Browsing by Author "Demir, Fethi"
Now showing 1 - 20 of 21
- Results Per Page
- Sort Options
Doctoral Thesis A Research on the Novels of Orhan Pamuk(2011) Demir, Fethi; Karaca, AlaattinTürkiye'de 1980 sonrası dönemin en önemli yazarlarının başında gelen Orhan Pamuk, Nobel edebiyat ödülü dâhil olmak üzere birçok ödül alan, eserleri hem yurt içinde hem de yurtdışında büyük ilgi gören ve dünya edebiyatının önemli kalemleri arasında sayılan bir yazardır. Aynı zamanda hem edebi kimliği hem de siyasi, sosyal ve kültürel fikirleri sebebiyle hakkında birçok tartışma ve polemik üretilen, bazen övgülerle karşılaşan ve bazen de yergilere muhatap olan bir romancıdır. Tüm bunlara rağmen Pamuk'un eserleri üzerine yapılan bilimsel çalışmalar oldukça sınırlıdır. Ayrıca bu çalışmalar yazarın tüm yapıtlarını kapsamaktan ziyade ya tek bir eserini incelemektedir ya da yazarın tüm romanlarını tek bir roman unsuru (kişiler, tema vs.) bağlamında ele almaktadır. Karşılaştırmalı edebiyat sahasında yapılan çalışmalar ise Orhan Pamuk'un herhangi bir romanını, dünya edebiyatının çeşitli örnekleri ile mukayeseye dayanmaktadır. İşte Pamuk'un romanları üzerine yapılan bu çalışmanın önemi yazarın tüm romanlarının bütünlüklü bir yaklaşımla ele alınmasından kaynaklanmaktadır.Orhan Pamuk'un eserleri incelenirken temelde analitik bir yaklaşım biçimi benimsenmiştir. Pamuk'un tüm romanları önce kendi arasında tasnif edilmiş, sonra da tasnif edilen bu romanlara en uygun inceleme yöntemi uygulanmıştır. Böylece Orhan Pamuk'un romanları üzerine bütünlüklü bir çalışma ortaya konularak bu alandaki boşluğun giderilmesi hedeflenmiştir. Bu yeni tasnifin, Orhan Pamuk'un romanlarını değerlendirmede yeni bir bakış açısı getireceğini, bundan sonraki çalışmalara bir perspektif sunacağını düşünmekteyiz. Ayrıca çalışmamızın Orhan Pamuk bağlamındaki tartışmalara yeni bir boyut kazandıracağını ve yazarın asıl değerlendirilmesi gereken yönü olan eserlerinin içeriği, edebi değeri, özgünlüğü vb. alanlarla ilgili yeni kanaatler oluşmasına katkı sunacağını ümit etmekteyiz.Article Alman Yeraltı Edebiyatında Türkiyeli Yazarlar(2020) Demir, Fethi21. yüzyılın başat edebiyat eğilimlerinden/tarzlarından biri olan Yeraltı edebiyatı özü itibariyle her türlü illegal ve gayriahlaki davranışın ve edimin kendine yer bulduğu, cinselliğin, şiddetin, müptezelliğin, anarşist ve köktenci bir yaklaşımla kotarıldığı; üslup bakımından ise argonun, küfrün, jargonun egemen olduğu bir edebiyattır. Tüm dünyada olduğu gibi Almanya’da da Yeraltı edebiyatı, özellikle Türkiyeli göçmen yazarların katkılarıyla son dönemlerde yaygınlık kazanmıştır. Almanya’da Yeraltı edebiyatı, esas olarak Nazi dönemindeki uygulamaların neticesinde gelişir. Dönemin koşulları; muhalif yazarlar açsından yeraltına çekilmek, hem içerik hem üslup hem de yayımlanma teknikleri bakımından “illegalleşmek” gibi Yeraltı edebiyatının temel kriterlerini kullanmayı zorunlu kılar. Her ne kadar Nazi rejiminin 1945’te yıkılmasıyla fiili anlamda gerekliliği ortadan kalksa da Yeraltı edebiyatı, bir tür ve eğilim olarak varlığını sürdürür. İşte Almanya’daki Yeraltı edebiyatı, yansımaları günümüze kadar süren bu ana izlek etrafında çeşitlenir ve genişler. Bu bağlamda yazarların odaklandığı bazı konular dikkat çekmektedir. Bunlar; 1960’lı yılların devrimci romantik ikliminden doğan Beat kuşağının öncülüğünü yaptığı anarşist tavrın edebiyata yansımaları, 1990’da iki Almanya’nın birleşmesiyle ortaya çıkan problemler ile işsizlik, ötekileştirme, ayrımcılık, ırkçı saldırıların yarattığı sorunlardır. Bu bağlamda Yeraltı edebiyatı tarzında eser veren Türk yazarların sayısının azımsanmayacak bir yekûna tekabül ettiğini söylemek gerekir. Çünkü üçüncü hatta dördüncü kuşağını oluşturan yaklaşık 10 milyonluk bir nüfusa sahip Türkiyelilerin hâlâ muhatap olmaktan kurtulamadıkları önyargılar, şiddete varan ırkçı saldırılar, ekonomik ve sosyopsikolojik sorunlar devam etmektedir. Nihayetinde bu makûs talihi tersine çevirmek için edebiyata sarılan yazarların; müesses nizamı sarsması, günlük dili yapısöküme uğratması, argoyu, küfrü ve cinselliği sansürsüzce kullanması, rap kültürden beslenmesi, edebi türleri amorflaştıran deneyselliklere meyletmesi kaçınılmazdır. Aşağılayıcı bir sıfat olarak kullanılan Kanak terimini itirazın ve isyanın alfabesi olarak yeniden üreten ve pejoratif anlamından uzaklaştırarak olumlu bir kimlik tanımına dönüştüren yazarların yolu Yeraltı edebiyatının paftalarıyla çakışmak zorundadır. Bu bağlamda Feridun Zaimoğlu’nun açtığı kanaldan gelerek sadece Türkiyelilerin değil; tüm göçmenlerin, ötekileştirilenlerin, kaybedenlerin, müptezellerin, iflah