Browsing by Author "Er, Metin"
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
Article Albendazol Kullanımı Sonrası, Nadir Bir Komplikasyon: Kronik Granulamatöz İnflamasyon (Olgu Sunumu)(2004) Işık, Ahmet Feridun; Bayram, İrfan; Er, MetinAkciğer hidatik kistleri halen ülkemiz için önemli bir sorun olarak durmaktadır. Tedavisinde öncelik cerrahi yöntemler kullanılırken, son 15 yılda benzimadazol karbamat grubu ilaçlar denenmektedir. Ancak bu tedavi, akciğerlerin dışarıya açık organlar olması nedeniyle tam kür sağlamayabilmektedir. Canlılığını yitiren kistler komplikasyonlara açık hale gelmektedir. Bunlar tekrarlayan enfeksiyon, apse, bronşektazi, hemoptizi ve ağır pnömoni olarak sayılabilir. Patoloji raporunda eşlik eden kronik kazeifiye granulamatöz iltihap bildirilmesi üzerine, akciğer hidatik kistlerinin ilaçla tedavisinin yol açabileceği komplikasyonlan vurgulamak amacıyla olgumuzu paylaşmak istedik.Article Göğüs Travmalı 424 Olgunun Sonuçları(2003) Işık, A. Feridun; Sağay, Serkan; Yalçınkaya, İrfan; Kurnaz, Mehmet Altan; Çobanoğlu, Ufuk; Er, MetinAmaç: Bu geriye dönük değerlendirmemizde, göğüs travmalı hastaya yaklaşımın standart ölçütlerinin yanı sıra, özellikle şoka eğilimli hemotorakslı hastalarda radyolojik tetkiklerin zaman kaybettirmesine izin vermeksizin, torasentezin de ameliyat endikasyonunu koymada hızlı ve güvenilir bir yöntem olduğu vurgulanmak istenmiştir. Gereç ve yöntem: Adıyaman Devlet Hastanesi ve Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi servislerinde 1994 ile 2002 tarihleri arasında yatarak tedavi gören toplam 424 olgunun kayıtları incelendi. Bulgular: Olguların %87,5'i erkek ve %12,5'i kadındı. Yaş ortalaması 38,35 idi. Olguların 382'si(%90) tüp torakostomi ve konservatif tedavi ile iyileşti. Torakotomi ve mediansternotomi gerektiren olgu sayısı 30(%7,l)'du. Dokuz olgu torasentez ile doğrudan torakotomiye alındı ve 8'i(%89,9) şifa buldu. Toplam ölüm oranı %2,8(12 olgu) oldu. Sonuçlar: Göğüs travmalı hastaya yaklaşımda, hızlı ve sistemik muayene, şoka eğilimli hastalarda tanısal amaçlı torasen-tez, acil torakotomi endikasyonları arasında sayılmalıdır.Article Göğüs Travmalı Hastalarda Hormon Düzeylerinin Prognoza Etkisi(2005) Yalçınkaya, İrfan; Sağay, Serkan; Işık, Ahmet Feridun; Er, Metin; Çobanoğlu, UfukAmaç: Göğüs yaralanmaları, tüm travmalara bağlı ölümlerin %25'inden sorumludur. Buna ek olarak %25 hastada da ölümcül katkıda bulunan bir etkendir. Tıbbi yazın ve kişisel deneyimlerimiz, göğüs yaralanmalı hastaların hiç de azımsanmayacak oranda kötü sürprizlere açık olduğunu göstermiştir. Bu amaçla, standart işlemlerin dışında kan hormon düzeylerinin bu olgulardaki komplikasyon ve ölüm oranları konusunda hekimlere öngörüde katkı sağlayıp sağlayamayacağını saptamak için bu çalışmayı yaptık. Materyal ve Metod: Bu çalışmada, kliniğimize, Mart 2002 - Ekim 2003 tarihleri arasında başvuran göğüs yaralanmalı 70 hasta ile kontrol grubu olarak 16 sağlıklı bireyin kan hormon düzeyleri, ilk geliş, takip ve şifa ya da salah sonunda incelendi.Bulgular: Ortalama yaş, travma grubunda 41.8 (10-71), kontrol grubunda 42.1 (15-69) idi. Serum serbest T3 (ST3), serbest T4 (ST4) düzeylerinde yaralanmalı hasta grubunda anlamlı derecede düşüş saptanmıştır. Morbidite ve ölüm gelişen