Browsing by Author "Atan, Yavuz Selim"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Specialist Thesis Comparison of Smartphone and Internet Addiction With Sleep Hygiene, Circadian Preferences and Optical Coherence Tomography Findings in University Students(2023) Atan, Yavuz Selim; Özdemir, Pınar GüzelAmaç: Bağımlılık düzeyine ulaşan internet ve akıllı telefon kullanımı, sıklıkla kişilerin yaşam kalitesi ve işlevselliğinde bozulmalara yol açar. Bu bağımlılıklarda uykunun çeşitli parametrelerinde de bozulmalar yaşandığı bilinmektedir. Çalışmamızda internet bağımlılığı ve akıllı telefon bağımlılığında uyku hijyeni, sirkadiyen tercihler ve optik koherens tomografi ile ölçülen retina sinir lifi tabakası (RSLT) kalınlığı ve santral maküla kalınlığının bağımlı olan kişilerdeki olası farklılıklarının değerlendirilmesi ve bu değişkenler arasındaki ilişkinin incelemesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza 212 gönüllü üniversite öğrencisi katılmıştır. Katılımcıların tümüne Sosyodemografik Bilgi Formu, Chen İnternet Bağımlılığı Ölçeği (CİBÖ), Akıllı Telefon Bağımlılığı Ölçeği-Kısa Form (ATBÖ-KF), Uyku Hijyeni İndeksi (UHİ) ve Sabahlılık-Akşamlılık Ölçeği (MEQ) uygulanmıştır. Ölçekleri tamamlayan katılımcılara göz hastalıkları polikliniğinde alanında deneyimli hekimler tarafından rutin göz muayenesi yapılmıştır. Çalışmanın dahil edilme kriterlerine uygun kişilere optik koherens tomografi (OKT) cihazı aracılığıyla retina sinir lifi tabakası (RSLT) kalınlığı ve santral maküla kalınlığı ölçülmüştür. Bulgular: Çalışmamızda internet bağımlılığı oranı %17, akıllı telefon bağımlılığı oranı %38.2 olarak saptanmıştır. Hem internet bağımlılığı olanların hem de akıllı telefon bağımlılığı olanların uyku hijyeni indeksi puan ortalamalarının sağlıklı gruptan daha yüksek olduğu (daha kötü uyku hijyenine sahip oldukları), internet bağımlılığı için bu ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı düzeyde olduğu (p<0.01) fakat akıllı telefon bağımlılığı için istatistiksel olarak anlamlı düzeyde olmadığı (p:0.128) saptanmıştır. Hem internet hem de akıllı telefon bağımlılığı olanların en sık ara tipte sirkadiyen tercihi olduğu, sirkadiyen tercihler açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır (sırasıyla p:0.133, p:0.633). OKT aracılığıyla ölçülen RSLT kalınlığı internet bağımlılığı olanların sağlıklı kişilere göre temporal süperior ve temporal inferior kadranlarda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde artmış olduğu saptanmıştır (p<0.05). Akıllı telefon bağımlılığında ise sağlıklı kişilere göre RSLT kalınlığı temporal inferior kadranında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde artmış olduğu saptanmıştır (p<0.05). Cinsiyete göre OKT verilerinin karşılaştırıldığı analizlerde kadınlarda nazal inferior (p<0.01) ve global (p<0.05) kadranlarda; erkeklerde ise santral maküler kalınlığın (p<0.01) istatistiksel olarak anlamlı düzeyde artmış olduğu saptanmıştır. Çalışmamızda korelasyon analizlerine bakıldığında; internet bağımlılığı ölçek puanları ile akıllı telefon bağımlılığı ölçek puanları (p<0.01), uyku hijyeni indeksi puanları (p<0.01) ve RSLT temporal süperior kadran kalınlığı (p<0.01); akıllı telefon bağımlılığı ölçek puanları ile uyku hijyeni indeksi puanları (p<0.01) ve RSLT temporal süperior kadran kalınlığı (p<0.05) arasında istatistiksel olarak önemli düzeyde pozitif yönde korelasyon olduğu saptanmıştır. Mediasyon analizinde akıllı telefon bağımlılığının internet bağımlılığı üzerinde direk bir etkisi olduğu (p<0.01), akıllı telefon bağımlılığının uyku hijyeni için pozitif yordayıcısı olduğu (p<0.01) ve uyku hijyeni mediatör olarak eklendiğinde internet bağımlılığı ve akıllı telefon bağımlılığı arasındaki ilişkinin (p<0.05) halen istatistiksel olarak önemli olmaya devam ettiği saptanmıştır. Tartışma: Üniversite öğrencilerinde internet ve akıllı telefon bağımlılığı önemli oranlarda görülmektedir. Çalışmamızda hem internet bağımlılığı hem de akıllı telefon bağımlılığı olanlarda uyku hijyeninin