Browsing by Author "Demir, Uğur"
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Article 2010-2014 Yılları Arasında Van İlinde Otopsisi Yapılmış 65 Yaş Üstü Ölümlerin Retrospektif Olarak İncelenmesi(2017) Etli, Yasin; Hekimoğlu, Yavuz; Aşırdizer, Mahmut; Gümüş, Orhan; Demir, Uğur; Kartal, ErhanAmaç: Bu çalışmada, Van ilinde otopsisi yapılmış 65 yaş üstü ölüm olgularına ait demografik özelliklerin ve ölüm sebeplerinin tanımlanması, bu bulguların literatür ile karşılaştırılarak ülkemizdeki bölgesel farklılık ve benzerliklerinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 2010-2014 yılları arasında Van ilinde otopsisi yapılmış 65 yaş ve üstü ölümlere ait otopsi raporları ve adli tahkikat evrakı retrospektif olarak incelenmiş; olgular, cinsiyet, yaş, meydana geldikleri yıllar ve mevsimler, ölüm nedenleri ve orijinleri yönünden sınıflandırılmış, elde edilen bulgular istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Bu çalışma kapsamında değerlendirilen 84 olgunun yaş ortalaması 73.4±5.9 olup, olguların %81'i erkek %19'u kadındı. 65 yaş ve üstü ölümler yaz aylarında (%38.1) yoğunlaşmaktaydı. Ölümlerin başlıca orijini kazalardı (%64.3), onu doğal ölümler (%19), intiharlar (%9.5) ve cinayetler (%3.6) izliyordu. Kaza orijinli ölümler arasında trafik kazalarının oranı %72.2 idi. Sonuç: Van ilinde 65 yaş ve üstü doğal ölümlere yapılan otopsi sayısının Türkiye'nin diğer illerinde uygulanan otopsi sayısından daha düşük kaldığı tespit edildi. Ülkemizde ve özellikle yöremizde yaşayan halkın otopsiye karşı direncinin ve hekimlerimizdeki yaşlılardaki her ölümün, \"doğal ölüm\" olabileceği ön yargısının kırılması için yürütülecek eğitim faaliyetlerinin, yaşlılardaki otopsi sayısının artması konusunda önemli bir adım olacağı vurgulandı.Article Alışılmadık Bir Çocuk İstismarı Vakası: Şarbon Bulaştırılması(2020) Asirdizer, Mahmut; Etli, Yasin; Demir, UğurÇocuk istismarı, 18 yaşın altındaki çocuklara yönelik, sorumluluk, güven veya güç ilişkisi bağlamında, çocuğun sağlığına, hayatta kalmasına, gelişimine veya onuruna zarar veren hareket, hareketler veya eylemsizlikler şeklindeki davranışlar olarak tanımlanmaktadır. Bu olgu sunumunda çocuğa yetişkinler tarafından kasıtlı bir şekilde Şarbon bulaştırılmasını içeren değişik tipte bir çocuk istismarı olgusunu tartışmak amaçlanmıştır. 14 yaşında erkek olguya yetişkinler tarafından şarbon ile enfekte bir ineğin et parçalarına ve kanına temasa zorlanarak şarbon enfeksiyonu kapmasına neden olunmuştur. Yapılan adli tıbbi değerlendirme sonucunda olgumuzun değişik tipte bir çocuk istismarına maruz kaldığı ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca, bulaşıcı hastalıkların bildirilmesinde yetkin ve sorumlu kişilerin yeterli dikkat ve özeni göstermemiş olmalarının son derece tehlikeli durumlara yol açabileceği de görülmüştür.Article Bütan Gazı Soluması Sonucu Meydana Gelen İki Ani Ölüm Olgusunda Olay Yeri ve Otopsi Bulguları(2023) Kartal, Erhan; Etli, Yasin; Demir, Uğur; Ata, Uğur; Asirdizer, MahmutSolvent inhalasyonu halen dünya çapında gençlerin morbidite ve mortalitesinden sorumlu olan ve toplum üzerinde olumsuz etkileri bulunan önemli bir halk sağlığı sorunudur. Türkiye'de solvent inhalasyonu, sigara ve alkol bağımlılığından sonra en sık görülen madde kötüye kullanımı olup, bütan ve propanın en sık