Browsing by Author "Ağargün, Mehmet Yücel"
Now showing 1 - 13 of 13
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis A Study of the Validity and Reliability of Turkish Adaptation of Core Bereavement Items(2007) Öztürk, Rabia İclal; Ağargün, Mehmet YücelBu çalışmanın amacı yas tutan bireylerde görülen yas tepkilerinin şiddetini değerlendiren Temel Yas Unsurlarının Türk örnekleminde geçerlik ve güvenirliğini araştırmaktır. Araştırmanın örneklemini 50 kişi oluşturdu. Bunlar birinci derece yakınlarından sevdiği birini en az bir ay önce, en fazla iki ay önce kaybetmiş bireylerdir. Bu gruba ?yas grubu? adı verildi. Kontrol grubu olarak birinci dereceden sevdiği bir yakınını beş yıl ve daha önce kaybetmiş olan 50 kişi çalışmaya dahil edildi. Katılımcılara doldurmaları için Temel Yas Unsurları'nın orijinalindeki gibi 17 maddeli Türkçe versiyonu verildi. Test tekrar test yöntemi uygulandı. Katılımcılar formu bir hafta içinde tekrar doldurdular. Verilerin istatistiksel analizlerinde ölçeğin iç tutarlılığı Cronbach-alfa istatistiği ve Pearson bağıntı analizi ile araştırıldı. İki farklı uygulama zamanında CBI toplam puanlarının test-tekrar test güvenirliği bağımlı gruplarda t testi ve Pearson bağıntı analizi uygulanarak değerlendirildi. Ölçek toplam puanı yeterli bir test-tekrar test güvenirlik göstermiş ve iç tutarlığı yüksek (alfa: 0.94) bulunmuştur. Ölçeğe ait tek tek madde puanları pozitif yönde ve ileri düzeyde test-tekrar test tutarlığı göstermiştir. İç tutarlıkta Pearson bağıntı katsayısı da her bir madde için 0.46-0.87 arasında bulundu. Güvenirliğe ilişkin analizlerde bağımlı gruplarda t testinde ilk ölçüm ve ikinci ölçüm arasında zamansal bir değişim gözlenmedi. Pearson bağıntı analizlerinde de bağıntı katsayısı test-tekrar test için toplamda 0.96 olarak bulundu. Yas grubu ve kontrol gruplarının toplam puanlarının bağımsız gruplarda t testi kullanılarak geçerliğe ilişkin kanıtlar araştırıldı. Sonuçlar Temel Yas Unsurları'nın Türkiye örneklemi için geçerli ve güvenilir bir araç olarak kullanılabileceğini göstermektedir. Anahtar Sözcükler: Geçerlik, güvenirlik, keder, ölçek, yas, depresyonArticle Beyaz Ayı Supresyon Envanteri'nin Geçerlik ve Güvenilirliğine İlişkin Bir Ön Çalışma(2004) Kara, Hayrettin; Beşiroğlu, Lütfullah; Özer, Ömer Akil; Kıran, Ümit Kemal; Ağargün, Mehmet YücelAmaç: Bu çalışmada kişinin istemediği, benliğe yabancı (ego-distonik) olarak algılanan ve belirgin sıkıntıya neden düşünceleri baskılama eğilimini ölçen WBSI'nin (White Bear Supresyon Envanteri) Türk örnekleminde geçerlik ve güvenilirliğinin araştırılması amaçlandı. Yöntem: DSM-IV kriterlerine göre OKB (Obsesif-Kompulsif Bozukluk) tanısı almış 30 hasta ve 47 sağlıklı denek çalış- maya alındı. Cronbach-α istatistiği ve Pearson bağıntı analizi uygulanarak ölçeğin iç tutarlılığı araştırıldı. İki farklı uygulama zamanında WBSI toplam puanlarının test-tekrar test güvenilirliği bağımlı gruplarda t testi ve Pearson bağıntı analizi uygulanarak değerlendirildi. OKB'si olan hastalar ve sağlıklı deneklere ait toplam puanlar