Browsing by Author "Atasoy, Nazmi"
Now showing 1 - 17 of 17
- Results Per Page
- Sort Options
Article Bir Köpekte Leyomiyosarkom Olgusu(2001) Yüksel, Hayati; Atasoy, Nazmi; Yener, Zabid; Alkan, İsmailBu raporda 3 yaşlı, erkek, melez bir köpeğin sırt bölgesinde görülen leyomiyosarkom olgusu tanımlanmaktadır. Tümör makroskobik olarak 8x3x3 cm boyutlarında soliter, subkutan yerleşimli ve grimtirak-beyaz renkte olup lobüllü bir yapıya sahipti. Mikroskobik incelemelerde tümör bol sitoplazmalı, küt uçlu ve sentral çekirdekli anaplastik hücrelerden oluşmuştu. İmmunohistokimyasal olarak araştırılan düz kas aktin, desmin, vimentin ve S-100 proteini tümör markerlerinden sadece vimentin pozitif bulundu.Article Bir Van Kedisinin Kalça Ekleminde Raslanan Pseudoarthrosis Olgusu(1998) Bakır, Bahtiyar; Atasoy, Nazmi; Belge, Ali; Yiğit, M FurkanPseudoarthrosis küçük hayvanlarda gözlenebilen ve er¬ken dönemde sağılımı yapılmadığı takdirde, ortopedik bozukluklara yol açan bir hastalıktır. Çoğunlukla yangı semptomları göstermeyen, hasta baeak kaslarında atrofi ile seyreden, eklemin artan pasif hareketleri sonucu ağrı veren, ilk 8-10 güne kadar azalan topallıkla karakterize bir durum bozukluğudur. Radyolojik olarak eklemin normal konumunun dışında, yalancı eklemin oluştuğu yerde anormal kemik üremesi ve kollum femorisde ka¬lınlaşma ile karakterizedir. Sunulan bu gözlemde, 2,5 yaşında dişi bir Van Kedisin¬de rastlanılan Pseudoarthrosis olgusu konu edilmektedir. Yapılan klinik ve radyolojik muayeneler sonucu olgu¬nun kronik safhada olması ve hasta sahibinin sağaltım önerilerini kabul etmemesi daha ileri değerlendirmeleri olumsuz kılmıştır.Other Buzağılarda Göbek Lezyonları(1996) Bakır, Bahtiyar; Atasoy, Nazmi; Alkan, İsmail; Belge, AliBu çalışmada, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Cerrahi Kliniğine 1.1.1992 - 31.12.1995 tarihleri arasında getirilen buzağılarda saptanan göbek lezyonlarının toplu bir değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Adı geçen dört yılık süre içerisinde toplam 112 göbek lezyonu saptanmıştır. Bunların içerisinde en fazla karşılaşılan göbek lezyonunun 45 olgu ile omphalitis olduğu ; bunları hernia umbilicalis (30 olgu), hernia umbilicalis + omphalitis (16 olgu), göbek apsesi (12 olgu), omphaloarterophlebourachitis (5 olgu) ve urachus fistülü (4 olgu) olgularının takip ettiği gözlenmiştir. Buzağıların ırklara göre dağılımı, Holstein (33 olgu), Yerli ve Melez (30 olgu), Montofon (26 olgu) ve Simmental (23 olgu) olarak tespit edilmiştir. Buzağıların 66'sı erkek, 46'sı dişi olarak belirlenmiştir. Lezyonların 86'sı 0 - 3 ay; 20'si 3 - 6 ay ve 6'sı 6 ay ve daha yukarı yaş gruplarında gözlenmiştir. Sonuç olarak, 1992 ve 1995 yılları içerisinde kliniğe gelen tüm hastaların % 15.2'sinin buzağı hastalıkları, buzağı hastalıklarının da. % 58.63'ünün göbek lezyonları olduğu anlaşılmıştır. Elde edilen bulgulara göre; süt inekçiliğinin gelişimine parelel olarak kliniklere gelen hasta buzağı sayısında da bir artış dikkati çekmiştir. Keza, kültür ırkı sığırların bölgeye adaptasyonda problem gösterdikleri; yetersiz doğum hijyeni ve bakım, kolostrumun verilmemesine ilişkin olarak göbek lezyonlarının gözlendiği anlaşılmıştır.Article Çeşitli Sütur Materyallerinin Trakeal Anastomozlara