Browsing by Author "Arslan, Bilal"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Article Angulation and Dimension of the Sphenoid Ridge in Chiari Malformation Type 2(Lippincott Williams and Wilkins, 2025) Yalınkılıç, Abdulaziz; Beǧer, Burhan; Erdem, Mehmet Zeki; Sönmez, Bülent; Karaaslanlı, Abdulmutalip; Arslan, Bilal; Koç, TuranObjective: To reveal differences in the sphenoid ridge (SR) morphology in patients with Chiari malformation type 2 (CMT2) by comparison with normal subjects. Methods: Study universe consisted of pediatric computed tomography images of 50 CMT2 (sex: 23 females and 27 males, and mean age: 7.58 ± 5.64 y) and 50 controls (sex: 24 females and 26 males, and mean age: 7.52 ± 5.47 y). SR's length (L-SR), angle (A-SR), width at the lateral tip (LW-SR), width at the midpoint (MPW-SR), and width at the midline (MLW-SR) were measured. Results: In comparison with controls, CMT2 patients had smaller L-SR (P = 0.008), but statistically similar A-SR (P = 0.353), MPW-SR (P = 0.232), LW-SR (P = 0.241), and MLW-SR (P = 0.062). Three configurations regarding A-SR types were observed in CMT2 (types A: 22%, B: 63%, and C: 15%) and controls (types A: 16%, B: 75%, and C: 9%). The distribution of A-SR types according to study groups displayed that CMT2 did not correlate with A-SR types (P = 0.175). Conclusion: L-SR and A-SR may represent anterior fossa width and middle fossa depth, respectively; therefore, patients with CMT2 have narrower anterior fossa, but similar middle fossa depth. © 2025 Elsevier B.V., All rights reserved.Article Case Series: 11 Cases of Hemolytic Disease of the Fetus and Newborn Due to Kell Blood Group Incompatibility(Yuzuncu Yil Universitesi Tip Fakultesi, 2024) Başaranoğlu, Murat; Tuncer, Oğuz; Aycan, Nur; Yürektürk, Eyyüp; Arslan, BilalHemolytic disease of the fetus and newborn (HDFN) results from the destruction of the newborn's red blood cells or the fetus by the mother's immune globulin G antibodies. Although HDFN is often caused by RhD and ABO incompatibility, it can also be seen due to minor blood groups such as Kell, Kidd, Duffy, P, MNS, or Rh subgroup (C, c, E, e) alloantibodies. Our study aims to share our experiences regarding a rare cause of HDFN. The files of patients who were followed up with the diagnosis of jaundice in a third-level Neonatology Unit of a university hospital between January 2014 and September 2023 were retrospectively examined. Eleven patients with Kell incompatibility were included in the study. There was no ABO/RhD incompatibility in any case. RhD subgroup incompatibility and Kell incompatibility were present in four cases. Phototherapy was applied to all patients. The patient, whose total bilirubin level was high despite phototherapy, was treated with an exchange transfusion. No complications were observed due to treatment or high total bilirubin. No significant difference was observed between the parameters evaluated according to the gender variable. It should be kept in mind that severe hemolysis and related deaths may occur due to Kell incompatibility. In order to reduce and prevent severe hemolysis due to Kell and other minor blood groups in newborns, transfusing blood products suitable for minor blood groups to women of childbearing age (especially pregnant women) may be a correct approach as a country policy.Specialist Thesis Evaluation of the Treatment Results of Children With Lymphoma Diagnosis and the Retrospective in Terms of Endocrinological Side Effects in Long-Term Follow-Up(2021) Arslan, Bilal; Öner, Ahmet FayikBu çalışmamızda Van YYÜ Dursun Odabaşı Tıp Merkezi Çocuk Sağlığı Kliniği'ndeOcak 2007-Aralık 2020 yılları arasında 0-18 yaş aralığındaki izlenen lenfoma