Browsing by Author "Atas, Bulent"
Now showing 1 - 11 of 11
- Results Per Page
- Sort Options
Article Altı Yıllık Perkütan Böbrek Biyopsi Sonuçlarımızın Analizi(2005) Atas, Bulent; Bayram, İrfan; Çaksen, Hüseyın; Arslan, Şükrü; Turhan, Serpil; Tuncer, OğuzAmaç: Böbrek biyopsisi tanıyı koymak, hastalığın gidişini tayin etmek, prognozu belirlemek ve doğru tedaviyi seçmek için gereklidir. Bununla birlikte perkütan böbrek biyopsisinin (PBB) kendisinin de morbidite ve hatta mortalitesi söz konusu olduğundan, yararı değerlendirilerek endikasyon konmalıdır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Nefroloji Ünitesinde 1997-2003 yıllan arasında PBB yapılan 46 olgunun bulguları incelenerek sunuldu. Bulgular: PBB endikasyonları içinde en sık (%36.9) pür nef'rotik sendrom saptandı. Olgularımızda en sık (%26) membranoproliferatif glomerulonefrit (MPGN) tip I'e rastlandı. Dört (%8.6) olguya kesin tanı konulamadı. Tanı konulan olguların biyopsilerinde glomerul sayıları 2-46 (18.45 ± 12.53) arasında değişmekteydi ve yeterli materyal oranı %93.4 (43/46) olarak bulundu. Olgularımızın hiçbirinde böbrek kaybı, ağır kanama, hematom, enfeksiyon ve apse gibi ciddi bir komplikasyon görülmedi. Sonuç: Çalışmamızda PBB yapılma endikasyonları arasında en sık nefrotik sendrom, histopatolojik tanılar içerisinde ise ilk sırada MPGN tip I olduğu tespit edildi. Vakaların hiçbirinde PBB işlemi sonrası ciddi komplikasyon gelişmediği saptandı.Article Atipik Seyirli Subakut Sklerozan Panensefalitli İki Çocuğun Sunumu(2003) Odabaş, Dursun; Atas, Bulent; Akbayram, Sinan; Çaksen, Hüseyın; Tepebaşılı, İbrahimBu makalede nadir görülmesi nedeniyle atipik seyirli subakut sklerozan panensefalitli (SSPE) iki olgu sunuldu. Yedi yaşında kız hasta ilk kez yedi gün önce başlayan yürüme ve konuşma bozukluğu şikayetleriyle getirildi. Üç gün sonra afazi ve ataksik yürüyüşü kendiliğinden düzeldi, klinik ve nörolojik muayenesi normal olarak tespit edildi. Ancak müracaatın 14. gününde miyoklonik jerkleri ortaya çıktı. Serum ve beyin omurilik sıvısında kızamık virüsüne karşı IgG antikorları pozitif bulundu. SSPE teşhisi kondu ve spesifik tedavi başlandı. Şu anda hasta takibinin dokuzuncu ayında ve III. evrede izlenmektedir. İkinci vaka 3 yaşında erkek çocuk ilk kez bir ay önce yürüyememe ve konuşamanıa şikayeti ile başvurdu. Kızamık IgG antikorları, pozitif bulunduğundan dolayı SSPE tanısı kondu ve spesifik tedavi başlandı. Ancak izleminin altıncı haftasında hasta kaybedildi.Other Çocuklarda Brusellozis: 103 Vakanın Retrospektif Olarak Değerlendirilmesi(1999) Atas, Bulent; Abuhandan, Mahmut; Öner, Ahmet Faik; Cesur, Yaşar; Arslan, Şükrü; Çaksen, Hüseyın; Ceylan, AbdullahBu çalışmada hastanemizde brusellozis tanısıyla izlenen 103 vakanın klinik ve laboratuvar bulguları retrospektif olarak incelenmiştir. Amacımız ülkemizde çocukluk çağı brusellozisinde ilk önce tercih edilmesi gereken ilaç kombinasyonunu belirlemek ve hastalığın ülkemiz ve özellikle de bölgemiz için halen önemli bir halk sağlığı problemi olduğunu vurgulamaktır. Çalışmamızda 103 vakadan 52'si kız, 51'i erkek idi. Yaşları 20 ay ile 16 yıl (8.3 ± 3.6 yıl) arasında değişmekteydi. Ateş (%55.3), eklem ağrısı (%53.3), halsizlik (%41.7) ve iştahsızlık (%30) en sık getiriliş şikayetleri arasındaydı. Sırasıyla hepatosplenomegali (%22.5), hepatomegali (%20.5), artrit (%17.4) ve splenomegali (%15.5) en sık saptanan bulgulardı. Vakaların 18'inde (%17.4) anemi, sekizinde (%7.7) lökopeni, 15'inde (%14.5) ise lökositoz vardı. Sedimentasyon düzeyi vakaların 84'ünde (%81.5) çalışılmıştı; 52'sinde (%61.9) 20 mm/saat'in üzerindeydi. Serum AST (aspartat aminotransferaz) ve ALT (alanin aminotransferaz) düzeyi 55 (%53.3) vakada çalışılmıştı; 31 'inde (%56.3) AST, 17'sinde (%30.9) ise ALT yüksekliği vardı. Brusella aglütinasyon titrasyonu