Browsing by Author "Aytekin, Osman"
Now showing 1 - 20 of 30
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Architectural Tradition in the Paintings of Osman Hamdi Bey and Hüseyin Zekâi Paşa(2021) Sari, Derya; Aytekin, OsmanOsmanlı Devleti'nin son dönemlerine denk gelen batılılaşma, Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu geri kalmışlığı ortadan kaldırmak amacıyla başlatılmıştır. Batılılaşma ile Osmanlı İmparatorluğu yüzünü Batı'ya dönmüş ve devletin varlığını sürdürebilmesi için Avrupa'daki gelişmeleri yakından takip etmek amacıyla Avrupa'ya öğrenci göndermiştir. Bu yenilikler arasında öncellikli olarak askeri gelişmeler yer alırken, sanat da göz ardı edilmemiştir. 30 Aralık 1842 yılında İstanbul'da dünyaya gözünü açan Osman Hamdi Bey, 1960 yılının mart ayında hukuk eğitim için Avrupa'ya gider. Kısa bir süre sonra hukuk eğitimini bırakır ve resim eğitimi almaya başlar. Osman Hamdi Bey, Avrupa'da aldığı resim eğitimi ile Osmanlıya geri dönüş yapar ve en nadide eserlerini, Osmanlı topraklarında vermeye başlar. Sanatçı, tablolarında çok geniş bir perspektif kullanmış ve geniş bir tablo kataloğu oluşturmuştur. Ressamın bu kadar geniş bir perspektife sahip olmasının temel sebebi, Osmanlı Devleti'ne bağlı farklı bölgelerde yapmış olduğu görevlerdir. Ressam, bu şekilde hem kendini geliştirmiş hem de Anadolu dışında yer alan mimari ve mimari elemanları tablosunda kullanmıştır. Osman Hamdi Bey, tablolarında kullandığı bazı mimari eserleri yerinde inceleyip tuvaline işlerken bazı mimari eserleri ise yerinde incelemeden, fotoğraf yoluyla tablosunda kullanmıştır. Ressamın bir diğer özelliği ise; bir mimari ya da mimari elemanı, birden fazla tablosunda kullanmış olmasıdır. Bunu yapan sanatçı, mekânı, mimari ya da mimari elemanları birden fazla tablosunda kullandığında, ufak değişikliklere gitmiştir. Bu değişiklikler genellikle, sanatçının kendi bakış açısını değiştirmesiyle oluşmaktadır. Hüseyin Zekâi Paşa, 1860 yılında İstanbul'un Üsküdar İlçesinde doğmuştur. Sanatçının sanat hayatını üç bölüme ayırmak mümkündür. İlk dönemi, askeri okuldaki dönemlerinde fotoğraf aracılığıyla perspektifi önemsediği yapıtları, ikinci döneni, kendi sanatçı kimliğini oluşturmaya çalışırken yaptığı resimler ve üçüncü olarak, sanatçının son yıllarını içine alan dönemdir. Hüseyin Zekâi Paşa da, sanat hayatının ilk dönmelerinde, Osman Hamdi Bey gibi fotoğraftan yararlanmıştır. Ressam, bir mimari eseri, birden fazla tablosunda kullanmıştır. Sanatçı bu mekânlarda değişikliklere gitmiştir. Bu değişiklikler kimi zaman süslemelerde kimi zaman ise direkt mimarinin kendisinde görülmektedir. Anahtar Kelime: Hüseyin Zekâi Paşa, Geç Osmanlı Ressamlarında Mimari Gelenek, Osman Hamdi BeyResearch Project Artvin-erzurum: Çoruh Vadisi Baraj Alanındaki Tarihi Yollar ve Kültür Varlıklarını Araştırma(2008) Top, Mehmet; Aytekin, Osman; Koç, Erkan; Biber, Hanifi-Doctoral Thesis Artvin`deki Mimari Eserler(1996) Aytekin, Osman; Uluçam, AbdüsselamArtvin im Osten der Schwarzen Meerküste, von Kars im Nordosten, von Erzurum in Südosten und Süden, von Rize im Westen; vom Schwarzen Meer im Norden und von der Georgischen Republik im Nordosten begrenzt, ist eine Grenzestadt der Türkei. Sie besteht aus 7436 qm2 und hat 7 Landkreise Die hauptsâchlichen Bautatigkeiten von Artvin, deren Vorgeschichte auf den Epochen v. chr. beruht, entstanden unter dem EinfluJ3 der christlichen Kultur im Mittelalter. Von den Osmanen im XVI. Jahrhundert erobert, hat Artvin zum ersten mal die Werke der islamischen Zivilisation kennengelerat. Wahrend aber eine wissenschaftliche Forschung, die die aile architektonischen Werke in dieser Gegend untersucht, ohne den Kulturunterschied zu betrachten und in die Epochen zu verteilen, nicht vorhanden ist, sind die Untersuchungen, die zu dem Mittelalter vor der osmanischen Zeit und den auslândischen Forschern gehören, nicht genügend; die wissenschaftlichen Forschungen nach dem XVIII. Jahrhundert aber sind so wenig wie möglich. Davon ausgehend werden die geschichtlich wertvollen 158 Bauwerke von dieser reichen architektonischen Erbschaft in Artvin untersucht. AuPerdem haben wir versucht, das Bauwesen dieser Gegend mit 84 Zeichnungen und 264 Bildern wissenschaftlich bekannt zu machen. Die bedeutendste architektonische Entwicklung in dieser Gegend geschah zwischen VIII. und XL Jahrhundert. Neben den prâchtigen Kirchen wurden auch zahlreiche Festungen, die eine strategische Bedeutung haben, von den Georgiern in Artvin und in ihrer Umgebung in der Zeit von Bagraten errichtet. Nach dern XI. Jahrhundert ist das Bauwesen in der Gegend zurückgedrângt. Mit der Herrschaft der Osmanen im XVI. Jahrhundert begann die zu der islamischen Zivilisation gehörenden Bauwerke errichtet zu werden. Aber die weite Entfernung dieser Gegend von der Residenz, die Verkehrsschwierigkeiten, der geringere Anteil dieser Gegend an Nationalprodukt, schlechte Situationen des Osmanischen Reisches in sozialer und wirtschaftlicher Hinsicht, wirkten negativ auf die Entwicklung der Bauwerke in dieser Zeit, und die Bauwerke führten ihr Wesen mit lokalen Eigenschaften. Als die Provinz von den Russen im Krieg 1878 zwischen Osmanen und Russen besetzt wurde, wurde die Bevölkerung umgesiedelt. Al ein gefangenes Volk konnte die Bevölkerung dieser Gegend nicht mehr die Gelegenheit finden, sich mit den kunstlerischen