Browsing by Author "Erkeç, Özlem Ergül"
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Evaluation of Anemia Status in Bingol State Hospital Geriatric Patients Treated in the Year 2017(2019) Bayat, Emine Aydın; Erkeç, Özlem Ergül; Arıhan, Gör. OkanBingöl'de geriatrik hasta popülasyonunda anemi sıklığının belirlenmesi amaçlandı. Aneminin sosyodemografik özelliklerden ve hastanede tedavi olma biçimi gibi faktörlerden nasıl etkilendiğininin belirlenmesi, anemi belirlenen kişilerde aneminin morfolojik, yaş gruplarına göre ve anemi ağırlık düzeyine göre değerlendirilmesi amaçlandı. Çalışma Bingöl Devlet Hastanesi'ne başvuran geriatri hastalarında geriye dönük olarak yapıldı. Hastalar DSÖ kriterlerine göre erkeklerde hemoglobinin 13 gr/dl, kadınların ise 12gr/dl altında olması anemi kabul edilerek değerlendirildi. Yatan ve ayakta tedavi olan hastaların, kadın ve erkek hastaların anemi sıklığı belirlendi. Anemili hastalar morfolojik olarak sınıflandırıldı. Anemik hastalar ağır, orta ve hafif düzeyde anemi şeklinde gruplara ayrıldı. Ayrıca anemili geriatri hastaları 65-74 yaş, 75-84 yaş ve 85 yaş ve üzeri gruplara ayrılarak incelendi. Sonuçların değerlendirilmesinde Minitap paket istatistik programı ve excelden yararlanıldı. Çalışmaya dahil edilen toplam hasta sayısı 11621 bireydi. Bunların 6292'si kadın, 5329'u erkekti. Yatarak tedavi görenler 2142 (%18.43), poliklinikte muayene olanlar 9479 (%81.57) kişiden oluşuyordu. Genel anemi sıklığı %24.71 bulundu. Anemi sıklığı kadınlarda %21.72, erkeklerde ise %28.25 olarak bulundu. Yatan hastalarda anemi sıklığı %46.51, ayakta tedavi gören hastalarda anemi sıklığı %19.79 olarak tespit edildi. En yüksek anemi sıklığı yatarak tedavi gören erkek hastalarda (%47.97) tespit edildi. Yatarak tedavi olan kadınlarda da %44.70 sıklıkta anemi bulundu. Ayakta muayene olan geriatrik erkeklerde %22.57 kadınlarda ise %17.62 anemi sıklığı belirlendi. Anemili hastalardan toplam 205 kişide (%7.15) ağır, 563 kişide (%19.62) orta, 2101 kişide (%73.23) hafif düzey anemi bulundu. Geriatrik anemili hastalarda genel morfolojik değerlendirmede 619 kişide (%21.59) mikrositer, 2129 kişide (%74.21) normositer, 121 kişide (%4.22) makrositer tipte anemi bulundu. Yaş arttıkça anemi oranında artma saptandı. Yaş gruplarında en fazla anemi oranı 85 yaş üstü erkek yatan hastalarda %67.35 olarak bulundu. Geriatrik hastalarda anemi erkek hastalarda daha fazla idi. Yatan hastalarda anemi ayakta tedavi gören hastalardan daha fazla idi. Geriatri hastalarında aneminin değerlendirmesi yapıldı. Bu çalışma yaşlılarda aneminin tespiti ve düzeltilmesine yönelik halk sağlığı programlarının yapılmasına katkı sağlayabilir. Geriatrik popülasyonda etyolojiye yönelik daha geniş anemi çalışmalarına ihtiyaç vardır. Anahtar kelimeler: Anemi, durum değerlendirmesi, geriatri hastalarıArticle Farelerde Ptz ile İndüklenen Akut Nöbet Modelinde Nesfatin-1’in Doza Bağlı Etkilerinin Değerlendirilmesi(2021) Erkeç, Özlem ErgülAmaç: Nöropeptidlerin, beyinde inhibitör ve eksitatör sistemler üzerine güçlü modülatör etkilere sahip olduğu bilinmektedir. Serum nesfatin-1 düzeylerinin epileptik hastalarda ve deneysel epilepsi modellerinde arttığı bildirilmektedir. Bununla birlikte, nesfatin-1 uygulamasının akut pentilentetrazol (PTZ) indüklü