Browsing by Author "Deveci, Aydın"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Article Akciğer Absesi(2007) Çobanoğlu, Ufuk; Deveci, AydınAkciğer absesi, akciğer parankimasında değişik etyolojik nedenlerle ve patolojik süreçler sonucunda oluşan, nekroz ve süpürasyonla karakterli ve fibröz doku reaksiyonu ile sınırlı patolojik bir oluşumdur. Antibiyotik tedavi uygulamaları ile birlikte sıklığı azalmasına rağmen yaşlılarda, malnütrisyonda, genel durumu kötü ve bağışıklığı baskılanmış hastalarda prognoz iyi değildir.Article Preterm Eylem, Prematüre Membran Rüptürü ve Alt Ürogenital Sistem İnfeksiyonları(2004) Zeteroğlu, Şahin; Güvercinci, Mehmet; Deveci, Aydın; Şahin, H. Güler; Şahin, Hüseyin AvniAmaç: Preterm doğum ve prematüre membran rüptürü ile alt ürogenital infeksiyonlar arasında bir ilişkisinin olup olmadığının belirlenmesi. Gereç ve Yöntem: Preterm eylem (grup I, n:37) ve prematüre membrane rüptürü (PEMR) (grup II, n:42) şikayetiyle kliniğimize başvuran hastalar ile miadında gebeler (grup III, n:20) kontrol grubu olarak çalışmaya alındı. Çalışmaya alınan kadınların vajinal ve idrar kültürleri ile vajen yan duvarından alınan örnekler candida, bakteriyel vajinozis ve Trikomonas vaginalis açısından incelendi. Vajenin pH ölçümü yapıldı. Bulgular: Üç grup arasında candidal ve Trikomonas vaginalis infeksiyonları açısından anlamlı bir istatistiksel farklılık saptanmadı. Bakteriyel vaginozis, pH ve vajinal kültür pozitifliği kontrol grubuna göre her iki grupta da istatistiksel olarak anlamlı bir yüksekliğe sahipti. İdrar kültürü pozitifliği oranı kontrol grubuna göre preterm eylem grubunda istatistiksel olarak anlamlı bir yüksekliğe sahipken prematüre membran rüptürü olan gruptaki yükseklik istatistiksel açıdan anlamlı değildi. Sonuç: Preterm eylem ve prematür membran rüptürü ile alt ürogenital sistem infeksiyonları arasında anlamlı bir ilişki mevcut olup, gebeliğin antenatal kontrolleri sırasında asemptomatik infeksiyonların bile dikkate alınması ve tedavilerinin yapılması önemlidir.Other Servisit Olgularında Chlamydia Trachomatis, Mycoplasma Hominis Ve Ureplasma Urealyticum(2003) Deveci, Aydın; Kamacı, Mansur; Zeteroğlu, Ümit; Üstün, Yusuf; Zeteroğlu, ŞahinAmaç: Klinik olarak servisit tanısı konulan olgularda Chlamydia trachomatis, Mycoplasma homiııis ve Ureaplasma urealyti-cum' un araştırılması amaçlandı. Materyal ve Metod: Yüzüncü yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniğine başvuran ve pelvik muayenesinde servisit tespit edilen cinsel yönden aktif, tek eşli 64 hasta çalışmaya alındı. C. trachomatis endoservikal örneklerde direkt floresan antikor (DFA) testi ile araştırılırken, M. hominis ve U. urealyticum ise endoservikal örneklerin Mycofast Evalution 2 test killerine ekimleri yapılarak araştırıldı. Bulgular: Olguların 24'ünde (%37.50) servikal erozyon tespit edildi. C. Trachomatis, M. hominis ve U. urealyticum' un oranı sırasıyla %17.19, %7.81 ve % 15.62 olarak saptandı. Erozyonu olan kadınlarda C. trachomatis sıklığı ise %41.67 olarak tespit edildi. Sonuç: Servisitin önemli bir etkeni olan C.trachomatis'in bölge-mizde yüksek bir prevalansa sahip olmadığı saptandı. Bununla beraber, özellikle erozyona eşlik eden servisit olgularında bu organizmanın yüksek prevalansa sahip olduğu göz önüne alınarak tedavinin bu etkene yönlendirilmesi tedavi-nin başarısı için önemlidir.Article Sezaryen Profilaksisinde Piperasilin ile Sefazolin Karşılaştırılması(2003) Şahin, Güler; Zeteroğlu, Şahin; Güvercinci, Mehmet; Kamacı, Mansur; Deveci, AydınAmaç: Sezaryen operasyonunun profılaksisinde sefazolin ile piperasilin etkinliğinin karşılaştırılması. ça ılışmanın Yapıldığı Yer: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği, Van, Türkiye. materyal ve Metod: Sezaryen ile doğum yapan 398 hasta çalışmaya alındı. Hastalar rasgele iki gruba ayrıldı. Birinci gruba (n:193) profilaksi olarak operasyondan 30 dakika önce ve bunu takiben 6 saat arayla toplam üç doz intravenöz l gram sefazolin uygulandı. İkinci gruba (n:205) aynı şekilde 2 gr piperasilin uygulandı. Hastalar febril morbidite, yara yeri infeksiyonu, endometrit, idrar yolu infeksiyonu ve akciğer infeksiyonu yönünden değerlendirildi. bulgular: Sefazolin alan grupta klinik olarak 14 (%7.25) hastaya endometrit tanısı konulurken, piperasilin