Browsing by Author "Değer, Yeter"
Now showing 1 - 20 of 29
- Results Per Page
- Sort Options
Article Babesia Ovis ile Doğal Olarak Enfekte Koyunlarda Serum Folik Asit Düzeylerinin Araştırılması(2008) Mert, Nihat; Dede, Semiha; Değer, Yeter; Mert, Handan; Yur, FatmagülBu çalışma, Babesia ovis ile doğal olarak enfekte olan koyunlarda serum folik asit düzeylerinin araştırılması ve tedavi sonrasında nasıl etkilendiklerinin saptanması amacıyla yapıldı. Klinik ve parazitolojik olarak babesiosis tanısı konulan 30 adet koyun hasta grubunu, 10 adet sağlıklı koyun da kontrol grubunu oluşturdu. Hasta koyunlar, antiprotozoon ilaç (tek dozda diminazene aceturate’ın % 7 lik solüsyonu, i.m.) verilerek tedavi edildi. Tedavinin 7. gününde tekrar bu gruptan kan örnekleri toplandı. Yapılan analizlerde serum folik asit düzeylerinin hasta grupta en düşük olduğu (p<0.05), tedavi ile birlikte bu düzeylerin hastaya göre önemli oranda arttığı (p<0.05), ancak yine de kontrol grubuna göre önemli oranda azalmış olduğu tespit edildi. Sonuç olarak B. ovis enfeksiyonun serum folik asit düzeylerinin önemli oranda düşmesine yol açtığı, tedaviyle birlikte bir miktar arttığı görüldü.Other Babesiosis'li Koyunlarda Lipid Peroksidasyonu: Nitrik Oksit Oksidayon Ürünleri ve Antioksidan Durumunun Saptanması(2001) Ormancı, Neslihan; Bıçek, Kamıle; Kahraman, Tahir; Değer, Yeter; Dede, Semiha; Değer, Mustafa SerdarVan ve yöresinde yaz aylarında koyunlarda sıkça görülen babesiosisin, koyun kan serumunda lipid peroksidasyon ürünü olan MDA, GSH, $\\beta$-karoten, retinol, vitamin C, Vitamin E gibi antioksidan sistem ve vitaminler ile nitrik oksit oksidasyon ürünleri olan nitrat ve nitrit düzeyleri üzerine etkilerini araştırmak amacıyla bu çalışma yapıldı. Bunun için 20 adet babesiosisli (hasta) ile 8 adet sağlıklı (kontrol grubu) koyun kan serumunda, bu parametreler spektrofotometrik olarak ölçüldü ve aralarındaki istatistiksel önem araştırıldı. Elde edilen sonuçlar hasta ve kontrol grubunda sırasıyla GSH17.20±2.11, 25.39±3.62 (mg/dl); MDA 2.68$\\pm$0.15, 1,27$\\pm$0.19 (nmol/ml); nitrat 7,09$\\pm$0.50, 4.83$\\pm$0.21 (mg/l), nitrit 2.81$\\pm$0.22, 1.44$\\pm$0.03 (mg/l), vitamin E 1.08$\\pm$0.18, 1,59+$\\pm$0,22 (mg/dl), vitamin C 1.48+$\\pm$0.11, 1.45İ0.08 (mg/dl); $\\beta$-karoten 48,97±0.39, 57.59$\\pm$1.74($\\mu$g/dl), retinol 217.22$\\pm$23.54, 220.28$\\pm$13.19 ($\\mu$g/dl) olarak bulundu.Buna göre, hastalarda MDA nın (p<0.01), nitrik oksit oksidasyon ürünlerinin (nitrat, nitrit) önemli oranda arttığı (p<0, 05), antioksidan maddelerin (GSH, vitamin E ve karotenin) ise azaldığı (p<0.05) saptandı. Retinol ve vitamin C konsantrasyonlarının ise hasta koyunlarda istatistiksel olarak önemli oranda değişmediği saptandı. Sonuç olarak, bu parazitlerin kan yapan hücrelerde hasar meydana getirmelerinden dolayı konakçıda oksidatif stres ve buna bağlı olarak lipid peroksidasyonu oluşmaktadır. Organizmada meydana gelen lipid peroksidasyonuna karşı hücreleri koruma görevini yerine getiren GSH, vitamin E ve karotenin azaldığı, ayrıca pek çok patolojik olayda artış gösteren nitrik oksit oksidasyon ürünlerinin de arttığı görüldü.Master Thesis Babesiosisli Köpeklerde Tiyol-disülfit Dengesinin, Total Oksidan-antioksidan ve İskemi Modifiye Albümin Seviyelerinin Araştırılması(2022) Tarhan, Mustafa; Değer, Yeter; Oğuz, BekirBu çalışma babesiosisli köpeklerde oksidatif stresin değerlendirilmesinde total antioksidan kapasite (TAK), total oksidan kapasite (TOK), oksidatif stres indeksi (OSİ), tiyol/disülfit denge (TDD), albümin (ALB) ve iskemi modifiye albümin (İMA) parametrelerinin tanısal etkinliklerini ortaya koymak için planlandı. Çalışmada klinik ve parazitolojik (ELISA) olarak babesiosis tanısı konulan 7 adet köpek babesiosisli grubu, 7 adet sağlıklı köpekte kontrol grubunu oluşturdu. Her iki gruptan kan örnekleri alındı. Kan serumlarında TAK ve TOK seviyeleri ticari kit kullanılarak, total tiyol (TT) ve nativ tiyol (NT) seviyeleri metot kullanılarak ELISA cihazında ölçüldü. İMA seviyesi metot kullanılarak spektrofotometre cihazında ölçüldü. ALB seviyesi ticari kit kullanılarak modüler oto analizör cihazında ölçüldü. OSİ ve disulfit (Ds) seviyeleri formül kullanılarak hesaplandı. