Browsing by Author "Aladağ, Nesim"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Doctoral Thesis Determination of Oxidative Stress Level (malondialdehyde(mda)), Some Antioxidant Enzyme Activities (reducedglutathione (gdh), Catalase (cat), Superoksit Dismutaz(sod)), and Ischemia Modified Albumin (ima) and Vitamin A, D, Elevels in Heart Failure Patients According To the Stage(2023) Demir, Derya Çay; Yörük, İbrahim Hakkı; Aladağ, NesimBu çalışmada, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi Kardiyoloji Anabilim dalına müracaat eden, 18-100 yaş aralığındaki 4 evreye göre kalp yetmezliği tanısı alan, 60 gönüllü hastadan ve 60 gönüllü sağlıklı bireyden alınan kan örneklerinde; oksidatif stres düzeylerinin (MDA, IMA), antioksidan aktivitelerin (GSH, CAT, SOD) ve vitamin düzeylerinin (A, D, E) hem evrelere göre ve sağlıklı kontrollerle, hem de yaş ve cinsiyet bakımından karşılaştırılması yapılarak, bu parametrelerin hastalığın etyopatogenezi ve prognozu ile ilişkilendirilmesi amaçlandı. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular istatistiksel olarak anlamlıydı. MDA düzeyi evre D'de (1.27±0.03) diğer evrelere ve kontrol grubuna göre istatistiksel olarak farklı ve anlamlı derecede yüksek (p<0.05) bulundu. IMA düzeyi evre C'de (0.51±0,01) diğer evrelere ve kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksekti (p<0.05). GSH aktivitesi bakımından gruplar arasında anlamlı bir farklılık bulunmazken, CAT aktivitesi bakımından Evre A (0.0788841±0.0002536) diğer tüm gruplardan farklı ve anlamlı derecede yüksek (p<0.05) saptandı. SOD aktivitesinde evre C (10.33±0.87) ile evre A (12.59±0.70) arasındaki fark istatistiksel olarak önemli olup evre A anlamlı derecede yüksek (p<0.05) bulundu. A vitamini düzeyinde evre B (0.83±0.12), C (1.44±0.17) ve kontrol grubu (0.31±0.02) arasındaki fark istatistiksel olarak önemli olup evre C anlamlı olarak yüksek bulundu (p<0.05). D vitamini düzeyinde evre C (0.069±0.007) istatistiksel olarak anlamlı derecede en yüksek iken kontrol grubu (0.040±0.002b) anlamlı olarak en düşük bulundu (p<0.05). Vitamin E düzeyleri tüm gruplarda istatistiksel olarak benzerdi. Tüm parametreler için cinsiyetler arası fark önemsiz bulundu. Ayrıca tüm evrelerde CAT ve IMA arasında çok güçlü bir korelasyon (***1.00) görüldü. Bu bulgular doğrultusunda MDA ve IMA düzeyleri, SOD ve CAT aktiviteleri ile Vitamin A ve D düzeylerinin kalp yetmezliğinin prognoz ve etyopatogenezinde etkili olduğu söylenebilir. Anahtar kelimeler: Antioksidan enzimler, Kalp yetmezliği, Oksidatif stres, Vitaminlerspecialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Effects of Bakuchiol on the Cardiovascular System in Rats Fed a High-Fat Diet(2024) Tan, Mücahit; Aladağ, NesimAmaç: Bu çalışmada, ratlarda yüksek yağlı diyetle oluşturulmuş ateroskleroz modelinde, bakuchiolün (BAK) oksidan ve antioksidasyon parametreler üzerine etkilerini göstermek, histopatolojik olarak aterosklerotik sürece faydalarını saptamak amaçlanmıştır. Bu çalışma, BAK maddesinin aterosklerotik kardiyovasküler hastalıklardan koruyucu etkilerini araştırmak ve bu etkilerin potansiyel mekanizmasını belirlemek için tasarlanmıştır Gereç ve Yöntem: 48 tane erkek Wistar cinsi erkek ratın dahil edildiği çalışmada aterojenik diyet, (%10 kolesterol ve %4 kolik asit) günlük total kcal in %61.6 sı yağdan oluşacak şekilde palet yem olarak verildi. Randomize edilen ratlar 6 gruba ayrıldı (Standart diyet (SD), SD+Bakuchiol (BAK1, 10M), Yüksek yağlı diyet (YYD), YYD+BAK1 (10M), YYD+BAK2 (50 M), SD+BAK2 (50 M). Bakuchiol dimetil sülfoksit (DMSO) ile çözündürülecek ve haftalık taze olarak hazırlandı. Standart olarak 10 M dozunda ve 50 M dozunda oral gavaj yoluyla verildi. Çalışma 12 hafta planlandı. Ratların 0., 3., 6., 9., 12. haftalarda hem hassas terazi ile ağırlıkları ölçüldü. 