olmaz muhaliflerin çığlığına dönüşen Yeraltı edebiyatı; Deniz Utlu, Mutlu Ergün, Selim Özdoğan, Dilek Güngör ve Lütfiye Güzel gibi yazarların eserlerinde varlığını sürdürmeye devam etmektedir.Master Thesis An Analysis of the Activities in Turkish Language and Literature Textbooks in Terms of Digital Literacy(2025) Temel, Ferhat; Demir, FethiBu çalışmanın amacı, Türk dili ve edebiyatı ders kitaplarında yer alan etkinliklerin dijital okuryazarlıkla ilişkili olma durumunu ortaya koymaktır. Nitel araştırma yönteminin kullanıldığı bu çalışmada veriler doküman incelemesi tekniğiyle toplanmıştır. Çalışmanın materyalini 2024-2025 eğitim öğretim yılı 9-12. sınıf Türk dili ve edebiyatı ders kitaplarında yer alan ders öncesi, ders içi ve ders sonrası olmak üzere toplam 748 etkinlik oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak Gülsoy (2023)'un UNESCO'nun küresel dijital okuryazarlık çerçevesinden hareketle hazırladığı Dijital Okuryazarlık İçerik Değerlendirme Formu kullanılmıştır. Veriler, nitel araştırmanın veri analiz tekniklerinden betimsel analiz tekniği kullanılarak çözümlenmiştir. Araştırmanın sonunda Türk dili ve edebiyatı ders kitaplarında dijital okuryazarlıkla ilişkili etkinliklerin her sınıf seviyesinde belirli oranlarda yer aldığı görülmüştür. Yapılan incelemede dijital okuryazarlıkla ilişkili etkinlikleri içermesi açısından en yüksek yüzdeye sahip ders kitabının 9. sınıf ders kitabı olduğu; en düşük yüzdeye sahip ders kitabının ise 12. sınıf ders kitabı olduğu; söz konusu etkinliklerin dört temel dil becerilerine dağılımı incelendiğinde en yüksek yüzdeye sahip becerinin dinleme; en düşük yüzdeye sahip becerinin ise konuşma olduğu; dijital okuryazarlık yetkinlik alanları içerisinde en fazla bilgi ve veri okuryazarlığı yetkinlik alanına yer verildiği; kariyerle ilgili yeterlikler yetkinlik alanına ise hiç yer verilmediği sonucuna ulaşılmıştır. Ulaşılan sonuçlardan hareketle benzer çalışmalarla karşılaştırmalar yapılmış ve önerilerde bulunulmuştur.Article Doğa-insan İlişkisini Anlamak: Ekolojizm ve Edebiyattaki İzleri(2022) Demir, Fethi; Süslü, Nahide EceGoethe’nin olgunluk seviyesine ulaşan ulusal edebiyatların varacakları bir merhale gibi tasarladığı Dünya edebiyatı (Weltliteratur) kavramı, özellikle son yüzyıldaki gelişmelerle başkalaşıma uğramıştır. Bugün artık, Dünya edebiyatı yerine Küresel edebiyat kavramını kullanmak ve edebiyatı pek çok yönüyle uluslararası bir kültür ve sanat etkinliği gibi düşünmek zorunlu hâle gelmiştir. Küresel edebiyatın başat izleklerinden biri de ekolojidir. Küreselleşmenin doğurduğu çevre kirliliği, organik yaşamın deformasyonu, iklim değişiklikleri, salgınlar, depremler, seller gibi ekolojik sorunlar edebiyatın kadrajına girmiştir. Özellikle sanayileşme faaliyetlerinin son iki yüzyılda hız kazanması, bunu teknolojik gelişmelerin ve dijital icatların izlemesi, paradoksal bir biçimde insanı doğayı hem tükettikçe ilerlediği hem de tükettiği için felakete sürüklendiği dikotomisiyle baş başa bırakmıştır. Ekoeleştiri diye adlandırılan edebî ürünlerin çevre ile olan ilişkisini inceleyen disiplinler arası bir yaklaşımın varlığı da bu güncel süreğen konuların yansımasıdır. Bu çalışmada ekoeleştirinin temel kavramları olan “Element Ekoeleştirisi, Ekofobi, İnsanmerkezcilik, Ekoahlak, Seküler kıyamet, Siborg, Metaverse, Transhuman, Gaia, Biyobölgecilik” ile ana yönelimleri olan “Transhümanizm, Posthümanizm” hem Türk hem de Dünya edebiyatından örneklerle açıklanmıştır. Ekolojizm kuramının iktisattan siyasete, bilimden edebiyata kadar çok geniş bir yelpazede yeni değerler dizisi oluşturduğu tespit edilmiştir. Görünen o ki önümüzdeki dönemde de bilimin, kültürün ve sanatın gündemindeki önemini arttıracak bu kavramların örneklerle somut hâle getirilmesi, bundan sonraki çalışmalara da katkı sunacaktır.Master Thesis The Effects of Postmodernism on Turkish Language and Literature Teaching(2022) Özhan, Selma; Demir, FethiPostmodernizm, modern sonrası dönemde gelişen ve sadece sanatı değil yaşamın her alanını etkileyen bir akımdır. Politikadan felsefeye, modadan mimariye, kültürden günlük yaşama, edebiyattan müziğe, sinemadan tiyatroya bir biçimde etki etmiştir. Küresel kapitalist çağın ideolojik mantığı olarak değerlendirebileceğimiz postmodernizm, yaşamın her alanına sirayet eden bir atmosfer gibi de nitelenebilir. Bu nedenle özellikle 1950'lerden sonraki bilimsel, sanatsal, kültürel, ekonomik ve toplumsal gelişmeleri anlamak için de anahtar kavramlardan biridir. Tüm bu kavramsal çerçeve tezimizin konusunu teşkil eden edebiyat ve eğitim için