Browsing by Author "Cengiz, Nureddin"
Now showing 1 - 11 of 11
- Results Per Page
- Sort Options
Article Alfa-amanitinle Oluşturulmuş Böbrek ve Karaciğer Toksisitesinde Alfa-pinen ve Silibininin Etkisinin Sıçanlar Üzerinde Araştırılması(2008) Cengiz, Nureddin; Akay, Hatice; Bayram, İrfan; Özbek, HanefiAmaç: Bu çalışmada alfa-amanitinle oluşturulmuş mantar zehirlenmesinde alfa-pinen ve silibininin karaciğer ve böbrek dokusu üzerine etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Üç çalışma grubuna 3 mg/kg alfa-amanitin tek doz uygulanarak toksisite oluşturuldu. Gruplardan birine 50 mg/kg silibinin (silibinin grubu), diğerine ise 0.25 ml/kg alfa-pinen (alfa-pinen grubu) beş gün süreyle verildi. Üçüncü gruba (alfa-amanitin grubu) başka bir uygulama yapılmadı. Dördüncü gruba ise (kontrol grubu) beş gün boyunca yalnızca serum fizyolojik uygulandı. Alfa-amanitin grubuna çalışma süresince başka uygulama yapılmadı. Çalışmanın altıncı günü tüm gruplardan kan ve doku örnekleri alındı. Çalışma gruplarının vücut ağırlıkları kaydedildi. Bulgular: Alfa-amanitin grubunda ALT ve BUN değerlerinin, alfa-pinen grubunda ALT ve kreatinin değerlerinin kontrol grubuna göre anlamlı seviyede yükseldiği, silibinin grubunda ise ALT değerinin alfa-amanitin grubuna göre anlamlı seviyede düştüğü saptandı. Çalışma gruplarının karaciğerlerinde histolojik yönden herhangi bir patolojiye rastlanmadı. Alfa-amanitin ve alfa-pinen gruplarındaki sıçanların böbreklerinde; fokal genişleme, interstisyel kanama, tubulus epitel hücrelerinde hidropik dejenerasyon, tubuluslarda ve interstisyumda seyrek akut iltihap hücreleri izlenirken, silibinin grubunda bu bulgular daha hafif olarak saptandı. Sonuç: Silibinin alfa-amanitin zehirlenmesinde biyokimyasal ve histo-patolojik yönden karaciğer enzimlerinde ve böbrek histolojisinde anlamlı bir düzelme sağlarken, alfa-pinen anlamlı bir düzelme sağlayamadı. Çalışmanın, sıvı-elektrolit replasmanı yapılmış gruplarla desteklenmesi önerilebilir.Article Anason (Pimpinella Anisum) Ekstresinin Deneysel Akut Karaciğer Hasarında Karaciğer Koruyucu Etkisi Var Mı(2004) Özbek, Hanefi; Kaya, Abdulgaffar; Erdoğan, Ender; Rağbetli, Murat Çetin; Cengiz, NureddinRatlarda karbon tetraklorür (CC14) ile oluşturulan akut karaciğer hasarı modelinde anason (Pimpinella anisum) uçucu yağı ekstresi ve antioksidan ajanlardan Vitamin C ve E'nin hepatoprotektif aktiviteleri plasebo ile karşılaştırılmalı olarak araştırıldı. Deney süreci sonrasında saptanan postmortem histopatolojik bulgular, Vitamin C ve E'nin karaciğer hasarını önleyici etkilerinin kuvvetli olduğunu anason (Pimpinella anisum)'un ise hepatoprotektif bir özelliğinin olmadığı, hatta karaciğer fonksiyonlarının kısmen daha da olumsuz etkilendiğini gösterdi. Vitamin C ve E gruplarında olumlu, anason (Pimpinella anisum) grubunda ise olumsuz yönde değişim gösteren serum aspartate aminotransferase (AST), alanine aminotransferase (ALT), alkaline phosphatase (ALP), Lactate dehydrogenase (LDH) ve indirekt bilirubin seviyelerinde kontrol ve CC14 gruplarına göre istatistiksel olarak anlamlı fark vardı. Ratların vücut ağırlıklarında meydana gelen değişiklikler de biyokimyasal sonuçları destekleyen niteliklerde idi. Sonuç olarak akut karaciğer hasarında anasonun karaciğeri koruyucu