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında babesiosisli grupta istatistiki olarak anlamlı olacak şekilde TAK ve ALB seviyelerinin azaldığı, bununla birlikte TOK ve OSİ seviyelerinin arttığı tespit edildi (p<0,05). ). NT, TT, Ds ve İMA seviyeleri ile NT/TT, Ds/TT ve Ds/NT oranları açısından gruplar arasında fark olmadığı belirlendi (p˃0,05). TAK ile OSİ arasında ve Ds/NT ile NT, TT ve NT/TT arasında anlamlı negatif korelasyon olduğu bulundu (sırasıyla p<0,05; p<0,001). NT ile TT ve NT/TT arasında ve TT ile NT/TT arasında anlamlı pozitif korelasyon olduğu belirlendi (p<0,001). TAK, TOK, OSİ ve ALB'nin ROC eğrisi altında kalan alanları sırasıyla 0,918, 0,796, 0,980 ve 1 olarak tespit edildi (p<0,05). Elde edilen sonuçlar babesiosisli köpeklerde artan oksidatif stresi değerlendirmede TAK, TOK, OSİ ve ALB'nin tanısal performansa sahip olduğunu göstermektedir.Article Babesiosisli Köpeklerde Total ve Lipide Bağlı Sialik Asitler, İz ve Makro Elementler ile Bazı Biyokimyasal Parametrelerin Değerlendirilmesi(2023) Özdek, Uğur; Değer, Yeter; Oğuz, BekirBu çalışma doğal olarak babesiosis ile enfekte köpeklerde, total sialik asit (TSA), lipide-bağlı sialik asit (LSA), iz ve makro elementler ile bazı biyokimyasal parametrelerin seviyelerinde meydana gelen değişiklikleri araştırmak için planlandı. Klinik ve parazitolojik olarak (ELISA) babesiosis tanısı konulan 7adet köpek hasta grubunu, 7 adet sağlıklı köpekte kontrol grubuoluşturdu. Kan örneklerinde serum TSA ve LSA düzeyleri sırasıyla Sydow ve Katapodis metotları ile spektrofotometrik olarak ölçüldü. Bazı biyokimyasal parametre ve makro element ölçümleri modüler oto analizör cihazında gerçekleştirildi. İz mineral ölçümleri ICP–MS tekniği ile çalışıldı. Sağlıklı grup ile karşılaştırıldığında babesiosisli köpeklerde serum TSA ve LSA seviyelerinin önemli derecede yüksek olduğu belirlendi (p<0.05). Babesiosisli grupta serum AST, ALP, LDH ve CK enzim aktiviteleri ile CRP, glukoz, globulin, total bilirubin, üre, ürik asit, kreatinin ve BUN seviyelerinde önemli derecede yükselme, total protein seviyesinde ise önemli düzeyde azalma olduğu saptandı (p<0.05). ALT enzim aktivitesi ile trigliserit, kolesterol, HDL, LDL, TIBC ve ferritin seviyelerindeki değişikliklerin istatistiki olarak anlamlı olmadığı belirlendi (p>0.05). Babesiosisli grupta çinko, bakır, magnezyum, sodyum ve potasyum seviyelerinin önemli derecede azaldığı, demir ve klor seviyelerinin ise önemli derecede arttığı tespit edildi (p<0.05). Kalsiyum ve fosfor seviyelerindeki değişikliklerin istatistiki olarak anlamlı olmadığı belirlendi (p>0.05). Sonuç olarak, babesiosisin köpeklerde serum sialik asit, biyokimyasal parametreler ve elementlerin seviyelerinde önemli değişikliklere yol açtığı görüldü.Article Babesiosisli Koyunlarda Hemoglobin Tipleri ve Glutatyon Düzeyleri(2008) Şanlı, Ümit; Değer, YeterVan’ın Özalp İlçesinde bir işletmecinin elinde bulunan, babesiosisli ve sağlıklı Akkaraman koyunları üzerinde yapılan bu çalışmada, hemoglobin tipleri ve glutatyon düzeyleri tespit edilerek herhangi bir farklılığın olup olmadığı araştırıldı. Koyunlardan usulüne uygun şekilde kan örnekleri alındı. Tüm kanda glutatyon düzeyleri, çıkarılan hemolizatta ise hemoglobin tipleri saptandı. Glutatyon değerleri sağlıklı koyunlarda ortalama 22.45 mg/dl, hasta hayvanlarda ortalama 12.43 mg/dl saptandı ve istatistiksel olarak (p<0.001) önemli farklılıklar bulundu. Elde edilen ortalama glutatyon düzeyi düşük (GSHh)ve yüksek (GSHH) için referans kabul edildi. Sağlıklı ve hasta hayvanların GSHH ve GSHh yüzdeleri arasında fark bulunamadı. Sağlıklı koyunların hemoglobin genotip % frekansı HbAA=100, HbBB=0, HbAB=0, hasta koyunların hemoglobin genotip % frekansı HbAA=98, HbBB=0, HbAB=2 olarak saptandı. Sonuç olarak parazitik hastalıklarda düşük glutatyon düzeyi genetik bir marker olmaktan ziyade antioksidan bir parametre olduğu ve babesia enfeksiyonuna direnç gösteren veya yatkın olan Hb tipinin varlığını gösterebilmek ve kesin sonuca varabilmek için daha ileri ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç olduğu sonucuna varıldıArticle Deneysel Diyabetik Durumda Erkek Sıçanlarda Ferula Rigidula Ekstraktının Sperm Parametreleri, Antioksidan Parametreler ve Testis Yapısı Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi(2023) Belhan, Saadet; Çıbuk, Salıh; Değer, Yeter; Kömüroğlu, Ahmet Ufuk; Altındağ, FikretÇalışma, deneysel diyabetik sıçanlarda Ferula rigidula ekstraktının sperm profilini, antioksidan parametreleri ve stereolojik profili nasıl etkilediğini araştırmak için yapıldı. Kırk dokuz erkek sıçan üzerinde gerçekleştirildi. Sıçanlar kontrol grubu, diyabetik grup, diyabetik + Ferula rigidula grup 1, diyabetik + Ferula rigidula grup 2, Diyabetik + glibenklamid grubu, Ferula rigidula grup 1 ve Ferula rigidula grup 2 olarak rastgele ayrıldı. Diyabetik grupta sperm sayısı, motilite, antioksidan parametreler, testosteron hormonu, germinal epitel hacmi ve germinal epitel yüksekliği azalırken, anormal sperm sayısı, malondialdehit düzeyi ve lümen hacmi arttı. Diyabetik ratlara Ferula rigidula (ekstrakt) verildiğinde stereolojik bulguları kontrol grubu ile aynı düzeye getirdi. Ayrıca biyokimyasal parametrelerde kontrol grubu değerlerine yaklaşacak şekilde iyileşmelerin olduğu tespit edildi. Özellikle, Ferula rigidula ekstresi tek başına uygulandığında, 1. grupta testosteron düzeylerinde ve stereolojik bulgularda iyileşme oldu. Bunun yanı sıra sperm parametrelerinde anlamlı olarak düzelmelerin olduğu belirlendi. Ancak, Ferula rigidula ekstraktının olumlu etkisinin düşük dozda (250 mg/kg) çok belirgin olduğu, yüksek dozlarda (500 mg/kg) ise azaldığı tespit edildi. Sonuç olarak, Ferula rigidula ekstresi antioksidan role sahiptir ve erkek üreme sisteminde diyabetin neden olduğu sorunları hafifletmek için kullanılabilir.Article Deneysel Florozis Oluştulmuş Ratlarda Kitosan ve Kitosan Oligosakkaridin Serum ve Doku Siyalik Asit Düzeyleri Üzerindeki Etkileri(2021) Değer, Yeter; Özdek, UğurBu çalışmada deneysel florozisli ratlarda, kitosan (CH) ve kitosan oligosakkaritin (COS), serum ve dokularda (karaciğer, böbrek, beyin ve testis) toplam siyalik asit (TSA) düzeyine etkisi araştırılmıştır. Gruplar kontrol, sodyum florür (NaF), NaF + kitosan (NaF + CH), NaF + kitosan oligosakkarit (NaF + COS), kitosan (CH) ve kitosan oligosakkarit (COS) olarak oluşturuldu. NaF gruplarının içme suyu 100 ppm sodyum florür konsantrasyonunda hazırlandı. Deney gruplarında, doksan gün süreyle kitosan ve kitosan oligosakkarit 250 mg/kg dozunda oral yolla uygulandı. Çalışma sonunda serum ve karaciğer, böbrek, beyin ve testis doku homojenizatlarının TSA düzeyi spektrofotometrik yöntemle belirlendi. Florür uygulanan grupta (NaF), kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, serum, karaciğer, böbrek, beyin ve testis dokularında TSA düzeylerinin arttığı görüldü (p<0.05). NaF grubuna göre, NaF+CH grubunda serum seviyelerinde, NaF+COS grubunda ise serum, karaciğer ve böbrek dokularında belirgin düşüş vardı. Beyin dokusu sialik asit düzeyi açısından kontrol ve deney grupları arasında fark olmadığı belirlendi (p>0.05). Sonuç olarak, flor toksikasyonunun, serum ve dokularda hücre hasarına neden olarak, TSA düzeylerinde artışa neden olduğu düşünülebilir. Sunulan çalışmada, CH ve COS'un TSA seviyelerini düşürdüğü gösterilmiştir. Ayrıca bu çalışmada, COS'un TSA seviyesini azaltmada daha etkili olduğu görüldü.Article Deneysel Florozis Oluşturulan Ratlarda Serum Mineral ve Vitamin Seviyeleri Üzerine Kitosan ile Kitosan Oligosakkaritin Etkisi(2022) Özdek, Uğur; York, Ibrahım Hakkı; Değer, YeterFlor toksikasyonu dünyanın farklı yerlerinde meydana gelir. Özellikle volkanik kayaçların zamanla çözünmesi nedeniyle sulardaki flor seviyesinin artmasından kaynaklanır. Flor içeriği yüksek olan sular ile bitkilerin sulanması, hayvanların bu suları tüketmesi sonrası, bitki ve hayvanlardan elde edilen besinlerle veya doğrudan içme suyuyla alınabilir. Bu çalışmada, deneysel florozisli ratlarda kitosan (CS) ve kitosan oligosakkaritin (COS) bazı serum eser mineralleri ve vitamin düzeyleri üzerine etkileri araştırıldı. Kontrol, florozis, florozis CS ve COS grupları, sağlıklı CS ve COS grupları olmak