de geçerlidir. Bugün içinde bulunduğumuz çağın edebiyat ve eğitim ortamını doğru analiz edebilmenin, imkânlarını ve sorunlarını derinlemesine kavrayabilmenin ve elbette bu disiplinlerde yeni perspektifler geliştirebilmenin yolu postmodernizmin bu sahalardaki serencamını bilmekten geçer. Nitekim postmodernizm, edebiyat alanında modernist akımlardan sonra ortaya çıkmakla birlikte edebiyatçı, metin, okur, eleştiri ve yayıncılık dünyası gibi alanın tüm unsurları üzerinde köklü tesirler bırakır. Metinlerarasılık, üstkurmaca, oyunsuluk, palimpsest, karnavalesk, çoğulculuk vb. tekniklerle edebi türleri yeniden inşa eden, klasik ve modern anlatı formlarını yapısöküme uğratan postmodernizm; dil oyunları, anakronik göndermeler, oksimoron tamlamalar içeren renkli üslubuyla yeni bir anlatı dünyası kurar. Yazarın anlatı üzerindeki otoritesini sorunsallaştırır, okur merkezli bir yaklaşımla farklı yorumlara dayalı çoğulcu ve katılımcı bir dünyanın kapılarını aralar. Pedagoji sahasına da benzer nosyonlar bağlamında etki eden postmodernizm, öğrenci merkezli, aktif öğrenmeyi öne çıkaran, çoğulcu, katılımcı ve demokratik bir modeli esas alır. Sadece temel bilgileri hafızada tutmayı, bazı temel kavramları öğrenmeyi yeterli görmez. Bireyin çağın gereksinimleri doğrultusunda çok yönlü, iş birliğine yatkın, yaratıcı fikirler üretebilen, disiplinler arası çalışmaya yatkın bir formasyonla yetiştirilmesi gerektiğini savunur. Tam da bu noktada, edebiyat sahasındaki üretimlerle, pedagoji sahasındaki uygulamaların arasında bir korelasyon bulunması elzemdir. İşte, bu tezin amacı Türk Dili ve Edebiyatı öğretiminde postmodernizmin izlerini sürmektir. Bu bağlamda, öncelikle postmodernizmin tanımı, tarihî gelişim süreci, modernizm başta olmak üzere kendisinden önceki akımlarla ayrıştığı noktalar kısaca tespit edilmiştir. Sonrasında da postmodernizmin genelde edebiyata ve özelde de Türk Dili ve Edebiyatı öğretimine etkileri irdelenmiştir. Liselerde okutulan Türk Dili ve Edebiyatı ders kitaplarından yola çıkarak metinlerin seçiminde, anlatım tekniklerinde, ünite sorularında postmodernizmin imkânlarından ne kadar yararlanıldığı tespit edilmeye çalışılmıştır. Son tahlilde postmodern bir çağın içinde yetişen genç nesillerin Türk Dili ve Edebiyatı dersinde daha başarılı olabilmeleri; bugün oldukça sorunlu bir alan gibi görünen okuma, anlama, konuşma, yazma, dinleme, iletişim ve en önemlisi de düşünce üretme becerilerini geliştirebilmeleri dersin tüm paydaşlarının postmodernizm konusundaki yetkinliğiyle sağlanabilir. Bu nedenle tezin sonuç kısmında sadece ortaya konulan bulgular tartışılmamış aynı zamanda konuyla ilgili öneriler de sıralanmıştır.Master Thesis Examination of Story Texts and Activity Questions in Turkish Language and Literature Textbooks in the Context of Multiple Intelligences Theory(2023) İnal, Fatma Nur; Demir, FethiBu tezde, 2022-2023 eğitim ve öğretim yılında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlatılan ortaöğretim 9-12. sınıf ders kitaplarında yer verilen hikâye metinleri ve etkinlik soruları 'Çoklu Zekâ Kuramı' çerçevesinde incelenmiştir. Nitel araştırma yöntemine göre düzenlenen çalışmada betimsel araştırma tekniği ve doküman incelemesi kullanılmıştır. Araştırmada hikâye metinleri ve etkinlik soruları kuram tarafından belirlenen; sözel-dilbilimsel, mantıksal-matematiksel, görsel-uzamsal, içsel-öze dönük, müzikal-ritmik, sosyal-kişilerarası, bedensel-kinestetik, doğa-doğacı zekâ alanları kapsamında ele alınmıştır. İncelenen metinlerde ve etkinlik sorularında en fazla sözel-dilbilimsel zekâ alanına yer verildiği belirlenmiştir. Müzikal-ritmik, doğa-doğacı zekâ alanlarına çok az, bedensel-kinestetik zekâ alanına hiç yer verilmediği tespit edilmiştir. Sekiz zekâ alanına eşit düzeyde yer verilmediği ortaya konulmuştur. Bu bağlamda liselerde okutulan Türk Dili ve Edebiyatı ders kitaplarının hazırlanmasında 'Çoklu Zekâ Kuramı' başta olmak üzere modern ve aktüel pedagojik kuramların daha fazla dikkate alınmasının gerekliği önerilmiştir.Master Thesis Findings regarding education in dystopian narratives(2024) Aslan, Leyla; Demir, FethiModern yaşam ve kapitalizm etkisiyle 20. yüzyılda yaşayan insanların ütopyalardan uzaklaşarak distopyalara yöneldiğini görmekteyiz. Bu dönemde yaşanan endüstriyel devrimler, totaliter rejimlerin yükselişi ve teknolojik gelişmeler distopya sürecini hızlandırmıştır. İçinde bulunulan bu karanlık atmosfer yazarların geleceğe dair kaygılarını dile getirmeleri için bir zemin hazırlamıştır. Yazarlar içinde bulundukları dünyanın yansıması olarak eserlerinde kaotik, baskıcı, bozulmuş distopya evreninde insanların yaşadıkları trajik konumu yansıtmışlardır. 