Browsing by Author "Bulut, Gülay"
Now showing 1 - 15 of 15
- Results Per Page
- Sort Options
Article Atipik Yerleşimli Dev Apokrin Hidrokistom: Olgu Sunumu(2015) Ozkol, Hatice Uce; Ünal, Abdullah; Bulut, GülayApokrin hidrokistomalar (kistadenomalar) apokrin kaynaklı benin kistik yapılardır. Apokrin hidrokistomlar genellikle soliter lezyonlar şeklinde oluşur. Bununla birlikte nadiren multiple olabilirler. Lezyonlar sıklıkla baş ve boyun bölgesinde, iç epikantus ve göz kapakları boyunca yerleşir. Bir apokrin hidrokistoma gelişimi için uyaranlar tam olarak bilinmemektedir. Bu yazıda apokrin kistadenom tanısı alan 66 yaşında bir bayan hasta sunuldu. Hastamızın 2 yıldır sağ dizinde kabartı şikâyeti vardı. Dermatolojik muayenesinde sağ dizde 2x1 cm ebatlı mavimsi-morumsu kist mevcuttu. Histopatolojik ve klinik olarak apokrin kistadenom tanısı konulan lezyonun dev boyutlu ve atipik yerleşimli olmasından dolayı olguyu sunmayı uygun bulduk.Article Brusellar Spinal Epidural Absenin Cerrahi Tedavisi: Olgu Sunumu(2007) Karahocagil, Mustafa; Demir, İsmail; Kıymaz, Nejmi; Yılmaz, Nebi; Bulut, Gülay; Güdü, Burhan OralSpinal kord abseleri nadirdir ve çeşitli nörölojik problemlere sebep olabilirler. Abse formasyonları spinal kordda ekstradural basıdan dolayı miyelopati ve radikülopatiye neden olabilir. Burada brusellozis sonucu gelişen bir spinal epidural abse olgusu sunularak literatür eşliğinde tartışılmıştır. Anahtar kelimeler: Brusella, epidural abse, spinal kord.Article Çocuklarda Nadir Görülen Bir Hastalık: Anjiyokeratoma Sirkumskriptum Naviforme(2017) Çalka, Ömer; Bulut, Gülay; Ozkol, Hatice UceAnjiokeratoma sirkumskriptum naviforme (ASN) sıklıkla alt ekstremiteye yerleşen keskin sınırlı hiperkeratotik vasküler lezyonlardır. Doğumda veya doğum sonrası görüldüğü için nevoid (naviforme) olarak isimlendirilen ve en nadir rastlanan anjiyokeratom tipidir. ASN'nin sistemik hastalıklarla ilişkisi yoktur. Hastalığa ait lezyonlar genellikle alt ekstremitede ve tek taraflı yerleşim gösterir. Bu yazıda 5 yaşındaki erkek çocuğunda görülen ASN olgusunu sunuyoruz. Dermatolojik muayenede sağ diz lateralinde, keskin sınırlı, yaklaşık 10x20 cm ebatlı, koyu kırmızı renkte, hiperkeratotik ve zosteriform tipte vasküler lezyon gözlendi. Histopatoloji ve klinik muayene sonrasında ASN tanısı konuldu. Hastalığın çok nadir görülmesi ve klinik görünümün tipik olması nedeniyle olguyu sunduk.Other Deri Tutulumu ile Tanı Alan Sarkoidoz Olgusu(2019) Yavuz, İbrahim Halil; Aktar, Rojda; Bilgili, Serap Gunes; Bulut, Gülay; Yavuz, Goknur Ozaydın-Article Eş Zamanlı İnvaziv Lobüler ve İnvaziv Duktal Karsinom Tanılı Bilateral Meme Kanseri: Olgu Sunumu(2010) Bulut, Gülay; Uğurluer, Gamze; İzmirli, Mustafa; Avcu, Serhat; Palabıyık, Zehra AkpınarHer iki memede eş zamanlı kanser nadir görülmektedir. Bu çalışmada kliniğimizde radyoterapi uygulanan eş zamanlı, bilateral, farklı histolojik tipli meme kanseri olgusu sunulmuştur. Her iki memede şişlik nedeniyle mamografi çekilen 57 