Browsing by Author "Değirmenci, Alperen"
Now showing 1 - 5 of 5
- Results Per Page
- Sort Options
Article Asidik İçecekler Bulk-fill Kompozitlerin Kırılma İndisini Değiştirir mi(2021) Değirmenci, AlperenAmaç: Bu çalışmanın amacı bulk-fill kompozit rezinin 2 farklı asidik içeceğe 1 gün, 7 gün ve 30 gün boyunca maruz bırakılmasının kırılma indisi değeri üzerine etkisinin değerlendirilmesidir. Gereç ve yöntem: Standardize edilmiş disk şeklinde SDR Plus (Dentsply Sirona, Konstanz, Almanya) üniversal bulk-fill kompozit rezinden üretilmiş toplamda 36 adet örnek oluşturuldu. Örnekler distile su (kontrol), kola ve portakal suyu olmak üzere üç gruba ayrıldı (n=12). Kırılma indisi (nD) ölçümleri Abbe refraktometre ile yapıldı. İlk ölçümden sonra 1. gün, 7. gün ve 30. gün olmak üzere örnekler distile su, kola ve portakal suyu gruplarında ilgili içeceklere şişeler içinde 37C’de etüvde bekletildi. nD değerleri faktöriyel (grup ve zaman) varyans analizi ile test edildi. Bulgular: n30’da elde edilen ortalama değer diğerlerinden daha düşük elde edilmiştir. İlk 3 zaman dilimindeki ortalama değerler arasında ise fark yoktur. Grup ve zaman etkileşimi istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Kontrol grubunda n30 ortalama değeri diğer zamanlardan daha düşük elde edilmiştir. Kola grubunda da n30’da elde edilen ortalama değer diğer zamanlardan daha düşük elde edilmiştir. n7 ile n1 arasında da istatistiksel olarak fark vardır. Portakal grubunda da nilk ve n30 ile n7 arasında fark vardır. Sonuç: Asidik içecekler 30. günün sonunda bulk-fill kompozit rezinlerin kırılma indisi değerini düşürmektedir. Bu düşüş en fazla kolaya maruz bırakılmış örneklerde meydana gelmektedir.Doctoral Thesis The Effect of Cavity Design on Color Matching of Single Shade Composite Resine Restorations(2022) Salameh, Maha Khaled Abedalqader; Değirmenci, AlperenBu tez çalışmasının amacı, tek renk özelliğinde, üç farklı kompozit rezinin, iki farklı kavite derinliğini ve dört faklı kavite tasarımına sahip akrilik dişlerin renk farkının değerlendirilmesidir. Bu çalışmada toplamda A2 renginde 320 adet akrilik diş kullanıldı. Akrilik dişler, 32 alt gruba ayrıldı (n=10) ve ilk renk ölçümleri spektrofotometre ile yapıldı. Dişler, Sınıf I, II (MOD), III, V olmak üzere dört farklı kavite türünde iki farklı kavite derinliğinde (1 ve 3 mm) rond ve tersine konik frez kullanarak hazırlandı. Hazırlanan kaviteler, kontrol grubunda Ceram.X SphereTEC One, diğer gruplarda ise Omnichroma, Vittra Unique ve Charisma Diamond One tek renk kompozit rezinleri ile restore edildi. Restorasyonlar alüminyum oksit kaplı diskler ve sarı lastik frezler yardımı ile 15 saniye boyunca polisajlandı. Örnekler 37°C sıcaklıkta distile su içerisinde 24 saat boyunca bekletildi. Ardından örneklerin ikinci spektrofotometrik ölçümleri yapıldı. İki ölçüm arasındaki renk farkının değerlendirilmesi için CIEDE2000 ∆E00 formülü tercih edildi. Ayrıca ∆L, ∆a ve ∆b parametreleri hesaplandı. Verilerin analizi için Minitab 17 programı kullanıldı. Verilerin normal dağılıma uygunluğu Shapiro-Wilk testi ile değerlendirildi. Kavite dizaynı, kavite derinliği ve kompozit rezine göre değerlerin karşılaştırılmasında üç yönlü ANOVA ve çoklu karşılaştırılmalar için Tukey HSD testi kullanıldı. Önem düzeyi p<0,05 olarak belirlendi. Kavite tasarımı, kavite derinliği, kompozit rezinin