Browsing by Author "Akpolat, Nusret"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Other Akut Maksiller Sinüzitte Sinüs Ostium Açıklığına Medikal Tedavi ile İlişkisi: Deneysel Çalışma(2002) Kiris, Muzaffer; Kıroğlu, A. Faruk; İnalkaç, Emin; Akpolat, Nusret; Kutluhan, AhmetAmaç: Deneysel olarak oluşturulan akut maksiller sinüzit modelinde, ostium açıklığının tıbbi tedavi ile olan ilişkisi araştırıldı. Çalışma Planı: Kırk adet, sağlıklı, Yeni Zelanda beyaz tavşanından iki grup oluşturuldu. Bir grupta (n=20) sol maksiller sinüs ostiumları emilebilir jelatin sponge ile dolduruldu. Diğer grupta, ostiumların yarısı kemik parçaları ve doku yapıştırıcısı (Histoakril) ile kapatıldı. Akut maksiller sinüzit oluşturulmasından sonra her bir grup dört adet altgruba bölündü. İlkine tedavi uygulanmadı (kontrol). Diğer altgruplara 10 gün süreyle sistemik antibiyotik yanı sıra topikal olarak sırasıyla serum fizyolojik, topikal dekonjestan ve topikal steroid tedavileri uygulandı. Tavşanlar dört hafta izlendi. Her hayvandan alınan haftalık nazal smear örneklerinde nötrofil ve lökosit sayımı yapıldı. Son hafta maksiller sinüs biyopsi örnekleri de alınarak iyileşme kontrol edildi. Bulgular: Ostiumları aynı durumda olan altgruplar arasında anlamlı farklılık bulunmadı. Ostiumları açık ve yarı kapalı altgrupların ortalama nazal smear skorları arasında ikinci haftadan başlayarak anlamlı fark bulundu. Yarı kapalı ostiumlu altgruplarda nazal smear ve biyopsi skorları anlamlı derecede yüksek seyretti. Sonuç: Sinüs ostium açıklığının derecesi akut maksiller sinüzit tedavisinde iyileşmeyi anlamlı derecede etkilemektedir.Article Balgam ve Bronş Lavajı Sitolojilerinin Akciğer Kanserlerinde Tanısal Değeri(2002) Rençber, Deniz; Özbay, Bülent; Akpolat, Nusret; Kösem, MustafaBu çalışma ile fakültemizde değerlendirilen balgam ve bronş lavajı sitolojilerinin, tanı dağılımını belirlemek ve malign ön tanısı olanlarda, biyopsi materyalleri ile karşılaştırılarak tanısal değerlerini ortaya çıkarmak amaçlandı. Ocak 1990-Aralık 2000 tarihleri arasında YYÜ. Tıp Fakültesi Patoloji AD'a gönderilen balgam ve bronş lavajı sitolojileri ile bronş biyopsileri saptandı, sitolojik tanı dağılımının yanı sıra, malign akciğer sitolojileri ve biyopsileri karşılaştırıldı. İncelenen 1140 balgam sitoloji materyalinin %8.7'si malign tanı almıştı. Tek balgamlı hastalarda malign tanı oranı %2.2, multipl balgamlılarda ise %18.1 idi. 283 bronş lavajı materyalinin %8.6'sı malign tanı almıştı. Tek lavajlı hastalarda malign tanı oranı %6.8, multipl lavajlılarda ise %24.2 idi. Balgam ile malign tanı alan ve biyopsi ile tanı konulamayan hasta sayısı 31, aynı şekilde lavaj tanısı malign olan ise 10 kişi idi. Her üç materyali olan biyopsi ile malign tanı alan 63 hastanın, 41'inde sitolojik tanılar negatifti. Bu hastalarda balgam ve bronş lavajı birlikte değerlendirildiğinde pozitif tanı oranı %34.9, tek başına balgam ile pozitif tanı oranı %30.2, tek başına bronş lavajı ile pozitif tanı oranı ise %17.5 idi. malignite düşünülerek gönderilen 185 hastaya ait materyalde ise, biyopsi ile %62.7, balgam ile %29.8, lavaj ile %11.4 ve üçü birlikte %84.9'luk bir pozitiflik vardı. Sonuç: Balgam tekrarı pozitif tanı oranını sekiz katına, bronş lavajları ise 3.5 katına çıkarmaktadır. Malign ön tanıtı olgularda her üç yöntemin birlikteliği ile pozitif tanı oranındaki artış, istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.001). Biyopsinin yetersiz olduğu durumlarda balgam ve bronş lavajının tanısal önemi daha da artmaktadır.Article Kronik Tonsillit Tanısında Tonsil Punch Biyopsisinin Yeri Olabilir mi(2001) Kiris, Muzaffer; Kıroğlu, Faruk; Uğraş, Serdar; Akpolat, Nusret; Kutluhan, Ahmet; Akdeniz, HayrettinKronik tonsillit tanısında tonsil biyopsisinin bir yeri olup olmadığını araştırdık. Bu çalışma, güvenilir anamnez bilgileri veren ve kronik tonsillit nedeni ile tonsillektomi olmuş 100 hasta üzerinde prosektif olarak yapıldı. Boğaz ile ilgili şikayeti olmayan fakat başka bir nedenle kliniğimizde opere olmuş gönüllü 20 kişi ise kontrol grubunu oluşturdu. Hasta grubunun tonsillektomi materyalleri ve bunlardan alınan punch biyopsi örnekleri ile kontrol grubu tonsil punch biyopsi örnekleri üzerinde kronik tonsillitin histopatolojik kriterleri araştırıldı. Tonsillektomi