nöbetler üzerindeki etkileri bilinmemektedir. Bu çalışmanın amacı, nesfatin-1’in farelerde PTZ-indüklü akut nöbet modelinde doza bağımlı etkilerini araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Bu amaçla yetişkin erkek fareler altı gruba dağıtıldı: (1) Kontrol, (2) PTZ, (3, 4, 5, 6) PTZ+Nesfatin-1 (1, 10, 20 veya 40 μg/kg, i.p). Kontrol grubundaki farelere sadece serum fizyolojik (SF, 1 ml/kg, i.p) uygulandı. Deney gruplarına nesfatin-1 veya SF uygulandı. Nesfatin-1 veya SF enjeksiyonundan otuz dakika sonra, epileptik nöbetleri indüklemek için tüm deney gruplarına PTZ (80 mg/kg, i.p) enjekte edildi. PTZ enjeksiyonundan sonra ilk miyoklonik jerk (İMJK), jeneralize klonik nöbetler (JKN) ve tonik jeneralize ekstensiyon (TJE) latansları ve TJE süresi belirlendi. Bulgular: Gruplar arasında İMJK, JKN, TJE latansları ve TJE süresi bakımından anlamlı fark bulunmadı. Sonuç: Nesfatin-1, tüm dozlarda antikonvülsan veya prokonvülsan etki göstermedi. Sonuç olarak, verilerimiz nesfatin-1 uygulamasının farelerde PTZ (80 mg/kg) ile indüklenen akut nöbetler üzerinde anti / pro-konvülsan etkisi olmadığını göstermiştir.Master Thesis Investigation of Antiepileptic, Antiinflammatory and Antioxidative Potential of Betahistine in Pentylentetrazole Induced Acute Seizure Model(2022) Turgut, Özlem; Erkeç, Özlem ErgülEpilepsi kronik bir nörolojik bozukluktur. Epileptik nöbetler, eksitasyon ve inhibisyon arasındaki hassas dengenin bozulmasından kaynaklanmaktadır. Bu çalışmanın amacı betahistinin, ratlarda pentilentetrazol (PTZ) ile indüklenen akut nöbet modelinde nöbet gelişimi, oksidatif stres ve inflamasyon süreçlerine etkilerinin tespit edilmesidir. Wistar albino erkek rat rastgele 4 ayrı gruba ayrıldı (n=28); 1) Kontrol, 2) Pentilentetrazol+Serum Fizyolojik (PTZ+SF), 3) Pentilentetrazol+Betahistin-1 (PTZ+BH-1) ve 4)Pentilentetrazol+Betahistin-10 (PTZ+BH-10). Ratlara, 8 gün boyunca betahistin (1 ve 10 mg/kg) veya serum fizyolojik (SF) enjekte edildi. 8. gün betahistin veya SF enjeksiyonundan yarım saat sonra deney gruplarındaki ratlara PTZ (65 mg/kg, i.p.) enjekte edildi. İlk miyoklonik jerk (IMJ), jeneralize tonik klonik nöbet (JTKN) ve jeneralize tonik ekstensiyon (JTE) latansı kaydedildi. Beyin dokusunda malondialdehit (MDA), süperoksit dismutaz (SOD), katalaz (CAT), tümör nekroz faktör-α (TNF-α), interlökin-6 (IL-6) ve interlökin-1β (IL-1β) parametreleri ELISA ile araştırıldı. IMJ ve JTKN latansı açısından anlamlı fark bulunmadı. PTZ+SF grubunun SOD değeri kontrol grubuna göre anlamlı derecede azaldı (p<0.05). PTZ+BH-1 grubuna ait SOD ve MDA değerleri kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.05). CAT değeri PTZ+BH-1 grubunda kontrol ve PTZ+BH-10 gruplarına göre anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.05). SOD değeri PTZ+BH-10 grubunda PTZ+BH-1 grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.05). MDA değeri PTZ+BH-10 grubunda kontrol grubuna göre anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.05). PTZ+SF grubu IL-1β değeri diğer gruplara göre anlamlı derecede yüksek bulundu (p<0.05). PTZ+BH-1 grubuna ait TNF-α, IL-6 ve IL-1β değerleri diğer gruplara göre anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.05). Sonuç olarak, veriler düşük dozda (1 mg/kg) betahistin'in