Browsing by Author "Duman, Mehmet Zeki"
Now showing 1 - 20 of 28
- Results Per Page
- Sort Options
Article 15 Temmuz Askeri Darbe Girişiminin Türkiye-avrupa Birliği İlişkilerine Etkisi(2018) Duman, Mehmet ZekiTürkiye, yarım asırdan fazla bir süredir kendisine hedef olarak seçtiği Avrupa Birliği’ne girmeçabasını, üye ülkelerle yaşadığı her tür soruna rağmen sürdürmeye devam ettirmektedir. An-cak, bugüne kadar Türkiye’nin Batılılaşmak için gösterdiği çaba, nihai hedef olan tam üyelikstatüsünü sağlayamamıştır. Aynı şekilde, günümüzde Türkiye ile Avrupa Birliği arasında tamüyelik müzakerelerinin başlamış olması, Birliğin, Türkiye’ye yönelik mesafeli duruşunu ve kendiiçine almama yönündeki ısrarcı tutumunu değiştirmemiştir. Bu ısrarcı tavrın altında ne türideolojik nedenler bulunduğu, özellikle de 15 Temmuz başarısız darbe girişimi sırasında vesonrasında Avrupa Birliği’nin takındığı antidemokratik yaklaşımın bundan sonraki ilişkileri na-sıl etkileyeceği sorusu, bu makalenin yazılmasının temel gerekçesini oluşturmaktadır.Master Thesis An Analysis on the Level of Professional Business and Job Satisfaction of High School Teachers: the Siirt Örneği(2018) Çiçek, Gülşah; Duman, Mehmet ZekiBu çalışma lise öğretmelerinin mesleki tükenmişlik ve iş doyumu düzeylerini incelemeyi amaçlamaktadır. Siirt kent merkezinde yer alan akademik ve mesleki liseler arasından kümelendirilmiş oransal rastlantısal seçim yöntemiyle belirlenmiş dokuz lise türünden seçilmiş 230 öğretmenden oluşan bir örneklem üzerinde yürütülmüş olan bu çalışma, öğretmenlerin mesleki tükenmişlik ve iş doyumu düzeylerini etkileyen faktörleri çözümlemeyi amaçlamaktadır. Bu araştırmadaki çözümlemelerde dört aşamalı bir süreç izlenmiştir. Birinci aşamasında, öğretmenlerin, işlerinde kendilerini gerçekleştirmekten sağladıkları doyum, işyerlerindeki çalışma arkadaşlarıyla ilişkilerinden sağladıkları doyum, işlerinin maddi ve ekonomik getirilerinden sağladıkları doyum ve toplam iş doyumu düzeylerinin çalışılan lise türü, cinsiyet, medeni durum, yaş ve iş deneyimine bağlı olarak değişkenlik gösterip göstermediği tespit edilmeye çalışılarak, seçilmiş olan bağımsız değişkenlerin öğretmenlerin mesleki tükenmişlik, işinde kendini gerçekleştirmekten sağladıkları doyum, işyerindeki arkadaşlarıyla ilişkilerinden sağladıkları doyum, işlerinin maddi ve ekonomik getirilerinden sağladıkları doyum ile toplam iş doyumu düzeylerindeki varyasyon üzerindeki etkileri çözümlenmeye çalışılırken tek yönlü varyans analizi ve t-testi yöntemleri uygulanmıştır. İkinci aşamada, öğretmenlerin mesleki tükenmişlik, işlerinde kendilerini gerçekleştirmekten sağladıkları doyum, işyerlerindeki çalışma arkadaşlarıyla ilişkilerinden sağladıkları doyum, işlerinin maddi ve ekonomik getirilerinden sağladıkları doyum ile toplam iş doyumu düzeyleri arasındaki ilişkiler korelasyon analizi yöntemiyle çözümlenmeye çalışılmıştır. Üçüncü aşamada ise çalışılan okul türü, cinsiyet, medeni durum, yaş ve iş deneyimi değişkenlerinin öğretmenlerin duygusal tükenme, duyarsızlaşma, düşük kişisel başarı hissi ve toplam tükenmişlik düzeyindeki varyasyon üzerindeki ortak ve göreli etkileri çözümlenmeye çalışılmıştır. Yapılan istatistiksel çözümlemeler sonucunda ulaşılan sonuçlar, çalışılan lise türüne bağlı olarak öğretmenlerin mesleki tükenmişlik, işlerinde kendilerini gerçekleştirme, çalışma arkadaşlarıyla ilişkileri, işlerinin maddi ve ekonomik getirilerinden sağladıkları doyum ile toplam iş doyumu düzeyleri arasında önemli farklılıklar olduğunu göstermektedir. Bulgular, Fen ve Anadolu Liselerinde görev yapan öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinin genel liseler ile meslek liselerinde görev yapan öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeylerinden daha düşük, tersine genel ve mesleki liselerde görev yapan öğretmenlerin işlerinde kendilerini gerçekleştirmekten sağladıkları doyum düzeylerinin ise Fen ve Anadolu liselerinde görev öğretmenlerden daha düşük olduğunu göstermektedir. Analiz sonuçları, cinsiyetlerine bağlı olarak öğretmenlerin mesleki tükenmişlik ve iş doyumu düzeyleri arasında da önemli farklılıklar olduğunu, kadınların mesleki tükenmişlik düzeylerinin erkeklerden daha yüksek, fakat iş doyumu düzeylerinin ise erkeklerden daha düşük olduğunu göstermektedir. Bulgular, sahip oldukları iş deneyimine bağlı olarak öğretmenlerin mesleki tükenmişlik ve iş doyumu düzeyleri arasında önemli sayılabilecek farklılıklar olduğunu göstermektedir. Tek-Yönlü Varyans Analizi sonuçları, çalışılan lise türünün mesleki tükenmişlik ve iş doyumu düzeyleri üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Mesleki tükenmişlik ile iş doyumun üç boyutu ve toplam iş doyumu arasındaki ilişkileri gösteren bağıntı katsayıları, öğretmenlerin mesleki tükenmişlik düzeyi ile en güçlü ilişkiye sahip olan iş doyumu alt boyutunun işin maddi ve ekonomik getirilerinden sağlanan doyum olduğunu göstermektedir.Article Bir Olgu Olarak Toplum ve Toplumun Neliği Üzerine Bir Sorgulama(2024) Duman, Mehmet Zeki; Rızvanoğlu, ErenBu çalışma sosyolojinin kolektif bir örgütlenme biçimi ve ahlaki