Browsing by Author "İliklerden, Ümit Haluk"
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Article Akalazya Cerrahisi Derlemesi ile Akalazya Cerrahi Deneyimlerimiz(2020) İliklerden, Ümit Haluk; Kalaycı, TolgaAmaç: Akalazya, Alt Özofagus Sfinkterinin bozukluğu ve disfonksiyonu anlamına gelir. Akalazya tedavisi iki tiptir: cerrahi olmayan tedaviler ve cerrahi tedaviler. Heller miyotomi, akalazyanın en iyi cerrahi tedavi yöntemidir. Çalışmamızda, akalazya cerrahisi deneyimlerimizi ve hastaların ameliyat sonrası takip durumlarını literatüre katkıda bulunmak için sunmak istiyoruz. Yöntemler: Üniversitemizin etik kurulundan izin aldıktan sonra, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Servisi’nde 2011-2019 yılları arasında akalazya nedeniyle opere edilen hastaların verilerini retrospektif olarak topladık. Hastaların yaş ve cinsiyet durumu, tanı süreci, distal özofagusta ek özofagus hastalığının varlığı, cerrahi tipi, myotomi uzunluğu, özofagus mukozal onarım varlığı, hastanede kalış süresi ve postoperatif takip durumu değerlendirildi. Bulgular: Çalışmamızda akalazya ameliyatı geçiren 11 hasta vardı. Hastaların ortalama yaşı 31.6 (19-50) idi. Tüm olguların %63,63'ü (n = 7) kadın, %36,37'si (n = 4) erkekti. Bir olgu dışında (hiatal herni birlikteliği olan olgu) olgulara laparotomik cerrahi uygulandı. Ortalama miyotomi uzunluğu 9.09 (8-15) cm olarak hesaplandı. Ortalama hastanede kalış süresi 5.18 (3-7) gündü. Ameliyat geçiren hastalardan sadece birinde ilk ay kontrolünde yutma güçlüğü görüldü. Fakat aynı hastanın üçüncü ay kontrolünde yutma güçlüğü olmadığı görülmüştür. Tartışma: Çalışmamızda hem postoperatif komplikasyon durumumuzu hem de hastaların 1. ve 3. ay kontrollerini göz önünde bulundurarak; akalazya cerrahisinin kliniğimizde başarıyla uygulandığını gördük. Önemli bir eksiklik, kliniğimizde henüz laparoskopik cerrahinin istenilen düzeyde yapılmamasıdır.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge The Effect of Prp (platelet Reach Plasma) and Tnf-Α (tumor Necrosis Factor Α) on Radiotherapy-Associated Fibrosis Applied After Breast Conserving Surgery in Rats(2022) Binici, Serhat; İliklerden, Ümit HalukMalign meme hastalıklarında meme koruyucu cerrahi sonrası küratif tedavi amacıyla yapılan radyoterapi uygulaması günümüzde standart tedavi haline gelmiştir. Radyoterapinin (RT) sağkalımı uzattığı ispat edilmekle beraber uygulanan alanda ciddi fibrozis ve yara kontraktürü oluşturmaktadır. Özellikle meme cerrahisi sonrası rekonstrüksiyon planlanan hastalarda elastikiyetin zayıflaması nedeniyle rekonstrüksiyon zorlaşmaktadır. Bu çalışmamızda ratlarda meme cerrahisi sonrası uygulanan RT ile ilişkli fibrozis yoğunluğu üzerine lokal PRP (platelet rich plasma) ve sistemik TNF-α (tümor nekroz faktör-alfa) inhibitörü olan infliximab'ın yara iyileşmesine etkisini araştırmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda ortalama vücut ağırlıkları 250- 290 gr olan daha önce herhangi bir çalışmada kullanılmamış, hiçbir ilaca maruz kalmamış 48 adet dişi, 3 aylık Wistar Albino rat kullanıldı. Tüm gruplar; etkin meme dokusu volümü sağlanabilmesi amacıyla emzirmeden henüz kesilmiş, kendi içerisinde çiftleştirilmiş ve en az 3 nesil yavru elde edilmiş