Browsing by Author "Ünal, Özkan"
Now showing 1 - 13 of 13
- Results Per Page
- Sort Options
Article Batın Ön Duvarında Ekinokok Kisti: Olgu Sunumu(2000) Sönmez, Reşit; Aydın, Metin; Güler, Osman; Arslantürk, Hasan; Ünal, Özkan; Kisli, ErolEchinococcus granulsus parazitinin neden olduğu hastalık en sık olarak karaciğerde görülmektedir. Sistemik dolaşıma geçen parazit yumurtaları teorik olarak vücudun herhangi bir yerinde yerleşebilmesine rağmen batın duvarına yerleşim oldukça nadirdir. Bu yazıda batın duvarında saptanan bir ekinokok kisti olgusu sunulmaktadır.Article Çocuk Yaş Grubu Böbrek Parankim Hastalıklarında Ultrasonografi Kılavuzluğunda Yapılan Kesici İğne Biyopsilerinin Tanı Değeri(2001) Arslan, Şükrü; Arslan, Halil; Ünal, Özkan; Harman, MustafaAmaç: Bu çalışmada böbrek parankim hastalığı olan çocuklarda ultrasonografi kılavuzluğunda yapılan kesici iğne biyopsilerinin sonuçları ve yöntemin etkinliği araştırıldı. Metod: Araştırmaya biyopsi endjkasyonu konulmuş yaşları 3-15 yıl (ört 10.7 ± 1.2 > arasında değişen 23'ü erkek, 14'ü kız toplam 37 çocuk alındı. Sedasyon, uygun saha temizliği ve lokal anesteziden sonra Ultrasonografi kılavuzluğunda sağ böbrek alt pol parankiminden kesici iğne biyopsisi yapıl.dı. İşlem sonrası böbrek ve perirenal alan olası komplikasyonlar bakımından renkli Doppler Ultrasonografi ile incelendi. Elde edilen doku histopatolojik olarak değerlendirildi. Tüm olgularda ortalama iki girişim uygulandı. Biri dışında tüm olgularda histopatolojik tanı için yeterli materyal elde edildi. Bulgular: Hastaların tamamında mikroskopik hematuri, 8 olguda (% 21.62) makroskopik hematuri görüldü. Ciddi komplikasyon hiçbir hastada gözlenmedi. Sonuç: Çocuk yaş grubunda böbrek parankim hastalıklarında yapılan kesici iğne biyopsilerini ucuz, güvenilir, tanı değeri yüksek, ciddi komplikasyon oranı düşük olan ultrasonografi kılavuzluğunda yapılmasını önermekteyiz.specialization-in-medicine.listelement.badge Diagnostic Value of Dwi on Intracranial Hemorrhage.(2011) Şanlı, Davut; Ünal, ÖzkanAmaç: Çalışmamızda difüzyon ağırlıklı manyetik rezonans görüntüleme (DAMRG)'nin intraserebral, epidural, subdural ve subaraknoid kanamalı hastalarda hematomu belirlemede tanısal değerinin, DAMRG'de hematomların evrelerine göre görünümlerinin ve sinyal karekterlerinin evreleri ayırmadaki katkısının araştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 3-80 yaşları arasında 67 hasta alındı. İntrakranyal hematomlar; İntraserebral, subdural, epidural ve subaraknoid kanama olmak üzere 4 ayrı grupta incelendi. Konvansiyonel MR incelemede intraserebral hematom tespit edilen 35 hasta, (18 erkek, 17 kadın) subdural hematom tespit edilen 18 hasta, (10 erkek, 8 kadın) epidural hematom tespit edilen 2 hasta, (1 erkek, 1 kadın) subaraknoid kanama tespit edilen 12 hasta (5 erkek, 7 kadın) vaka grubunu oluşturdu. Genel durumu bozuk, MR çekimine durumu uygun olmayan (MR uyumsuz protez, kardiyak pace-maker taşıyan hastalar, gebeler), enfarkt zemininde gelişen hematomlar ve kanama yaşı tam bilinmeyen hastalar çalışma dışı bırakıldı. İntraserebral ve subdural hematomlar 5 evreye ayrıldı. Epidural hematomlar ise 3 evre üzerinden değerlendirildi.