Browsing by Author "Erdoğan, Ender"
Now showing 1 - 11 of 11
- Results Per Page
- Sort Options
Article Anason (Pimpinella Anisum) Ekstresinin Deneysel Akut Karaciğer Hasarında Karaciğer Koruyucu Etkisi Var Mı(2004) Özbek, Hanefi; Kaya, Abdulgaffar; Erdoğan, Ender; Rağbetli, Murat Çetin; Cengiz, NureddinRatlarda karbon tetraklorür (CC14) ile oluşturulan akut karaciğer hasarı modelinde anason (Pimpinella anisum) uçucu yağı ekstresi ve antioksidan ajanlardan Vitamin C ve E'nin hepatoprotektif aktiviteleri plasebo ile karşılaştırılmalı olarak araştırıldı. Deney süreci sonrasında saptanan postmortem histopatolojik bulgular, Vitamin C ve E'nin karaciğer hasarını önleyici etkilerinin kuvvetli olduğunu anason (Pimpinella anisum)'un ise hepatoprotektif bir özelliğinin olmadığı, hatta karaciğer fonksiyonlarının kısmen daha da olumsuz etkilendiğini gösterdi. Vitamin C ve E gruplarında olumlu, anason (Pimpinella anisum) grubunda ise olumsuz yönde değişim gösteren serum aspartate aminotransferase (AST), alanine aminotransferase (ALT), alkaline phosphatase (ALP), Lactate dehydrogenase (LDH) ve indirekt bilirubin seviyelerinde kontrol ve CC14 gruplarına göre istatistiksel olarak anlamlı fark vardı. Ratların vücut ağırlıklarında meydana gelen değişiklikler de biyokimyasal sonuçları destekleyen niteliklerde idi. Sonuç olarak akut karaciğer hasarında anasonun karaciğeri koruyucu bir etkisinin olmadığı sonucuna varıldı.Article Fare İn Vitro Merkezi Sinir Sistemi Kültürlerinde Yeni Bir Metot: Etkinlik Araştırması(2010) Erdoğan, Ender; Rağbetli, Murat Çetin; Öztürk, GürkanBu çalışmada; Periferik Sinir Sistemi (PSS) kültürlerinde kullanılmakta olan kollajenle kaplama metodunun Merkezi Sinir Sistemi (MSS) dilimleme doku kültürlerinde kullanılabilirliği ve buna etki eden diğer metodolojik faktörlerin etkinliğinin araştırılması amaçlandı. Genç Swiss albino tipi farelerden frontal girişimle çıkarılan beyinler derhal yapay beyin omurilik sıvısı (yBOS) içine alındı ve agaroz jel içinde bloklanıp; vibrasyonlu mikrotomda 200 μm kalınlığında alınan horizontal canlı dilimleme kesitler medyum içine alındı. Doku kesitleri 2 grupta incelendi. Grup 1 (kontrol): alınan taze kesitler doğrudan incelenirken, Grup 2: alınan kesitler kollajenle (Tip I) kaplanarak 3 gün boyunca %5 CO2’li etüvde inkübe edildi. Kesitler, viabilite için calcein ve nonviabilite için propidium iodide ile boyanarak, konfokal lazer taramalı mikroskopta incelenerek görüntüleri alınıp değerlendirildi. Normal agarların erime derecelerinin yüksek oluşu canlılığı etkilediğinden; düşük derecelerde eriyebilen agar ile bloklamanın, ayrıca yüksek frekansdüşük hıza ayarlanmış vibrotomda kesitlerin alınmasının daha uygun olduğu görüldü. 3 günlük kültür sonrası incelemelerde viabilite/ nonviabilite oranlarının kontrol preparatları ile karşılaştırıldığında olumlu düzeylerde olduğu belirlendi. MSS dilimleme kültürlerinde kollajenle kaplama metodunun mevcut metotlara etkin, çalışır ve daha kolay bir alternatif olarak uygulanabileceği histolojik ve fizyolojik olarak gösterildi.Other İntrauterin Dönemde Dişi ve Erkek Gonadal Yapıların Gelişimine Etkin Olan Faktörler(2000) Aktan, Murad; Erdoğan, Ender; Taşkapu, Hakan; Duman, Selçuk; Tosun, Muratİnsanlarda dişi ve