Tatigkeiten zu beschâftigen und das Bauwesen in dieser Gegend konnte nie die ehernalige Lage erreichen.Master Thesis An Assesment on Cultural and Natural Heritage Protection Laws ( With the Directives and Regulations) of Turkey and Iran(2021) Özdilek, Şebnem; Aytekin, OsmanBu çalışmanın amacı ülkemizde bulunan kültürel ve doğal varlıkların korunması ile ilgili yasal işleyişi sağlayan 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile İran Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu incelenmesi ve kanunun,yönetmelik ve yönergelerle karşılaştırılmasıdır. Bilindiği üzere Türkiye binlerce yıldır farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmıştır. Yapılan çalışmalarda bize geçmişle, bu medeniyetlerle, sosyokültürel yaşamla ve daha pek çok konu ile ilgili son derece önemli bilgiler, materyaller kazandırmıştır. Tüm bu varlıklar Türkiye'nin dünya tarihindeki yeri ve önemini vurgulamakla birlikte Türk ve dünya tarihindeki yeri ve önemini pekiştirmiştir. Tüm bu kültür ve tabiat varlıklarını korunması Türkiye'de 1869 tarihli Asar-ı Atika Nizamnamesi ile başlamış ve günümüze gelene kadar pek çok aşamadan geçerek 1983 tarihli 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ortaya çıkmıştır. İran'da geçmişi çok eskiye dayanan ve çok köklü imparatorluklara, medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve dünyada tartışılmaz öneme sahip olan büyük ve kültürel zenginliğe sahip bir ülkedir. Tüm bu nedenlerle İran'da Türkiye gibi sahip olduğu bu kültür ve tabiat varlıklarının öneminin bilincinde olmuş, bu varlıkları koruma amacıyla İran Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nu oluşturmuştur. Bu çalışmada her iki ülkenin de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kanun, yönetmelik ve yönergeler ile incelenmiştir.Article Baksı Müzesi(2018) Razi, Ayhan; Aytekin, OsmanBaksı Müzesi, Türkiye'nin Bayburt iline bağlı Bayraktar (Baksı)köyünde bulunmakta olup, kent merkezinden uzaklığı 45 km dır. Çoruhvadisinde, yüksekçe tepe üzerine kurulmuş olan Baksı köyünün adı,Kırgız Türkçesinde \"Şaman\" anlamına geldiği kabul edilmektedir.Baksı müzesinin kuruluş çalışmaları 1980 li yıllarda başlatılmışolup, köy sakinlerinden Prof. Dr. Hüsamettin Koçan'ın öncülüğünde2005 de Baksı Kültür Sanat Vakfının kurulması ile belirli bir aşamayagelmiş ve 2010 yılında müze açılabilmiştir. Bugünkü durumuna ise 2012yılında kavuşmuş, ülkemizin özel müzelerimizden biridir.40 dönüm arazi üzerinde ve yaklaşık 4.000 m 2 lik kapalı alanasahip olan Baksı Müzesi, sürekli ve geçici sergi salonları, konferanssalonu, kütüphane (ana bina) ile çevresindeki çağdaş ve yerel sanatatölyeleri, mutfak, konukevi, depo müze sergi salonlarıyla gibi çok yönlüişleve sahip olduğu görülmektedir.Baksı Müzesi, Etnografik bir müze olmanın yanında modern olup,aynı zamanda gelenekselliğe önem gösterilmiş bir müzedir. Kırsal birkesimde yapılan ve Türkiye’deki ilk örneği olan bir müzedir. Bu haliyleBaksı Müzesi, kültürel değerlerin, tarihi geçmiş ve birikimlerin, ülkekültür kaynaklarının, sanatsal değerlerinin, maddi ve manevioluşumların ifade edilmeye çalışıldığı, ulusal ve uluslararası düzeydetanıtımının yapıldığı yer haline gelmiştir. Büyük oranda toplumsal işlevinivme kazandığı kültür mekanizması durumundaki bu yeni müze, ülketoprakları içerisinde kırsal kesimlerde yeni etnografya müzelerininaçılmasına da örnek teşkil etmektedir.Baksı Müzesi; gerek mimari yapısı, gerekse bulunduğu köyyerleşmesi açısından, Türkiye'deki müzecilik anlayışına farklı bir bakışaçısı getirmesi yönüyle öncüdür. Müze burada tanıtılırken vurgulanması gerekli hususlardan biri de, bir vatanseverin; doğduğu topraklara,İstanbul'da elde ettiği kazanımlarını, somut ve sanatsal gerçekliğiyledönüştürme ülküsünün, görsel malzemeler eşliğinde, yerli-yabancı bilimçevrelerine duyurulmasıdır. Gerçi, Baksı Müzesi 2014 Avrupa KonseyiMüze Ödülü'nü aldı ama yine de tanıtılmaya ihtiyacı var kanaatindeyim.Master Thesis The Byzantine Coin the Samples in Alanya Archeology Museum(2020) Yaman, Yaşar; Aytekin, OsmanBu çalışmada 'Alanya Arkeoloji Müzesi'nde Bulunan Bizans Sikke Örnekleri' başlıklı tez konusu ele alınarak Alanya Arkeoloji Müzesi'ne satın alma ya da devir yoluyla getirilen 56 adet Bizans sikke örneği envanter kayıtlarına bakılarak incelenmiştir. Alanya Arkeoloji Müzesi'nde incelenen sikke örnekleri 6.yüzyıl ile 10.yüzyıla tarihlendirilmektedir. Başta İstanbul olmak üzere Anadolu'da siyasi varlığını sürdürmüş Bizans İmparatorluğu'nun kültürel izlerini taşıyan Bizans sikkeleri bizlere Bizans'ın siyasi gücünü ve ekonomik gücüne ait bilgiler sunmaktadır. İncelenen Bizans sikkelerinin bir kısmını 'Anonim Follisler' adı verilen bir grup sikke örneği oluşturmaktadır. Müzede yer alan anonim follis örnekleri kendi aralarında çeşitli sınıflara ayrılmıştır. Bunlar A, B, C ve I Grubu'nu oluşturan sikke örnekleridir. İncelenen çalışma içerisinde 12 adet anonim follis grubuna ait sikke örneği incelenmiştir. Katalog çalışması içerisinde ise toplamda 56 sikkenin ön yüz ve arka yüz fotoğraflaması yapılmış ve böylece sikkelerin daha iyi incelenmesine olanak sağlanmıştır. Tezimin içerisinde Bizans sikkeleri ve Bizans sikkeleri içerinde değerlendirilen katalog çalışmasının bir bölümünü oluşturan 'Anonim Follisler' tanıtılıp gruplandırılması yapılmıştır. Bir katalog çalışması şeklinde gerçekleştirilen