Browsing by Author "İzmirli, Mustafa"
Now showing 1 - 16 of 16
- Results Per Page
- Sort Options
Article Akut Myeloblastik Lösemili Bir Hastada Atipik Klinik Prezentasyon Gösteren İzole Merkezi Sinir Sistemi Relaps Olgusu(2005) Etlik, Ömer; Doğan, Murat; İzmirli, Mustafa; Bay, Ali; Öner, Ahmet F.Kemoterapi ve destekleyici tedavi alanında meydana gelen gelişmeler sonucunda akut myeloblastik lösemide (AML) yaşam süresinin uzamasıyla beraber ekstramedüller rölapslarda da artış gözlenmiştir. Bununla beraber kemik iliği tutulumu olmadan izole santral sinir sistemi (SSS) rölapsı nadir görülen bir durumdur. Biz AML idame kemoterapi protokolünün 30. haftasında sadece dispne ile prezente olan ve izole SSS rölapsı tanısı konan 7 yaşında bir hasta sunduk. Olgumuz acil servisimize solunum sıkıntısı yakınması ile başvurdu. Fizik muayane, laboratuar ve radyolojik tetkiklerinde solunum yolu enfeksiyonu veya başka bir patoloji saptanamadı. Klinik takipte solunum sıkıntısı düzelmeyen hastaya santral sinir sistemi patolojisini ekarte etmek için lumber ponksiyon yapıldı (LP).Beyin omurilik sıvısı (BOS) incelemesinde çok sayıda blastik hücre görülmesi ile izole SSS rölapsı tanısı kondu. Beyin MRI incelemesinde bulbus ve ponsda tutulum saptandı. Reindüksiyon kemoterapisi ve İT tedavi başlanan olgumuzun solunum sıkıntısı kısa sürede düzeldi.Article Beyin Metastazıyla Başvuran Primeri Bilinmeyen Kanserli Hastalarda Palyatif Entansif Hipofraksiyone Tüm Beyin Radyoterapisi Sonuçları(2006) Ünsal, Mustafa; İzmirli, Mustafa; Altın, Süleyman; Büyükpolat, M. Yakup; Adatepe, M. FerhanAMAÇ Bu çalışmada beyin metastazı ile tanı konulmuş ve primeri bilinmeyen 24 hastaya uygulanan palyatif amaçlı hipofraksiyone radyoterapi sonuçları retrospektif olarak incelendi.GEREÇ VE YÖNTEM Yirmi dört hastaya (20 erkek (%83.4), 4 kadın (%16.6); ort. yaş 61; dağılım 24-75 yıl) radyoterapi, 10 Gy fraksiyon dozlarında, 10 gün arayla; 3 fraksiyonda 30 Gy tümör dozu verilecek şekilde uygulandı. Tüm hastalara antiödem tedavi verildi. Bir hastada Karnofsky Performans Statüsü 70, diğer hastalarda 70'in altında idi. Hastaların %79.2'sinde multipl metastaz vardı; %20.8'inde tek lezyon mevcuttu ve yalnızca bu hastaların histopatolojik tanısı vardı. Hastaların %50'sinde hemipleji, %45.8'inde hemiparezi ve %4.2'sinde quadripleji ile 6 hastada (%25) bunlara ek patolojiler vardı. Tedaviye 13 hastada başvuruda bulundukları gün başlandı.BULGULAR Radyoterapi sonrası değerlendirmede hastaların %8.3'ünde nörolojik semptomlarda tam düzelme, %37.5'inde parsiyel düzelme, toplamda %45.8'inde nörolojik semptomlarda iyileşme görüldü. Sağkalım oranları ort. 2.87 ay olup altı aylık sağkalım %33.3, bir ve iki yıllık sağkalım %8.33 idi. Sonuçlarımız kötü performanslı hastalarda uygulanan diğer radyoterapi şemalarıyla benzer oldu (KPS<70).SONUÇ Kötü performanslı, sağkalım beklentisi düşük olan hastalara kısa süreli tedaviler önerilebilir.Article Boy Kısalığı Şikayeti ile Başvuran Bir Erkek Hastada Makroprolaktinoma(2010) Arslan, Mehmet; İzmirli, Mustafa; Cesur, Yaşar; Akgün, Cihangir; Peker, Erdal; Doğan, MuratBoy kısalığı ve müphem baş ağrısı şikâyeti ile polikliniğimize başvuran 156/12 yaşında erkek hastanın 10 yaşından itibaren akranlarına göre kısa kaldığı ve son iki aydır hemen hemen her gün olan ancak hastayı fazla rahatsız etmeyen hafif şiddette müphem bir baş ağrısı şikâyeti olduğu, görme bozukluğu olmadığı öğrenildi. Fizik muayenede boy 144.9 cm (-3;-4 SD arasında) idi. Nörolojik defisit yoktu. Görme alanı ölçümünde bilateral periferal görme alanı defekti mevcuttu. Diğer sistem muayeneleri normaldi. Laboratuar incelemelerinde, Prolaktin:8400 ng/ml idi. L-Dopa ve