solunan maddeler olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada, biri intihar, diğeri kaza ile n-bütan solunması sonucu meydana gelmiş iki ölüm vakasının patoloji ve toksikolojik analiz sonuçları ile olay yeri bilgileri sunulmaktadır. Literatürde, bütan gazı solunmasına bağlı olarak hastaneye kaldırılan olgularda ve ölüm olgularında klinik bulgular ayrıntılı olarak tanımlanmış ise de, olay yeri ve otopsi bulgularını tanımlayan makale sayısı sınırlıdır. Bu olgu sunumunda, özellikle olay yeri ve ölü muayenesinde pratisyen hekimlerin karşılaşabilecekleri bulguların ve otopsi bulgularının tanımlanması amaçlanmıştır. Sonuç olarak, ceset muayenesine katılan pratisyen hekimlerin doğru toksikolojik analizler ve ölüm sebebinin doğru tespit edilebilmesi için, olay yeri ve ceset üzerindeki bulgular konusunda dikkatli olmaları önemlidir. Bu hekimlerin, cesede yakın yerde bulunan tiner, yapıştırıcı veya gaz kaynağı, cesedin başına geçirilmiş naylon torba, cesedin yakınında veya giysilerinde bulunan kusmuk lekeleri gibi bulguların varlığı veya yokluğu konusunda adli tıp uzmanlarına ipuçları vermeleri gerekmektedir.Article A Case Who Died Due To the Suicidal Intake of Aluminum Phosphide(2017) Hekimoğlu, Yavuz; Etli, Yasin; Kartal, Erhan; Gümüş, Orhan; Aşırdizer, Mahmut; Demir, UğurAlüminyum fosfit zehirlenmesi Türkiye ve gelişmiş ülkelerde nadir görülmesine rağmen yüksek ölüm oranı nedeniyle önemli bir sağlık sorunudur. \"% 57 Fumiphos\" ticari ad altında piyasaya sürülen, 3 g ağırlığındaki alüminyum fosfat tabletleri % 57 alüminyum fosfit ve % 43 amonyum karbonat içermektedir. Bu makalede, Türkiye'de nadir görülen bir alüminyum fosfit zehirlenmesi olgusunun klinik, olay yeri inceleme ve otopsi bulgularının tanımlanması ve olgumuzun verileri ile literatür bilgilerinin karşılaştırmalı olarak tartışılması amaçlanmıştır.20 yaşındaki erkek olgu, askerlik görevini yaparken, alüminyum fosfit alımını takiben ambulans ile hastaneye kaldırılmış ve yoğun kardiyo-pulmoner resusitasyon çabaları sonrası ex olarak kabul edilmişti. Tanık ifadelerinden, hastanın ağız yoluyla kutusunun üzerinde \"Fumiphos 57% aluminum phosphide\" yazan ve hastanın ceket cebinde bulunan bir zehir aldığı, sosyal medyada ölüm hakkında bazı ifadeler paylaştığı öğrenilmişti. Uygulanan adli otopside makroskobik bulgular tanımlanmış, otopside elde edilen doku örnekleri mikroskobik olarak incelenmişti. Otopside elde edilen örneklerin toksikolojik analiz sonuçlarında, mide içeriğinde 14184 ng/g alüminyum bulunduğu, iç organ ve kas örneklerinde p-tolüen sülfonik asit saptandığı rapor edilmişti.Otopside elde edilen makroskopik ve mikroskopik bulgular, literatürde tanımlanan non-spesifik bulgular ile uyumlu bulunmuştu. Suç mahalli, otopsi ve toksikolojik analiz bulgularının değerlendirilmesi sonucunda, kişinin ölümünün alüminyum fosfit zehirlenmesi nedeniyle meydana geldiğine karar verilmişti.Bu olgu sunumunda, zehirlenme şüphesi olan olgularda uygulanması gereken adli tıp prosedürüne dikkat çekilmiş, gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak görülen ancak Türkiye'de ve gelişmiş ülkelerde nadir görülen bir durum olan, alüminyum fosfit zehirlenmesinden ölen bir olgu sunulmuş ve alüminyum fosfit zehirlenmesine karşı alınacak önlemler tanımlanmıştır. Ayrıca klasik literatürde nadiren tanımlanmış