Browsing by Author "Altuğ, Nuri"
Now showing 1 - 17 of 17
- Results Per Page
- Sort Options
Article Bir Kınalı Keklikte (Alectoris Chukar) Askaridiozis ve Koksidiozis Olgusu(2006) Özkan, Cumali; Altuğ, Nuri; Yuksek, Nazmi; Kaya, Abdullah; Göz, YaşarBu olgunun materyalini sinirsel semptom, tortikollis ve ishal sikayeti ile klinigimize getirilen 5 yasında erkek kınalı bir keklik olusturdu. Yapılan klinik muayenede tortikollis, kendi etrafında dönme ve düsüp ayaga kalkamama, halsizlik, tüylerde karısıklık ve matlık, ishal, asırı kilo kaybı gibi semptomlar saptandı. Parazitolojik bakı sonucunda hastaya askaridiozis ve koksidiozis tanısı konuldu. Hastanın etkenlere yönelik spesifik tedavileri sonrasında iyilestigi belirlendi.Article Doğal Askaridiozisli Yavru Köpeklerde Hematolojik Bulgular,lenfosit Alt Tipleri ve Serum İmmunglobulin Konsantrasyonları(2007) Göz, Yaşar; Altuğ, Nuri; Ağaoğlu, Zahit Tevfik; Yüksel, NazmiBu çalışmada, doğal askaridiozisli yavru köpeklerde hematolojik bulgular, lenfosit alt tipleri ve serum immunglobulin konsantrasyonları araştırılarak, immunolojik cevaplardaki değişimlerin belirlenmesi amaçlandı. Çalışmanın materyalini 1-4 aylık yaşlarda ve dışkı muayeneleri ile ağır askaridiozis teşhisi konulan 5 yavru köpek oluşturdu. Köpeklerden tedavi öncesi (0. gün) ve sonrasında (30. gün) laboratuvar muayeneleri için kan ve askarid yumurta sayımı için dışkı örnekleri alındı. Tedavi öncesinde hematolojik bulgulardan; hematokrit değer, hemoglobin konsantrasyonu, MCHC, retikülosit, agranülosit ve lenfosit oranlarında azalma, trombosit sayısı, granülosit ve eozinofil oranlarında ise artış belirlendi. Lenfosit alt tipleri ve serum immunglobulin konsantrasyonlarında ise; tedavi öncesinde CD3, CD4 ve CD8 T lenfosit oranlarında azalma, B lenfosit oranları, IgG ve IgE konsantrasyonlarında ise artış belirlendi. Askarid yumurta sayılarında tedavi sonrasında öncesine göre istatistiki olarak önemli bir azalma tespit edildi.Sonuç olarak, askaridiozisle ağır enfekte yavru köpeklerde T lenfosit ve alt tiplerinde önemli azalmalar gözlendiği, bu durumun T lenfositlerle bağlantılı hücresel immun cevapların depresyonunun göstergesi olarak değerlendirilebileceği kanısına varıldı.Article Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde Çalışan Serbest Veteriner Hekimlerin Mesleki Değerlendirmeleri: Bir Anket Çalışması(2008) Özkan, Cumali; Altuğ, Nuri; Yuksek, Nazmi; Küçük, MürselDoğu ve güneydoğu Anadolu bölgesinde il ve ilçelerde (Van, Hakkari, Ağrı, Iğdır, Kars, Bitlis, Muş, Diyarbakır, Batman ve Şırnak) serbest çalışan 42 veteriner hekim (2 bayan, 40 erkek) çalışmaya dahil edilmiştir. Bu çalışmada; kişisel bilgiler, tarım il/ilçe müdürlüğü, Veteriner Hekimler Odası, ilaç firmaları, yetiştiricilerle ilişkiler, bilimsel gelişmeler ve hastalık dağılımları ile ilgili sorular yöneltildi. Bu sorulara verilen cevaplar değerlendirildiğinde, mesleğin aktif olarak 15-25 yıl yapılabileceği, kamuda iş olanağı olursa bu işi bırakabilecek hekimlerin olduğu, aylık ortalama gelir seviyelerinin 1000-4000 TL olduğu, ayrıca serbest