vakaların tümünde 1/160 veya 1/160'ın üzerindeydi. Vakaların çoğunda (%83.5) titrasyon oranı 1/320 ve üzerindeydi. Tedavide en fazla rifampisin + kotrimoksazol, rifampisin + tetrasiklin ve streptomisin + kotrimoksazol olmak üzere toplam 12 tipte ilaç kombinasyonu kullanılmıştı. Vakaların yedisi dışında tümü ilk başlanılan ilaç kombinasyonuyla tamamen iyileşmişti; tedaviye cevap vermeyen bu yedi vakada ilk kullanılan ilaçlar farklı bir ilaç rejimiyle değiştirilmişti. Kullanılan ilaç kombinasyonuyla iyileşme oranı arasında anlamlı fark olmadığı belirlendi (p>0.05). Vakaların hiçbirinde rölaps görülmemişti.Article Growth and Iron Status of Infants at 5th and 10th Months Who Were Fed Exclusively Breast Milk or Iron Fortified Formula During the First Six Months of Life(2004) Ceylan, Abdullah; Kırımi, Ercan; Tuncer, Oğuz; Atas, BulentAmaç: Bu çalışmada yaşamın ilk 6 ayında yalnızca anne sütü veya demirle zenginleştirilmiş mama ile beslenen süt çocuklarında büyüme ve demir durumu araştırıldı.Gereç ve Yöntemler: Yalnızca anne sütü ile beslenen 29 miadında bebek (1. grup) ile demirle zenginleştirilmiş mama ile beslenen 17 miadında bebek (2. grup) çalışmaya dahil edildiler. Tüm bebekler aylık olarak takip edildi ve ağırlık, boy, baş çevresi değerleri kaydedildi. Yaşamın ilk 6 ayında 1. gruptaki 29 bebek yalnızca anne sütü ile ve 2. gruptaki 17 bebek yalnızca 5 mg/L demir içeren mama ile beslendiler ve 6 aydan sonra tüm bebekler benzer ek besinler ile beslendiler. Yaşamın 5. ve 10. aylarında eritrosit, hemoglobin, hematokrit, ortalama eritrosit volümü, ortalama eritrosit hemoglobini, ortalama eritrosit hemoglobin konsantrasyonu, serum demir, total demir bağlama kapasitesi, transferrin satürasyonu ve serum ferritin değerleri analiz edildi.Bulgular: İki grup karşılaştırıldığında yalnızca iki parametrede anlamlı fark bulundu. 2. gruptaki bebeklerin 3. aydaki ağırlıkları anlamlı düşük, 1. gruptaki bebeklerin ise 10. aydaki serum ferritin değerleri anlamlı düşük bulundu (p< 0.05). Yaşamın 5. ayında demir eksikliği anemisi 1. ve 2. grupta sırasıyla %13.7 ve %17.6 oranında saptanıp fark bulunmasa da, 10. ayda aynı değerler sırasıyla %48.2 ve %17.6 olarak bulundu ve fark anlamlıydı (p< 0.05).Sonuç: Yaşamın ilk 6 ayında yeterli tartı alımı ve demir durumunu sağlamada anne sütü ve demirle zenginleştirilmiş mamanın hemen hemen eşit olduğu bulundu. Fakat bunun yanında yalnızca anne sütü ile beslemenin 10. ayda daha fazla demir eksikliği anemisine yol açtığı bulundu. Bu yüzden yaşamın 6. ayından sonra yalnızca anne sütü alan süt çocuklarına profilaktik ilave demir verilmesi gerektiğini önermekteyiz.Article Hipotermik Yenidoğanlarda Kanamaya Eğilim(2003) Atas, Bulent; Kahveci, Hasan; Öner, Ahmet Faik; Kırımi, Ercan; Tuncer, OğuzAmaç: Bu çalışmada hipotermi ile başvuran yenidoğanların hematolojik parametreleri kontrol grubuyla karşılaştırılarak hipoterminin kanamaya eğilim meydana getirip getirmediği araştırıldı. Gereç ve Yöntem: Çalışma Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde Haziran 2000 ile Şubat 2002 tarihleri arasında yapıldı. Hipotermi saptanan ve yaşamın ilk saatlerindeki 49 yenidoğan çalışma grubu olarak alındı. Hastaların üniteye geliş ağırlığı, gestasyon yaşı, cinsiyeti, hastanede kalış süresi ve sonucu kaydedildi. Gelişte ve 0,1,2,3,4,6,8,10,12. saatlerdeki cilt ısısı ölçüldü. Yatıştan ortalama 3 saat sonra tam kan sayımı, pıhtılaşma testleri (protrombin zamanı ve aktive parsiyel tromboplastin zamanı) ve doğal koagülasyon inhibitörleri (protein C, protein S ve antitrombin III) ölçüldü. Bulgular: Her iki grubun da gestasyonel yaş (35.3±3.9 hafta ve 34.2±3.7 hafta), ağırlığı (2170±809 gr ve 1896±801 gr) ve cinsiyet dağılımları (erkek %63.3 ve %75) birbirine benzerdi (p>0.05). Protrombin zamanı ve aktive parsiyel tromboplastin zamanı