olumsuz yönde etkilendiği ve bağımlılığı olan kişilerin sirkadiyen tercihler açısından sağlıklı popülasyondan farklılaşmadığı saptandı. OKT incelemelerinde bağımlılığı olan kişilerin RSLT kalınlığı çeşitli kadranlarda artmış olarak bulundu. Ayrıca bu ölçümlerde cinsiyetler arasında kadın cinsiyette RSLT kalınlığı tüm kadranlarda, santral maküla kalınlığı ise erkek cinsiyette artmış olarak saptandı. Korelasyon analizinde internet bağımlılığı ölçek puanları, akıllı telefon bağımlılığı ölçek puanları, uyku hijyeni ölçek puanları ve RSLT temporal süperior kadran kalınlığı arasında pozitif yönde ilişki olduğu saptandı. Ayrıca akıllı telefon bağımlılığı ölçek puanları ile uyku hijyeni indeksi puanları ve RSLT temporal süperior kadran kalınlığı arasında pozitif yönde ilişki olduğu saptandı. Mediasyon analizinde ise akıllı telefon bağımlılığının internet bağımlılığıyla ilişkili olduğu saptanmış olup uyku hijyeninin bu ilişkiye mediatör olarak etki ettiği tespit edilmiştir. Bu veriler ışığında internet ya da akıllı telefon bağımlılığı olan kişilerde uyku hijyeni farkındalığının sorgulanması gerektiği, tüm sirkadiyen tercihlerdeki bireylerde bu bağımlılıkların görülebileceği unutulmamalıdır. Kişiye özel tedavi planı oluştururken bu hususlara dikkat edilmesi tedavi sürecinde yararlı olabilir.Other Deprem: Travma Sonrası Normal Nedir? Psikopatoloji Nerede Başlar(2023) Ozdemir, Pinar Guzel; Atan, Yavuz Selim-Article The Effect of Blindness on Biological Rhythms and the Consequences of Circadian Rhythm Disorder(Galenos Publ House, 2023) Atan, Yavuz Selim; Subasi, Merve; Ozdemir, Pinar Guzel; Batur, MuhammedVarious physiological systems and behaviors such as the sleep-wake cycle, vigilance, body temperature, and the secretion of certain hormones are governed by a 24-hour cycle called the circadian system. While there are many external stimuli involved the regulation of circadian rhythm, the most powerful environmental stimulus is the daily light-dark cycle. Blind individuals with no light perception develop circadian desynchrony. This leads to non-24-hour sleep-wake rhythm disorder, which is associated with sleep-wake disorders, as well as mood disorders and loss of appetite and gastrointestinal disturbances due to disrupted circadian hormone regulation. As the diagnosis is often delayed because of under-recognition in clinical practice, patients must cope with varying degrees of social and academic dysfunction. Most blind individuals report that non-24-hour sleep-wake rhythm disorder affects them more than blindness. In the treatment of totally blind patients suffering from non-24-hour sleep-wake rhythm disorder, the first-line management is behavioral approaches. Drug therapy includes melatonin and the melatonin agonist tasimelteon. Diagnosing blind individuals' sleep disorders is also relevant to treatment because they can be improved with the use of melatonin and its analogues or by phototherapy if they have residual vision. Therefore, assessing sleep problems and planning treatment accordingly for individuals presenting with blindness is an important issue for ophthalmologists to keep in mind.Article The Evaluation of Thiol/Disulfide Homeostasis and Oxidative Dna Damage in Patients With Obsessive Compulsive Disorder(Korean Coll Neuropsychopharmacology, 2022) Kurhan, Faruk; Alp, Hamit Hakan; Isik, Mesut; Atan, Yavuz SelimObjective: In this study, we aimed to examine thiol/disulfide homeostasis and oxidative DNA damage in patients with OCD and compare them with healthy controls. Methods: Thirty-five patients previously diagnosed with OCD in Van Yuzuncu Yil University Department of Psychiatry and thirty-three healthy volunteers were included in the study. The severity of the symptoms was measured using the Yale-Brown Obsessive-Compulsive Scale. Five ml of blood samples were taken from the patient and control groups. The samples were stored at appropriate conditions until use. Leukocyte DNA was isolated and the levels of 8-hydroxy-2-deoxyguanosine (8-OHdG) and