Browsing by Author "Akgün, Cihangir"
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
Article Boy Kısalığı Şikayeti ile Başvuran Bir Erkek Hastada Makroprolaktinoma(2010) Arslan, Mehmet; İzmirli, Mustafa; Cesur, Yaşar; Akgün, Cihangir; Peker, Erdal; Doğan, MuratBoy kısalığı ve müphem baş ağrısı şikâyeti ile polikliniğimize başvuran 156/12 yaşında erkek hastanın 10 yaşından itibaren akranlarına göre kısa kaldığı ve son iki aydır hemen hemen her gün olan ancak hastayı fazla rahatsız etmeyen hafif şiddette müphem bir baş ağrısı şikâyeti olduğu, görme bozukluğu olmadığı öğrenildi. Fizik muayenede boy 144.9 cm (-3;-4 SD arasında) idi. Nörolojik defisit yoktu. Görme alanı ölçümünde bilateral periferal görme alanı defekti mevcuttu. Diğer sistem muayeneleri normaldi. Laboratuar incelemelerinde, Prolaktin:8400 ng/ml idi. L-Dopa ve Klonidin ile yapılan iki büyüme hormonu uyarı testlerine yetersiz cevap alındı. Hipotalamus-hipofiz MR incelemesinde 3x1cm boyutunda, suprasellar sisternayı dolduran, üçüncü ventriküle uzanım gösteren, düzgün lobüle kontürlü ‘sellar kitle lezyon (makroadenom)’ tespit edildi. Bu vaka ile izole boy kısalığı şikâyeti ile getirilen vakalarda büyüme hormon eksikliği tespit edilmiş ise diğer hormon eksiklikleri açısından olguların tetkik edilmesi ve anormallik saptanması durumunda görüntüleme yöntemlerinin uygulanmasının önemini bir kez daha vurgulamak istedik.Article Çoklu Organ Yetersizliği ile Seyreden Bir Leptospiroz Olgusu(2010) Okur, Mesut; Bektaş, Mehmet Selçuk; Acikgoz, Mehmet; Doğan, Şekibe Zehra; Temel, Hayrettin; Akgün, Cihangir; Kaya, AvniLeptospiroz, leptospira genusundan spiroketlerin neden olduğu, insanları ve hayvanları etkileyebilen, dünyada sık görülen zoonotik bir enfeksiyondur. İnsanlarda subklinik enfeksiyondan çoklu organ yetersizliği ve ölüme neden olabilecek kadar farklı klinik tablolara neden olabilir. Burada ateş, halsizlik, yorgunluk, gece terlemesi yakınmalarıyla getirilen, öyküsünden evde tavşan besledikleri öğrenilen, muayenesinde cilt ve skleralarda sarılık, döküntü, gastrointestinal kanama, hepatosplenomegali tespit edilen, izleminde ensefalopati, kanama diyatezi, hepatik ve renal yetmezlik gelişen, klinik ve laboratuar bulgularıyla leptospiroz tanısı konulan 8 yaşında erkek hasta sunuldu. 14 günlük kristalize penisilin ve yoğun destek tedavisi ile nörolojik ve hematolojik anormallikler ile birlikte renal ve hepatik yetmezliğin düzeldiği görüldü. Sonuç olarak, çocuklarda sarılık, ensefalopati, çoklu organ yetersizliği, kanama diyatezi kliniği ile başvuran hastalarda çevresel risk faktörü varlığında leptospiroz ihtimalinin göz önünde bulundurulması gerektiğini vurgulamak isteriz.specialization-in-medicine.listelement.badge Data Research of Epidemiological and Clinical Analysis in Patients Who Admitted Yuzuncu Yil Universty Dr. Dursun Odabaş Hospital Pediatric Nephrology Outpatient Clinic(2013) Gülpınar, Özlem; Akgün, CihangirBu çalışmamızda, çocukluk döneminde üriner sistem hastalıklarının, tanı, tedavi ve prognozları hakkında kendi tecrübelerimizi retrospektif olarak saptayıp; profilleri ortaya koyarak tedavide başarıyı arttırmayı ve komplikasyonların gelişimini önlemeye yararlı olabilecek sonuçlara ulaşmayı amaçladık. Çocuk nefroloji polikliniklerinde görülen en sık tanılar arasında; idrar yolu enfeksiyonu, vezikoüreteral reflü, enürezis, böbrek yetmezliği, konjenital üriner sistem anomalileri, vaskülitler, nefrotik sendrom, glomerulonefritler yer almaktadır. Çocuk romatoloji kliniği bulunmayan merkezlerde romatolojik hastalıkların tetkik ve tedavisi Çocuk nefroloji polkliniklerinde yapılmaktadır. Bu haliyle Çocuk nefroloji kliniklerinde başvuru tanıları arasına; artrit (juvenil idiyopatik artrit, spondiloartropatiler, ankilozan spondilit, reaktif artrit), dermatomyozit, polimiyozit, kollojen doku hastalıkları (sistemik lupus eritomatozus), ailesel akdeniz ateşi tanıları da eklenmektedir. Çalışmamıza Eylül 1996 ve Ocak 2013 tarihleri arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Prof. Dr. Dursun Odabaş Hastanesi Çocuk Nefroloji Polikliniğimize başvurarak tetkik ve tedavi edilen 13422 hasta dahil edildi. Bu vakaların verilerinin tamamı retrospektif olarak hastaların dosyalarından, Miranda ve Enlil isimli otomasyon sistemlerinden incelenerek kaydedildi.Retrospektif dökümante edilmiş hasta verileri alt gruplara ayrılıp SPSS programı kullanılarak regresyon analizi, tek yönlü varyans analizi, eş yapma yöntemi ve ?2 (ki-kare) testi ile analiz edildi. Onaltı yıllık süreç içerisinde, çalışmamıza alınan vakalar takip edilmekte oldukları tanılara, yaş gruplarına, cinsiyet, başvuru semptomları, radyojik görüntüleme yöntemlerine, verilen tedaviler, komplikasyonlar ve uzun dönem izlemlerindeki klinik seyirlere gruplandırıldı. Mevcut bulgular istatistiksel olarak değerlendirildi. Anahtar sözcükler: çocuk nefroloji, böbrek,specialization-in-medicine.listelement.badge Levels of Malonylaldehyde, Reductated Glutathion and Vitamins Which Have Antioxıdant Effect at Children With Henoch-Schonlein Purpura(2010) Temel, Hayrettin; Akgün, CihangirHenoch Schönlein Purpurası (HSP) çocukluk çağının en sık görülen vaskülitidir. Genellikle palpabl purpura, kolik tarzında karın ağrısı ve artrit bulguları ile belirgindir. Morbiditenin en önemli nedeni kronik böbrek yetersizliğine kadar gidebilen böbrek tutulumudur. Diğer organların semptomatik tutulumu çok nadirdir.Organizmada normal şartlarda da oluşan serbest radikal üretimi, değişik savunma mekanizmaları ile ortadan kaldırılır ve patolojik bir durum oluşmaz. Serbest radikal oluşum hızı, antioksidan savunma mekanizmalarının gücünü aştığı zaman oksidan stres ortaya çıkar. Sonuç olarak serbest radikallerin hücre fonksiyonlarına net etkisi, radikal ürünleri ile koruyucu sistemler arasındaki dengeye bağlıdır.Çalışmamızda HSP tanısı alan 32 hastada aktif dönem ve remisyon döneminde, kontrol grubu olan 28 sağlıklı çocukta ise bir kez oksidan sistemin göstergesi olarak Malondialdehid (MDA), antioksidan sistemin göstergesi olarak redükte glutatyon (GSH), E vitamini, C vitamini, Retinol ve ß-Karoten düzeyleri ölçüldü.MDA düzeyleri aktif dönemdeki HSP'li hastalarda kontrol grubuna ve remisyon dönemine göre yüksek bulunurken, GSH düzeyleri ise aktif dönemde kontrol grubuna ve remisyon dönemine göre belirgin şekilde düşük bulundu. C vitamini düzeyleri ise aktif dönem ve remisyon döneminde kontrol grubuna göre belirgin oranda düşük bulundu. Bununla birlikte retinol ve ß-karoten düzeyleri aktif dönemde hem remisyon dönemine göre hem de kontrol grubuna göre düşük düzeylerdeydi ancak istatistiksel olarak fark anlamlı değildi. Organ tutulumuna göre değerlendirildiğinde ise GİS tutulumu olanlarda olmayanlara göre retinol düzeyinin anlamlı derecede düşük olduğu, böbrek tutulumu olanlarda olmayanlara göre vitamin C seviyelerinin anlamlı şekilde düşük olduğu tespit edildi. Ayrıca retinol düzeyleri ile tutulan organ sayısı arasında negatif korelasyon olduğu gözlendi.Sonuç olarak: Çalışmamızda HSP'nin patogenezinde oksidatif stresin varlığı gösterilmekle beraber aktif dönemde vitamin C düzeylerinin kontrol grubuna göre düşük olarak bulunması, GİS tutulumu olanlarda olmayanlara göre retinol düzeyinin anlamlı derecede düşük olması, böbrek tutulumu olanlarda olmayanlara göre vitamin C seviyelerinin anlamlı şekilde düşük olması ve tutulan organ sayısı ile retinol düzeyleri