21. yüzyılda ise distopya eserleri yaşanan küresel gelişmeler, toplumsal değişimler ve siyasi gerilimlerin etkisiyle artarak daha fazla çeşitlenmiştir. Bu yüzyılda yaşanan savaş, kıtlık, göç, salgın hastalık, çevre kirliliği gibi olumsuzluklar okuyucunun dikkatini çekerek distopik temelli bir düşünce yapısı ortaya çıkarmıştır. Özellikle küresel çağın sahipleri olarak görülen Z kuşağı nasıl bir gelecek ile karşı karşıya olduğunu merak etmeye başlamıştır. Okuyucu kitlesi artarak devam eden distopya anlatılarının içerik bakımından pedagojik anlamda öğrenciler için bir uyaran olduğunu söylemek mümkündür. Distopya anlatılarının etkili kullanımı öğrencilerin eleştirel düşünme ve analiz becerileri, yaratıcı yazma ve ifade becerileri, empati ve duyarlılık, tartışma, iletişim, işbirliği gibi alanlarda gelişimlerini destekleyecektir. Öğrencilerin duyarlılıklarını arttırarak eğitsel olarak gelişimlerini tamamlamak için distopyaların Z kuşağı öğrencileri üzerinde bırakacağı olumlu etkilerin tespiti tezin amacını oluşturmaktadır.Master Thesis A Glimpse Into Turkish Language and Literature Textbooks in the Context of Generation Z(2024) Aydın, Nesli Yıldız; Demir, FethiDünyada yaygın olarak görülen ekonomik ve sosyal yeniliklerle oluşmuş zaman aralıklarına kuşak denir. Diğer bir söylemle kuşak kavramı, yaklaşık olarak yakın zamanlarda doğmuş olup benzer durumlarla karşı karşıya kalan, benzer mesuliyetler almış oldukları için ortak algı, fikir ve davranışlara sahip kişiler topluluğu olarak isimlendirilmiştir. Her dönemde insanların sahip olduğu ortak özellikler, durumlar, olaylar vardır. Bu ortak yaşantı, durum ve olaylara göre kuşaklar sınıflandırmaya tabii tutulmuştur. Kuşak gruplandırılmasının yapılması birçok açıdan araştırmacının bilimsel çalışmalarda işini kolaylaştırmaktadır. Bu sebeple eğitim-öğretimde bireylerin içerisinde bulunduğu kuşağı bilmek, eğitimcileri bir adım daha başarıya yaklaştırmaktadır. Genellikle 21.yüzyılda kuşak gruplandırılması; Gelenekselciler, Bebek Patlaması, X, Y, Z kuşağı olarak yapılmaktadır. Bu çalışmada özellikle; Z kuşağının beklentileri sorgulanmış ve bu doğrultuda Türk Dili ve Edebiyatı ortaöğretim ders kitaplarındaki metinlerin Z kuşağına uygunlukları ortaya konulmuştur. Çalışmada betimsel araştırma yöntemi ile doküman analizi kullanılmıştır. Öncelikle yerli ve yabancı literatürde yer alan basılı ve dijital kaynaklar genel tarama modeli uygulanarak analiz edilmiştir. Elde edilen bilgiler sonucunda Z kuşağına uygunluk kriterlerinden oluşan madde havuzu oluşturulmuştur. Hazırlanan 40 maddelik taslak form, alan uzmanlarının görüş ve önerilerine sunulmuştur. Uzman görüşlerinden alınan dönütler doğrultusunda 30 maddenin uygun olduğu tespit edilmiştir. Düzenlenen forma pilot uygulama yapmak amacıyla 2 uzman tarafından 15 metin kod güvenirliliği yöntemiyle incelenmiştir. Kod güvenirliliği (% 82) olarak belirlenmiştir. Güvenirliliği ortaya konulan maddeler bütün metinlere uygulanmıştır. Ortaöğretim düzeyindeki 9., 10., 11. ve 12. sınıflara yönelik Türk Dili ve Edebiyatı ders kitaplarında bulunan toplam 153 metnin Z kuşağına uygunluk durumları sayısal verilerle tablolar halinde sunulmuş ve yorumlanmıştır. Anahtar sözcükler: z kuşağı, ders kitapları, Türk dili ve edebiyatı, interaktif öğretim, modern öğretim materyalleriMaster Thesis The Investigation of Unit Measurement and Evaluation Questions of Turkish Language and Literature Course Books According To Renewed Bloom Taxonomy(2022) Kuş, Yunus; Demir, FethiBu araştırmanın amacı, Yenilenmiş Bloom Taksonomisi 'ne göre 2019-2020 Eğitim ve Öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlatılan ve okutulan ortaöğretim 9-12. sınıf Türk Dili ve Edebiyatı ders kitaplarının ünite ölçme ve değerlendirme sorularını incelemektir. Çalışmada, ünite ölçme ve değerlendirmede kullanılan soru türleri, soru türlerinin Yenilenmiş Bloom Taksonomisi'ne göre bilişsel süreç ve bilgi boyutları ortaya konulmuştur. Nitel araştırma yöntemine göre düzenlenen çalışmada doküman incelemesi tekniği kullanılmış ve 9-12.sınıflar için hazırlanan sekiz kitaba ait sorular incelenmiştir. Çalışmada kitapların özellikle bilişsel süreçleri örnekleyen sorular açısından farklılaştığı tespit edilmiştir. İncelenen sorularda Hatırlama ve Anlama basamaklarına daha fazla yer verildiği belirlenmiştir. Kullanılan soru türlerinde ise çoktan seçmeli, boşluk doldurmalı ve kısa cevaplı sorulara ağırlık verildiği görülmüştür.Article Minör Edebiyatın Aktüel Bir Panoraması(2019) Arvas, Harun; Demir, FethiMinör