Klonidin ile yapılan iki büyüme hormonu uyarı testlerine yetersiz cevap alındı. Hipotalamus-hipofiz MR incelemesinde 3x1cm boyutunda, suprasellar sisternayı dolduran, üçüncü ventriküle uzanım gösteren, düzgün lobüle kontürlü ‘sellar kitle lezyon (makroadenom)’ tespit edildi. Bu vaka ile izole boy kısalığı şikâyeti ile getirilen vakalarda büyüme hormon eksikliği tespit edilmiş ise diğer hormon eksiklikleri açısından olguların tetkik edilmesi ve anormallik saptanması durumunda görüntüleme yöntemlerinin uygulanmasının önemini bir kez daha vurgulamak istedik.Article Eş Zamanlı İnvaziv Lobüler ve İnvaziv Duktal Karsinom Tanılı Bilateral Meme Kanseri: Olgu Sunumu(2010) Bulut, Gülay; Uğurluer, Gamze; İzmirli, Mustafa; Avcu, Serhat; Palabıyık, Zehra AkpınarHer iki memede eş zamanlı kanser nadir görülmektedir. Bu çalışmada kliniğimizde radyoterapi uygulanan eş zamanlı, bilateral, farklı histolojik tipli meme kanseri olgusu sunulmuştur. Her iki memede şişlik nedeniyle mamografi çekilen 57 yaşında postmenopozal kadında bilateral malign karakterli kitle saptanmış ve bilateral lumpektomi uygulanan hastaya aksiler diseksiyon yapılmamış. Sol memede invaziv lobüler karsinom ve sag memede invaziv duktal karsinom tanısı konulmuş. Altı kür TAC (Docetaxel 75 mg/m2 , Adriablastine 50 mg/m2ve Cyclofosfamide 600 mg/m2 ) kemoterapisi uygulanan hasta kliniğimize başvurdu. Üç Boyutlu planlama sistemiyle radyoterapi planlandı ve eş zamanlı olarak, bilateral, Kobalt-60 teleterapi cihazıyla radyoterapi uygulandı. Olgu nedeniyle bilateral meme kanserleri literatür eşliğinde tartışılmıştır.Article Evre I-ııı Meme Kanserli Hastalarda Adjuvan Tedavi Sonuçları ve Prognostik Faktörler(2006) Ünsal, Mustafa; Yalçıner, Mehmet; Yılmaz, Dönmez Binnur; Alan, Ömür; Berberoğlu, Elif; İzmirli, MustafaAMAÇ Bu çalışmada meme kanserli kadın hastalarda adjuvan tedavi sonuçları ve prognostik faktörler incelendi.GEREÇ VE YÖNTEM 1995 yılında SSK Okmeydanı Eğitim Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği'ne başvuran, tedavi ve takipleri aynı klinikte yapılan, ameliyatlı evre I-III meme kanserli 197 kadın hasta (ort. yaş 51; dağılım 18-80) retrospektif olarak incelendi.BULGULAR Hastaların %41.1'i premenopoze, %58.9'u postmenopoze idi. En sık tümör histolojisi (%85.8) invaziv duktal karsinomdu. En sık evre ise (%49.7) IIB'di. Cerrahi müdahale olarak olguların %65.0'ine modifiye radikal mastektomi yapıldı. Adjuvan tedavi olarak hastaların %46.7'sine siklofosfamid-metotreksat-florourasil kemoterapisi, %23.4'üne antrasiklinli kemoterapi rejimleri uygulandı. Hastaların %75.6'sına hormonoterapi verildi, %69.0'ına radyoterapi uygulandı. Lokal ve bölgesel nüks %13.2 hastada, uzak metastaz %26.4 hastada gelişti. Hastaların %7.1'inde lokal nüks ve uzak metastaz birlikte görüldü. Medyan 89 aylık (4-108) takip sonucu, %60.9'u hastalıksız, %1'i lokal nükslü olarak takibi sürdü. Genel sağkalım oranları 5 yıllık %68, 8 yıllık %61 ve hastalıksız sağkalım 5 yıllık %66, 8 yıllık için ise %60 oldu. Tek değişkenli analizlerde, aksillada tutulan lenf nodu sayısının, tümör boyutunun ve evrenin artması daha kısa genel sağkalım ve hastalıksız sağkalım ile sonuçlandı. Çok değişkenli analizlerde ise aksillada tutulan lenf nodu sayısı (p=0.001) ve tümör boyutu (p=0.001) genel sağkalım ve hastalıksız sağkalımı anlamlı olarak etkilemediği görüldü.SONUÇ Bu çalışmada meme kanserli hastalarda tümör boyutu ve aksillada tutulan lenf nodu sayısı anlamlı oranda prognostik faktörler olarak bulundu.Article Evre Iı-ııı Rektum Kanserli Hastalarda Adjuvan Kemoradyoterapi Sonuçları: Retrospektif Değerlendirme(2007) Akbörü, M.halil; İzmirli, Mustafa; Büyükpolat, M. Yakup; Ünsal, Mustafa; Yaman, Fuat; Hancılar, Tayfun; Aşkaroğlu, BülentAdjuvan