Browsing by Author "Etlik, Ömer"
Now showing 1 - 20 of 21
- Results Per Page
- Sort Options
Article Akut Karın Şeklinde Prezente Olan Bir Salmonella Mezenter Lenfadenit Olgusu(2004) Köseoğlu, Burhan; Doğan, Murat; Bay, Ali; Temizöz, Osman; Etlik, Ömer; Öner, Ahmet FaikMezenter lenfadenit akut apandisiti taklit edebilir ve sağ alt kadran karın ağrısı nedeniyle acil servise başvuran çocuk hastalarda ayırıcı tanıda karışıklığa yol açarak gereksiz yere cerrahi girişim yapılmasına sebep olabilir. Bu çalışmada 7 yaşında şiddetli karın ağrısı, ateş ve kusma şikayetleri ile akut karın tablosu ile başvuran bir salmonella mezenter lenfadenit olgusunu sunduk. Olgumuzda büyümüş nıezenterik lenf bezleri apandisit benzeri tabloya neden olmuştu. Serolojik testlerde Salmonella O antijenine karşı oluşan antikor titresi 1:800 saptanan hasta, uygulanan seftriakson tedavisi ile cerrahi operasyona gerek kalmadan tedavi edildi.Article Akut Myeloblastik Lösemili Bir Hastada Atipik Klinik Prezentasyon Gösteren İzole Merkezi Sinir Sistemi Relaps Olgusu(2005) Etlik, Ömer; Doğan, Murat; İzmirli, Mustafa; Bay, Ali; Öner, Ahmet F.Kemoterapi ve destekleyici tedavi alanında meydana gelen gelişmeler sonucunda akut myeloblastik lösemide (AML) yaşam süresinin uzamasıyla beraber ekstramedüller rölapslarda da artış gözlenmiştir. Bununla beraber kemik iliği tutulumu olmadan izole santral sinir sistemi (SSS) rölapsı nadir görülen bir durumdur. Biz AML idame kemoterapi protokolünün 30. haftasında sadece dispne ile prezente olan ve izole SSS rölapsı tanısı konan 7 yaşında bir hasta sunduk. Olgumuz acil servisimize solunum sıkıntısı yakınması ile başvurdu. Fizik muayane, laboratuar ve radyolojik tetkiklerinde solunum yolu enfeksiyonu veya başka bir patoloji saptanamadı. Klinik takipte solunum sıkıntısı düzelmeyen hastaya santral sinir sistemi patolojisini ekarte etmek için lumber ponksiyon yapıldı (LP).Beyin omurilik sıvısı (BOS) incelemesinde çok sayıda blastik hücre görülmesi ile izole SSS rölapsı tanısı kondu. Beyin MRI incelemesinde bulbus ve ponsda tutulum saptandı. Reindüksiyon kemoterapisi ve İT tedavi başlanan olgumuzun solunum sıkıntısı kısa sürede düzeldi.Article Bozulmuş Servikal Gebelikte Arteryel Embolizasyon ile Tedavi(2003) Etlik, Ömer; Arslan, Ismaıl; Harman, Mustafa; Zeteroğlu, Şahin-Other Bronkojenik Kist: Olgu Bildirimi(2000) Etlik, Ömer; Uzun, Kürşat; Gencer, Mehmet; Temizöz, Osman; Sakarya, Mehmet EminBronkojenik kişiler trakeobronşial ağacın anormal tomurcuklanması sonucu oluşur. Genellikle orta mediastende ve karinaya komşu olarak yerleşirler. Bronkojenik kist öksürük ve dispneye neden olabilir. Göğüs radyografisinde orta medtastende yuvarlak veya oval kitle şeklinde görülür. Bilgisayarlı tomografide kist veya solid kitle yoğunluğunda kitlenin görülmesi ile bronkojenik kist tanısı düşünülür. Bu makalede, öksürük ve dispneye neden olan bronkojenik kist olgusu radyolojik bulguları ile birlikte sunulmuştur.Article Cam Parçasına Bağlı Görülen Nadir Penetran Kafa Travması: Olgu