bağımsız gruplarda t testi yardımıyla karşılaştırılarak ölçeğin geçerliğine ilişkin kanıtlar araştırıldı. Bulgular: Ölçek toplam puanı yeterli bir test-tekrar test güvenilirlik göstermiş ve iç tutarlılığı yüksek (α=0.92) bulunmuştur. Ölçeğe ait tek tek madde puanları pozitif yönde ve çok ileri düzeyde test-tekrar test tutarlılığı göstermiştir. geçerlilik analizinde, madde 5 dışındaki maddelerinin tümü ve toplam puanları açısından ölçeğin ayırt edici bir geçerliğe sahip olduğu görülmüştür. Sonuç: Bu sonuçlar, WBSI'nin psikometrik özelliklerinin Türk örnekleminde istenmeyen düşünceleri bilinçli bastırma eğiliminin değerlendirilmesinde güvenilir ve geçerli bir ölçek olduğunu göstermektedir.Article Clark-beck Obsesyon-kompulsiyon Ölçeği’nin Türk Toplumunda Psikometrik Özellikleri(2007) Gulec, Mustafa; Ağargün, Mehmet Yücel; Beşiroğlu, Lütfullah; Eryonucu, Buket; Boysan, MuratAmaç: Bu çalışmada obsesif kompulsif belirtileri sıklık ve şiddet açısından değerlendirmek üzere geliştirilmiş olan Clark-Beck Obsesyon-Kompulsiyon Ölçeği’nin (CBOKÖ) psikometrik özelliklerinin araştırılması amaçlandı. Yöntem: Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) tanısı konmuş 52 hasta, majör depresyonu olan 36 hasta ve OKB dışında başka bir anksiyete bozukluğu olan 32 hasta, 278 öğrenci ve 75 sağlıklı erişkin denek örneklem grubunu oluşturdu. Ölçeğin iç tutarlılığı, test-tekrar test güvenilirliği, eş zaman ve ayırt edici geçerliliği araştırıldı. Sonuçlar: Cronbach α katsayısı obsesyon, kompulsiyon ve toplam puan için tüm örneklemde sırasıyla 0.86, 0.83 ve 0.91 olarak bulundu. İki ayrı zaman diliminden elde edilen puanlar arasındaki bağıntı katsayıları obsesyon puanı için 0.81 (p<0.001), kompulsiyon için 0.85 (p<0.001) ve toplam puan için 0.85 (p<0.001) olarak hesaplandı. OKB olan grubun obsesyon, kompulsiyon ve toplam puanları tüm gruplardan anlamlı olarak yüksek bulundu. Hem OKB grubunda, hem de sağlıklı kişilerde CBOKÖ obsesyon, kompulsiyon ve toplam puanları obsesif kompulsif belirtileri ölçen diğer ölçeklerle (Yale-Brown Obsesyon Kompulsiyon Ölçeği ve Padua Envanteri) anlamlı derecede bağıntı göstermiştir. Tartışma: Sonuçlar, CBOKÖ’nin Türk örnekleminde obsesif-kompulsif belirtilerin değerlendirilmesinde güvenilir ve geçerli bir ölçek olduğunu göstermektedir. (Anadolu Psikiyatri Dergisi 2007; 8:197-205)Article Cope (Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği): Psikometrik Özelliklere İlişkin Bir Ön Çalışma(2005) Özer, Ömer Akif; Kara, Hayrettin; Ağargün, Mehmet Yücel; Beşiroğlu, Lütfullah; Kıran, Ümit KemalBaşa çıkma tutumları, stres doğurucu olaylar ya da etkenlerin olumsuz etkileri ile mücadele etmek için kullanılan özgül davranışsal ve psikolojik çabaları içerir. Bu çalışmada başa çıkma tutumlarını değerlendirmek amacıyla geliştirilen COPE’nin (Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği) Türkçe`ye çevrilerek psikometrik özellik-lerinin araştırılması amaçlanmıştır. Kırk yedi sağlıklı denek (21 erkek, 26 kadın) çalışmaya alındı. Deneklerin yaş ortalaması 26.0±4.8 idi. Cronbach α