arasında negatif korelasyon bulunması dikkate alındığında tedavide özellikle C vitamini ve A vitamini'nin kullanılabileceğini düşünmekteyiz.Anahtar kelimeler: Henoch Schönlein Purpurası, malondialdehid, redükte glutatyon, C vitamini, E vitamini, A vitaminiArticle Salmonella Typhi’ye Bağlı Gelişen Ensefalit Olgusu(2010) Acikgoz, Mehmet; Akgün, Cihangir; Sal, Ertan; Peker, Erdal; Çaksen, Hüseyın; Aktar, Fesih; Akıl, MuhammedSalmonella enfeksiyonları çocuklarda kendini sınırlayan gastroenterit enfeksiyonları şeklinde ortaya çıkar. Salmonella enfeksiyonları nadiren merkezi sinir sistemi enfeksiyonu şeklinde karşımıza çıkar. Salmonellalara bağlı merkezi sinir sistemi enfeksiyonlarının yaklaşık %83’ü 2 yaşın altında görülür. Bu makalede, konvülziyon şikayetiyle getirilen, beyin omirilik sıvısı incelemesinde protein artışı olup mikroskopla direk bakıda hücre görülmeyen elektroensefalogram ve beyin magnetik rezonans incelemesi ensefalitle uyumlu olan takiplerde ensefalit etkeni olarak Salmonella Typi tespit edilen oniki yaşında erkek sunulmuştur. Vaka ensefalit etkenleri arasında nadirde olsa Salmonella Typi görülebileceğini hatırlatmak vurgulamak amacıyla sunuldu.Article Tekrarlayan Pnömoni ve Öksürük Etiyolojisinde Yabancı Cisim Aspirasyonu Düşünülen Çocuk Olguların Tanı ve Tedavisinde Bronkoskopinin Değeri(2008) Akgün, Cihangir; Edirne, Yeşim; Melek, Mehmet; Çobanoğlu, UfukGiriş: Bu çalışmada, tanı konamayan kronik öksürük ve tekrarlayan pnömonisi olan ve yabancı cisim aspirasyon şüphesi bulunan çocuk olguların bronkoskopi sonuçlarının literatür eşliğinde tartışılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 2004-2008 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde kronik öksürük ve tekrarlayan pnömoni tanılarıyla takip edilen ancak uygulanan medikal tedavi protokollerine cevap vermeyen 37 çocuk dâhil edildi. Bronkoskopi işlemi ameliyathanede genel anestezi altında rijid/fleksibl bronkoskop ile yapıldı. Gruplar arasındaki farkları karşılaştırmak için Mann-Whitney U testi, iki veya daha fazla grubun sıklığının karşılaştırılmasında ki-kare testi, gruplardan biri beşten az ise Fisher's Exact testi uygulandı. P<0.05 anlamlı olarak kabul edildi. Bulgular: Olguların 21'i (%56,8) erkek, 16'sı (%43,2) kız idi. Hastaların 18'i (%48,64) kronik öksürük, 19'u (%51,35) tekrarlayan pnömoni nedeniyle takip edilmekteydi. Rijid bronkoskopi ile 12 (%32,4) olguda yabancı cisim varlığı tespit edildi. İstatistiksel olarak tekrarlayan pnömonili hastalarda yabancı cisim etiyolojisi oranı, kronik öksürük olgularından anlamlı olarak daha fazla idi (p<0,0012). Sonuç: Çocuklarda medikal tedaviye yanıt vermeyen öksürük ve tekrarlayan pnömoni olgularında bronkoskopi hem tanı, hem de tedavi açısından değerlidir.specialization-in-medicine.listelement.badge The Clinical Analysis of Childhood Henoch-Schönlein Purpura Patients With Retrospective Study(2009) Akgün, Cihangir; Arslan, ŞükrüHenoch-Schönlein purpurası, dokularda immunglobulin A içeren immun komplekslerin birikmesiyle karakterize küçük damarların en sık görülen sistemik vaskülitidir. Klinik seyir, eş zamanlı multisistem tutulumlarının eşlik ettiği, özellikle vücudun alt yarısına lokalize nontrombositopenik, palpe edilebilen purpuralar ile karakterizedir. Henoch-Schönlein purpurasının yıllık insidansı 100000 çocukta 22,1 olarak bildirilmiştir. Henoch-Schönlein purpurası sıklıkla bir enfeksiyonla ilişkilidir ve bir çok enfeksiyon ajanı patogenezde rol oynayabilir. Hastaların yaklaşık yarısında değişen şiddette böbrek tutulumu olur. Henoch-Schönlein purpuralı çocukların %90'ından fazlasında hastalık kendiliğinden düzelebildiğinden dolayı ilk olarak destek tedavisi verilmelidir. Sık