çalışmanın amacı Bizans sikkelerinin katalog yöntemiyle tanıtılıp değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Çalışmada önce Alanya Arkeoloji Müzesi tanıtımı sağlanmıştır. Daha sonra ise, Bizans İmparatorluğu hakkında kısa bilgi verilmiş ve daha sonra ise sikkenin tanımı ve tarihçesi anlatılmıştır. Ayrıca Bizans sikke özellikleri sikkelerde kullanılan yazı, imparatorlar ve sikkeler üzerinde geçen imparator ünvanları, sikke birimleri, darphaneler hakkında kısa bilgi verilmiştir. Altıncı bölümde ise sikkelerin katalog çalışması yapılmıştır. Katalog çalışması şeklinde yapılan tezin son bölümünde ise sikkelerle ilgili bir değerlendirme çalışması yapılarak sikkelerin basıldığı darphaneler, imparatorların unvanları, figür, geometrik bitkisel düzenlemeler hakkında bilgi verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Alanya Arkeoloji Müzesi, Bizans sikkeleri, katalog çalışması, Anonim Follisler, SikkeMaster Thesis Cultural Asset Protectionism of Van County Example(2013) Atıci, Kadir; Aytekin, OsmanYerleşmeler, insan yaşamının sürdüğü yaşamsal çevrelerdir. Çevre kaynaklarını kullanan ve toplumsal gereklere cevap verecek biçimde gelişen kentler, doğa-insan-mekân ilişkilerinin mekâna ve fiziksel çevreye yansıması ile ortaya çıkan oluşum lardır. Tarihi çevreler ise, gerek alan bazında (kentsel sit ilan edilmiş olsun, olmasın) gerek yapı bazında tescilli yapıları ile zaman içerisinde değişim, eskime ve dolayısıyla köhneme sürecine girmektedir. Bu alanların ülkemiz koruma mevzuatı çerçevesinde korunabilmesi ve dolayısıyla gelecek kuşaklara aktarılabilmesi, şüphesiz kamu eliyle üretilen politikaların hayata geçirilmesi, bu alanlarda yaşayanların bilinç ve desteğiyle mümkün olabilmektedir. Bilinçli korumacılıkta halk ve kamu nezdinde zemin oluşturulduktan sonra gerek turizm, gerekse olağan yaşamda kullanılarak bu kültür varlıklarından insanların gelir elde etmesi gerçekleştirilebilmelidir. Böylece İnsanlar kültür ve tabiat varlıklarına sahiplenmiş olurlar. Ancak korumanın temelinde yatan restorasyon çalışmalarında bu kültür varlıkların sahiplerine devlet tarafından ya düşük faizli krediler sağlanmalı ya da kamulaştırılmalıdır. Hem sosyal boyut, hem de mali boyut sorunu çözüldükten sonra bu kültür varlıkların tahribatı sona erecek, mevcut kaynaklarımızın sürekliliği sağlanacak ve gelecek kuşaklara daha dokunulmamış ve yaşanabilir bir çevre bırakılacaktır. Bu tez çalışmamızda Kültür ve Tabiat Varlıkları?nın nasıl korunduğu, nasıl korunabileceği üzerinde durularak; bu konu Van ili örneği çerçevesinde ele alınarak korumacılık anlayışına dikkat çekilmiştir. Anahtar Kelimeler: Van İli, Koruma, Kentsel Koruma, Kültür Varlıkları, Tarihi Çevre.Master Thesis Death Buri̇al Tradi̇ti̇ons and Samples of Hi̇stori̇cal Tombstones of Syriac İn Mardin Artuklu District(2019) İşcan, Meryem; Aytekin, OsmanSanat tarihi açısından birçok bilim dalının ana kaynakları arasında yer alan mezar taşları, yazı ve süsleme kompozisyonları ile bize bulunduğu dönemle ilgili fikirler vermektedir. Mardin'deki Süryani Kiliselerinde bulunan Süryani mezar taşlarını, konu olarak seçmemizdeki amaç; daha önce çalışılmamış olan Süryani mezar taşlarını incelemek, gün geçtikte harap olan bu mezar taşlarını katalog halinde belgelemektir. Ayrıca Süryanilerin, diğer İslami dönem mezar taşı örnekleri ile bağını belirlemek, tarihsel açıdan önemini ortaya koymaktır. Mardin İli'nde yaptığımız bu tez çalışması kapsamında 5 adet Süryani kilisesinde bulunan Süryani mezarlıklarındaki 33 adet Süryani mezar taşı incelenmiştir. Mezar taşları incelenen mezarlıkların tümü, Osmanlı Devleti'nin son döneminden (18.yy. sonu 19.yy. başları) kalma örneklerdir. Tespit ettiğimiz bu mezar taşlarının 9'u kadın, 24'ü ise erkek merhuma aittir. Hazirelerde yer alan mezar taşlarının tümünün süslemeleri, kazıma ve oyma tekniği ile yapılmıştır. Yuvarlak ya da çok dilimli kemer formundaki mezar taşlarında, kemer yüzeylerinde ve bordürlerde en çok karşılaşılan süsleme kıvrık dal ve yaprak motifidir. Mezar taşlarındaki formlar ise; dikdörtgen, kare, prizmatik sanduka, kaide kapak, dikdörtgen prizma şeklinde görülmektedir. Mezar taşlarının en erken tarihli olanı 1731 miladi yılına ait olup, Kırklar Kilisesi'nde bulunan metropolitlere ait mezarlara da rastlanmıştır. Mezar taşlarında ağırlıklı olarak kullanılan malzeme, kalker taşıdır. İncelenen mezar taşlarında doğrudan toprağa gömülenler ile kilise beden duvarına gömü şeklinde olmak üzere iki farklı gömü tarzı ile karşılaşılmaktadır. Önemli din adamları, özellikle kilise içindeki nişler içine oturur vaziyette gömüldükten sonra niş, taş malzeme ile örülerek kapatılmaktadır. Bu niş bir sonraki gömü olayına kadar kapalı kaldıktan sonra, yeni cenazenin gömülmesi için örülen duvar yeniden açılarak tekrar uygulama yapılmaktadır. Önceki cesedin kemikleri uygun bir şekilde nişin bir tarafına istif edildikten sonra yeni ceset yerleştirilmektedir. Örneğin, Kırklar Kilisesi'ndeki Metropolitlere ait mezarda 3 kişi gömülüdür. Doğrudan toprağa gömü ise, diğer toplum ve dinlerde de olduğu gibi, toprak içine açılan dörtgen formundaki mezar şeklindedir. Bu şekildeki gömüler genellikle halktan insanlar için uygulanmıştır. Kişinin sosyal, ekonomik ya da dini statüsüne göre mezar taşı ve lahitler farklılıklar göstermektedir. Kiliselerde yer alan mezar taşlarının büyük bir bölümü kitabelidir ve kitabesi celi sülüs yazı karakteri ile yazılmıştır. Süryaniler, Mardin ve bölgesinde alfabe olarak M.