6. hafta sonunda her gruptan 4 rat olacak şekilde ratların yarısı sonlandırıldı. Abdominal venden fazla kan alma yoluyla ötenazi uygulandı. Alınan kandan CRP, Total kolesterol, LDL, HDL, Trigliserit düzeyleri ticari kitler kullanılarak otoanalizörde ölçüldü. Alınan materyallerden inflamasyonu ve oksidatif stresi yansıtan okside LDL, TNF alfa, IL-1B, IL-6 düzeyleri, IL-10, süperoksit dizmutaz (SOD), endotelyal hasarı gösteren von Willebrand faktörü (vWF) ve Nitrik oksit (NO) ticari kitler kullanılarak ELISA yöntemi ile çalışıldı. Çalışmaya diğer ratlarla devam edildi ve 12. hafta sonunda kalan ratlara ötenazi uygulandı. Bir önceki gruplarda uygulanan protokol bu gruplarda da uygulandı. Bu sayede yüksek yağlı aterojenik diyetin ve yüksek yağlı diyetle birlikte bakuchiol maddesinin lipit metabolizması, kardiyak dokular üzerine antioksidasyon, antiaterojenik etkilerinin 6. ve 12. Haftalık sonuçları karşılaştırıldı. Karotis arter, abdominal ve iliac arterlerdeki aterosklerotik değişiklikler histopatolojik olarak incelendi. Kardiyak hasar histopatolojik değişikliklerin derecesi ve yaygınlığına göre semikantitatif olarak belirlendi. Çalışmada kardiyovasküler olaylarla, koroner arter aterosklerozuyla, miyokard enfarktüsü ve felç olma riskiyle direkt ilişkili olan karotis intima media kalınlığı hematoksilen-eozin ve von gierson histopatolojik boyama yöntemiyle incelendi. Çalışmamızda bakuchiolün etkinliği NF-kB transkripsiyon faktörü üzerinden immünohistokimyasal olarak incelendi. Bulgular: Sıçanlarda 12 hafta sonunda abdominal aorta ve iliac arterlerde standart diyet gruplarında (grup1, grup 2 ve grup 6) aterom plağı gözlenmezken, yüksek yağlı diyet grubunun (Grup 3) tamamında aterom plak varlığı gözlendi (p=0.007). Ayrıca yüksek yağlı diyetle beslenen rat grubuna bakuchiolün 10M ve 50 M dozları verildiğinde oransal olarak aterom plak oluşumunda azalma gözlendi. Abdominal aorta ve iliac arterler endotel düzenliliği açısından incelendiğinde, Grup 1 in tamamında endotel düzenli gözlenirken, grup 3 ün tamamında endotel düzensizliği olduğu gözlendi (p=0.031). Yüksek yağlı diyetle beslenen rat grubuna bakuchiolün 10M ve 50 M dozları verildiğinde ise oransal olarak endotel düzenliliğinde artış gözlendi. Yüksek yağ içeriğine sahip (yağ içeriği %35) diyetle 6 haftalık beslenmeler sonucunda kolesterol düzeylerinde grup 5 (YYD+BAK2) te grup 3 (YYD) e göre anlamlı azalma olduğu, trigliserit seviyelerinin grup 5 te grup 4(YYD+BAK1) hariç diğer gruplara kıyasla fazla olduğu, HDL ve LDL düzeylerinin grup 3 e kıyasla grup 5 te anlamlı azaldığı gözlendi (p<0.05). 12 haftalık diyet sonucunda ise kolesterolün BAK1 verilen gruplarda standart diyet grubuna (grup 2) göre yüksek yağlı diyet grubunda (grup 4) anlamlı artış gösterdiği, trigliserit düzeylerinde gruplar arasında anlamlı fark olmadığı, HDL nin grup 3 e göre grup 4 te anlamlı yüksek olduğu, LDL düzeyleri açısından anlamlı fark oluşmadığı gözlendi (p > 0.05). 12 hafta boyunca yüksek yağlı diyetle beslenen sıçanlarda, standart rat diyetiyle beslenen sıçanlara kıyasla serum total kolesterol, trigliserit, LDL, HDL seviyelerinde anlamlı bir fark olmadığı gözlendi (p > 0.05). Okside LDL düzeylerinin 6. Hafta sonuçlarında gruplar arasında fark saptanmazken, 12. Hafta sonuçlarında grup 1 e kıyasla grup 3 te anlamlı artış olduğu gözlenledi. Standart diyet gruplarında Grup 1 e kıyasla grup 2 ve grup 6 da okside-LDL seviyesinde anlamlı artış gözlenirken, Grup 3 e kıyasla grup 4 ve grup 5 te anlamlı derecede azalma olduğu saptandı. TNF-a düzeylerinde 6. haftada diğer gruplar arasında anlamlı fark yokken grup 2'nin grup 1'e göre anlamlı derecede yüksek TNF-α seviyesine sahip olduğu gözlendi (p < 0.05). 