1. Home
  2. Browse by Author

Browsing by Author "Akyol, Aytaç"

Filter results by typing the first few letters
Now showing 1 - 6 of 6
  • Results Per Page
  • Sort Options
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Specialist Thesis
    Clinic and Laboratory Conditions of Patients Who Were Diagnosed as Pericarditis and Pericardial Effusion in Our Clinic
    (2009) Akyol, Aytaç; Tuncer, Mustafa
    Giriş: Kalp ve büyük damarların başlangıcını saran perikart, visseral (seröz) ve pariyetal (fibröz) katmanlardan oluşmaktadır. Perikardiyal boşlukta miyokardiyal interstisyel sıvı ve lenf drenajından oluşan, bir plazma ultrafiltratı olan 15-50 ml kadar seröz sıvı bulunmaktadır.Perikart yapraklarının, çeşitli infeksiyoz ajanlar ile istila edilmesi, inflamatuar hastalıkların seyrine katılması ve komşu organların hastalıklarına katılması sonucu perikart hastalıkları meydana gelmektedir. Perikardı etkileyen hastalıklarda inflamasyon ve enfeksiyon hakim ise perikardit genel ismi kullanılmaktadır. Perikardiyal boşluk içerisinde fazla miktarda sıvının birikmesinde perikardiyal sıvının üretiminde ve/veya drenajında oluşan patolojiler rol oynamaktadır. Perikardiyal efüzyonların çoğunluğu inflamasyonlu perikardın geçirgenliğinin bozulması ve visseral perikarttan aşırı miktarda mayi salınışından kaynaklanır.Amaç: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi kardiyoloji kliniğinde ocak 2006 ile temmuz 2009 tarihleri arasında perikardit ve perikardiyal effüzyon nedeniyle takip edilen hastaların klinik ve laboratuar özelliklerini retrospektif olarak taramaktır.Metot: Perikardiyal efüzyon ve perikardit saptanan hastalar etiyolojide sorumlu olduğu düşünülen hastalıklar açısından hasta kayıtları incelendi. Hastaların fizik muayene, elektrokardiyografi, ekokardiyografi, laboratuar sonuçları, uygulanan tedavi metodu ve saptanan etyolojileri retrospektif olarak incelendi.Bulgular: Çalışma grubumuzdaki 136 hastadan 4 tanesine efüzyonsuz perikardit, 132 tanesinde perikardiyal efüzyon saptanmıştı. Perikardiyal efüzyon saptanan hastaların 29 tanesinde geniş perikardiyal efüzyon, 28 hastada perikardiyal tamponat saptanmıştı. Perikardiyal efüzyonun etiyolojisinde en sık kronik böbrek yetersizliği (%34) ve malignite (%31) olarak saptanmıştı. Perikardiyal efüzyon saptanan hastalardan 13 tanesine perikardiyosentez, 11 tanesine perikardiyal pencere ve 108 tanesinede medikal tedavi önerilmişti.Sonuç: Kalbin etrafını saran perikart malign ve bening birçok hastalıktan etkilenmektedir. Perikardın etkilendiği hastalıkların çoğunda perikardiyal tutuluma ait semptom ve bulgular ortaya çıkmaz. Eğer perikardiyal efüzyon gelişirse efüzyona ait bulgular görülebilir. Toplumun yaşlanmasıyla malign perikardiyal efüzyonlarla daha sık karşılaşılmaktadır.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Down Sendromlu Hastada Nadir Perikardiyal Tamponad Nedeni: Hipotroidi
    (2015) Gür, Ali Kemal; Akyol, Aytaç; Şimşek, Hakkı
    Kardiyak tamponad (KT), atriyal ve perikardiyal basınçlarda eşit yükselme, inspirasyonla sistolik kan basıncında aşırı düşme (pulsus paradoksus) ve hipotansiyonla karakterize hemodinamik bir durumdur. Trizomi 21 olarak da bilinen Down Sendromu (DS)'nda görülen endokrin hastalıklardan tiroid bozukluklarının prevelansı %3 olup normal popülasyona göre yüksektir. Bu sendromda en sık gözlenen tiroid hastalığı, otoimmün subklinik hipotroididir. Hipotroidili hastalarda sıklıkla perikardiyal efüzyon bulunur ve nadiren kardiyak tamponada neden olur. Bu olguda 24 yaşında Down sendromlu bir hastada tedavi edilmeyen hipotrodiye bağlı gelişen kardiyak tamponad vakası sunulmuştur