edebiyat, genel anlamıyla azınlık olarak bulunan bir kitlenin majör dilde ürettiğiedebiyat olarak tanımlanır. Tarih boyunca “minör bir söylem” edebiyat, sanat ve politika alanında hep var olmuştur. Varlığını kanonun dışında kuran bu söylem; küreselleşmenin, postmodernizmin, çokkültürlülüğün egemen olduğu bugünün dünyasında daha belirgin bir hâlegelmiştir. Modernizmin yaşadığı kriz, büyük ideolojik anlatılara olan güvenin sarsılması, mikro milliyetçilikler, azınlık araştırmaları, göçler, öteki kimliklerin kendini ifade edebileceği sosyal platformların çoğalması minör edebiyat söylemini görünür hâlegetirmiştir. Sosyal medyanın, internet teknolojisinin ve görselliğin hâkim olduğu bu çağda her türlü marjinal edebiyat ve kültür unsuru görünürlük kazanmıştır.Son tahlilde, güncel hayatın edebiyat üretimlerini analiz etmek için Minör edebiyat kavramını göz önünde bulundurmakta fayda vardır. Çünkü çokkatmanlı, üstkurmacaya ve metinlerarasılığa dayanan karnavalesk bir atmosferde kotarılan bu edebiyat üretimlerinin tahlilinde, “minör bir söylemin” varlığını göz ardı etmek, eserin anlam dünyasının tam olarak anlaşılmasına engel olacaktır. Dilin güçlü bir yersizyurtsuzlaştırmaya uğratılması, her şeyin içkin bir politik değere ulanması ve aynı zamanda söylemin kolektif bir değer taşıması gibi minör edebiyatın temel kriterleri bağlamında konuyu derinleştirmek, hem Batı edebiyatlarında hem de Türk edebiyatındaki izdüşümlerini tartışmak, minör edebiyat kavramı üzerine yapılacak bundan sonraki araştırmalara ve tartışmalara önemli katkılar sunacaktır. Bu makalede amaçlanan da minör edebiyatın güncel tartışmalar çerçevesinde biçimlenen aktüel bir panoramasını sunmaya çalışmaktır.Article Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi Romanında Baba-oğul İlişkisi(2009) Demir, FethiBaba-oğul ilişkisi edebiyatta sıkça işlenen bir temadır. Roman öncesi dönemde arkaik örneklerine rastlanan bu tema, romanın bir tür olarak ortaya çıkmasıyla birçok edebiyatçı ve romancı tarafından değişik boyutlarıyla ele alınmıştır. Benzer bir durum Türk Edebiyatı için de geçerlidir. Özellikle gelenekçi-modern, Doğu-Batı vb. karşıtlıklar etrafında şekillenen bu baba-oğul ilişkisinin temel özelliği kopuk, gergin ve çatışmalı bir karakter taşımasıdır. Tanzimat’tan günümüze uzanan süreç içerisinde, roman geleneği baba-oğul ilişkisinin genellikle bu yönüne odaklanmıştır. Aynı şey Orhan Pamuk’un ilk romanları için de söylenebilir. Fakat Orhan Pamuk, Masumiyet Müzesi ile birlikte baba-oğul ilişkisini tersyüz eder ve uyumlu, duygusal yönü güçlü, olumlu bir baba-oğul ilişkisi kurgular. Pamuk’un Nobel Edebiyat Ödülünü alırken yaptığı konuşmasından (Babamın Bavulu) ve babasının vefatıyla yaşadığı duygusal süreçten izler taşıyan bu değişim oldukça çarpıcıdır. Bu bağlamda Masumiyet Müzesi’ndeki Mümtaz Bey ile oğlu Kemal arasındaki uyum yalnızca Pamuk’un önceki romanlarındaki gergin, kopuk, sorunlu ve çatışmalı baba-oğul ilişkisini tersyüz etmekle kalmaz, Türk romanının bu kadim temasına da farklı bir bakış açısı getirir.Article Orhan Pamuk’un Romancılık Serüveninde Yeni Bir Durak: Tematik Romanlar(2011) Demir, FethiOrhan Pamuk‟un romancılık kariyeri değişik tarzlarda yazılmış yapıtlardan oluşmaktadır. İlk romanı Cevdet Bey ve Oğulları’nı klasik gerçekçi tarzda kaleme alan Pamuk, Sessiz Ev‟de ise modern anlatı tekniklerine yönelir. Daha sonra modern ve postmodern anlatı tekniklerini geleneksel değerlerle sentezlediği Beyaz Kale’yi, Kara Kitap’ı ve Yeni Hayat‟ı yazar. Pamuk, postmodern anlatı tekniklerine ek olarak, popüler okura hitap eden polisiye ve cinsellik ağırlıklı bir boyuta yer verdiği Benim Adım Kırmızı‟dan sonra tematik romanlara yönelir. Pamuk‟un tematik romanları ise Kar ve Masumiyet Müzesi‟dir. Bu iki romanı yazarın önceki romanlardan ayıran en temel özellik işledikleri ana temanın çok fazla öne çıkması/çıkarılmasıdır. Orhan Pamuk romancılık kariyerinde eksik olan siyasi roman örneğini Kar ile aşk romanı örneğini de Masumiyet Müzesi ile tamamlar. Zira Kar hem yayımlanmadan önce hem de yayımlandıktan sonra, politik bir roman olarak tanıtılmıştır. Aynı şekilde, kendisine yönelik yapılan aşkı yeterince anlatmıyor eleştirilerine Masumiyet Müzesi‟ni yazarak cevap veren Pamuk, böylece romancılığının bir başka yönünü de tamamlamış olur.Master Thesis The Panorome of Women Playwriting in Post-Millennium Turkish Theater Literatur(2024) Alp, Mehtap; Demir, FethiBu tezde, milenyum sonrası Türk tiyatro edebiyatında kadın oyun yazarlarının rolleri ve toplumsal dinamikler üzerindeki etkileri incelenmiştir. Türk tiyatrosunda kadınların tarihsel rolüne kısa