üzere altı grup oluşturulmuştur. CS ve COS, 250 mg/kg'lık bir dozda, 28 gün boyunca oral yoldan uygulandı. Çalışmanın sonunda ketamin+ksilazin anestezisi uygulandı ve kalp direkt kanüle edildi. Serumda eser mineraller (Cu, Zn, Mn, Fe, Se) ve vitaminler (retinol, α-tokoferol, D3) analiz edildi. Florozis grubunda (F), kontrol grubuna göre Cu, Zn, Se ve Mn seviyelerinde azalma olduğu görüldü. F+CS grubunda Zn seviyesinde ve F+CS grubunda Cu, Zn ve Se seviyelerinde F grubuna göre anlamlı bir artış tespit edildi. F, F+CS, F+COS ve CS gruplarında serum retinol ve α -tokoferol seviyeleri azaldı. Sonuç olarak, bulgularımız florozisli ratlarda serum Zn, Cu, Se, retinol ve α-tokoferol düzeylerinde azalma olduğunu, mineral ve vitamin düzeylerindeki azalmaya karşı COS'un CS'den daha etkili olduğunu gösterdi.Article Dictyocaulus Viviparus ile Enfekte Sığırlarda Lipit Peroksidasyon ve Antioksidan Durumunun Saptanması(2008) Bıçek, Kamıle; Değer, Yeter; Gül, Abdurrahman; Özdal, Nalan; Değer, Mustafa Serdar; Ertekin, AliEndoparazitler evcil hayvanlarda önemli ekonomik kayıplara ve sağlık problemlerine neden olmaktadır. Bu çalışma, Dictyocaulus viviparus ile enfekte sığırlardan alınan akciğer dokusunda lipit peroksidasyonu ve bunun zararlı etkilerini ortadan kaldıran antioksidan sistemlerin durumunu araştırmak için planlandı. Bu parazit ile enfekte 20 ve 10 sağlıklı sığırdan alınan akciğer dokusunda malondialdehid (MDA), katalaz (CAT), süperoksit dismutaz (Cu, Zn- SOD), glutatyon (GSH), vitamin C ve β-karoten analizleri yapıldı. MDA miktarlarının parazitli grupta önemli oranda (p< 0.001) arttığı, buna karşılık Cu, Zn-SOD ve CAT aktiviteleri ile GSH, vitamin C ve β-karoten düzeylerinin ise parazitli grupta kontrol grubuna göre önemli oranda (Cu, Zn-SOD, CAT, GSH, vitamin C p< 0.001 ve β-karoten p< 0.05) azaldığı görüldü. Sonuç olarak söz konusu parazitin oksidatif strese ve dolayısı ile lipit peroksidasyonuna neden olduğu, bunun yıkıcı etkilerini önleyen antioksidan sistemlerin aktivitelerinin ve konsantrasyonlarının azaldığı saptandı.Master Thesis Effects of Ferula Ri̇gi̇dula Plant Extract on Hyperglycemia Hyperli̇pi̇demi̇a and Pancreati̇c Ti̇ssue Oxi̇dati̇ve Stress İn Rats Wi̇th Experi̇mental Di̇abetes(2021) Beyazpolat, Ayhan; Özdek, Uğur; Değer, YeterBu çalışmada Ferula rigidula'nın total fenolik ve flavonoid içeriği, antioksidan aktivitesi ve letal doz belirlemesi yapıldı. Diyabetik ratlarda, Ferula rigidula'nın serum lipit profili, pankreas dokusunun lipit peroksidasyonu, antioksidanlar ve histopatolojisi üzerine etkisi araştırıldı. Bitkinin fenolik ve flavonoid madde miktarı sırasıyla 22.37±0,60 µgGA/mg ve 16.87±2.60 µgKE/mg olarak belirlendi. DPPH serbest radikal süpürme aktivitesi, standart olarak kullanılan BHT ve α-TOC'dan yüksek, BHA'ya yakın olduğu tespit edildi. CUPRAC yöntemine göre antioksidan aktivite, α-TOC'dan yüksek, BHT ve BHA'dan düşük olduğu belirlendi. Ferula rigidula ekstraktının LD50 değerinin 2000 mg/kg'dan yüksek olduğu bulundu. Diyabet çalışması için 49 adet erkek Wistar albino rat, kontrol, diyabet, diyabet+Ferula rigidula (250 ve 500 mg/kg), diyabet+glibenklamid (5 mg/kg), Ferula rigidula (250 ve 500 mg/kg) grubu olmak üzer yedi gruba (n=7) ayrıldı. Diyabet gruplarına STZ 45 mg/kg tek doz intraperitoneal ve Ferula rigidula ekstraktı ile glibenklamid 28 gün gastrik gavaj ile uygulandı. Kontrol grubuna göre, diyabet grubunda, serum açlık kan şekeri, kolesterol, trigliserid, HDL ve LDL seviyelerinin arttığı, insülin seviyesinin azaldığı tespit edildi (p<0.05). Diyabet grubuna göre, açlık kan şekeri seviyesinin diyabet+Ferula rigidula 500 mg/kg grubunda, kolesterol ve HDL seviyelerinin diyabet+Ferula rigidula 250-500 mg/kg ve diyabet+glibenklamid gruplarında azaldığı, insülin seviyesinin ise diyabet+Ferula rigidula 500 mg/kg ve diyabet+glibenklamid gruplarında arttığı saptandı (p<0.05). Kontrol grubuna göre, diyabet grubunda, pankreas dokusu MDA seviyesinin arttığı, GSH seviyesinin ve CAT, GSH-Px, SOD enzim aktivitelerinin azaldığı belirlendi (p<0.05). Diyabet grubuna göre, diyabet+Ferula rigidula 250-500 mg/kg (500 mg/kg için GSH-Px hariç) ve