bir etkisinin olmadığı sonucuna varıldı.Article Glutamate Responsiveness of Medial Vestibular Nucleus Neurons in Aged Rats(Pergamon-elsevier Science Ltd, 2010) Him, Aydin; Guneser, Ramazan; Cengiz, Nureddin; Ozturk, GurkanDisequilibrium, dizziness, vertigo and falls are vestibular system-related problems which are very common especially in older people. In order to clarify these age-related disorders one must understand first the age-related changes in the properties of vestibular neurons that are responsible for equilibrium. The responsiveness of medial vestibular nucleus (MVN) neurons to the NMDA and AMPA/kainate receptor agonists was investigated in slices prepared from young and aged rats using extracellular single cell recording techniques. In both young and aged rats bath application of NMDA and AMPA caused a reversible, dose dependant increase in the spontaneous discharge of the MVN neurons. The excitatory effects of both NMDA and AMPA on the spontaneous activity of aged MVN neurons were similar to those of young MVN neurons. The spontaneous firing rates of the MVN cells were also similar in young and aged rats. These results suggest that the responsiveness of the NMDA and AMPA/kainate receptors and the excitability of the MVN neurons do not change with age. (C) 2009 Elsevier Inc. All rights reserved.Article Hepatoprotective and Anti-Inflammatory Activities of Plantago Major L(Wolters Kluwer Medknow Publications, 2009) Turel, Idris; Ozbek, Hanefi; Erten, Remzi; Oner, Ahmet Cihat; Cengiz, Nureddin; Yilmaz, OrhanObjective: The aim of this study was to investigate anti-inflammatory and hepatoprotective activities of Plantago major L. (PM). Materials and Methods: Anti-inflammatory activity: Control and reference groups were administered isotonic saline solution (ISS) and indomethacin, respectively. Plantago major groups were injected PM in doses of 5 mg/kg (PM-I), 10 mg/kg (PM-II), 20 mg/kg (PM-III) and 25 mg/kg (PM-IV). Before and three hours after the injections, the volume of right hind-paw of rats was measured using a plethysmometer. Hepatoprotective Activity: The hepatotoxicity was induced by carbon tetrachloride (CCl4) administration. Control, CCl4 and reference groups received isotonic saline solution, CCl4 and silibinin, respectively. Plantago major groups received CCl4 (0.8 ml/kg) and PM in doses of 10, 20 and 25 mg/kg, respectively for seven days. Blood samples and liver were collected on the 8th day after the animals were killed. Results: Plantago major had an anti-inflammatory effect matching to that of control group at doses of 20 and 25 mg/kg. It was found that reduction in the inflammation was 90.01% with indomethacin, 3.10% with PM-I, 41.56% with PM-II, 45.87% with PM-III and 49.76% with PM-IV. Median effective dose (ED50) value of PM was found to be 7.507 mg/kg. Plantago major (25 mg/kg) significantly reduced the serum alanine aminotransferase (ALT) and aspartate aminotransferase (AST) levels when compared to the CCl4 group. The histopathological findings showed a significant difference between the PM (25 mg/kg) and CCl4 groups. Conclusion: The results showed that PM had a considerable anti-inflammatory and hepatoprotective activities.Article Investigation of the Hepatoprotective Effects of