Browsing by Author "Demirel, Cengiz Bekir"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Other Anestezi İndüksiyonu Esnasında Volatil Anestezik Ajanların Miyokardiyal Repolarizasyon Üzerine Etkileri(1999) Bilge, Mehmet; Demirel, Cengiz Bekir; Katı, İsmail; Güler, Niyazi; Eryonucu, Beyhan; Sayarlıoğlu, MehmetVentrikül repolarizasyon süresindeki değişkenliği gösteren QT dispersiyonu farklı klinik durumlarda aritmi ve ani ölüm riskinin saptanmasında kullanılabilir. Volatil anestezik ajan uygulanan, Amerika Anestezi Topluluğu (ASA) sınıflamasına göre klinik durumu 1 veya 2 olan 47 hastada QTc dispersiyonundaki akut değişmeleri değerlendirdik. Anestezi, sevofluran (n=16)., halotan (n=17) veya izofluranla (n=14) end-tidal konsantrasyonun %1'den %6'ya çıkarılıncaya kadar inspire edilen konsantrasyonun artırılmasıyla sağlandı. EKG, kalp hızı ve kan basınçları anestezi indüksiyonundan hemen önce, end-tidal konsantrasyon kararlı duruma ulaştıktan 1 ve 3 dk. sonra, veküronyum uygulanmasından 1 ve 3 dk. sonra ve entübasyondan 1 ve 3 dakika sonra kaydedildi. Çalışmaya aldığımız tüm olgularda istirahatta QTc ve QTc dispersiyonu normal değerlerde idi. Anestezik ajanların hepsi QTc dispersiyonunu indüksiyon öncesi değerlere göre belirgin olarak uzattı. Sevofluran ve izofluran QTc intervalini indüksiyon öncesi değerlere göre uzatırken, halotanın QTc intervali üzerine anlamlı bir etkisi görülmedi. Sonuç olarak, anestezik ajanlar QTc dispersiyonunu artırarak miyokardiyal repolarizasyon anormalliğine sebep olurlar. QTc dispersiyonunun artması anestezi alan ve kardiyovasküler hastalığı olmayan kişilerde görülen aritmilerin etyolojisinde rol alabilir.Article Elektrokonvülsif Tedavide Propofol ile Propofol+alfentanil'in Konvülsiyon Süresi, Hemodinamik Yanıtlar ve Derlenme Üzerine Etkileri(2002) Silay, Emin; Demirel, Cengiz Bekir; Katı, İsmail; Hüseyinoğlu, Ürfettin Abbasov; Koçoğlu, HasanBu çalışmanın amacı, elektrokonvülsif tedavide (EKT) propofol ile propofol-alfentanil kombinasyonunun konvülsiyon süresi, hemodinamik yanıtlar ve derlenme üzerine etkilerinin araştırılmasıdır. Olgular EKT uygulaması sırasında arteriyal kan basıncı, kalp atım hızı, periferik oksijen satürasyonu ve elektrokardiyografi ile monitörize edildi. Hastalar rastgele iki gruba ayrıldı (Grup l: propofol, n:16, Grup II: propofol+alfentanil, n:16). Atropin ile premedikasyon sağlandıktan sonra Grup I 'e propofol 0.75 mg kg-1, Grup II'ye propofol 0.50 mg kg-1 ve alfentanil 20 $mu$g kg-1 verildi. Gerekli görülen olgulara bilinç kaybı oluşuncaya kadar propofol 0.1 mg kg-1 ilave dozlar halinde verildi. Kas gevşemesi için süksinilkolin 1.0 mg kg-1 kullanıldı. Fasikülasyonların kaybolmasından hemen sonra elektrik uyarısı verildi. Ortalama motor konvülsiyon süresi propofol-alfentanil grubunda propofol grubuna göre daha uzun bulundu. Hemodinamik yanıtlar ve derlenme özellikleri iki grupta da benzer şekildeydi. Sonuç olarak, EKT uygulamalarında propofol alfentanil kombinasyonunun daha iyi bir seçenek olduğu kanısına varıldı.Other Eroin İntoksikasyonuna Bağlı Gelişen Pulmoner Ödem: Olgu Sunumu(2000) Demirel, Cengiz Bekir; Koçoğlu, Hasan; Abbasov, Ürfettin; Katı, İsmailAkut eroin İntoksikasyonuna bağlı gelişen pulmoner ödemli bir olgunun tedavisi ve komplikasyonları irdelenmiştir. Eroin aldığı ifade edilen bilinci kapalı, pupiller fiks ve miyotik, solunumu yüzeyel ve takipneik (SpO_2 % 35), nabız taşikardik filiform (130/dk), kan basıncı 40/? mmHg, ağrılı uyarana yanıtı olmayan 21 yaşındaki erkek olgu, entübe edilerek pulmoner ödem tanısıyla yoğun bakım ünitesine alınıp mekanik ventilasyona bağlandı. Olguya sıvı replasmanı yapıldı ve İV yoldan total 2.0 mg (0,8 mg/saat) nalokson verildi. Pulmoner ödem tedavisi için