markası ve bu faktörlerin etkileşiminin ∆E00 üzerine etkisi istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,001). ∆E00 değeri için en yüksek değer, Vitra Unique ile restore edilmiş 1mm derinliğindeki BI kavite tasarımında iken en düşük değer ise 1mm'lik BV kavite tasarımına sahip kontrol grubunda bulunmuştur. BIII kavite tasarımında kavite derinliği ve kompozit rezin markası fark etmeksizin tüm gruplarda kontrol grubu ile istatistiksel olarak benzer ∆E00 değeri tespit edilmiştir. Aynı şekilde ∆E00 değeri için BV kavite tasarımında 1mm derinlikte kontrol grubu ile benzer sonuçlar bulunmuştur. Ancak ∆E00 değeri için özellikle BII kavite tasarımında tüm sonuçlar istatistiksel açıdan farklıdır.Doctoral Thesis Evaluation of Clinical Performance of Traditional Composite and Injectable Composite Applied in the Posterior Region According To Fdi Criteria: 1-Year in Vivo Study(2023) Pehlivan, İkbal Esra; Değirmenci, Alperenİn vivo olarak tasarlanan çalışmanın amacı geleneksel tabakalama yöntemiyle uygulanabilen kompozit rezin ve enjekte edilebilir kompozit rezin ile yapılan restorasyonların başlangıç, 6 aylık ve 1 yıllık takibi sonunda FDI kriterlerine göre klinik performanslarının değerlendirilmesi ve SEM görüntüleriyle klinik sonuçların karşılaştırılmasıdır. Bu çalışmada otuz sekiz hasta tedaviye dahil edildi ve 60 geleneksel, 60 enjekte edilebilir kompozit rezinle toplamda 120 sınıf I restorasyon yapıldı. Başlangıç, 6.ay ve 12.ay sonunda FDI kriterlerine göre estetik, fonksiyonel ve biyolojik olarak değerlendirildi. Ayrıca randomize olarak seçilen hastalara ait 60 restorasyonun dijital ölçü yöntemiyle ölçüleri alınarak 3 boyutlu modelleri elde edildi. SEM görüntülerinin değerlendirilmesi FDI kriter değerlendirme sonuçlarıyla kıyaslandı. Birinci hafta, 6.ay ve 12.ayın sonunda enjekte edilebilir kompozit ile yapılan tüm restorasyonlar geleneksel kompozit ile yapılan restorasyonlarla aynı performansı gösterdi. Klinik olarak başarılı kabul edildi. Ayrıca SEM değerlendirmeleri sonucunda enjekte edilebilir tüm restorasyonlar geleneksel kompozitle yapılan restorasyonlarla aynı değerleri aldı ve klinik olarak başarılı kabul edildi. Çalışmada incelenen her iki kompozit rezin de 1 yıl boyunca posterior dişlerde kabul edilebilir bir klinik performans sergiledi. İncelenen kompozit rezin tipleri arasında 1 yıl sonunda anlamlı farklılıklar tespit edilmedi. Bu nedenle, bu klinik çalışmanın kısıtlamaları dikkate alındığında, yeni nanodolduruculu enjekte edilebilir kompozit, posterior restorasyonlarda kullanılmak üzere uygun olabilir. Ancak, bu yeni tür kompozit rezinin kesin değerlendirmesi için daha fazla uzun dönemli takiplerin yapılması gerekmektedir.Doctoral Thesis Evaluation of the Effect of Beveling and Adhesive Techniques on Nanoleakage and Shear Bond Strength of Class V Composite Restoration(2023) Balousha, Jıhan K. M.; Değirmenci, AlperenBu in vitro çalışmanın amacı, bizotaj, adeziv teknikler ve farklı kompozit restorasyonların sınıf V kavitenin nanosızıntı ve Kesme Bağlanma Mukavemeti üzerindeki etkisini değerlendirmektir. Sınıf V kaviteler dişin bukkal yüzeyinde hazırlandı, Hazırlanan kaviteler kutu şeklini aldı; boyutları 2mm mezio-distal, 2mm oklüzo-gingival ve kavite derinliği 1.5mm idi. Kavitenin mine marjinleri bizotajlı ve Bizotaj olmayan preparasyonda değerlendirildi. Üniversal