yavru dişi ratlardan oluşturuldu. PRP hazırlamak için yine bu 3. nesle akraba ihtiyaç kadar rat sayısı kullanıldı. Ratlar, sham grubu ile birlikte cerrahi ve diğer işlemlerden oluşan 6 gruba (n:8) kuyrukları işaretlenerek gruplandırıldı. Gruplandırma; Grup: 1: Kontrol, Grup, 2: Sadece Cerrahi, Grup 3: Cerrahi + RT uygulaması, Grup 4: Cerrahi+lokal PRP+RT uygulaması, Grup 5: Cerrahi+ sistemik TNF-α inhibitörü +RT uygulaması, Grup 6: Cerrahi+lokal PRP+ sistemik TNF-α inhibitörü+RT uygulaması şeklinde oluşturuldu. Ratlara segmental mastektomi uygulandıktan 7 gün sonra tek doz tüm vücut 6,75 Gy iyonize radyasyon uygulandı. Radyoterapi uygulaması yapıldıktan sonra ratlar sakrifiye edilerek işlem yapılan meme total eksize edilerek histopatolojik inceleme için patolojiye verildi. Histopatolojik inceleme için hazırlanan preparatlar hematoksilen-eozin (HE) ile boyandı ve fibrozisteki kollajen birikimini göstermek amacıyla Masson Trikrom (MT) ile histokimyasal boyama yapıldı. Gruplar ödem, hiperemi, fibrozis ve inflamasyon parametrelerine göre karşılaştırıldı. Yara iyileşmesi histopatolojik bulgulara göre; 'yok (- ), hafif (+), orta (++) ve yaygın (+++)' olarak skorlanarak istatistiksel çalışmaları yapıldı. Bulgular: Cerrahi sonrası tüm gruplarda ödem tespit edildi. Segmental mastektominin (SM), ödem şiddetini etkilediği görüldü (p<0,001). Grup 5 ve 6'daki XIV prosedürlerin ödem şiddetini azalttığı belirlendi. Grup 4'deki yöntemin ise ödem şiddetini artırdığı izlendi. Cerrahi sonrası tüm gruplarda hiperemi tespit edildi. SM'nin, hiperemi şiddetini etkilediği görüldü (p = 0,009). Grup 5 ve 6'daki prosedürlerin hiperemi miktarını azalttığı belirlendi. Grup 3'deki prosedürün ratların %75'inde orta veya şiddetli hiperemiye neden olduğu belirlendi. Cerrahi sonrası tüm gruplarda fibrozis tespit edildi. SM'nin, fibrozis şiddetini etkilediği görüldü (p <0,001). Grup 5 ve 6'daki prosedürlerin belirgin biçimde fibrozis miktarını azalttığı belirlendi. Grup 2-4'deki prosedürün ratların %87,5'inde orta veya şiddetli fibrozis'e neden olduğu belirlendi. Cerrahi sonrası tüm gruplarda inflamasyon tespit edildi. SM'nin, inflamasyon şiddetini etkilediği görüldü (p <0,001). Tüm gruplarda inflamasyon seviyesinin ılımlı olduğu belirlendi. Sonuç: Çalışmamızda intraoperatif sistemik infliksimab ve lokal PRP uygulanmasının PMRT (Postmastectomy radiation therapy) sonrası fibrozisi, inflamasyonu, ödemi, hiperemiyi anlamlı olarak azalttığı görülmüş olup geç rekonstüriksiyon planlanan hastalarda onkoplastik cerrahinin istenmeyen tüm sonuçlarında azalma yaratacağı düşünülmektedir. Sonuç olarak bu hayvan modeli özgün olmakla beraber gelecekte yapılacak klinik çalışmalar için bu yönüyle yol gösterici olacaktır.specialization-in-medicine.listelement.badge Evaluation of Complications After Esophagus and Gastric Surgery According To the Comprehensive Complication Index and Calvein-Dindo Scales and Examination of the Effect of These Scales on Mortality Prediction in Gastric and Esophagus Surgery(2025) Güneş, Serhat; İliklerden, Ümit Haluk; Bartın, Mehmet KadirYemek borusu ve mide kanseri cerrahileri, majör cerrahi komplikasyon riski ile ilişkilidir. Clavien – Dindo Classification (CDC) ölçeği ve birden fazla