Browsing by Author "Alan, Muhammet"
Now showing 1 - 17 of 17
- Results Per Page
- Sort Options
Doctoral Thesis An Artificial Study About the Immunocontraceptive Efficacy of a Single Dose GnRH Vaccine in Female Rats(2012) Eşki, Funda; Alan, MuhammetDişi sıçanlarda tek doz GnRH aşısının immunokontraseptif etkinliği üzerine deneysel bir çalışma. Y.Y.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora tezi, Van, 2012. Bu çalışmada, bir GnRH aşısının (Repro-Bloc?) dişi sıçanlarda immunokontraseptif etkinliğinin araştırılması amaçlandı. Elli dişi ve 10 erkek Wistar Albino sıçan kullanıldı. Deney grubundaki (n=35) her sıçana GnRH aşısından 200 µl kas içi tek doz olarak uygulandı. Aşı uygulamasından bir hafta önce tüm sıçanların kalbinden 500 µl kan örneği alındı. Aşı uygulanan deney grubu ve aşı yerine aynı hacimde plasebo uygulanan kontrol grubu (n=15) hayvanlardan kan almaya 1 ay ara ile toplam 6 ay devam edildi ve kan plazmaları toplandı. Anti-GnRH antikor titreleri ticari bir RIA kiti kullanılarak belirlendi. Progesteron ve leptin hormon analizleri de ticari RIA kitleri ile gerçekleştirildi. Çalışmanın sonunda tedavi grubundan 15 ve kontrol grubundan 5 sıçan sakrifiye edilerek histopatolojik inceleme yapıldı. Aşı öncesi 1. haftada GnRH antikor titreleri (pg/ml) deney (25.68±2.87) ve kontrol gruplarında (18.28±1.55) benzer bulundu (P>0.05). Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında deney grubunda aşı sonrası GnRH antikor titreleri (pg/ml) 1. (20.84±0.51 ve 36.77±1.94), 2. (18.6±0.95 ve 43.44±4.3), 3. (18.14±1.65 ve 47.83±4.61) ve 4. (17.26±1.09 ve 67.39±5.77) aylarda giderek arttı ve 5. (19.66±0.91 ve 123.7±10.69) ayda pik seviyeye ulaştı. Sonra, 6. (19.79±2.74 ve 72.41±7.45) ayda bir düşme görülse de gruplar arası fark istatistiksel olarak anlamlı (P<0.001) olmaya devam etti. Plazma progesteron değerleri (ng/ml) kontrol ve deney gruplarında (45.15±2.94 ve 48.04±2.79) aşı sonrası 2. ayda farklı bulunmadı (P>0.05). Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında deney grubunda 3. (50.6±4.95 ve 12.53±2.2), 4. (55.8±4.22 ve 14.59±2.7) ve 5. (47.87±5.6 ve 28.45±4.2) aylarda progesteron değerlerinde önemli (P<0.001) düşmeler saptandı. Altıncı ayda ise progesteron değeri aksine olarak kontrol grubuna göre deney grubunda önemli düzeyde (P<0.001) yüksek bulundu (26.69±5.63 ve 53.03±3.01). Aşı öncesi 1. haftada leptin değerleri (ng/ml) bakımından kontrol ve deney (0.15±0.02 ve 0.14±0.01) grupları arasında fark bulunmadı (P>0.05). Aşı sonrası 1. ayda deney grubunda (0.13±0.01) kontrol grubuna (0.18±0.01) göre önemli düzeyde (P<0.01) düşme görülürken, 6. ayda deney grubu değeri önemli derecede (P<0.001) daha yüksek idi (1.40±0.13 ve 0.64±0.12). Kontrol grubunda 2. ayda %80 ve 3. ayda %70 gebelik görülürken deney grubunda aynı aylarda sırasıyla %13.33 ve %0 gebelik görüldü. Aşı sonrası 6. ayda deney ve kontrol gruplarında ovarium (0.17±0.02 ve 0.16±0.03) ve uterus (0.76±0.05 ve 0.64±0.03) ağırlıkları (gr) ve ovarium çapları (cm) (0.65±0.02 ve 0.72±0.02) farklı bulunmadı (P>0.05). Sonuç olarak, CpG ODN adjuvantı taşıyan GnRH aşısının (Repro-Bloc?) sıçanların tamamına yakınında tek doz ile immunokontraseptif bir etki sağladığı ve bu etkinin çalışma süresi olan 6 ay boyunca devam ettiği görüldü. Altıncı aydaki antikor düzeyi