klinik açmak için uzmanlığın gerekli olduğu ve bölgede çalışan çok sayıda ampirik bulunduğu bildirildi. Veteriner Hekimler Odalarının bölgedeki hekimlere katkılarının az ve ilişkilerinin zayıf olduğu, ilaç firmaları-hekim ilişkilerinin daha iyi olduğu ve mümessillerle fazla sorun yaşamadıkları, hayvan yetiştiricileriyle ise özellikle maddi konularda sorun yaşadıkları ifade edildi. Ayrıca bölgede hayvancılık yapan kişilerin hayvan yetiştiriciliği ve beslenmesi ile ilgili olarak ciddi eğitilmeleri gerektiği, fakülteden branşlaşarak mezun olmanın daha iyi olabileceği ve fakültede okutulan dersler içerisinde özellikle iç hastalıkları konularının pratikte daha yararlı olduğu belirtildi. Sonuç olarak, elde edilen verilerin ilgili kurum ve kuruluşlarca değerlendirilmesinin mesleki gelişime yararı olacağı kanısına varıldı.Article Dose Dependent Effectiveness of Topical Selamectin on Puppies With Ascaridiosis(2006) Göz, Yaşar; Özkan, Cumali; Altuğ, Nuri; Kaya, Abdullah; Yuksek, Nazmi; Ağaoğlu, Tevfik ZahidBu çalısmada, askaridiozisli yavru köpeklerde selamektin’in farklı dozlarda topikal uygulamasının etkinligi arastırıldı. Çalısma 40-60 günlük yaslarda 12 yavru kopek üzerinde yapıldı. Hayvanlar iki esit gruba bölündü. Birinci grup köpeklere (grup I) 6 mg/kg/CA dozunda, diger gruba (grup II) ise 12 mg/kg/CA dozunda topikal selamektin uygulandı. Askarit yumurtaları Mc Master teknigi ile tedavi öncesi (0. gün) ve tedavi sonrası (7. ve 14. gün) sayıldı. Klinik, hematolojik ve biyokimyasal bulgular 0., 7. ve 14 günlerde incelendi. Tedavi öncesiyle karsılastırıldıgında grup II’deki yavru köpeklerde 14. günde eritrosit sayıları (p<0.05) ve her iki grupta hematokrit deger (p<0.01) önemli derecede arttı. Total lökosit sayıları II. grupta tedavi öncesine göre 7.gün (p<0.05) ve 14. günlerde (p<0.01) azaldı. Formül lökosit incelendiginde, her iki grupta tedavi sonrası 14. günde eozinofil oranlarında önemli bir azalma (p<0.01) belirlendi. Total protein konsantrasyonları her iki grupta tedavinin 7. (p<0.05) ve 14. (p<0.01) günlerinde arttı. Fakat, albumin ve globulin konsantrasyonları sadece II. grupta tedavinin 14. gününde arttı (p<0.05). Gram dıskıdaki yumurta sayısı tedaviden sonra her iki grupta azaldı. Fakat II.grupta daha çok belirgindi. Sonuç olarak; klinik, hematolojik ve biyokimyasal bulgular ile dıskıdaki yumurta sayısı degerlendirildiginde, 12 mg/kg selamektinle tedavi edilen grubun (grup II) tedaviye daha kısa sürede cevap verdigi belirlendi.Article Klinik Olarak Sağlıklı Devekuşlarında Bazı Hematolojik ve Biyokimyasal Parametreler Üzerine Araştırmalar(2003) Altuğ, Nuri; Kaya, Abdullah; Yuksek, Nazmi; Ağaoğlu, Zahid Tevfik; Baydas, BurhanettinBu çalışmada klinik muayeneleri sonucu sağlıklı olduğu tespit edilen 1-3 yaş arasında ve her iki cinsiyetten toplam 18 devekuşunun normal hematolojik ve biyokimyasal değerlerinin saptanması amaçlandı. Hematolojik parametrelerden eritrosit, lökosit, hematokrit ve hemoglobin, biyokimyasal parametrelerden glikoz, total protein, albumin, globulin, üre. kreatinin, serum enzimleri (ALP, AST, ALT, GGT, CK, amilaz ) ve elektrolit ( Ca, P, Mg, Zn, Cu, Na, K, Cl ) düzeyleri tespit edildi. Sonuç olarak elde edilen verilerle devekuşlarındaki referans değerlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.Article Konjenital Amorozisli Buzağılarda Serum Retinol, Alfa-tokoferol, Kolekalsiferol ve Bazı Mineral Madde Düzeyleri(2018) Altuğ, Nuri; Karasu, AbdullahBu çalışmada konjenital amorozisli buzağılarda serum vitamin ve mineral madde düzeylerinin konjenital defektleilişkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmanın materyalini klinik olarak konjenital amorozis tanısı konan 17 buzağı (çalışma grubu) ve klinik olarak sağlıklı 15 buzağı (kontrol grubu) oluşturdu. Buzağıların anamnezi alındıktan sonra genel fiziksel muayeneleri ve göz muayeneleri yapıldı. Amorozis tanısı; buzağıların görme muayenesinde tehdit testinin negatif, engel testinin pozitif, dilate olmuş pupillanın varlığı ve pupillar refleksin bulunmaması ile konuldu. Tüm buzağılardan biyokimyasal analizler için kan örnekleri alındı ve serumları çıkarıldı. Serum retinol (vitamin A), alfa tokoferol (vitamin E), kolekalsiferol (vitamin D) ve mineral madde (kalsiyum, magnezyum, bakır, demir, çinko ve mangan) düzeyleri ölçüldü. Amorozisli buzağılarda sağlıklı kontrol grubu buzağılara göre; serum vitamin A ve çinko düzeyleri düşük, bakır, demir ve mangan düzeyleri ise yüksek olarak belirlendi. Diğer vitamin (D, E) ve mineral madde düzeylerinde ise farklılık saptanmadı. Sonuç olarak; amorozisin etiyopatogenezinde serum vitamin A ve çinko düzeylerindeki eş zamanlı azalmaların rol oynadığı belirlendi. Bu nedenle Van yöresi gibi karasal iklim görülen ve fakir yeşil bitki örtüsüne sahip bölgelerde gebeliğin özellikle son 1/3 döneminde anneye paranteral vitamin A uygulamasıve rasyona ise çinko ilavesinin yararlı olacağı kanısına varılmıştır.Article Köpeklerde Karbontetraklorür İntoksikasyonunda Serum ve Karaciğer Dokusu Mineral Madde Düzeylerinin Araştırılması(2005) Karasu, Abdullah; Altuğ, Nuri; Yuksek, Nazmi; Ağaoğlu, Tevfik ZahidBu araştırmada akut CCl4 intoksikasyonunda serum, kronik CCl4 intoksikasyonunda ise serum ve doku mineral madde düzeylerinin belirlenmesi amaçlandı. Çalısmanın materyalini 24 saglıklı melez sokak köpeği olusturdu. Köpekler akut toksikasyon (n=10), kronik toksikasyon (n=10) ve kronik toksikasyon doku kontrol (n=4) grubu olmak üzere üç gruba ayrıldı. Akut CCl4 intoksikasyonu 12 saatlik açlıgı takiben bir kez 1,5 ml/kg dozunda ve kronik CCl4 intoksikasyonu ise haftada iki kez 12 hafta süreyle 0,5 ml/kg dozunda CCl4’ün zeytinyağındaki 1/1 oranındaki süspansiyonunun oro-gastrik sonda ile mideye verilmesi ile oluşturuldu. Akut toksikasyon grubunda serum Cu, Fe ve Zn degerlerinde artıs, kronik toksikasyon grubunda ise serum Cu ve Fe ile doku Fe ve Zn düzeylerinde artış, serum Mg ve doku Cu seviyelerinde ise azalma belirlendi.Article Koyunlarda Endoparazit Enfeksiyonlarında Triklabendazol-levamizol Kombinasyonunun Tedavi Etkinliği(2007) Yüksel, Nazmi; Gül, Abdurrahman; Altuğ, Nuri: Bu çalışmada triklabendazol ve levamizol kombinasyonunun