olan mevcut olgunun makroskopik ve mikroskopik bulgularının adli tıp araştırmacılarına alüminyum fosfit zehirlenmesi için rehber olacağını düşünmekteyizArticle Çocuklarda Nadir Görülen Schmorl Nodülünün Yanlış Değerlendirilmesinin Yol Açabileceği Hukuki Sonuçlar (Olgu Sunumu)(2021) Asirdizer, Mahmut; Karabag, Irem Sari; Demir, Uğur; Arslan, Mehmet; Oymak, İsmailSchmorl nodülü (SN), kıkırdak uç plakanın bozulması ve kıkırdak plakası yoluyla nükleer madde kaybolduktan sonraki dönemde, nükleus pulposusun vertebra gövdesine herniasyonudur. Bir trafik kazasında yaralanan 12 yaşında bir erkek çocuğu hakkındaki bu makalede, travmatik vertebra kompresyon kırığı tanımlanmış ve bu lezyon ile trafik kazası arasında bir nedensellik bağı tespit edilmişti. Beyin cerrahisi, Radyoloji ve Pediatrik Radyoloji ile yapılan değerlendirmeler sonucu bu lezyonun SN olduğu ve trafik kazası ile ilişkili olmadığı sonucuna varıldı. Bu makalede sunulan olgu ile ilgili literatür gözden geçirilerek adli rapor hazırlanırken nedenselliğin tesis edilmesinin önemi ve bu tür durumlarda multidisipliner yaklaşımın gerekliliği vurgulanmıştır.Specialist Thesis Gender Determination of Clavicula From Anthropometric Measurements in Ct in Van(2019) Demir, Uğur; Aşırdizer, Mahmutİskelet haline gelmiş, çürümüş, parçalanmış veya tamamen yanmış cesetlerde kimliğinin belirlenmesi için gerekli morfolojik özelliklerin, parmak izlerinin ve DNA gibi biyolojik materyallerin elde edilememeleri nedeniyle pozitif kimliklendirme yöntemlerinin kullanılması bazen mümkün olamamaktadır. Bu durumlarda, genellikle diğer tanımlanabilir özelliklerden daha uzun süre dayanabilen dişler ve iskelet üzerinde yapılacak antropolojik kimliklendirme yöntemleri çok daha faydalı olabilmektedir. Literatürde Radyolojik Görüntüleme yöntemlerini kullanarak klavikula kemiğinden kimliklendirmeye ilişkin birçok çalışma bulunmakta olup; bunların çoğunluğu cinsiyet tayini üzerinde yoğunlaşmış ise de, yaş, ırk ve boy tayinine yönelik çalışmaların da mevcut olduğu görülmektedir. Çalışmamızda, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji ve Radiyodiagnostik Anabilim Dalı tarafından 01.01.2015 – 01.01.2017 tarihleri arasında çekilmiş 21 yaş ve üstü olgulara ait PET Tüm vücut BT görüntüleri incelenerek, arasından seçilen ve literatürdeki diğer makalelerden farklı olarak yaş gruplarına ve cinsiyete göre standardize edilmiş 180 erkek ve 180 kadın olmak üzere, toplam 360 olgudan oluşan geniş bir seri üzerinde her iki taraf klavikula kemiklerinde yapılacak olan antropolojik ölçümler ve bu ölçümlerden yola çıkılarak yapılacak hesaplamalar ile elde edilen verilerin, cinsiyet ve tarafla birlikte değişimlerinin ve yine yaş gruplarına göre bir değişikliğe uğrayıp uğramadığının belirlenmesi, klavikula ölçümlerinin cinsiyet ve taraf tayini için kullanılıp kullanılamayacağının araştırılması ve sonuç olarak varsa farklılıkların olası sebeplerinin tartışılması amaçlanmıştır. Çalışmada her bir taraf klavikulasından Klavikulada maksimum uzunluk (MLC), Klavikulada eğrisel uzunluk (CLC), Midklavikular maksimum yükseklik (MMHC) ve Midklavikular maksimum ön-arka genişlik (MMWC) olmak üzere her bir taraf klavikulasından 4 ölçüm olmak üzere toplamda 8 ölçüm yapılmış; ayrıca Klavikula maksimum uzunluğu ile eğrisel uzunluk farkı (CDC), Midklavikular