bir düzen olarak nitelediği toplumun neliği sorusuna odaklanmakta ve bunu yaparken de sosyolojik düşünce geleneğini oluşturan temel metodolojik yaklaşımlardan hareket etmektedir. Amaç, insana ve topluma özgü olanı saptamak, gündelik deneyimlerimizi anlamayı sağlayacak teorik bir çerçeve sunmak, ilişkilerimizi ve davranışlarımızı yönlendiren toplumsal habitusları anlamlandırmak, kültürel norm ve pratiklerin evrensel olmaktan uzak olduğunu göstermek, olay ve olgulara sosyolojik bir perspektiften bakmak ama daha da önemlisi toplumun bireye, kendini tartışmasız bir şey olarak kabul ettirdiğini ve dolayısıyla da toplumun karşımıza somut bir gerçeklik olarak çıktığını göstermektir. Kısacası bu metin, sosyolojinin sosyal bir realite olarak gördüğü, tanımladığı ve incelediği toplumun neliği sorusunu cevaplandırmaya çalışmakta ve bu cevaplama arayışında ünlü sosyolog Durkheim’in de çok güzel bir betimlemeyle işaret ettiği gibi kişisel tutum ve davranışlarımızın arka planında yer alan ve insanlara kendini kalıcı bir biçimde kabul ettiren hatta kimi zaman dayatan toplumun; ne olduğunu, nasıl bir doğaya ve işleyişe sahip olduğunu, neden bir topluma ihtiyaç duyulduğunu ama hepsinden de önemlisi toplumun gündelik yaşam ilişkilerinde kendisini nasıl ve hangi söylem ve eylemlerle yeniden ürettiğini ortaya koymaya çalışmaktadır.Master Thesis Determinant Factors in the Political Preferences of Individuals With Disabilities: a Research on Disabled People's Associations in Van(2020) Yanık, Sidar Fırat; Duman, Mehmet ZekiBu çalışma engelli bireylerin siyasal tercihlerini belirleyen faktörleri araştırmayı amaçlamaktadır. Araştırma evreni olarak Van merkezde bulunan engelli derneklerinin üyeleri belirlenmiştir. Nitel araştırma metodu benimsenerek, yarı yapılandırılmış görüşme formuna dayalı bir araştırma yürütülmüştür. Çalışma kapsamında işitme, görme ve bedensel engelli bireylerden oluşan 10'u kadın toplam 30 kişi ile görüşülmüştür. Görüşmeler ana temalara ayrılarak veri analizi yapılmış olup aile, aşiret, din, STK ve engellilik gibi değişkenlerin, engelli bireylerin siyasal tercihlerine ne oranda etki ettiği değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçları itibariyle, bölgenin demografik yapısından kaynaklı aile, aşiret, din gibi kurumların birer aktör olarak engelli bireyler üzerinde de farklı düzeylerde etkili olduğu görülmüştür. Ayrıca, siyasal yaşama katılma hakkı büyük oranda engellenen bireylerin, siyasi partilere güven duymadıkları tespiti yapılmıştır. Sonuç olarak, engelli bireylerin, oy verme gibi fazla çaba gerektirmeyen siyasal etkinliğe katılım sağlama; seçilme gibi aktif çaba gerektiren siyasal etkinliklerden ise kaçınma eğilimi sergiledikleri görülmüştür.Master Thesis The Determinant Factors That Affect Decision Making Processes of Woman Who Had Learnt That They Will Have Disabled Babies in Van(2020) Akçakaya, Emine; Duman, Mehmet ZekiGebelik sürecinde yapılan test ve taramalar ile fetüsün sağlığı, fiziksel ve zihinsel özellikleri hakkında bilgi edinilebilmektedir. Edinilen bu bilgiler ile fetüste herhangi bir anomali olması durumunda, anne adayları kürtaj veya gebeliği devam ettirerek engelli bir bebek dünyaya getirme gibi iki yönlü bir tercih aşamasıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Araştırmam ile öğrenmek istediğim, gebelik sürecinde bebeğinin engelli olacağını öğrenen anne adaylarının bu zorlu süreçte ne tür faktörler/aktörler, etkisinde kalarak kararlarını şekillendirdiğidir. Anne adaylarının bireysel ve psikolojik olarak görünen bu kararları arkasındaki sosyal, kültürel ve ekonomik sebeplerin öğrenilmek istenmesidir. Araştırmada ilk olarak literatür taraması yapılmış daha sonra nitel araştırma yöntemlerinden derinlemesine görüşme tekniği kullanılarak anne adayları ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir Araştırma sonucunda elde edilen bulgular ile toplumun sosyo-kültürel ve ekonomik özelliklerinin kadının vereceği kararda önemli bir yere sahip olduğu; ayrıca çeşitli aktörler(eş, aile, sağlık uzmanı vb.) tarafından kadının vereceği kararın yönlendirilmeye çalışıldığı görülmüştür.Master Thesis The Effect of Awareness Education Given on Gender Roles in Early Childhood in the Formati̇on of Equality Gender Roles: The Case of Kamer Van(2020) Gür, Esra; Duman, Mehmet ZekiBu çalışmanın konusunu bir sivil toplum kuruluşu olan Kamer'in(Kadın Merkezi) toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için erken çocukluk döneminde toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin verdiği farkındalık eğitiminin eşitlikçi cinsiyet rollerinin oluşumundaki etkisinin incelenmesi oluşturmaktadır. Toplumsal cinsiyet rolleri erken çocukluk döneminden başlayarak sosyalleşme sürecinde edinilmektedir. İlk olarak ailede başlayan bu süreç daha sonra eğitim, medya, kültür siyaset gibi sosyal kurumlar ve sosyal çevre aracılığıyla devam etmektedir. Bütün bu süreç bireyin benliğini oluşturarak tercihlerini, algısını ve sosyal hayata bakış açısını belirlemektedir. Dolayısıyla erken çocukluk döneminde aktarılan toplumsal cinsiyet rollerinin içeriğinin