kontraseptif etkinin birkaç ay daha devam edeceğine işaret etmektedir. Ancak bundan daha uzun süreli kontrasepsiyon için aşı dozunun belli aralıklarla tekrarlanması gerektiği kanısına varıldı. Aşının tekrarlanan dozları, özellikle kedi ve köpek gibi türlerde immunokontraseptif bir uygulama olabilir.Article Bir İnekte Yabancı Cisme Bağlı (Tavuk Teleği) Tam Meme Başı Stenozisi(2007) Şendağ, Sait; Alan, Muhammet; Eşki, Sema; Cetin, YunusSunulan vakada, bir inekte yabancı cisme (tavuk teleği) bağlı tam meme başı stenozisi klinik olarak değerlendirildi. Stenozise neden olan tavuk teleği, meme başındaki kısmi tıkanıklığı ortadan kaldırmak amacıyla hayvan sahibi tarafından meme başına yerleştirilmişti. Bu teleğin daha sonraları meme başı derinliklerine kaçtığı ve bir süre sonra meme başından artık süt gelmediği anamnezde bildirilmiştir. Yapılan klinik muayeneler sonucunda (inspeksiyon, palpasyon, meme başının sondalanması, ultrasonografi) ilgili meme başının annular halka bölgesinde, yabancı cisim belirlendi. Ayrıca meme başında tam stenozise yol açan, muhtemelen yabancı cisimden kaynaklanmış, mukozadaki şiddetli fibrotik üreme ve kalınlaşmaların varlığı da gözlendi. Meme başında aşırı derecedeki fibrotik üreme ve kalınlaşmalar, yapılacak meme başı operasyonları ile ortadan kaldırılamayacağı için, hayvanın kesime sevk edilmesi uygun görüldü. Bu vaka, yabancı cisimlerin meme başında doğal savunma reaksiyonlarına bağlı olarak, şiddetli yangılara neden olabileceğini ve bu gelişmelerin de meme başı sinusunun kapanmasına yol açabileceğini göstermiştir. Meme başındaki yabancı cisimlerin operatif yoldan uzaklaştırılmasının, üzerinden fazla zaman geçmemiş vakalarda başarılı sonuçlar vereceği düşünülmektedir.Master Thesis Closing of Artificial Uterus Incisions With Fibrin Glue in Bitches.(2005) Eşki, Funda; Alan, MuhammetEŞKİ F, Köpeklerde deneysel uterus ensizyonlarının fibrin yapıştırıcı ile kapatılması. Y.Y.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Van, 2005. Bu çalışmada köpeklerde deneysel uterus ensizyonlarının kapatılmasında fibrin yapıştırıcı kullanımının etkinliğini, dikişli ensizyonlarla karşılaştırılarak, araştırmak amaçlanmıştır. Çalışmada, 6 adet gebe olmayan köpek kullanıldı. Köpekler Xylazin HCl ile premedikasyonu takiben, Ketamin HCl ile genel anesteziye alındı. Sol fossa paralumbalisten laparotomi ile karın boşluğuna girildi. Uterus karın duvarındaki ensizyon hattına çekilerek bifurkasyon bölgesinin 1 cm cranialinden ve dorsalden cornu uterilere 4'er cm uzunluğunda uzunlamasına birer ensizyon yapıldı. Her hayvanda ensizyonlardan bir tanesi 3/0 krome katgüt kullanarak tek kat lembert dikiş tekniği ile kapatıldı. Diğer ensizyon hattına, yara dudakları karşı karşıya yaklaştırılıp dikiş kullanılmaksızın fibrin yapıştırıcı uygulandı. Postoperatif 4, 7, 11, 13, 15 ve 18. günlerde ikinci kez laparotomi ile makroskobik olarak adezyonlar, karın içi enfeksiyon ve uterustaki ensizyon hattının durumu; mikroskobik olarak da, inflamatuar hücre infiltrasyonu, yabancı cisim granulasyon dokusu, inflamasyon ve iyileşme süreçlerindeki değişiklikler incelendi. Makroskobik olarak, fibrinli ensizyon bölgelerindeki adezyonun dikişli ensizyon bölgelerine göre daha az olduğu görüldü. Mikroskobik incelemelerde, fibrinli olgularda ensizyon bölgelerindeki