önerilen dozlarda paraziter enfeksiyonlardaki etkinliğinin klinik, hematolojik, biyokimyasal ve parazitolojik bulgulara göre değerlendirilmesi amaçlandı. Araştırmanın materyalini 35 parazit enfeksiyonlu ve 10 sağlıklı (kontrol grubu) olmak üzere toplam 45 Akkaraman ırkı koyun oluşturdu. Parazitle enfekte hayvanlardan 0., 7., 14., 21. ve 28. günlerde, kontrol grubundan ise bir defa kan ve dışkı örnekleri alındı ve analizler yapıldı. Paraziter enfeksiyonlu hayvanlarda 0. günde gözlenen klinik bulguların 7. günde düzeldiği görüldü. Hematolojik parametrelerden hematokrit değer ve hemoglobin konsantrasyonunun kontrol grubuna göre parazitli hayvanlarda 0. ve 7. günde düşük olduğu, 14. günde ise kontrol grubu değerlerine yaklaştığı belirlendi. Eozinofil oranlarında ise tedavi öncesi 0. günde gözlenen artışın tedavi sonrasında azaldığı ve 14. günde kontrol grubu değerlerine ulaştığı belirlendi. Biyokimyasal parametrelerden total protein ve albumin değerlerinin 0. günde enfekte hayvanlarda azaldığı, ancak ilerleyen süreçle arttığı ve kontrol grubu değerlerine yaklaştığı, bilirubin ve GLDH değerlerinde 0. günde gözlenen artışların ise 7. günde azaldığı ve 21. günde kontrol grubu değerlerine yaklaştığı saptandı. İz elementlerden Zn, Cu ve Mg konsantrasyonlarının kontrol grubuna göre düşük olduğu, ancak 21. günden sonra yükseldiği belirlendi. Dışkıdaki helmint yumurta sayıları tedavi öncesi ve tedavi sonrası değerlendirildiğinde; triklabendazol-levamizol’ün tedavi etkinliğinin Fasciola spp’de % 96.9, Moniezia spp. % 87.1, T. ovis % 83.3 ve mide bağırsak nematodlarına karşı ise % 99.9 oranda olduğu belirlendi. Sonuç olarak koyunlarda endoparazit enfeksiyonlarında triklabendazol-levamizol kombinasyonunun önerilen dozlarda kullanılmasının yüksek oranda tedavi etkinliğine sahip olduğu kanısına varıldı.Other Koyunlarda Gebeliğin Çeşitli Dönemlerinde Serum Adenozin Deaminaz Düzeyleri(2002) Altuğ, Nuri; Ağaoğlu, Zahit Tevfik; Alan, Muhammet; Uyar, Ahmet-Article Serum Zinc, Copper and Thyroid Hormone Concentrations in Heifers With Retarded Growth(2006) Altuğ, Nuri; Ceylan, Ebubekir; Keles, Ihsan; Dönmez, NurcanBu çalışmada gelisme geriligi problemleri olan düvelerde Zn, Cu ve tiroid hormon konsantrasyonlarının rolünü arastırmak amaçlandı. Çalısmada Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları kilinigine getirilen 6-12 aylık yaşlarda 35-50 kg canlı agırlıgında 11 adet (Test Grubu) ve normal canlı ağırlığında (80-100 kg) 6 adet (Kontrol Grubu) Dogu Anadolu Kırmızısı düve materyal olarak kullanıldı. Klinik olarak enfeksiyon ve paraziter enfestasyon teshis edilemedi. Bu nedenle, büyüme çagındaki düvelerde gelisme geriligine neden oldugu bilinen iz element ve troid hormon durumları arastırıldı. Kontrol grubundan elde edilen degerlerle karsılastırıldıgında test grubunda Zn, Cu, T3, FT3, T4 ve FT4 degerlerinin daha düsük olmasına ragmen, sadece Zn (p<0.05), T4 ve FT4 (p<0.01) degerlerindeki farklılıklar istatistiksel olarak önemli bulundu. Bu nedenle, özellikle Zn ve Cu içeriginden yetersiz ve dengesiz beslenmenin, test