parametreyi esas alan sonradan tanımlanan Comprehensive Complication Index (CCI) ölçeği ameliyat sonrası komplikasyonların değerlendirilmesinde kullanılan yöntemlerdir. Bu prospektif yüksek volümlü tek merkezdeki çalışmanın amacı, mide kanseri ve yemek borusu kanseri ameliyatları geçiren hastalarda postoperatif sonuçları ölçmede CCI ve CDC ölçeklerinin etkinliğini değerlendirmek ve karşılaştırmaktır. Hastalar ve Yöntemler: Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında 2022 ile 2024 yılları arasında özofagus ve mide kanseri ameliyatı geçiren hastalar çalışmaya dahil edildi. Multidisipliner bir kurulda değerlendirilen ve TNM evrelemesi sonrası cerrahi yapılan hastaların demografik verileri (yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi, ek hastalık bilgileri) ve ameliyat tarihleri, ameliyat tipleri, ameliyat süreleri, hastanede kalış süreleri ve komplikasyonlar kayıt altına alındı. Ameliyat sonrası 0. Günden başlayarak taburculuk sonrası ilk 1 ay içinde poliklinik kontrollerinde saptanan komplikasyonları hem cerrahi yönteme hem de sonuçlara kör olan bağımsız bir klinisyen tarafından kayıt altın alındı. İstatistiksel analiz χ² chi-square testi ve Kruskal-Wallis testi kullanılarak yapıldı. Normal dağılım Kolmogorov–Smirnov testi kullanılarak hesaplandı. Gruplar nonparametrik Mann–Whitney U testi kullanılarak karşılaştırıldı. Kaydedilen komplikasyonlar CCI'e göre komplikasyon tanımları yapıldı ve her komplikasyon skoru CCI ve CDC indeksleri kullanılarak değerlendirilip kayıt altına alındı. İstatistiksel analiz IBM SPSS Statistics V22.0'da yapıldı. p\0.05 iki taraflı istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Bulgular: Çalışmaya 139' u erkek, 103 'ü kadın olmak üzere toplamda 242 hasta dahil edilmiştir. Çalışmaya dahil olunan hastaların ortalama yaşı 64,0±9,7 şeklinde hesaplandı. Tümör, lokalizasyon olarak 95'i özofagusta, 98'i mide kardiyada, 47'si distal gastrikte, 2'si ise gist TM lokalize idi. Operasyon olarak hastalara distal subtotal gastrektomi, özofajektomi, total gastrektomi ya da wedge rezeksiyon yapıldı. Hastalarımızın 174'ünde herhangi bir komplikasyon yaşanmazken; 39 hastamızda 1 adet, 14 hastamızda 2 adet, 11 hastamızda 11 adet, 3 hastamızda 4 adet, 1 hastamızda ise 7 adet komplikasyon olmak üzere toplamda 68 hastamızda komplikasyon gözlemlendi. 15 hastamız ex oldu. En çok gözlenen komplikasyonlar kardiyopulmoner sistem ile ilişkili idi. Komplikasyon gelişen hastaların en yüksek Clavien Dindo Classification oranları %17,6 (n=12) Grade I, %32,4 (n=22) Grade II, %25 (n=17) Grade IIIa, %1,5 (n=1) Grade IIIb, %2,9 (n=2) Grade IVa, %20,6 (n=14) Grade V'di. Komplikasyon 2 gelişen hastaların CCI ortalaması 41,1±33,6 minumum 9, maksimum 100, ortanca 26,2'ydi. CCI düzeyleri hastaların %17,6 (n=12) 0-10, %39,7 (n=27) 20-29, %8,8 (n=6) 30-39, %7,4 (n=5) 40 49, %4,4 (n=3) 50-60 aralığında, %22,1 (n=15) 100'dü. Komplikasyon saptanan hastaların en yüksek Clavien–Dindo Classification Grade'i ile CCI düzeyi arasında mükemmel düzeyde pozitif yönde istatistiksel olarak anlamlı ilişki saptandı (p˂0,001). Tümör lokalizayonlarında komplikasyon oranlarında istatistiksel olarak anlamlı fark saptandı (p=0,022). Özofagus ve kardiya lokalizasyonlarında