hipotermik grupta anlamlı olarak daha uzundu (sırasıyla, 26.9±10.4 sn ve 15.9±1.1 sn; 62.7±23.3 sn ve 39.2±6.8 sn) (p<0.05). Protein C, protein S ve antitrombin III değerleri hipotermi grubunda anlamlı olarak düşüktü. Hipotermik bebeklerin lökosit, D-dimer, alanin aminotransferaz ve aspartat aminotransferaz değerleri daha yüksek bulundu (p<0.05). Hipotermik yenidoğanlarda mortalite daha fazlaydı (p<0.05). Sonuç: Yenidoğan döneminde hipoterminin hematolojik parametrelerde dengesizliğe yolaçarak morbidite ve mortaliteyi arttırdığı sonucuna varıldı. Hipotermik bebeklerin hematolojik parametrelerinin yakından izlemi ve düzeltilmesi ile morbidite ve mortalitenin azalabileceğini düşünmekteyiz.Article Late Onset Arginine Succinate Lyase Deficiency With Normal Plasma Ammonia Level(Nobel Ilac, 2011) Yilmaz, Cahide; Dogan, Murat; Cesur, Yasar; Caksen, Huseyin; Yuca, Sevil Ari; Atas, Bulent; Tuncer, OguzArginine succinate lyase (ASL) deficiency is one of the most common cause of urea cycle defect and shows all characteristics of this disorders. This disease is presented with hyperammonemia, abnormally kinky hair and mental retardation. 6-years-old-girl was brought to our hospital because of skin eruption, weight loses, abdominal pain, having no appetite, polydipsia and pollakiuria. In physical examination, especially occipital balding, mental retardation, hepatomegaly, ataxia and articulation defect were found. She, who was diagnosed as ASL deficiency after the laboratory examinations, had normal blood ammonia levels. Finally in this study, we emphasize; ASL deficiency must be thought when a child has mental retardation and cerebellar ataxia, even if normal ammonia levels.Article Lymphocytes Subsets in Children With Febrile Convulsions(Taylor & Francis Ltd, 2007) Tuncer, Oguz; Karaman, Sait; Caksen, Huseyin; Oner, Ahmet Faik; Odabas, Dursun; Yilmaz, Cahide; Atas, BulentIn this study, lymphocytes subsets including blood CD3, CD4, CD8, CD16, CD19, and CD56 values were analyzed in children with febrile convulsion (FC) to determine whether there was the association of lymphocytes subsets in the pathogenesis of FC. The study includes 48 children with FC, and 55 healthy age matched control subjects, followed in Yuzuncu Yil University, Faculty of Medicine, Department of Pediatrics between October 2003 and June 2004. Blood CD3, CD4, CD8, CD16, CD19, and CD56 values were examined in the study and control groups. The analyses were performed in the Hematology Laboratory, Yiizuncu Yil University Faculty of Medicine, with flow cytometer device (Coulter Epics XL2, Flow Cytometer). A total of 48 children [17 girls (35.5%) and 31 boys (64.5%)], aged 6 months to 60 months (mean 22.20 +/- 13.75 months) with FC and 55 healthy children [28 girls (51%) and 27 boys (49%)], aged 6 months to 60 months (mean 28.87 +/- 17.04 months) were included in the study. When compared with the control group, the study found significantly decreased blood CD3 and CD4 values in the study group (p < .05). However, there was not significant difference in CD8, CD 16, CD19, and CD56 values between the control and study groups (p > .05). When comparing the children with and without positive family history for FC, the study did not find any difference for all CD values between the groups (p > .05). Similarly, there was not significant difference in CD values between the children with simple and complex FC (p > .05). The findings suggested that decreased blood CD3 and CD4 values might be responsible for the infections connected with FC or that they might be related to the pathogenesis of FC in some children.Article Minor Kafa Travması Sonrası Gelişen Stroklu Bir Olgu Sunumu(2009) Tuncer, Oğuz; Atas, Bulent; Doğan, Murat; Yılmaz, Cahide; Çaksen, Hüseyın; Erdoğan, ErdalStrok, vasküler kökenli bir