İncelemeler 1.5 Tesla (T) alan güçünde Siemens Magnetom Symphony (Siemens, Erlangen, Germany) cihazında faz dizilimli head koil ile rutin kranyal MR protokolünde yapıldı. Difüzyon ağırlıklı görüntüler aksiyel planda tek atımlı spin eko ?echo planar? görüntüleme sekansı ile elde edilmiş olup ?b? değeri 500 ve 1000sn/mm² olarak belirlenmiştir.İntrakranyal hematomların DAMRG'de saptanabilirliğini araştırmak amacıyla intraserebral, subdural ve epidural hematomlar için konvansiyonel MR sekansları (T1 ve T2), SAK için BT altın standart alındı.DAMRG'de hematomların sinyal karekterlerine bakarak evreler arasında fark olup olmadığını belirlemek amacıyla Kruskal-Wallis testi yapılmıştır.Bulgular: Konvansiyonel MR sekanslarında (T1 ve T2) tespit edilen intraserebral, subdural ve epidural hematomların tamamı DAMRG'de izlendi. BT'de SAK varlığı bilinen vakaların hiç birinde kanama DAMRG'de saptanmadı.İntraserebral hematomların hiperakut ve geç subakut evresinde hematomlar, DAG'de hiper, ADC haritasında hipointens izlenirken akut ve erken subakut evrede DAG'de ve ADC haritasında belirgin hipointens görünümdedir. Kronik evrede ise DAMRG'de görünümleri hematomun yaşına ve rezorbsiyon durumuna göre değişkenlik göstermektedir.Hiperakut-geç subakut evre intraserebral hematomlar diğer evrelerden, benzer şekilde kronik evre hiperakut-geç subakut evreden tamamen, akut ve erken subakut evreden büyük ölçüde ayrılabilmektedir. Hiperakut ile geç subakut, akut-erken subakut ve kısmen kronik evre hemotomlar birbirinden ayrılamamaktadır.Subdural hematomların hiperakut evredeki görünümleri bilinmemektedir. Subdural hematomlar akut ve erken subakut evrede DAG'de ve ADC haritasında belirgin hipointens görünümdedir. Geç subakut evrede DAG'de hiper, ADC haritasında hipointens izlenirken kronik evrede DAG'de hipo, ADC haritasında hiperintens sinyal karekterindedir.DAMRG'de akut ve erken subakut evre subdural hematomların sinyal intensiteleri benzerlik göstermektedir. Subdural hematomlarda akut-erken subakut evrenin geç subakut ve kronik evreden, geç subakut ve kronik evrelerin ise diğer evrelerden ayrılabildiği belirlenmiştir. Akut ile erken subakut evre hemotomların birbirinden ayrılamadığı gösterilmiştir. Her ne kadar hiperakut evre birtakım kısıtlayıcı nedenlerden dolayı çalışma dışı bırakılmışsa da bu evrenin DAMRG bulgularını bilmediğimizden diğer evrelerle benzerliği veya farklılığı açısından net bilgiler sunamamaktayız.DAMRG' de tespit edilen kronik evre subdural hematom haricindeki intrakranial hematomların tamamında DAG' daki sinyal intensiteleri T2AG' lerdeki sinyal intensiteleriyle benzerlik gösterirken ADC haritalarında hipointens izlendi.Epidural hematomların akut ve kronik evrelerine ait verilerimiz bulunmamakla birlikte subakut evrede hematom DAG'de hiper, ADC haritasında hipointens izlenmektedir.Sonuç: Konvansiyonel MR sekanslarında izlenen intraserebral, subdural ve epidural hematomların tamamı DAMRG'de tespit edilebilmektedir. DAMRG subaraknoid kanamayı göstermede etkin bir görüntüleme yöntemi değildir.Sonuç olarak DAMRG'de intraserebral ve subdural hemotomların görünümleri evrelere göre birbirinden farklılık gösterebildiği gibi bazı evreler arasında benzerlik de gösterebilmektedir. İntraserebral ve subdural hematomlarda DAMRG'nin kanama evrelerini belirlemede ön bilgi