Etkisi(2003) Tas, Abuzer; Kutluhan, Ahmet; Uğraş, Serdar; Bayram, İrfan; Atasoy, Nazmi; Yurttaş, VeyselBu çalışmada sık kullanılan dikiş materyallerinin dairesel trakeal anastomozlarda yara iyileşmesi ve anastomozun mekanik direnci üzerine etkisi araştırıldı. Çalışmada 1-3 yaş arası, 9-15 kg ağırlığında, melez 25 adet sağlıklı sokak köpeği kullanıldı. Hayvanlar; kontrol (1. grup), ipek (2. grup), polypropylene (Prolen) (3. grup), polidioxanone (PDS) (4. grup) ve Polyglactin 910 (vicryl) (5. grup) olarak 5 gruba ayrıldılar. Kontrol grubu dışındakilere dairesel 2 cm 'tik trakeal reıeksiyonu takiben basit dikiş tekniği ile uç-uca trakeal anastomozlar yapıldı. Üç ay sonra trakeal anastomoz hattı içinde kalan 5 cm 'lik trakeal materyaller çıkarılarak germe ve kompresyon testlerine tabi tutuldular. Kompresyon ve germe testinde yarı daralma ve tam kollapsa neden olan kuvvetler açısından kontrol grubu ile deney grupları arasında istatistiksel fark bulunmadı. Anastomoz hatlarının yara iyileşmesi histopatolojik olarak ışık mikroskopu ile incelendi, fara iyileşmesinin grup 3, 4 ve 5 'de tamamlandığı, ipek grubunda ise yabancı cisim reaksiyonuna eşlik eden aktif kronik yangının devam etliği gödendi. Sonuç olarak;ipek iplik dışındaki polyglactin, polypropylene ve polydioxanone dikişlerin trakeal dairesel uç-uca anastomozlarda rahatlıkla kullanılabileceği kanısına varıldı.Article Çeşitli Trakeal Anastomozlarda Trakeanın Gerilim ve Kompresyona Karşı Mekanik Direnci(2003) Yurttaş, Veysel; Atasoy, Nazmi; Kutluhan, Ahmet; Tas, AbuzerBu çalışmada; trakeada dairesel, çapraz ve ters v (A) rezeksiyonlardan sonra yapılan uç-uca anastomozların kompresyon ve gerilmeye karşı olan dirençlerinin belirlenmesi ve elde edilen verilerin normal trakea bulguları ile karşılaştırılması amaçlandı. Bunun için 20 adet sağlıklı sokak köpeği kullanıldı. Trakeada dairesel, çapraz ve ters v (A) rezeksiyonlarından sonra yapılan uç-uca anastomozlardan elde edilen bulgular, bu tür kesilerde en uygun tedavi şeklinin düzensiz kesilerin rezeke edilerek trakeal ringlere paralel (dairesel) hale getirildikten sonra uç-uca anastomoz yapılmasını destekler nitelikteydi. Yeterli trakeal doku olmadığı durumlarda çapraz veya ters v (A) gibi anastomozlarm da yapılabileceği, fakat bu gibi durumlarda trakeal anastomoz eksternal olarak stabiliteyi sağlayabilecek greftlerle desteklenmesi gerekliği kanısına varıldı.Article Comparison of the Effects of Na-Hyaluronate and Methylcellulose on Tendon Restoration(2001) Atasoy, Nazmi; Gülbahar, M. Yavuz; Gençcelep, Musa; Tas, AbuzerBu çalışmada % 2 'lik Na-hyaluronate (Orthovisc, Anica Zenearch Inc. USA) ve % 2 'lik metilsellüloz (Methocel, Dispersa GmbH, Germany) 'un deneysel oluşturulan tendo yaralarında yapışmayı önleyici etkisi arattırıldı. Bu amaçla 16 kuzunun ön bacaklarmdaki superfisyal tendolara tenotomi yapıldı. Operasyondan sonra şekillenebilecek yapışmaları önlemek için tendo kılıfı içerisine 0,5 mi Na-hyaluronate (8 kuzu, l. deneme grubu) ve 0,5 mi metilsellüloz (8 kuzu, 2. deneme grubu) uygulandı. Kontrol grubu için diğer 16 extremiteye ise sadece tenorafi yapıldı. Üç grupta extremlteler PVC atel ile bandaja alındı. Bandajlar operasyondan sonraki 15 ve 21. günlerde açıldı. Tendolarm klinik ve histopatolojik incelemeleri operasyondan sonraki 22, 30, 60 ve 80. günlerde