bir bakış attıktan sonra, 2000 yılı sonrasında eser veren kadın yazarların, aile, kadın-erkek ilişkileri, iş hayatı ve bireyin içsel yolculuğu gibi konuları nasıl ele aldıkları detaylı bir şekilde analiz edilmiştir. Bu dönemde öne çıkan kadın oyun yazarları arasında Hatice SEÇİM, Figen ŞAKACI, Karden KASAPLAR, Ebru Nihan CELKAN, Elif SOLAK, Banu Ayten AKIN, Ayşe BAYRAMOĞLU, Müşerref Öztürk ÇETİNDOĞAN, Günay ERTEKİN ve Yeşim ÖZSOY' un oyunları incelenmiştir. Tezin amacı, milenyum sonrası eserlerinde işlenen temalar, karakterler ve anlatım biçimlerini derinlemesine inceleyerek, bu eserlerin toplumsal dinamikler, aile ilişkileri ve bireysel özgürlük gibi konularda nasıl bir perspektif sunduğunu ortaya koymaktır. Ayrıca, bu eserlerin Türk tiyatrosunun genel yapısına ve toplumsal kültürel algıya katkıları değerlendirilmiştir. Araştırma, niteliksel metodoloji kullanılarak yapılmış olup, eser analizleri, karakter incelemeleri ve tematik değerlendirmeler araştırmanın temelini oluşturmuştur. Dönemin sosyo-kültürel bağlamı, tezin analizlerinde dikkate alınarak kadın yazarların eserlerinin anlamı ve önemi detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Akademik makaleler, tiyatro eleştirmenlerinin yorumları ve döneme dair diğer literatür tezin ana kaynakları arasındadır. Bu tez, milenyum sonrası Türk tiyatrosunda kadın yazarların önemli bir yeri olduğunu ve toplumsal dinamikler üzerinde etkili olduklarını göstermektedir.Article Post-Millennium Nobel Literature Prizes in the Context of Global Literary Trends(Istanbul Univ, 2021) Demir, Fethi; Suslu, Nahide EceGlobalization has intensely affected the leading art of literature that has, for centuries, deployed languages to discharge a pivotal role in the construction of national cultures. Currently, literature is a means of transcending the national to achieve a global dimension. The development of technology, especially in the last half-century, has enabled digitalization, made translation possible at a dizzying pace, and introduced publishing techniques. These advances have shaken the paradigm that only positions literature within the ambit of national borders. Goethe's conception of Weltliteratur in the first half of the 19th century has surpassed his predictions. In particular, the concept has been transmogrified into "global literature" in the current millennium. This reality is most explicitly manifested in the Nobel Prize for literature. The awarding of this most prestigious prize elucidates the preference for literary texts that can achieve recognition in the international arena over prominent works that remain within the scope of national literature. In fact, the Nobel Prizes awarded for literature in the 2000s are increasingly determined by the rules of Weltliteratur, offering opportunities for diverse artists and works to be articulated into international literary networks. This study performed a descriptive analysis of the reasons, genders, countries, languages, genres, and content-related attributes of the artists awarded with the Nobel Prize for literature in the period spanning 2000-2020. The study also attempted to determine the correlations between global literary theory and the post-2000 Nobel Prize awards for literature. The outcomes of the descriptive analysis elucidated that the number of awarded women writers increased in comparison to the period preceding this millennium. The awarded oeuvres were primarily created in English, French, and German, and the awards predominantly represented the genre of the novel.Doctoral Thesis The Relationship of Faith and Deed Asharism(2021) Demir, Fethi; Sönmez, Vechiİtikadî mezheplerin oluşum sürecine etki eden olaylar ve düşünce farklılıkları gerek İslam tarihini konu edinen kitaplarda gerekse mezhep ve kelam tarihi kitaplarında çokça ele alınarak işlenmiştir. Bunun yanında spesifik anlamda sadece bir tek mezhebin bir görüşü üzerinde yoğunlaşan çalışmalar da vardır. Bu çalışma bu bağlamda Eş'arîliğin iman-amel yaklaşımı üzerinde durmaktadır. Hz. Peygamber hayattayken ortaya çıkan ihtilaflar ona sorularak çözüme kavuşturuluyordu. Onun vefatından sonra meydana gelen ihtilaflar naslara dayanan değişik görüşlerin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Bu tartışmalardan biri de imanamel ilişkisidir. Farklı mezhepler açısından değerlendirmeye tabi tutulmuş olan bu meselenin ortaya çıkışı Sıffîn savaşında Haricilerin, savaşa katılan herkesi 'kafir' ilan etmesiyle ortaya çıkmıştır. Burada amel imanla aynileştirilirken bunlara karşı ortaya çıkan Mürcie, aksi bir kanaatle, küfürle beraber