iyileşmenin dikişli ensizyon bölgelerine göre daha estetik fakat zayıf olarak gerçekleştiği ve yangısel reaksiyonun daha az olduğu gözlendi. Sonuç olarak, fibrin yapıştırıcının yara iyileşmesinde hemostaz sağlaması, ensizyon hattında daha düzgün bir iyileşmeye neden olması ve çevre organlara yapışmaları azaltmasıyla olumlu katkı sağladığı görüldü. Ancak ensizyon hattının uygulama sırasında dirençli hale gelebilmesi için daha uzun süreye gereksinim olması nedeniyle içi dolu bir uterusta yapılan ensizyonların kapatılmasında sadece fibrin yapıştırıcı kullanımının yetersiz kalacağı kanısına varıldı. Anahtar sözcükler: Köpek, Fibrin Yapıştırıcı, UterusArticle Correlations Between Gestation Period and Age, Body Weight and Litter Size in Van Cats(M H Schaper Gmbh Co Kg, 2009) Sendag, Sait; Alan, Muhammet; Eski, Funda; Goericke-Pesch, Sandra; Wehrend, AxelThe gestation period in Van cats is between 54 and 68 days, with high individual differences. Because of this variability, the date of birth cannot be predicted precisely, while the factors influencing the gestation period in Van cats have not been examined previously. The aim of this first study was to evaluate the influence of age, body weight of the dams and the litter size on the gestation period in Van cats. 28 Van cats aged one to nine years were used for this study. The body weight of the cats in the oestrus at the beginning of the study varied between 2.1-4.1 kg (3.1 +/- 0.6 Kg). The time from first mating until birth was regarded as being the gestation period. Correlations were determined between the duration of pregnancy and the age and body weight of the females as well as litter size. The mean duration of pregnancy in all 28 Van cats was 63.6 +/- 3.6 days (min. 54 days, max. 68 days) with a mean litter size of 3.4 +/- 1.3 kittens (min. 1, max. 6). No correlations could be found between the factors examined meaning that the duration of pregnancy does not depend on the age or body weight of the dams or on the litter size. It must be concluded that other factors may cause this high variability of pregnancy duration in Van cats and these still need to be investigated.Article Diagnosis of Pregnancy and Estimation of Litter Size by Abdominal Palpation in Van Cats(indian veterinary Journal, 2008) Cetin, Yunus; Sendag, Sait; Alan, MuhammetPet owners usually consult veterinarian in order to find out whether their pet is pregnant or not, and if pregnant, to learn the number of foetuses. In cats, pregnancy can be diagnosed by abdominal palpation (Mailhac, 1982), abdominal radiography (Boyd, 1971), and abdominal ultrasound (Davidson, et al, 1986). The present study has been designed to determine the reliability of the diagnosis of pregnancy by abdominal palpation, the intervals in the diagnosis of pregnancy, and the number of foetuses.Article The Effect of Gnrh and Hcg Administered at the Time of Artificial Insemination on Fertility in Lactating Dairy Cows(1998) Karaca, Fikret; Alan, Muhammet; Gülyüz, Fetih; Taşal, İbrahimBu araştırma, ineklerde ilk tohumlama zamanında GnRH ve HCG uygulamalarının gebelik oranları üzerine etkisini belirlemek amacıyla yapıldı. Materyal olarak laktasyon döneminde bulunan 2.5 - 4 yaşlarında 66 Holştayn inek kullanıldı. Hayvanlara diöstrus döneminde 25 mg Dinoprost Tromethamine i.m. enjekte edildi ve östruslar klinik olarak tespit edildi. Östrusa gelen hayvanlar 3 gruba ayrıldı ve östrusun başlangıcından yaklaşık 6 saat sonra tohumlandı. Tohumlama sırasında 21 ineğe (Grup 1) 100 meg i.m. Gonodarelin (GnRH), 25 ineğe (Grup 2) 1500 İ.