Sesame (Sesamum Indicum L.) in Carbon Tetrachloride-Induced Liver Toxicity(Springer, 2013) Cengiz, Nureddin; Kavak, Servet; Guzel, Ali; Ozbek, Hanefi; Bektas, Hava; Him, Aydin; Balahoroglu, RagibMore than 600 chemicals can cause damage in liver, one of which is carbon tetrachloride (CCl4). Hepatoprotective agents could prevent tissue damage and reduce morbidity and mortality rates; such agents may include alternative or folkloric treatments. We investigated sesame (Sesamum indicum L.) for its hepatoprotective effect in CCl4-induced experimental liver damage. To this end, 0.8 mg/kg of sesame fixed oil was provided intraperitoneally to rats whose livers were damaged by CCl4. Tissue and blood samples were taken at the end of the experiments and evaluated histologically and biochemically. Ballooning degenerations and an increase in lipid droplets in liver parenchyma and increases in serum alanine transaminase, aspartate transaminase, and bilirubin were found in the CCl4 group. Biochemical and histopathological findings in the sesame fixed oil treated group were not significantly different from the CCl4 group. Sesame did not show a hepatoprotective effect in CCl4-induced liver toxicity.Master Thesis Investigation of the Hepatoprotective Effects of Sesamum Indicum L. Fixed Oil(2009) Güzel, Ali; Cengiz, NureddinKaraciğerde, hasar dahil çeşitli patolojik tablolara yol açan 600'den fazla ilaçtan biri de karbon tetraklorürdür. Hepatoprotektif ajanların kullanımı, doku hasarını önleme ve morbidite/mortalite oranlarını azaltmada etkili olabilmekte ve bir tedavi alternatifi oluşturabilmektedir. Bu çalışmada; susam sabit yağının deneysel olarak karbon tetraklorür (CCl4) ile oluşturulmuş akut karaciğer hasarında koruyucu bir etkisinin bulunup bulunmadığı araştırıldı. Bu amaçla karbon tetraklorürle oluşturulmuş karaciğer hasarına karşı 0,8 mg/kg dozda susam sabit yağı i.p. yolla 1 hafta süreyle uygulandı. Deney sonunda deneklerden kan ve doku örnekleri alınarak histolojik ve biyokimyasal parametreleri değerlendirildi. Karbon tetraklorür ve Susam+karbontetraklorür grupları kontrol gruplarıyla karşılaştırıldığında; susam+karbontetraklorür grubunda daha hafif olmak üzere histolojik olarak dejenerasyonlar, yağlanma ve bağ doku artışı, biyokimyasal olarak ALT, AST, Bilirubin, MDA değerlerinde artış gözlendi. Elde edilen verilerden susam sabit yağının, karbon tetraklorür ile oluşturulmuş karaciğer toksikasyonuna karşı etkin bir koruyuculuğa sahip olmadığı belirlendi.Master Thesis Retrospective Investigation of Infants With Birth Defects and Abortions at the Hospitals in Van(2010) Aydın, Nihal Doğan; Cengiz, NureddinÜlkemizde konjenital defektlerin görülme sıklığı ile ilgili ayrıntılı bilgiler sınırlıdır. Konjenital defektler ile abortusların görülme sıklığının, dağılımlarının ve muhtemel nedenlerinin ortaya konulması amacıyla gerçekleştirdiğimiz bu çalışma kapsamında Van Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi'nde 2004-2008 yılları arasındaki 5 yıllık sürede 38 790 normal spontan doğum vakası ve 3596 abortus vakası incelendi. Çalışmamızda; gebelik ve doğum özellikleri, yenidoğanın doğum yaşı, cinsiyeti, doğum ağırlığı, boyu, konjenital anomalilerin sıklığı, tipleri, sistemlere göre dağılımları gibi veriler retrospektif