yapıldı. En iyi hareket etme yeteneği ve enaz yapışma Na-hyaluronate grubundaki bandajları erken açılan kuzularda belirlendi.Master Thesis Comparison on the Effects of Some Glicosaminogylican Derives (Chitosan and Hyaluronan) in Diabetic Wound Healing(2014) Tuygun, Fulya; Atasoy, NazmiTuygun F, Diyabetik yaraların iyileşmesinde bazı glikozaminoglikan maddelerin ( kitosan ve hyaluronan) etkilerinin karşılaştırılması. YYÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Cerrahi Anabilimdalı Yüksek Lisans Tezi, VAN, 2014. Bu çalışmada her iki maddenin kitosan ve hyaluronanın diabetik yaralarda üzerine olan etkileri karşılaştırıldı. 10 tanesi kontrol grubu, herbir gurupta 6 tane olmak üzere toplam 30 taneside çalışma grubu olmak üzere toplam 40 adet yeni zellenda tavşanı üzerinde araştırma yürütüldü. Bu amaçla hayvanlara inrtaperitoneal olarak 60mg/kg dozda iki kez alloxan monohidrat verilerek diabet oluşturuldu. Anestezi altında tüm hayvanların sırt bölgesinde dairesel olarak iki adet 2 cm çapında tam kat maddi kayıplı deri yarası oluşturuldu. Oluşturulan bu yaraların çalışma gurubundakilerden bir tanesine hyaluronan diğerine ise kitosan günde iki defa 0.5 ml olacak şekilde kontrol grubundakilere ise plasebo olarak serum fizyolojik lokal olarak uygulandı. Post operatif 3., 6., 9., 11. ve 15. günlerde yara iyileşmesi makroskobik ve mikroskobik olarak incelendi ve yarakontraksiyon oranları ölçüldü. Çalışma sonrasında hayvanlara geri dönüşümsüz diyabetten dolayı yaşam kaliteleri düşük olacağından ötanazi uygulandı. Çalışmanın makroskobik, histopatolojik ve istatistiki bulgularının değerlendirilmesi sonrasında ilk 10 gün kitosanın daha sonraki günlerde ise hyaluranın diyabetli yara iyileşmesine olumlu katkı sağladıkları saptandı.Article Diyabetik Yaraların İyileşmesinde Bazı Glikozaminoglikan Maddelerin (Kitosan ve Hyaluronan) Etkilerinin Karşılaştırılması(2016) Atasoy, Nazmi; Tuygun, FulyaBu çalışma, diyabetik yaralarda kitosan ve hyaluronanın etkilerinin karşılaştırılmasını amaçladı. Çalışma toplam kırk Yeni Zelanda tavşanı üzerinde yürütüldü. Tavşanlarda diyabet iki gün arayla iki defa 60 mg/kg dozda alloxan monohidrat uygulaması ile oluşturuldu. Anestezi altında tüm hayvanların bel bölgesinde iki adet 2 cm çapında dairesel tam kat deri yarası oluşturuldu. Çalışma grubundaki hayvanların yaralarından bir tanesine hyaluronan diğerine ise kitosan uygulandı. Post operatif 3., 6., 9., 11. ve 15. günlerde yara iyileşmesi makroskobik ve histopatolojik olarak incelendi ve yara kontraksiyon oranları ölçüldü. Sonuç olarak, ilk on günde kitosanın daha sonraki günlerde ise hyaluronanın diyabetli yara iyileşmesine olumlu katkı sağladıkları saptandı.Article İki Sığırda Oküler Yassı Hücreli Karsinom Olgusu(2009) Karasu, Abdullah; Aslan, Logman; İlhan, Fatma; Atasoy, Nazmi; Tas, AbuzerBu makalede iki sığırda tespit edilen oküler yassı hücreli karsinom olgusunun klinik ve histopatolojik bulguları ile sağaltım sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlandı. Çalışmanın materyalini; 6 yaşlı, Montafon melezi inek (I. olgu) ile 7 yaşlı Simental bir inek (II. olgu) oluşturdu. I. olgunun sol gözünde tespit edilen tümoral kitle göz küresi ve eklenti organları ile birlikte alındı. II. olgunun sağ gözünde tespit edilen tümoral kitle ise total olarak