grubunda absorbsiyon bozukluklarına yol açarak growth hormonunun stimülatörü olan tiroid hormon konsantrasyonları ve gıda degerlendirilmesindeki azalmaya baglı olarak gelisme geriligine neden oldugu sonucuna varıldı.Article Studies on the Effect of Iron (Fe) Preparations in Addition To Babesiosis Treatment on the Haematological and Some Mineral Levels Insheep Naturally Infected With Babesia Ovis(2003) Altuğ, Nuri; Ağaoğlu, Zahid Tevfik; Erçin, Faruk; Yuksek, Nazmi; Kozat, SüleymanBu araştırmada rutin babesiosis tedavisine ek olarak oral demir uygulamasının tedaviye etkinliği araştırıldı. Bu amaçla 14 adet B. ovis 'le enfekte ve 7 adet sağlıklı (kontrol grubu) olmak üzere 21 Akkaraman ırkı koyun kullanıldı. Babesiosisli koyunlar tedavi öncesi bir örnek iki gruba ayrıldı. Bir gruba(I. Grup) diminazenaseturat'a ek olarak 50 mg/kg dozunda oral demir, diğer gruba (II. Grup) ise sadece diminazenaseturat uygulandı. Her iki grubun sağaltım öncesi eritrosit, hemoglobin ve hematokrit değerlerinin kontrol grubuna göre önemli derecede düşük, demir ve bakır değerlerinin ise yüksek olduğu belirlendi. İncelenen hematolojik parametreler açısından tedavi sonrası (1. ve 7. günler) tedavi öncesine göre her iki grupta istatistiki olarak önem arz etmedi. Tedavi sonrası I. grup 1. günde demir ve bakır düzeyleri istatistiki önem arz etmemesine rağmen artış gösterdi. Tedavi sonrası 7. günde tedavi öncesine göre demir ve bakır değerleri her iki grupta istatistiki önem arz etmemesine rağmen azaldı. Sonuç olarak; babesiosis tedavisinde diminazenaseturat'a ilave olarak demir preparatı uygulamasının tedaviye katkı sağlamadığı kanısına varıldı.Other Studies Onsome Antioxidant Vitamin Concentrations in Lambs With Stiff-Lamb Disease(2000) Keles, Ihsan; Dede, Semiha; Değer, Yeter; Keleş, Hikmet; Altuğ, NuriYüzüncü Yıl Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Hayvan Hastahanesine TİGEM Altındere çiftliğinden daha önce getirilen kuzulardan bir tanesi hem klinik hemde patolojik olarak incelendi. Histopatolojide, kas liflerinde hiyalin dejenerasyonu ve nekroz saptandı. Daha sonra aynı çiftlikteki 22 kuzudan alınan kan örnekleri ise bazı antioksidan vitaminler (vitamin E, C, ve A) yönünden analizleri yapıldı. Beyaz kas hastalığı ile ilgili klinik belirti gösteren 7 kuzuda (Grup 1) serum vitamin E konsantrasyonlarının bayazkas hastalığından şüpheli (Grup 2) ve kontrol (Grup 3) grubu kuzulara kıyasla istatistik! olarak önemli derecede (p<0.05) düşük olduğu gözlendi, ß- karoten konsantrasyonlarının da, aynı şekilde beyaz kas hastalıklı kuzularda kontrol grubuna göre istatistiki olarak önemli derecede (p<0.05) düşük olduğu saptandı. Bununla beraber, bu kuzularda vitamin C ve retinol konsantrasyonlarının istatistiki olarak önemli derecede değişmediği tespit edildi.Master Thesis The Effects of Anemia on Venous Blood Gases in Cattle With Tropical Theileriozis(2012) Temiz, Mehmet; Altuğ, NuriTropikal Theileriozisli Sığırlarda Aneminin Venöz Kan Gazları Üzerine Etkisi, Y.Y.