Ü i.m. HCG uygulandı ve 20 inek de (Grup 3) kontrol olarak bırakıldı. Gebe ve gebe olmayan hayvanlar tohumlamadan 2 ay sonra rektal palpasyonla saptandı. Kontrol grubu ineklerle karşılaştırıldığında, tohumlama zamanında GnRH ve HCG uygulanan ineklerde gebelik oranlarında bir artışın olmadığı tespit edildi. Aksine, Grup 1 ve Grup 2' deki gebelik oranları (sırasıyla %66.66, %44.00), kontrol grubuna göre (%75.00) daha düşük elde edildi. Grup 2'deki gebelik oranlarındaki düşüş kontrol grubuna göre önemli bulundu (PO.05). Bu çalışmada, östrusun başlangıcından 6 saat sonra yapılan tohumlamalar sırasında GnRH ve HCG kullanılanlardan elde edilen gebelik oranlarının kontrol grubundaki ineklere göre daha düşük olduğu sonucuna varıldı.Article Effects of Ecg and Fsh on Ovarian Response, Recovery Rate and Number and Quality of Oocytes Obtained by Ovum Pick-Up in Holstein Cows(Elsevier Science Bv, 2008) Sendag, Sait; Cetin, Yunus; Alan, Muhammet; Hadeler, Klaus-Gerd; Niemann, HeinerThe goal of the present study was to compare the ovarian response, oocyte yields per animal, and the morphological quality of oocytes collected by ultrasound guided follicular aspiration from Holstein cows treated either with FSH or eCG. Twenty four normal cyclic, German Holstein cows were randomly divided into two groups. Fourteen cows received 3000 IU eCG on day-4 prior to ovum pick-up (OPU) (day 0), 2 days later (day-2), 625 mu g cloprostenol was administered. On day-1 GnRH was administered i.m. and 24 It later OPU (day 0) was performed. In ten cows a total dose of 500 IU follicle stimulating hormone (Pluset) was administered intramuscularly in a constant dosage for 4 days with intervals of 12 h, starting on day-5. Luteolysis was induced by application of 625 mu g cloprostenol on day-2. On day-1 (24 h after the last FSH treatment) GnRH was administered i.m. and 24 h later OPU (day 0) was performed. Ovarian follicles were visualized on the ultrasound monitor, counted and recorded. All visible antral follicles were punctured. Recovered oocytes were graded morphologically based on the cumulus investment. Average follicle number in ovaries was higher in FSH group than eCG group (p < 0.05). Oocyte yields per animal did not differ between FSH and eCG groups. The proportion of grade A oocytes was higher in the FSH group in the than eCG group (p < 0.05). Likewise, rate of grade C oocytes in FSH group were lower than eCG group (p < 0.05). In conclusion, these results suggest that ovarian response, follicle number in ovaries and oocyte quality are affected by the type of gonadotropin and FSH is better alternative than eCG for OPU treatment. (c) 2008 Elsevier B.V. All rights reserved.Article İneklerde Sun'i Tohumlama Sonrası Klitorise Masaj ve Kas İçi Aksitosin Uygulamalarının Gebelik Oranına Etkisi(2001) Taşal, İbrahim; Karaca, Fikret; Gülyüz, Fetih; Alan, MuhammetBu çalışma, ineklerde sun 'i tohumlama sonrası klitorise masaj ve kas içi oksitosin uygulamalarının gebelik oranı üzerine etkisini incelemek amacıyla