yaşında postmenopozal kadında bilateral malign karakterli kitle saptanmış ve bilateral lumpektomi uygulanan hastaya aksiler diseksiyon yapılmamış. Sol memede invaziv lobüler karsinom ve sag memede invaziv duktal karsinom tanısı konulmuş. Altı kür TAC (Docetaxel 75 mg/m2 , Adriablastine 50 mg/m2ve Cyclofosfamide 600 mg/m2 ) kemoterapisi uygulanan hasta kliniğimize başvurdu. Üç Boyutlu planlama sistemiyle radyoterapi planlandı ve eş zamanlı olarak, bilateral, Kobalt-60 teleterapi cihazıyla radyoterapi uygulandı. Olgu nedeniyle bilateral meme kanserleri literatür eşliğinde tartışılmıştır.Article Fsgs Ile Presente Olan Mide Karsinomu Olgusu(2010) Dülger, Cumhur; Özen, Süleyman; Soyoral, Yasemin Usul; Erkoç, Reha; Bulut, GülayAmaç: Tümörlere membranöz glomerulonefritler eşlik edebilmekle beraber daha nadir olarak fokal segmental glomerülosklerozun da eşlik ettiği bildirilmektedir. Böbrek bulgularının kanser tanısından önce ortaya çıkması da nadir görülen bir durumdur. Olgu Sunumu: 70 yaşında kadın hasta, ayağında şişlik nedeni ile 10 ay kadar önce nefroloji kliniğine başvurdu. Nefrotik sendrom nedeniyle yapılan biyopside yetersiz materyal geldi ve hasta biyopsi tekrarını kabul etmeyerek takipten çıktı. Yapılan malignite taramasında bir özellik bulunmadı. Şikayetlerinin artması üzerine tekrar kliniğe başvuran hastada, kreatinin değerinin 1.7’ ye yükseldiği saptandı. Tekrarlanan böbrek biyopsisinde global sklerotik glomerüllerin yanı sıra normal glomerüller ve segmental skleroz gösteren 3 glomerül dikkati çekti. Bu glomerüllerde ayrıca, visseral epitelyumda fokal hiperplazi, bowman kapsülü ve fokal sineşiler görüldü. Bu bulgulardan başka, genellikle tek tek duran bazıları küçük topluluklar yapan, büyük çekirdekli, belirgin nükleol içeren seyrek atipik hücreler görülmesi üzerine immunohistokimyasal çalışma yapıldı. Bu hücreler, CD38 ve LCA ile negatif, sitokeratin ile kuvvetli pozitif boyanma gösterdi. Böbrek biyopsisi fokal segmental glomerüloskleroz olarak değerlendirilen hastaya aynı zamanda malign epitelyal tümör metastazı tanısı kondu. Hastanın, eş zamanlı ortaya çıkan asit sıvısı incelemesinde, malign epitelyal tümör hücreleri bulundu. Batın ultrasonografisinde mide duvarında kalınlaşma bulunması üzerine yapılan mide endoskopisinde kitle tesbit edildi. Alınan mide biyopsi örneğinde diffüz adenokarsinom tanısı kondu. Sonuç: Olgu, nefrotik sendrom bulguları ile gelmesi ve fokal segmental glomerülosklerozun nadir olarakmalignitelere eşlik etmesi nedeniyle sunulmaya değer bulundu.Article Gastrik Karsinomalı Hastalar ile Epigastrik Yakınmaları Olan Olgularda Helicobacterpylori Antijenlerine Karşı Antikor Varlığının Saptanmasında Vvestern Blot Yönteminin Değerlendirilmesi(2010) Hamza, Bozkurt; Öztürk, Öznur; Özer, Toka Türkan; Guducuoglu, Huseyin; Berktaş, Mustafa; Bulut, Gülay; İlhan, MahmutHelicobacter pylori VacA (vacuolating cytotoxin A) ve CagA (cytotoxin associated gene A) proteinleri, bakterinin virülans faktörleri arasında yer