kemoradyoterapi uygulanan evre II-III rektum kanserli hastalarda sağkalım ve nüks oranları üzerine etkili faktörlerin değerlendirilmesi amaçlandı. Kliniğimize 1 Ocak 1998 – 31 Aralık 2003 tarihleri arasında başvurarak kemoradyoterapi uygulanan 164 hasta retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Hastaların klinik ve patolojik bulguları ve cerrahi, kemoradyoterapi uygulamaları kaydedildi Hastaların medyan yaşı 56 (aralık 22-82), 86’sı (%52.4) kadın, 78’i (%47,6) erkekti. TNM evrelemesine göre hastaların 70’i (%42.7) evre II, 94’ü (%57.3) evre III’tü. Tüm hastalara 5-Fluorourasil / Folik asit (FUFA) kemoterapisi ve radyoterapi uygulanmıştı. Takipte 16 (%9.8) hastada lokal nüks, 35 (%21.3) hastada uzak metastaz ve 6 (%3,7) hastada ise lokal nüks ve uzak metastaz birlikte görülmüştü. En sık uzak metastaz yeri karaciğerdi. Lokal nüks üzerinde etkli parametrelerde lenf nodu tutulumu, evre, histolojik grade ve cerrahi tipi istatistiksel olarak anlamlı iken uzak metastaz üzerine yalnızca evre istatistiksel olarak etkili bulundu. Medyan takip 50 ay olup 5 yıllık genel sağkalım %68.34 ve hastalıksız sağkalım %63.82 idi. Genel ve hastalıksız sağkalımı etkileyen parametreler değerlendirildiğinde tek değişkenli analizde lenf nodu tutulumu, evre, cerrahi tipi ve histolojik grad istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Çok değişkenli analizde ise genel sağkalımı evre, histolojik grad ve cerrahi tipi etkilerken hastalıksız sağkalımda yalnızca cerrahi tip ve histolojik grad istatistiksel anlamlı bulundu. Sonuç olarak cerrahi tipi ve histolojik grad lokal nüks ve hastalıksız sağkalımı anlamlı olarak etkilemektedir.Article İmmatür Kistik Teratom: Olgu Sunumu(2005) Bay, Ali; Temizöz, Osman; Etlik, Ömer; Doğan, Ekrem; İzmirli, MustafaBu vaka sunumunun amacı immatür teromun MDBT bulgularını matür kistik teratomun radyolojik bulguları ile karşılaştırmaktır. Patolojik olarak tanı konmuş immatür kistik teratomlu olgunun MDCT bulgularında tümörün boyutu, yağ miktarı ve natürü, solid komponent varlığı, asit ve implant varlığı araştırıldı. MDBT kesitlerinde lezyon içlerinde yağ, kalsifikasyon, punktat kalsifikasyonlar, solid komponentler ve kistler izlendi. İmmatür teratomun MDBT bulgularında solid komponentin daha fazla, yağın ve kalsifikasyonun ise daha az olduğu izlenirken matür teratomlarda kistik alanın, kalsifikasyon ve yağ miktarının fazla olduğu olduğu izlenmiştir.Article Özofagus ve Mide Kanserli Hastalarda Serum Gastrin ve İnsülin Benzeri Büyüme Faktörü (Igf-1) Düzeyleri(2007) Alıcı, Süleyman; Şekercioğlu, M.ramazan; Özcan, Serpil; Dülger, Haluk; İzmirli, Mustafa; Özen, SüleymanGastrin ve insülin benzeri büyüme faktörü-1 (IGF-1) memelilerde hücre proliferasyonunda önemli bir rol oynamaktadır. Bu çalışmada özofagus ve mide kanserli hastalarda serum gastrin ve IGF-1 düzeylerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Mide kanserli 40 özofagus kanserli 28 olmak üzere toplam 68 hasta ve 30 sağlıklı bireyde serum gastrin, IGF-1, karsinoembriyonik antijen (CEA), CA 19-9, CA 125 ve büyüme hormonu düzeyleri tayin edilmiştir. Her iki kanser (mide ve özofagus) grubunda da, bu parametrelerin tümünün kontrol grubuna göre arttığı ve serum gastrin, CEA, CA 125 ve büyüme hormonu düzeyleri için bu artışın istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edilmiştir (p<0.05). Sonuç olarak, özofagus ve mide kanserli hastalarda serum gastrin seviyesinin arttığı ve gastrin seviyesindeki bu artışın özofagus ve mideden kaynaklanan tümörlerin gelişiminde önemli bir rol oynayabileceği sonucuna varılmıştır.specialization-in-medicine.listelement.badge