diyabet+glibenklamid gruplarında MDA seviyesinin azaldığı, GSH seviyesi ve CAT, GSH-Px, SOD enzim aktivitelerinin arttığı belirlendi (p<0.05). Histopatolojik analizde, diyabet grubunda pankreas Langerhans adacıklarında atrofik görünüm ve nekrotik hücreler olduğu belirlendi. Diyabet+Ferula rigidula 500 mg/kg grubunda diyabetin pankreasın Langerhans adacıkları üzerindeki histopatolojik etkiyi azaltmada etkili olduğu görüldü. Bu bulgular ışığında, Ferula rigidula ekstraktının klinik olarak kullanım olanaklarının araştırılmasının yararlı olabileceği sonucuna varıldı. Anahtar kelimeler: Antioksidan aktivite, Diyabetes mellitus, Ferula rigudula, Oksidatif stres, RatArticle Elektromanyetik Radyasyona Maruz Bırakılan Kobayların Serum Bakır ve Çinko Seviyelerine Yeşil Çayın Etkisi(2008) Yur, Fatmagül; Değer, Yeter; Kılıçalp, DideÇalışmada cep telefonundan kaynaklanan elektromanyetik dalgalara maruz bırakılan ve yeşil çay uygulanan kobaylarda serum bakır ve çinko seviyeleri incelendi. Materyal olarak 28 kobay (Guinea pig) kullanıldı ve 4 gruba (n=7) ayrıldı. Hayvanlar kafeslere yerleştirilen cep telefonlarından, günde 20 dakika konuşma modunda, 23 saat 40 dakika standby konumunda 900-MHz elektromanyetik radyasyona (217-Hz pulse rate, 2-W maximum peak power, SAR 0,95 w/kg) maruz bırakıldı. Serum çinko seviyelerinde gruplar arasında önemli bir farklılık görülmezken, elektromanyetik radyasyona maruz bırakılan grupta, serum bakır seviyeleri ve Cu/Zn oranının kontrole oranla düşük olduğu (p<0.05) gözlendi. Elektromanyetik radyasyona maruz bırakılan gruba (Grup B) oranla, elektromanyetik radyasyona maruz bırakılıp yeşil çay ekstraktı uygulanan grupta (Grup C) ise serum bakır seviyesi ve Cu/Zn oranının yüksek (p<0.05) olduğu görüldü. Sonuç olarak, elektromanyetik radyasyonun hücrelerde hasara neden olarak serbest radikal oluşumunda etkili olduğu ve yeşil çayın serum iz element seviyelerinde değişikliğe neden olduğu görüldüMaster Thesis The Evaluation of Oxidative Stress, Thyroid Hormones, Trace Elements and Some Biochemical Markers in Naturally Infected Goats With Theileria Ovis(2024) Çağlar, Yunus Emre; Değer, Yeter; Oğuz, BekirTheileriosis, Theileria cinsindeki protozoon türlerinin neden olduğu kene kaynaklı bir hastalıktır. Enfeksiyonun neden olduğu biyokimyasal değişikliklerin keçi theileriosisinin patofizyolojisinin anlaşılmasında önemli olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmada keçilerde theileriosis enfeksiyonunda oksidatif stres, tiroid hormonları, iz elementler ve bazı biyokimyasal parametrelerin belirlenmesi amaçlandı. Bu amaçla 7'si sağlıklı, 7'si Theileria ovis ile enfekte 14 keçi örneği kullanıldı. Theileria enfeksiyonunun tanısı polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile konuldu. Enfekte ve sağlıklı keçilerden alınan kan örneklerinden elde edilen serumlarda, total antioksidan kapasite (TAK), total oksidan kapasite (TOK), triiyodotironin (T3), tiroksin (T4), bakır (Cu), çinko (Zn) , kobalt (Co), manganez (Mn), selenyum (Se), demir (Fe), alanin aminotransferaz (ALT), aspartat transaminaz (AST), gama glutamil transferaz (GGT), total protein, albümin, kreatinin trigliserit, kolesterol, yüksek yoğunluklu lipoprotein (HDL-kolesterol), düşük yoğunluklu lipoprotein (LDL-kolesterol) ve üre test edildi. Oksidatif stres indeksi (OSİ) ve kan üre azotu (BUN) hesaplanarak bulundu. Sağlıklı keçiler ile karşılaştırıldığında enfekte keçilerde istatistiksel olarak anlamlı olacak şekilde TOK ve OSİ seviyeleri ile AST, ALT ve GGT enzim aktivitelerinin arttığı, bununla birlikte TAK, T3, T4, total protein, albumin, kteatinin, Cu, Zn, Se ve Co seviyelerinin azaldığı tespit edildi (p<0,05). Üre, BUN, trigliserit, kolesterol, HDL- kolesterol, LDL- kolesterol, Mn ve Fe seviyeleri açısından enfekte ve sağlıklı keçiler arasında istatistiksel olarak fark olmadığı belirlendi (p˃0,05). Elde edilen sonuçlar oksidatif stresin keçi theileriosisin yaygın bir komplikasyonu olduğunu ve hipotiroidizm ile iz mineral eksikliklerinin buna eşlik edebileceğini göstermektedir.Article Hamdani Koyunlarında Bazı Kan Parametrelerinin