olarak incelendi. Tüm doğumlarda konjenital defektli bebeklerin oranı %2.05, abortus oranı ise %8.48 olarak bulundu. Konjenital anomalilerin %26.76'lık büyük bir kısmı merkezi sinir sistemi ile ilgili olarak tespit edildi. Anensefali gerek santral sinir sistemi anomalileri içinde gerekse de diğer anomaliler içinde en sık görülen anomali tipini oluşturmaktaydı. Ürogenital sistem anomalileri ikinci, kas-iskelet sistemi anomalileri ise üçüncü en sık görülen anomali grubunu meydana getiriyordu. Anomalilerin görülme sıklığı ülkemiz çapında gerçekleştirilmiş diğer çalışmaların oranlarıyla benzerlik göstermesine rağmen 1/57'lik oranla abortuslar diğer bölgelerden daha yüksek bir görülme sıklığına sahipti. Bölgemizde evde yapılan doğum sayılarının azımsanmayacak kadar fazla olması, kayıt sistemindeki bir takım ihmal ve yetersizlikler bu rakamların daha yüksek olabileceğini de düşündürmektedir. Konuyla ilgili merkezlerde daha büyük serilerde incelemeler yapılarak ülkemizdeki konjenital anomali sıklığını ve tiplerini daha gerçekçi olarak saptamaya ihtiyaç duyulduğu belirlendi.Article Urtica Pilulifera L. Sabit Yağı Karboplatine'e Bağlı Hepatotoksisiteye Karşı Koruyucu Mu(2004) Sever, Betül; Özgökçe, Fevzi; Özbek, Hanefi; Kösem, Mustafa; Erdoğan, Ender; Cengiz, NureddinBu çalışmada karboplatinin sıçan karaciğerinde yaptığı toksisite üzerine Urtica pilulifera L. sabit yağının koruyucu etkisi araştırıldı. Sprague-Dawley ırkı sıçanlardan oluşturulan beş çalışma grubuna, sırayla serum fizyolojik (kontrol), karboplatin, kar-boplatin+ Urtica pilulifera L. (ısırgan otu) sabit yağı, karboplatin+vitamin C ve karboplatin+vitamin E uygulandı. Çalışma gruplarında karaciğerlere ait histopatolojik bulguya rastlanmadı. Serum alanin aminotransferaz, alkalen fosfataz ve indirekt bilirubin seviyeleri karboplatin grubunda kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksekti ve karboplatinin biyokimyasal enzimler düzeyinde karaciğer hasarı yaptığı şeklinde yorumlandı. Isırgan otu sabit yağının alanin aminotransferaz, alkalen fosfataz ve indirekt bilirubin düzeyleri karboplatin grubundan anlamlı derecede düşüktü. Isırgan otu sabit yağı ile kontrol grubu arasında anlamlı farklılık saptanmadı. Vitamin C ve vitamin E uygulanan gruplarda belirlenen biyokimyasal değerler ise ısırgan otu sabit yağına benzer şekilde bulundu. Isırgan otu sabit yağı uygulamasının karboplatine bağlı karaciğer toksisitesini vitamin C ve E'ye eşit sayılabilecek derecede önleyebileceği sonucuna varıldı.Research Project Vestibüler Çekirdek Hücre Kültürlerinde Akson Rejenerasyonu ve Vestibüler Hücrelerin Elektrofizyolojik Özellikleri(2007) Öztürk, Gürkan; Erdoğan, Ender; Him, Aydın; Cengiz, Nureddin-Article Yüksek Kolesterollü Diyetle Beslenen Sıçanlarda Foeniculum Vulgare P. Mill. (Rezene) Tohumlarının Kan Kolesterol Seviyesi Üzerine Etkisi(2006) Cengiz, Nureddin; Him, Aydın; Uğraş, Serdar; Özbek, Hanefi; Özgökçe, Fevzi; Erdoğan, EnderAmaç: Yüksek kolesterollü yemle beslenmiş sıçanlarda<ı style=\"mso-bidi-font-style: normal\"> Foeniculum vulgare P.