Browsing by Author "Başer, Murat"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Article Adhesiv İnce Bağırsak Obstrüksiyonlarının Görülme Sıklığı(2004) Güler, Osman; Söylemez, Ömer; Kisli, Erol; Kotan, Çetin; Başer, Murat; Aydın, MetinAmaç: Abdominal cerrahi sonrası adhezyonlara bağlı gelişen ince barsak obstrüksiyon (İBO) sıklığını incelemektir. Metod: Kasım 1994 - Nisan 2000 arasında kliniğimizde abdominal cerrahi yapılan 2173 hastanın dosyaları retrospektif oiarak incelendi. Bulgular: Abdominal cerrahi yapılan 2173 olgunun 76'sında etyolojik sebep daha önce herhangi bir nedenle geçirmiş oldukları abdominal operasyona ikincil olarak gelişen adhezyonlardı.Buolguların 66'sına bridektomive 10'una ise bridcktonıi ile birlikte ilave cerrahi yapıldı- Rektosigmoid operasyonu yapılan olguların %13.86'ı, kolon operasyonu yapılanların %12.19'u, kolon dışı barsak operasyonu yapılanların %3.94'ü, diğer abdominal bölge operasyonu yapılanların %2.25'i ve apendektomi yapılanların %1.5'i adhezyonlara bağlı gelişen İBO'u nedeni ile ikinci kez öpere edildiler. Sonuç: Kliniğimizde İBO'Jarının en sık sebebi geçirilmiş operasyonlara bağlı gelişen adhezyonlar idi. Poştoperatif adhezyonların en sık sebebi ise geçirilmiş kolorektal operasyonlar idi.Article Hemodiyaliz Amaçlı Açılan A-v Fistüllerde Proksimal Distal Başarı Oranı Karşılaştırılması(2006) Kotan, M. Çetin; Çiftçi, Ali; Başer, Murat; Sayarlioglu, Hayriye; Doğan, Ekrem; Erkoç, RehaAmaç: Hemodiyaliz hastalarında yaşam beklentisi ve hayat kalitesi uygun bir damar yolu seçimi ile yeterli diyalize bağlıdır. Damar yolu yetersizliği hemodiyaliz hastalarında önemli bir problemdir. Bu konuda gelişen komplikasyonlar önemli morbidite nedenidir. Çalışmamızda kronik böbrek yetmezlikli hastalarda açılan arteriovenöz (A-V) fistüllerin, yerlerini de göz önüne alarak, erken ve geç dönemde açık kalma oranlarını ve cerrahi sonuçları değerlendirmeyi amaçladık. Method: Çalışmada, ocak 1997- aralık 2004 yılları arasında 114 kronik böbrek yetmezliği vakasına damar yolu amaçlı açılan arteriovenöz fistüller değerlendirildi. Operasyon için hastanın dominant olmayan kolu seçildi. Hastaların 63'ü erkek (% 55.3), 51'i kadındı (%44.7). Ortalama yaş 45.5±14.4 yıl idi. Bulgular: Açılan fistüllerin 39(%.29.5)'u radiosefalik, 86(%65.2)'sı brakiosefalik, 7(%5.3)'si brakiobazilik A-V fistüllerdi.Tüm vakalarda erken başarısızlık 18(%13.63) olguda, geç dönemde başarısızlık ise 8(%6.06) olguda gözlendi. Erken başarısızlık distaldeki fistüllerde (%23.07) proksimaldeki fistüllerden (%9.67) istatistiksel anlamlı olarak daha yüksek bulunmuştur (p<0.05). Geç dönemde ise proksimal ve distal başarısızlık oranları arasında istatistiksel fark yoktu (p>0.05). Açılan fistüllerin 31(%23.48)'inde komplikasyon gelişti. Sonuç: Ekstremite distaline açılan arterio venöz fistüllerde proksimale açılanlara oranla başarı oranları daha düşüktür. Brakial bölgeyi sonraki dönemlerde kullanılmak üzere korumak için distal uygulamalar ilk seçenek olarak tercih edilmelidir.Other Kolorektal Kanserlerde Tedavi Yaklaşımlarımız(2001) Güler, Osman; Aydın, Metin; Kisli, Erol; Başer, Murat; Özgören, Ersin; Şahin, Şevki; Aslantürk, HasanKolorektal kanser insidansı Türkiye'de geniş bir coğrafi dağılım göstermektedir. Bir çok hasta ileri evrelerde saptanabilmekte ve çoğu zaman tek tip bir tedavi ile takip edilmektedir. Bu konuda kliniğimizin yaklaşımını ortaya koymak amacıyla,1994-2001 yılları arasında Y.Y.