ekstirpe edildi. Operasyonla alınan kitlelerin histopatolojik incelemesinde I. olgunun bulbar, II. olgunun ise alt göz kapağı konjunktivasından köken alan oküler yassı hücreli karsinom olduğu saptandı. Sonuç olarak sığırlarda oküler yassı hücreli karsinom olgularında yaşın, ırkın, hayvanın bulunduğu ortamın ve uygulanacak tedavinin önemli olduğu ve erken teşhis ve uygun bir tedavi yöntemiyle başarı şansının daha yüksek olacağı düşünülmektedir.Article Kedilerde Süksinilkolin ve Pankuronyumun Hematolojik Biyokimyasal ve Kas Gevşetici Etkilerinin Karşılaştırılması(2002) Altuğ, M. Enes; Aslan, Logman; Özbek, Hanefi; Tas, Abuzer; Atasoy, Nazmi; Gençcelep, MusaBu çalışmada, 20 adet Süksinilkolin grubu, 20 adet de pankuronyum grubu için olmak üzere toplam 40 adet sokak kedisi kullanıldı. Süksinilkolin 1,5 ve l mg/kg'lık dozlarda, pankuronyum ise 0,2 ve 0,1 mg/kg'lık dozlarda kullanıldı. Bu ilaçların etki başlama ve etki süreleri ile uygulama öncesi, 15. dakikası ve sonrası kalp atım sayıları, vücut ışılan, oksijen saturasyonu, $pCO_2 ve HCO_3$ değerlerine bakıldı. Her iki grupta da oksijen saturasyon değerlerinde hafif artış gözlendi(p<0,05). $pCO_2 HCO_3$ ve vücut ısısı değerlerinde hafif azalma gözledi. Kalp atım sayısına bakıldığında Süksinilkolin grubunda yüksek dozda artış (p<0,05), pankuronyum grubunda ise hem düşük dozda hem de yüksek dozda değişme gözlenmedi. Sonuç olarak, kısa süreli entübasyon gerektiren durumlarda süksinilkolinin, uzun süreli kas gevşemesi istenen olgularda pankuronyumun güvenli bir şekilde kullanılabileceği kanısına varıldı.Article Kemik Defektlerinin Onarımında Kollajenize At Kemik Greftinin Tek Başına ve Trombositten Zengin Plazma (Prp) Uygulaması ile Birlikte Kullanımının Histopatolojik ve Tomografik (Micro-ct) Değerlendirilmesi: Deneysel Çalışma(2021) Gökdere, Demet; Atasoy, NazmiBu çalışmada; kollajenize at kemik greftinin PRP ile birlikte, kaviter kemik defektlerinin onarımında etkinliğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Kaviter kemik defektleri tavşan femur kondillerinde oluşturuldu. Femur kondillerinden birine, birinci grup (n=16), yanlızca kollajenize at kemik grefti, diğer ikinci gruba (n=16) kollajenize at kemik grefti ve bir hafta sonra kavite bölgesine 0.5 cc PRP uygulandı. Üçüncü ve altıncı hafta sonunda defekt bölgesinin tomografik ve histopatolojik incelenmesi yapılarak analiz edildi. Radyolojik incelemede defektin kaviter defekt olması nedeniyle belirgin bir radyolojik fark saptanmadı. Histopatolojik incelemelerde yeni kemik oluşumu açısından kollajenize at kemik grefti ve PRP uygulanan grupta yanlızca kollajenize at kemik grefti uygulanan gruptan daha yüksek değerler bulunmuştur ve bu değerlerin istatistiksel (P<0.05) olarak anlamlı olduğu görülmüştür. Tomografik incelemelerde ise greft inkorporasyonu ve kemik oluşum kalitesi açısından kollajenize at kemik grefti ve PRP grubunda, kollajenize at kemik grefti grubuna göre daha yüksek değerler elde edilmiştir (P<0.05). Çalışmada kollajenize at kemik greftinin kullanılmasıyla; kemik protein ekstraktının osteoindüktif özellikleri ile ilgili bildirilmiş önceki yayınlar ile uyumlu bulgular gözlenmiş, ayrıca at kemik greftinin PRP ile birlikte kullanılması protokolünün, kaviter kemik defektlerinin onarımında, uygulanması ile de