maksimum çevre (MMCC) ve Midklavikular maksimum alan (MMAC) olmak üzere her bir taraf klavikulasından 3 hesaplama olmak üzere toplamda 6 hesaplama kullanılmıştır. Bu ölçümler üzerinde tanımlayıcı istatistikler yapılmış; hesaplamalar için SPSS istatistik paket programından yararlanılmış ve hesaplamalarda istatistik anlamlılık düzeyi %5 olarak alınmıştır. Ayrıca, ölçümü yapılan özelliklerin (değişkenlerin) cinsiyet ve taraf tayininde etkisini belirlemek üzere, Univariate Diskrimiant Analizi ve Adımsal (Stepwise) Diskriminant Analizi yapılmıştır. Yapılan Stepwise Diskriminant Fonksiyon Analizi'ne göre erkek olgularda %86,4; kadın olgularda %89,7 ve tüm olgular göz önüne alındığında ise %88,1 doğruluk oranında cinsiyet tayini yapılabildiği; sol tarafta %59,7; sağ tarafta %61,4 ve tüm olgular göz önüne alındığında ise %60,6 doğruluk oranında taraf tayini yapılabildiği, ancak klavikulaların ölçümlerindeki yaş ile değişimlerden faydalanılarak, erişkinlerde yaş tayini yapılabilmesi mümkün görülmemiştir. Sonuç olarak, çalışmamızda elde edilen sonuçlara göre klavikulalarının antropometrik ölçümlerinin orta derecede seksüel dimorfizm gösterdiği, cinsiyet tayini açısından tek başına kullanılması için kabul edilebilir doğruluk oranı olan %95 ve üzerine ulaşamadığı tespit edilmiş; bu sebeple klavikula ölçümlerin tek başına cinsiyet tayinindeki güvenilirliğinin kısıtlı olduğu, buna karşılık yalnızca klavikula kemiklerinin bulunduğu durumlarda çalışmamızda elde edilen verilerin yön gösterici olabileceği, elde edilen verilerin taraf dimorfizmi için ise düşük değerlerde olması nedeniyle kullanılabilirliğinin oldukça kısıtlı olacağı değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Klavikula, Cinsiyet Tayini, Taraf Tayini, Yaş Tayini, Adli Antropoloji, Antropometri, Diskriminant Fonksiyon Analizi.Article Maluliyet Oranlarının Yaş ve Cinsiyet İle İlişkisinin Değerlendirilmesi(2017) Gümüş, Orhan; Kartal, Erhan; Demir, Uğur; Hekimoğlu, Yavuz; Aşırdizer, Mahmut; Etli, YasinAmaç: Bu çalışmada, Van ilinde maluliyet muayenesi için başvuran 548 olguya ait raporların geriye dönük değerlendirilmesinin yapılarak, Van ilindeki maluliyet olguların profillerinin belirlenmesi ve daha önce ülkemizde yapılan çalışmalarda rastlamadığımız üzere maluliyet oranları ile yaş ve cinsiyetin arasında istatistiksel bir ilişki olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Çalışmamızda 01.01.2014 tarihinden, 31.12.2015 tarihine kadar olan 2 yıllık dönemde müracaat etmiş 548 kişiye ait maluliyet raporları geriye dönük olarak incelenmiş; bu olgular olay türü, yaş, cinsiyet, yaralanmanın meydana geldiği ay ve yıl, yaralanmanın meydana geldiği bölge, maluliyete esas teşkil eden veya maluliyete mahal olmayacak vücut bölgeleri, her vücut bölgesine göre maluliyet oranlarının dağılımı ve genel maluliyet oranları yönünden değerlendirilmiştir. Bulgular: Olguların %69,9'u erkek, %30,1'i ise kadındı. Olguların %91,6'sını trafik kazaları sonucu yaralanmaların oluşturduğu saptanmış, %19,5'inde yaralanmaları sekel bırakmadan iyileştiğinden maluliyet tayinine mahal olmadığına karar verilmişti. Sonuç: Çalışmamızda, kadın olguların ortalama maluliyet puanları ile erkek olguların ortalama maluliyet puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamış olmasına karşın; yaş gruplarına göre maluliyet