12. Hafta sonuçlarında ise Grup 3, grup 1 ve grup 4'e kıyasla anlamlı şekilde daha yüksek TNF-α seviyesine sahipti (p < 0.05). IL-1B seviyelerinde 6. ve 12. Hafta sonuçlarında gruplar arasında anlamlı fark gözlenmedi. 6. Hafta sonuçlarında Grup 3 ün diğer gruplara kıyasla anlamlı şekilde daha yüksek vWF seviyesine sahip olduğu gözlendi (p < 0.05). 12. Hafta sonuçlarında Grup 3 ün diğer gruplara kıyasla anlamlı şekilde daha yüksek vWF seviyesine sahip olduğu, grup 4 ve grup 5 te ise vWF seviyelerinin azaldığı gözlendi (p < 0.05). 6. Hafta sonucunda Grup 2 nin, grup 1 ve grup 5'e göre anlamlı derecede yüksek NOS seviyesine sahip olduğu gözlendi (p < 0.05). 12. Hafta sonunda Grup 2, grup 1'e kıyasla anlamlı şekilde daha yüksek NOS seviyesine sahipti (p < 0.05). İstatistiksel anlamlılığa ulaşmasa da 12 hafta sonunda yüksek yağlı diyetle beslenen ratlarda NF-kB aktivitesinin arttığı, bakuchiolün 10M ve 50 M dozları ile NF-kB aktivitesinde azalma olduğu gösterildi. Sonuç: Bakuchiol ateroskleroz üzerine, endotel düzenliliğini koruma ve aterom plak oluşumunu engelleme şeklinde etkiler göstermiştir. Bulgularımız bu etkilerin okside LDL, IL 10, NF-kB ve vWF düzeylerinde azalma neticesinde ortaya çıkabileceğini göstermektedir. Bakuchiolün kardiyovasküler sistem üzerine etkilerini inceleyen daha geniş seriler ile yapılacak ek çalışmalar, bu konuda aydınlatıcı olacaktır. Bakuchiol moleküler düzeyde daha detaylı çalışmalarla aydınlatılması gereken mekanizmaların etkileriyle olumlu sonuçlar almamıza sebep olmuştur. Bakuchiolün ateroskleroz tedavisinde etkili bir tedavi yöntemi olabileceğini düşünmekteyiz. İleri preklinik ve klinik çalışmalarla bakuchiolün etki mekanizmasının aydınlatılması, uygun doz ayarlanması ve uygulama yönteminin belirlenmesi gerekmektedir. Anahtar kelimeler: Bakuchiol, ateroskleroz, hiperlipidemi, yüksek yağlı diyet, antiinflamatuvarspecialization-in-medicine.listelement.badge The Clinical Features, Risk Factors and Treatment Methods of the Patients With Acute Coronary Syndrome(2012) Aladağ, Nesim; Gümrükçüoğlu, Hasan AliAkut koroner sendrom terimi miyokard?n kan ak?m?n?n bozulmas? sonucu ortaya ç?kan akutgöğüs ağrısı veya miyokardiyal iskeminin diğer semptomları ve miyokard iskemisine bağlıelektrokardiyografik değişikliklerin de genellikle eşlik ettiği klinik tabloları tanımlamaktadır.Karars?z anjina pektoris (KAP), ST segment elevasyonu olmayan miyokard enfarktüsü(NSTEMI), ST segment elevasyonlu miyokard enfarktüsü (STEMI) ve ani kardiyak ölümü içerentrombotik koroner arter hastalığına bağlı gelişen bir dizi olayı ifade eder.Biz bu çalışmamızda tersiyer bir merkez olan üniversite hastanemize başvuran AKShastalar?n?n klinik özelliklerini, geleneksel KAH risk faktörleri prevalans?n? ve uygulanan tedaviyöntemlerini belirlemeyi, daha h?zl? ve etkin tedavi imkânlar?n? art?rmay? hedeflemenin yan?s?ra,?önlenebilir? nitelikteki KAH?tan korunma stratejilerini geliştirmeyi, bölgemiz ve hastanemiziçin AKS tedavi stratejilerinin daha iyi ve k?lavuzlara uygun olarak yap?labilmesi için bu yöndedikkat çekmeyi ve bilinci art?rmay? amaçlad?k.