alan grupta 25 (%12.20) endometrit tanısı konuldu (p<0.05). Sefazolin alan grupta febril morbidite oranı %13.47 saptanırken, piperasilin alan grupta %19.02 olarak saptandı (p<0.05). Sefazolin alan grupta 2 hastaya klinik olarak idrar yolu infeksiyonu tanısı konulurken, piperasilin alan grupta hastaların 5'inde idrar yolu infeksiyonu tanısı konuldu (p<0.05). Yara infeksiyonu ve akciğer infeksiyonu açısından iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Sefazolin profılaksisinin sezaryen operasyonlarında piperasiline göre daha etkili olduğu çalışmada gösterilmektedir. Bundan dolayı sezaryen profılaksisinde sefazolinin kullanılmasının daha uygun olacağı kanısına varıldı.Article Vaginal Akıntısı Olan Kadınlarda Mikrobiyolojik Bulgular(2003) Şahin, Güler; Deveci, Aydın; Andiç, Şafak; Zeteroğlu, Şahin; Güvercinci, MehmetAMAÇ: Vaginal akıntı şikayeti olan kadınlarda mikrobiyolojik ajanların saptanması amaçlandı. MATERYAL ve METOD: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum polikliniğine 01.06.2001 ile 15.11.2001 tarihleri arasında vaginal akıntı şikayetiyle başvuran cinsel yönden aktif, tek eşli 116 hasta çalışmaya alındı. Akıntı örneklerinden direkt mikroskopik inceleme ve kanlı agar, eosin metilen mavisi (EMB), Thayer Martin, sabouraud dekstroz (SDA), % 5 insan kanlı Tween (HBT) ve kan beyin infüzyon agarı besiyerlerine ekim yapıldı. Uroplasma ve Mycoplasma için Mycofast® Evalution 2 test kitleri kullanıldı. Chlamydia trachomatis direkt floresan antikor boyaması tekniğiyle (DFAT) araştırıldı. BULGULAR: Yapılan direkt mikroskopik incelemede 116 hastanın 48'inde (% 41.38) patolojik bulgu saptandı. Amsel kriterlerine göre 30 (% 25.86) hastaya bakteriyel vaginosis tanısı konuldu. İki (%1.72) hastada T.vaginalis ve 23 (%19.82) hastada hif, pseudohif ve mantar sporları saptandı. Üç (% 2.58) hastanın giemsa ve gram boyama örneklerinde N.gonorrhoeae ile uyumlu gram negatif diplokoklar ve yoğun inflamatuar hücre tebspit edildi. Onüç (% 11.21) hastada C. trachomatis için yapılan DFATtesti pozitif olarak bulundu. Yüz altmış altı hastanın vaginal akıntı örneklerinden besi yerlerine yapılan ekimlerde 61 (% 52.59) hastada üreme saptandı. Toplam 104 etken saptandı. Hastaların 28'inde (% 24.14) U. urealyticum, 20'sinde (% 17.24) G. vaginalis, 13'ünde (% 11.21) C.albicans, 12'sinde (% 10.34) M. hominis, 4'ünde (% 3.45) N. gonorrhoeae ve 27'sinde (23.288) normal vaginal flora türleri saptandı. Yüz on altı astanın 27'sinde (% 23.28) birden çok mikroorganizma izole edildi. SONUÇ: Vaginal akıntı şikayetinin başlıca nedeni alt genital yollarda oluşan infeksiyonlardır. Bu infeksiyonların önemli bir kısmı polimikrobiyaldir. Gardnerella vaginalis ve Candida türleri en sık karşılaşılan patojenlerdir.Other Van Edremit İlçesi Gölkarşı Köyünde Yapılan Bruselloz Araştırması(2000) Deveci, Aydın; Buzgan, Turan; Irmak, Hasan; Akdeniz, Hayrettin; Karahocagil, M. Kasım; Timurkan, Hüseyin; Demiröz, Ali PekcanVan ili Edremit ilçesi Gölkarşı köyünde hayvancılıkla uğraşan 12 kişilik bir ailenin 5 bireyinde akut bruselloz saptanması ve aynı köyde benzer şikayetlere sahip hastalar bulunduğunun öğrenilmesi üzerine adı geçen köye gidilerek, ateş, terleme ve eklem ağrısı şikayetleri olan hastaların fizik muayeneleri ve daha sonra serolojik taramaları yapıldı. Brusellozla uyumlu şikayetleri olan 98 kişiden alınan kan örnekleri önce lam aglutinasyon metodu ile değerlendirilerek brucella aglııtinasyonu pozitif olanlar ayrıldı. Lam aglutinasyonu ile pozitif bulunan 12 serum örneğinin , 9'unda tüp aglutinasyonu ile 1/160 ile 1/2560 arasında değişen titrelerde pozitiflik saptandı. Tüp aglütinasyonunda 1/160'tan düşük sonuç veren 3 hastada aglutinasyon Coombs'lu olarak tekrarlandı, bruselloz kabul edilen 9 kişide hastalığın akut veya kronik seyirli olduğunu araştırmak için rivanollü tüp aglütinasyonları çalışıldı. Bruselloz olgularının bulunduğu ailelerin hayvanlarının da hasta olduğu ve bu hayvanlarda yavru atma olayının sık görüldüğü tespit edildi. Bölgemizde, sütün kaynatılmadan mayalanması ve elde edilen peynirin taze tüketilmesi yaygın bir gelenek olduğundan; olgularımızda infeksiyon kaynağının hasta hayvanlar; bulaş yolunun ise direkt temas yanında, infekte sütle hazırlanmış taze peynir ve yağ tüketimi olduğu düşünüldü.