yürütüldü. Araştırma materyali olarak 3-10 yaş arası, farklı ırklardan 109 inek kullanıldı. Hayvanlar 11 gün ara ile çift doz $PGF_{2\\alpha}$ uygulanarak senkronize edildi. Östrüsleri gözlem ve rektal palpasyonla tespit edilen inekler, sun 'i tohumlama sırasında grup l (n=35), grup II (n=40) ve grup III (n=34) olmak üzere ayrıldı. Grup I'dekilere tohumlamayı takiben 10 saniye süre ile klitorise masaj yapıldı. Grup H'dekilere tohumlama yapıldıktan sonra 10 IU oksitosin kas içi enjekte edildi. Grup IU'dekilere tohumlama sonrası her hangi bir uygulama yapılmayarak kontrol olarak bırakıldı. İneklerde gebe kalma oranı tohumlamadan üç ay sonra rektal palpasyonla belirlendi. Grup I, II ve III de gebe kalma oranları sırasıyla % 74.29, 72.50 ve 67.65 olarak elde edildi. Klitorise masaj ve oksitosin enjeksiyonu uygulanan ineklerde gebelik oranı, kontrol grubu ineklerden daha yüksek bulunmasına karşın, gruplarda gebe kalma oranlan arasındaki fark önemsizdi (P>0.05). Sonuç olarak, ineklerde sun 'i tohumlamayı takiben klitorise masaj ve kas içi oksitosin uygulamalarının gebelik oranında bir miktar artış sağladığı, tohumlama sonrası özellikle klitorise masaj yapılmasının yararlı olacağı kanısına varıldı.Article Karakaş Koyunlarında Ovulasyon Sayısı ile Doğan Kuzu Sayısı Arasındaki İlişki ve Bazı Döl Verimi Özellikleri(2000) Kanter, Mehmet; Kalkan, Yıldıray; Aygü n, Turgut; Alan, Muhammet; Ülker, HasanBu çalışmada, Karakaş koyunlarında doğuran koyun başına doğan kuzu sayısının (DKBDKS) ovulasyon sayısının bir göstergesi olup olmadığı araştırılmıştır. Çiftleştirilen 55 koyundan 12 sinde ovulasyon sayısı ve döllenme oranının belirlenmesi için laparolomi uygulanırken (L grubu), kalanlar normal gebelik/erini tamamlamak üzere kontrol grubu (K grubu) olarak tutulmuştur. Kontrol grubunda gebelik oranı, ilk aşım sonuçlarına göre % 86, ikinci ve sonrası aşım sonuçlarına göre % 96, doğum oranı % 96, koç altı koyun başına doğan kuzu sayısı (KAKBDKS) 1.09, DKBDKS 1.14 ve ikizlik oranı % 15 olarak belirlenmiştir. Laparotomi grubunda ovulasyon ve döllenme oranları sırasıyla 1.25 ve 0.85 olarak saptanmıştır. Doğan kuzu sayısı ile ovulasyon sayısı ve gebelik oranı ile döllenme oranları arasındaki farklılık istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır. Ayrıca, ana yaşı, koç ve canlı ağırlığın her iki grupla da incelenen özellikler üzerine etkisinin önemli olmadığı görülmüştür. İyileşmeleri sonrası tekrar koça verilen L grubuna ait koyunlarda ilk aşımda gebelik oranı % 42, ikinci ve sonrası aşımlarda % 66 olmuştur. Bu grupta doğum oranı % 66, KAKBDKS 0.92, DKBDKS 1.38 ve ikızlik oranı % 38 olarak saptanmıştır. Gebelik ve doğum oranının laparolomiden olumsuz etkilendiği görülmüştür. Araştırmadan elde edilen sonuçlar, Karakaş koyunlarında tekli ovıılasyonun yaygınlığını, kısmen döllenme probleminin ve embriyonik ölümlerin olduğunu, ancak doğan kuzu sayısının ovulasyon sayısının bir göstergesi olabileceğini göstermektedir.Article Köpeklerde Real-time Ultrasonografinin Reprodüktif Kullanım Alanları(2003) Taşal, İbrahim; Alan, Muhammet; Aydın, Ibrahim; Şendağ, Sait; Çelik, Ahmet HReal-time ultrasonografı uygulaması kolay, zararsız ve gerektiğinde tekrarlanabilen görüntülü bir tanı yöntemidir. Evcil hayvanlarda diagnostik spektrumu oldukça genişletmektedir. Bu derlemede