oranı ortalama puanlarının 40 yaş üstündeki artışı istatistiksel olarak anlamlı bulunmuş olup, bu durum, yaşlanma ile birlikte ortaya çıkan osteoporoz, artroz gelişimi, kalp ve akciğer hastalıkları v.b. gibi durumların travma sonucu ortaya çıkan hasarın şiddetlenmesinde ve iyileşme sürecinin gelişiminin engellenmesinde rol aldıkları şeklinde değerlendirilmiştir.Article Penetran Travmaya Bağlı İnternal Karotis Arter Diseksiyonu ile İlişkili İskemik İnme Olgusu: Nedensellik Bağı İçin Adli Tıbbi Değerlendirme(2019) Arslan, Mehmet; Demir, Uğur; Aşırdizer, Mahmutİskemik inme, önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Ancak travmatik internal karo-tis arter diseksiyonuna bağlı iskemik inme nadir görülen bir durumdur.Bu olgu sunumunda, 35 yaşında erkek hasta boynundan kesici-delici alet ile yaralanmış olup total afazi ve sağ hemiparezi meydana gelmiştir.Radyolojik incelemelerde sol parieto-temporal bölgede beyin enfarktüsü ve bıçaklama sonrası internal karotis arter diseksiyonu ta-nısı konulmuştur. Bu olgunun adli tıp anabilim dalında yapılan değerlendirilmesinde,başka travmatik veya patolojik bir durumun varlığını dışlamak ve “kesici-delici alet yaralanmasına bağlı internal karotis arter yaralanması” ile “iskeminin neden olduğu inme ve afazi” arasında nedensellik bağı kurulması için nöroşirürji anabilim dalı ile işbirliği yapılmıştır.Bu makalede sunulan olgu nedeniyle literatür gözden geçirilerek, adli tıp uygulamalarında nedensellik kavramı ve prosedürü ele alınmış, bu gibi durumlarda multidisipliner yaklaşımın önemi vurgulanmıştır.Article Türkiye'de Uygulanan Farklı Yönetmelik ve Tüzüklere Göre Değerlendirilen Vakalarda Maluliyet, Özürlülük, Engellilik Oranlarının Karşılaştırılması(2024) Demir, Uğur; Kartal, Erhan; Asirdizer, MahmutAmaç: Dünya Sağlık Örgütü’nün 2023 tahminlerine göre, dünya genelinde 1,3 milyar kişi, diğer bir deyişle 6 kişiden 1’i veya toplam dünya nüfusunun %16’sı ciddi derecede fiziksel veya mental olarak engellidir. Değişen maluliyet, özürlülük, engellilik (MÖE) yönetmelik ve tüzükleri, aynı yaralanma için farklı olarak MÖE oranlarının çıkmasına neden olabilmektedir. Sunulan çalışma, herhangi bir yönetmelik/tüzük kapsamında değerlendirilmiş MÖE oranı tanımlanmış olguların bu oranlarının diğer yönetme-lik veya tüzükler kapsamında MÖE oranının değişip değişmediğinin, değişiyor ise bu değişimin hangi oranda olduğunun saptanması amaçlanmıştır. Materyal ve metod: Çalışmada iki farklı üniversitede 100 olgu üzerinde farklı yönetmelik ve tüzüklere göre hesaplanmış MÖE oranları, A,B,C ve D olarak dört gruba ayrılan farklı diğer yönetmelik ve tüzüklere göre de hesaplanarak, aralarındaki farklılıklar istatistiksel olarak hesaplanmıştır. Bulgular: Çalışmada 70 erkek ve 30 kadın olmak üzere, toplam 100 kişiye (ortalama yaş: 31,4±16,0) ait MÖE raporları değerlendirildi. Farklı diğer yönetmelik ve tüzüklere göre yapılan toplam altı karşılaştırmadan 5’inde istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar saptandı. Sonuç: Tıp ve hukuk alanında ortak bilimsel toplantılar düzenlenerek MÖE hesaplamalarının uluslararası standartları ve kişinin mesleği, yaşı ve cinsiyeti gibi özellikleri de göz önüne alacak şekilde tek bir kılavuz altında toplanmasının hak kayıplarının olduğu kadar haksız kazançların da önüne geçeceği öngörüldü.