hem kemik oluşum kalitesi bakımından hem de onarım süresi açısından olumlu sonuçlar elde edilmiştir.Article Köpeklerde Halaton ve Enfluran Anestezisinin Ekg ve Bazı Hematolojik Parametreler Üzerine Etkileri(1997) Tas, Abuzer; Belge, Ferda; Yur, Fatmagül; Atasoy, NazmiBu çalışmada değişik yaş ve ağırlıkta 20 köpek kullanıldı, Anestezik madde olarak Halotan ve Enfluran seçildi Anestezi öncesi ve sırasında EKG çekilerek köpeklerden kan alındı. Alman kanlarda total protein, glikoz, üre. kreatmın. SGOT, SGPT, eritrosit sasısı, hemoglobin miktarı, hematokrıt değer ve sedimentasyon hızına bakıldı. Glikoz düzeylerinde anestezi öncesine göre anestezi sırasında Halotan uygulanan grupta p<0.001, Enfluran uygulanan grupta ise p<0.01 düzeyinde önemli bir artış saptandı. Köpeklerin elektrokardiyogramlarında tüm dalgalar gözlendi. Halotan ile yapılan anestezi sırasında sino-oriküler blok saptandı.Article Köpeklerde Rokuronyum ve ve Kuronyumun Etkilerinin Karşılaştırılması(2001) Ceylan, Ebubekir; Tombul, Temel; Abuzer, Taş; Atasoy, Nazmi; Altuğ, Muhammed Enes; Özbek, Hanefi; Aslan, LogmanBu çalışmada, 20 adet vekuronyum grubu, 20 adet de rokuronyum grubu olmak üzere toplam 40 adet sokak köpeği kullanıldı. Rokuronyum 0.25 ve 0.5 mg/kg'hk dozlarda, vekuronyum ise 0.06 ve 0.1 mg/kg'hk dozlarda kullanıldı. Bu ilaçların etki başlama ve etki süreleri ile uygulama öncesi, 15. dakikası ve- sonrası kalp atım sayıları, vücut ışılan ve oksijen saturasyon değerlerine bakıldı. Her iki grupta da vücut ısısında hafif azalma ve oksijen saturasyon değerlerinde hafif artış gözlendi. Kalp atım sayısına bakıldığında rokuronyum grubunda yüksek dozlarda artış, vekuronyum grubunda ise bazı vakalarda bradikardiye varan bir azalma gözlendi. Sonuç olarak kısa süreli entübasyon gerektiren durumlarda rokuronyumun, uzun süreli kas gevşemesi istenen olgularda vekuronyumun güvenli bir şekilde kullanılabileceği kanısına varıldı.Article Morkaraman Kuzularda Radius-ulna Büyüme Plaklarının Kapanma Sürelerinin Radyografiyle Belirlenmesi(2002) Bakır, Bahtiyar; Aslan, Logman; Tas, Abuzer; Atasoy, Nazmi; Gençcelep, MusaBu çalışmada; Morkaraman kuzularda radius-ulnaya ait büyüme plaklarının kapanma sürelerinin radyografiyle belirlenmesi, aylara göre radius-ulna uzunluklarındaki artışlar ve cinsiyetin kapanma üzerine etkisini belirlemek amaçlanmıştır. Çalışma 15 erkek 15 dişi olmak üzere toplam 30 kuzuda gerçekleştirildi. Kuzuların 16 ay süresince, her ay canlı ağırlıkları belirlendi, cidago yükseklikleri ölçüldü ve radius-ulnalarının radyografileri çekildi. Çekimler A/P ve M/L pozisyonda gerçekleştirildi. Radius-ulnanın uzunlukları negatoskop üzerinde ölçüldü ve kaydedildi. Kuzularda ilk 5 ay boyunca her iki kemiğe ait büyüme plaklarının tümü açıkken 6. ayda kapanmanın ilk belirtileri dişi kuzularda radiusun proksimal plağında görülmeye başladı. Erkeklerde ise kapanmanın ilk bulguları yine aynı plakta 7. ayda görüldü. Dişi ve erkeklerde kapanma işlemi daha çok 3 ay da tamamlandı. 