hastalarının epidemiyolojik özellikleri ve takibinde tiroid, gonadal ve kemik metabolizması ilişkili uzun dönem yan etkilerinin retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlandı. Materyal ve Metod: Bu çalışma için Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Çocuk Hematolojisi Kliniği'nde 2007-2020 tarihleri arasında HL ve NHL tanısı almış hastaları dosya arşivinden ve hastane veri tabanından retrospektif olarak taranmış ve olgular elde edildi. Çalışma için Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlaç Dışı Klinik Uygulamalar Etik Kurul'undan etik izni alındı. Bulgular: Çalışmamıza 55'i HL ve 43'ü NHL tanılı toplam 98 çocuk alındı. HL tanılı çocukların tanı aldığı yaş ortalaması 96 (IQR: 84) ay olup Non-Hodgkin Lenfoma tanılı hastaların ise 96 (IQR: 92) ay olduğu saptandı. Hastaların çalışmaya alındığı dönemdeki güncel yaş ortalamaları ise sırasıyla 15±5 ve 16±6 yıl saptandı. Çalışmamızdaki 98 çocuktan 74 (%75.5)'ünün erkek ve 24 (%24.5)'ünün kız olduğu saptandı. HH ve NHL tanılı çocukların tanı aldıkları yaş, güncel yaş ve cinsiyet dağılımları açısından istatistiksel düzeyde anlamlı fark saptanmadı (sırasıyla; p=0,347, p=0,389 ve p=0,095). Çocukların 26 (%60,5)'sı Burkitt Lenfoma, 5 (%11,6)'inde T-hücreli lenfoma, 4 (%9,3)'ünde pre-B-hücreli lenfoma, 3 (%7)'ünde B-hücreli lenfoma, 2 (%4,7)'sinde DBBHL saptandı. Diğer dört çocukta ise yüksek dereceli NHL (n=1, %2,3), histiyositik lenfoma NHL (n=1, %2,3) ve anaplastik lenfoma NHL (n=1, %2,3) saptandı. Çalışmamızda yer alan lenfoma tanılı çocukların tanı aldığı dönemdeki hastalık evrelerinin dağılımı benzerdi. Hastaların en sık Evre-3'te yer aldığı (HL için n=42, %42,9); NHL için n=17, %39,5) saptandı. Çalışmamızdaki 98 çocuktan 4 [%4 (3 HL ve 1 NHL)] 'ünde relaps izlendi. Çalışmamızdaki 98 çocuktan 79 (%80,6) çocukta remisyona ulaşıldığı saptandı. Çalışmamızdaki 98 çocuktan HL tanılı 45 (%81,8) çocukta remisyon sağlanır iken NHL tanılı çocuklardan 34 (%79)'unda remisyon sağlandı. Lenfoma tanılı 98 çocuktan 6 (%6,1)'inde hastalık ilişkili mortalite saptandı. HL tanılı çocuklardan 4 (%7,2)'ü ve NHL tanılı çocuklardan 2 (%4,6)'sinde mortalite gelişti. Çalışmamıza alınan çocukların ortanca LDH düzeyleri 397 (175-5113) IU/L olup bu değer HH grubunda 340 (175-1272) ve NHL grubunda 873 (185-5113) IU/L saptandı. NHL grubunda LDH düzeyleri HH grubundan istatisiksel açıdan daha yüksekti (p<0.001). NHL grubunda ve HH grubunda bakılan TSH (KT öncesi ve sonrası) ile Dvit düzeyleri benzerdi (sırasıyla; p=0,241, p=0,399 ve p=0,187). Çalışmamızdaki çocukların 5 (%5,1)'inde KT-RT öncesinde hipotirodi olduğu saptandı. HL tanılı çocuklardan 4 (%,3)'ünde ve NHL tanılı çocukların 1 (%2,3)'inde hipotiroidi tanısı olduğu saptandı. HL tanılı 21 (%84) çocukta ve NHL tanılı 10 (%71,4) çocukta vitD eksikliği saptandı. Çalışmamıza katılan 2 (2%) çocukta büyüme ve gelişme geriliği saptandı. 4 (4,1%) çocukta erken puberte geliştiği gözlenir iken 3 (%5,5) çocukta ise gecikmiş puberte saptandı. Sonuç: Sonuç olarak, HL ve NHL tanılı çocuklardaki tanı dağılımları, tedavi rejimleri ve sağkalım (PFS, OS) durumları, relaps ve remisyon oranları literatüre benzer özelliklerde saptanmıştır. Hastalarda RT sonrası hipotiroidi gelişimi beklenenden daha düşük oranda olmakla birlikte vitD eksikliğinin oldukça yaygın görüldüğü saptanmıştır. Bu çalışmanın sonuçlarından yola çıkarak lenfoma tanılı hastaların tedavi öncesi TFT, raşitizm paneli, pubarj ve telarj durumlarının değerlendirilmesi önemli bir yere sahiptir. Tedavi sürecinde ve uzun dönem takiplerde hastaların KT ve RT ilişkili endokrinolojik ve metabolik yan etkiler açısından düzenli aralıklar ile değerlendirilmesinin önemli olduğunu düşünmekteyiz.