Araştırılması(1997) Belge, Ferda; Bildik, Ayşegül; Yur, Fatmagül; Değer, Yeter; Dede, SemihaAraştırmada materyal olarak Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Araştırma Çiftliğinde bulunan 15 adet Hamdani koyunu ile 4 adet Hamdani koçu kullanıldı. Alınan kan örneklerinde GSH, seruloplazmin, Ca, P ve Cu spektrofotometrik olarak, hematokrit ise mikrohematokrit yöntemle yapıldı. Glutatyon düzeyleri 25 mg/dl'den fazla olanlar yüksek glutatyon tipi (GSHH) olarak tanımlandı. Koyunların, GSHH, GSHh, seruloplazmin, Cu, Ca, P ve hematokrit değerleri sırasıyla 30.8 ± 1.7 mg/dl, 11.88 ± 2.2 mg/dl, 12.68 ± 0.87 mg/dl, 75 ±23 (g/dl, 6.71 ± 0.4 mg/dl, 14.74 ± 0.63 mg/dl, % 33 ±0.37, koçlarda ise bu değerler 32.8 mg/dl, 22 ± 0.25 mg/dl, 12 ± 2.9 mg/dl, 91 + 40 (g/dl, 9.45 ± 2.1 mg/dl, 5.69 ±1.7 mg/dl ve 36.7 ±1.3 olarak bulundu. Plazma Cu ile seruloplazmin konsantrasyonları arasında p<0.05 düzeyinde pozitif korelasyon saptandı.Master Thesis The Investigation of Erythrocyte Membrane Lipid and Protein Oxidation With Na+ K+atpase Activity in Goats Anaplasmosis(2019) İlkaya, Salim; Değer, Yeter; Oğuz, BekirBu çalışma, keçilerde anaplasmosisin eritrosit membranı malondialdehit (MDA), ileri oksidasyon protein ürünleri (AOPP), Na+/K+ATPaz, hematolojik ve biyokimyasal parametreler üzerindeki etkisini değerlendirmek için yapıldı. Antikoagülantlı kan örneklerinde hematolojik parametreler kansayım cihazında ve serum örneklerinde biyokimyasal parametreler modüler oto analizör cihazında ticari kit kullanılarak ölçüldü. Eritrosit membranında MDA ve AOPP düzeyleri spektrofotometrik metotlar ile spektrofotometre cihazında, Na+ /K+ATPaz aktivitesi ise ticari kiti kullanılarak ELISA cihazında ölçüldü. Hematolojik analiz sonuçları, anaplasmosis ile enfekte keçilerde RBC, Hb, Hct, MCV, MCH ve MCHC değerlerinde belirgin bir azalma, WBC degerinde ise artış olduğu ortaya koydu. Biyokimyasal analiz sonuçları, anaplasmosis ile enfekte keçilerde, AST, ALT, GGT aktivitelerinin ve globulin, totalbilirubin, direkt bilirubin, trigliserit ve demir seviyelerinde belirgin bir artış olduğunu, total protein, albumin, total kolesterol ve TDBK seviyelerinde ise önemli bir azalma olduğunu ortaya koydu. Anaplasmosisli keçilerde eritrosit membranı MDA ve AOPP seviyelerinin önem gösterecek şekilde artarken, Na+/K+ATPaz aktivesinin azaldığı belirlendi. Elde edilen sonuçlar, hematolojik ve biyokimyasal parametrelerde önemli değişiklikler olduğunu, aneminin ve oksidatif stresin ruminantlarda anaplasmosisin ortak bir komplikasyonu olduğunu, ayrıca MDA, AOPP düzeylerinin ve Na+/K+ATPaz aktivitesinin belirlenmesinin hastalığın prognozunun takip edilmesinde faydalı olabileceğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Anaplasmosis, AOPP, keçi, MDA, Na+Master Thesis Investigation of Hemoglogin Types and Glutathione Levels in Babesia Infected Sheep(2008) Şanlı, Ümit; Değer, YeterVan'ın Özalp İlçesinde bir işletmecinin elinde bulunan, babesiosisli ve sağlıklı Akkaraman koyunları üzerinde yapılan bu çalışmada, hemoglobin tipleri ve glutatyon düzeyleri tespit edilerek herhangi bir farklılığın olup olmadığı araştırıldı. Koyunlardan usulüne uygun şekilde kan örnekleri alındı.Tüm kanda glutatyon düzeyleri, çıkarılan hemolizatta ise hemoglobin tipleri saptandı. Glutatyon değerleri sağlıklı koyunlarda ortalama 22,45 mg/dl, hasta hayvanlarda ortalama 12.43 mg/dl saptandı ve istatistiksel olarak ( p<0.001) önemli farklılıklar bulundu. Elde edilen ortalama GSH düzeyi düşük ve yüksek GSH için referans kabul edildi. Sağlıklı ve hasta hayvanların GSHH ve GSHh yüzdeleri arasında fark bulunamadı. Sağlıklı koyunların hemoglobin genotip % frekansı HbAA=100, HbBB=0, HbAB=0, hasta koyunların hemoglobin genotip % frekansı HbAA=98, HbBB=0, HbAB=2 olarak saptandı. Sonuç olarak parazitik hastalıklarda düşük glutatyon düzeyi genetik bir marker olmaktan ziyade antioksidan bir parametre olduğu ve babesia enfeksiyonuna direnç gösteren veya yatkın olan Hb tipinin varlığını gösterebilmek ve kesin sonuca varabilmek için daha ileri ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç olduğu sonucuna varıldı.Anahtar Sözcükler: Glutatyon, Hemoglobin, Akkaraman