antioksidan kapasiteyi arttırdığını ve proinflamatuar sitokin düzeylerini baskıladığını gösterdi. Bununla birlikte, betahistin uygulamasının sıçanlarda PTZ (65 mg/kg) ile indüklenen akut nöbetler üzerinde anti/prokonvulsan önleyici etkisi olmamıştır.Master Thesis Investigation of Biochemicaland Physiological Parameters in Blood of Patients Treated for Covid-19 Disease in Artvin Borcka State Hospital in 2020(2022) Kara, Buşra; Erkeç, Özlem ErgülKara B. Artvin Borçka Devlet Hastanesinde 2020 Yılında Covid-19 Hastalığı Nedeniyle Tedavi Görmüş Olan Hastaların Kanlarında Biyokimyasal ve Fizyolojik Parametrelerin Incelenmesi, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Tıp Fakültesi Fizyoloji Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Van, 2021. Dünya Sağlık Örgütü tarafından 31 Aralık 2019 tarihinde Çin'in Hubei eyaletinin Wuhan şehrinde yeni tip koronavirüsün neden olduğu zatürre vakaları bildirildi. Covid-19 hastalığı etkeni olan SARS-CoV-2 öksürük, ateş, yorgunluk, baş ağrısı, kas ağrısı ve ishal gibi semptomlara neden olmaktadır. Covid-19 pandemisi hızla yayılmakta ve kısa süre içinde yeni SARS-CoV-2 varyantları ortaya çıkabilmektedir. Bu nedenle hastalığın erken teşhis ve tedavisi önem arz etmektedir. Bu çalışmada Covid-19 tanısı ve hastalık şiddetini belirlemede kan parametreleri ve demografik özelliklerin araştırılması amaçlandı. Ayrıca hastalıkla ilgili klinik belirtiler ve hastalık sonrası ortaya çıkan yeni rahatsızlıkların hastalık şiddeti ve demografik özelliklerle ilişkisinin ortaya konması amaçlandı. Çalışma 19-89 yaş arası toplam 101 gönüllü (52 kadın, 49 erkek) ile gerçekleştirildi. Hasta dosyaları retrospektif olarak incelendi, hastaların Covid-19 öncesi kronik hastalıkları, klinik belirtileri, Covid-19 sonrası gelişen rahatsızlıkları, sigara kullanımı, yaş, cinsiyet, vücut kitle indeksi gibi demografik verileri ise anket uygulanarak tespit edildi. Halsizlik, miyalji, ateş ve eklem ağrısı en sık görülen klinik semptomlar olarak belirlendi. Covid-19 öncesinde olmayıp, Covid-19 sırasında oluşan ve sonrasında da devam eden rahatsızlıklar bulunduğu ve bunların yaygın olarak uykusuzluk, unutkanlık, halsizlik ve baş ağrısı olduğu tespit edildi. Yatarak tedavi alan hastalarda, ayakta tedavi alanlara kıyasla RBC, HCT değerlerinde düşüş; ferritin, CRP, WBC ve nötrofil değerlerinde ise artış tespit edildi (p<0.05). Covid-19 öncesi kronik hastalıkların vaka tipiyle ilişkili olmadığı gözlemlendi (p>0.05). Hipertansiyon ve diyabet en fazla görülen komorbiditeler olarak gözlemlenirken, yaş ve cinsiyet ise vaka tipine göre anlamlı bulundu (p<0.05). Sonuçta, yaşlılık ve erkek cinsiyet Covid-19 hastalığı prognozunda risk faktörleri olarak değerlendirildi. Covid-19 sonrası gelişen rahatsızlıkların uzun dönem etkilerinin daha iyi belirlenebilmesi için, ileride yapılacak olan çalışmalarda Covid-19 sonrası hasta takibine daha fazla yer verilmelidir. Ayrıca moleküler, serolojik ve radyolojik tanı yöntemlerinin yanı sıra CRP, RBC, HCT, ferritin, WBC ve nötrofil gibi kan parametrelerinin de, Covid-19 hastalığının tanısında ve prognozunu belirlemede önem arzedebileceği düşünülmektedir.Doctoral Thesis Investigation of Effects of Chicory (Cichorium Intybus) on Blood and Brain Oxidative Stress, Apoptosis, Genotoxicity