komlikasyon oranı yüksek, dıstal gastrik olanlarda düşüktü. Tümör lokalizayonlarında exitus oranlarında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p=0,325). Tümör lokalizayonlarında en yüksek Clavien–Dindo Classification oranlarında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p=0,323). Exitus olan hastaların 1'i (%6,7) Grade IIIa 14'ü Grade V'di. Exitus olan hastaların Grade V oranı yaşayanlara göre istatistiksel olarak anlamlı yüksekti. Tümör lokalizayonlarında CCI düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (p=0,555). Exitus olan hastaların hepsinin CCI düzeyi 100 dü. Exitus olan hastaların CCI düzeyi yaşayan hastalara göre istatistiksel olarak anlamlı yüksekti (p˂0,001). Sonuç: Mide ve özofagus kanseri hem dünyada hem de ülkemizde önemli bir sağlık sorunudur. Tanı ve tedavi süreci boyunca hasta yönetimi önemlidir. Mide ve özofagus kanserlerinin tedavisinde cerrahi en önemli basamaklardan biridir. Cerrahi tedavi ve sonrasında gelişen komplikasyonlar kayıt altına alınmalı. Kollektif çalışma ile elde edilen veriler kılavuzluğunda güncellemeler yapılmalıdır. Mide ve özogafagus kanseri operasyonu sonrası gelişen komplikasyonları irdelediğimiz, gelişen komplikasyonları sınıflandırıp mortaliteyi öngörmeye çalıştığımız bu çalışmada CDC ve CCI ölçekleri kullanıldı. CDC ve CCI ölçeklerinin mortaliteyi ön görmede başarılı oldukları ve kendi içerisinde de tutarlı oldukları tespit edilmiştir. CCI tüm komplikasyonların genel büyüklüğünü ölçtüğünden, CCI'nin sürekli izlenmesi cerrahi performansı yansıtabilir ve cerraha geri bildirim sağlayabilir. CCI'nin sürekli zaman dizilimi kaydı, bir grup cerrahın cerrahi performansını izlemek için bir referans sağlayabilir.specialization-in-medicine.listelement.badge Evaluation of Preoperative and Postoperative Serum Total Sialic Acid Levels in Colon Cancer Patients(2014) İliklerden, Ümit Haluk; Kemik, ÖzgürAmaç: Bu çalışmamızın amacı; kolon kanserli hastaların preoperatif ve postoperatif (48.saat) serum total sialik asit düzeylerinin karşılaştırılması ile serum total sialik asitin kolon kanserlerinde bir belirteç olup olamayacağını araştırmaktır. Hastalar ve Yöntemler: Kolon kanseri teşhisi konmuş 100 hastanın ve 70 sağlıklı bireyin preoperatif ve postoperatif (48.saat) serum düzeyleri incelendi. Tüm serumlarda total sialik asit düzeyleri Warren yöntemi ile belirlendi. Sonuçlar: Her iki hasta grubunun total sialik asit düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.0001). Aynı şekilde, preoperatif ve postoperatif serumlarda total sialik asit düzeyleri arasında ileri derecede anlamlılık saptandı (p<0.001). Tartışma: Serum total sialik asit düzeylerinin değerlendirilmesi kolon kanserlerinde kritik bir rol oynayabilir. Serum total sialik asit düzeyleri kolon kanserinin erken tanısında invazif olmayan bir yöntem olarak hizmet verebilir.Article Helikobakter Pilori Enfeksiyonu ve Kan Grubu Arasındaki İlişki(2020) Bilgili, Mehmet Ali; Kayar, Yusuf; Dertli, Ramazan; İliklerden, Ümit Haluk; Özkahraman, Adnan; Konür, ŞevkiAmaç: Bu çalışmadaki amacımız Helikobakter Pilori (HP) ile kan grubu ve diğer risk faktörleri arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Mart-2017 ile Haziran-2018 tarihleri