Ü Tıp Fakültesi Genel Cerrahi kliniğinde kolorektal kanser tedavi protokolüne alınmış 69 hastanın dosyaları retrospektif olarak tarandı. Seride rektal kanserli hastalar çoğunlukta idi (%30) bu hastaların 9'una abdomino-perineal rezeksiyon uygulandı, diğer hastalara tümör yerleşim yerlerine göre ve preoperatif evreleme göz önüne alınarak cerrahi rezeksiyonlar yapıldı. İnrezektabilite oranı %7 idi ve rektal kanserli hastalarda sfinkter korunabilme oranı %52 idi. Tüm kolorektal kanserli hastaların %96'sı adenokarsinomdu. Modifiye Aster -Çöller evrelemesinde evre B ve C olarak değerlendirildiler. Evre A'da hiç hasta yoktu. Ortalama takip süresi 48 ay olan hastaların bu süre içerisinde 28'inde nüks gelişti, (%40) ve 6 hasta (%0.08) uzak organ metastazlarına bağlı olarak kaybedildi. Ülkemizde kolorektal kanser hastalarının büyük bir kısmına ileri evrelerde tanı konulabilmektedir (1). Multimodalite tedavi protokollerinin uygulamaya konulması ve lokoregional ve sistemik kontrolün iyi bir biçimde sağlanabilmesi ile ileri dönemde tespit edilen hastalar içinde bir takım güçlüklerin üstesinden gelinebilir.Article Malign Bilier Obstrüksiyonlarda Preoperatif Perkütan Bilier Drenajın Prognoza Etkisi(2005) Başer, Murat; Arslan, Halil; Temizöz, Osman; Harman, Mustafa; Doğan, Ekrem; Etlik, ÖmerAmaç: Malign bilier obstrüksiyonlarda preoperatif prekütan bilier drenajın perioperatif mortalite ve morbitide üzerine olan etkilerini sunmak. Gereç ve yöntem: Malign bilier obstrüksiyonu olan (MBO), yaşları 45 ile 72 arasında değişen (ort.57.66) 32 hastaya (22 E, 10 K) ultrasonografi ve x-ray floroskopi rehberliğinde preoperatif PBD uygulandı. 14 olguya external, 18 olguya intexternal drenaj kateteri yerleştirildi. Hastaların PBD öncesi ve sonrasındaki bilirübin düzeyleri takip edildi. Genel durumunda düzelme olanlar ve bilirübin düzeyi 10 mg/dl'nin altına düşen olgular operasyona alındılar. Bulgular: Malign bilier obstrüksiyon nedeni pankreas başı karsinomu (n=13), kolangiokarsinoma (n=4), klatskin tümörü (n=7), metastatik kitle (n=2), safra kesesi tümörü (n=2) ve peri-ampüllerkarsinoma (n=4) idi. PBD öncesinde bilürubin düzeyleri ortalama 17.8 4 mg/dl üzerinde iken drenaj sonrasında ortalama 8.1 3 mg/dl düzeyine kadar düştü. PBD sonrası operasyona alı¬nan hastalardan 4'ü perioperatif 4 günlük periyotta ex oldular. Hastaların ölüm nedenleri multiorgan yetmezliği, sepsis, sklerozan kolanjit ve genel durum bozukluğu idi. Diğer hastalar da ise PBD'ye ait önemli bir komplikasyon izlenmeyip, hastalar operasyonu iyi tolere ettiler. PBD sonrası cerrahi uygulanan hastalarımızda mortalite oranı %12.5 idi. Sonuç: Preoperatif PBD, bozulmuş olan hepatik fonksiyonların düzelterek hastanın genel durumunun düzelmesine imkan vermekte böylece hastanın elektif şartlarda öpere edilerek cerrahi tedaviye bağlı morbidite ve mortalite oranlarında azalmalar olmaktadır. Malign bilier obstrüksiyonlarda preoperatif perkütan bilier drenaj, prognoza olumlu etkisi olan ve rutin olarak uygulanması gereken bir yöntemdir.