and Dna Damage in Pentilentetrazole Induced Experimental Epilepsy Model on Rats(2014) Erkeç, Özlem Ergül; Meral, İsmail; Kara, MehmetEpilepsi, genel popülasyonun yaklaşık % 1'ini etkileyen en yaygın nörolojik düzensizliklerden biridir. Epilepsi için kullanılan güncel tedaviler semptomatiktir ve antiepileptik etkiden ziyade anti nöbet etkilidir. Cichorium intybus bitkisinin kökleri hem Avrupa'da hem de Doğu Anadolu Bölgesi'nde geçmişten günümüze halk arasında geleneksel olarak epilepsi tedavisi için kullanılmaktadır. Pentilentetrazol (PTZ), antiepileptik ilaç keşif çalışmalarında yaygın olarak kullanılmaktadır ve PTZ kindling modeli epilepsinin patofizyolojisinin anlaşılması bakımından oldukça önemlidir. Bu çalışmada, nöroprotektif etkisi bilinen Cichorium intybus kök ekstraktının epileptik nöbetler üzerine olası etkisinin oksidatif stres, apoptozis, genotoksisite ve DNA hasarı yönünden ortaya konulması ve halk sağlığı bakımından kullanımının incelenmesi amaçlandı. Bu amaçla, 27 adet Wistar albino erkek rat randomize olarak Kontrol, epilepsi ve bitki ekstraktı uygulama grubu olmak üzere üç gruba ayrıldı ve PTZ kindling ile tutuşma sağlandıktan sonra; plazma, tüm beyin ve hipokampusta; TAS, TOS, OSİ, GABAA reseptör yoğunluğu ve GABAA reseptör pozitif hücre sayısı, TUNEL pozitif hücre sayısı ve Siklin B1, Bcl-2 ve β-Tubulin seviyeleri incelendi. TAS, TOS, OSİ bakımından gruplar arasında istatistik olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Benzer şekilde TUNEL pozitif hücre sayısı, Siklin B1 ve Bcl-2 bakımından gruplar arasında istatistik olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı. Cichorium intybus su ekstraktı uygulanmış grupta epileptik nöbet aktivitesi oluşumu PTZ grubuna kıyasla daha geç gerçekleştiği tespit edildi. Tüm beyinde GABAA reseptör boyanma yoğunluğu, hipokampusta GABAA reseptör pozitif hücre sayısı ve β-Tubulin bakımından ise gruplar arasında istatistik olarak anlamlı bir fark mevcuttu (p<0.05). Bu sonuçlara göre hipokampus GABAA reseptör pozitif hücre sayısı, nöbet aktivitesinin oluşumu (epileptogenez) ve konvülsan dozda nöbet latansı bakımından Cichorium intybus bitkisinin olumlu etkisinden söz edilebilirken TUNEL pozitif hücre sayısı, Siklin B1, Bcl-2, β-Tubulin, TAS, TOS ve OSİ bakımından ise bitkinin herhangi bir anlamlı etkisi tespit edilemedi. Bu etkilerin tespit edilebilmesi açısından gelecekte farklı epilepsi modellerinde daha yüksek doz ekstrakt uygulamaları ve daha geniş bir denek grubu ile ilave çalışmaların yapılması önerilmektedir. Anahtar sözcükler: Cichorium intybus, epilepsi, GABAA reseptörü, pentilentetrazol, β-tubulinMaster Thesis Investigation of Potential Memory Protection, Neuroprotection and Antioxidation Properties of Ghrelin in Cuprizone Induced Multiple Sclerosis Model in Rats(2022) Oruk, Sezai; Erkeç, Özlem ErgülMultipl Skleroz (MS), genç erişkinlerde sık görülen ciddi bir nörodejeneratif hastalıktır. Hastalığın patofizyolojisi hala netleşmemiştir. Kanıtlar, oksidatif stresin MS patogenezinde önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Bu çalışmada antiinflamatuar etkileri farklı bir MS modelinde ve çeşitli epilepsi modellerinde, antioksidan etkileri ise epilepsi modellerinde daha önce gösterilmiş olan ghrelinin kuprizonla