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü İç Hastalıkları Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Van, 2012. Bu çalışmada, theileriozisli sığırlarda aneminin derecesi ve venöz kan gazları arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlandı. Araştırma, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı kliniğine getirilen, klinik muayene ve mikroskopik bakı ile theileriozis teşhisi konulan 28 sığır ve sağlıklı 7 sığır (kontrol grubu) üzerinde yürütüldü. Theileriozisli sığırlar hematokrit değerlerine göre; anemik olmayan (Hct ?26), hafif (Hct: 20-26), orta (Hct: 14-19) ve şiddetli (Hct: 10-13) anemik olmak üzere 4 gruba ayrıldı. Tüm hayvanlardan vena jugularisden kan örnekleri alındı. Hematolojik parametreler, kan gazı ve elektrolit düzeyleri belirlendi. Theileriozisli gruplarda Hct değerdeki azalmaya paralel olarak Hgb konsantrasyonlarının grup1'den grup 4'e doğru azaldığı (p<0.001) belirlendi. En düşük Hgb konsantrasyonu şiddetli anemik grupta (grup 4) saptandı. Platelet sayılarının ise kontrol grubuna göre tüm gruplarda düşük (p<0.01) olduğu, ancak gruplar arasında farklılık arz etmediği saptandı. WBC, granülosit ve lenfosit/monosit sayısının aneminin şiddetinin artması ile paralel olarak istatistiki bir farklılık saptanmamasına rağmen arttığı gözlendi. Kontrol grubuna göre theileriozisli tüm hayvanlarda PCO2 (p<0.01), HCO3 (p<0.01), TCO2 (p<0.01) ve Na (p<0.05) düzeylerinin azaldığı belirlendi. Bununla birlikte; pH, AnGAP, PO2, SO2, K ve Cl düzeylerinde ise istatistiksel bir farklılık saptanmadı. PCO2` nin kontrol grubuna göre diğer theileriozisli gruplarda (grup 2 hariç) düşük olduğu ve şiddetli anemik gruptaki (grup 4) azalmanın diğer gruplara göre de önemli (p<0.01) olduğu belirlendi. HCO3 ve TCO2 konsantrasyonları kontrol grubuna göre theileriozisli gruplarda azalmakla birlikte, sadece şiddetli anemik gruptaki (grup 4) azalmanın kontrol ve diğer gruplara göre anlamlı (p<0.05) olduğu saptandı. SO2 düzeyleri kontrol grubu ile theileriozisli gruplar arasında farklılık arz etmemesine rağmen, theileriozisli gruplar arasında grup 2'den grup 4'e doğru tedrici olarak arttığı ve şiddetli anemik gruptaki (grup 4) artışın grup 1 ve 2'ye göre önemli (p<0.05) olduğu belirlendi. Gruplar arası karşılaştırmada pH, AnGAP, PO2, Na, K ve Cl'da ise istatistiki bir farklılık saptanmadı. Sonuç olarak, theileriozisli hayvanlarda gelişen metabolik asidozisin aneminin şiddetlenmesiyle kompanze edilemeyen bir karakter kazandığı, bu nedenle theileriozisli hastalarda kan gazlarının değerlendirilmesinde anemi derecesinin gözönünde bulundurulmasının yararlı olacağı kanısına varıldı.Anahtar sözcükler: Theileriozis, Sığır, Kan Gazları, Hematoloji, AnemiMaster Thesis The Significence of Adenosine Deaminase in Experimental Toxicosis of Liver in Dogs(1999) Altuğ, Nuri; Ağaoğlu, Zahid Tevfikı.oz Bu çalışmada, köpeklerde deneysel olarak oluşturulan karaciğer toksikasyonunda klinik, hematolojik, biyokimyasal ve histopatolojik bulgular değerlendirilerek, adenozin deaminaz'ın karaciğer hasarının belirlenmesindeki etkinliği araştırıldı. Çalışmanın materyalini 20 adet sağlıklı melez köpek