relaps görülmesine ve hastalığın aktif periyodunda böbrek tutulumunun görülmesine rağmen uzun dönemde hastalık iyi huyludur.Bu retrospektif çalışmada, Ocak 2003 ile Ekim2008 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı çocuk acil servisine, çocuk polikliniğine ve çocuk nefroloji polikliniğine başvuran çocukların tıbbi kayıtları incelendi. Veriler Henoch-Schönlein purpurası tanısı almış 212 hastadan (1-17 yaş arası) retrospektif olarak elde edildi. Hastaların yaş ortalaması 9,33 ± 3,20 yıldı.Hastalık daha çok sonbahar ve kış mevsiminde görüldü. Yaş grupları ile mevsimler, eklem tutulumu, santral sinir sistemi tutulumu, gastrointestinal tutulum ve skrotal tutulum arasında anlamlı bir ilişki mevcut değilken, yaş grupları ile böbrek tutulumu arasında pozitif bir korelasyon saptandı. Sonuç olarak, Henoch-Schönlein purpurası her ne kadar gastrointestinal sistem kanaması, invajinasyon, nefrit ve bir çok sistem tutulumları ile komplike olabilirse de hastalığın uzun dönemde iyi huylu olduğunu söyleyebiliriz.Other Türkiye'de Van Bölgesinde Faktör V 1691g-a Mutasyonunun Prevalansı(2010) Bektaş, Mehmet Selçuk; Doğan, Murat; Akgün, Cihangir; Öner, Ahmet Faik; Akbayram, SinanArticle Uzamış Periton Dializi Uygulanan Hemolitik Üremik Sendrom Olgusu(2010) Kaya, Avni; Bektaş, Mehmet Selçuk; Akgün, Cihangir; Temel, Hayrettin; Acikgoz, Mehmet; Aktar, FesihHemolitik üremik sendrom; hemolitik anemi, trombositopeni ve akut renal yetmezlik ile karakterize klinik bir tablodur. İnfant ve çocuklarda akut böbrek yetmezliğinin en sık nedenlerinden biridir. Altta yatan patoloji sıklıkla kapillerlerin, daha az sıklıkla arterlerin mikrovasküler tıkayıcı bozukluğu ile giden trombotik mikroanjiyopatisidir. Bu yazıda ateş, kanlı ishal, kusma, idrar renginde koyulaşma ve idrar yapamama şikayetleri ile getirilen yedi aylık erkek olgu sunuldu. 10 gün toplam 240 seans periton dializi sonucunda olgu total anüriden çıktı. Bu olgu Hemolitik üremik sendromlu hastalarda anüriden çıkana kadar periton dializine devam edilmesi gerektiğini vurgulamak amacıyla sunuldu.specialization-in-medicine.listelement.badge Van Bölgesi Süt Çocuklarında Respiratuvar Sinsisyal Virüs Prevalansı ve Epidemiyolojik Özellikleri(2003) Akgün, Cihangir; Kırımi, ErcanBu çalışmada Van bölgesinde akut alt solunum yolu enfeksiyonu semptom ve bulguları ile başvuran süt çocuklarında Respiratuvar sinsisyal virus (RSV) enfeksiyonu sıklığı ve epidemiyolojik özelliklerinin araştırılması amaçlandı. Ocak 2001- Mart 2002 tarihleri arasında akut alt solunum yolu enfeksiyonu semptom ve bulguları ile getirilen ve yaşlan 1-12 ay arasında değişen 53 süt çocuğu çalışmaya alındı. Hastaların tümünden nazal yıkantı ile elde edilen örneklerden TESTPACK RSV metodu kullanılarak RSV antijeni araştırıldı. RSV antijen pozitifliği 53 hastanın 23 'ünde (%43,4) saptandı. RSV testi pozitif ve negatif hastaların hastaneye yatış oranlan benzer olmasına rağmen, hastanede kalış süresi RSV pozitif vakalarda anlamlı olarak düşük bulundu (sırasıyla 3,11 ± 1,94 gün ve 6,05 ± 4,27 gün, p=0.011). Antibiyotik kullanma oram RSV pozitif grupta daha düşük olmasına rağmen anlamlı fark elde edilmedi (p>0.05), fakat antibiyotik kullanma süresi anlamlı olarak daha kısa bulundu (p=0,014). Sonuç olarak, ateş, hışıltı, solunum sıkıntısı, öksürük ve burun akıntısı gibi akut solunum semptomlarıyla başvuran süt çocuklarında bölgemizdeki RSV sıklığı %43,4 olarak tespit edilmişken, basit bir yöntem olan RSV TESTPACK' in kullanımı oldukça pratik ve faydalı bulunmuştur. Bu sayede hastaların hastanede kalış süreleri ve gereksiz antibiyotik kullanımı azaltılabilecektir.Anahtar kelimeler: Respiratuvar Sinsisyal Virus, Süt çocuğu.