eşitlikçi olması önem teşkil etmektedir. Demokratik bir toplumsal düzenin oluşmasının temelinde yatan önemli faktörlerden birisi toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliği temelde kadın ve erkek arasındaki farkları kabul etmek ve toplumda oynakları rolleri eşit olarak değerlendirmek anlamına gelmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması için bu noktada hükümetlere, sivil toplum kuruluşlarına ve medya kurumlarına önemli görevler düşmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanabilmesi ve yaygınlaşması için sivil toplum kuruluşları, üniversiteler ve kamu kurumlarında toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifini kazandıracak eğitim seminerleri ve dersler verilebilir. Bununla birlikte toplumsal cinsiyet rollerinin erken çocukluk döneminde kazanıldığını düşündüğümüzde bu dönemde ebeveynlere ve çocuklara eşitlikçi cinsiyet rolleri kazanmaları için eğitimler verilebilir. Bu doğrultuda bu çalışmada bir sivil toplum kuruluşu olan Kamer'in erken çocukluk döneminde toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin verdiği farkındalık eğitimi incelenmiştir. Araştırmada niteliksel araştırma yöntemi ve bu yöntemin veri toplama teknikleri olan katılımlı gözlem ve derinlemesine görüşme iii tekniği kullanılmıştır. Temelde eğitimin eşitlikçi cinsiyet rollerinin oluşumunda nasıl etkili olduğu eğitime katılan kadın katılımcıların görüşlerinden hareketle değerlendirilmiş ve konu ile ilgili önerilere yer verilmiştir.Master Thesis The Impact of Religious Beliefs and Attitudes in Coping With the Novel Coronavirus Disease (covid-19): a Sociological Study on Academics(2023) Şağban, Elif; Duman, Mehmet ZekiGünümüz modern dünyasında afet türleri, kaynakları bakımından çeşitlilik göstermek ile birlikte sonuçları bakımından küresel boyutlara ulaşmıştır. Bunun en güncel örneği günümüzde etkileri devam eden biyolojik bir afet türü olan Covid-19 salgınıdır. Diğer afetlerde olduğu gibi bu süreçte de dinin etkin olduğu bilinmektedir. Bu anlamda Covid-19 ile başa çıkmada dini inanç ve tutumların etkisini incelemek bu çalışmanın temel amacıdır. Bu çalışma birden çok disiplinin görünümlerini yansıtmaktadır. Nitekim sosyoloji perspektifinden ele alınan bu çalışmada, sosyolojinin önemli alt disiplinlerinden olan din sosyolojisi ve afet sosyolojisinden yararlanılmıştır. Nitel araştırma yöntemine başvurulan bu çalışmada, amaçlı örnekleme tekniği kullanılmıştır. Böylece saha araştırması, çalışma grubu Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi akademisyenleri olan Covid-19 salgın hastalığını yaşamış 13 kadın ve 13 erkek olmak üzere toplam 26 katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Derinlemesine görüşmelerin yapıldığı bu çalışmada içerik analizi yapılarak temalara ulaşılmıştır. Bulgular başlığı altında ele alınan bu temalar, katılımcıların afet dönemlerinde dinin yeri ve önemine dair görüşlerine, hastalık dönemlerinde verdikleri dini tepkilere ve salgın kısıtlamaları nedeniyle dini yaşantıdaki değişimlere odaklanılmıştır. Bundan hareketle çalışmada genelde afet dönemlerinde dinin önemi, özelde de Covid-19 salgın hastalığı döneminde dini inancın yeri, verilen dini tepkiler, dinin tedavi sürecine etkisi, hastalık öncesi ve sonrasında dini yaşantıdaki değişimler üzerinde durulmuştur. Çalışmanın sonuçlarına göre dini inancın, Covid-19 hastalığı döneminde özellikle sağladığı psikolojik destek ile tedavi sürecine katkıda bulunduğu anlaşılmıştır.Article İmparatorluk Nostaljisi: Michael Hardt Ve Antonio Negri’de Egemenlik Ve İmparatorluk(2019) Duman, Mehmet ZekiTarih boyunca hegemonik ve emperyal bir güç olarak karşımıza çıkan imparatorluklar,dünya siyasetinin ve coğrafyasının şekillenmesinde çok önemli bir rol oynayarak,her zaman kaosa karşı savunmak zorunda oldukları bir düzenin yaratıcısı ve kollayıcıolmaya ve yirminci yüzyılla birlikte yerlerini ulus-devlete bırakmış olmalarına karşınbu tarihsel misyonlarını yerine getirmeye devam etmişlerdir. Hatta imparatorluklakıyaslandığında günümüzde ulus-devletin egemenliğine rağmen içinde yaşadığımızdünyayı şekillendiren dinamiklerin, imparatorluk politikaları ve imparatorluk kültürleriolduğu söylenebilir. Bu tarihsel/sosyolojik gerçekten hareketle makalede iki temelkonu üzerinde durulacaktır. Birincisi, dünya tarihinin aslında bir imparatorluklar tarihiolduğu ve imparatorluk mantığının günümüz küresel siyasetinin de temellerini oluşturmayadevam ettiği görüşü savunulacak, ikincisi de özellikle son yıllarda akademikcamiada çok fazla tartışılan Michael Hardt ve Antonio Negri’nin dışarısı olmayan biriktidar mekanizması olarak tanımladıkları, temelde klasik emperyalizmi aşan, zamandanve mekândan bağımsız, barışçıl olmak ile biyo-iktidar uygulamakla karakterizeedilen ve Amerika özelinde de somutlaştırılan yeni İmparatorluk fikrine değinilecektir.Master Thesis The Importance of the Resolution Process in Kurdish Issue and the Approach of Non Profit Organizations (the Sample of Van City)(2017) Göçen, Enver; Duman, Mehmet ZekiTürkiye'de neredeyse yüz yılını dolduran en uzun ve en can alıcı sorunlarından