erkek gonadların intrauterin dönemdeki gelişimini birçok faktör doğrudan veya dolaylı yoldan etkilemektedir. Bunların içinde en önemli olanları başta genetik olmak üzere endokrinolojik ve çevresel faktörlerdir. Genetik faktörler içinde H-Y antijeni, WT-1 geni, Sry geni gibi çok önemli genler bulunurken; endokrinolojik faktörler içinde cinsiyet farklılaşmasında çok öneme sahip Anti Müllerian Hormon (=AMH=Müllerian Inhibiting Substance=MIS)’un yanında Follikül Stimulan Hormon (=FSH), Luteinizan Hormon (=LH) ve Serotonin yer almaktadır. Bunların dışında Fibroblast Growth Faktör (=FGF), Aromataz, Aktivin, İyonize radyasyon ve Mitomisin C gibi değişik çevresel ve kimyasal faktörler de gonadal gelişimi etkilemektedir. Bu veriler bize gonadların intrauterin gelişiminin oldukça kompleks olduğunu ve sayısız faktörün bu gelişimi doğrudan veya dolaylı yoldan olumlu veya olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymaktadır.Article Karboplatine Bağlı Organ Toksisitelerinde Pentoksifilin, C Vitamini ve E Vitamininin Etkisi(2003) Özbek, Hanefi; Durmuş, Ahmet; Bayram, İrfan; Erdoğan, Ender; Kösem, Mustafa; Dilek, İmdatBu çalışmada antineoplastik bir ajan olan karboplatinin sıçanlarda çeşitli organ ve dokular üzerindeki toksisitesi üzerine pentoksifilin (PTX), C ve E vitamininin koruyucu etkileri karşılaştırmalı olarak araştırıldı. Otuz adet sıçan, beş çalışma grubuna (n=6) ayrıldı: Grup I; 0.2 mL serum fizyolojik, grup II; 25 mg/kg karboplatin, Grup III; 25 mg/kg karboplatin + 150 mg/kg pentoksifilin, Grup IV; 25 mg/kg karboplatin + 50 mg/kg C vitamini ve Grup V; 25 mg/kg karboplatin + 50 mg/kg E vitamini intraperitoneal (ip) yolla beş gün süreyle alacak şekilde düzenlendi. Çalışmanın sonunda sıçan serumlarında ALT, ALP, direkt ve indirekt bilirubin seviyelerine bakıldı. Dokular standart histopatolojik yöntemlerle incelendi. Çalışma sonunda histopatolojik yönden karboplatin grubuna ait herhangi bir patolojik bulguya rastlanmazken, serum ALP ve ALT değerlerinin kontrol grubuna göre anlamlı derecede yükseldiği gözlendi. PTX, C ve E vitamini gruplarında ise yine histopatolojik yönden herhangi bir patolojik bulgu gözlenmezken, serum ALP, ALT ve indirekt bilirubin değerlerinin kontrol grubundan farksız, karboplatin grubundan ise istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük olduğu saptandı. Karboplatinle birlikte C vitamini, E vitamini veya PTX verilmesinin karaciğer hasarına karşı koruyucu etkili olabileceği sonucuna varıldı.Article Sesamum İndicum L. Ve Apium Graveolens L. Ekstreleri Karboplatin Hepatotoksisitesine Karşı Koruyucu Mu(2004) Özgökçe, Fevzi; Özbek, Hanefi; Erdoğan, Ender; Kösem, MustafaAmaç: Bu çalışmada karboplatinin sıçan karaciğerinde yaptığı toksisite üzerine Sesamum indicum L. ve Apium graveolens L. ekstrelerinin koruyucu etkileri araştırıldı. Yöntem: Sprague-Dawley ırkı sıçanlardan oluşturulan gruplara serum fizyolojik (SF), karboplatin, karboplatin+Sesamum indicum L. (susam) sabit yağı (SSY), karboplatin+Apium graveolens L. (kereviz) sabit yağı (KSY), karboplatin+C vitamini ve karboplatin+E vitamini uygulandı. Bulgular: Çalışma gruplarına ait karaciğerlerde histopatolojik bulguya rastlanmadı. Serum ALT, ALP ve indirekt bilirubin seviyeleri karboplatin grubunda