Ö. 2. yy'dan itibaren Süryani Ebced'ini kullanmışlardır. Süryani Ebcedi Arami alfabesinden türeyen Sami Ebced'lerinden biri olup Fenike, İbrani ve Arap alfabesi ile bağlantılıdır. Bölgede Arap ve Süryaniler bir arada yaşadıkları için Arapça'dan da etkilenmiştir. Bu nedenle Süryaniler, mezar taşlarında Arapça ve Aramice dillerini kullanmışlardır. Bazı mezar taşlarında yer alan yazılar, zamanla dış etkilerin sonucu olarak giderek kaybolmuştur. Sanat Tarihi açısından önemli veriler ortaya koyan bu mezar taşlarının korunmasına yönelik tedbirlerin alınmasında yarar bulunmaktadır.Doctoral Thesis Doğu Anadolu Bölgesi Hıristiyan Dini Mimarisinde Jamatun Yapıları(2004) Karaca, Yalçın; Aytekin, OsmanOrtaçağ ve sonrası Doğu Anadolu Bölgesi'nde inşa edilmiş mimari eserler arasında ilk sırayı dini yapılar almaktadır. Bu dini yapılar içinde Ermenilerin oluşturdukları manastırlardaki kiliselere, XII. yy. sonlarına doğru jamatun adı verilen ve çoğunluğu kiliselerden daha anıtsal olan yeni bir yapı tipinin eklendiği görülmektedir. Gavit ve darpas olarak da isimlendirilen jamatun, terim olarak 'Kilise Evi' anlamına gelmektedir. Bu yapılar, sadece Ermeni mimarisine özgü bir yapı tipidir ve diğer Hıristiyanların mimarilerinde görülmemektedir. Yerleşim birimlerindeki küçük kiliselerde bulunmayan jamatunlar, genellikle manastır kiliselerinin baü cephelerine sonradan büyük bir salon şeklinde eklemlenmiştir. Ekseriyeti kiliselerden daha büyük mekanlara sahiptir. İşlevsel olarak bakıldığında; kiliselere geçiş özelliği gösteren, birçoğunun içinde din büyükleri ve zengin soylu idarecilerin mezarlarının bulunduğu, kısmen eğitim amaçlı kullanılan, sosyal ve dini konuların tartışılıp kararların alındığı toplantılar yapılan, dini ayin ve törenler sırasında kiliselerde yer kalmadığı zaman dua ve ibadetin yapıldığı yan dini yan sivil işlevli yapılardır. 'Doğu Anadolu Bölgesi Hıristiyan Dini Mimarisindeki Jamatun Yapıları' ismini taşıyan bu çalışma; jamatunlann bölgesel tespitlerinin yapılarak yayılımının saptanması, objektif araştırmalar sonucu bilimsel literatüre kazandınlması, kendine özgü bir mimarisi olan jamatunlann etkileşim alanlanm araştırarak kaynağının ortaya konulması ve kültürel etkileşimin bu alandaki yansımaların saptanması amacıyla araştırma konusu olarak seçilmiştir. Bu amaçlar doğrultusunda yaptığımız araştırma sonucu; Doğu Anadolu Bölgesi'ne yayılmış 39 jamatun tespit edilebilmiştir. Bu yapılann 1 tanesi Elazığ, 3 tanesi Erzincan, 8 tanesi Bitlis, 8 tanesi Kars, ve 18 tanesi Van'da inşa edilmiştir. Jamatunlann Van Gölü çevresinde yoğunlaştığı görülmüştür. İncelenen yapılardan 8 tanesi, çeşitli sebeplerle tamamen yıkılarak günümüze gelememiştir. Aynca, kilisesi ile birlikte 16 jamatunun 1979-2002 yıllan arasında Kültür ve Turizm Bakanlığı uzmanlannca tescillerinin yapıldığı belirlenmiştir. Bu alanda kısmen yabancı yayınların bulunmasına karşılık, ülkemizde bilinmeyen ve ele alınmayan jamatun yapılan bir bütünlük içinde ilk kez çalışılarak bilimsel literatüre kazandınlmıştır. Jamatunlann aynntılı arazi çalışmalan yapılarak plan çizimleri gerçekleştirilmiştir. Görsel zenginlikle desteklenerek detaylı anlatımlarla tanıtılan jamatunlann son durumlan ortaya konulmuştur.359 Bölgedeki jamatunlann plan tipolojisi, taşıyıcı sistem ve üst örtülerine göre yapılmıştır. Tipolojik olarak; merkezi, bazilikal ve galerili olmak üzere üç ana plan tipinde inşa edildikleri ortaya çıkartılmıştır. Bölgede plan tipini belirleyebildiğimiz 35 jamatundan; 2 tanesi galerili, 8 tanesi bazilikal, 25 tanesi ise merkezi planlı jamatunlar grubuna girmektedir. Bir bütün olarak bakıldığında, Ermeni jamatun mimarisinin ana plan tipinin merkezi planlı jamatunlardan oluştuğu görülmüştür. Araştırmalarımız sonucunda; bu plan tipinin Asya merkezi mekan geleneğinden kaynaklandığı ve bölgesel etkileşim sonucu jamatun mimarisinde XII. yy. sonlarından itibaren uygulandığı görülmüştür. Bölgede üç nefli bazilikal planlı jamatun örneği bulunmamaktadır. Mnatsakanyan'ın Ermenistan'daki jamatunlar için yaptığı tipolojide bulunmayan iki nefli dört jamatun, bölge için yapılan tipolojiye dahil edilmiştir Van'ın Çatak İlçesi 'ndeki Albıçak Manastırı (Cunik) jamatunu, ilk kez tarafımızca yerinde tespit edilerek kapsamlı bir şekilde değerlendirmeye alınmıştır. XIII. yy. ve sonrasında inşa edilen baza jamatunlardaki girişlerin, Selçuklu kültüründen esinlenerek taçkapı formunda düzenlendiği izlenmektedir. Politik bağımsızlıkları ve ekonomik güçleri sınırlı olan Ermeni toplumunun bölgede oluşturduğu Hıristiyan sanatı; çevrelerinde gelişen ve yönetimleri altında bulundukları devletlerin oluşturdukları kültürün özel bir yorumu olarak tanımlanabilir. İzole olmuş haliyle Ermeni sanatı bir çok yabancı kaynaktan etkilenmiştir. Aynı dinden olmasına rağmen mezhep farklılığı nedeniyle, Bizans etkisi çok dar alanlarda ve kısa süreli (VII. ve X. yy.), Emevi, Abbasi ve Sasani sanatının etkileri ise özellikle Van Gölü çevresinde daha uzun süreli olmuştur (TX.