Retrospective Analysis of Affecting Survival Factors Chemoradiotherapy After Surgery Patients With Gastric Adenocarcinoma(2013) Kılıç, Kübra; İzmirli, MustafaAmaç ve Kapsam:Mide kanseri ülkemizde, özelliklede Van ve Erzurum'da önemli bir sağlık sorunudur. Günümüzde T3-4 ve N(+) olan hastalarda cerrahi sonrası kemoradyoterapi standart tedavidir. Bu retrospektif çalışmada, Van Gölü havzasında yaşayan ve cerrahi sonrası kemoradyoterapi uygulanan mide kanseri tanılı hastalarla ilgili çeşitli faktörlerin sağkalım üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem:Bu çalışmada, mide adenokarsinomu tanısı ile KRT uygulanan ve tedavisini tamamladıktan sonra en az bir kez kontrole gelen 104 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Klinik evrelemede AJCC-2010 evreleme sistemi kullanıldı. Hastaların yaşı, cinsiyeti, performans durumu, sigara kullanımı, aile hikayesi, operasyonun tipi, tümör lokalizasyonu, cerrahi sınır durumu, histopatolojik olarak tümör ve nod evresi, tedavi başlangıcında ECOG performans durumu, uygulanan kemoterapi, radyoterapi ve tedaviye bağlı görülen yan etkiler kaydedildi. Genel sağkalım süresi ve hastalıksız sağkalım süresi hesaplandı. İstatistikler SPSS programında yapıldı.Bulgular:Medyan genel sağkalım 28.30 ay olup, 2 yıllık, 3 yıllık ve 5 yıllık genel sağkalım değerleri sırasıyla %53.4, %47.6 ve %33.6'dır. Medyan hastalıksız sağkalım ise 23.97 ay olup, 2 yıllık, 3 yıllık ve 5 yıllık hastalıksız sağkalım süreleri sırasıyla %54.7, 47.6 ve %33.6'dır. Çalışmamızda bulunan prognostik faktörler tek değişkenli analizde genel sağkalım için TNM LN tutulum sayısı, cerrahi sınırın pozitifliği, hastalıksız sağkalım için performans durumu, hem hastalıksız sağkalım, hem de genel sağkalım için LN oranı ve KT kür sayısının 3 ve 3'ten fazla alınması istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Çok değişkenli analizde ise genel sağkalım için cerrahi sınırın pozitif olması ve TNM LN tutulum sayısı ve LN tutulum oranı anlamlı iken hastalıksız sağkalımı istatistiksel olarak anlamlı etkileyen parametre bulunmamıştır. Ancak performans, LN diseksiyon durumu (D0-1-2) ve cerrahi sınırın pozitifliği istatistiksel olarak anlamlılığa yakındı.Sonuç:Mide kanserlerinde adjuvan KRT ile kabul edilebilir yan etkilerle beraber genel sağkalım ve hastalıksız sağkalımda düzelme gösterilmiştir. Çalışmamızda da mide adeno kanserlerinde kemoradyoterapi kabul edilebilir toksisite ile ayaktan güvenli olarak uygulanabilmiştir. Maksimum fayda gözetilerek hazırlanmış iyi bir tedavi planı ile birlikte bu tedavinin eksiksiz tamamlanması mide kanserli hastaların sağkalım oranının artmasında önemi büyüktür.Master Thesis Some Trace Elements and Heavy Metals (Zn, Cu, Pb, Cd, Mn, Fe, Mg and Co) Before and After Radiotherapy in Patiens Neck-Head, Breast and Stomach Cancers and Investigation of Some Biochemical Parameters (Carbonic Anhydrase and Catalase)(2010) Seven, Gülşah; Demir, Halit; İzmirli, MustafaBu çalışmada Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Araştırma ve Uygulama Hastanesi?nde baş-boyun, mide ve meme kanseri teşhisi konmuş ve YYÜ Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalında baş-boyun, mide ve meme kanseri nedeniyle radyoterapi uygulanan hastalardan radyoterapi öncesi ve sonrası toplam 37 hasta ve sağlıklı 15 kişiden alınan kanlar materyal olarak kullanıldı. Kanserli hastalar ile sağlıklı bireylerin radyoterapi öncesi katalaz aktivite değerleri sırasıyla; baş-boyun için 0,790bA 0,91 (EU/gHg)-1; meme için 0,420bA 0,310bA (EU/gHg)-1; mide için 1,010bA 0,79 (EU/gHg)- 1 iken sağlıklı bireylerde ise bu değer 44,090a 42,70 (EU/gHg)-1 olarak