almaktadır. Özellikle CagA geni taşıyan H.pylori suşlarının gastrik adenokarsinom gelişiminde potansiyel risk faktörü olduğu belirtilmektedir. Bu çalışmada, mide kanseri tanısı almış hastalarda ve malignansisi olmayan kontrol grubunda çeşitli H.pylori antijenlerine karşı özgül antikorların saptanmasında Western Blot (WB) yönteminin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya, kanserli 99 hasta (94 adenokarsinom, 2 adenoskuamöz hücreli karsinom, 3 non-Hodgkin lenfo-ma) ile kontrol olarak bulantı, kusma, ishal, regürjitasyon ve karın ağrısı gibi epigastrik şikayetleri olan 150 olgu alınmıştır. Hasta (yaş ortalaması: 56.7 ±1.2 yıl; 62'si erkek) ve kontrol (yaş ortalaması: 24.2 ± 1.3 yıl; 64'ü erkek) gruplarındaki tüm olgularda ELISA yöntemiyle H.pylori IgG pozitifliği mevcuttur. H.pylori CagA, VacA, OMP-67 (outer membrane protein), üreaz A, üreaz B, flajellin ve HSP (heat shock protein) antijenlerine karşı antikor varlığı, ticari bir test (RIDA Blot Helicobacter; R-Biopharm GmbH, Almanya) kullanılarak araştırılmıştır. Çalışmamızda, ilginç olarak hasta ve kontrol bireylerin hiçbirisinde an-ti-VacA pozitifliği saptanmamış; CagA, OMP, üreaz A, üreaz B, flajellin ve HSP'ye özgül antikor pozitiflik oranları hasta grubunda sırasıyla; %78, %54, %37, %60, %53 ve %82; kontrollerde ise sırasıyla %85,%71, %55, %43, %61 ve %75 olarak tespit edilmiştir. Hasta ve kontrol grupları arasında CagA, HSP ve flajellin antikorlarının pozitiflik oranları istatistiksel olarak anlamlı bir fark göstermezken (p> 0.05); anti-OMP67, anti-üreaz A ve anti-üreaz B pozitiflik oranları arasında anlamlı bir fark saptanmıştır (p< 0.01). Sonuç olarak, H.pylori antijenlerine karşı oluşan özgül antikorların saptanması ve ayırt edilmesinde WB temelli bu testin, özellikle vacA antikorlarını saptama açısından üretici firma tarafından bir kez daha değerlendirilmesinin gerekli olduğu kanaatine varılmış ve H.pylori'nm virülansını ve enfeksiyonun prognozunu belirlemede önemi olan faktörlerin aydınlatılmasında daha ileri moleküler ve klinik çalışmalara gereksinim olduğu düşünülmüştür.Research Project Hepatosit Büyüme Faktörü (Hbf) ile Stimüle Edilen Hücre Motilitesi, İnvazyon ve Anjiogeneze Yol Açan Sinyal İletimi Moleküllerinin ve Genlerinin Araştırılması(2007) Toylu, Aslı; Atabey, Neşe; Bulut, Gülay; Bağrıyanık, Şerife Esra Erdal-Article Laringeal İnflamatuar Myofibroblastik Tümör: Nadir Bir Olgu(2015) Bayram, İrfan; Erten, Remzi; Bulut, Mehmet Deniz; Turan, Mahfuz; Bulut, Gülay; Almalı, Ayşe Öterİnflamatuar myofibroblastik tümör malignite potansiyeli belirsiz, borderline bir neoplazmdır. En sık yerleşim yeri akciğerlerdir. Baş-boyun bölgesinde larinks yerleşimi oldukça nadirdir. On-bir yaşında kız hastanın üç yıldır devam eden ses kısıklığı şikayeti vardı. Yapılan laringoskopide sol vokal kordu boylu boyunca tutan, geniş tabanlı polipoid doku izlendi. Polipoid doku tamamen eksize edildi. Yapılan histopatolojik incelemede miksoid bir stroma içerisinde mikst iltihabi infiltratla