Browsing by Author "Üstün, Ramazan"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
Doctoral Thesis Investigation of the Cellular Mechanisms of Actions of Digoxin and Monensin(2002) Üstün, Ramazan; Meral, İsmailDigoksin ile Monensinin Hücresel Mekanizmasının Araştırılması, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, Van, 2002. Bu çalışma kobay papillar kasları kullanılarak monensin ve digoksin' in muhtemel etki mekanizmasını tespit etmek amacıyla düzenlendi. Çalışmada 60 kobaydan elde edilen toplam 120 adet papillar kas kullanıldı. Kontrol (%0.1 etanol), monensin (10 umol/L) ve digoksin (3 umol/L) grupları normal, Na+ içermeyen, Ca+2 içermeyen ve tapsigargin ilave edilmiş Krebs solüsyonlarında karşılaştırıldı. Karşılaştırmalar sonucunda monensin ve digoksin'in her ikisinin de normal ve Ca+2 içermeyen Krebs solüsyonunda pozitif inotropik etki meydana getirdiği gözlendi. Monensin Tapsigargin uygulanan papillar kaslarda pozitif inotropik etki meydana getirmesine karşın, digoksin bu tür kaslarda herhangi bir etki göstermedi. Na+ içermeyen Krebs solüsyonundaki papillar kaslardan ise iyon dengesizliğine bağlı olarak gelişen erken kuvvetli kontraktürden dolayı sonuç alınamadı. Bu bulgular ışığı altında monensin'in pozitif inotropik etkisinin hem ekstrasellüler ve hem de SR'den salınan Ca+2'a bağlı olarak oluştuğu, digoksin'in ise SR'den salman Ca+2'a bağlı olarak oluştuğu sonucuna varıldı. Anahtar Sözcükler: Monensin, digoksin, kobay, papillar kasMaster Thesis Investigation of the Effect of Lactobacillus Reuteri and Xylooligosaccharide (synbiotic) in the High-Fat Diet-Induced Obesity Rat Model.(2025) Arslan, Sema Nur; Üstün, RamazanBağırsak mikrobiyotasının düzenlenmesi, son yıllarda obezite tedavisinde önemli bir hedef olarak öne çıkmaktadır. Probiyotikler ve prebiyotikler, bağırsak mikrobiyotasının dengelenmesinde etkili bileşenlerdir. Probiyotikler, bağırsakta faydalı bakterilerin çoğalmasını teşvik ederken, prebiyotikler bu bakterilerin besin kaynağı olarak görev yaparak mikrobiyotanın olumlu yönde şekillenmesine katkıda bulunmaktadır. Sinbiyotikler ise, probiyotik ve prebiyotik bileşenlerin kombinasyonu olup, bağırsak mikrobiyotasının düzenlenmesinde daha güçlü etkilere sahip olabileceği düşünülmektedir. Lactobacillus reuteri, bağırsak mikrobiyotasının korunmasında ve inflamatuar süreçlerin baskılanmasında önemli etkiler gösterebilen bir probiyotik türüdür. Ksilooligosakkarit ise prebiyotik bir bileşen olarak, bağırsak mikrobiyotasındaki yararlı bakterilerin gelişimini destekleyerek mikrobiyal ekosistemin sağlıklı kalmasına yardımcı olmaktadır. Bu çalışmanın amacı, yüksek yağlı diyetle indüklenmiş obezite sıçan modelinde Lactobacillus reuteri ve ksilooligosakkarit kombinasyonunun (sinbiyotik) inflamatuar, metabolik ve nörotrofik etkilerini incelemekti. Araştırma, 8 haftalık Wistar albino sıçanlar üzerinde gerçekleştirildi. Kontrol, Obez, Sinbiyotik, Obez+Sinbiyotik grupları oluşturuldu. Çalışma 8 hafta sürdürüldü. Kontrol grubundaki sıçanlar standart sıçan yemi ile, Obez ve Obez+Sinbiyotik grupları yüksek yağlı diyet ile beslendi. Sinbiyotik ve Obez+Sinbiyotik gruplarına prolaktif amaçlı oral Lactobacillus reuteri ve ksilooligosakkarit kombinasyonu uygulandı. Deney sonunda serum, karaciğer ve beyin dokularında inflamasyon belirteçleri, metabolik parametreler ve nörotrofik faktörler incelendi. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında Obez grubunda, en yüksek canlı ağırlık artışı gerçekleşti. Serumda TNF-α, insülin, NGF arttı, serumda ve beyinde BDNF azaldı. Karaciğerde NT-4 arttı. Obez+Sinbiyotik grubunda, obez gruba göre canlı ağırlık artışı azaldı. Karaciğerde NGF ve NT-3, serumda NT-4' azaldı. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında Sinbiyotik grubunun serumunda insülin arttı, HDL, NT-3 ve NT-4 ise azaldı. Bulgularımız, yüksek yağlı diyetle beslenmenin canlı ağırlık artışını hızlandırdığını ve obeziteye yol açtığını, inflamasyonu tetiklediğini, tip 2 diyabet riskini artırdığını, koknitif ve entelektüel kapasiteyi azalttığını gösterdi. Yüksek yağlı diyetle beslenenlere, Lactobacillus reuteri ve ksilooligosakkarit kombinasyonun verilmesi ise, canlı ağırlık artışını yavaşlatarak hem obezite gelişimini baskıladı hem koknitif kapasitede artış eğilimi ortaya koydu.Master Thesis Investigation of the Regenerative Effect of Lion's Mane (hericium Erinaceus) Mushroom in Experimental Peripheral Neuropathy(2018) Aden, Mustafa; Üstün, RamazanAden M, Deneysel periferik nöropatide aslan yelesi mantarının (Hericium erinaceus) rejeneratif etkisinin araştırılması, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Van, 2018. Kemoterapi kaynaklı periferik nöropati (CIPN), kanser hastalarında önemli, doz sınırlayıcı bir yan etkidir. Cis-diklorodiamin (II) platin (CDDP, sisplatin) platin bazlı kemoterapötik ajandır. Dünya Sağlık Örgütü'nün Temel İlaçlar Listesi'nde listelenen sisplatin, baş, boyun, küçük hücreli akciğer kanseri, testis, ovaryum, beyin ve mesane kanserleri gibi çeşitli katı tümörlerin tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Nörotoksisite sisplatin'in en yaygın ve doz sınırlayıcı yan etkisidir. Sisplatin tedavisi alan kanser hastalarının % 30'unda ciddi akut ve kronik periferik nöropatiler görülmektedir. Bu bağlamda kemoterapiyle kanser hastalarını hayata bağlarken periferik nöropati komplikasyonuna karşı önlem almak, hastaların yaşam kalitelerini yükseltmek büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle, yeni, etkili ve güvenli nöroprotektif ajanların keşfine yönelik araştırılmalar son yıllarda yaygınlaştı.Yenilebilir ve tıbbi bir mantar olan Aslan Yelesi Mantarı (AYM) (Hericium erinaceus) Asya ülkelerinde binlerce yıldır yaygın olarak tüketilmektedir. AYM'nin antikarsinojenik etkisinin olduğu, sinir ve beyin sağlığı ile ilgili terapötik aktivitelere sahip olduğu bildirilmiştir Bu çalışmada sisplatine duyarlı BALB/c ırkı farelerde periferik nöropati modeli oluşturuldu. AYM'nin sıcak su ekstraktı hazırlandı, intraperitoneal yolla hayvanlara uygulandı. Periferik sinirler üzerindeki etkiler canlı ağırlık testi, elektromyografik inceleme ve immunohistokimyasal tekniklerle araştırıldı. Bulgular periferik nöropati modelinin oluşturulduğunu doğruladı. Morfolojik ve fonksiyonel bulgular AYM'nin periferik nöropatili hayvanlarda periferik sinir rejenerasyonu başlattığını gösterdi. Ancak AYM tedavi grubunun sisplatin grubundan olan farkı istatistiksel olarak anlamlı değildi. AYM'nin rejeneratif kapasitesinin aydınlatılmasına yönelik uzun süreli ve daha ileri çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.Master Thesis Investigation of the Therapeutic Effect of Electro-Acupuncture and Physical Exercise in Mice With Sciatic Nerve Crush Damage(2024) İlhan, Şeyda Takva; Üstün, RamazanPeriferik sinir hasarının görülme sıklığı yüksektir. Etkilenen uzuvda duyu ve motor fonksiyonların kısmen veya tamamen kaybı, fiziksel sakatlık ve nöropatik ağrı gelişebilir. Bu durum, yaşam kalitesini etkileyebilir, iş kaybına ve ekonomik sorunlara ve psikolojik travmalara yol açabilir. Normal koşullarda, yaralanan periferik sinirler, hedef organlarını yenileme ve yeniden sinirlendirme kapasitesine sahiptir. Ancak, modern teşhis prosedürlerine, farmakolojik, elektriksel, hücre bazlı, lazer tedavileri