indüklenen MS modelinde olası antioksidan, nöroprotektif ve hafıza koruyucu etkilerinin incelenmesi amaçlandı. Bu amaçla 48 adet Wistar albino erkek rat 21 günlükken sütten kesilerek randomize olarak altı gruba ayrıldı: demiyelinizasyon kontrol, demiyelinizasyon, remiyelinizasyon kontrol, remiyelinizasyon, remiyelinizasyon ghrelin-20 ve remiyelinizasyon-ghrelin-40 grubu. Deneyin son günü ratlara Y maze testi yapıldı. Beyin dokusunda ELISA yöntemi ile ticari kitler kullanılarak oksidatif stres parametrelerinden süperoksit dismutaz (SOD), glutatyon peroksidaz (GSH-PX), malondialdehit (MDA) ve katalaz (CAT) araştırıldı. Ayrıca beyin dokusunda MS ile uyumlu inflamatuar alanların tespit edilmesi, miyelin hasarı ve onarımın gösterilmesi amacıyla hematoksilen & eozin (H&E) boyama ve luxol fast blue (LFB) boyama gerçekleştirildi. Total kol girişi sayısı, başarılı değişim sayısı ve başlangıç kolundan çıkış latansı bakımından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı (p>0,05). Ghrelin uygulanan gruplarda diğer gruplara kıyasla daha anlamlı bir remiyelinizasyon varlığı gözlendi (p<0,05). Ayrıca ghrelin uygulanan grupların antioksidan parametre değerlerinde de anlamlı artış tespit edildi (p<0,05). Sonuç olarak, bu çalışmanın sonuçları, kuprizon ile indüklenen deneysel MS modelinde ghrelinin nöroprotektif ve antioksidan özelliklere sahip olduğunu düşündürmektedir.Article Relationships Between Color Perception of the Dress and Functional, Postural Lateral Preferences, Some Morphogenetic Traits and Chewing Side Preference(2017) Çölçimen, Neşe; Keskin, Sıddık; Erkeç, Özlem ErgülAmaç: Bu çalışmanın amacı elbisenin renk algısı ile fonksiyonel, postural lateral tercihler, bazı morfogenetik özellikler ve çiğneme tarafı tercihleri arasındaki ilişkileri tespit etmektir. Gereç ve Yöntem: Elbisenin renk algısı ile el tercihi, ayak tercihi, göz tercihi, kulak tercihi, el parmaklarını birbirine geçirme, kol kavuşturma, el çırpma, bacak bacak üstüne atma, kulak memesi yapışıklığı, dil kıvırma, kan grubu ve çiğneme tarafı tercihi hakkındaki bilgiler 240, kişiden toplandı. Bulgular: Katılımcıların %18.3'ü elbiseyi mavi-siyah, %40.4'ü beyaz-altın, %5.4'ü mavi-kahverengi, %20.8'i değişken ve %15.0'i farklı bir renk olarak tanımladı. Elbisenin renk algısı için gruplar arasında cinsiyet, el tercihi, ayak tercihi, kulak tercihi, göz tercihi, el parmaklarını birbirine geçirme, el çırpma, bacak bacak üstüne atma, kulak memesi yapışıklığı ve çiğneme tarafı bakımından anlamlı fark bulunmamıştır. Gruplar arasında kol katlama ve dil kıvırma becerileri bakımından anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Kol katlama ve göz tercihi arasında da anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Değişken grupta başlangıçta mavi-kahverengi, mavi-siyah, beyazaltın veya farklı bir renkten, mavi-kahverengi, mavi-siyah, beyaz-altın veya başka renklere bir geçiş olduğu bulunmuştur. Sonuç: Elbisenin renk algısı ile lateralite arasında kısıtlı bilgi bulunduğu için bu çalışma gerçekleştirilmiş olup bu iki konu arasında anlamlı bir ilişki ilk kez bu çalışmada rapor edilmiştir.Article Sıçanlarda Pentilentetrazol İle İndüklenen Akut ve Kronik Epilepsi Modellerinde Thymus Vulgaris L.’nin Etkileri(2019) Sağmanlıgil, Vedat; Oto, Gökhan; Başbuğan, Yıldıray; Erkeç, Özlem