saptandı. Gruplar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). Kanserli hastalar ile sağlıklı bireylerin radyoterapi sonrası katalaz aktivite değerleri sırasıyla; baş-boyun için 2,070bA 2,73 (EU/gHg)-1; meme için 4,760bA 6,820A (EU/gHg)-1; mide için 0,580bB 0,35 (EU/gHg)-1 iken sağlıklı bireylerde ise bu değer 44,090a 42,70 (EU/gHg)-1 olarak saptandı. Gruplar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). CA (karbonik anhidraz) aktiviteleri ise radyoterapi öncesi; baş-boyun için 0,740aA 0,04 (EU/gHg)-1; meme için 0,740aA 0,030A (EU/gHg)-1; mide için 0,530aA 0,62 (EU/gHg)-1 iken sağlıklı bireylerde ise bu değer 2,074 1,807 (EU/gHg)-1 olarak saptandı. Gruplar arası ortalama değerler farklılığı istatistiksel öneme sahip değildi (p>0.05). Kanserli hastalar ile sağlıklı bireylerin radyoterapi sonrası CA aktiviteleri değerleri sırasıyla; baş-boyun için 0,740aA 0,05 (EU/gHg)-1; meme için 0,740aA 0,030A (EU/gHg)-1; mide için 0,720aA 0,03 (EU/gHg)-1 iken sağlıklı bireylerde ise bu değer 2,074 1,807 (EU/gHg)-1 olarak saptandı. Daha sonra kanserli hasta grubu ile sağlıklı bireylerin serum element düzeyleri tayin edildi. Baş-boyun kanserli ve sağlıklı grupta radyoterapi öncesi bakır, magnezyum, mangan, çinko, demir, kobalt, kurşun ve kadmiyum düzeyleri ile baş-boyun kanserli v e sağlıklı grupta radyoterapi sonrası bakır, magnezyum, mangan, çinko, demir, kobalt, kurşun ve kadmiyum düzeyleri arasında anlamlı bulundu (p<0.05). Meme kanserli ve sağlıklı grupta radyoterapi öncesi bakır, magnezyum, mangan, çinko, demir, kobalt, kurşun ve kadmiyum düzeyleri ile meme kanserli ve sağlıklı grupta radyoterapi sonrası bakır, magnezyum, mangan, çinko, demir, kobalt, kurşun ve kadmiyum düzeyler i arasında anlamlı saptandı (p<0.05). Yine, mide kanserli ve sağlıklı grupta radyoterapi öncesi bakır, magnezyum, mangan, çinko, demir, kobalt, kurşun ve kadmiyum düzeyleri ile mide kanserli ve sağlıklı grupta radyoterapi sonrası bakır, magnezyum, mangan, çinko, demir, kobalt, kurşun ve kadmiyum düzeyleri arasında anlamlı bulundu (p<0.05).Article Ssk Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Onkoloji Merkezi'nin 1999-2004 Yılları Kanser İstatistikleri(2007) Dernek, Berna Olcum; İzmirli, Mustafa; Altın, Süleyman; Ünsal, MustafaAMAÇ Bu çalışmada, SSK Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği kanser kayıtlarının bilgisayar ortamında tutulmaya başlanmasından sonraki 6 yıllık verileri incelenerek SSK sağlık hizmetlerinden faydalanan insanlardaki kanser sıklığı ve demografik özelliklerin ortaya çıkarılması amaçlandı. GEREÇ VE YÖNTEM 1 Ocak 1999 - 31 Aralık 2004 tarihleri arasında başvuran 52.214 kanser tanısı almış hasta kayıtları incelendi. Tanılar; yaş, cinsiyet, başvuru yılı, başvurunun yapıldığı il ve hastalığın evresine (primer-metastatik) göre gruplandırılarak incelendi.BULGULAR Hastaların 28.830'u (%55.2) erkek, 23.384'ü (%44.86) kadındı. Medyan başvuru yaşı 56 (aralık 0-98), hastalık 0-14 yaş grubunda %0.7, 1 5-44 yaş grubunda %20.5, 45-54 yaş grubunda %24.3, 55- 64 yaş grubunda %27.1 ve 65 yaş ve üzeri grupta ise %27.4 oranında görülmüştür. Hastaların % 8 1.7'si lokal-bölgesel, %18.3'ü metastatik hastalıklı idi. Tüm hastalara bakıldığında en sık 10 kanser tipi akciğer kanseri %22.1, meme kanseri %15.2, kolorektal kanser %8.6, mide kanseri %6, tiroit kanseri %4, non-Hodgkin lenfoma %3.7, beyin ve merkezi sinir sistemi kanserleri %3.5, over kanseri %2.7, uterus kanseri %2.5 ve larinks kanseri %2.5 oranında saptandı. Cinsiyete göre değerlendirildiğinde ise en sık görülen 5 kanser tipi erkeklerde akciğer %36.1, kolorektal %8.8, mide %7.2, larinks %4.1 kanserleri ve non- H odgkin lenfoma %4.0 oranlarında, kadınlarda