biri olan Kürt sorunu acil olarak çözümü beklenen bir sorundur. Zaman geçtikçe çözümü zor bir hâl alan bu mesele çözüm sürecinde tartışılmış ve çözümüne ilişkin bazı adımlar atılmıştır. Başarısızlıkla sonuçlanmasına rağmen çözüm süreci bu ülkenin insanlarının mutluluğu ve müreffeh bir geleceği için önem arz etmektedir. Bu açıdan çözüm sürecine tekrar dönülmesi ve sorunun tartışılarak çözülmesini farz etmekteyiz. Odaklandığımız diğer bir nokta ise Kürt meselesinin çözümüne ilişkin nesnel bir görüş edinmek için Kürt meselesinin bilimsel nedensellik ilkesi ile çözümlenmesi gerektiğidir. Bilimsel nedensellik ilkesi dediğimiz bu yaklaşıma göre bir sorun ya da toplumsal bir olgu tarihsel arka planında saklı olan nedenlerinin anlaşılması ile çözümlenebilir. Bu sorunun temel nedenleri nelerdir sorusu temel sorudur. Bu bağlamda Kürt meselesini tarihsel olarak inceledik ve günümüzde sorunsal bir vaziyet alan bu mesele ile ilgili nedensellikleri açıklamaya çalıştır. Dolayısıyla bu ülkede bir Kürt meselesi vardır. Bu mesele çatışmalı bir alan yaratmıştır. Bu çatışmalı alan bir sonuç olmasına rağmen yeni sorunsal alanlar yaratarak sorunu daha girift bir hale sokmaktadır. Bu bakımdan Kürt meselesinin çözüm süreci ayrıca önem arz etmektedir. Çalışmanın ana teması olan çözüm sürecinin temel ilişkisel alanında yer alan, etnisite, Kürt sorunu, çatışma çözümlemesi ve savaşa karşı barış söylemi kavramları üzerinde durulan ifadeler olmuştur. Sözün özü Kürt meselesi doğru tanımlanmadan doğru çözüm perspektifi geliştirilemez. Bunun içinde öncelikle ve nihayetinde çözüm süreci gereklidir.Master Thesis An Investigation on the Meeting of the Village of Religious Vision for Religious Sociology (case of Veysel Karani Tomb)(2019) Kimya, Zeynep; Duman, Mehmet ZekiTürbeler, manevi gücü ve meziyeti olduğu düşünülen kişilerin defnedildikleri, halk tarafından kutsal olarak bilinen mekânlardır. Ziyaret yerleri, kutsallığın mekânsal anlamda şekillenmiş biçimidir. Bu mekânlarda hacet, dilek, istek, murat gibi kavramlarla ifade edilen talepler dile getirilmektedir. Bu talepler bazen bir takım ritüellerle tamamlanmaktadır. Söz konusu ritüeller çoğu zaman ya İslam dışı ya da İslami uygulamalarla sentezlenmemiş geleneksel bir formda sergilenmektedir. Bu ritüeller 'halk dindarlığı' kavramıyla dinin özüne uymayan uygulamalar olarak da ifade edilebilir. Halk dindarlığı ya da geleneksel din anlayışı, kutsal kabul ettiği mekânları ziyaret etmeyi vazgeçilmez unsurları olarak görmektedir. Kitabi din anlayışı ile hareket eden bir kesim, bu uygulamaları dinin özüne aykırı olarak görüp sert bir şekilde eleştirirken; bir başka kesim ise bu uygulamaları tamamen içselleştirmiş ve dinin gerekliliği olarak görmüştür. Türbe ziyaretlerinin esas amacı, 'ulaşılamaz olarak bilinene' yani 'Yüce' olana kutsal olan bir aracı vesilesiyle ulaşabilmektir. Kutsal kabul edilen bu aracılar ise kuşkusuz ziyaret mekânları ve türbelerdir. Yüce olana yakın olma düşüncesi, kutsal olarak görülen bu mekânları manevi bir sığınak haline getirmektedir. Özellikle İslam dininin mübarek gün ve gecelerinde insanlar bu yerleri değişik amaçlarla ziyaret etmektedir. Bu özelliklerinden dolayı türbe ziyaretleri, din sosyolojisi açısından ele alınması gereken bir olgudur ve araştırmaya değer bir konudur. Bu çalışmada, Siirt İli Veysel Karani Hazretleri Türbesi örnekleminden yola çıkılarak, türbelerin insanların manevi dünyalarında ve sosyal hayatlarında nasıl bir yer edindiğini ortaya koymak amaçlanmıştır. Veysel Karani Hazretleri türbesinden hareketle, türbe ziyaretlerinin nedenleri, ziyaretçilerin beklentileri, ziyaret sırasında uygulanan pratikler ele alınmış ve alan verilerine dayalı olarak sosyolojik analizler yapılmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler : Dini İnanç, Kutsal, Veysel Karani Türbe, Geleneksel Din Anlayışı, Halk Dindarlığı.Article Nilüfer Göle’nin Eserlerinde İslami Kimlik Arayışı ve Bu Arayışın Avrupa ve Türkiye’deki Kamusal Tezahürü(2019) Duman, Mehmet ZekiBu çalışmanın amacı, adını daha çok modernlik, sekülarizm ve İslamcılıkkonusunda yaptığı araştırmalarla duyuran sosyolog Nilüfer Göle’nin, siyasibir kimlik olarak tanımladığı İslam’ın Avrupa ve Türkiye’deki yükselişinideğerlendirmektir. Çalışmanın kapsamı, söz konusu yazarın, hem günümüzTürkiye’sinde sınıfsal kimliğiyle kamusallaşan ve siyasallaşan, hem deAvrupa’da modern dünyanın çağdaşı haline gelerek, gerek bireyselpratiklerde gerekse kamuya açık alanlarda tüm farklılığıyla görünürlükkazanmaya başlayan İslamcılığın bedensel ve söylemsel boyutlarınaodaklanacaktır. Makalenin temel tezi, yazarın, artık İslam’ın; sadece dini birkimlikle tanımlanamayacağı ve Ortadoğu coğrafyasıyla da sınırlıtutulamayacağı, aynı zamanda siyasal bir kimlik olarak da Batı dünyasınınözellikle de dinsel ve kültürel farklılığıyla ve demokratik teamülleriyle öneçıkan Avrupa’nın daha fazla dikkate alması gerektiği yönündedir. Bugereklilik, aynı zamanda Batı’da her geçen daha fazla ortaya çıkan ‘yabancıdüşmanlığı’, ‘ırkçılık’ ve ‘İslamofobi’ gibi sorunların tartışılmasını, inançlarıve aidiyetleri yüzünden