Ergül; Ozdemır, Hulya; Uyar, Hasan AlperBu çalışmanın amacı pentilentetrazol ile indüklenen akut ve kronik epilepsi modellerinde Thymus vulgaris L. (TVL)’in oksidatif stres, motor koordinasyon ve öğrenme/bellek üzerine etkilerini araştırmaktır. Bu amaçla 64 adet Wistar albino sıçan randomize olarak sekiz gruba ayrıldı. (1) akut kontrol (AC), (2) akut pentilentetrazol (APTZ) (3) akut PTZ + sodyum valproat (APTZ+VPA), (4) akut PTZ +TVL (APTZ+TVL), (5) kronik kontrol (CC), (6) PTZ tutuşma (PTZk), (7) PTZ tutuşma + VPA (PTZk+VPA) ve (8) PTZ tutuşma + TVL (PTZk + TVL). PTZ enjeksiyonundan sonra 30 dk boyunca nöbetler gözlenerek skorlandı. Çalışmada tek doz PTZ (60 mg/kg, ip) enjeksiyonu ile akut PTZ indüklü nöbet modeli oluşturuldu. Tutuşma ise gün aşırı subkonvulsan dozda PTZ (35 mg/kg, ip) uygulanarak toplam 14 enjeksiyonla oluşturuldu. PTZk+VPA, PTZk ve PTZk+TVL grupları arasında nöbet skorları bakımından anlamlı bir fark bulunamadı. Kronik çalışma gruplarında Morris water maze cihazı ile yapılan öğrenme ve bellek testleri yanında rota rod cihazı ile yapılan motor aktivite testlerinde gruplar arasında farklılık görülmedi (P>0.05). Total antioksidan statüsü (TAS), total oksidan statüsü (TOS) ve oksidatif stres indeksi (OSİ) sonuçları, PTZ uygulaması neticesinde antioksidan kapasitenin azaldığı, oksidan kapasitenin ise arttığı belirlendi. T. vulgaris’in özellikle uzun süre uygulanması ile total oksidanantioksidan dengenin sağlandığı görüldü. Sonuç olarak gelecekte, daha yüksek dozlarda T. vulgaris L.’nin PTZ indüklü nöbet skorlarını değiştirip değiştirmeyeceğini belirlenmesi için ek çalışmaların yapılabileceği düşünülmektedir.Article Şiddetli Depresyonda Nesfatin-1 ve Ghrelin Hormonunun İncelenmesi(2017) Algül, Sermin; Erkeç, Özlem Ergül; Kara, Mehmet; Özçelik, Oğuz; Kara, BilgeAmaç: Major depresif bozukluk (MDB) şiddetli mental ve psikiyatrik bir hastalıktır. Daha önce yapılan çalışmalarda MDB'nin nesfatin-1 ve açile, desaçile ghrelin gibi hormonlarda önemli etkilere sahip olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada şiddetli MDB hastalarında nesfatin-1 (anoreksijenik) ve ghrelin (oreksijenik) düzeylerindeki değişikliklerin incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmaya 20 kişi (10 MDB ve 10 sağlıklı kontrol) katılmıştır. Açlık kan örnekleri çalışmanın başında hem hastalardan hem de kontrol grubundan alınmıştır. Serum açile ve desaçile ghrelin, nesfatin-1 düzeyleri ELISA metodu kullanılarak ölçülmüştür. Bulgular: MDB'de bazal nesfatin-1 düzeyi (3.97±0.1 ng/mL) kontrol grubunun düzeyiyle karşılaştırıldığında (1.11±0.1 ng/mL) anlamlı oranda yüksek bulunmuştur (p < 0.0001). MDB grubunun sırasıyla bazal açile (88.1±1.1 pg/ml) ve desaçile ghrelin düzeyleri (956.0±22.1 pg/ml) kontrolle karşılaştırıldığında (108.8±2.2 ve 1063.7±44.4 pg/mL), anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur (p < 0.0001). Sonuç: Kontrol düzeyi ile karşılaştırıldığında anlamlı oranda yüksek nesfatin-1 ile anlamlı oranda düşük açile ve desaçile ghrelin düzeyleri hastaların mevcut durumunu değerlendirmek için önemli bir kriter olabilir. MDB ve nesfatin-1 ile ghrelin düzeyleri arasındaki ilişkiyi anlamak için daha ileri çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.