oluşturdu. Akut toksikasyon grubuna (10 köpek) bir kez 1.5ml/kg dozunda, kronik toksikasyon grubuna (10 köpek) ise 12 hafta süreyle haftada iki kez 0.5ml/kg dozunda karbontetraklorür'ün zeytin yağındaki (1:1) süspansiyonu, 12 saatlik açlığı takiben orogastrik sondayla verildi. Bütün köpekler deneme öncesi (2 gün) ve deneme süresince akut toksikasyon grubu köpekler denemenin l.,3.,5.,7. ve 9. günlerinde, kronik toksikasyon grubu köpekler ise 21 gün arayla 4 kez klinik muayene, hematolojik ve biyokimyasal analizleri yapıldı. Deneme süresince, akut toksikasyon grubunda iştahsızlık, durgunluk ve sulu defekasyon, kronik toksikasyon grubunda ise iştahsızlık, zayıflama, dışkı renginin açılması ve çamurumsu bir kıvam alması, koyu portakal şansı renginde idrar ve depresyon gözlendi. Hematolojik bulgular incelendiğinde akut toksikasyon grubunda eritrosit ve hemoglobin düzeylerinde (3. günde) artış (P<0.05), kronik toksikasyon grubunda ise lökosit düzeylerindeki artış (PO.001) istatistik ı olarak önemli bulundu. Biyokimyasal parametrelerden AST, ALT, ALP ve ADA düzeylerindeki artış her iki grupta istatistiki olarak önemli bulundu (P<0.001). Karaciğerin histopatolojik incelemesinde akut toksikasyon grubunda hepatoselüler hidropik dejenerasyon, nekroz ve remark kordonlarında dissosiasyon, kronik toksikasyon grubunda ise portal bölgelerde, vena sentralislerin çevresinde ve yer yer paranşime doğru uzanan bağ doku proliferasyonu (fibrozis) tesbit edildi. Anahtar kelimeler: Köpek, karaciğer toksikasyonu, karbontetraklorür, klinik, hematoloji, biyokimya, ADA.Article Tick-Borne Diseases in Cattle: Clinical and Haematological Findings, Diagnosis, Treatment, Seasonal Distribution, Breed, Sex and Age Factors and the Transmitters of the Diseases(2001) Keles, Ihsan; Altuğ, Nuri; Değer, Mustafa Serdar; Akdemir, Cihangir; Karaca, MehmetBu çalışmanın materyalim 24'ü theileriosis'li, 13'ü anaplasmosis'li, 2'si babesiosis'li, 7'si theileriosis + anaplasmosis'li ve 1'i anaplasmosis + babesiosis'li olmak üzere toplam 47 hayvan oluşturdu. Bu hayvanlardan 31'i kültür ırkı veya melez, 16'sı ise yerli hayvanlardan oluşmaktaydı. Yine bu hayvanların 24'ü inek, 11 'i tosun ve 12'si ise buzağıydı. Theileriosis'U hayvanlarda lenf yumrularının şişmesi, ateş, anemi, konjunktivalarda peteşi, kilo kaybı, burun kanaması ve yavru atma gözlendi. Babesia'lı hayvanlarda gözlenen en yaygın klinik belirtiler ise; ateş, kansızlık, sarılık ve kan işemeydi. Anaplasma'lı hayvanlarda ise sadece ateş, iştahsızlık ve halsizlik belirtileri görüldü. Theileria'lı hayvanlarda hematokrit değerin istatistiksel olarak önemli derecede diğer hayvanlara göre daha düşük olduğu gözlendi. Sadece theileria'lı hayvanlarda hematokrit değerin % 10'un altına düştüğü gözlendi. Hematokrit değeri % 10'un altında olan hayvanların rektal ısıları da, hematokrit değeri % 20 'nin üzerinde olan hayvanlara kıyasla istatistiksel olarak önemli derecede düşük olduğu tespit edildi. Antiparaziter ilaçların dışında, kolloid sıvıların hematokrit değeri % 10'un altında olan hayvanlara verilmesinin hayati bir öneme