Sunumu(2004) Kıymaz, Nejmi; Yılmaz, Nebi; Etlik, Ömer; Yılmaz, Cahide; Mumcu, ÇiğdemKesici alet ile oluşan penetran kafa travmaları nadirdir. Penetran travmalar; ateşli silahla yaralanma sonucu mermi çekirdeği, saçma ile şarapnel parçalarına veya delici, delici-kesici aletle yaralanmalara bağlı görülür. Kraniyal yabancı cisim yaralanmaları sıklıkla orbital, frontal sinüs ve nazal bölgede meydana gelir. Bu çalışmada yüksekten başına cam düşerek yaralanan nadir bir penetran kafa travmalı olgu sunuldu.Article Görme Yakınması Olmaksızın, Asit ve Karaciğerde Kitle ile Seyreden Uveal Malign Melanom Vakası: Olgu Sunumu ve Literatürün Gözden Geçirilmesi(2003) Şimşek, Şaban; Dülger, Cumhur; Etlik, Ömer; Kösem, Mustafa; Tuncer, İlyas; Türkdoğan, M. KürşatGiriş: Karaciğer lokalizasyonu, kanlanması ve anatomik yapısı nedeniyle malign tümörlerin en sık metastaz yaptıkları organdır. Klinikte primer tümörün semptomları, metastatik semptomlardan daha ön planda görülmektedir. Nadiren de asemptomatik primer tümörlerde metastaza ait semptomlar kliniğe ilk başvuru nedeni olmaktadır. Olgu: Halsizlik, kilo kaybı ve karında şişlik nedeniyle müracaat eden erkek hastada asit ve karaciğerde kitle tespit edildi. Kitlenin histopatolojik incelemesi malin melanom metastazı ile uyumlu bulundu. Görme yakınması olmamasına rağmen metastazın uveal melanomdan kaynaklandığı saptanan hasta, tek kür kemoterapi sonrası kaybedildi. Sonuç: Uveal malin melanomlar erişkin yaş grubunda en sık saptanan intraoküler malinitelerdir. Bazen görme şikayeti olmaksızın ekstraoküler metastaz bulguları ile müracaat edebilirler. En sık metastaz yaptıkları organ karaciğer olması nedeniyle, metastatik karaciğer lezyonlarının ayırıcı tanısında uveal malign melanomlar dikkate alınmalıdır.Article İmmatür Kistik Teratom: Olgu Sunumu(2005) Bay, Ali; Temizöz, Osman; Etlik, Ömer; Doğan, Ekrem; İzmirli, MustafaBu vaka sunumunun amacı immatür teromun MDBT bulgularını matür kistik teratomun radyolojik bulguları ile karşılaştırmaktır. Patolojik olarak tanı konmuş immatür kistik teratomlu olgunun MDCT bulgularında tümörün boyutu, yağ miktarı ve natürü, solid komponent varlığı, asit ve implant varlığı araştırıldı. MDBT kesitlerinde lezyon içlerinde yağ, kalsifikasyon, punktat kalsifikasyonlar, solid komponentler ve kistler izlendi. İmmatür teratomun MDBT bulgularında solid komponentin daha fazla, yağın ve kalsifikasyonun ise daha az olduğu izlenirken matür teratomlarda kistik alanın, kalsifikasyon ve yağ miktarının fazla olduğu olduğu izlenmiştir.Article Kedilerde Solunum Fazı ve Canlı Ağırlığın Ultrasonografik Karaciğer Boyutları Üzerine Etkisi(2003) Etlik, Ömer; Akkan, Hasan Altan; Gençcelep, Musa; Tütüncü, MehmetBu çalışmada kedilerde solunum fazı ve canlı ağırlığın ultrasonografi ile belirlenen karaciğer boyutları üzerine etkisi araştırıldı. Çalışmanın materyalini 50 adet ergin Van Kedisi oluşturdu. Kedilerin 5-6 saatlik açlığı takiben rutin klinik, hematoljik ve biyokimyasal muayeneleri yapıldı. Canlı ağırlıklarına (3-7 kg) göre kediler ikişer kg'lık aralıklarla (3-5 kg l. grup ve 5-7 kg II. grup) 2 gruba ayrıldı. Ultrasonografik muayene hazırlıklarından sonra kediler sırtüstü yatırıldı. 