Koyun, BabesiaArticle Investigation of the Effect of Aminoglycosides on Angiotensin Converting Enzyme (Ace)(2021) Yegin, Sevim Çiftçi; Değer, Yeter; Dede, Semiha; Yur, FatmagulObjective: The research attention to nephrotoxicity from antibiotics (as aminoglycosides), non-steroidal anti-inflammatory drugs, and antifungals, angiotensin-converting enzyme (ACE) inhibitors. Several drugs have resulted in produce an adverse effect on kidneys. Angiotensin-converting enzyme (ACE) is a component of the renin-angiotensin system (RAS), which leads to the conversion of angiotensin-I to angiotensin-II in vascular tissues. The present study aimed to determine serum ACE activity in rats with an aminoglycosine. Material-Method: In this study, two different groups formed, the control group (10 rats/Wistar-albino female) and the experimental group (30 rats/Wistar-albino female) administered aminoglycosine (Amikacin). Aminoglycosine was administered intraperitoneally to the experimental group at a single dose of 15 mg/kg body weight at the same time each day for 14 days. The control group implemented physiological water instead of aminoglycosine at the same rate. Result: When the groups compared according to the statistic results, it is observed that there was a significant increase in the experimental group according to the control group (p˂0.001). Conclusion: As a result, it was determined that aminoglycosin administered increased serum ACE activity and it was concluded that it may be useful to investigate the possibilities to evaluate it as a risk factor and indicator in the development of hypertensionArticle Karagül Koyunlarında Bazı Kan Parametrelerinin Araştırılması(1997) Bildik, Ayşegül; Yur, Fatmagül; Değer, Yeter; Belge, Ferda; Dede, SemihaBu çalışmada matenal olarak Yüzüncü Yıl Üniversitesi Araştırma Çiftliğinde bulunan 15 adet Karagül koyunu kullanıldı. Kanlar, koyunların V. Jugulanslerınden alındı. Kan parametreleri şu şekilde saptandı, alyuvar $9.20x10^6 /mm^3$ . akyuvar 6.11x10^3$ /mm3, hemoglobin 10.64 g/dl, hematokrit 31.67 %. sedimentasyon hızı 0.80 mm / saat dik. glulalyon 21.48 mg/dl, seruloplazmin 24.84 mg/dl, Cu 65.18 $\\mu$ g/dl. Ca 8.94 mg/dl. F 4.33 mg/dl. Akyuvar formülünde ise nötrofil % 34.40 . eozinofil % 6.60 , bazofil % 0. 10 , lenfosit % 54.40 . monosit % 4.20 olarak bulundu.Master Thesis Lipid Peroxidation, Antioxidant Profile and Some Biochemical Parameters in Rat Applied Aminoglycozide(2012) Caner, Enver; Değer, YeterGram (-) bakterilerin oluşturduğu enfeksiyonlara karşı klinik uygulamalarda sıklıkla kullanılan aminoglikozitlerin nefrotoksisite ve ototoksisite gibi komplikasyonlar oluşturmaktadır. Bu çalışma tedavi edici dozda amikasin uygulanan ratlarda amikasinin; lipit peroksidasyonu (MDA), redükte glutatyon (GSH), seruloplazmin, vitaminler (A, E, C) ve bazı biyokimyasal parametreler üzerinde oluşabilecek etkileri araştırmak amacıyla planlandı. Çalışma için 40 adet Wistar albino ırkı rat kullanıldı. Çalışmanın başlangıcında tüm hayvanlardan kan alımı yapıldı. Daha sonra ratlar 10 adet kontrol ve 30 adet deney grubu olmak üzere ikiye ayrıldı. Deney grubuna 15mg/kg canlı ağırlık olacak şekilde amikasin, kontrol grubuna da aynı miktarda serum fizyoojik intraperitonel (I.P.) olarak ondört (14) gün tek doz şeklinde enjekte edildi. Tüm hayvanlardan ikinci kez kan alındı. Yapılan çalışmada amikasin uygulanan grupta kontrol grubuna göre MDA, globulin, kreatin, vitamin A ve ALP miktarının arttığı, bununla birlikte vitamin E, vitamin C ve seruloplazmin miktarının azaldığı tespit edildi. Kontrol grubuna göre GSH, albümin, BUN ve glukoz seviyesinin amikasin uygulanan gruba göre düştüğü buna rağmen total bilirubin miktarının arttığı ve bu değişikliklerin istatistiksel olarak önem arz ettiği tespit edildi.Doctoral Thesis Serum Cytokine and Vitamin Levels in Experimental Diabetic Rats(2008) Yazar, Mete; Değer, YeterDiabetes Mellitus insülinin salgılanma, etki gösterme veya her ikisinden kaynaklanan yüksek kan glikoz düzeyi ile karakterize olan bir metabolik hastalıklar grubudur. Bu çalışmada 7-8 haftalık, 180-210 g ağırlıkları arasında bulunan erkek Wistar-Albino rat kullanıldı. 