istatistiği ve Pearson bağıntı analizi uygulanarak ölçeğin iç tutarlılığı sınandı. İki farklı uygulama zamanında COPE alt ölçek ve toplam puanlarının test-tekrar test güvenirliği bağımlı gruplarda t testi ve Pearson bağıntı analizi uygulanarak araştırıldı. Cronbach α değeri 0.79 ve alt ölçeklere ait puanların COPE toplam puanıyla bağıntısı pozitif yönde ve anlamlı bulundu. Ölçeğe ait tek tek madde puanları pozitif yönde ve ileri düzeyde test-tekrar test güvenirliği göstermiştir. Bu sonuçlar COPE’nin psikometrik özelliklerinin Türk örnekleminde başa çıkma tutumlarının değerlendirilmesinde güvenilir bir ölçek olduğunu göstermektedir. Ölçeğin geçerliğine ilişkin kanıtların farklı psikopatoloji gruplarıyla yapılacak karşılaştırmalarla elde edilmesi yararlı olacaktır.Article Obsesif Kompulsif Bozuklukta Psikofarmakolojik Tedavinin Yaşam Kalitesine Etkisi(2008) Aydın, Adem; Ağargün, Mehmet Yücel; Beşiroğlu, Lütfullah; Uguz, Faruk; Aşkın, Rüstem; Yilmaz, ErtanAmaç: Obsesif-kompülsif bozukluk (OKB) kişinin aile ile ilgili, akademik, mesleki ve sosyal işlevselliğini belirgin olarak etkileyen bir hastalıktır. Bu çalışmada psikofarmakolojik tedavinin hastaların yaşam kalitesine olan etkisinin araştırılması amaçlanmıştır.Yöntem: DSM-IV tanı ölçütlerine göre OKB tanısı konan 53 erişkin hasta Yale-Brown Obsesyon Kompülsiyon Ölçeği (YBOKÖ), Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HDDÖ), Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği Kısa Formu Türkçe Versiyonu (WHOQOL-BREF TR) ile değerlendirildi. Hastaların her birine geliş sırasına göre sertralin 100-200 mg/gün, fluvoksamin 200-300 mg/gün ya da paroksetin 40?80 mg/gün tedavilerinden biri 12 hafta boyunca uygulandı. Hastaların %68'i (n=36) 12 hafta sonra YBOKÖ, HDDÖ ve WHOQOL-BREF TR ile tekrar değerlendirildi. Bulgular: Tedavi sonrası obsesyon, kompülsiyon ve depresif belirtilerin şiddeti tedavi öncesi değerlerden anlamlı olarak daha düşük bulundu. Yaşam kalitesi ile ilgili analizlerde tedavi öncesi psikolojik sağlık, fiziksel sağlık, sosyal ilişkiler ve çevre alanı puanları ile tedavi sonrası puanlar arasında anlamlı fark bulunmadı. Tedavi sonrası psikolojik sağlık alan puanı tedavi öncesi depresyon şiddeti ile anlamlı derecede ilişkili bulunurken (r=-0.35, p<0.05) sosyal ilişkiler puanı ise tedavi öncesi aynı alan puanı (r=0.63, p<0.001) ve kompülsiyon şiddeti (r=-0.37, p<0.05) ile ilişkili bulundu. Çoklu regresyon analizleri ile tedavi sonrası sosyal ilişkiler puanı tedavi öncesi kompülsiyon şiddeti ile ilişkili bulunurken, diğer tedavi sonrası yaşam kalitesi alan puanları ile ilişkili tedavi öncesi bir değişken bulunmadı. Sonuç: Tedavi sonuçlarının değerlendirilmesinde klinik bakış açısı ve nesnel değerlendirmelerin esas alınması, yaşam kalitesi değerlendirmelerinden ise bu yaklaşımlara destek olarak yararlanılması gerekmektedir.Article Obsesif Kompulsif Bozuklukta Sağlık Yardımı Arama Davranışı ile İlişkili Etmenler: Hastalık ile İlişkili ve Genel Etmenlerin Rolü(2006) Ağargün, Mehmet Yücel; Beşiroğlu, LütfullahObsesif-kompulsif