı, yapıtaşının belirlenmesinde tahribatsız bir test yöntemi olan Vp ve Vs dalga hızı değerleri ile inşaat sektöründe kullanılacak yapı taşlarının değerlendirilmesi için yeni bir parametre önermektedir. Bu çalışma kapsamında, 7x7x7 cm3 boyutlarında 144 orijinal ve yıpranmış küp numunesinde altı farklı dokuya sahip yapı taşının Vp ve Vs dalga hızı ölçülmüştür. Bilinen test yöntemlerinden elde edilen sonuçlar, önerilen tahribatsız test yöntemi sonuçları ile karşılaştırılmış ve mevcut standartlara Vp ve Vs değerleri kullanılarak kabul edilebilir bir ölçüt önerilmiştir. Sonuç olarak, Vp değeri 5000 m/s’den Vs değeri de 2750 m/s’den büyük bulunan kireçtaşlarının yapı taşı olarak kullanılabileceği belirlenmiştir.Master Thesis Use of Asidic Pumice and Scoria Found in North of Lake Van as Cement Additive in Concrete(2012) Erik, Onur; Özvan, Ali; Tapan, MücipSon yıllarda beton teknolojisinde çimento ikame veya ilave malzemesi olarak ince öğütülmüş pomza kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışma kapsamında, Van ve Ağrı illerinde yer alan, farklı türdeki pomzaların (asidik pomza ve bazik skorya) betonda katkı olarak (çimento ikame veya ilave malzemesi) kullanılabilirlikleri denenmiştir. Pomza katkılı betonların mekanik özellikleri belirlenerek pomza katkısının beton özellikleri üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Deney sonuçlarına göre kullanılan pomzaların betonda belirli oranlara kadar çimento yerine kullanılabilir oldukları belirlenmiştir. Asidik karakterli MSN olarak adlandırılan pomza örneklerinin deneysel sonuçları betona %30 oranına kadar katıldığında katkısız beton örneklerinden daha fazla dayanımın elde edildiğini göstermiştir. Bazik karakterli PTS olarak adlandırılan skorya örneklerinin deneysel sonuçlarının; betona %10 oranına kadar katıldığında kontrol örneklerinden erken dayanımda %112, %20 oranında katıldığında ise kontrol örneğine göre 28 ve 91 günlük örneklerde sırasıyla %63 ve %84 daha fazla olduğu belirlenmiştir. Bu tez çalışmasında skorya katkılı beton karışımlarının daha yüksek erken dayanım göstermesi puzolan katkılı betonların erken dayanımı ile puzolanların porozitesi arasında bir ilişkinin olduğu sonucunu doğrulamaktadır.Article Van Bindirme Fayı Tampon Zonunun İl Afet Risk Azaltma Planı (İrap) Çerçevesinde Değerlendirilmesi(2021) Çetın, Hasan; Özvan, Ali; Özvan, Elif Erdeve; Akkaya, İsmailDeprem ihtimali taşıyan illerde, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından yürütülen İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) kapsamında, şehirlerin risk haritası hazırlanmaya başlamıştır. Risk çalışmalarının öncelikli konularından biri de faya bağlı tampon bölgelerin belirlenmesidir. Fayın zeminlerde oluşturduğu deformasyon ve risk, yerleşim alanlarında alan kaybına ve değer kaybına neden olmaktadır. Olası deprem sırasında ortaya çıkacak can ve mal kayıplarının önüne geçilmesi için tampon bölgenin doğru belirlenmesi büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada, Van Gölü doğusunda yer alan eski göl ve akarsu sedimanlarından oluşan Van/Bardakçı bölgesindeki Pleistosen-Holosen yaşlı kil çökellerinin mühendislik özellikleri ve bu zemini kesen bindirme fayının zemin özelliklerini nasıl etkilediği incelenmiştir. 23 Ekim 2011 (Mw=7.1) Van depremine neden olan ve bindirme karakterli Van Fayı’nın tavan ve taban blokları üzerinde yapılan sondajlar ile her iki blok içerisinden alınan zemin numuneleri üzerinde zeminin özellikleri belirlenmiştir. Arazide Standart Penetrasyon Testi (SPT) ve Menard Presiyometre Testi (MPT) yapılmıştır. Aynı zamanda, kil çökellerden örselenmiş ve örselenmemiş (UD) zemin numuneleri alınmış ve laboratuvarda bu numunelerin fiziksel ve mekanik özellikleri belirlenmiştir. Elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde, bindirme fayına yakın kesimlerde tavan bloğunda zemin özelliklerinin taban bloğa nazaran daha düşük dayanım özellikleri gösterdiği tespit edilmiştir. Bindirme türü fay