-X. yy.). Bu etkilenme süreci X. yy. sonrası Selçuklu, Gürcü ve Osmanlı zamanında da devam etmiştir. Bu dönemde, jamatun yapılarının plan tipleri bölgesel etkileşim sonucu şekillenmiştir. Ermeniler, Selçuklu sanatından taçkapı, mukarnas, tromp, palmet, rami gibi birçok mimari eleman almışlar ve bunları taş malzeme ile işlerken kendi inanç ve kültürel yorumlarını katmışlardır. Jamatunlarda karşımıza çıkan fresko süsleme, XII. yy. sonu XIII. yy. başındaki Gürcü etkisinden kaynaklanmaktadır. XVI. yy. ve sonrasında inşa edilmiş jamatunlarda görülen Osmanlı tarzı mukarnaslar, kubbelere geçiş unsuru olarak istisnasız pandantif ve bazı kısımlarda tuğla kullanımı, plan tiplerinde olmasa da mimari ayrıntılarda Osmanlı etkisini ortaya koymaktadır. Hiç kuskusuz bir ülkenin mimari yapılaşması, doğrudan siyasi erkin onay verdiği kriterler çerçevesinde şekillenen ve büyük maliyetleri olan sosyo-kültürel gerekliliğin bir sonucu olarak oluşmaktadır. Devletlerin ekonomik güçlerine bağlı olarak gelişim gösteren mimari oluşumların başında dini yapıların varlığı gözden360 kaçmamaktadır. Ağırlıklı olarak Selçuklu ve Osmanlı yönetimleri altında şekillenen Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki manastırların, Ermeni sanatı açısından önemli bir yere sahip oldukları anlaşılmaktadır. DC. yy.'dan başlayarak XX. yy. başlarına kadar kesintisiz olarak bu tür yapıların merkezden kırsala kadar yaygın bir şekilde inşa edilmiş olmaları, özellikle Türk yöneticilerinin Hıristiyan unsurlardan biri olan Ermenilere karşı, kaynağım İslam'dan alan hoşgörü ile davrandıklarının bir kanıtıdır. Bu hoşgörü ortamının, Birinci Dünya Savaşı'nda yaşanan ve dönemin etkin güçlerinin yönlendirmesi ile gelişen kargaşa ortamıyla kesintiye uğradığı bilinmektedir. Bu durum, Hıristiyan nüfusun bölgeden tamamen ayrılmasına sebep olmuş ve dolayısıyla tarihi seyir içerisinde inşa edilen dini yapılar cemaatsiz kalarak işlevsiz hale gelmiştir. Yaklaşık yüzyıldır kendi kaderi ile baş başa kalan merkez ve kırsaldaki Hıristiyanlara ait mimari eserler, geçen zaman içerisinde doğal afetler ve hazine arayıcılarının tahriplerine rağmen günümüze ulaşmayı başarmışlardır. Ülkemizde gelişen kültürel bilince paralel olarak 1979 yılı itibariyle bölgedeki Hıristiyan dini yapılarının T. C. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca korunması gerekli eserler grubuna alınmış olması, bu konuda Türk Devleti'nin ayrıcalıklı davranmadığının bir göstergesidir.Master Thesis Examples of Islamic Period Coins' in the National Museum of Iraq and the Erbil Civilization Museum(2019) Bandyan, Husseın Rafeeq Hasan; Aytekin, OsmanSikke, hemen her dönemde hükümdarların, iktidarların ve devletlerin maddi ve kültürel sembolü durumundadır. İslam devletlerin ekonomik, siyasi, kültürel, sanat güçlerini örenmek ve anlamak için İslam dönemi sikkeleri, önemli bir belge niteliği taşımaktadırlar. Irak Ulusal ve Erbil Medeniyet Müzelerindeki İslami Dönem Sikkelerinden Örnekler' başlıklı bu Çalışma, yedi ana bölümden meydana gelmektedir. İlk bölüm, Irak'ın coğrafi konumu, Irak'ın tarihi yapısı, Irak Ulusal ve Erbil Medeniyet Müzeleri hakkında genel bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde, Sikkenin Gelişimi ve Tarihçesi ilgili bilgiler yer almaktadır. Üçüncü bölümde, Sikke üretim tekniklerine ilgili bilgiler yer almaktadır. Dördüncü bölümde, katalog kısımı yer almaktadır. Beşinci bölümde, Sikkelerde yer alan düzenlemeler, bitkisel figürlü, geometrik yazı, malzeme ölçü birimi ve ölçüler, darp tekniği, darphaneler, değerlendirme ve karşılaştırma bulunmaktadır. Altıncı ve yedinci bölümde ise sonuç ve Kaynakça yer almaktadır. sikkeler üzerlerinde taşıdıkları yazılar, motifler ve figürler basıldıkları dönemin üslubunu, inanış biçim ve şekillerini yansıtmaktadır. Sikkeler üzerinde bulunan, yazı, süsleme ve figürler dönemlere göre farklılıklar arz etmektedir. Bilinmeyen herhangi bir döneme ait bir sikke üzerindeki bilgilerden o dönem hakkında kesin bilgi sahibi olmak mümkün hale gelmektedir. Bu bağlamda sikkeler, tarihin ve tarih dönemlerinin belirlenmesinde, inanış biçimlerini yansıtmada, dinler tarihinde ve sanat tarihi alanlarında büyük rol oynamaktadırlar. Anahtar Kelimeler: İslam, Sikke, Irak Ulusal Müzesi, Erbil Medeniyet MüzesiMaster Thesis Figured Coins of the Islamic Period Found in the Diyarbakir Museum and the Mardin Museum (11.–14. Centuries)(2021) Gökçe, Rahime; Aytekin, Osmanİnsanların, ticarette ve günlük alışverişlerinde malların alımında ve satımında değişim aracı olarak kullandığı sikkeler, dünyada ve ülkemizde birçok bilim dalının araştırma konusu haline gelmiştir. Sanat Tarihi açısından da zengin kaynak niteliğinde olan sikkeler; sikkeyi darp ettiren devletlerin siyasi yapısı, yönetim biçimleri, yerleşim yerleri, dini inançları, ekonomik seviyeleri, hükümdarlarının kimliği ve saltanat süreleri ile ilgili önemli bilgiler sağlamaktadır. Ayrıca devletlerin maddi ve kültürel sembolü durumundaki bu eserlerin içerdikleri yazılar, motifler ve figürler basıldıkları dönemin sanatsal üslubu ve kültür tarihi hakkında bilgi kaynağı sunması bakımından önemlidir. Bu bağlamda Diyarbakır Müzesi ve Mardin müzesi sikke koleksiyonunda bulunan ''İslami Dönem Figürlü'' sikkeler içerisinde birbirinin tekrarı olmayan 60 adet sikke örneği çalışma kapsamına alınmıştır. Araştırma konusunun amacı; Diyarbakır Müzesi ve Mardin Müzesinde bulunan İslami döneme ait figürlü sikkeleri darp ettiren hükümdar, darp tarihi ve darp yeri, malzeme, ölçüler ve bezeme ögeleri bakımından incelenmesi ve değerlendirmesinin yapılması olarak belirlenmiştir. Bu çalışma