SF kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksekti ve karboplatinin biyokimyasal enzimler düzeyinde karaciğer hasarı yaptığı şeklinde yorumlandı. SSY ve KSY’nin ALT, ALP, AST ve indirekt bilirubin düzeyleri karboplatin grubundan anlamlı derecede düşüktü. Yalnızca SSY grubunun ALP değeri SF kontrol grubundan yüksek olarak tespit edildi, bunun dışında SSY ve KSY ile SF kontrol grubu arasında anlamlı bir farklılık saptanmadı. C vitamini ve E vitamini gruplarına ait biyokimyasal değerler de SSY ve KSY’na benzer şekilde bulundu. SF, karboplatin ve SSY gruplarının günlük vücut ağırlığı değişimi birbirine benzer seyretti. KSY, C vitamini ve E vitamini gruplarının günlük vücut ağırlığı değişimi ise gittikçe azalan bir seyir gösterdi. Sonuç: SSY ve KSY’nin karboplatine bağlı karaciğer toksisitesini kısmen önleyebileceği sonucuna varıldı.Master Thesis The Morfolological Characteristics and Immunohistochemical Labelling of Satellite Cells of Dorsal Root Ganglia(2006) Gündüz, Çiğdem; Erdoğan, EnderSatellit hücreleri ganglionik nöronları bir zarf veya kılıf gibi saran perinöronal glial hücrelerdir. Komşu olduğu nörona özel bağlantılarıyla bağlanmışlardır. Özellikle aksotomi sonrası ganglion sinir hücresindeki yapısal ve histolojik değişiklikler oldukça yoğun araştırılmakla birlikte satellit hücrelerinin kökeni ve detaylı yapısı hakkındaki araştırmalar kısıtlıdır. Bazı araştırmacılar bu hücreleri bir tip Schwann hücresi olarak kabul ederken; diğer bir kısmı ise astrositlere benzetmektedir. Bu çalışma arka kök ganglonu glial satellit hücrelerinin detaylı yapısal fenotipik özelliklerini ortaya koymayı amaçlamıştır. Bu amaçla: L4 ve L5 spinal ganglionlar bilateral olarak çıkarılmıştır. Tespiti (%4 paraformaldehid) ve sükroz işlemi (%30) takiben 5-30 ?m kalınlığında frozen kesitler alındı. Takiben Laminin, NeuN, NFH, Ne14, GFAP, SMA, S100, P75, Vimentin ve MBP primer antikorları ve flüoresan konjüge sekonder antikorları ile indirekt olarak ayrıca DAPI ile direkt olarak işaretlendi. Ayrıca bazı kesitler H&E ve toluidin mavisi ile de boyandı. Preparatlar konvansiyonel ışık, flüoresan ve konfokal mikroskoplarda incelendi. Konfokal mikroskobik incelemelerde: DAPI ve NeuN'un çekirdeklerde lamininin ise perinükleer kılıf ve basal membran tarafından ifade edildiği gözlendi. Kuvvetli anti-S100 yanısıra çeşitli düzeylerde vimentin ve GFAP immün reaktivitesi de gözlendi. NFH, MBP, P75, SMA ifadeleri oldukça zayıftı. Kuvvetli S100 yanısıra GFAP boyanması satellit hücrelerinin fenotipik olarak köken olarak da yakın olduğu Schwann hücrelerine yakın olduğunu gösterdi. Işık mikroskobik veriler de litertürdekilerle uyumlu idi. Anahtar sözcükler: Glial satellit hücreleri, İmmunhistokimya, Periferik sinir sistemi, Arka kök ganglionu, Konfokal mikroskopArticle Urtica Pilulifera L. Sabit Yağı Karboplatine'e Bağlı Hepatotoksisiteye Karşı Koruyucu Mu(2004) Sever, Betül; Özgökçe, Fevzi; Özbek, Hanefi; Kösem, Mustafa; Erdoğan, Ender; Cengiz, NureddinBu çalışmada karboplatinin sıçan karaciğerinde yaptığı toksisite üzerine Urtica pilulifera L. sabit yağının koruyucu etkisi araştırıldı. Sprague-Dawley ırkı sıçanlardan oluşturulan beş çalışma grubuna, sırayla serum fizyolojik (kontrol), karboplatin, kar-boplatin+ Urtica pilulifera L. (ısırgan otu) sabit yağı, karboplatin+vitamin C ve karboplatin+vitamin E uygulandı. Çalışma gruplarında karaciğerlere ait histopatolojik bulguya rastlanmadı. Serum alanin aminotransferaz, alkalen fosfataz ve indirekt bilirubin seviyeleri karboplatin grubunda kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksekti ve karboplatinin biyokimyasal enzimler düzeyinde karaciğer hasarı yaptığı şeklinde yorumlandı. Isırgan otu sabit yağının alanin aminotransferaz, alkalen fosfataz ve indirekt bilirubin düzeyleri karboplatin grubundan anlamlı derecede düşüktü. Isırgan otu sabit yağı ile kontrol grubu arasında anlamlı farklılık saptanmadı. Vitamin C ve vitamin E uygulanan gruplarda belirlenen biyokimyasal değerler ise ısırgan otu sabit yağına benzer şekilde bulundu. Isırgan otu sabit yağı uygulamasının karboplatine bağlı karaciğer toksisitesini vitamin C ve E'ye eşit sayılabilecek derecede önleyebileceği sonucuna varıldı.Research Project Vestibüler Çekirdek Hücre Kültürlerinde Akson Rejenerasyonu ve Vestibüler Hücrelerin Elektrofizyolojik Özellikleri(2007) Öztürk, Gürkan; Erdoğan, Ender; Him, Aydın; Cengiz, Nureddin-Master Thesis Yenidoğan Fare Motor Nöron ve Primer Duyusal Nöron Ko-kültüründe Sinaps Oluşumu Modellemesi(2010) Erdemci, Fikri; Erdoğan, EnderErdemci F, Yeni doğan fare motor sinir hücresi ve primer duyusal sinir hücresi ko-kültüründe sinaps oluşumu modellemesi. Y.Y.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıbbi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Van, 2010. Primer duyusal ve spinal motor sinir hücreleri arasındaki sinaptik ilişkinin bir invitro modelde ortaya konulması hem histofizyolojinin daha iyi açıklanabilmesi hem de fizyopatolojik ve farmakolojik çalışmalara olanak sağlayacaktır. Literatürde duyusal sinir hücrelerin başka sinir hücreleri (kortikal motor) ve hücrelerle (duyu epiteli, epidermis vs.) yapılmış ko-kültürleri bulunmakla birlikte, bu çalışmada öngörülen modele (primer duyusal ? spinal motor sinir hücresi ko-kültürü) rastlanılmamıştır. Ayrıca çalışmanın yeni doğan farelerden izole edilen hücrelerde gerçekleştirilecek olması sinaps gelişimine (plastisite) ait önemli bulguları da vereceği umudunu taşımaktadır. Çalışmada, Balb-C türü yeni doğan farelerden izole edilen arka kök gangliyonu primer duyusal sinir hücreleri ile medulla spinalis ön boynuz motor sinir hücreleri birlikte ko-kültürü yapılarak, gelişen sinaptik ilişki motor sinir hücresi için özgün anti-ChAT ve sinapslar için özgün anti-sinaptofizin immünhistokimyasal işaretlemeleri ile ortaya konuldu. Konfokal mikroskobik görüntüler dijital olarak kaydedilerek morfolojik olarak analiz edildi.Article Yüksek Kolesterollü Diyetle Beslenen Sıçanlarda Foeniculum Vulgare P. Mill. (Rezene) Tohumlarının Kan Kolesterol Seviyesi Üzerine Etkisi(2006) Cengiz, Nureddin; Him, Aydın; Uğraş, Serdar; Özbek, Hanefi; Özgökçe, Fevzi; Erdoğan, EnderAmaç: Yüksek kolesterollü yemle beslenmiş sıçanlarda<ı style=\"mso-bidi-font-style: normal\"> Foeniculum vulgare P.