kuşaklarında zemine bağlı afet riski değerlendirildiğinde, tampon bölgenin fayın taban bloğuna göre, tavan bloğunda daha geniş tutulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.Research Project Van Gölü Çevresindeki Kıyı Koruma Yapılarında Kullanılan Anroşmanların Duraylılığının ve Performansının Değerlendirilmesi(2015) Bor, Mesut; Akin, Muge; Özvan, Ali; Topal, Tamer; Akın, MutluhanArticle Van Gölü Havzası Doğu ve Kuzey Bölgesindeki Killerin Standart ve Modifiye Proktor Özelliklerinin Belirlenmesi(2020) Özvan, Ali; Saran, Onur; Muvafık, MuratBu çalışmada kompaksiyonun önemli bir parametresi olan sıkıştırma enerjisinin, zemine farklı miktarlarda uygulanması durumunda zeminin mühendislik özelliklerindeki değişiklikler araştırılmıştır. Çalışma için Van Gölü'nün doğu ve kuzeyindeki farklı konumlardan elde edilen bozulmuş kil örnekleri kullanılmıştır. Tüm zeminler öncelikle Proktor deneylerine tabi tutularak zeminlerin optimum su içeriği(ωopt) ve maksimum kuru birim hacim ağırlık (γk-max) değerleri belirlenmiştir. İkinci aşamada, kompaksiyon deneyinden alınan numuneler konsolidasyon deneyine tabi tutulmuştur. Konsolidasyon sonuçlarına bakıldığında zemine uygulanan kompaksiyon enerjisi arttıkça zeminin kuru birim hacim ağırlığının ve ön konsolidasyon basıncının arttığı, optimum su içeriğinin ve boşluk oranının azaldığıbelirlenmiştir. Bölgeden alınan örneklerin proktor değerleri incelendiğinde, Çaldıran bölgesi hariç tüm kil örneklerinin dolguda kullanılabileceği belirlenmiştir. Ayrıca, bu killerin Plastik Limit değerleri ile Proktor sıkışma parametreleri arasında yapılan korelasyonlarda yüksek belirleme katsayısı (R2>0.90) elde edilmiştir.Article Van Gölü Havzası Neojen Çökellerinin Jeoteknik Özelliklerine Bir Bakış: Erciş Yerleşkesi(2008) Özvan, Ali; Tapan, Mucip; Şengül, M. AlperVan Gölü Havzası geçmişten bugüne bir çok yerleşkeye zemin oluşturmaktadır. Havza içerisindeki düz, ovalık, yeraltısuyunun yüzeye yakın ya da yüzeyde olduğu, güncel göl ve akarsu çökellerinin örttüğü alanlar yerleşim açısından en çok tercih edilen yerlerdir. Kuvaterner yaşlı bu birimlerin yeraltısuyuna doygun bölümleri bu yerleşimlerde jeoteknik sorunları da beraberinde getirmektedir. Bölgenin depremselliği, aktif faylara yakınlığı, hızlı gelişen yüksek katlı yapılaşma göz Önünde bulundurulduğunda, olası depremlerde başta sıvılaşma olmak üzere zeminlerde oturmaya bağlı deformasyonlar beklenmelidir. Bu örnek çalışmada Van Gölü havzası güncel çökellerinin tüm temel karakteristik özelliklerini taşıyan Erciş yerleşkesinin üzerinde olduğu birimlerin zemin özellikleri araştırılmıştır. Çalışma kapsamında, yerleşkenin farklı yerlerinde yapılmış 18 adet jeoteknik amaçlı sondajdan elde edilen yerinde deney sonuçları ve 30 ayrı noktadan alınan örneklerin laboratuvar deney sonuçlarına göre bölgenin, özellikle olası bir depremde yaşayacağı, jeoteknik sorunlar tartışılmıştır. Tane boyu dağılımları, ortalama tane çapı değeri ve analitik yöntemle sıvılaşma potansiyeli araştırılmış ve güncel birimlerin yüksek sıvılaşma riskine sahip olduğu belirlenmiştir. Bu durum, Van Gölü Havzasındaki diğer yerleşim alanlarında da benzer sonuçların olabileceğini ve bu yerleşkelerin birimleri için de risk çalışmalarının yapılması gereğini ortaya çıkarmıştır.Article Van İli Kanalizasyon Boru Hatlarının Deprem Performansının Coğrafi Bilgi Sistemleri Kullanılarak Değerlendirilmesi(2023) Kaplan, Ülker Cem; Özdamar, Osman Seyit; Erkalay, Gamze; Özvan, Ali; Tapan, Mücip; Selcuk, LeventVan ili depremlerin sıklıkla gözlendiği şehirlerimizden birisidir. Son 100 yıl içerisinde Van ili ve çevresinde beşten fazla yıkıcı deprem meydana gelmiş, önemli can ve mal kayıpları yaşanmıştır. Hem 2011 yılında Van ilinde yaşanan depremlerde hem de 2023 yılında yaşadığımız Pazarcık-Elbistan merkez üslü depremlerde kanalizasyon sistemlerinden meydana gelen deformasyonun afetin boyutunu ve etkisini çok fazla arttırdığı görülmüştür. Bu çalışmanın amacı, Van merkez ilçelerinde