hazırlanırken izlenilecek metodun ilk aşamasını kaynak taraması oluşturmuştur. Çalışmaya kaynak oluşturabilecek her türlü materyale ulaşılmıştır. İkinci aşamada arazi çalışması gerçekleştirilmiştir. İlgili müzelerde bulunan ''İslami Dönem Figürlü'' sikke örnekleri verilen resmi izinler çerçevesinde fotoğrafları çekilmiş, envanter bilgileri kaydedilmiştir. Çalışmanın üçüncü aşamasını ''Katalog'' kısmı oluşturmaktadır. Bu aşamada sikkeler darp ettiren devletlerin siyasi tarihine göre kronolojik olarak tanıtılmıştır. Çalışmanın son aşamasında; katalog bölümünde yer alan sikkeler malzeme, darp tekniği, darphane, ölçü birimleri ve sikkeler üzerinde yer alan düzenlemelerin başlıklar altında genel bir değerlendirilmesi yapılmıştır.Master Thesis Functioning of Cultural Property Trade and Collectionary in the Light of Law and Regulations Collectionary; Example of Zeki Karaoğlu'(2022) İşleyen, Mervenur; Aytekin, OsmanBu çalışmada Asar-ı Atika Nizamnamesi'nden itibaren çıkarılmış bütün koruma kanunlarına değinilmiş, günümüzde hâlâ kullanılmakta olan 1983 tarihli 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ele alışmış olup; ilgili Yönetmelik, Yönerge ve Tüzükler incelenmiş, bu kanunla beraber yapılan kültür varlığı ticareti ve koleksiyonculuk, koleksiyoner Zeki Karaoğlu'nun vermiş olduğu bilgilerle birlikte aktarılmıştır. Çalışmanın amacı, kanun ve yönetmelikler eşliğinde taşınır, taşınmaz kültür varlığı ticaretini, kültür varlığı koleksiyonculuğu üzerinden aktarmaya çalışmaktır.Article Gürcistan’ın Acara Bölgesi’nde Osmanlı Dönemi ve Sonrası Çantı Camiler Hakkında Genel Değerlendirme(2024) Aytekin, Osman; Kaya, MustafaKafkasya’nın güneyinde konumlanan Acara, Gürcistan’ın tarihsel bölgelerindendir. Anadolu ile Kafkasya arasında geçişi sağlayan Acara, bu stratejik konumuna bağlı olarak gelişen zengin kültür dokusu ile ön plana çıkmaktadır. Eski çağlardan itibaren yerleşim gören yöre Kolhis (M.Ö. 9-8.yy), Yunanlar (Helenler) (M.Ö. 7-6 yy), Pontuslar (M.Ö. 4. yy), Lazika (Eğrisi)-Roma (M.Ö. 1. yy) döneminde antik çağını yaşamıştır. Orta Çağ’da en parlak dönemini yaşamış, Bizans-Sasani (M.S. 6. yy), Selçuklu-Gürcü (11.yy), Osmanlı-Safevi (17.yy) ve Osmanlı-Rus (19.yy) gibi medeniyetlerin siyasi çekişmelerine sahne olmuştur. Yöre, Kapadokyalı Azize Nino ((4th century) tarafından Hıristiyanlığı, 16.yüzyılda Osmanlıların bölgeye gelişi ile İslam dinini benimsemiştir. Buna bağlı olarak, bölgede Türk-Gürcü-İslam kimliğinde cami mimarisi şekillenmiştir. Bu makalenin konusu Gürcistan (Acara) Bölgesi’nde Osmanlı Dönemi ve Sonrası Çantı Camiler Hakkında Genel Değerlendirme başlıklı araştırmadır. Makale içeriğini oluşturan ahşap camiler, 2018-2021 yılları arasında gerçekleştirdiğimiz arazi çalışmalarında tespit edilmiştir. Geleneksel camiler, Gürcistan’ın Acara Bölgesi’ne bağlı; Kobuleti, Helvaçauri, Şuahevi, Keda ve Hulo ilçe ve köylerindedir. Osmanlı dönemi arşiv kayıtları ve üzerindeki kitabe bilgilerine göre, 18-20. yüzyıl tarih aralığına tarihlenmektedir. Birçoğu Osmanlı dönemine, çok az kısmı ise, Çarlık ve Bolşevik döneme aittir. Camiler, eğimli topoğrafyada kurulu köy yerleşmelerinde bulunmaktadır. Mahalle ölçeğinde ele alınan camiler, ilk bakışta konut mimarisini andırmaktadır. Yapılar, genellikle eğimli arazilerde, kâgir bodrum kat üzerinde, iki katlı, geniş saçaklı, dört omuz kırma çatılı ve tümüyle ahşap çantı tekniği ile inşa edilmiştir. Camiler, plan ve mekân açısından birbiri ile uyumlu olup, çoğunlukla kareye yakın ve dikdörtgen plana sahiptir. Nadiren de olsa, karma plan mevcuttur. Sonuç olarak, Türk-Gürcü-İslam sanatında özgün değere sahip Acara camilerinin; coğrafi, tarihsel ve sosyo-kültürel açıdan yakınlığı bulunan, Türkiye’nin Doğu Karadeniz, Orta Karadeniz, Ahıska ve kısmen de Erzurum ile Ardahan camileri ile etkileşim içerisinde olduğu anlaşılmaktadır. Acara camileri, Karadeniz Bölgesi cami üslubunu Gürcistan coğrafyasında sürdürdüğü ve bölgede dönem özelliklerini koruyarak günümüze ulaşabilmiş çantı camilerdendir. Çalışma kapsamında, Sanat Tarihi literatürüne kazandırılan bu makalenin; Karadeniz havzası, Güney Kafkasya ve Osmanlı dönemi ahşap cami/mimari araştırmaları ve sanat tarihi bilimine de önemli veriler sunacağı ümidini taşımaktayız.Master Thesis Historical Banknotes in Kars Museum(2021) Kalender, Murat; Aytekin, OsmanKars Müzesi, bünyesinde bulundurduğu geniş envanteri ile Kars'ın kadim geçmişi hakkında engin bilgiler vermektedir. Kültürlerin kavşak noktasında olması ve jeostratejik konumu ile tarihte birçok topluma ev sahipliği yapan Kars, 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde farklı devletlerin göz diktiği topraklar olmuştur. Dolayısıyla Kars çeşitli savaşlara tanıklık etmiş tarihi kentlerden biridir. Özellikle 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan I. Dünya Savaşı'na kadar geçen sürede Kars toprakları Rus işgaline maruz kalmıştır. Söz konusu dönemlerde yaşanan savaşlar sonrasında, Kars Müzesi bu tarihe ışık tutan geniş bir sergiye sahip olmuştur. Bu durumun sonucunda Kars Müzesi, envanterine kayıtlı çeşitli dönemlere ait arkeolojik ve etnografik eserler barındırmaktadır. Müzeden alınan izinler neticesinde 2020 yılında yukarıda bahse konu dönemlere ait 40 adet kâğıt para tespit edilmiştir. Bu bağlamda 'Kars Müzesi'nde Bulunan Tarihi Banknot Paralar' tez konusu olarak belirlenmiştir. Tez