dişi köpeklerde ultrasonografinin reprodüktif endikasyonları hakkında bilgiler verilecektir.Other Koyunlarda Doğumun Misoprostrol ile Uyarılması(2001) Saban, Erdal; Alan, Muhammet; Taşal, İbrahim; Cetin, YunusBu çalışmada koyunlarda misoprostol uygulamalarının doğumu uyarmadaki etkinliğinin araştırılması amaçlandı. Materyal olarak, Karagül ve Morkaraman ırkı toplam 20 adet koyun kullanıldı. Koyunlar 4 gruba ayrıldı. Gebeliğin 142. günüden itibaren 1. gruptakilere 16 mg i.m. dexametazon, 2. gruptakilere her iki saatte bir 400 ug olmak üzere toplam 1600 u.g oral misoprostol ve 3. gruptakilere 8 saat arayla 800 jig olarak toplam 1600 u.g misoprostol vaginal yoldan serviks ağzına uygulandı. Dördüncü gruptaki koyunlar kontrol olarak ayrıldı. Uygulama başlangıcında ve doğuma kadar her 24 saatte bir, progesteron değerlerini izlemek için, kan örnekleri alındı. Ayrıca kullanılan koyunlarda doğuma kadar geçen süreler saat olarak kaydedildi. Uygulama-doğum arası süreler kontrol'grubunda 183.4 saat bulunurken, deksametazon grubunda 44.4 saat, oral misoprostol grubunda 143.6 saat ve vaginal misoprostol grubunda 69.2 saat olarak elde edildi. Bu süreler arasındaki farklar istatistiki açıdan önemli bulundu (p<0.05). Bütün gruplarda progesteron değerlerinin doğumdan 24-36 saat önce düştüğü izlendi. Sonuç olarak, koyunlarda vaginal misoprostol uygulamalarıyla doğumun başarıyla uyarılabileceği kanısına varıldı.Article Koyunlarda Erken Anöstrüs Döneminde Malatonin Uygulamalarının Ovulasyon ve Gebelik Üzerine Etkisi(2008) Alan, Muhammet; Uyar, AhmetBu çalışmada koyunlarda erken anöstrüs döneminde melatonin uygulamalarının ovulasyon ve gebelik üzerine etkisinin araştırılması amaçlandı. Çalışma Van bölgesinde 2-3 yaşlı, 38 baş sağlıklı Akkaraman ırkı koyunda gerçekleştirildi. Ayrıca doğal aşım yaptırmak amacıyla 2 baş sağlıklı fertil koç kullanıldı. Yirmisekiz koyuna 18 mg melatonin içeren implantlardan birer tane kulak derisi altına uygulandı. On koyun kontrol olarak seçildi ve herhangi bir uygulama yapılmadı. Araştırmada kullanılacak iki koçun her birisine de aynı şekilde bu implantlardan üçer adet (toplam 54 mg melatonin) yerleştirildi. İmplantlar yerleştirildikten sonra sabah ve akşam olmak üzere günde iki kez koç taraması ile östrüs takibi yapılarak östrüste olanlar koçlara aştırıldı. Aşımların tamamlanmasından 45 gün sonra real time ultrasonografi ile gebelik muayeneleri yapıldı. Daha sonra da doğum kayıtları tutuldu. Melatonin ve kontrol grubuna ait tüm koyunlardan plazma progesteron seviyelerinin ölçümü için implant uygulama gününden itibaren haftada bir kez kan alındı. Plazma progesteron konsantrasyonları EIA yöntemiyle belirlendi. Erken anöstrüs döneminde melatonin ile östrüsler uyarılıp aşımlar yaptırıldığında % 82.14 gebelik elde edilirken, kontrol grubundaki koyunlarda normal üreme mevsimi gelinceye kadar hiç bir siklik aktivite ve gebelik sağlanamadı. İmplant uygulamasının başlangıcından ilk östrüslerin başlamasına kadar geçen süre melatonin grubunda 60.8±0.42 gün, kontrol grubunda ise 138.0±1.56 gün olarak bulundu. Sonuç olarak, Doğu Anadolu Bölgesinde yer alan Van bölgesinde Akkaraman ırkı koyunlara Mayıs ayı ortalarında melatonin implant uygulamasıyla östrüs ve ovulasyonların normal üreme sezonuna göre 2-2.5 ay erkene alınabileceği ve yüksek