materyallerinin %96'sında yüzey epitelinde yoğun lenfosit infiltrasyonu ve %88'inde yüzey epitel defekti tespit edilirken, aynı tonsillerin punch biyopsilerinde bu oranlar sırasıyla %89 ve %75 olarak bulundu. Kontrol grubu tonsil punch biyopsi örneklerinde ise yüzey epitelinde yoğun lenfosit infiltrasyonu %15 ve yüzey epitel defekti %3 oranında not edildi. Kappa testine göre; hasta grubunda kronik tonsillitin histopatolojik kriterlerinin tonsillektomi materyallerinde ve punch biyopsi örneklerinde görülme oranları iyi uyumluluk gösterdi. Bu sonuç kolay ve güvenilir bir metod olan tonsil punch biyopsisinin kronik tonsillit tanısında şüpheli durumlarda kullanılabileceğini göstermektedir.Article Malign Mikst Müllerian Tümör ( Karsinosarkom )(1999) Akpolat, Nusret; Kösem, Mustafa; Karakök, MetinAmaç: Malign mikst Müllerian tümör (MMMT) nadir görüldüğü ve özellikle küretaj materyallerinde tanı güçlüklerine yol açtığı için bir MMMT olgusu küretaj ve histerektomi materyalleri karşılaştırılarak sunuldu. Olgu sunumu: Postmenopozal uterin kanama şikayeti olan 70 yaşında kadın hastanın küretaj ve histerektomi materyalleri değerlendirildi. Küretaj materyalinde tümör dokusu belirgin bir diferansiyasyon göstermeyen papiller yapılardan oluşuyordu. Histerektomi materyali MMMT'e ait karsinomatöz ve sarkomatöz alanları gösterdi. Sonuç: MMMT karsinomatöz ve sarkomatöz elementlerin küretaj materyallerinde bulunmaması nedeniyle tanı güçlüklerine yol açabilir, heterolog elementlerin varlığından dolayı histerektomi materyallerinde bile tanı problemleri gösterebilir.Other Midede Lenfoid Follikül Oluşumunun Önemi, Sıklığı, Dağılımı, Gastrit ve Helicobacter Pylori ile İlişkisi(2000) Dilek, Hüsniye; Uğraş, Serdar; Akpolat, Nusret; Kösem, MustafaLenfoid follikül oluşumu (LFO) île cinsiyet, peptik ülser, Helicobacter pylori (HP), gasrit ve lokalizasy onlar arasındaki ilişkiyi incelemek amacı île 133 semptomatik (55'i kadın ve 78'i erkek) olguya ait 267 mide endoskobik biyopsi örneği çalışmaya alındı. LFO izlenen olguların, %83'ünde HP pozitifliği saptandı, Bunların %52'sinde HP varlığı şiddetli derecede iken % 12'sinde hafif derecede bulundu. LFO'nün, olguların %36.5'inde korpusla ve %63.5'inde ise antrumda yerleştiği görüldü LFO sıklığı, gastrik ülser/erozyonlu olgularda %93, duodenal ülser/erozyonlu olgularda %52, aktif kronik gastritlilerde %36, kronik atrofik gastritlilerde %59 ve kronik gastritlilerde %44 olarak bulundu. HP kolonizasyon şekillerine göre LFO sıklığı mukus içinde serbest formunda %27, epitel yüzeyine adezyonda %25 ve interselüler kolonizasyonda %42 olarak saptandı. FO ile HP şiddeti, gastrit türleri, gastrik ülser/erozyon ve midedeki lokalizasyon arasında istatistiksel olarak oldukça anlamlı bir ilişki olduğu görüldü. Bu çalışma ile gastrik ülser/erozyonu olan ve/veya HP pozitifliği saptanan olgularda, LFO' nün özellikle aranması gerekliği ve bunun için doku örneğinin bitirilinceye kadar kesilmesi ve biyopsi örneklerinden en az birinin antrumdan alınmasının LFO' un saplanma oranım arttıracağı sonucuna varıldı.Article Prevalence of Latent Prostate Cancer and Prostatic Intraepithelial Neoplasia in Istanbul, Turkey: an Autopsy Study(Tubitak Scientific & Technological Research Council Turkey, 2012) Akpolat, Nusret; Buyuk, Yalcin; Uzun, Ibrahim; Gecit, Ilhan; Kurnaz, GulayAim: To investigate the frequency of latent prostatic carcinoma (PCa) and prostatic intraepithelial neoplasia (PIN) in the Turkish population. Materials and methods: PCa and PIN were evaluated in 116 male autopsy cases in which the cause of death was nontumoral. All patients were Turkish, living in Istanbul, and aged 40-79 years. Results: The prevalence of PCa was 19.8% and the decade rates (decades 5-8) were 9.5%, 12.5%, 18.8%, and 37%, respectively (P < 0.011). The rates of high-grade prostatic intraepithelial neoplasia (HGPIN) were 33.3%, 31.3%, 56.3%, and 25.9% for decades 5-8, respectively (P > 0.05). A total of 68.4% of PCa cases were HGPIN. There was a statistically significant correlation among HGPIN, PCa, and Gleason scores (P < 0.002). Conclusion: The prevalence of latent PCa in the Turkish population is very high (19.7%). In order to determine latent PCa cases, males over 40 years of age must be screened more strictly.