konusu kapsamında belirlenen banknot paraların envanter bilgileri üzerinde çalışılmış, banknotlar farklı açılardan ele alınarak değerlendirilmiştir. Yapılan çalışmada, banknot paraların genellikle savaş ve ekonomik kriz dönemlerinde tedavüle çıkarıldığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca banknotların, ait olduğu devletin arması ve devlet lideri veya önemli kişilerin portrelerini üzerinde taşıyan, ülke bağımsızlığını ve gücünü sembolize eden, resmî belge niteliğinde oldukları görülmüştür. Banknot para konusu yükseköğretim kurumlarının lisansüstü programlarında öğrenim gören sanat tarihi öğrencileri tarafından daha önce tez olarak çalışılmamış bir konudur. Tez konumuz belirtilen dönemle ve banknotlarla ilgili Kars Müzesi'nde yapılan ilk çalışma olması bakımından önemlidir. Anahtar Kelimeler : Kars, Kars Müzesi, Banknot, Manat, Ruble, Mark, Lira.Master Thesis Historical Mardin House Main Rooms Tradition(2019) Karabulut, İbrahim Halil; Aytekin, OsmanMardin, Güney Anadolu ile Kuzey Mezopotamya'nın kesiştiği bir bölgede yer almaktadır. İpekyolu'nun önemli güzergâhlarından biri olması sebebi ile erken dönemlerden itibaren önemli yerleşim alanları arasında yer almıştır. Yerleşim kültürünün özgün taş malzeme ile kendine has özellikleriyle korunduğu şehirde mimari geleneğin gelişim sürecinin takip edilebildiği alanlardan biri de Tarihi Mardin Evleri olmuştur. Tarihi Mardin Evlerinin Başoda Geleneği'nin araştırıldığı bu çalışmada, tarihi Mardin evlerinin tasarım süreçleri, plan özellikleri ile yaşam birimleri arasında önemli görülen Başoda geleneğinin plan, malzeme ve süsleme özellikleri incelenmiştir. Çalışmada Tarihi Mardin Evlerinin Başoda geleneğini yansıtan yapıların tespit edilmesi, incelenmesi, mevcut durumlarının belirlenmesi, korunması ve tanıtılması üzerinde durulmuştur. Bu amaç ile yapılan çalışmalar neticesinde incelenmek üzere Mardin İli merkez Artuklu ilçesinde 15 ev seçilmiştir. Bu evlerin seçiminde esas olarak Başoda geleneğini yansıtan unsurlar ölçüt olarak kabul edilmiştir. Evler şehrin farklı mahallelerinden tüm özellikleri ile ele alınarak araştırmaya dâhil edilmiştir. İncelenen evler arasına farklı dönemlerde çeşitli amaçlar ile ve halen kullanılan evler de dâhil edilmiştir. Araştırmaya dâhil edilen evler; plan anlayışı, malzeme-teknik ile süsleme bakımından kendi içlerinde değerlendirilmiştir.Master Thesis In Russian Iğdır Architectural Structures(2013) Aslan, İhsan; Aytekin, OsmanTürkiye?nin doğusundaki sınır şehirlerinden biri olan Iğdır ve çevresinin insanlık tarihinin çok eski devirlerinden beri yerleşim yeri olarak kullanıldığı ve tarih boyunca birçok devletlerin egemenliğine girerek, bu devletlerin medeniyet ve kültürlerine ev sahipliği yaptığı bilinmektedir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda Ruslar 1918 yılına kadar bu bölgede askeri ve sivil yerleşim adı altında yeni bir imar çalışması yaptığı bilinmektedir. XIX. yüzyılın ortalarında Kuzey Avrupa?da görülen mimari anlayışın Ruslar tarafından özgünleştirilerek bölgeye yansıtılmıştır. Bu mimari alandaki yeni düzen, şehircilik anlayışının örneklerini başta Kars, Ardahan, Artvin gibi çevre illerde de görmek mümkündür. Bölgenin Rus etkisinde kaldığı süre içerisinde Baltık mimari tarzında düzgün kesme bazalt taşından askeri, ticari ve sivil mimari yapılar yapılmıştır. Konut inşasında ilk göze çarpan yapıların cadde ve sokak boyunca sıralı olarak inşa edilmiş olmalarıdır. Arazi şekillerine paralel olarak planlar da dikdörtgen formlarda tasarlanmıştır. Konutlardaki ortak özellik; bir sırası sokağa, diğer sırası ise hayata bakan bir ya da iki sırada, yan yana dizilen odalardan oluşmasıdır. Askeri yapılarda çevreye hakim konum gözetilmiştir. Buradaki tespitimiz, Iğdır?da XIX yüzyılın sonu ve XX. yüzyılın başlarında Rus döneminden, günümüze kadar gelebilen Baltık üslubundaki askeri, ticari ve sivil mimari yapıları tek tek inceleyerek Sanat Tarihindeki değerini ortaya koymak olacaktır.Doctoral Thesis Monastery Architecture in Mardin Province and Districts(2020) Elyiğit, Ufuk; Aytekin, OsmanBulunduğu konum itibariyle birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Tur Abdin Bölgesi, bünyesinde barındırdığı Hristiyan dini mimarisine ait manastır ve kiliseler açısından zengin bir bölge konumundadır. Süryaniler için kutsal sayılan Tur Abdin Bölgesi, Hristiyanlık inancına ait öğretilerin ve Süryani kilise litürjisinin günümüzde de sürdürüldüğü manastırlara sahiptir. Araştırmamızın konusunu teşkil eden manastırlar, genel itibariyle merkezi Midyat olarak kabul edilen Tur Abdin Bölgesi'nin sınırlarına dâhil edilebilir. Süryani Ortodoks dini mimarisine ait bu taşınmaz kültür varlıkları, Hristiyanlığın erken dönemlerinden itibaren bölgenin bir inanç merkezi haline geldiğinin kanıtı olarak gösterilebilir. Mardin İli ve ilçelerinde inşa edilmiş olan manastırların bir kısmı, günümüzde varlığını sürdürmekte olan önemli birer kültür mirası olarak değerlendirilebilir. Mardin'de yer alan Süryani dini mimarisi ile ilgili birtakım araştırmaların gerçekleştirildiği bilinsede; bölgedeki manastırların plan ve mimari özellikleri açısından, komşu sanat çevrelerinde yer alan diğer manastır yapılanmaları ile kapsamlı bir şekilde değerlendirmeye tabi tutulmadıkları görülmektedir. 