<ı style=\"mso-bidi-font-style: normal\"> Miller (Rezene) bitkisi tohumlarının kan kolesterol seviyesi ve diğer bazı biyokimyasal ve hematolojik parametreler üzerine etkisi araştırıldı. Yöntem: Çalışma gruplarına standart sıçan yemi (kontrol grubu), yüksek kolesterollü yem (kolesterol grubu) ve yüksek kolesterollü yeme % 15 oranında rezene eklenmiş yem (rezene grubu) 90 gün süreyle verildi. Çalışma boyunca gruplar haftada üç kez tartılarak vücut ağırlığı takibi yapıldı. Çalışmanın sonunda kan ve doku örnekleri alınarak biyokimyasal ve hematolojik bazı parametrelere bakıldı. Karaciğer, aort ve böbrek dokuları Hematoksilen Eozin, Oil Red O ve Reticulin boyalarıyla boyandı. Bulgular: Kolesterol grubunda serum alkalen fosfataz, kolesterol ve yüksek dansiteli lipoprotein değerlerinin, rezene grubunda serum alanin aminotransferaz ve kolesterol değerlerinin kontrol grubuna göre yükseldiği, hematolojik parametreler yönünden trombosit sayısı hariç diğer tüm parametrelerin rezene grubunda düştüğü saptandı. Kontrol grubunda % 21.0 vücut ağırlığı artışı olurken, kolesterol ve rezene gruplarında vücut ağırlığında anlamlı artış olmadığı tespit edildi. Histopatolojik incelemelerde rezene ve kolesterol gruplarının aort ve böbreklerinde herhangi bir patolojiye rastlanmazken, karaciğer dokularında yaygın yağlanma alanları izlendi. Sonuç: Yüksek kolesterollü diyet uygulanan sıçanlarda, yeme % 15 rezene ilavesinin kan kolesterol seviyesini kolesterol grubuna göre anlamlı derecede düşürdüğü, ancak sıçanların beslenmesini olumsuz yönde etkilediği, karaciğer yağlanmasını önlemede önemli bir katkısının olmadığı kanısına varıldı.Article Yüksek Kolesterollu Diyetle Beslenen Sıçanlarda Thymus Fallax F. (Kekik) Yapraklarının Kan Kolesterol Seviyesi Üzerine Etkisi(2006) Him, Aydın; Cengiz, Nureddin; Özgökçe, Fevzi; Erdoğan, Ender; Özbek, Hanefi; Uğraş, SerdarAmaç: Bu çalışmada yüksek kolesterollü yemle beslenmiş sıçanlarda Thymus fallax F. (kekik) bitkisinin kan kolesterol seviyesi ve bazı biyokimyasal ve hematolojik parametreler üzerine etkisi araştırıldı. Yöntem: Çalışma gruplarına standart sıçan yemi, yüksek kolesterollü yem ve yüksek kolesterollü yeme % 8.5 oranında kekik eklenmiş yem 90 gün süreyle verildi. Çalışma boyunca grupların vücut ağırlığı takibi yapıldı. Çalışmanın sonunda kan ve doku örnekleri alınarak biyokimyasal ve hematolojik bazı parametrelere bakıldı. Karaciğer, aort ve böbrek dokuları histopatolojik yönden incelendi. Bulgular: Kolesterol grubunda serum alkalen fosfataz (ALP), kreatinin, kolesterol ve yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) değerlerinin, kekik grubunda serum aspartat aminotransferaz (AST), üre, kolesterol ve HDL değerlerinin kontrol grubuna göre yükseldiği, hematolojik parametreler yönünden trombosit (PLT) sayısı hariç diğer tüm parametrelerin düştüğü saptandı. Kontrol grubunda % 21.01'lik bir vücut ağırlığı artışı olurken, kolesterol grubunda % 1.95 ve kekik grubunda % 12.45 oranında vücut ağırlığı kaybı tespit edildi. Histopatolojik incelemelerde kekik ve kolesterol gruplarının aort ve böbreklerinde herhangi bir patolojiye rastlanmazken, karaciğer dokularında yaygın yağlanma alanları saptandı. Sonuç olarak yüksek kolesterollü diyet uygulanan sıçanlarda, yeme % 8.5 kekik ilavesinin kan kolesterol seviyesini düşürmede etkili olmadığı, sıçanların beslenmesini olumsuz yönde etkileyerek ağırlık kaybına neden olduğu ve karaciğer yağlanmasını önlemede önemli bir katkısının bulunmadığı kanısına varıldı.