bozukluk (OKB) kişinin aile, akademik, mesleki ve sosyal işlevselliğini olumsuz yönde etkileyen süregen bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından en fazla yeti yitimi oluşturan 10 hastalık içinde OKB da tanımlanmıştır. Bununla birlikte hastalığın oluşturduğu önemli işlevsellik kaybına ve mevcut tedavi seçeneklerine rağmen hastaların önemli bir kısmı sağlık yardımı arama davranışında (SYAD) bulunmamaktadır. Literatürde OKB için SYAD?nın oluşmasında merkezi rol oynayan etmenler yeterince aydınlatılmamıştır. Hastalık için SYAD?nın ortaya çıkmasını en iyi yordayan etmenin hastalık şiddeti olduğu düşünülmekle birlikte hastalar, kendilerini SYAD?nda bulunmaktan engelleyen çeşitli etmenlerle karşılaşabilirler. Hastalık ve hastalık dışı etmenler karşılıklı etkileşim içerisinde SYAD üzerinde etkili olmakla birlikte her bir etmen diğerlerinden bağımsız olarak tek başına SYAD ile ilişkili olabilir. Bu gözden geçirme yazısında OKB?ta hastalık ve genel etmenlerin SYAD üzerine etkisi tartışılacaktır. Bu şekilde toplumda OKB olan hastalar arasında ruh sağlığı hizmetlerinin kullanımını artırmak için hedeflerin belirlenmesi açısından yeni bilgiler sağlanabilir.Article Obsesif Kompulsif Bozuklukta Yaşam Kalitesi ile İlişkili Etkenler(2007) Uguz, Faruk; Aşkın, Rüstem; Ağargün, Mehmet Yücel; Beşiroğlu, Lütfullah; Sağlam, Mürsel; Yilmaz, ErtanAmaç: Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) kişinin aile, meslek ve sosyal işlevselliğini belirgin olarak etkileyen bir bozukluk olduğu için OKB ve yaşam kalitesi arasındaki ilişki giderek daha çok önem kazanmaya başlamıştır. Bu çalışmada OKB'ta en çok etkilenen yaşam kalitesi alanlarını ve OKB'ta azalmış yaşam kalitesi ile ilişkili etkenleri araştırmak amaçlanmıştır. Yöntem: Yetmiş üç OKB hastası ve 69 sağlıklı katılımcının yaşam kalitesi puanları Dünya Sağlık Örgütü Yaşam Kalitesi Ölçeği Kısa Formu (WHOQOL-BREF) aracılığıyla karşılaştırıldı. Ayrıca regresyon analizleri aracılığıyla yaşam kalitesi ve olası klinik değişkenler arasındaki ilişkiler araştırıldı. Sonuçlar: Kontrol grubuna göre, OKB grubunun psikolojik sağlık ve sosyal ilişkiler puanları anlamlı olarak daha düşük bulundu. Yapılan çoklu regresyon analizleri sonucunda depresif belirtilerin şiddeti hem fiziksel sağlık, hem de psikolojik sağlık alanı ile en fazla ilişkili olarak bulundu. Kişilik bozukluğu eş tanısının varlığı psikolojik sağlığı yordayan ikinci önemli etken olarak bulundu. Kompulsiyonların şiddeti sosyal ilişki alanı ile ilişkili tek değişken olarak bulunurken, ikinci bir modelde depresif belirtilerin şiddeti de denkleme eklendi. Çevre alanı ile ilişkili tek etken hastalık süresi olarak bulundu. İkili bağıntı analizlerinde ise obsesyonların ve depresif belirtilerin şiddeti psikolojik sağlık ile ilişkili bulunurken, kompulsiyon şiddeti ile anlamlı bir ilişki saptanmadı. Tartışma: OKB'ta yaşam kalitesi değerlendirmesinde depresif belirtilerin etkisi belirgin olarak ortaya çıktığı için OKB'a özgü bir değerlendirme aracı geliştirilme zorunluluğu doğmaktadır.Article Otojen ve