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Kliniğimizde Kardiyak Kateterizasyon Uygulanan Hastalıkların Üç Yıllık Sonuçlarının İstatistiksel Analizi
    (2006) Şimşek, Hakkı; Güler, Niyazi; Şahin, Musa; Tuncer, Mustafa; Akyol, Aytaç; Gümrükcüoğlu, Hasan Ali; Eryoncu, Beyhan
    Amaç: Koroner arter hastalıkların tanı ve tedavisinde kardiyak kateterizasyonu, perkütan koroner arter girişimi (balon ve stent) işlemleri son yıllarda klinik pratikte artan sayıda uygulanmaktadır. Çalışmamızın amacı kliniğimizde kardiyak kateterizasyon uygulanan hastaların üç yıllık sonuçlarının istatistiksel analizini yapmaktır. Gereç ve yöntem: Koroner arter hastalık tanısı konan ve/veya şüphelenilen hastalara kateter laboratuarımızda seldinger yöntemi ile kateterizasyon yapıldı. Bulgular: Nisan 2003 ile Mart 2006 tarihleri arasında kateter laboratuarımızda 437'si kadın, 769'u erkek olmak üzere toplam 1206 hastaya kateterizasyon işlemi yapıldı. 8 hastaya geçici pace-maker işlemi uygulandı. Koroner anjiografi yapılan hastaların 316'sının (%26,2) koroner arterleri normal olarak değerlendirildi. Hastalarımızın 890 tanesinde (%73,8) koroner arter hastalığı mevcuttu. Koroner arter hastalığı tespit edilen olguların % 80,3'unda ise kritik koroner arter hastalığı tespit edildi. Kateter laboratuarının açıldığı üç yıllık süre içinde, 231 hastaya koroner girişim önerildi, 186 hastaya girişim uygulandı. 193 (%16) hastaya koroner cerrahi, 28 (%2,3) hastaya kapak cerrahisi önerildi. 21 hastaya renal, 27 hastaya periferik anjiografi ve 15 hastaya da sağ kalp kateterizasyonu yapıldı. Majör komplikasyon gelişmedi. 32 hastamızda morbitide ve mortaliteyi etkilemeyen minör komplikasyonlar gelişti. Sonuç: Tüm dünya ve ülkemizde olduğu gibi kliniğimizde de kardiyak kateterizasyonu, perkütan koroner arter girişimi işlemleri koroner arter hastalığının teşhis ve tedavisinde önemli yer teşkil etmektedir.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Merkezimizde Miyokardiyal Köprüleşmenin Anjiyografik Sıklığı
    (2017) Babat, Naci; Akdag, Serkan; Öztürk, Fatih; Aşker, Müntecep; Demirel, Koray Celal; Akyol, Aytaç
    Amaç: Koroner arter anomalisi olan Myokardiyal köprüleşme (MB), epikardiyal koroner arterlerden birinin bir segmentinin miyokardiyum içerisinde seyretmesi ile karakterize bir durumdur. MB tarafından oluşturulan koroner obstrüksiyonun derecesi, MB'nin yerleşimine, kalınlığına, uzunluğuna ve kardiyak kontraktilitenin derecesine bağlıdır. Otopsi çalışmalarında prevalansı %80 kadar yüksek bulunmasına rağmen, koroner anjiografi çalışmalarında prevalansı %0,5 ile %16 arasında değişmektedir. Gereç ve Yöntem: Çalışmamız retrospektif olarak yapıldı. 2006 Kasım ve 2015 Eylül tarihleri arasında yüzüncü yıl üniversitesi tıp fakültesinde koroner anjiografi yapılan 18500 hastanın anjiografik kayıtları MB'nin prevalansını araştırmak için retrospektif olarak tarandı. Bulgular: Koroner anjiografi yapılan toplam 18500 hastanın 203'ünde MB bulundu ve anjiografik prevalansı %1,11 olarak hesaplandı. Hastaların yaş ortalaması 59,3 iken, en küçük yaş 28, en büyük yaş 84 olarak bulundu. Toplam hastaların 163'ü (%80) erkek iken, 40'ı (%20) kadın olarak bulundu. MB en sık olarak sol ön inen (LAD) arterde bulundu. Distal LAD'de 59 hastada (%29), midLAD'de 142 hastada (%70), sirkumfleks (Cx) arterde 2 hastada (%1) olarak tespit edildi. Sonuç: Çalışmamızda MB'nin prevalansı literatürdeki anjiografi çalışmalarına benzer olarak bulundu. Erkeklerde belirgin olarak daha yaygın tespit edildi. Ayrıca MB en sık olarak LAD arterde tespit edildi.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Non-valvüler Atriyal Fibrilasyon Hastalığı Olan Bireylerde Cha2ds2-vasc –skorunun Ekokardiyografik Parametrelerle İlişkisi: Tek Deneyim Merkezi