7,5 mHz'lik linear veya 5 mHz'lik sektör transduser ile longitudinal düzlemde karaciğer boyutları değerlendirildi. I. grupta ekspirasyonda yapılan ölçümlerde karaciğer boyutları 44-57 mm(ortalama 51.96±0.74 mm), inspirasyonda yapılan ölçümlerde ise 39-50 mm (ortalama 44.68±0.64 mm) arasında belirlenirken canlı ağırlık ortalaması 4.2 ± 0.21 kg olarak tespit edildi. II. grupta ekspirasyonda yapılan ölçümlerde karaciğer boyutları 53-68 mm (ortalama 60.68±0.85 mm), inspirasyonda ise 46-62 mm (ortalama 53.84±0.86 nün) ve canlı ağırlık ortalaması 5.9±0.16 kg olarak belirlendi. Kedilerde solunum fazlarına göre karaciğer boyutlarının ortalama değerlerde I. grupta 7.28 mm, II. grupta 6.84 mm değiştiği, I grupta inspiraxyonda belirlenen karaciğer boyutlarının II. grupta belirlenen boyutlara göre 9.16 mm, ekspirasyonda belirlenen boyutlara göre ise 8.72 mm daha kısa olduğu belirlendi. Sonuç olarak, Karaciğerin ultrasonografik değerlendirmesinde karaciğer boyutlarının solunum fazları ve canlı ağırlığa göre değişeceğinin göz önünde bulundurulması gerektiği kanısına varıldı.Article Malign Bilier Obstrüksiyonlarda Preoperatif Perkütan Bilier Drenajın Prognoza Etkisi(2005) Başer, Murat; Arslan, Halil; Temizöz, Osman; Harman, Mustafa; Doğan, Ekrem; Etlik, ÖmerAmaç: Malign bilier obstrüksiyonlarda preoperatif prekütan bilier drenajın perioperatif mortalite ve morbitide üzerine olan etkilerini sunmak. Gereç ve yöntem: Malign bilier obstrüksiyonu olan (MBO), yaşları 45 ile 72 arasında değişen (ort.57.66) 32 hastaya (22 E, 10 K) ultrasonografi ve x-ray floroskopi rehberliğinde preoperatif PBD uygulandı. 14 olguya external, 18 olguya intexternal drenaj kateteri yerleştirildi. Hastaların PBD öncesi ve sonrasındaki bilirübin düzeyleri takip edildi. Genel durumunda düzelme olanlar ve bilirübin düzeyi 10 mg/dl'nin altına düşen olgular operasyona alındılar. Bulgular: Malign bilier obstrüksiyon nedeni pankreas başı karsinomu (n=13), kolangiokarsinoma (n=4), klatskin tümörü (n=7), metastatik kitle (n=2), safra kesesi tümörü (n=2) ve peri-ampüllerkarsinoma (n=4) idi. PBD öncesinde bilürubin düzeyleri ortalama 17.8 4 mg/dl üzerinde iken drenaj sonrasında ortalama 8.1 3 mg/dl düzeyine kadar düştü. PBD sonrası operasyona alı¬nan hastalardan 4'ü perioperatif 4 günlük periyotta ex oldular. Hastaların ölüm nedenleri multiorgan yetmezliği, sepsis, sklerozan kolanjit ve genel durum bozukluğu idi. Diğer hastalar da ise PBD'ye ait önemli bir komplikasyon izlenmeyip, hastalar operasyonu iyi tolere ettiler. PBD sonrası cerrahi uygulanan hastalarımızda mortalite oranı %12.5 idi. Sonuç: Preoperatif PBD, bozulmuş olan hepatik fonksiyonların düzelterek hastanın genel durumunun düzelmesine imkan vermekte böylece hastanın elektif şartlarda öpere edilerek cerrahi tedaviye bağlı morbidite ve mortalite oranlarında azalmalar olmaktadır. Malign bilier obstrüksiyonlarda preoperatif perkütan bilier drenaj, prognoza olumlu etkisi olan ve rutin olarak