grupların biribirleriyle ve kontrol grubuyla olan karşılaştırmada ST3, ST4 ve Tiroid Uyarıcı Hormon (TSH) düzeylerindeki düşmenin anlamlı olduğu ortaya çıkmıştır (p = 0.000; p = 0.003). Bunlara ek olarak prolaktin ve kortizol düzeylerinde anlamlı derecede yükselmeler saptanmıştır (p = 0.003; p = 0.000).Sonuç: Göğüs yaralanmalı olgularda, bazı hormon seviyeleri genel vücut travmalarıyla uyumlu olarak artmakta ya da azalmaktadır. Ancak hormon seviyesinde meydana gelen bu değişimin, komplikasyonlara veya ölümlere mi bağlı gerçekleştiği, yoksa hormon seviyelerindeki değişimlerin bu yan etki ya da ölüme sebep olduğu konusunda kesin bir kanaat belirtmek zordur.Article Mediastinal Malign Fibröz Histiyositoma: Olgu Sunumu(2004) Karaayvaz, Muammer; Bayram, İrfan; Işık, Ahmet Feridun; Er, MetinMediastinal malign tümörler göğüs cerrahisinde seyrek görülmelerine rağmen tedavilerindeki yaklaşım ilkeleri açısından önemli hastalıklardır. Hastanemiz göğüs hastalıkları kliniğine başvuran 55 yaşında bayan hastanın yapılan tetkiklerinde mediasten invazyonu gösteren kitle saptandı. Transtorasik biyopsiden sonuç alınamayınca kliniğimize sevkedildi. Hastaya keşif amaçlı torakotomi uygulandı. Sağ hemitoraksın 2/3'ünü dolduran kitleye total eksizyon uygulandı. Patoloji sonucu malign fibröz histiyositoma olarak rapor edildi. Malign mezenkimal tümörler, karsinomlardan farklı olarak komşu organ invazyonunu daha geç oluşturmaktadır. Preoperatif değerlendirme bazen yanıltıcı olabilmektedir. Bu nedenle intratorasik malign mezenkimal tümörlerde hastalara cerrahi şans tanınmalıdır.Article Minor Travmaya İkincil Gelişen Özofagus Perforasyonu: Olgu Sunumu(2006) Çiftçi, Ali; Sağay, Serkan; Işık, Ahmet Feridun; Er, MetinÖğüs travmaları, ölüm ve yan etki oranları yüksek yaralanmalardır. Özofagus yaralanmaları ise çoğunlukla tıbbi girişim kaynaklıdır. Tek başına özofagus yaralanması oldukça nadirdir ve çoğunlukla kardiyoözofageal veya farengoözofageal bileşkede görülürler. Yirmi beş yaşında erkek hastaya, yüzükoyun yere düşme sonucu gelişen travmatik pnömotoraks nedeniyle tüp torakostomi uygulanmış, 24 saat sonra da ağızdan verilen gıdaların kapalı göğüs tüpünden geldiği görülmüştü. Kliniğimize sevk edilen hastaya torakotomi yapıldı, sindirilmemiş gıda artıkları ve iltihabi sıvıyla dolu olan göğüs boşluğu yıkandı. Özofagusun hiatustan yaklaşık 7-8 cm yukarıda, dikine, 5-6 cm uzunluğunda tam kat yırtıldığı saptandı. Nazogastrik sonda uygulanarak mukoza ve kas tabakaları dikildi. Ameliyat sonrası yedinci gün ağızdan beslenmeye geçilen ve sekizinci gün taburcu edilen hastanın kontrollerinde bir sorun saptanmadı.Article Surgery for Bronchiectasis: the Effect of Morphological Types To Prognosis(Wolters Kluwer Medknow Publications, 2011) Cobanoglu, Ufuk; Yalcinkaya, Irfan; Er, Metin; Isik, Ahmet Feridun; Sayir, Fuat; Mergan, DuyguBACKGROUND: Although the incidence has declined over the past years in societies with high socioeconomic status, bronchiectasis is still an important health problem in our country. AIM: To review and present our cases undergoing surgery for bronchiectasis in the past 12 years and their early and late term postoperative outcomes and our experience in bronchiectasis surgery and the effect of morphological type on