arasında hastanemizde, üst gastrointestinal sistem (GİS) endoskopisi yapılarak mide doku biyopsileri alınan 373 hasta alındı. Tüm hastaların demografik verileri, risk faktörleri, endoskopik görünüm ve histopatolojik verileri dökümante edildi. HP varlığına göre hastalar HP-pozitif ve HP-negatif olarak 2 gruba ayrıldı. Gruplar kan grubu ve risk faktörleri açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmaya alınan olguların 190 (%50,9)'ı kadın idi ve tüm hastaların ortalama yaşları 45,1±14,9 (aralık: 18-86 yıl) idi. Çalışmaya alınan olguların %53.8’inde HP pozitif idi. HP pozitif hastaların daha genç olduğu görüldü. Ayrıca HP pozitifliği ile çalışma durumu, el hijyeni, sigara ve alkol kullanımı arasında anlamlı ilişki varken (p<0.05), kan grubu ile anlamlı bir ilişki saptanmadı (p>0.05). Sonuç: Sonuç olarak bu çalışmada yaş, çalışma durumu, el hijyeni, sigara ve alkol kullanımı gibi sosyo-demografik faktörler HP pozitifliği için bir risk faktörü olarak bulunurken, ABO kan grupları ile HP arasında anlamlı bir ilişki görülmedi.Article Literatür Yaklaşımı ile Peptik Ülser Perforasyonu Klinik Deneyimlerimiz(2020) Kalaycı, Tolga; İliklerden, Ümit HalukGiriş ve Amaç: Peptik ülser perforasyonu;gastroduodenal ülser komplikasyonları arasında en yaygınacil cerrahi nedeni olmakla beraber, sekonder peritonit vesepsise bağlı olarak meydana gelen morbidite/mortalitedurumları sebebiyle ciddi bir cerrahi acil olarak karşımızaçıkmaktadır. Çalışmamızda peptik ülser perforasyonolgularımızı literatüre katkı için inceledik.Gereç ve Yöntem: Kliniğimizde Şubat 2010 ve Şubat2018 tarihleri arasında 99 hasta peptik ülser perforasyonutanısı ile opere edildi. Olguların yaşları, hastalarauygulanan cerrahi teknikler, perforasyon çapları,perforasyon lokalizasyonları, cerrahi sırasında alınanpatoloji piyes tanıları, hastaların yatış süreleri ve mortalitedurumumuz retrospektif olarak değerlendirildi.Bulgular: Kliniğimizde peptik ülser perforasyonucerrahisi uygulanan 99 hastanın 12’sinin ameliyatnotlarında perforasyon lokalizasyonu belirtilmediğindenolgular çalışma dışında bırakılmıştır. Değerlendirilen 87hastanın ortalama yaşı 45,6 (15-84) olup; olguların 77’sierkek cinsiyet, 10’u kadın cinsiyettedir. Olguların 84' üneGraham usulü basit kapama uygulandı. 2 olguya DistalSubtotal Gastrektomi uygulandı. 1 olguya daintraoperative exitus olması nedeniyle sadece tanısallaparotomi uygulanabilmiştir. Olguların hastanede kalışsüresi 7,95 (0-63 gün) olup; mortalitemiz %8 (7 olgu)’dir.Tartışma ve Sonuç: Peptik ülser perforasyonu ciddimorbidite ve mortaliteye neden olabilen bir acil cerrahidurum olmasının yanında; Graham usulü basit kapamagibi kolay uygulanabilen bir cerrahi yöntemle de rahatlıklatedavi edilebilir bir hastalık olduğu akıldançıkartılmamalıdır.Article A Rare Case Mimicking Abdominal Wall Neoplasms: Meshoma(2020) İliklerden, Ümit Haluk; Kalaycı, TolgaIn surgery clinics, inguinal hernia repair is one of the most common operations in adults. Prosthetic material usage increased inhernia repair worldwide after prosthetic material usage was shown to reduce hernia recurrence. The use of mesh in the treatment of hernia doesnot alter the rate of superficial wound infection. The factors that