ise meme %33.4, kolorektal %8.3, tiroit %6.9, over %6.0 ve uterus korpusu kanserleri %5.5 oranlarında saptand ı. Başvuru yılları dikkate alındığında sayı giderek artmış ve 1999 yılında 7.014 (%13.4 ) iken 2004 yılında 10.823 (%20.7) yeni başvuru sayısına ulaşmıştır.SONUÇ Sağlık Bakanlığına devredilmeden önce SSK'nın tek onkoloji merkezi olan Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi Onkoloji Merkezine başvuran SSK'lı kanser hastaların istatistikleri sunulmuştur. Bu veriler Türkiye geneli için olmasa bile Marmara ve batı Karadeniz Bölgesi için fikir verebilir.specialization-in-medicine.listelement.badge The Comparing Dosimetric of Target Volume and Doses of Organs at Risk in Three Dimensional Conformal Radiotherapy Plans of Stomach Cancer Patients(2010) Yılmazer, Gökhan; İzmirli, MustafaAmaç: Radyoterapinin amacı tümörü oluşturan hücrelere tasarlanan maksimum doz verilirken, normal dokuların da maksimum düzeyde korunmasıdır. Midenin farklı bölgelerinden (kardia, korpus ve antrum) köken alan kanserlerinde cerrahi sonrası yapılan üç-boyutlu konformal radyoterapi planlamasında en iyi hedef volüm ve en az riskli organ dozunu sağlayan en uygun plan modelinin araştırılması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: Çalışma Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Kliniğine Ocak 2008 ile Aralık 2009 tarihleri arasında başvuran mide kanseri tanısı almış otuz hastanın BT simülasyon görüntüleri üzerinde yapıldı. Hedef volümler (primer tümör ve nodal bölgeler) ve tedavi volümüne giren risk altındaki dokulardan medulla spinalis, kalp, karaciğer, sağ ve sol böbrek konturlandı. Kobalt 60 ve lineer akseleratör cihazları için AP-PA karşılıklı paralel alanlı konvansiyonel plan ile iki, üç ve dört alanlı üç-boyutlu konformal planlar oluşturuldu. Hedef volümler ve risk altındaki organların aldıkları dozlar da doz volüm histogramlar kullanılarak değerlendirildi.Bulgular: Konformal planlamalar ile hedef volümlere tüm planlarda yeterli doz uygulanabilirken AP-PA karşılıklı paralel alanlı konvansiyonel planların ortalamalarına bakıldığında bazı planlarda anastomoz ve porta hepatis bölgelerinin öngörülmüş dozun %95'ini almadığı ve homojen bir izodoz eğrisinin de oluşmadığı tespit edildi. Özellikle böbrekler, medulla spinalis ve kalp açısından en uygun koruma konformal dört alan tekniğiyle sağlandı ve bu planlarda görülen karaciğer dozundaki artışlar tolerans dozunu aşmadı. Konvansiyonel AP-PA karşılıklı paralel alanlı planlarda ve iki alan konformal planlarda ise medulla spinalisin tolerans dozunun (4500-5000 cGy) üstüne çıkıldığı tespit edildi.Sonuç: Bu çalışmamızda mide kanserli hastaların, üç boyutlu konformal radyoterapi planlarında hedef volüm ve riskli organ dozlarının dozimetrik karşılaştırılmasında konformal dört alan tekniğinin ve lineer akseleratör cihazının dozimetrik üstünlüğü tespit edildi.specialization-in-medicine.listelement.badge The Effects of the L-Arginine and the Nigella Sativa on the Levels of the Serum Asymmetric Dimethyl Arginine and the Nitric Oxide in Whole Body Irradiated Rats(2011) Palabıyık, Zehra Akpınar; İzmirli, MustafaAMAÇ: Bu çalışmada tüm vücut ışınlaması yapılan sıçanlarda serum Asimetrik dimetil arginin (ADMA) ve Nitrik oksit (NO) seviyeleri üzerine L-Arginin (LA) ve Nigella sativa (NS)'nın etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır.GEREÇ VE YÖNTEM: Bu çalışmada Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Deneysel Araştırmalar Birimi'nden temin edilen 60 adet dişi Wistar Albino ırkı sıçan kullanılmıştır. Tüm vücut ışınlaması (TVI) Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkoloji Anabilim Dalı Kliniğinde Kobalt-60 (Co60) Theratron 1000E teleterapi cihazıyla SAD yöntemiyle yarı kalınlığa doz hesaplaması yapılarak tek fraksiyonda toplam 6 Gy dozunda ön-arka tüm vücut ?