25 adet STZ ile diyabet oluşturulmuş rat çalışma grubunu oluştururken, kontrol grubu olarak 15 adet sağlıklı rat kullanıldı. Çalışmada serum IL-1ß, IL-2, IL-6 ve IL-10 sitokinleri ile retinol, ?-tokoferol ve vitamin D3 düzeylerinin araştırılması amaçlandı. Serum sitokin düzeyleri ELISA ve serum vitamin düzeyleri HPLC ile saptandı. Serum IL-1ß, IL-6 ve IL-10 sitokin düzeylerinde istatistiksel önem (p>0.05) gösterecek düzeyde değişim saptanmazken, serum IL-2 konsantrasyonunun diyabetik grupta kontrol grubuna göre azaldığı (p?0.05) görüldü. Gruplar arası serum vitamin düzeyleri incelendiğinde diyabet oluşturulan grupta kontrol grubuna göre retinol, ?-tokoferol ve vitamin D3 düzeylerinde düşüş (sırası ile p?0.05, p?0.07, p?0.05) olduğu saptandı. Sonuç olarak, sunulan çalışmada kontrollere göre hasta gruba ait serum sitokin düzeylerinde sapmaların meydana gelmesi, bu sitokinlerin Diabetes Mellitusun ortaya çıkmasında etki gösterdiğini ve vitamin düzeylerindeki azalmanın da bu vitaminlerin serbest oksijen radikallerini ortadan kaldırmak için kullanıldığının göstergesi olabilir. Bunun yanında vitamin D3 düzeyindeki azalmanın nedeni olarak vitamin D3'ün T hücre aktivasyonu inhibisyonunda, dolayısıyla Diabetes Mellitus oluşumunda etkili bazı sitokinlerin sekresyonunu engellemede kullanıldığı düşünülebilir. Elde edilen bu verilerin ışığında Diabetes Mellitusun teşhis ve patogenezinde yeni stratejiler geliştirilebileceği ve hasta diyetlerine retinol, ?-tokoferol ve vitamin D3 ilavesinin faydalı olacağı kanısına varılabilir.Anahtar Sözcükler: Diabetes Mellitus, Rat, Sitokinler, VitaminlerMaster Thesis The Serum Total and Lipid-Bound Sialic Acid With Hematological-Biochemical Parameter Levels in Dogs With Dirofilariosis(2020) Kesici, Hasan; Değer, Yeter; Oğuz, Assoc. BekirBu çalışma doğal olarak Dirofilaria immitis ile enfekte köpeklerde, serum total sialik asit (TSA) ve lipide-bağlı sialik asit (LSA) ile hematolojik-biyokimyasal parametrelerde meydana gelecek değişiklikleri araştırmak için planlandı. Klinik ve parazitolojik olarak (Modifiye Knott ve PCR) Dirofilaria immitis tanısı konulan 7 adet köpek hasta grubunu, 7 adet sağlıklı köpekte kontrol grubunu oluşturdu. Tüm hayvanlardan usulüne uygun olarak alınan kan örneklerinde biyokimyasal parametreler modüler oto analizör cihazında, kan gazı parametre ölçümleri kan gazı analizör cihazında, hematolojk parametre ölçümleri otomatik kan sayım cihazında yapıldı. Serum TSA ve LSA düzeyleri ise sırasıyla Sydow ve Katapodis metotları ile spektrofotometrik olarak ölçüldü. Sağlıklı grup ile karşılaştırıldığında dirofilariosisli köpeklerde, serum troponin, trigliserit, VLDL, LDL, BUN, üre ve kreatinin seviyeleri ile CK-MB, ALT, AST, ALP ve LDH enzim aktivitelerinde önemli düzeyde yükselme, kolesterol ve HDL seviyelerinde ise önemli düzeyde azalma olduğu bulundu (p<0.05). Total protein ve total bilirubin seviyeleri ile CK enzim aktivitesindeki artışın anlamlı olmadığı belirlendi (p>0.05). Dirofilariosisli köpeklerde RBC seviyesinde önemli düzeyde azalma, WBC seviyesinde ise önemli düzeyde yükselme olduğu tespit edildi (p<0.05). Hct ve Hb seviyelerindeki azalmanın anlamlı olmadığı belirlendi ( p>0.05). Dirofilariosisli köpeklerde diferansiyel kan tablosuna bakıldığında, eozinofil sayısında önemli düzeyde yükselme olduğu tespit edildi (p<0.05). Nötrofil ve bazofil sayılarındaki artış ile lenfosit ve monosit sayılarındaki azalmanın anlamlı olmadığı belirlendi (p>0.05). Dirofilariosisli köpeklerde, venöz kan gazı parametrelerinden, pCO2, HCO3 ve BE seviyelerindeki azalmanın önemli olduğu tespit edildi (p<0.05). pH ve pO2 seviyelerindeki azalmanın anlamlı olmadığı bulundu (p>0.05). Dirofilariosisli köpeklerde serum TSA ve LSA seviyelerinin sağlıklı gruba göre önemli derecede yüksek olduğu tespit edildi (p<0.05). Sonuç olarak; dirofilariosisli köpeklerde sialik asit düzeylerinde, bazı biyokimyasal, venöz kan gazı ve hematolojik parametrelerde istatistiksel olarak önemli farklılıklar olduğu belirlendi. Bununla birlikte dirofilariosisli köpeklerde serum sialik asit seviyelerinin araştırıldığı ilk çalışmadır.