vereceğine, tek başına kesin sonuçlar veremeyeceğine ve lezyonların diğer konvansiyonel MR sekanslarıyla birlikte değerlendirilmesi gerektiğine inanmaktayız.Other Hemodinamik Yetmezliğe Bağlı Tek Taraflı Watershed İnfarktlar(1999) Arslan, Halil; Anlar, Ömer; Ünal, Özkan; Tombul, TemelWatershed infarktlar (WSİ) ön, orta ve arka serebral arterlerin sulama alanlarının sınır bölgelerinde görülen enfarktlardır. Tek taraflı watershed infaktlar, çoğunlukla önceden var olan ipsilateral vasküler hastalık zemininde sistemik hipotansiyon episodu sırasında oluşan fokal serebral hipoperfüzyona bağlı olarak gelişmektedir. Bu çalışmada ardışık olarak seçilen 156 iskemik strok hastasından bilgisayarlı tomografi görüntülerinde watershed infarkt saptanan 16 olgu dahil edildi (%10.6). Ön WSİ 4 olguda (%25), arka WSİ 5 olguda (%31) ve orta WSİ 7 olguda (%44) saptandı. Olguların 8'inde orta ve ciddi derecede karotis stenozu, 2'sinde karotis tıkanıklığı saptandı. Altı hasta hipotansiyona meyilli idi. Ortostatik hipotansiyon 4 olguda saptandı. WSİ'ların patogenezinden başlıca hemodinamik fenomen sorumlu tutulmaktadır. Hipotansiyona eğilimli, ciddi karotis stenozu olan, birlikte kalp hastalığı bulunan risk grubunda yeterli kan basıncı ve serebral perfüzyonun sağlanması hemodinamik yetmezlikten ve serebral iskemiden korunmak için önemlidir.Other Kompleks Parsiyel Nöbetlerle Başvuran Hipoparatiroidizme Bağlı Serebral Kalsifikasyon Olgusu(1999) Anlar, Ömer; Tombul, Temel; Ünal, ÖzkanSerebral kalsifikasyonlarinpatogenezin.de ce§itli faktorler rot oynamaktadir. Bilateral, simetrik kalsifikasyon-lar en sik idiopatik ailesel olarak veya kalsiyum ve parathormon metabolizmasindaki bozukluklarda gorulur. Bu makalede klinigimize davrant§ degigikligi, anlamsiz tekrarlayict konu§ma ve haraketler, otomatizmalarla §ekillenen kompleks parsiyel nobetlerle basvuran 16 ya§indaki erkek olgu sunuldu. Hastamn oykusunde iki yildan bu yana degisik arahklarla jeneralize tonik klonik nobetler de vardi. EEG'de her iki temporal ve oksipi-tal bolgelerde belirgin fokal yava§lama vavdi. Bilgisayarh beyin tomografisinde bazal ganglionlar, serebral ve serebellar hemisferlerde simetrik, yaygtn ve yogun kalsifikasyonlar goruldu. Serum kalsiyum ve parathormon dilzeyi du§uk, fosfor diizeyi yiiksekti. Olgu hipoparatiroidizm olarak degerlendirilerek D vttamini ve kalsiyum tedavisi ba§landi. Kompleks parsiyel nobetler icin 600 mg/gun karbamazepin verildi. Hastamn biryilhk taki-binde de ndbet tekran gozlenmedi.. Serebral kalsifikasyonlu hastalar gesitli norolojik tablolarla basvurabilmek-le birlikte, olgumuz kompleks parsiyel nobetle gelmesi nedeni He ilginc bulunarak sunuldu.Article Kosta Hidatik Kisti: Olgu Sunumu(2003) Kösem, Mustafa; Ünal, Özkan; Işık, Feridun; İbiloğlu, İbrahim; Polat, SabriyeKosfa hidatlk kisti çok nadir bir hastalıktır. Şimdiye kadar yalnızca 58 olgu bildirilmiştir. Hastalığın seyri genellikle yavaştır ve laboratuvar testleri sıklıkla negatiftir. Teşhis genellikle klinik, radyolojik ve laboratuvar verilerinin birlikte değerlendirilmesi ile konur. Kırsal alanda yaşama, hastalık için önemli bir risk faktörüdür. Tedavinin altın standardı tutulmuş kaburgaların veya göğüs duvarının radikal olarak çıkarılmasıdır. Nadir bir yerleşim yeri