oranda gebelik elde edilebileceği kanısına varıldıOther Koyunlarda Gebeliğin Çeşitli Dönemlerinde Serum Adenozin Deaminaz Düzeyleri(2002) Altuğ, Nuri; Ağaoğlu, Zahit Tevfik; Alan, Muhammet; Uyar, Ahmet-Article Postpartum Uterus Involution Observed by Real-Time Ultrasound Scanning and Vaginal Cytology in Van Cats(Sage Publications Ltd, 2016) Sendag, Sait; Alan, Muhammet; Eski, Funda; Uslu, Sema; Uslu, Baris A.; Wehrend, AxelObjectives The objective was to investigate postpartum uterus involution by real-time ultrasonography and vaginal cytology in Van cats. Methods This study included 15 healthy Van cats belonging to the Van Cat Research Centre (Yuzuncu Yil University, Van, Turkey). Starting 24 h postpartum, ultrasonographic measurements were performed on the placental and interplacental uterine horn regions every day. Decreases in the diameters and uterine content were considered as criteria for uterine involution. Vaginal discharge samples were collected every day for 4 weeks postpartum. The smears were stained with Papanicolaou stain. Results The average diameters of placental and interplacental regions (IPRs) in the uterine horns were 3.12 +/- 0.29 cm and 2.36 +/- 0.43 cm, respectively, at 24 h postpartum. Placental regions (PRs) shrank faster than IPRs. At 48 h postpartum, it became difficult to distinguish PRs from IPRs in the uterine horns. The uterine horns could be seen in the abdominal cavity up to 5.60 +/- 0.99 days postpartum. The mean of the last assessable diameter of the uterine horns from days 4 to 7 in all cats was 0.49 +/- 0.07 cm. The vaginal epithelial cells appeared to be under the effect of oestrogen for 4 weeks postpartum. Conclusions and relevance The morphological involution of the uterus completes, to a large extent, within the first 48 h postpartum in Van cats. A more detailed hormonal analysis would contribute greatly to the understanding of the physiological processes involved in this period. Although postpartum involution appeared complete by 5.60 +/- 0.99 days after parturition in Van cats, histological verification of this finding is needed.Article Seroprevalence of Antibodies Against Neospora Caninum in Cows in Van Province(Kafkas Univ, veteriner Fakultesi dergisi, 2011) Alan, Muhammet; Cetin, Yunus; Sendag, Said; Akkan, Hasan Altan; Karaca, MehmetThe objective of this study was to determine the seroprevalence of Neospora caninum by cELISA among cows in Van province in Turkey. As material; 450 cows consisting of Brown Swiss, Simmental, Holstein, native species and crossbreds of these and given birth before at least one time were used. Approximately 7 ml blood sample was drawn from the jugular vein of each animal into the plain tubes. Sera obtained from the blood samples were stored at -20 degrees C and processed using a commercial N. caninum antibody test kit (cELISA; VMRD, Inc.) after two mounts from the last sampling. Inhibitions >= 30% were interpreted as seropositive and inhibitions < 30% were interpreted as seronegative. Seroprevalence of antibodies against N. caninum in cows in Van province was 4.88% as a general average. Seropositive sample rate of the central districts was higher than the rate of central villages, 10.66% vs. 3.73%. On the other hand, seropositive sample rate of the animals came