taatın faydası olmadığı gibi imanla beraber mâsiyetin imana zarar vermeyeceğini ileri sürerek ameli, imandan sonra ikinci planda değerlendirmişlerdir. Amel meselesinin kişiyi ne kafir ne de mü'min yaptığını beyan eden Mu'tezile ise büyük günah kabul edilen ameli işleyenlerin iman ile küfür arasında bir mertebede olduklarını dile getirmiştir. Bu uç yaklaşımlar yerine daha orta bir yol tutan Eş'arîler ise iman mefhumunu kalbin tasdiki olarak ele alarak imanın, doğası gereği inanılması gerekli olan hususlar noktasında artma ve eksilmeyi kabul etmediğini savunmuşlardır. Çünkü iman, mahiyeti itibariyle tasdikten ibarettir. Buna karşın Eş'arîlerin bir çok alimine göre iman keyfiyet yönüyle artıp eksilebilir.Master Thesis A Research on Magic as an Anachronistic Phenomenon and Magic Practices in Van(2021) Öztekin, Bilal; Demir, Fethiİnsanlık tarihi kadar eski olan büyü ve büyüsel uygulamalar, kitabî-semavi dinlerden çok önce ortaya çıkmıştır. Bu çok eski uygulamalar, değişen dinler, toplumlar ve coğrafyalara rağmen günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Modernleşme, kentlileşme, dijital çağ, küreselleşme gibi yaşamı radikal biçiminde dönüştüren tüm gelişmelere karşın arketipsel bir olgu olarak kimi form değişikliklerine uğramakla birlikte zamanın ruhuna meydan okurcasına canlılığını korumaktadır. Anakronik bir biçimde hala uygulayıcısı, talep edeni, ritüelleri ve dolayısıyla pazarı olan büyü olgusu, içinde yaşadığımız postmodern çağın eklektik, melez, karnavalesk, oyunsu, amorf atmosferine denk düşmektedir. Elbette, edebiyattan folklora, resimden tiyatroya, sinemadan müziğe, kültürden sosyolojiye, teolojiden toplumsal psikolojiye kadar birçok alanda izdüşümleri ve etkileri olmaktadır. Öte yandan büyü uygulamaları, sosyal ortamların yanı sıra yazılı ve görsel basında da ciddi biçimde yer bulmaktadır. Büyü ve buna bağlı uygulamalar birçok toplumda görülmektedir. Fakat toplumun sosyal, kültürel, ekonomik ve dini yapısına göre çeşitlilikler göstermektedir. Sayılan faktörlere bağlı olarak büyünün toplumdaki yaygınlığı ve yoğunluğu da değişmektedir. Bu çalışmada büyü ve büyüsel uygulamaların tespitine çalışılacak ve çalışma Van ili ile sınırlandırılacaktır. İslam inancında kesin bir dille yasaklanmış olan büyü uygulamalarının, çok büyük bir kısmı Müslüman olan bir şehirdeki varlığı ve varlık sebepleri ortaya konmaya çalışılacaktır. Ayrıca genel olarak büyünün tarihsel arka planı ile büyünün Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam dinlerindeki yeri ile günümüzdeki durumu ele alınacaktır.Master Thesis The Outcast in Mehmet Eroğlu's Novels(2006) Demir, Fethi; Canatak, MecitYeni Türk Edebiyatı alanında birçok yazarın romanı şahıs kadrosu açısındanbilimsel olarak ele alınmış ve incelenmiştir. Fakat ?tutunamayan kahramanlar?hakkında yapılan bilimsel çalışmalar oldukça azdır. Bu sebeple Mehmet Eroğlu'nunromanlarını ?tutunamayan kahramanlar? açısından incelemeyi uygun gördük. ÇünküEroğlu, 1968'den günümüze toplumumuzun genel gidişatını yenilenler, ezilenler,dışlananlar ve öteki olarak kabul edilen kesimleri ya da insanları romanlarınınmerkezine alarak anlatmaya çalışmış bir yazardır. Bu çalışmamız; Türkiye'nin son30 yıllık sürecindeki ?tutunamayan? kesimleri ve bireyleri genel hatlarıyla belirmeyiamaçlamaktadır.Çalışmamızda ?tutunamayan kahramanların? Dünya ve Türk Edebiyatı'ndakigelişim sürecini kronolojik bir perspektifle ele aldıktan sonra; Mehmet Eroğlu'nunhayatı ve sanatı kısaca verilmiştir. Daha sonra Eroğlu'nun romanları, ?tutunamayankahramanlar? çerçevesinde yayınlanış sırasıyla incelenmiştir. Bununla beraber herromanın kısa bir özetine de çalışmamız içerisinde yer verilmiştir. Ayrıca tezimizinasıl konusunu teşkil etmesi bakımından romanlarda ?tutunamayan kahramanların?,?tutunamama? nedenleri arasındaki sosyal, psikolojik, siyasi ve bireysel farklılıklarortaya konulmuştur.Çalışmamızın neticesinde ise elde edilen bulgu ve görüşlerimizi genelhükümler şeklinde ortaya koyarak, Mehmet Eroğlu'nun romanlarında yer alan?tutunamayan kahramanların? özellikleri verilmiştir.Çalışmamızın, bu alanda daha sonra yapılacak bilimsel ve edebi çalışmalarakaynak teşkil edeceğine, ayrıca bilim ve edebiyat dünyasına katkıda bulunacağınainanıyoruz.Master Thesis To Know Allah From His Names(2009) Demir, Fethi; Ceylan, Ahmetİslam inanç esasları arasında Allah inancı çok önemli yer tutmakta, adeta diğer inanç esasları bunun üzerine bina edilir. Çünkü Allah inancını sağlam bir şekilde anlayan ve kabul eden bir insan diğer imanî konuları da rahatlıkla kabul edebilir. Bundan dolayıdır ki Allah'a tam iman etmek, O'nun zatî ve subutî sıfatlarının yanı sıra güzel isimlerini de bilmeyi gerektirir.Bu anlayıştan hareketle çalışmamızda Allah'ın güzel isimlerini ve bu konudaki kelamî problemlere yer verdik. Çalışmamızın ilk bölümü el-Esmaül-Hüsnâ ile ilgili birtakım kavramların açıklanmasına ve bu konuda yapılan çeşitli kelamî tartışma ve görüşlere yer verdik.