karışık halde, intranükleer psödoinklüzyonları olan çok sayıda miyofibroblast izlendi. Belirgin atipi, mitoz, nekroz görülmedi. Yapılan immünhistokimyasal incelemede neoplastik hücrelerde vimentin, ALK, EMA ile pozitif boyanma izlendi. Alcian blue ile miksoid stromada boyanma görüldü. Histopatolojik ve immünhistokimyasal bulgular eşliğinde olguya laringeal inflamatuar miyofibroblastik tümör tanısı konuldu. Nadir bir antite olan laringeal inflamatuar myofibroblastik tümör, malign laringeal tümörlerden mutlaka ayırt edilmelidir. Doğru teşhis, hastada gereksiz agresif tedavi yöntemlerinden kaçınmayı ve inflamatuar myofibroblastik tümör için yeterli olan organ koruyucu komplet rezeksiyon yapılmasını sağlarArticle Orşiektomiye Giden Brusella Orşiti: Bir Olgu Sunumu(2007) Karahocagil, Mustafa Kasım; Ceylan, Kadir; Bayram, Yasemın; Bilici, Adnan; Karsen, Hasan; Akdeniz, Hayrettin; Bulut, GülayBruselloz endemik olarak görüldüğü bölgelerde epididimorşit yapan önemli nedenlerden birisidir. Genellikle brusella epididimorşit granülamatöz tipte tutulum yapar ve prognozu iyidir. Bununla birlikte geç veya yanlış tanı ve tedavi orşiektomiye kadar giden komplikasyonlara yol açabilir. Biz burada yanlış tanı sebebiyle geç tedavi verilen bir genç erkek hasta da orşiektomiye giden unilateral brusella epididimorşit olgusunu sunarak literatür eşliğinde tartıştık.Article Penetran Göz Yaralanması Sonrasında Ön Kamarada Saptanan Kirpikler(2009) Kılıç, Adil; Çinal, Adnan; Gül, Adem; Bulut, Gülay; Çağlar, İsmail ÇağatayGöz Hastalıkları Polikliniğimize sol gözünde kızarıklık nedeniyle rutin göz muayenesi için başvuran 13 yaşındaki bir kız çocuğunun sol ön kamarasında kalmış 2 adet kirpik tespit edildi. Hastanın hikayesinde 45 gün önce geçirilmiş penetran göz travması mevcuttu. Biyomikroskopik muayenede inflamasyon bulgusu saptanmadı. Ön kamaradaki yabancı cisimler cerrahi olarak çıkarıldı. Histolojik inceleme eğri cisimlerin kirpik olduğunu teyit etti. Bizler bu olgu sunumunda ön kamarasında 2 adet kirpik bulunan bir kız çocuğunu ve bunları nasıl çıkardığımızı bildirmekteyiz.Article Primary Testicular Lymphoma: a Case Report(2010) Gunes, Mustafa; Taşdemir, Eyüp; Atmaca, Murat; Demir, Cengiz; Bulut, GülayPrimer testis lenfomaları nadir görülen malignitelerdir. Biz73 yaşında sol testiste kitle şikayeti ile başvurup, diffusebüyük hücreli B-hücreli lenfoma tanısı alan bir olgu sunduk. Hastaya sistemik kemoterapi (R-CHOP) verildi. Karşı testis ve santral sinir sistemine profaktik radyoterapiuygulandı. Hastada komplet remisyon sağlandı.specialization-in-medicine.listelement.badge Sex Hormone Binding Globuline Expression in Adenocarcinomas(2009) Bulut, Gülay; Kösem, MustafaAdenokarsinomlar (AK) en çok karşılaştığımız karsinomlardandır. Bu karsinomlar metastaz yaptıklarında ve ilk bulgu metastatik tümör olduğunda primer kaynağı bulmak bazen oldukça güç olabilmektedir. Çalışmamızda AK'ların köken aldıkları organın tanımlanması ve alt grup olarak sınıflandırılmalarında tümör hücrelerinde seks hormon bağlayıcı globülinin (SHBG) pozitifliğinin rolü araştırıldı.Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı laboratuvarına 1994-2008 yılları arasında gönderilen 10 organa ait 64 adet normal doku ile, tükürük bezinde adenoid kistik karsinom (AKK) ve mukoepidermoid karsinom (MEK), akciğerde bronkioloalveolar karsinom (BAK) ve AK, memenin invaziv duktal karsinomu (İDK), mide, kolon, safra kesesi, pankreas ve prostat AK'u, endometrial AK, overin seröz kistadenokarsinom (SKAK) ve müsinöz kistadenokarsinomu (MKAK) tanısı almış toplam 116 olgu çalışıldı.Tümör hücrelerinde ve normal doku örneklerinde SHBG immünreaktivitesi; boyanma tipi, yaygınlığı ve yoğunluğuna göre değerlendirildi.Glandüler yapılar içeren organların AK'larının ayırıcı tanısında, tümör hücrelerinde SHBG immünpozitifliği, gerek tek başına, gerekse diğer İHK'sal belirleyiciler ile birlikte değerlendirildiğinde oldukça değerli sonuçlar ortaya çıkmaktadır.SHBG'nin AK'ların ayırıcı tanıdaki rolünü sağlıklı olarak değerlendirebilmek için, çalışmamıza teknik nedenlerle alamadığımız karaciğer kolanjiosellüler karsinomu (KC-KSK) ve serviks uteri AK'unu da içine alan daha geniş kapsamlı ve daha fazla olguyu içeren çalışmalara ihtiyaç vardır.Anahtar Kelimeler: SHGB, adenokarsinom.Article Synchronized Occurrence of Oncocytic Variant of Papillary Carcinoma of the Thyroid and Esophageal Squamous Cell Carcinoma Metastasis: Case Report(2015) Buğday, İnci; Bayram, İrfan; Bulut, Mehmet Deniz; Toktas, Osman; Bulut, Gülay; Erten, RemziTiroide metastaz oldukça nadirdir. Son yıllarda tiroide metastazda artış görülmektedir. Bu da ince iğne aspirasyon biyopsisinin daha sık kullanılıyor olmasıyla ilişkili olabilir. Senkronize tiroid papiller karsinom onkositik varyantı ile özellikle özogafus kaynaklı tiroide metastaz birlikteliği oldukça nadir görülür. Bu yazıda 56 yaşında bayan hastada, tiroid sol lobda metastatik palpabl kitle gelişimine sebep olan primer özofageal skuamöz hücreli karsinom ile sağ lobda tiroid papiller karsinom onkositik varyantı birlikteliğini sunmaktayız.Article Tekrarlayan Öksürük Nedeni: Tonsil Aktinomiçesi(2016) Yıldız, Hanifi; Bozan, Nazım; Turan, Mahfuz; Kalkan, Ferhat; Bulut, Gülay; Gür, Mehmet Hafit; Demiray, UtkuAktinomikoz insanda servikofasiyal, abdominopelvik ve torasik bölgeleri etkileyebilen bakteriyel bir enfeksiyondur. Ağız florasının konak bakterilerinden olmasına rağmen predispozan faktörlerin etkisi ile patojenite kazanabilir ve farklı klinik tablolar gösterebilir. Bu olgu sunumuzda tekrarlayan tonsillit atağı ve hipertrofisi nedeniyle tonsillektomi yapılan ve postoperatif patoloji sonucu tonsiller aktinomiçes olarak raporlanan hastada postoperatif öksürük şikayetinin azaldığını tespit ettik. Kronik öksürük etyolojisinde tonsiller aktinomiçes patolojisinin de bulunabileceğini düşünmekteyiz. Bu makalede tonsiller aktinomiçes ile tekrarlayan tonsillit atağı ve kronik öksürük varlığı arasındaki ilişki vurgulanmıştır