<ı style=\"mso-bidi-font-style: normal\"> Miller (Rezene) bitkisi tohumlarının kan kolesterol seviyesi ve diğer bazı biyokimyasal ve hematolojik parametreler üzerine etkisi araştırıldı. Yöntem: Çalışma gruplarına standart sıçan yemi (kontrol grubu), yüksek kolesterollü yem (kolesterol grubu) ve yüksek kolesterollü yeme % 15 oranında rezene eklenmiş yem (rezene grubu) 90 gün süreyle verildi. Çalışma boyunca gruplar haftada üç kez tartılarak vücut ağırlığı takibi yapıldı. Çalışmanın sonunda kan ve doku örnekleri alınarak biyokimyasal ve hematolojik bazı parametrelere bakıldı. Karaciğer, aort ve böbrek dokuları Hematoksilen Eozin, Oil Red O ve Reticulin boyalarıyla boyandı. Bulgular: Kolesterol grubunda serum alkalen fosfataz, kolesterol ve yüksek dansiteli lipoprotein değerlerinin, rezene grubunda serum alanin aminotransferaz ve kolesterol değerlerinin kontrol grubuna göre yükseldiği, hematolojik parametreler yönünden trombosit sayısı hariç diğer tüm parametrelerin rezene grubunda düştüğü saptandı. Kontrol grubunda % 21.0 vücut ağırlığı artışı olurken, kolesterol ve rezene gruplarında vücut ağırlığında anlamlı artış olmadığı tespit edildi. Histopatolojik incelemelerde rezene ve kolesterol gruplarının aort ve böbreklerinde herhangi bir patolojiye rastlanmazken, karaciğer dokularında yaygın yağlanma alanları izlendi. Sonuç: Yüksek kolesterollü diyet uygulanan sıçanlarda, yeme % 15 rezene ilavesinin kan kolesterol seviyesini kolesterol grubuna göre anlamlı derecede düşürdüğü, ancak sıçanların beslenmesini olumsuz yönde etkilediği, karaciğer yağlanmasını önlemede önemli bir katkısının olmadığı kanısına varıldı.Article Yüksek Kolesterollu Diyetle Beslenen Sıçanlarda Thymus Fallax F. (Kekik) Yapraklarının Kan Kolesterol Seviyesi Üzerine Etkisi(2006) Him, Aydın; Cengiz, Nureddin; Özgökçe, Fevzi; Erdoğan, Ender; Özbek, Hanefi; Uğraş, SerdarAmaç: Bu çalışmada yüksek kolesterollü yemle beslenmiş sıçanlarda Thymus fallax F. (kekik) bitkisinin kan kolesterol seviyesi ve bazı biyokimyasal ve hematolojik parametreler üzerine etkisi araştırıldı. Yöntem: Çalışma gruplarına standart sıçan yemi, yüksek kolesterollü yem ve yüksek kolesterollü yeme % 8.5 oranında kekik eklenmiş yem 90 gün süreyle verildi. Çalışma boyunca grupların vücut ağırlığı takibi yapıldı. Çalışmanın sonunda kan ve doku örnekleri alınarak biyokimyasal ve hematolojik bazı parametrelere bakıldı. Karaciğer, aort ve böbrek dokuları histopatolojik yönden incelendi. Bulgular: Kolesterol grubunda serum alkalen fosfataz (ALP), kreatinin, kolesterol ve yüksek dansiteli lipoprotein (HDL) değerlerinin, kekik grubunda serum aspartat aminotransferaz (AST), üre, kolesterol ve HDL değerlerinin kontrol grubuna göre yükseldiği, hematolojik parametreler yönünden trombosit (PLT) sayısı hariç diğer tüm parametrelerin düştüğü saptandı. Kontrol grubunda % 21.01'lik bir vücut ağırlığı artışı olurken, kolesterol grubunda % 1.95 ve kekik grubunda % 12.45 oranında vücut ağırlığı kaybı tespit edildi. Histopatolojik incelemelerde kekik ve kolesterol gruplarının aort ve böbreklerinde herhangi bir patolojiye rastlanmazken, karaciğer dokularında yaygın yağlanma alanları saptandı. Sonuç olarak yüksek kolesterollü diyet uygulanan sıçanlarda, yeme % 8.5 kekik ilavesinin kan kolesterol seviyesini düşürmede etkili olmadığı, sıçanların beslenmesini olumsuz yönde etkileyerek ağırlık kaybına neden olduğu ve karaciğer yağlanmasını önlemede önemli bir katkısının bulunmadığı kanısına varıldı.