bozukluk sonucu ortaya çıkan ani veya akut başlangıçlı farklı nörolojik bulguların eşlik ettiği bir tablodur. Çocukluk çağında oklusiv damar hastalıklarının çok çeşitli sebepleri vardır. Bunlar arasında mitokondriyal hastalıklar, vaskülitler, kollajen doku hastalıkları, metabolik hastalıklar, migren, siyanotik konjenital kalp hastalıkları, enfeksiyonlar, dehidratasyon, nefrotik sendrom, malignensiler, hemoglobinopatiler, Moyamoya hastalığı ve travma sayılabilir. Bu çalışmada, daha öncesinde sağlıklı olup minor kafa travmasını (top çarpması) takiben strok gelişen 15 yaşında bir erkek olgu strokun etyolojisinde minor kafa travmasının önemini vurgulamak amacıyla sunuldu.Article Occuring Transverse Sinus Thrombosis Secondary To Chronic Otitis Media and Pseudotumor Cerebri: Case Report(Duzce Univ, 2010) Okur, Mesut; Yilmaz, Cahide; Acar, Mehmet Nuri; Caksen, Huseyin; Kir, Faruk; Unal, Ozkan; Atas, BulentTransverse sinus thrombosis (TST), although not common as the former still, is a major complication of middle ear infection. In this study, with the diagnosis of middle ear infection for a period of 3 years followed outpatient and the developing transverse sinus thrombosis, 12 years old patient due to a rare case were presented. This case, therefore, children with chronic otitis media in terms of transverse sinus thrombosis and pseudotumor cerebri should be closely followed would like to emphasize.Other Perinatal Kazanılmış Suçiçeği Enfeksiyonu: Olgu Sunumu(2000) Atas, Bulent; Arslan, Şükrü; Üner, Abdurrahman; Cesur, Yaşar; Çaksen, Hüseyın; Kırımi, ErcanBu makalede oldukça nadir rastlanan perinatal dönemde kazanılmış bir suçiçeği olgusu sunulmaktadır. Hamilelik sırasında geçirilen enfeksiyon fetüste spontan düşüklere, çeşitli anomalilerle seyreden konjenital varisella sendromuna veya sadece cilt döküntüleriyle karakterize klinik tabloya neden olabilmektedir. Bu makalede, döküntü, ateş ve emmeme şikayetleriyle getirilip, perinatal suçiçeği tanısı alan ve asiklovirle başarılı bir şekilde tedavi edilen 14 günlük bir olgu nadir görüldüğünden dolayı sunulmuştur.Article Solunum Sıkıntısı Olan Yenidoğanlarda Rutin Göğüs Radyografisinin Klinik Değeri(2003) Kırımi, Ercan; Atas, Bulent; Etlik, Ömer; Tuncer, Oğuz; Ceylan, AbdullahBu çalışmada, yenidbğan döneminde solunum sıkıntısının değerlendirilmesinde rutin göğüs radyografisinin klinik değerinin araştırılması amaçlandı. Haziran 1996 ile Mart 2000 tarihleri arasında Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesine solunum sıkıntısı nedeniyle yatırılan 278 yenidoğanın göğüs radyografisi retroşpektif olarak değerlendirildi. Kontrol grubu olarak yalnızca hiperbilirubinemi yakınması olan ve rutin göğüs radyografisi çekilen hastalar alındı. Filmler hastaların tanısından haberi olmayan aynı radyolog tarafından değerlendirildi. Çalışma grubuna alınan yenidoğanların 116'sına (%41.7) neonatal pnömoni, 78'ine (%28) respiratuvar distres sendromu, 62'sine (%22.3) yenidoğanın geçici taşipnesi, 19'una (%6.8) mekonyum aspirasyon sendronıu ve 3'üne (%1) konjenital diyafragmatik herni tanısı kondu. Rutin göğüs radyografisinin yenidoğanda solunum sıkıntısını tahmin etmede sensitivite ve spesifisite değerleri sırasıyla %62 ve %88 bulundu. Yenidoğanın geçici taşipnesi tanısı konan bebeklerden elde edilen sensitivite oranı (%24) hem neonatal priömoni (%73) hem de respiratuvar distres scndromlu (%68) bebeklerin sensitivite oranlarından anlamlı olarak düşük bulundu (p<0.05). Sonuç olarak) rutin göğüs radyografisinin yenidoğan döneminde solunum sıkıntısını değerlendirmede tek başına değeri sınırlı bulundu. Fakat anamnez ve klinik bulgular ile birlikte değerlendirildiğinde tanı değeri daha yüksek olmaktadır. Bu yüzden rutin göğüs radyografisini hem radyolog hem de klinisyenin değerlendirmesi gerektiğini önermekteyiz.