olarak, 23 yaşında bir erkek hastada, bir kosta hidatik kisti olgusu sunuyoruz.Article Moyamoya Hastalığında Arka Serebral Arter Tutulumu(2004) Sakarya, M. Emin; Ünal, Özkan; Etlik, Ömer; Harman, Mustafa-Other Portal Hipertansiyonda Portal ve Hepatik Venlerin Doppler Ultrasonografi Bulguları(2000) Harman, Mustafa; Ünal, Özkan; Tuncer, İlyas; Er, Remzi; Etlik, ÖmerPortal hipertansiyonlu hastalardaki portal ve hepatik ven Doppler US bulguları sağlıklı kişilerle karşılaştırılmıştır. Çalışmaya 45 siroz hastası ve 45 sağlıklı birey alınmıştır. Sağlıklı kişilerde ortalama portal ven çapı 9.5 mm, portal ven akım hızı 19.3 cm/ sn ve hepatik ven dalga formu bir hasta hariç trifazikti. Hasta grubunda portal ven çapı 14.1 mm, portal ven akım hızı 13.8 cm /sn idi. Hasta grubunda % 58 oranında patolojik hepatik ven akım trasesi izlendi. Portal ven akım hızının 15 cm /sn'nin altına, ven çapının 13 mm'nin üzerine çıkması, hepatik venin patolojik dalga formu göstermesi, portal hipertansiyon tanısında göz önünde bulundurulması gereken parametrelerdir.Article Serebellopontin Köşe Tümörlerinde Mrg Bulguları(2001) Etlik, Ömer; Ünal, ÖzkanAmaç: Serebellopontin köşe tümörleri genelde benign lezyonlar olup preoperatif doğru tanı manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile mümkündür. Bu lezyonlar ekstraaksiyel olup pons, serebellum ve petröz kemik arasında yerleşmektedirler. Preoperatif tanı konulması, akustik nörinom (AN) ve menenjiyom arasında ayırıcı tanı yapılabilmesi cerrahi yaklaşımın seçiminde, başarılı tümör rezeksiyonunda, fasial sinir ve işitmeyi koruyucu yaklaşımın seçiminde önemlidir. Bu çalışmada retrospektif olarak histopatolojik tanısı konulmuş serebellopontin köşe tümörü saptanan olgularda MRG bulgularımızı sunmayı amaçladık. Metod: Yaşları 21 ile 76 arasında değişen 20 hastada 21 köşe tümörünün MRG bulguları retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Bu olgulardan 7'si menenjiyom, 9'u akustik nörinom, 2'si epidermoid kist, 2'si hemangioblastom, 1'i serebellar astrositom olgusuydu. Akustik nörinom ve menenjiyomlar en sık gördüğümüz serebellopontin köşe tümörleri idi. Olgular tümör boyutu, konturu, sinyal intensitesi, kontrast tutulumu ve çevre organ bası bulgularına göre değerlendirilmiştir. Sonuç: Serebellopontin köşe tümörlerinde ve özellikle akustik nörinom ile menenjiyom arasında ayırıcı tanı yapılması cerrahi tedavi, başarılı tümör eksizyonu ve koruyucu cerrahi açısından önemlidir. MRG diğer modalitelere oranla serebellopontin köşe ve internal akustik kanal içeriğini görüntülemede ve lezyonun karekterini tayinde en değerli inceleme yöntemidirspecialization-in-medicine.listelement.badge Spectral Doppler Sonography Findins in Patients With Cerebral Venous Sinus Trombosis(2011) Özen, Özkan; Ünal, ÖzkanBu çalışmanın amacı Manyetik rezonans venografi' de (MRV) sinüs ventrombozu (SVT) tesbit edilen hastalarda her iki internal jugular venin (İJV) akımvolümlerini doppler ultrasonografi (Doppler US) incelemesi ile hesaplayarak MRVbulguları ile akım volümlerini karşılaştırmkatır.Article Spinal Mr Görüntülemede Restoretse Sekansının Tanıya Olan Katkısı(2009) Bora, Aydın; Ünal, Özkan; Kırmacı, Kemal; Avcu, SerhatBu çalışmada T2-ağırlıklı spinal MR görüntülemede restore Turbo Spin-Eko (TSE) sekansının tanıya olan katkısının belirlenmesi amaçlandı. Farklı ön tanılarla spinal MRG incelemesi yapılan150 hastaya sagital planda T2-ağırlıklı TSE ve restore TSE sekansları uygulandı. 