dışlanan ve sorgulanan Müslümanların bu konudakihassasiyetlerinin anlaşılmasını da sağlayacaktır.Master Thesis The Problems Experienced by Single Parent Families Inchild Raising and Methods of Coping With These Problems(2022) Talay, Mahbup; Duman, Mehmet ZekiAile, hem toplumun en küçük birimi olarak tanımlanmakta hem de bireylerin toplumla ve sosyal çevresiyle karşılıklı ilişkiler geliştirmesini sağlayan önemli bir birim olarak görülmektedir. Aile, milli kültürün gelecek kuşaklara aktarılması, çocukların sosyalleştirilmesi, biyolojik, psikolojik ve ekonomik tatmin fonksiyonlarının gerçekleştirilmesi açısından son derece önemli bir kurumdur. Fakat toplumların geçirmiş olduğu değişim ve dönüşümler aile yapılarını da etkilemiş ve farklı formlara dönüşmesine yol açmıştır. Bu farklı aile formlarından birinin de günümüzde oldukça yaygınlık gösteren tek ebeveynli aileler olduğu söylenebilir. Tek ebeveynli ailelerin artış göstermesine neden olan faktörlere bakıldığında terk, ölüm, boşanma ve tercih sonucu olduğu görülmüştür. Ancak tek ebeveynli aile yapılarının ortaya çıkma nedenlerine bakıldığında boşanma sonucu meydana gelen aile yapılarının daha fazla olduğu görülmektedir. Tek ebeveynli aile, farklı nedenlerle yalnız kalmış annenin ya da babanın çocuğun sorumluluğunu tek başına üstlendiği aile tipi olarak tanımlanmaktadır. Son yıllarda pek çok ülkede görüldüğü gibi ülkemizde de tek ebeveynli aile yapılarında bir artış meydana geldiği görülmektedir. Bu artışı etkileyen en önemli neden ise, boşanma olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yeni aile oluşumu meydana gelirken beraberinde birtakım karmaşık ve çok yönlü sorunlar da getirmektedir. Bu sorunlar, ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunlar olarak görülebilir. Farklı yönlerden bireyleri etkileyen bu sorunlar, tüm toplumsal yapılarda aynı etkiyi göstermeyebilir. Çünkü her bireyin içinde yaşadığı toplumsal çevre ve toplumsal çevresinin gelişmişlik düzeyi birbirinden farklılık arz etmektedir. Bu bağlamda, bu çalışma hem geleneksel hem de modern özellikleri bünyesinde barındıran bir kent özelliği gösteren Van ilinde, boşanma sonucu meydana gelen ve farklı demografik özelliklere sahip tek ebeveynli ailelerin çocuk-çocuklarını yetiştirirken yaşadıkları sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunların neler olduğuna odaklanmaktadır. Ayrıca çocuk-çocuklarının sorumluluklarını üstlenen ebeveynlerin yaşadıkları bu sorunlarla nasıl baş etmeye çalıştıkları irdelenmeye çalışılmıştır. Çalışma, Van ilinde yaşayan tek ebeveynli ailelerin çocuk-çocuklarını yetiştirirken yaşadıkları sorunları, nitel araştırma yöntemiyle belirlemeyi hedef almıştır. Verilerin toplanmasında yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmış ve çalışma grubunu oluşturan tek ebeveynlerin seçimi ise, rastlantısal olmayan bir örnekleme biçimi olan kartopu örnekleme yöntemi ile belirlenmiştir. Çalışmanın örneklem grubunu Van ilinde boşanma sonucu tek ebeveyn kalan 15 kişi oluşturmuştur. Ancak görüşmeler esnasında tek ebeveynli erkek katılımcıya ulaşım sağlanamadığı için, çalışmaya boşanma sonucu tek ebeveyn kalan 15 kadın dâhil edilmiş ve çalışmanın sonuçları bu görüşmelerden elde edilen bulgulara dayanmaktadır.Doctoral Thesis The Role of the Educational Curriculum of Physical Education Colleges in Developi̇ng of Students' Mental Skills and Their Goal Orientation: Case of Duhok and Salahaddin Universities(2020) Yousıf, Farman Yousıf; Duman, Mehmet ZekiBeden eğitim fakülteleri, bünyesinde barındırdığı müfredat ile toplum için faydalı bireyler yetiştirmeyi hedeflemektedir. Bu müfredatın, öğrencilerin zihinsel ve bedensel yeteneklerini geliştirecek deneyimler, beceriler ve sosyal hayatta karşılaşacağı gerçeklerle onları donatarak, kişiliklerindeki farklı yönlerin gelişmesini amaçlayan teorik ve uygulamalı yönlere odaklanması gerekmektedir. Bu çalışma, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde bulunan öğrencilerin hedefe doğru yönelmelerini ve zihinsel becerilerini geliştiren beden eğitim fakültelerindeki öğretim müfredatının rolünü açığa çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu çalışma ayrıca; beden eğitimi fakültesinde okuyan öğrencilerin zihinsel beceri ve hedefe doğru yönelme seviyelerinin genel durumunu, öğrencilerin üniversite, cinsiyet, yaş ve sınıf değişkenlerine göre zihinsel beceri hem de hedefe doğru yönelme seviyelerindeki farklılıkları tespit etmeyi amaçlamaktadır. Çalışma aynı zamanda bu fakültelerde okutulan öğretim müfredatlarının, öğrencilerin zihinsel becerileri ile hedefe doğru yönelmelerini geliştirmedeki etkisini ortaya çıkarmayı da amaçlamaktadır. Çalışmada, Duhok ve Salahaddin üniversitelerindeki beden eğitim fakültelerinden amaçsal örneklem tekniği ile belirlenen 422 öğrenci ile görüşüldü. Bu ii öğrencilerden 164'ü kadın 258'i ise erkek öğrencilerden oluşmaktadır. Öğrencilerin sınıflara göre dağılımları ise, 1. sınıftan 111 (kadın-erkek), 2. sınıftan 118 (kadın-erkek), 3. sınıftan 134 (kadın-erkek) ve 4. sınıftan ise 80 (kadın-erkek) öğrenci şeklinde bir dağılım göstermektedir. Bu