Çalışmamızda ortaya çıkan sonuç; olgular?n, kadın/erkek oranının yaklaşık 1/3 olduğu, yaşortalamas?n?n 59,4 olduğu, acil servisten kliniğe yatırılana kadarki geçen sürenin ortalama 28dakika olduğu, tüm hastalarda en sık risk faktörlerinin hipertansiyon ve sigara içiciliği,kad?nlardaki en s?k risk faktörlerinin HT ve DM, erkeklerdeki en s?k risk faktörlerinin sigaraiçiciliği ve HT olduğu saptand?. AKS tanılı hastaların dağılımı; KAP %48,3, NSTEMI %14,3 veSTEMI %37,4 olarak saptand?. Her iki cinsiyette de en s?k tan? KAP iken, kad?nlarda KAPanlaml? olarak daha fazla saptand?. STEMI ise literatür ile uyumlu olarak erkeklerde kad?nlaragöre daha fazla saptand?. NSTEMI ise her iki cinsiyette litetüre göre daha az görüldü. Koroneranjiografi (KAG) sonucu; Koroner arter hastalığı (KAH) oran? %95 saptan?rken, Koroner arter104hastalığı (KAH)?nın erkeklerde daha çok olduğu saptand?. Hastaların ortalama yaşı; Ortadoğuülkeleri, Güney Asya ve Afrika'dan daha yüksek, Batı Avrupa ülkerinin ortalama yaşlar?ndan 4yaş aşağı saptandı..Bu çalışmada, kliniğimize AKS tanısıyla yatırılan hastalar ile ilgili veriler elde edilmiştir.Olgu sayımız yeterli olmadığı için bir genelleme yap?lmas? mümkün olmasa da, bu tür verilerinAKS olgularının tanı ve tedavisinde yol gösterici olacağını düşünmekteyiz. Yine buçalışmamızda görüldüğü üzere AKS tanısı konulan hastaya hızlı müdahale ve en doğru tedavininhastanın morbidite ve mortalitesi üzerine çok etkili olduğu izlenmiştir. Aynı şeklilde; yaş,cinsiyet, aile öyküsü gibi modifiye edilemeyen risk faktörlerinin aksine modifiye edilebilir riskfaktörleri olan DM, HT, sigara kullan?m? ve hiperlipideminin kontrol alt?na al?nmas?yla KAH vebuna bağlı gelişen komplikasyonların önüne geçilebileceği açıktır. Bu konuda Halk sağlığıuygulamalarının ve koruyucu hekimlik çalışmalarının daha etkin bir şekilde yürütülmesiyle KAHgeleneksel risk faktörlerinin kontrol alt?na al?nabilme imkan?olabilecebilceğini düşünmekteyiz.Anahtar Kelimeler: Akut koroner sendrom, koroner arter hastalığı, risk faktörleriArticle Warfarin Komplikasyonlarının Acil Serviste Yönetimi(2020) Asoğlu, Ramazan; Asoğlu, Emin; Özdemir, Mahmut; Gizli, Gizem; Aladağ, NesimAmaç: Kanama, uzun süreli warfarin tedavisine bağlı bir risktir ve 4.5'in üzerindeki uluslararası normalleştirilmiş oran (INR) değerlerinde belirgin şekilde artmaktadır. Warfarinin etkisini azaltmadaki amaç K vitaminine bağlı pıhtılaşma faktörlerini yükseltmektir. Bu çalışmanın amacı acil servis hastalarında warfarine bağlı kanama komplikasyonlarının tedavisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Warfarin tedavisi almakta olan ve acil servis kliniğimize başvuran toplam 74 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar uluslararası normalleştirilmiş oran (INR) seviyelerine göre üç gruba ayrıldı. Grupların INR düzeyleri grup-1 için <3.0, grup-2 için 3.0≤INR ≤5.0 , grup-3 için 5>idi. Hastaların tıbbi öyküleri, kullandığı ilaçlar ve warfarine bağlı komplikasyonlar muayene sırasında kayıt altına alındı. Bulgular: Hematolojik analizde trombosit sayısı ve ortalama trombosit hacmi gruplar arasında benzerdi. Plateletkrit ve hemoglobin düzeyleri grup I'de grup III'e göre anlamlı derecede yüksekti (p = 0.01). Kan grubu analizinde gruplar arasında anlamlı fark yoktu Grup-I ve grup-II tıbbi müdahale olmadan değerlendirildi, ancak taze donmuş plazma (TDP) ve eritrosit süspansiyonu (ES) grup-III' te anlamlı fark olacak şekilde uygulandı. Grup-1 ve grup-2 deki hastalar genellikle taburcu edilirken, grup-III teki hastalar hastanede takip edildi. Sonuç: Bu çalışma, kanama komplikasyonu olmayan yüksek INR düzeylerinde warfarin antikoagülasyonunun konservatif olarak yönetildiğini gösterdi. İntravenöz K vitamini warfarin antikoagülasyonu alan hastalarda küçük kanama komplikasyonlarında uygulandı. TDP ve K vitamini büyük kanama komplikasyonlarıyla birlikte yüksek INR düzeylerine sahip warfarin antikoagülasyonu alan hastalara uygulandı.