adeziv G-Premio Bond, total ve self-etch olmak üzere iki modda kullanıldı. Bu çalışmada Geleneksel G-ænial posterior mikrohibrit ve G-ænial universal enjekte edilebilir nanohibrit kompozit kullanılmış olup toplam 104 diş kullanılmıştır. Her grup için 10 diş Kesme Bağlanma Mukavemeti testi için kullanıldı. Restorasyon ve tel arasındaki bağlanma arayüzü, üniversal test makinesi kullanılarak kopana kadar kesme kuvvetiyle yüklendi. Çalışmanın ikinci bölümünde her grup için üç diş olmak üzere 24 diş kullanılmıştır. Örnekler %50 (a/h) gümüş nitrat solüsyonuna 24 saat boyunca tamamen karanlıkta daldırılmış, gümüş nitrat solüsyonunun nanosızıntıını test etmek için SEM ve EDAX kullanılmıştır. Bulgular, tüm gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığını gösterdi. Sonuç olarak, geleneksel ve enjekte edilebilir kompozitler hiçbir fark göstermezken, sınıf V kaviteler için bizotajlı total-etch önerilir. En düşük nanosızıntı değeri, geleneksel toplam etch beveled grubuyla ilişkiliydi. En düşük nanosızıntı, geleneksel total-etch bizotajlı grupla ilgilidir. Bununla birlikte, nanosızıntı için gerekli numune sayısının artırılması ve uzun vadeli bir bağlanma mukavemeti sağlayan kesme bağlanma mukavemeti numuneleri için termal döngü dikkate alınmalıdır.Doctoral Thesis Evaluation of the Efficacy of Fluoridated and Non-Fluoridated Remineralization Agents Applied by Different Methods on Remineralization of Early Enamel Lesions(2024) Alrefaı, Mays Marwan Abedalazız; Değirmenci, AlperenÇalışmada parmak ve diş fırçası ile uygulanan amorf kalsiyum fosfat (ACP) ve hidroksiapatit (HA) içeren florürlü ve florürsüz macunların mine demineralizasyonu üzerindeki etkisi değerlendirildi. İnsan dişleri kullanıldı. Yeni başlayan çürük benzeri lezyonlar oluştuktan sonra, bunlar her grupta 13 örnek içeren 9 gruba ayrıldı; bunların 10'u mikrosertlik testi ve 3'ü SEM analizi içindi. Örnekler ph siklus modeli ile 8 saat aralıklarla demineralize edildi, demineralizasyon sonrası tüm gruplara 3 dakika boyunca remineralizasyon ajanları uygulandı ve daha sonra yapay tükürük ile temizlendi. Örnekler 28 gün boyunca 16 saat boyunca yapay tükürük içerisinde saklandı. Örnekler başlangıçta, demineralizasyondan sonra ve 28 günlük remineralizasyondan sonra analiz edildi. Numuneler yüzey mikrosertliği (SMH) ve SEM ile analiz edildi. T-testi ve Mann-Whitney U testi, One-way ANOVA, Tukey HSD ve Tamhane's T2 ve Bonferroni testi (p<0,050). Remineralizasyon sonrasında parmakla ve diş fırçası uygulama yöntemleri arasında anlamlı bir fark görülmez. HA bazlı ACP bazlı malzemelerden daha yüksek mikrosertlik değerlerine sahiptir. Florürlenmiş olanlar flor gruplara göre daha yüksek etkinliğe sahiptir. Florürsüz ACP bazlı gruplar ile diğer Florürlü (HA ve ACP) ve Florürsüz HA bazlı gruplar arasında önemli bir fark vardır. Kontrol grubu ile Florürsüz ACP bazlı gruplar arasında anlamlı bir fark yoktur. SEM analizinin remineralizasyonundan sonra, kontrol grubu, Florürsüz ACP bazlı gruplarla aynı şekilde düzensiz pürüzlü yüzeye sahip çoklu gözenekliliğe sahiptir; florürlü ACP bazlı gruplar, düzensiz pürüzlü yüzey ile tam kaplamaya sahipken, HA bazlı gruplar, pürüzsüz ve düzenli yüzeylerle tam kaplamaya sahiptir. Anahtar Kelimeler: Erken mine lezyonları, Florürlü, Florürsüz, Remineralizasyon, Taramalı Elektron Mikroskobu, Hidroksiapatit.