çalışmada, veri toplamak ve değişkenleri ölçmek amacıyla iki araç kullanmıştır. Bu araçlardan biri araştırmacının, zihinsel becerilerin ölçümünde önceki çalışmalarda kullanılan araçlara ve teorik ritüellere dayanarak tasarladığı ölçek türü, ikincisi ise yine araştırmacının, hedefe doğru yönelimlerin ölçümünde önceki çalışmalarda kullanılan araçlara ve teorik ritüellere dayanarak tasarladığı ölçek türüdür. Çalışmada kullanılan ölçeklerden biri Elliot & Church'un geliştirdikleri ölçektir. Çalışmada eğitim öğretim yılının başında ve sonunda uygulanan ölçeklerden elde edilen verileri SPSS aracılığıyla analiz edilmiştir. Yapılan analizlerde (Aritmetik Ortalama- Standart Sapma- Basit Korelasyon Katsayısı (Pearson) –Varyans Analiz Testi ( F) – Simetrik Örnekler Testi (t-test)-yüzdelik oran ) kullanmıştır. Yapılan çalışma sonucunda; Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde bulunan beden eğitim fakültelerinin müfredatları, bu müfredat üzerine eğitim gören öğrencilerin zihinsel becerilerini geliştirmekte olumlu şekilde katkı sağladığı görülmüştür. Yine bu fakültelerde uygulanan öğretim müfredatının, beden eğitim fakültesi öğrencilerinin hedefe doğru yönelmelerini geliştirmede büyük rol oynadığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak farklı parametreler üzerinden yapılan analizler, beden eğitim fakültelerinde uygulanan öğretim müfredatının öğrenciler üzerinde olumlu etkiler bıraktığını göstermiştir. Nitekim bu müfredatın düşünce gelişimi ve zihinsel yönleri ele alan öğretimdeki modern eğilimlerle de bağdaştığı yapılan çalışmada ortaya çıkmıştır.Article Sociological Examination of Edmund Burke’s Work Titled \"thoughts on the Revolution in France(2017) Duman, Mehmet ZekiHiç şüphesiz ki Batı dünyasını derinden etkileyen ve özellikle Kıta Avrupa'sında tarihsel kırılmalara ve toplumsal değişimlere yol açan en önemli olgulardan birisi, 1789'da Fransa'da gerçekleşen demokratik burjuva devrimidir. Genelde devrimler, özelde de Fransız Devrimine yönelik akademik dünyada gerçekleşen tartışma ve eleştirileri iki taraftan değerlendirmek mümkündür. Bir taraftan, insanlık adına girişilen bu mücadelenin; ilerleme, aydınlanma, insan hakları ve özgürlük adına yapıldığını savunanlar, diğer taraftan, devrimle mülkiyetin ve hakların gasp edildiğini, kadim kurumların ve toplumu bir arada tutan ahlaki ve dini değerlerin ortadan kaldırıldığını ve jakobenizmin ve radikalizmin körüklendiğini iddia edenler. Bu iddia sahiplerinden birisi de, aynı zamanda bu makaleye de konu olan ve yaşadığı dönemde Fransız Devrimine yönelik takındığı sert tutumuyla öne çıkan Edmund Burke'tur. Burke'un devrim hakkındaki düşüncelerini muhafazakâr siyaset açısından ele alan bu makale, günümüze kadar etkisini devam ettiren devrimin toplumlar açısından taşıdığı anlamı üzerinde duracaktırMaster Thesis A Sociological Research on the Immaterial Labor of Healthcare Professionals During the Pandemic Process(2022) Tunç, Eren; Duman, Mehmet ZekiTarihsel olarak kapitalist sistemde yaşanan dönüşümler, üretim ilişkilerini dönüştürmektedir. Üretim ilişkilerinin dönüşümü ile emeğin içeriği, biçimi ve üretim alanlarında ki konumu da değişmektedir. Özellikle 1970'lerden bu yana gerçekleşen ekonomik, kültürel, siyasal ve teknoloji gibi alanlarda yaşanan gelişmeler hizmet sektörünün başat bir konuma gelmesine neden olmuştur. Hizmet sektörünün büyümesi, üretim ilişkilerinde yeni bir emek türü olan maddi olmayan emeğin hegemonik ve belirleyici bir rol üstlenmesini sağlamıştır. Maddi olmayan emek, üretim ilişkilerinde zaman-mekân mefhumunu aşarak; fikir, sembol, imaj, iletişim, duygu ve duygulanım gibi kavramları üretim sürecine dâhil ederek 'yeni üretim ilişkileri' inşa etmektedir. Maddi olmayan emek çalışanın özel alanlarına ait olgu ve kavramlar üzerinden, çalışanın tüm yaşamsal alanlarını üretim alanlarına dönüştürmektedir. Maddi olmayan emek duygu ve duygulanımı üretim sürecine alarak yeni bir işçi tipolojisi ve yeni bir yaşam biçimi inşa etmektedir. Üretim ilişkilerine enformasyon, iletişim, inanç, duygu ve duygulanım gibi kavramların girmesi iş ve iş dışı yaşamın iç içe geçmesine neden olmaktadır. Bu bağlamda 2020 yılından bu yana devam eden covid-19 küresel salgını sürecinde, sağlık çalışanlarında maddi olmayan emek biçiminin nasıl ve ne şekilde ortaya çıktığı anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu tez çalışmasında maddi olmayan emek ile ilgili literatürde yapılmış çalışmalar baz alınarak pandemi sürecinde sağlık çalışanlarının maddi olmayan emek pratikleri tartışılmıştır. Bu amaçla, Maddi olmayan emeğin elde ettiği hegemonik rol, sağlık sektörü ve sağlık çalışanlarında nasıl ve ne şekilde ortaya çıkmaktadır? İş/Meslek, yaşam biçimini nasıl ve ne şekilde belirlemektedir? Duygu ve duygulanım kavramlarının çalışma yaşamındaki yeri ve önemi nedir? Pandemi, sağlık çalışanlarının çalışma ve sosyal yaşamlarını nasıl etkilemektedir? Sorularına yanıt bulunmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada nitel yöntem kullanılmış olup ve saha araştırmasında Van kent merkezinde bulunan SBÜ. Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi'nde görev yapan 20 sağlık çalışanı ile derinlemesine mülakatlar yapılmıştır. Sağlık çalışanlarının maddi olmayan emek pratikleri, pandeminin yarattığı özgül koşullar çerçevesinde ele alınmıştır.Master Thesis A Sociological Research on the Problems Experienced by Afghanistan Migrant Families Immigrant To Van Province(2023) Eray, İbrahim; Duman, Mehmet ZekiBu çalışmanın konusu; Van İline göç eden Afganistanlı göçmen ailelerin yaşadıkları sorunlar üzerine sosyolojik bir araştırmadır. Türkiye'nin bir geçiş bölgesi olması ve en çok göçmenin yaşadığı ülkelerden biri olması nedeniyle son zamanlarda göç olgusunu önemli bir sorun haline getirmektedir. 21. yüzyıl ile birlikte dünyada yaşanan ekonomik, siyasi ve sosyo-kültürel gelişmeler ile birlikte Türkiye artık göç veren bir ülke değil, göç alan bir ülke konumuna geçmiştir. Göç, birçok insanın hayatında karşı karşıya kaldığı veya gelecekte muhtemelen kalabileceği ya da en azından çevresinde doğrudan görebileceği bir olgudur. İnsanlar ülkelerinde dil, din, ırk, ekonomik ve siyasi nedenler sonucunda yaşadıkları insan hakları ihlalleri nedeniyle göç etmek zorunda kalmaktadırlar. Ülkelerinden göç eden kişilerin temel arzusu; ekonomik, siyasi, kültürel ve hukuksal alanlarda yaşadıkları olumsuzluklardan kurtularak daha iyi bir yaşam standardına ulaşmayı hedeflemektedir. Özellikle son zamanlarda Afganistan da yaşanan iç karışıklıklar, siyasi dinamikler ve dış müdahaleler sonucunda insanlar ülkelerinden zorunlu ve düzensiz olarak göç etmektedirler. Göçmenlerin yasadışı ve kontrolsüz bir şekilde ülkelerinden göç etmeleri sonucu yerleşim sağladıkları ülkelerde birtakım sorunlar ile karşı karşıya kalabilmektedirler. Ülkelerinden göç etmek zorunda kalan her bireyin göç sürecini etkileyen ülkesel faktörler vardır. Göç sürecini etkileyen bu faktörleri; işsizlik, yoksulluk, savaşlar, doğa olayları, coğrafi konum, sosyo-ekonomik, ekolojik-politik vb. olmak üzere sıralayabiliriz. Göç sürecinde başat rol oynayan en etkili faktör ise savaş ve savaş koşullarıdır. Türkiye'de yaşayan göçmenler göz önünde bulundurulduğunda Afgan uyruklu göçmenler hiç azımsanmayacak kadar çoktur. Afgan Uyruklu göçmenlerin yaşadıkları sorunlar bir problem alanı olarak karşımızda bulunmaktadır. Bu çalışma ile ilgili literatür araştırmasına ek olarak Afganistan uyruklu olan ve Van İline göç etmiş olan Afgan uyruklu göçmen ailelerle yapılan görüşmeler sonucunda elde edilen veriler incelenerek, Afganistanlı göçmen ailelerin yaşadıkları sorunlar üzerine sosyolojik analiz yapılmıştır.Master Thesis A Sociological Study on the Attitudes of Generation Z, Who Are University Students, Towards Family and Marriage: the Case of Van Yyu(2024) İçgüleç, Burhan; Duman, Mehmet ZekiBu çalışma; Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde eğitim gören gençlerin aile ve evlilik hakkındaki tutumlarını sosyolojik açıdan incelemeyi amaçlamaktadır. Aile, insanlığın varoluşundan beri toplumsal yapının merkezinde yer almış ve toplumu her daim yeniden var ederek sürekliliğini sağlamıştır. Avcı toplayıcı aileden, modern aileye kadar birçok süreçten geçerek günümüze kadar gelen aile yapısı ve evlilik olgusu, gençler arasında önemini korumaya devam etmektedir. Popüler kültürün etkisinde kalan ve Z Kuşağı olarak tanımlanan gençlik kesimi, aile ve evlilik kavramlarına daha önceki kuşakların yüklediği anlamlardan daha farklı anlamlar yüklemekte ve yaşam biçimlerini bu anlamlandırmaya göre şekillendirmektedir. Bu konuda, üniversite okuyan Z Kuşağı gençliği, eğitimlerini sürdürmenin yanı sıra yaşlarına ve içinde yaşadıkları çevresel koşullara bağlı olarak; evlilik ve aile kavramlarını daha yakından takip etmektedir. Bu kapsamda araştırma evreni içerisindeki örneklem grubunun, günümüz ailesini nasıl değerlendirdiği ve ailenin gerekliliği konusunda tutumlarının neler olduğu incelenmiştir. Ayrıca sanal mecralar üzerinden gelen anlık bilgiler, farklı kültürlere sahip bireylerin evliliği, boşanma oranlarının artışı, eğitim kurumlarından mezun olduktan sonra işsiz kalma durumları, geleneksel aile yapısının gençler üzerindeki baskılayıcı etkileri ve alternatif yaşam biçimlerinden biri olan birlikte yaşam gibi konular irdelenmiştir. Tez çalışması; nitel araştırma yöntemlerinden, yarı yapılandırılmış görüşme formları yoluyla ve derinlemesine mülakat tekniği kullanılarak 15 katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Elde edilen veriler betimleyici içerik analizi yoluyla incelenmiş ve sosyolojik açıdan değerlendirilmiştir. Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde okuyan Z Kuşağı gençliğinin, evlilik olgusu ve aile kurumuna yönelik tutumlarına bakıldığında, geleneksel aile yapısına ait değerlere sahip çıkmalarıyla birlikte yaşanan toplumsal değişimlerin sonucu olarak modern aile yapısına ait yaşam pratiklerini de tercih ettikleri görülmüştür.Master Thesis A Sociological Study on the Causes of Drug Addiction in the Van Province(2024) Karadağ, Zeri; Duman, Mehmet ZekiBu araştırmanın amacı, Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezine başvuran madde kullanan bireylerin madde kullanım nedenlerini irdelemektedir. Van İlinin, İran İslam Cumhuriyeti ile sınır kenti olmasından dolayı, buna bağlı olarak kaçakçılığın yapılıyor olması uyuşturucu madde kullanımını ve ticaretini tetiklediği düşünülmektedir. Madde bağımlılığı toplumu ve bireyi fizyolojik, psikolojik ve ekonomik açıdan etkileyen bir sorun olarak görülmektedir. Uyuşturucu madde kullanımı sadece bireyi etkileyen bir durum olmamakla birlikte aynı zamanda toplumsal sorun olduğu bilinmektedir. Genel olarak uyuşturucu madde bağımlısı bireylerin kullanma nedenlerinin farklı boyutlarda ele alınarak sosyolojik bir analiz yapılması amaçlanmaktadır. Bu çalışma Van Bölge ve Eğitim Araştırma Hastanesi bünyesinde bulunan AMATEM'de tedavi gören bağımlı bireylerin maddeyi kullanma nedenlerinin üzerine sosyolojik bir boyutta ele almayı amaçlamaktadır. Bireylerin yaşadığı temel sorunlar göz önünde bulundurularak bunun kullanım nedenleri üzerinde durulmaktadır. Araştırma AMATEM'de bulunan madde bağımlısı gençlerle yüz yüze derinlemesine görüşme yöntemi kullanılarak elde edilen verilerle nitel bir çalışma analizi yapılması amaçlanmaktadır. Çalışmada genel olarak madde kullanımının ekonomiyle ilişkisi olduğu gözlemlenmiştir. Sonuç olarak; çevresel faktörlerden, ekonomik nedenlerden ve arkadaş ortamından dolayı madde kullanma sayısının günümüzde giderek artmaya başladığı görülmektedir.Master Thesis A Sociological Study on the Intangible Labor of University Students Working in Call Centers: the Case of Van Province(2024) Temur, Seher; Duman, Mehmet ZekiÇağrı merkezlerinde çalışan üniversiteli öğrencilerin maddi olmayan emeğini Van ili örneğiyle ele alan bu çalışma, çağrı merkezi sektörlerinde çalışan üniversite mezunu öğrencilerin sosyal, ekonomik, eğitim vb. alanlar da yaşamış oldukları sorunların onları çağrı merkezlerine nasıl yönlendirdiği ve çağrı merkezlerinde emek sömürüsüne maruz kalıp kalmadıkları araştırılmıştır. Çalışmada nitel araştırma yöntemiyle 20 katılımcıyla derinlemesine görüşme tekniği kullanılmıştır. Yapılan görüşmede katılımcılara ulaşmak için kartopu örneklemi kullanılmıştır. Derinlemesine görüşme tekniğiyle araştırma daha ayrıntılı bir şekilde yürütülmüştür. Elde edilen veriler araştırma kapsamında değerlendirilerek yorumlanmıştır. Yapılan bu sosyolojik çalışma, işsiz olan üniversite mezunu öğrencilerin çağrı merkezlerinde yaşamış olduğu olumlu ve olumsuz durumları fenomonolojik olarak ortaya koymuştur. Son zamanlarda çağrı merkezi sektörlerine olan ani talep artışlarının temel sebepleri araştırılmıştır. Bu talep artışının neden olduğu yoğunluk, üniversite mezunu öğrencilerin maddi olmayan emeklerinin yoğun olarak sömürülmesine yol açmıştır. Bu bağlamda çağrı merkezlerinin farklı sektörleri(kamu, finans, hizmet, telekomünikasyon vb.) arasındaki çalışma koşulları araştırılmıştır. Sektörler arası farklı çalışma koşullarının bulunması ve çalışma koşullarının zor olması üniversite mezunu öğrencilerin emek sömürüsüne maruz kalmalarına neden olmuştur. Üniversite mezunu öğrenciler, çalışma koşullarının zorluğundan dolayı; sosyalleşemedikleri, günlük yaşam pratiklerini yerine getiremedikleri, fiziksel ve psikolojik sağlık sorunları yaşadıkları ve kariyer olarak farklı alanlara yönelemedikleri gibi sorunlar araştırma sonunda tespit edilmiştir. Dolayısıyla üniversite mezunu öğrencilerin bazı çağrı merkezi sektörlerinde emek sömürüsüne ve yöneticilerin/takım liderlerinin uyguladıkları mobbinge(baskı) maruz kaldıkları tespit edilmiştir.Master Thesis A Study on the Problems of Refugees Asylum Seekers Living in the Province of an(2019) Şimşek, Serhat; Duman, Mehmet ZekiTürkiye birçok ülkeye geçiş güzergȃhı olmasından dolayı özellikle Ortadoğu ve Asya ülkelerinden oldukça yoğun bir göç almaktadır. Göç edilen ülkelerin başında da İran, Afganistan, Irak ve Suriye gelmektedir. Özellikle Suriye'de yaşanan iç savaş nedeniyle neredeyse tüm kentlere yoğun bir göç hareketi yaşanmaktadır. Yaşanan bu göçler Türkiye'yi de birtakım önlemler almaya, gelen kişileri insani şartlarda yaşatmaya dönük politikalar üretmeye ve bu politikaları uygulamaya yöneltmektedir. Göç etme nedenleri farklılık göstersede göç ettikleri ülkelerde insani ihtiyaçlardan kaynaklanan sorunlar yaşamaktadırlar. Bunların başında da sağlık sorunları gelmektedir. İnsani bir hak olan sağlık hakkı, her bireyin ulaşılabilir ve eşit bir şekilde hizmet almasını gerektirir. Ülkesinde dini, siyasi, ekonomik, cinsiyet kaynaklı ve birtakım bireysel nedenlerle zulme veya haksızlığa uğrayacağından korkan ve bu sebeplerden dolayı ülkesini terk etmek durumunda kalan mülteciler / sığınmacılar, sığındıkları ülkelerde her türlü sağlık hakkından faydalanmak durumundadırlar. Bu araştırma, Van ilinde yaşanan bu sorunların tespitini bizzat mültecilerin / sığınmacıların anlatımıyla ortaya çıkarmaktadır. Araştırma sadece sorunların ortaya çıkarılmasını değil aynı zamanda sunulan sağlık hizmetlerinin kapsam ve niteliğini objektif bir şekilde çalışmaya konu edinmiş ve sorunların çözümüne dönük öneriler de bu perspektifle oluşturulmuştur.