Reaktif Obsesyonlara Sahip Obsesif Kompulsif Hastalarda Psikofarmakolojik Tedaviye Yanıt(2007) Sağlam, Mürsel; Beşiroğlu, Lütfullah; Aşkın, Rüstem; Ağargün, Mehmet Yücel; Uguz, Faruk; Çilli, Ali SavaşAmaç: Obsesyonların farklı bilişsel süreçlerden kaynaklanan otojen ve reaktif obsesyonlar olarak ayrılabileceği önerilmektedir. Bu çalışmada otojen ve reaktif obsesyonlara sahip OKB hastalarının ilaç tedavisine yanıt düzeyi karşılaştırılmıştır. Yöntem: DSM-IV tanı ölçütlerine göre OKB tanısı konan, otojen obsesyonlara sahip 20 erişkin hasta (Otojen grup, OG) ve reaktif obsesyonlara sahip 22 erişkin hasta (Reaktif grup, RG) Yale-Brown Obsesyon Kompulsiyon Ölçeği (YBOKÖ), Hamilton Depresyon Derecelendirme Ölçeği (HDDÖ) ve Beyaz Ayı Supresyon Envanteri (BASE) ile değerlendirildi. Hastaların her birine geliş sırasına göre sertralin 100–200 mg/gün, şuvoksamin 200–300 mg/gün ya da paroksetin 40-80 mg/gün tedavilerinden biri 12 hafta boyunca uygulandı. Otojen grubun %80’i (n=16), RG’nin %68’i (n=15) 12 hafta sonra tekrar değerlendirildi. Bulgular: Her iki grupta tedavi sonrası YBOKÖ obsesyon, kompulsiyon, toplam puanları, HDDÖ ve BASE puanları, tedavi öncesi değerlerden anlamlı olarak daha düşük bulundu. Otojen grubun tedavi öncesi ve sonrası YBOKÖ obsesyon ve BASE değerlendirmeleri arasındaki fark ortancaları RG’den anlamlı olarak daha fazla bulundu. Tedavi öncesi ve sonrası YBOKÖ obsesyon, HDDÖ ve BASE puanları arasındaki fark ortalamaları OG’de anlamlı olarak birbirleri ile ilişki bulundu. Reaktif grupta ise obsesyon şiddetindeki azalma kompulsiyon şiddetindeki azalma ile ilişkili idi. Sonuç: Otojen obsesyonlara karşı reaktif obsesyonlar temelinde yapılan bir ayırımın OKB’de olası psikopatolojik mekanizmaların ve tedavi yanıtındaki farklılıkların anlaşılmasında yararlı olabileceği düşünülmektedir.(Klinik Psikofarmakoloji Bülteni Cilt 17, Sayı 1, 2007)Article Postpartum Depresyon ve Serum Kolesterolü(2004) İnci, Rıfat; Kıran, Ümit Kemal; Ağargün, Mehmet Yücel; Eryonucu, Buket; Özer, Ömer Akil; Selvi, YavuzAmaç: Duygudurum bozukluklarının ortaya çıkışı açısından doğum sonrası dönem riskli bir dönemdir. Ani hormonal değişimler psikopatolojinin ortaya çıkışında önemli bir etkiye sahip olabilir. Gebelik esnasında artan serum kolesterol düzeyleri doğum sonrasında ani bir düşüş gösterir. Bu çalışmanın amacı doğum sonrası başlangıçlı depresyon ile serum kolesterol düzeyleri arasındaki ilişkiyi araştırmaktır. Yöntem: DSM-IV'e göre doğum sonrası başlangıçlı major depresyonu olan 15 hasta ile yaş ve vücut ağırlığı açısından eşleştirilmiş doğum sonrası başlangıcı olmadan major depresyonu olan 15 hasta çalışmaya alındı. Her iki grubun serum kolesterol düzeyleri karşılaştırıldı. Bulgular: Doğum sonrası depresyonu olan hastaların serum kolesterol ve LDL değerleri doğum sonrası başlangıçlı olmayan depresyonlu hastalara göre anlamlı derecede daha düşük bulundu. Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları düşük serum kolesterol düzeyleri ile doğum sonrası başlangıçlı depresif atak arasında bir ilişki olabileceğini düşündürmektedir.Article Şizofren Hasta ve Ailelerinde Aile İşlevselliği, Sosyal Destek ve Duygu Dışavurumunun İncelenmesi(2001) Çetin, Mesut; Başoğlu, Cengiz; Seçil, Meltem; Ağargün, Mehmet Yücel; Can, Sibel; Ebrinç, Servet; Çobanoğlu, NecatiAmaç: Bu çalışmada şizofren hasta ve ailelerinde, aile içi etkileşimde rol oynayan aile işlevselliği, ailesel ve sosyal destek ile algılanan duygu dışavurumu gibi etmenlerin arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Yöntem: DSM-IV şizofreni tanı ölçütlerini karşılayan 42 erkek hasta ve birinci derece yakınları (anne, baba, kardeş) çalışmaya alındı. Hasta yakınlarına hastaya ve hastalığına yönelik sorular içeren görüşme formu ile Aile Değerlendirme Ölçeği (ADÖ); hastalara Algılanan Aile Desteği Ölçeği (AADÖ), Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği (ÇBSDÖ) ve Dışavurulan Duygulanım Düzeyi Ölçeği (DDÖ) uygulandı. Sonuçlar: Grubun ortalama hastalık süresi 36.09+42.26 ay, ranjı 6-156 ay idi. % 64.3'ü (n=27) birden fazla hastalanma ve hastane yatışı, % 81'i (n=34) birden fazla tedavi tekrarı öyküsüne sahipti. Hasta yakınlarının % 28.6'smı (n=12) anne, % 40.4'ünü (n=17) baba ve % 31'ini (n=13) kardeşler oluşturuyordu. Hasta yakınlarının % 42.9'u (n=18) relaps nedeni olarak ilaç bırakımım, % 33.3'ü (n=14) aile ve çevreyi sorumlu tutmuşlardır. ADÖ iletişim (İLT), roller (ROL), duygusal tepki verebilme (DTV), gereken ilgiyi gösterme (GİG) ve davranış kontrolü (DVK) alt ölçek puan ortalamaları 2.00 ve üzerinde bulunmuştur. AADÖ puanları ile DD aşırı müdahalecilik, aşırı tepkisellik, olumsuz tutumlar, hoşgörüsüzlük puanları; ÇBSDÖ aile, özel kişi ve toplam puanları ile DD olumsuz tutumlar puanlan arasında anlamlı düzeyde negatif ilişki saptanmıştır. ADÖ genel fonksiyonlar puanlan ile ÇBSDÖ özel kişi ve toplam puanları; duygusal tepki verebilme puanları ile DD aşırı tepkisellik ve olumsuz tutumlar puanları arasında ise anlamlı düzeyde pozitif ilişki bulunmuştur. Tartışma: Şizofren hasta ailelerinde aile içi etkileşimde duygusal tepki verebilme, gereken ilgiyi gösterme ve davranış kontrolünde problemler yaşandığı; dışavurulan duygulanımın, hastalarda algılanan aile ve sosyal desteği olumsuz yönde etkileyebileceği dikkati çekmektedir.Article Streptokok Enfeksiyonu ile İlişkili Okb ve Tik Bozukluğu Olan Dört Olguda Plazmaferez Tedavisine Yanıt(2007) Gulec, Mustafa; Sözen, Mehmet; Özbebit, Özgür; Beşiroğlu, Lütfullah; Ağargün, Mehmet Yücel; Dilek, İmdatStreptokok enfeksiyonun yol açtığı çocukluk çağı oto-immün nöropsikiyatrik bozukluklar (PANDAS) tanımı, A grubu-beta hemolitik streptokok enfeksiyonu sonrası oto-immün tepkinin bir sonucu olarak, çocukluk çağında ortaya çıkan obsesif-kompulsif belirtiler ve tikleri bulunan hastaları tanımlamaktadır. Bu hastalarda enfeksiyon tarafından başlatılan oto-immün sürecin bazal gangliyonları etkilediği ve nöropsikiyatrik belirtilere neden olduğu öne sürülmektedir. Şiddetli nöropsikiyatrik belirtileri olan olgularda, PANDAS'ın patogenezinden sorumlu oto-immün süreci kesintiye uğratan, plazmaferez