deoxyguanosine were detected to assess the oxidative DNA damage. The level of oxidative DNA damage was expressed as 8-0HdG/10(6) dG. Total thiol/native thiol levels were measured for thiol/disulfide homeostasis. The level of disulfide was determined by subtracting the native thiol value from the total thiol value and the result was divided by two. Results were given as percentages. Results: The total and native thiol levels in patients with OCD were significantly lower, and the disulfide levels were significantly higher in patients with OCD than healthy control subjects. In addition, 8-OHdG, an indicator of DNA damage, was significantly lower in the control group compared to the patient group. Conclusion: Increased levels of disulfide/native thiol and disulfide/total thiol in patients with OCD show that levels of oxidative stress were elevated and therefore, higher 8-OHdG levels in patients with OCD is a marker of oxidative DNA damage.Article İlk Atak Psikoz ile Tanı Alan Fahr Sendromu: Olgu Sunumu(2022) Kırlı, Umut; Atan, Yavuz SelimFahr sendromu nörodejeneratif süreçlerle giden nadir görülen bir hastalıktır. Klinik bulgular değişken olmakla birlikte, ekstrapiramidal sistem ve serebellar fonksiyon bozuklukları, epileptik nöbetler, demans ve çeşitli psikiyatrik bulgularla kendini gösterebilir. Etyolojisi tam olarak aydınlatılamamıştır. Psikoz ise kişinin insan ilişkilerini ve gerçeği değerlendirmesini bozan, kendine özgü bir içe-kapanımın, düşünce, duyum ve davranışlarda bozulmaların görüldüğü ağır bir ruhsal durumdur. Bu sunumda ilk atak psikoz bulguları ile kliniğimize başvuran, yapılan bilgisayarlı beyin tomografisi ve manyetik rezonans görüntülemelerinde bilateral bazal ganglion ve serebellar hemisferlerde simetrik kalsifikasyonlar tespit edilen ve Fahr sendromu tanısı konulan 21 yaşında bir kadın hasta tartışılacaktır.Article Psychological Reactions in Women With Pregnancy Termination\rdue To Fetal Anomaly(2021) Turkyilmaz, Gurcan; Atan, Yavuz Selim; Turkyilmaz, Sebnem Erol; Ertürk, EmircanOBJECTIVE: We aimed to determine and compare grief, depression, and post-traumatic stress scores\rin women who underwent termination of pregnancy due to fetal anomaly in the first vs. second-trimester\rof pregnancy.\rSTUDY DESIGN: Forty-three women who underwent termination of pregnancy for fetal anomaly were\rsubdivided into two categories in this prospective-cohort study: First-trimester group, which was defined\ras termination of pregnancy performed <14 weeks of gestation, and Second-trimester termination of\rpregnancy who underwent termination of pregnancy between 20 and 28 weeks of pregnancy. Eight\rweeks after the termination of pregnancy, the Beck Depression Inventory, Perinatal Grief Scale-short\rversion, and Impact of Event Scale-Revised were performed with face-to-face interviews.\rRESULTS: Twenty-four women in the first-trimester group and 19 women in the second-trimester group\rwere enrolled. The mean Beck Depression Inventory score was 7.3±4.2 in the first-trimester group and\r11.1±4.6 in the second-trimester group (p=0.033). The mean Perinatal Grief Scale-short scores were\r86.3±17.2 and 101.4±29.2 in the first and second-trimester groups, respectively (p=0.014). Impact of\rEvent Scale-Revised scores of the first trimester and second-trimester groups were 22.5±8.6 and\r35.3±17.1, respectively (p=0.022). Depression was detected in 29.1% of women in the first-trimester\rgroup and 57.8% in the second-trimester group (p=0.023). Perinatal grief was significantly higher in the\rsecond-trimester group (45.8% vs. 84.2% p<0.01). Post-traumatic stress was significantly higher in the\rsecond-trimester group (41.6% vs. 73.6%, p=0.031).\rCONCLUSION: Our study indicates that termination of pregnancy for fetal anomaly causes severe psychiatric problems in most women. Depression, grief, and post-traumatic stress are more prominent in\rwomen who underwent termination of pregnancy in the second trimester of pregnancy than in the first\rtrimester.