1.5 Tesla cihazda inceleme parametreleri TSE ve restore TSE sekans için eşit tutuldu. Her iki sekans BOS’unparlaklığı, vertebral kemik yapılar, intervertebral diskler, cilt altı yağlı doku ve spinal kord görüntüleri açısından karşılaştırıldı. Tüm incelemelerde T2-ağırlıklı restore TSE sekansı BOS’un dahaparlak gösterilmesini ve çevre yapılardan daha iyi ayırt edilmesini sağlamıştır. Anterior subaraknoid mesafedeki daralmalar, spinal korda disk basısı, tümörlerin kistik komponentleri ve kistik lezyonlar restore TSE sekansı ile daha iyi vizüalize edilmiştir. Vertebral kemik yapılar, intervertebraldiskler, ciltaltı yağlı doku ve spinal kord için her iki sekans arasında sinyal farklılığı saptanmamıştır. Hastaların değerlendirilmesinde tanısal açıdan restore TSE sekansının dezavantajı görülmemiştir.T2-A restore TSE sekansı BOS’u daha parlak göstermektedir. Özellikle servikal disk patolojilerinde tanıya daha fazla katkı sağlamaktadır. Ayrıca, servikal bölgede BOS akım artefaktlarıdaha az izlenmiş, kistik lezyonlarda ve kistik komponentleri olan tümör olgularında üstün bulunmuştur. Spinal incelemelerde görüntü kalitesine sağlayacağı katkı nedeniyle restore TSE sekansının kullanılmasını önermekteyiz.specialization-in-medicine.listelement.badge The Efficiency of 1 Molar Contrast Agent on Evaluation of Breast Lesions With Mri(2010) Toprak, Nurşen; Ünal, ÖzkanGelişmiş ülkelerde meme kanseri kadınlarda görülen en sık kanser tipi olup mortalitesi akciğer kanserinden sonra 2. sıradadır. Saptanan tümöre ait bazı morfolojik bulgular (sayı, yerleşim, iki taraflı lezyon) tedavi şeklinin belirlenmesinde önemlidir. Bu çalışmada meme MRG'de 1 mol/ml gadobutrol içeren kontrast madde kullanarak lezyonların morfolojilerini, sinyal özelliklerini ve kontrastlanma dinamiklerini inceleyerek lezyonların malign, benign ayrımındaki kontrast madde etkinliğini araştırmayı amaçladık.Çalışmaya yaşları 23-77 arasında (ortalama: 43,77 ± 2.16) 37 bayan hasta dahil edildi. Hastaların toplam 76 lezyonu vardı. Meme MRG'de, yağ baskılı TSE-T2-aksiyel görüntüler ve 0.2 ml/kg gadobutrol (Gadovist) İ.V olarak enjekte edilerek kontrastlı dinamik Flash 3D T1A görüntüler alındı. Dinamik kesitler birbirinden çıkarılarak substraksiyon görüntüler elde edildi. Kontrastlanan lezyonların tümü morfolojik analiz ve kontrast-zaman eğrilerine göre değerlendirildi. Morfolojik analizde lezyonların CNR değerleri, kontrast tutuş şekilleri (halkasal, heterojen, homojen), lezyon çevresindeki vaskülarite artımı incelenirken, lezyonların kontrast zaman eğrileri Tip I, Tip II, Tip III olarak sınıflandırıldı. Lezyonların malign-benign oluşuna histopatolojiye ve takip görüntülemelere göre karar verildi.Histopatolojik olarak 56 lezyon benign, 20 lezyon malign olarak saptandı. Kontrastlanma eğrisinde malign lezyonlarda %5 Tip I, %50 Tip II, %45 Tip III, benign lezyonlarda % 56 Tip I, % 34 Tip II, % 10 Tip III eğri paterni izlendi. Malign olgularda en fazla heterojen kontrastlanma ve periferal kontrastlanma, benign olgularda en fazla homojen kontrastlanma saptandı. CNR