sahip olduğu gözlemlendi. Hematokrit değer ve rektal ısılar yönünden kültür ırkı hayvanlar ile yerli hayvanlar karşılaştırıldığında önemli bir farklılık gözlenmedi. Bu değerler seks ve yaş yönünden karşılaştırıldığında, buzağıların inek ve tosunlara göre daha dirençli oldukları gözlendi. Hasla hayvanların sadece bazıları üzerinden toplanabilen kene türlerinin R. bursa, R. sanguineus, R. turanicus, H. anatolicum anatolicum ve H. anatolicum excavatum oldukları teşhis edildi.Article Van İli Köpeklerinde Sabin-feldman Boya Testi ile Toxoplasma Gondii'nin Seroprevalansı(2007) Ozkan, Aysegul Taylan; Babür, Cahit; Kılıç, Selçuk; Altuğ, Nuri; Göz, YaşarBu çalısmada Van ili köpeklerinde Toxoplasma gondii’nin seroprevalansının Sabin- Feldman Boya Testi ile belirlenmesi amaçlandı. Bu amaçla, 32’si erkek, 37’si disi olmak üzere toplam 69 köpekten kan örnekleri alındı. Bu kanlardan elde edilen serumlar toxoplasmosis yönünden Sabin- Feldman Boya Testi ile incelendi. nceleme sonucunda 69 köpegin 40’ında (% 57.9) anti-Toxoplasma gondii antikorları saptandı. Sahipli köpeklerin 14’ünün (% 40.0), sokak köpeklerinin ise 26’sının (%76.4) Toxoplasma gondii yönünden seropozitif oldugu saptandı. Ayrıca, sokak köpeklerinde enfeksiyon oranının sahipli köpeklere göre daha yüksek (P<0.05) oldugu belirlendi. Seropozitiflik oranları yasa göre degerlendirildiginde; Toxoplasma gondii seroprevalansının ilerleyen yasla arttıgı (P<0.05) belirlendi. Cinsiyet açısından ise enfeksiyon oranlarında istatistiksel bir farklılık saptanmadı. Sonuç olarak, Van yöresinde toxoplasmosis’in hayvan ve insan sagılıgı için önemli riskler olusturdugu, bu nedenle yörede gerekli koruyucu önlemlerin alınması gerektigi kanısına varıldı.Article Van Yöresi Köpeklerinde Dirofilaria İmmitis'in Seroprevalansı(2007) Altuğ, Nuri; Ağaoğlu, Zahit; Yuksek, Nazmi; Koltaş, İ.soner; Demirkazık, Mehtap; Göz, YaşarÇalısmada Van Yöresi köpeklerinde Dirofilaria immitis’in seroprevalansının belirlenmesi amacıyla yasları 1 ay ile 4 yas arasında degisen, farklı ırklardan 67’si sahipli, 34’ü sahipsiz (sokak köpegi) olmak üzere toplam 101 köpek (52 erkek, 49 disi) kullanıldı. Köpeklerden kan örnekleri alındı, serumları çıkarıldı ve serolojik test yapılana kadar -20 oC de saklandı. Kan serumunda D. immitis antijenlerinin varlıgı ELISA kitleri kullanılarak saptandı. Toplam 101 köpegin 18’inin (%17.8) D. immitis antijenleri tasıdıgı saptandı. Sahipli köpeklerin 7’sinin (% 10.4), sahipsiz köpeklerin ise 11’inin (%32.3) D. immitis yönünden seropozitif oldugu ve sokak köpeklerinde enfeksiyon oranının sahipli köpeklere göre daha yüksek (P<0.05) oldugu belirlendi. Seropozitiflik oranları yasa göre degerlendirildiginde; D. immitis seroprevalansının ilerleyen yasla (0-1 yas arası köpekler hariç) arttıgı (P<0.05) gözlendi. Cinsiyet açısından ise enfeksiyon oranlarında istatistiksel bir farklılık saptanmadı. Sonuç olarak, Van yöresinde dirofilariosis’in hayvan ve insan sagılıgı için önemli riskler olusturdugu, bu nedenle yörede gerekli koruyucu ve tedavi edici önlemlerin alınması gerektigi kanısına varıldı.