the prognosis. METHODS: The medical records of 62 cases undergoing surgical resection for bronchiectasis in the Clinics of Thoracic and Pediatric Surgery were evaluated retrospectively. The disease was on the left in 33 cases, on the right in 26 and bilateral in three cases. The most common surgical procedure was lobectomy. Forty one patients underwent pneumonectomy, lobectomy and complete resection including bilobectomy. Twenty-one (33.87%) cases underwent incomplete resection, of whom 11 (17.74%) underwent segmentectomy and 10 (16.13%) underwent lobectomy + segmentectomy. RESULTS: It was found that the rate of being asymptomatic was significantly higher in patients undergoing complete resection compared to those undergoing incomplete resection. Spirometric respiratory function tests were performed to assess the relationship between morphological type and the severity of disease. All parameters of respiratory function were worse in the saccular type and FEV1/FVC showed a worse obstructive deterioration in the saccular type compared to the tubular type. CONCLUSION: The success rate of the procedure increases with complete resection of the involved region. The morphological type is more important than the number and extension of the involved segments in showing the disease severity.Article Traumatic Diaphragmatic Ruptures: Diagnostic and Therapeutic Approaches(Baycinar Medical Publ-baycinar Tibbi Yayincilik, 2012) Cobanoglu, Ufuk; Kara, Volkan; Yalcinkaya, Irfan; Er, Metin; Isik, Ahmet Feridun; Sayir, Fuat; Mergan, DuyguBackground: This study aims to evaluate the characteristics of patients with traumatic rupture of diaphragm (TDR), the diagnostic and therapeutic approaches used in these cases and and the outcomes of the patients. Methods: Forty-one patients (31 males, 10 females; mean age 41.9 years; range 7 to 71 years) with thoracoabdominal trauma and diagnosis of TDR who were treated in our clinic between January 2000 and January 2010 were analyzed retrospectively. The patients were statistically compared in terms of age, gender, the time of diagnosis (early or late), the diagnostic procedures that were performed, whether the diagnosis of rupture was made during or after the operation, the localization of the rupture, the diameter of the rupture, accompanying injuries, the surgery performed, mortality and morbidity and the trauma injury severity score. Results: The etiology for the diaphragmatic rupture was blunt trauma in 43.9% and penetrating trauma in 56.10% of the patients. 85.36% of the patients were diagnosed in early stage and 14.64% in late stage. Herniation dignosis was made radiologically in 118 (43.9%) patients and diaphragmatic rupture was detected during the operation in 23 patients (56.1%). Twenty-nine (70.73%) patients had thoracotomy, seven (17.02%) patients had laparatomy and five (12.19%) patients had thoracotomy plus laparatomy. The overall mortality rate was 14.63% (n=6). Conclusion: Traumatic diaphragmatic ruptures may have a fatal course depending on the strangulation of the herniating abdominal viscera. Traumatic diaphgram rupture should be suspected in all multitraumatic patients and these cases shuld be seriously evaluated for the definitive diagnosis and treatment plan.