increase the infection rate are co-morbid diseases, diabetes, immunosuppression, obesity and the other factors include hernia type, operative approach, use of prosthetic material and use of drains. Late-onset deepmesh infection is an uncommon complication that has been reported in a small number and its incidence is unknown. This complication isincreasing with the widespread use of mesh. In our case, a 32-year-old woman who had undergone inguinal hernia surgery is presented witha rare case of meshoma as a late-onset deep-mesh infection with a rare cystic mass in abdominal wall, leading to chronic pain.Article Splenik Fleksura Tutulumlu Böbreğin Inflamatuar Myofibroblastik Tümörü(2021) İliklerden, Ümit Haluk; Kalaycı, Tolga; Aslan, RahmiÜriner sistemde, çoğunlukla böbrekte bulunan inflamatuar myofibroblastik tümörler, nadir görülen benign iğ hücreli tümörlerdir. Bu vakada, splenik fleksura tutulumu görülen, böbrek kaynaklı inflamatuar myofibroblastik tümöre olan tanı ve tedavi yaklaşımı sunulması amaçlanmıştır. 58 yaşında bir bayan hasta, 1 aydır süren sol yan ağrısı olması üzerine üroloji kliniğine başvurdu. Batın sol üst kadranda derin palpasyonda hassasiyet dışında patoloji yoktu. Laboratuvar parametreleri normaldi. Ultrasonografide sol böbreğe komşu kistik bölge olduğundan; ileri tetkik için bilgisayarlı tomografi planlandı. Tomografide sol böbrek ile splenik fleksura arasında kistik bir alan görüldü. Kisti boşaltmak için perkütan katater yerleştirildi. Drenaj sırasında şüpheli gastrointestinal içerik ortaya çıktığından; drenden kontrast uygulanarak kontrast geçişi değerlendirildi. CT taraması sırasında sol kolona doğru kontrast geçişi meydana geldi. Bu nedenle ameliyat planlandı. Preoperatif hazırlıklar sonrasında, hastaya orta hat insizyon ile nefrektomi, splenektomi ve sol kolon rezeksiyon anastomozu uygulandı. Hasta postoperatif 9. günde, takibi sırasında komplikasyon gelişmeden taburcu edildi. Histopatolojik değerlendirilmede, patolojinin inflamatuar myofibroblastik tümör (IMT) ile uyumlu olduğu görüldü. IMT nadir görülen bir tümör olup, tanı için tek başına yeterli bir tetkik yoktur. Sonuç olarak İMT, klinik bulgular, laboratuvar parametreleri, görüntüleme araçları ve immünohistokimyasal çalışmaları içeren multidisipliner bir yaklaşımla teşhis edilmektedir.Article Tek İnsizyondan Laparoskopik Kolesistektomi (TİLK). Üniversitemizdeki İlk Olgu(2010) İliklerden, Ümit Haluk; Kemik, Özgür; Kisli, Erol; Ölmez, Aydemir; Barbaros, Umut; Hasırcı, İsmail; Sumer, AzizLaparoskopik cerrahi bir çok karın içi organ ameliyatlarında standart tedavi haline dönüşmektedir. Son dönmelerde insizyon morbiditesini azaltmak ve daha iyi kozmetik sonuç elde etmek amacı ile port sayıları azaltılmaktadır. Tek insizyondan laparoskopik cerrahi yeni bir uygulamadır. Biz burada üniversitemizde tek insizyondan laparoskopik kolesistektomi uygulanan hastayı sunmak istedik. 65 yaşında asemptomatik safra taşı bulunan olguya Temmuz 2010 tarihinde tek insizyondan laparoskopik kolesistektomi ameliyatı uygulandı. Hasta ameliyat sonrası 1. gün sorunsuz olarak taburcu edildi. Sonuç olarak; minimal invaziv cerrahi deneyimine sahip ellerde tek insizyondan laparoskopik cerrahi uygulanabilir bir tekniktir.