Çalışmamızın ikinci bölümünde ise Allah'ın güzel isimlerinin sınıflandırmasını yaptık. Şüphesiz ki Allah'ın isimleri birçok kritere göre sınıflandırılmıştır. Biz ise burada isimleri anlamlarına göre gruplandırarak muhataplara farklı bir bakış açısı kazandırmak istedik.Neticede Yüce Allah, kendisini Kur'an-ı Kerim'de bize nasıl tanıtmışsa öyle inanma ve ona göre de hareket etmek zorundayız.Article Tür Kuramı Bağlamında Yeraltı Edebiyatına Bir Bakış(2020) Demir, FethiEdebi türler; belirli sabit formların,içeriklerin ve üslupların donuk bir biçimde yeraldığı statik kalıplar değillerdir. Neredeyse heryeni metinle farklılaşır, değişir ve gelişirler.Hatta bir türdeki herhangi bir metin, nadirentürün karakteristik özelliklerinin tümünesahiptir. Bu durum Yeraltı edebiyatı için degeçerlidir. Nitekim içinde yaşadığımız çağınbaşat edebiyat eğilimlerinden / akımlarından /türlerinden biri haline gelen Yeraltı edebiyatınınkökleri insanlığın ilk edebi üretimlerinedayanmaktadır. Mitolojik, dini ve gelenekselanlatılarda arkaik örneklerine rastladığımızYeraltı edebiyatı; süreç içerisinde pikaresk,gotik, kara edebiyat, marjinal edebiyat, kanondışı edebiyat, anarşist edebiyat, transgresifedebiyat gibi adlarla nitelenir. Hemen hepsibirbiriyle ilintili olan bu türler, birtakım içerik vebiçim farklılıkları taşımakla birlikte kanonikedebiyata karşı muhalif bir anlatı formu olman o k t a sı n d a b irl e şir. Gü n ümü z d e is epostmodern, küresel, polisiye, distopya, politik,psikolojik, siberpunk ve erotik edebiyat gibitürlerle/eğilimlerle ilişkilenerek yeni bir boyutkazanır. Tüm bunlar Yeraltı edebiyatıbağlamında sürdürülen tartışmaları daha dagirift bir hale getirir. İşte bu makalede, Yeraltıedebiyatının bir tür olarak ortaya çıkışı, tarihîgelişim süreci ve günümüzdeki panoraması türkuramı bağlamında tartışılacaktırArticle Türkiye’de Yeraltı Edebiyatı Tartışmaları: Kavram, Ölçüt, Tarihçe(2016) Kuş, Yunus; Demir, FethiYeraltı edebiyatının tarihi insanlığın ilk edebi üretimlerine kadar uzanmakla birlikte, bir akım olarak ortaya çıkışı modern ve modern sonrası döneme rastlar. Aslında Yeraltı edebiyatı, egemen sisteme ve onun tüm kurumlarına karşı çıkmayı hedefleyen ve kanuni tüm değer yargılarını ters yüz etmeye çalışan bir akımdır. Bu bağlamda her türlü illegal ve gayriahlaki davranışın ve edimin kendine yer bulduğu, cinselliğin, şiddetin, uyuşturucunun nihilist, anarşist ve köktenci bir yaklaşımla kotarıldığı; üslup bakımından ise argonun, küfrün, kabalığın egemen olduğu bir edebiyat olarak değerlendirilebilir. Kuşkusuz böylesi bir edebiyat akımının ortaya çıkışı; felsefi anlamda yabancılaşma, iletişimsizlik, asosyallik ve varoluşsal sorunlarla boğuşan, kapitalizmin örselediği, modern yaşamın kafkaesk labirentlerinde kaybolan anti kahramanın yaşama köktenci bir isyan etme hâliyle de ilintilidir. Bu bağlamda Türkiye'deki Yeraltı edebiyatı, Batı toplumlarıyla arasındaki tarihî süreç farkı nedeniyle ancak 1980'li yıllardan sonra filizlenmeye başlar. Özellikle 90'lı yılların ortalarından itibaren 12 Eylül'ün yarattığı travmayı bir biçimde bilinçdışına iten, bastıran toplumsal yapı, küresel kapitalizme eklemlenme sürecinin etkisiyle kendisini başka bir düzlemde bulur. Özel hayatın kamusal alana taşındığı, marjinal yaşamların ve söylemlerin daha fazla görünür hale geldiği, kentlileşmenin, yabancılaşmanın, ötekileştirilmenin, şiddetin, gelir dağılımındaki adaletsizliğin yol açtığı komplikasyonlar, kanon edebiyatının dışında, kendini kanona karşı kuran bir Yeraltı edebiyatını ortaya çıkarır. Fanzinler, forumlar, belirli dar gurupların kapalı devre toplantıları biçiminde kendini gösteren Yeraltı edebiyatı, zamanla birçok yayınevinin ilgisini çeker. Birçok yayınevi, bu tür eserleri basmaya başlar. Edebiyat dergilerinin ve akademik çevrelerin konuya olan ilgisi artar. Hatta paradoksal bir biçimde Yeraltı edebiyatı popüler bir tür haline gelir ki bu durum onun \"yeraltı\" özelliklerini önemli ölçüde aşındırır. Tüm bunlar zaten çok tartışmalı bir alan olan Yeraltı edebiyatı meselesini daha da karmaşık hale getirir. İşte bu makale de Yeraltı edebiyatının Türkiye'deki tarihî gelişim sürecini tanım, ölçüt ve tarihçe bağlamında ortaya koyarak, alandaki tartışmalara katkı sunmak için yazılmıştır