    (2023) Duz, Ramazan; Akyol, Aytaç; Babat, Naci
    Amaç: Atriyal fibrilasyon (AF) nın tromboembolik olaylarından korunmak için Oral-antikoagülan (OAK) başlama endikasyonu CHA2DS2VASc puanlama sisteminde iki ve üzeri olan bireylerde OAK kullanımı tavsiye edilmektedir. Non-valvüler AF hastalarının tedavisinde oral antikoagülan kullanım endikasyonu belirlenmesinde CHA2DS2-VASc skorunun kullanılması ile beraber ekokardiyografik (Epikardiyal yağ dokusu(EYD) karotis intima media kalınlığının (KİMK) (aortik propagasyon velositesi) AVP) parametreler non-valvüler AF'nin tedavisi için önemli bir hedef organı olabilir. Yöntemler: Non-valvüler atriyal fibrilasyon tanısı alan ve 18-90 yaş aralığında başvuran 100 hasta üzerinden gerçekleştirilmiştir. Kontrol grubu için çalışmaya dahil edilen 50 hasta ile birlikte çalışmada toplam 150 birey gözlemlenmiştir. Hastalara ait AVP, EYD, KİMK değerleri ekokardiografi laboratuvarımızdaki VividE9 Ekoakardiyografi cihazı (Advenced Technology Laboratories) kullanılarak 3.0 ve 10-MHz’lik problar ile gerçekleştirildi. Bulgular: Bizim çalışmamamızın verileri sonucunda Epikardiyal yağ dokusu ve karotis intima media kalınlığı CHA2DS2-VASc skoruyla ilişkisi istatiksel olarak anlamlı bulundu ,Aortik Propagasyon Velositesi ile anlamlı bulunmadı. Çalışmamızda hasta sayımızın azlığı,çok fazla kişisel ve/veya işlemsel farklılık saptanmasınında payı olabileceğinden dolayı bu konuda daha fazla hasta sayısını içeren prospektif çalışmaların yapılmasına ihtiyaç vardır. Sonuç. Non-valvüler AF hastalarının tedavisinde oral antikoagülan kullanım endikasyonu belirlenmesinde CHA2DS2-VASc skorunun kullanılması ile beraber ekokardiyografik (AVP, EYD, KİMK) parametreler non-valvüler AF'nin tedavisi için önemli bir hedef organı olabilir.
  • Loading...
    Thumbnail Image
    Article
    Van ve Yöresinde Yaşayan Koroner Arter Hastalarında Aspirin Direnci
    (2015) Keskin, Sıddık; Akdag, Serkan; Akyol, Aytaç; Aşker, Müntecep; Babat, Naci
    Bölgemizde yaşayan, aterosklerotik kalp hastalığı olan hastalarda aspirin direnci sıklığını ve buna neden olabilecek klinik ve biyokimyasal faktörlerin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Çalışmaya anjiyografik olarak koroner arter hastalığı tanısı konmuş, en az bir aydır ve en az 100 mg/gün aspirin kullanan 89 (57 erkek, 32 kadın) hasta dahil edildi. Hastalardan alınan kan örneklerinden PFA-100 sistemi kullanılarak aspirin direnci araştırıldı. Bulgular: Onsekiz hastada aspirin direnci saptandı (%20.2). Aspirin direnci diyabetik ve sigara içen hastalarda belirgin olarak yüksekti (sırasıyla p=0.009 ve p=0.018). Aspirine direnç, kadınlarda oransal olarak yüksek olmasına karşın istatistiksel açıdan anlamlı çıkmamıştır (dirençli hastaların %44.4'ü erkek; %55.6'sı kadın p=0.052). Laboratuar parametreleri, aspirine dirençli ve hassas hastalar arasında istatistiksel açıdan farklı değildi. Sonuç: Aspirin, kardiyovasküler hastalıklarda antitrombosit tedavinin temelini oluşturur. Çalışmalar, hastalar arasında aspirine yanıtın değişken olduğunu göstermiştir. Aspirine dirençli hastalarda tromboembolik vasküler olayların oluşması veya tekrarlaması riski oldukça yüksektir. Bu nedenle koroner arter hastalığı olan ve düzenli aspirin kullanan hastalarda aspirin etkinliğinin ölçülmesi kardiyovasküler olayların önlenmesi açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Bu amaçla PFA-100 sisteminin koroner arter hastalarında aspirin etkinliğinin araştırılması için güvenli bir test olabileceğini düşünmekteyiz