-ışınlaması şeklinde uygulanmıştır. Sıçanlar; fantom ışınlama ve intraperitoneal (ip) 2.5 ml/kg % 0,9 NaCl solüsyonu uygulanan `kontrol grubu', TVI ve i.p 2.5 ml/kg % 0,9 NaCl solüsyonu uygulanan `TVI grubu', i.p 2.5 ml/kg NS sabit yağı uygulanan `NS grubu', TVI ve 2.5 ml/kg NS sabit yağı uygulanan `TVI ve NS grubu', Oral yolla 10 mg/kg LA uygulanan `LA grubu' ve TVI ve oral yolla 10 mg/kg LA uygulanan `TVI ve LA grubu' olmak üzere toplam 6 gruba ayrılmıştır. NS sabit yağı ve LA uygulamaları aynı gün içinde TVI'dan 2 saat önce yapılmıştır. Sıçanlar TVI'dan 2 saat sonra anestezi altında sakrifiye edilerek intrakardiak yolla alınan serum örneklerinde biyokimyasal olarak ADMA ve NO düzeyleri belirlendi ve gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak değerlendirildi.BULGULAR: TVI ile NO ve ADMA düzeylerinde kontrol grubuna göre istatistiksel anlamlı olarak artış tespit edildi (p<0.05). TVI'dan 2 saat önce ip NS sabit yağı uygulanması ile TVI grubuna göre NO düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlılığa ulaşmayan (p>0.05) ancak ADMA düzeylerinde istatistiksel anlamlı olarak (p<0.05) azalma tespit edildi. TVI'dan 2 saat önce oral yolla LA uygulanması ile TVI grubuna göre NO düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlılığa ulaşmayan (p>0.05) ancak ADMA düzeylerinde istatistiksel anlamlı olarak (p<0.05) azalma tespit edilmiştir. ADMA ve NO düzeyleri arasında korelasyon sadece NS+TVI grubunda tespit edilmiştir (p<0.05).SONUÇLAR: TVI öncesinde NS ve LA uygulanması ile ADMA ve NO düzeylerinde azalma olması nedeniyle NS ve LA'nın iyonize radyasyonun oksidatif etkilerine karşı umut verici doğal bir radyoprotektif ajan olduğu düşünülebilir. Sonuç olarak NO ve ADMA'nın önemli birer hedef molekül olabileceği, NS ve LA'nın da önemli birer substrat olabileceği ve tedavi etkinliğini azaltmadan ışınlamanın erken ve geç yan etkilerini azaltabileceği ümit edilmektedir.Anahtar sözcükler: ADMA, NO, Tüm Vücut Işınlaması, N. Sativa, L-Arginin, Sıçanspecialization-in-medicine.listelement.badge The Results of the Esophageal Cancer Patients Treated With Chemoradiotherapy and the Prognostic Factors(2013) Nart, Maruf; İzmirli, MustafaAmaç ve Kapsam: Özefagus kanseri insidansı ve mortalitesi yüksek olan bir malignitedir. Çalışmamızda Van yöresinde yaşayan ve kliniğimizde tedavi edilen metastatik olmayan özefagus kanserli hastaların tedavi sonuçları ve prognostik faktörleri değerlendirilmiştir. Bu retrospektif çalışmada, kemoradyoterapi uygulanan özefagus kanseri tanılı hastalarla ilgili çeşitli faktörlerin sağkalım üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada küratif veya adjuvan radyoterapi ve/veya kemoradyoterapi uygulanan 67 özefagus kanseri tanılı hastanın verileri gözden geçirilmiştir. Bulgular: Genel sağkalım için takip süresi 2.17 ay ile 77.43 ay arasında değişmekte olup, medyan takip süresi 17.47 aydır. Medyan genel sağkalım 22.8 ay olup, 2 yıllık, 3 yıllık ve 5 yıllık genel sağkalım değerleri sırasıyla %47.7, %34.4 ve %26.8?dir.Hastalıksız sağkalım için takip süresi 2.17 ay ile 77.43 ay arasında değişmekte olup, medyan takip 15.33 aydır. Medyan hastalıksız sağkalım 16,76 ay olup, 2 yıllık, 3 yıllık ve 5 yıllık hastalıksız sağkalım süreleri sırasıyla %41.5, 36.7 ve %28.6?dır. Sağkalımı etkileyen faktörlerden definitif KRT uygulanan hastalarda uygulanan KT kür sayısının 3 veya daha fazla olması, adjuvan KRT uygulanan hastalarda ise histolojik grad ve perinöral invazyon olması istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Sonuç: Sonuç olarak özefagus kanserlerinde sağkalım sonuçları günümüzde de yeterli ve beklenen düzeyde değildir. Yeni KT ajanları ve hedefe yönelik tedavilerle ve IMRT ve 4-D konformal RT?nin uygulanabilir olmasıyla daha az toksik ve etkili tedavilerin randomize çalışmalarla araştırılması gereklidir.Article Tüm Beyin Radyoterapisinde Farklı Tedavi Planlamalarıyla Beyin ve Lens Dozlarının Karşılaştırılması(2009) Uğurluer, Gamze; İzmirli, Mustafa; Palabıyık, Zehra A.; Çakır, TahirBeyin metastazı nedeniyle palyatif tüm beyin radyoterapisi almış hastalarda farklı tedavi planlamalarının hedef volüm (beyin) ve lens dozlarına etkisinin karşılaştırılması amaçlandı. On dört hastanın 0.5 cm’lik kesitlerle çekilmiş bilgisayarlı tomografi görüntüleri 3 boyutlu tedavi planlama sistemine aktarılarak normal dokular ve hedef dokular çizildi. Her hasta için yedi farklı tedavi planı oluşturuldu. Plan I: Açılı bloklu alan; Plan II: Açısız bloklu alan; Plan III: Helmet; Plan IV: İnferior orbital ridgeden geçen, bloklu alan; Plan V: Açılı bloksuz alan; Plan VI: Açısız bloksuz alan; Plan VII: Konvansiyonel çizilmiş, açısız, bloksuz alan. Her tedavi planı için doz-volüm histogramları kullanılarak beyin ve lens minimum, maksimum, ortalama dozları ve beyin için V95 ve D95 değerleri kaydedildi. Planlar beyin minimum, ortalama, V95 ve D95 dozlarına göre karşılaştırıldığında Plan VII’de minimum dozların (ortalama 1171.57 cGy), ortalama dozların (3294.64 cGy), V95 (%97.48) ve D95 (2990.57 cGy) dozlarının diğer planlardan düşük olduğu görüldü (p < 0.05). Planlar lens dozlarına göre karşılaştırıldığında koruma kullanılmayan planlarda lens minimum, maksimum ve ortalama dozlarının arttığı görüldü (p < 0.05). Posteriora 5 derece gantri açısı verilmesinin lens dozlarını azalttığı görüldü (p < 0.05). Bu çalışma üç boyutlu tedavi planlaması ile beyin minimum dozlarının arttığını, doz inhomojenitesinin azaldığını, kişiye özgü blok kullanılması ve posteriora 5 derece gantri açısı verilmesi ile lens dozlarının azaldığını göstermektedir.Article Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı'na Başvuran Kanser Hastalarının Epidemiyolojik Değerlendirilmesi(2006) Doğan, Ekrem; İzmirli, Mustafa; Alıcı, SüleymanAMAÇ Bu çalışmada Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı kayıtları incelenerek Van Gölü havzasındaki kanser sıklığını, hasta ve tümör özelliklerini ortaya çıkarmak amaçlandı.GEREÇ VE YÖNTEM Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalına 1 Ocak 2001-31 Aralık 2004 tarihleri arasında başvuran 1584 kanser tanısı almış hasta (861 erkek (%54.4); 723 kadın (%45.6) [erkek/kadın oranı 1.19]; ort. yaş 53; dağılım 14-90 yaş) retrospektif olarak incelendi. Hastalık en sık (%23.8) 51-60 yaş grubunda görülürken, tüm olguların %70.5'i 41-70 yaş grubunda idi. Hastaların %43.6'sı lokalbölgesel, %56.4'ü metastatik hastalıklı idi.BULGULAR Tüm hastalara bakıldığında en sık beş kanser türü (mide kanseri %26.5, özofagus kanseri %15.8, meme kanseri %9.5, kolorektal kanser %7.6 ve akciğer kanseri %6.4 oranında) saptandı. Cinsiyete göre değerlendirildiğinde en sık görülen beş kanser tipi; kadınlarda meme %19.8, mide %19.6, özofagus %19.2, kolorektal %7.3, over %5.5, erkeklerde ise mide %32, özofagus %13, akciğer %9.3, kolorektal %7.9 ve lenfoma %5.4 oranlarında idi. Sistemlere göre değerlendirildiğinde en sık görülen beş kanser lokalizasyonu; %56.6 gastrointestinal sistem, %9.5 meme, %6.4 akciğer, %5 lenfoma ve %4.8 oranlarında ürolojik kökenli idi.SONUÇ Van Gölü bölgesinde erkeklerde ve kadınlarda üst gastrointestinal sistem tümörleri daha sık görülmektedir. Bununla ilgili olarak etyopatolojik çalışmalara ihtiyaç vardır.