hipoksi ortadan kalkıncaya kadar % 100 O_2, sıvı replasmanı ve inotropik ajan verildi. Naloksan uygulaması eroinin solunum ve santral sinir sistemi üzerine olan etkilerini ortadan kaldırdı. Üç gün süre ile mekanik ventilasyon desteği sağlanan olgu, problemsiz olarak ekstübe edildi ve bir gün sonra servise gönderildi. Sonuç olarak, akut eroin intoksikasyonu ile gelen olgular kardiyak arrest geçirmeden hastaneye ulaştırılabilirse prognozun daha iyi olacağı kanısındayız.Other İğne Tipinin Spinal Anestezi Komplikasyonları Üzerine Etkileri(2002) Silay, Emin; Demirel, Cengiz Bekir; Katı, İsmail; Abbasov, Hüseyinoğlu Ürfettin; Coşkuner, İsmail; Tokmak, YakupAmaç: Bu çalışmada, spinal anestezide 25 G kalem uçlu iğne ile 25 ve 29 G keskin uçlu iğnelerinin baş ağrısı, bel ağrısı, parestezi, uygulama başarısı, spinal klik hissinin alınması ve deneme sayısı açısından karşılaştırılması amaçlandı. Metod: Olgular 30' ar kişilik üç gruba ayrıldı (Birinci grup: 25 G kalem uçlu, ikinci grup: 25 G keskin uçlu, üçüncü grup: 29 G keskin uçlu). Demografik dağılım açısından gruplar arasında fark yoktu. Tüm olgulara spinal anestezi başarı ile uygulandı. Bulgular: İğne yerleştirme sırasında hiçbir olguda parestezi görülmedi. Her üç grupta baş ağrısı (birinci grupta: % 3.3, ikinci grupta: % 16.6, üçüncü grupta: % 3.3) ve bel ağrısı insidansları benzer bulundu. Hem kalem üçlü iğne ile ve hem de keskin uçlu iğneler ile ilk denemede BOS gelmesinde benzerlik saptandı (ilk denemede birinci grupta:% 66.6, ikinci ve üçüncü grupta: % 50). Spinal klik insidansı birinci grupta % 56, ikinci grupta % 30 ve üçüncü grupta % 36.6 olarak bulundu ve birinci grupta, ikinci ve üçüncü gruba göre anlamlı olarak daha fazla saptandı (p<0,05). Sonuç: 25 G kalem uçlu spinal iğnenin 25 ve 29 G keskin uçlu iğneye göre ilk denemede spinal aralığın tanınmasını kolaylaştırması yanında daha düşük baş ağrısı insidansı oluşturması nedeni ile özellikle genç olgularda kullanılmasının uygun olacağı kanısına varıldı.Other Laringeal Maske ve Trakeal Entübasyon Uygulamalarının Göz İçi Basıncına Etkileri(2001) Çinal, Adnan; Demirel, Cengiz Bekir; Katı, İsmail; Yaşar, Tekin; Özdemir, MuratAMAÇ: Genel anestezide kullanılan laringeal maske (LM) ve trakeal entübasyon (TE) uygulamalarının göz içi basıncı (GİB), kalp atım hızı (KAH) ve sistolik kan basıncı (SKB) değerleri üzerine etkilerini karşılaştırmak. GEREÇ VE YÖNTEM: Prospektif randomize çalışmada genel anestezi altında ortopedik cerrahi girişim yapılan 20 hasta eşit olarak LM ve TE gruplarına ayrıldı. Olguların GİB, KAH ve SKB ölçümleri anestezi indüksiyonundan hemen önce, hava yolu aygıtı (HYA) yerleştirilmeden hemen önce, HYA yerleştirilmesinden 0.5 ve 5 dakika sonra, HYA'nın çıkartılmasından hemen önce ve çıkartıldıktan bir dakika sonra yapıldı. BULGULAR: İndüksiyondan hemen önceki GİB değerleri TE grubunda 16.3±3.0 mmHg, LM grubunda 17.9±2.0 mmHg idi. HYA yerleştirilmeden hemen önce GİB iki grupta da anlamlı derecede azaldı ve TE grubunda ortalama 8.4±2.8 mmHg'ya, LM grubunda ortalama 11.4±4.4 mmHg'ya düştü. GİB'ndaki bu azalma her iki grupta da indüksiyondan hemen önceki değere göre anlamlıydı (p<0.05). TE grubunda HYA yerleştirildikten 0.5 dakika sonra GİB 14.3±4.1 mmHg'ya yükseldi ve bu değişiklik HYA yerleştirilmeden hemen önceki ölçüme göre anlamlıydı (p<0.05). TE grubunda HYA çıkartıldıktan bir dakika sonra ise GİB 19.0±5.5 mmHg'ya yükseldi ve bu yükselme HYA çıkartılmadan hemen önce kaydedilen değere göre (13.6±4.6 mmHg) anlamlı bulundu (p<0.05). LM yerleştirilmesi ve çıkartılması GİB'nda anlamlı değişikliğe yol açmadı ( p> 0.05). SONUÇ: LM'nin GİB kontrolü açısından TE'e göre daha avantajlı olduğu ve GİB artışı istenmeyen göz ameliyatlarında tercih edilebilecek