oranları malign lezyonlarda % 450, benign lezyonlarda % 60 olup malign lezyonlarda fazla iken vaskülarite artımı da malign lezyon olan taraf memede daha fazla olarak bulundu. Çalışmamızda MRG'nin malign, benign lezyon ayrımında sensitivitesi % 95, spesifisitesi % 55.4 ve tanısal dogruluk oranı % 78 olarak bulundu.Gadovist yüksek doz gadolinyum içeriği ile meme MRG'de güvenle kullanılabilecek bir MRG kontrast maddesidir. Tip II/III eğri, halkasal/heterojen kontrastlanma, CNR'nin belirgin artması, perilezyonel vaskülarite artışı maligniteyi, Tip I eğri, homojen kontrastlanma, CNR'nin fazla artmaması, perilezyonel vaskülarite artımının olmaması benigniteyi gösteren önemli bulgulardır. Gadovist CNR'yi belirgin arttırarak ve perilezyonel vaskülarite artımını göstererek malign lezyonların tespit edilmesini kolaylaştırır.specialization-in-medicine.listelement.badge To Study the Diagnostic Value of Diffusion-Weighted Mri in Soft Tissue Abscesses.(2008) Koparan, İbrahim Halil; Ünal, ÖzkanAMAÇ: Difüzyon MR görüntülemenin yumuşak dokulardaki apselere tanısal katkısını araştırmak.GEREÇ ve YÖNTEM: Klinik ve radyolojik incelemeler neticesinde yumuşak doku apsesinden veya kistik lezyonundan şüphelenilen 50 olgu çalışma kapsamına alındı. Lezyonların lokalizasyona göre dağılımı; 1 periorbital, 3 meme, 14 batın içi, 32 kas içi lezyonu (21 baş-boyun, 2 gluteal, 2 psoas, 2 inguinal, 1 paravertebral, 1 trapezius, 1 perianal, 1 uyluk, 1 brakial) idi.Diğer radyolojik incelemeler sonrasında DAMRG incelemesi yapıldı. Lezyonların sinyal intensite değişiklikleri kalitatif olarak b-1000 değerli difüzyon ağırlıklı `trace' imajlar ve ADC görüntülerindeki sinyal intensitelerine göre belirlendi. 1.5 T MR cihazında inceleme bölgelerine göre farklı koiller kullanıldı. Tüm hastalara DAMRG sonrasında aspirasyon uygulandı.BULGULAR: 50 olgunun 38' inde difüzyon ağırlıklı `trace' imajlarda hiperintens görünüm elde edildi (22 kas içi, 12 batın içi , 3 meme ve 1 periorbital doku idi). Bu olguların 2 tanesinde yanlış pozitif sonuç elde edildi (1 enfekte malign melanom metastazı, 1 enfekte meme ca). 36 olguda ise doğru pozitif sonuç elde edildi.50 olgunun 11'inde ise difüzyon ağırlıklı `trace' imajlarda hipointens görünüm izlendi. Bu lezyonlardan 3 tanesinde yanlış negatif (psoas apsesi, frontal kemik komşuluğunda cilt altı apse, sol mylohyoid kası komşuluğunda apse) elde edildi. 8 tanesinde ise doğru negatif sonuç izlendi. Kontrastlı konvansiyonel MRG' lerde izlenen 1 apse DAMRG' lerde izlenmedi. Bu olgu da yanlış negatif olarak değerlendirildi.SONUÇ: Difüzyon ağırlıklı `trace' imajlarda hiperintens izlenen 38 vakanın 36'sında aspirasyon sonuçları apse tanımızı desteklediği halde, 2 hastada tanımızı desteklemedi. Difüzyon ağırlıklı `trace' imajlarda hipointens izlenen, 11 lezyonun 8 tanesinde aspirasyon sonuçları tanımızı desteklediği halde 3 lezyonun aspirasyon sonuçları tanımızı desteklemedi. Yapılan istatistik analizlerine göre Chi-Square değeri=20.379; p<0.01 ve sensitivite değeri %92, spesifisite değeri %80 olarak elde edilmiştir. Bu bulgularla yumuşak doku apselerinde difüzyon MRG' nin yüksek tanı değeri taşıdığı, kist-apse ayrımında kısa süre içerisinde kullanılabilecek önemli bir görüntüleme yöntemi olduğu düşünüldü.