8 erkekte 3 plakta ve 2 dişide l plakta 4 ay süren kapanmalar gözlendi. Ayrıca 2 erkekte ulnanın . distal büyüme plağında 2 ayda kapanma meydana geldi. Her iki kemiğe ait büyüme plaklarının kapanması dişi ve erkeklerde 9 ay sürdü.Master Thesis Observation on the Incidence of Cattle Foot Diseases in Erciş District of Van Province(2020) Arıkan, Sevim; Atasoy, NazmiAyak hastalıkları ve deforme olmuş tırnaklar sığır yetiştiriciliği ve ekonomisinde önemli bir yere sahiptir. Bu çalışma Erciş ilçesi merkez ve bağlı köylerinde sığırlarda gözlenen ayak hastalıklarının insidansını belirlemek amacıyla yapıldı. Çalışmanın materyalini 1560 adet sığır oluşturdu. Bu hayvanlarda tırnak deformasyonu, deformasyonla birlikte ayak hastalığı ve yalnız ayak hastalığı olarak 215 olgu saptandı (%13,78). Bu çalışmada saptanan lezyonların %45.58' i Holştayn, %21,39' u Simental, %16,74' ü Montofon, %6,04' ü yerli, %10,23' ü melez ırklarda gözlendi. En sık gözlenen ayak hastalığı sırasıyla interdigital flegmon (%14,78), interdigital hiperplasi ile rusterholz ülseri (%10,49) en az rastlanan ayak lezyonu ise sırasıyla tırnak çatlağı (%4,76) ve ökçe apsesi (% 3,80) olmuştur. Bu çalışmada 30 (%27,27) sivri tırnak, 39 (%35,45) çift taban tırnak, 16 (%14.54) gaga tırnak ve 25 (%22,72) küt tırnak saptandı. Ayak lezyonlarının %63,81'inin tırnak deformasyonlarıyla birlikte oluştuğu tespit edildi. Sonuç olarak, Erciş ilçesi merkez ve bağlı köylerinde gözlenen sığır ayak hastalıklarının Eylül-Aralık 2020 insidansı %13,78 olarak tespit edilmiştir.Master Thesis The Incidence of Foot Diseases, Its Reasons and Treatment in Cattle Living in Denizli Region(2009) Daştan, İbrahim; Atasoy, NazmiDaştan İ, Denizli yöresinde süt sığırlarında ayak hastalıklarının insidansı, nedenleri ve sağaltımı. YYÜ Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Cerrahi Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Van, 2009. Denizli yöresinde süt sığırlarında görülen ayak hastalıklarının; nedenleri sağaltımı ve insidansının saptanması amaçlanan bu çalışmada 1090 adet süt sığırı incelenmiş ve 71 adet sığırda çeşitli ayak hastalıkları gözlenmiştir. İncelemeler sonucunda ayak hastalıklarının ; %11,1'ini ulcus solae, %16,04' ünün kavisli tırnak, %20.98`inin pododdermatitis, %8.64`ünün kavisli tırnak, %23.4'ünün Yumuşak Ökçe eziği, %19.75`ini interdigital pododermatitis oluşturmuş olduğu görülmüştür. Denizli bölgesinde süt sığırları üzerinde yapılan bu çalışmada hastalık saptanan 71 sığırın % 9.85'inde ulcus solae, %16.9'unda kavisli tırnak, %19.71'inde pododermatitis prulenta, % 8.45'inde limax, % 21.12'sinde yumuşak ökçe eziği, %23.94'ünde ise interdigital pododermatitis gözlenmiştir. Sonuç olarak bölgede ayak hastalıklarının büyük ekonomik kayıplara neden olduğu ve insidansının % 6.51 olduğu saptandı.Article Van Kedilerinde Kalça Eklemi Displazisi(1997) Bakır, Bahtiyar; Atasoy, Nazmi; Belge, Ali; Yiğit, M Furkan; Alkan, İsmail1996-1998 yılları arasında Yüzüncü Yıl Üniversitesi Veteriner Fakültesi Klinik'lerine getirilen, değişik yaş ve cinsiyette 72 Van Kedisi'nin kalça displazisi yönünden, klinik ve radyolojik muayeneleri yapıldı. Displazının radyolojik değerlendirilmesinde Norberg yöntemi ve $\\beta$ açısı ölçümleri kullanıldı. Van Kedilerinde displazi insidansı % 25 oranında saptanırken, bunun cinsiyete göre dağılımı erkeklerde % 26.31 olmasına rağmen, dişilerde % 23.52 olarak tesbıt edildi. Çalışmada; displazili kedilerde barız klinik bulgulara rastlanmazken, radyografilerde asetabulumun sığlaşması ve kollum femorisin kalınlaşması dışında, önemli sekonder değişimlere pek rastlanmamıştır.