bir teknik olduğu kanısına varıldı.Other Spinal Progressif Musküler Atrofide Anestezi Uygulaması (Olgu Sunumu)(2000) Köseoğlu, Burhan; Demirel, Cengiz Bekir; Hüseyinoğlu, Ürfettin Abbasov; Katı, İsmailBu çalışmada; Werdnig-Hoffmann Hastalığı (Spinal Progressif Musküler Atrofi) olan 5 aylık bir çocuğun sol akciğerindeki yaygın segmenter atelektazi nedeni ile yapılan bronkoskopi için uygulanan anestezide karşılaşılan sorunlar tartışılmıştır.Other Tekrarlanan Halotan, İzofluran ve Sevofluran Anestezisinin Fare Karaciğeri Üzerine Histopatolojik Etkileri(2000) Kösem, Mustafa; Demirel, Cengiz Bekir; Koçoğlu, Hasan; Özbek, Hanefi; Hüseyinoğlu, Ürfettin A.; Katı, İsmailBu çalışmada halotan, izofluran ve sevofluranın fare karaciğeri üzerine olan histopatolojik etkileri araştırıldı. Karışık yetiştirilmiş Mus musculus Swiss-albino farelerden ortalama ağırlıkları 25-30 g olan toplam 80 fare çalışmada kullanıldı. Deney hayvanları (n=80) rasgele dört eşit gruba ayrıldılar; G I'e halotan, G II'ye izofluran ve G III'e sevofluran, (1'er MAC) verildi. G IV'e (kontrol) ise herhangi bir anestezik ajan verilmedi. Çalışma gruplarına on gün süre ile her gün ikişer saat olmak üzere %100 O2 içinde anestezik gazlar uygulandı. Çalışma sonunda farelerin karaciğerleri H-E (Hematoxylen-Eozin) ile boyandıktan sonra ışık mikroskobu ile portal ve sinüzoidal infiltrasyon (akut ve kronik iltihabı infiltrasyon), portal ve parankimal fibrozis, hepatositlerde hidropik dejenerasyon, mikro ve makroveziktiler yağlanma, apopitoz ve nükleer değişiklikler (nuklueslarda pleomorfizm, çift nükleus, şeffaf nükleus, inklüzyonlar) ve fokal nekroz, köprüleşme nekrozu, submasif ve masif nekroz ile portal ve intrahepatik safra stazı ve Kupffer hücre değişiklikleri (sayı ve şekil değişiklikleri) açısından değerlendirme yapılarak karaciğer hasarı histopatolojik olarak incelendi. Kontrol grubunda 3 farenin karaciğerlerinde çok hafif sel lüle r hasar vardı, diğerlerinde ise tamamen normal sellüler yapı saptandı. Halotan grubundaki bütün farelerin karaciğerlerinde hasar saptanırken, izofluran grubunda 17, sevofluran grubunda ise 13 farenin karaciğerinde hasar saptandı. Halotan grubundaki histopatolojik değişikliklerin derecesi izofluran grubuna göre daha fazla olmasına karşın, bu fark istatistiksel olarak anlamsız bulundu. Halotan ile sevofluran grupları arasındaki fark anlamlı idi (p<0.05). İzofluran ve sevofluran arasındaki fark ise anlamsızdı. Bütün grupların kontrol-grubu ile yapılan karşılaştırılmalarında ise farklar ileri derecede anlamlı olarak saptandı (p<0.001). Çalışmamızın sonuçlarına göre, özellikle karaciğer hastalığı olan kişilerde genel anestezi uygulaması sırasında sevofluranın tercih edilmesinin uygun olacağı kanısına vardık.Article Zor Trakeal Ekstübasyon (Olgu Sunumu)(2003) Çankaya, Hakan; Hüseyinoğlu, Ürfettin Abbasov; Egeli, Erol; Demirel, Cengiz Bekir; Katı, İsmailZor trakeal ekstübasyon zor trakeal entübasyon kadar sık görülmediği için anestezistler tarafından göreceli daha az tanınır. Bu hastalarda gerçek neden belirlenmeden yapılan ekstübasyon denemeleri ölümcül olabilir. Pek çok olguda bu problem, kaf havasını boşalma mekanizmasının bozulması nedeniyle kafın indirilememesinden kaynaklanır. Biz laringo-fissür ve kordektomi ameliyatı geçiren bir olguyu sunacağız. Olgu ekonomik nedenlerden dolayı ikinci kez kullanılan spiral tüp ile direkt laringoskopi altında orotrakeal entübe edildi. Ameliyat sonunda kafın havası normal işlemlerle indirilemedi. Olguya yeniden anestezi verildi, direkt laringoskopi altında bir stile ile kaf patlatıldı ve ekstübasyon gerçekleştirildi. Zor trakeal ekstübasyon olgularında, asıl nedenin ortaya konduktan sonra ekstübasyonun gerçekleştirilmesi daha iyi olacaktır.