dahil olmak üzere çeşitli cerrahi olmayan yaklaşımlar ve gelişmiş mikrocerrahi tekniklere rağmen periferik sinir onarımı sonrası fonksiyonel iyileşme genellikle tatmin edici seviyede değildir. Bu çalışma, ezilme hasarı oluşturulan siyatik sinir fare modelinde fiziksel egzersiz ile elektroakupunktur uygulamalarının, rejenerasyonu ve fonksiyonel iyileşmeyi desteklemedeki rollerini karşılaştırmak için tasarlanmıştır. Bu çalışma için 50 fare; Kontrol, Ezilme Hasarı, Ezilme Hasarı+Egzersiz, Ezilme Hasarı+Elektroakupunktur ve Ezilme Hasarı+Egzersiz+Elektroakupunktur (kombine tedavi) olmak üzere beş gruba randomize (n=10) atandı. Kontrol grubu dışındaki farelerin sol uyluk bölgesinde siyatik sinir ezilme hasarı oluşturuldu. Hasar sonrası rejenerasyon ve fonksiyonel iyileşmeyi tetiklemek için; hayvanlara haftada 5 gün 6 hafta 10 m/dk hızla 30 dakika koşu bandında aerobik egzersiz yaptırıldı. Haftada 3 gün, 13 seans hasarlı arka bacaktaki GB30 ve GB34 akupunktur noktalarına elektroakupunktur uygulandı. Fonksiyonel duyusal iyileşme, termal hiperaljezi ve tail flick testleri ile değerlendirildi. Fonksiyonel motor iyileşme, siyatik fonksiyon indeksi (SFI) ve elektromiyografi testleri ile değerlendirildi. Yapısal olarak siyatik sinir ve kas dokusundaki dejeneratif ve rejeneratif değişiklikler immünofloresan görüntüleme yöntemi ve ImageJ yazılımı ile değerlendirildi. Tüm tedavi gruplarında anlamlı seviyede duyusal ve motor fonksiyon iyileşmesi, yapısal olarak nörofilamentte (akson iskeleti) ve asetilkolin reseptörlerinde daha iyi ekspresyon ve rejenerasyon görüldü. Fiziksel egzersiz ve elektroakupunkturun birlikte uygulandığı kombine tedavi en erken ve en etkin tedavi sağlamasıyla tedavi başarısını daha da artırdı. Terapötik etkinliğin moleküler mekanizmalarının aydınlatılabilmesi için daha ileri preklinik ve klinik çalışmaların yapılması önerilir.Article Lazer Mikrodiseksiyon Tekniği İle Yaralanan Periferikduyusal Nöronlar Üzerinde Nörotrofin-3 Venörotrofin-4/5’in Rejeneratif Etkilerinindeğerlendirilmesi(2019) Oğuz, Elif Kaval; Üstün, RamazanAmaç Nörotrofin ailesinin önemli üyelerinden Nörotrofin-3 (NT3) ve Nörotrofin-4/5’in (NT4/5), mikroskop kontrollü lazer mikrodiseksiyon tekniğiyle, akson kesisi (aksotomi) oluşturulmuş dorsal kök gangliyon (DRG) nöronlarının hayatta kalma yeteneğini etkileyip etkilemediğini araştırmak. ( Sakarya Tıp Dergisi 2019, 9(1):84-91 )Gereç ve YöntemBalb/C ırkı yetişkin farelerden anestezi altında ve aseptik koşullarda DRG çıkartıldı, DRG’lerden de nöron kültürü hazırlandı. Hücre ekiminden 48 saat sonra kültürler, NT3 (50 ng/ml), NT4/5 (50 ng/ml) ve NT3+NT4/5 kombinasyonu ile muamele edildi. Nöritler gövdeden 200 µm uzaklıkta lazer ışını ile aksotomi edildi. Nöronların ölücanlı ayrımı için propidyum iyodür (PI) alım testi uygulandı. Nöronlar zaman aralıklı floresan mikroskobik görüntüleme sistemi ile görüntülendi.Bulgular PI, ölü hücrelerin çekirdeğini floresan mikroskobu altında parlak kırmızı gösterdi. Tüm deney grupları, kontrol grubuna göre 24.ve 48. saatlerde hasarlı nöronların hayatta kalma oranlarında önemli artış gerçekleştirdi (p<0,001). En fazla hayatta kalma oranı NT3+NT4 grubunda, sonra sırasıyla NT3, NT4 ve kontrol gruplarında görüldü (p<0,001). Hayatta kalma oranları 48. saatte 24. saate göre azalma gösterse de bu azalma istatistiksel olarak önemsizdi.Sonuç NT3+NT4/5 kombinasyonu, NT3 (50 ng/ml) ve NT4/5 (50 ng/ml), in vitro aksotomi hasarı modelinde yaralı DRG nöronlarının hayatta kalma oranlarını artırmaktadır. Sunulan veriler, nörotrofik faktörlerin periferik sinirlerin mekanik yaralanmalarında terapötik potansiyele sahip olduğunu göstermektedir.