ve immunglobulin tedavisi gibi uygulamaların kullanılması önerilmektedir. Bu yazıda streptokok enfeksiyonu ile ilişkili OKB ve tik bozukluğu olan dört erişkin olguda plazmaferez tedavisinin etkisi tartışılmıştır.Article Temel Yas Unsurları Ölçeği Türkçe Formunun Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması(2011) Ağargün, Mehmet Yücel; Öztürk, Rabia İclal; Çilli, Ali Savaş; Beşiroğlu, Lütfullah; Selvi, YavuzAmaç: Bu çalışmada yas tutan bireylerde görülen yas tepkilerinin Şiddetini değerlendiren CBI’nın (Core Bereavement Items) Türkçe formunun geçerlik ve güvenirliğinin araştırılması amaçlandı. Yöntemler: Araştırmanın örneklemini 50 birey oluşturdu. Bu bireyler birinci derece yakınlarından sevdiği birini en az 1 ay önce, en fazla 2 ay önce kaybetmiş bireylerdi. Bu gruba “yas grubu” adı verildi. İkinci grup olarak, birinci dereceden sevdiği bir yakınını 5 yıl içerisinde kaybetmiş olmayan 50 birey çalışmaya dahil edildi. Ölçeğin iç tutarlılığı Cronbach-· istatistiği ve Pearson bağıntı analizi ile araştırıldı. İki farklı uygulama zamanında CBI toplam puanlarının test-tekrar test güvenirliği bağımlı gruplarda t testi ve Pearson bağıntı analizi uygulanarak değerlendirildi. Yas grubu ve 2. grubun toplam puanları bağımsız gruplarda t testi kullanılarak geçerliğe ilişkin kanıtlar araştırıldı. Bulgular: Ölçek toplam puanı yeterli bir test-tekrar test güvenirliği göstermiş ve iç tutarlığı yüksek (α=0.94) bulunmuştur. İç tutarlıkta Pearson bağıntı katsayısı da her bir madde için 0.46-0.87 arasında bulundu. Geçerlik analizinde 4., 8., 9. ve 10. maddeler dışında maddelerin tümü ve toplam puanları açısından ayırt edici bir geçerliğe sahip olduğu görülmüştür. Sonuç: Sonuçlar, CBI’nın Türkiye örneklemi için yas sürecindeki bireylerde yasın Şiddetini ve gelişimini değerlendirmede geçerli ve güvenilir bir araç olarak kullanılabileceğini göstermektedir.Master Thesis The Corelation Among Dreams, Affection and Coping Strategies With Problems in Adult Population(2007) Çimen, Dilek; Ağargün, Mehmet YücelBu çalışmanın amacı; yetişkin bireylerin rüyalarının günlük yaşamda karşılaştıkları sorunlarla baş etmede yardımcı olup olmadığını ve duygudurumlarını etkileyip etkilemediğini ortaya koymaktır. Araştırmanın örneklemini 86 kişi oluşturdu. Katılımcılara POMS (mizaç durumları profili), VRA, COPE ve rüya ölçeği testleri verildi. Verilerin istatistiksel analizi, Pearson bağıntı analizi kullanılarak yapıldı. Sonuç olarak VRA ile COPE 6 (inkar) arasında negatif anlamlı ilişki; COPE 7 (dini olarak başa çıkma) ve COPE 13 (kabullenme) arasında pozitif anlamlı ilişki bulundu. Ayrıca VRA ile POMS 1 (anksiyete, gerilim), POMS 2 (depresyon, keder), POMS 3 (kin, düşmanlık), POMS 5 (yorgunluk), POMS toplam arasında pozitif anlamlı ilişki bulundu. VRA ile rüya ölçeği birimlerinden rüya hatırlama, rüyadan etkilenme, rüya içeriğinin canlılığı ve karışıklılığı, hoş rüyanın paylaşımı ve nahoş rüyanın paylaşımı arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulundu. Anahtar Sözcükler: Anksiyete, baş etme, duygudurum, rüya.