to the animal hospital from the central villages was higher than the rate of animals sampled in their places, 8.06% vs. 2.87%. In conclusion, the seroprevalence of N. caninum among cows in Van province in Turkey is lower or higher than those of some other provinces in Turkey and countries or regions in the world. The reason of this may be different cattle breeds, breeding systems and animal traffic among regions or countries. Along with main control measurements to contain N. caninum infection, diagnosing and culling of seropositive animals would give helpful results.Article Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Kliniğinde Karşılaşılan Meme Sorunları(2008) Alan, Muhammet; Çetin, MusaBu çalışmada, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Kliniğinde karşılaşılan meme sorunlarının genel bir analizi amaçlandı. Çalışma materyalini Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi Doğum ve Jinekoloji Kliniği’ne 1992 yılından bu yana, yaklaşık 15 yıllık bir sürede meme sorunu ile getirilen evcil hayvanlar oluşturdu. Çalışma materyalinin yayıldığı yılları kapsayan klinik defter kayıtları incelenerek öncelikle, meme sorunlarını da içeren tüm olguların sayısı tespit edildi. Daha sonra bu olgular içerisinden kaç tanesinin meme ile ilgili olduğu belirlendi ve bunlar da türlere göre gruplandırıldı. Meme sorunları meme lobunda ve meme başında olmak üzere iki alt grupta toplandı ve ineklerdeki her bir meme çeyreği bir olgu olarak değerlendirildi. Kayıtlar oluşturulurken meme ve meme başının inspeksiyon ve palpasyon bulgularından, sütün fiziksel bulgularından ve CMT test sonuçlarından yararlanıldı. Meme sorunlarıyla birlikte 15 yılda toplam 3007 vaka kaydedildi. Bunlardan 721 tanesinin (%23.97) meme sorunu olduğu görüldü. Meme sorunlarının sığır, koyun, keçi ve köpeklere dağılımı sırasıyla 714 (%99.02), 5 (%0.69), 1 (%0.13) ve 1 (%0.13) bulundu. Sığırlardaki en büyük meme sorununu mastitisler meydana getirdi. Bunu meme başı tıkanıklıkları izledi. Memedeki perforatif yaralar üçüncü sırada yer aldı. Bunları daha küçük sayılarla diğer sorunlar takip etti. Bölgedeki çiftçilerin hayvan yetiştirme, meme sağlığı ve sağım konularında çok fazla bilgi eksikleri olduğu kanısına varıldı.Article Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Kliniğine Gelen Olguların Genel Bir Analizi(1997) Şendağ, Said; Alan, Muhammet; Cetın, Yunus; Konuş, Ramazan; Taşal, İbrahimBu çalışmada Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Kliniğine gelen olguların genel bir analizi yapılmışın. Kliniğe 1992-1997 yılları arasında muayene ve tedavi için 1146 inek, 82 düve, 78 koyun, 12 keçi. 16 kedi, 35 köpek ve 8 kanatlı olmak üzere toplam 1377 hayvan gelmiştir. Sığırların % 89.15 oranla en çok muayene veya tedaviye gelen tür olduğu tespit edilmiştir. Bu türden gelen en yaygın ırklar ise Holstein ( % 25.40 ), Melez ( % 24.34 ), Esmer ( % 22 63 ), Yerli ( % 19.70 ) ve Simmental ( % 7.89 ) olmuştur. Geliş sebeplerinin başında ise gebelik muayeneleri ve meme ile ilgili sorunlar yer almıştır. İlkbaharda gelen hayvan sayısı diğer mevsimlere göre daha fazla bulunmuştur. Karşılaşılan toplam hayvan veya olgu sayısının özellikle öğrenci eğitimi açısından daha iyi bir duruma getirilmesi ve bölgedeki yetiştiricilerin eğitilmesi gerektiği kanısına varılmıştır.