'Mardin İli ve İlçelerindeki Manastır Mimarisi' başlıklı tez çalışmamız kapsamında ele alınan manastırlar, bulundukları konum itibariyle yerleşim yerlerine olan mesafeleri ve bünyelerinde barındırdıkları yapıların şekilleniş biçimlerine göre iki gruba ayırılarak incelenmiştir. Manastırlar, plan ve mimari özelliklerinin yanı sıra, kullanılan malzeme ve bezeme programı açısından da değerlendirilmeye çalışılmıştır. Yapılan araştırmalar neticesinde, çalışma konumuzu oluşturan manastırların yer aldığı Tur Abdin Bölgesi'nin komşu sanat çevreleriyle etkileşim içerisinde olduğu ve kendine özgü bir mimari üslup geliştirdiği görülmüştür. İncelenen manastırlarda yer alan dini mimari öğelerinin, Süryani kilise geleneği ve bu geleneğe uygun bir litürji etrafında şekillendiği ifade edilebilir.Doctoral Thesis Museology Activities in Georgia Adjara Region and Its Evaluation in Terms of Contemporary Museology(2022) Özbek, Gülcan; Aytekin, OsmanAcara Bölgesi, kuzey ve kuzeydoğusunda Gürcistan, batısında Karadeniz, güneyinde Türkiye'nin Artvin ve Ardahan illeriyle çevrili olup merkezi Batum'dur. Acara Özerk Cumhuriyeti'nin Türkiye ile tarihî, dinî ve kültürel yakınlığa sahip olması iki ülke arasında özellikle kültürel etkileşimin önemini arttırmaktadır. Çalışmamız, 'Gürcistan Acara Bölgesinde Müzecilik Faaliyetleri ve Bunların Çağdaş Müzecilik Açısından Değerlendirilmesi' konusunu içermektedir. Bu çalışma günümüzde Gürcistan'ın özerk bölgesi, Batum merkezine bağlı Acara Özerk Cumhuriyeti sınırlarını kapsamaktadır. Başta Batum il merkezi olmak üzere Acara Özerk Bölgesine bağlı Keda, Kobuleti, Helvaçauri, Şuahevi ve Hulo gibi ilçe ve köylerde bulunan, kültür varlıkları açısından önem arz eden birçok müze örnekleri bulunmaktadır. Gürcistan'ın önemli bir kültürel bölgesi olan Acara'nın çeşitli bölgelerinde arkeolojik çalışmalar ile elde edilen buluntular, bölgede Neolitik Dönem'den (M.Ö. 10.000-6000) başlayarak kesintisiz olarak yerleşim ve insan varlığını kanıtlamaktadır. Bu arkeolojik alanlardan elde edilen buluntular, kronolojik düzen içerisinde, Acara bölgesinde yer alan müzelerde sergilenmektedir. Müzelerde, Klasik Dönem öncesi ve sonrası, Orta Çağ Dönemi ve sonrasında bölgede hâkimiyet kurmuş olan birçok medeniyete ait eserler mevcuttur. Bunların haricinde, 16. yüzyılın başlarından itibaren 1878 yılına kadar Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetinde kalmış olan Acara Bölgesinde bu dönemlere ait birçok sanat eseri 'nin varlığı bilinmektedir. Özellikle 19-20. yüzyıl aralığında Osmanlı Dönemi ve sonrasında inşa edilmiş ahşap konut mimarisi ve camilerine ait bazı mimari parçalar ve el sanatı ürünleri bu müzelerde sergilenmektedir. Bu açıdan da müzeler eser bakımından zenginlik göstermektedir. Bu doktora tez çalışmasıyla; Acara Özerk Bölgesi'ndeki müzeleri sanat tarihi metodolojisi içerisinde incelemek, müzelerin eser potansiyelini ve bölgedeki müzecilik faaliyetlerini ortaya çıkarmak, komşu sanat çevreleri ile olan sanatsal etkileşimini belirlemek amaçlanmaktadır. Bu hedefi gerçekleştirmek için; müzelerin günümüzdeki fiziki durumları ve plan şemaları, bünyelerinde barındırdıkları koleksiyonlar ve objeler, teşhir ve tanzime yönelik düzenlemeleri açısından kapsamlı bir araştırma yapılmaya çalışılmıştır. Bu araştırmalar neticesinde, 1801-1921 (Çarlık Rus Dönemi), 1921-1999 (Bolşevik-Rus Dönemi), 1991'den günümüze devam eden üç dönem içerisinde, ele aldığımız, Acara Bölgesi'nde; Batum merkezde, 10 adet müze, Kobuleti İlçesi'nde; 2 adet müze, Helvaçauri İlçesi'nde; 1 adet müze, Keda İlçesi'nde; 3 adet müze, Şuahevi İlçesi'nde; 3 adet müze, Hulo İlçesi'nde; 4 adet müze olmak üzere toplam 23 adet müze tespit edilip incelenmiştir. İncelenen müzeler çağdaş müzecilik anlamında da irdelenmiş olup, sadece eserlerin sergilendiği yerler değil çağdaş müzeciliğin bütün özelliklerini bünyesinde barındıran kurumlar olarak işlev gösterdikleri tespit edilmiştir. Bu anlamda, bölgede ve komşu sanat çevresi Kuzeyden Rusya Federasyonu, güneyden Ermenistan ve Türkiye, Doğu ve Güneydoğudan Azerbaycan, batıdan Karadeniz'de yer alan belirgin müzelerle karşılaştırmalar yapılarak, özellikle çağdaş müzecilik açısından sonuca gidilmeye çalışılmıştır.Master Thesis Ordu ve İlçelerindeki Türk Dönemi Mimari Eserleri(2011) Özdemir, Esin; Aytekin, OsmanDoğu Karadeniz bölgesinde yer alan, Ordu ve çevresinde XV. yy.'da kesin olarak başlayan Osmanlı cami mimari Osmanlı dönemiyle başlamıştır.Özellikle İslam mimarisinin önemli eserlerinden olan; cami, türbe, hamam, çeşme ve köprü Ordu'da görülen başlıca eserler arasındadır. Bizde çalışmamızda Türk dönemine ait mimari eserlerin tümü inceleyerek, o dönem özellikleri ile plan, mimari ve süsleme üsluplarıyla açıklamaya çalıştık.Yapılan çalışmada yöredeki yapılarda etkin bir mimari birliğin olduğu gözlenmiş ve genel itibariyle eserlerin çoğu, batılaşma dönemi ve yöresel mimari özellikleri ile ele alınmış olduğu saptanmıştır.Türk dönemin içerisinde zengin bir mimari yapılaşmaya sahip olan Ordu, Türk- İslam medeniyetinde baştan beri gördüğümüz ve Osmanlılarda da devam eden taşra tipini eserleri üzerinde barındırmasıyla da dikkat çekmektedir.Tez konumuzu oluşturan söz konusu yapıların özgün bir üslupta ve komşu sanat çevrelerini etkiler nitelikte olduğu soncuna varılmıştır.Master Thesis Project of Searching Architectural Remains in Giresun and It`s Districts at Turkish Period(2000) Durmuş, Ayben; Aytekin, Osman