yer alan kanalizasyon alt yapısındaki boruların deprem performansını coğrafi bilgi sistemlerinin kullanarak çok kriterli karar analizi ile değerlendirilmesidir. Çalışmada oluşturulan model üç ayrı faktörü içerir, bunlar; aktif fay hatlarına mesafe, boru tipleri ve zemin özellikleridir. Kanalizasyon boru sistemlerinin deprem duyarlık haritası, tüm tanımlı faktörlerin birbiri ile kıyaslanmasından oluşan karşılaştırma matrisi kullanılarak elde edilmiştir. Duyarlılık haritasına göre, fay hattına 4 km’den daha yakın mesafede konumlanmış kanalizasyon alt yapısında yer alan boruların, fay hatları tarafından üretilen depremlerde %45’nin yüksek veya çok yüksek hasar görebileceği şeklindedir. Özellikle Van Gölü’ne yakın kesimlerde yer alan İskele Mahallesi ve Edremit ilçe sınırlarının kuzey kesimlerinde yer alan kanalizasyon sistemleri yüksek risk altındadır. En önemlisi kentleşmenin en yoğun olduğu İpekyolu ilçesinin batı kesimleri, Tuşba ilçesinin güney kesimleri ile Edremit ilçesinin kuzeydoğu alanları ise yüksek risk altında olup, bu alanlar toplam kanalizasyon alt yapısının %39’unu oluşturmaktadır. Çalışmada uygulanan yöntem deprem esnasında gelişen deformasyonlara karşı güvenilir ve doğru bilgilerin elde edilmesine imkân tanımıştır. Bu bağlamda üretilen duyarlılık modeli ile hasar görebilirlik analizi, özellikle yüksek duyarlı alanlarda, alt yapı borularının depremden önce yapılacak olan uygulamaların çok daha düzenli ve planlı bir şekilde yürütülmesinde önemli rolleri olacaktır.Research Project Van Şehri Kentleşme Alanında Yüzeyleyen Pliyo-kuvaterner Çökellerinde Sedimantolojik Özelliklerin ve Aktif Tektonizmanın Depremselliğe Yönelik İncelenmesi(2004) Özkaymak, Çağlar; Özvan, Ali; Karaoğlu, Özgür; Yakupoğlu, Türker; Sağlam, Azad; Üner, Tijen; Örçen, SeferDoğu Anadolu Bölgesinde hızla göç alan yerleşim alanları içinde Van Gölü havzası, başta Van şehri kentleşme alanları olarak oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Havzada hızlı nüfus artışı sonucunda jeolojik özelliklerin dikkate alınmadığı yanlış ve çarpık bir kentleşme,bilinçsiz ve kontrolsüz sanayileşme çabaları ile ortaya çıkan çevre kirliliği, Van Gölü çevresindeki kentsel alanların, hatta kırsal alanların yaşamsal olanaklarını tehdit edici önemli unsurlar arasında yer almaktadır. Van kenti ve kentin yakın gelişim alanlarında detay sedimantolojik ve tektonik etütlerin yapılaşmada dikkate alınması bilinçli bir kentleşme için örnek oluşturacaktır. Bu yaklaşımla yapılan inceleme sonucunda, yaşanabilecek yıkıcı bir deprem anında sergileyebilecekleri davranışların önceden kestirilebilmesi için, Van şehri ve yeni kentleşme alanlarında yüzeylenmiş genç çökellerin sedimantolojik özelliklerinin belirlenmesi, ilgili etken olabilecek aktif tektonizmanın incelenmesi ve bu çökellerin jeoteknik özellikleriyle ilişkilendirilmesi sonucunda, özellikle son yıllarda Van şehrine yaşanan yoğun göçe bağlı olarak ortaya çıkan çarpık kentleşme olgusunun önüne geçilmesi çalışmalarında kullanılabilecek temel veriler elde edilmiştir. Bu verilerin kentleşme çalışmalarında kullanımıyla, olasılı depremlerin ortaya çıkarabileceği zararların olabildiğince aza indirgenmesi mümkün olacaktır. Bununla birlikte yeni kentsel gelişim alanlarında bir yapılaşma ölçütü olarak değerlendirilebilecek zeminlerin mühendislik özelliklerinin jeoteknik verilerle donatılarak yerel ve resmi yönetimlere aktanlması, Van şehri ve yakını kentleşme alanlarının belirlenmesi politikalarına bir temel oluşturacak ve Van Gölü Havzası'nda bir model oluşturacak biçimde sağlıklı bir çevrede gelecek kuşaklar için yaşanabilir bir kent yaratılması konusunda büyük bir katkı sağlayacaktır. Bunun somut bir kanıtı olarak proje çalışmalan süresince çalışma amaçları doğrultusunda devamlı vurgulanan sağlam zeminlerde sağlıklı yer seçimi önerileri ve yeni yönelimler, 2004 yılında Van şehri Toplu Konut Projesi kapsamında Edremit traverten kaya zemin alanlarında hayata geçirilmiş bulunmaktadır.