uygulanması gereken bir yöntemdir.Article Malign Transformasyon Gösteren Osteokondromatozis Olgusunda Radyografik Bulgular(2003) Akpınar, Fırat; Bayram, İrfan; Etlik, Ömer; Sakarya, M. Emin; Temizöz, Osman; Güler, MesutOsteokondromlar (eksositoz) en sık rastlanılan benign kemik tümörü olup tüm benign kemik tümörlerinin %35-50'sini oluşturmaktadır. Osteokondromlar herediter geçiş gösterebilirler. Lezyon tek olabildiği gibi nadiren birden fazla formları da görülebilmektedir. Malign transformasyon vakaların %5-25'inde görülmekte ve genellikle 20-40 yaş arasında ortaya çıkmaktadır. Osteokondromlardaki malign transformasyonu göstermede radyolojik incelemelerin önemli bir yeri bulunmaktadır. Bir eksositozun malign transformasyon gösterdiğinin erken radyolojik bulguları kitle konturunun düzensizleşmesi, kitle lezyona eşlik eden kalsifiye olmuş yada olmamış yumuşak doku kitlesi ve kaftilaj kep komşuluğunda kitle lezyon içerisinde radyolusent bir alanın ortaya çıkması olarak sayılabilir. Bu makalede sekonder kondrosarkom gelişen osteokondromatozisli bir hastayı sunduk.Article Moyamoya Hastalığında Arka Serebral Arter Tutulumu(2004) Sakarya, M. Emin; Ünal, Özkan; Etlik, Ömer; Harman, Mustafa-Article Paratiroid Adenomu Tanısında Çok Dedektörlü Bt: Kontrast Tutulum Paterninin Tanıya Katkısı(2004) Sakarya, Mehmet Emin; Harman, Mustafa; Etlik, Ömer; Algün, Ekrem; Ayakta, HayatiAMAÇ Paratiroid adenomlarının arteryel ve venöz fazda kontrast tutulum paterni çok dedektörlü bilgisayarlı tomografi ile değerlendirildi ve yöntemin lezyonu karakterize etmedeki duyarlılığı araştırıldı. GEREÇ VE YÖNTEM Paratiroid adenomlu oniki hastaya ait kontrastlı çok dedektörlü bilgisayarlı tomogafi bulguları retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların tümünde adenomlar cerrahi yolla çıkarılarak tanı histopatolojik olarak doğrulandı. Bilgisayarlı tomografi incelemede mandibula angulusundan, üst mediastende arkus aorta düzeyine kadar mesafe taranarak 1.5 mm’lik kesitler elde edildi. Aynı işlem hastaya 50 ml kontrast madde bolus tarzında verildikten sonra 20. (arteryel faz) ve 70. saniyede (venöz faz) tekrar edildi. Bu üç inceleme sonunda elde edilen görüntülerden paratiroid adenomuna ait kitle lezyonun arteryel ve venöz fazdaki boyanma paternleri aksiyel ve rekonstrükte koronal imajlarda değerlendirildi.BULGULAR Oniki paratiroid adenomundan 10’unda (%83.3) arteryel fazda santral veya parasantral küçük nodüler bir alan dışında tiroid bezine yakın yoğunlukta minimal heterojen boyanma, venöz fazda ise santraldaki alan da dahil tüm lezyonun homojen boyandığı görüldü. Boyutları 4 ve 5 mm olan iki lezyonun ise hemen arteryel fazda tiroid bezi ile eş zamanlı olarak santral bölge dahil tamamen homojen olarak boyandığı görüldü.SONUÇ Paratiroid adenomlarının tanısında çok dedektörlü bilgisayarlı tomogafi cihazı ile yapılacak kontrastlı dinamik inceleme lezyonu karakterize etmede tanıya yardımcı bir modalite olarak kullanılabilir.Article Perikard Tutulumu Olan Bir Castleman Hastalığı(2005) Köseoğlu, Burhan; Bayram, İrfan; Etlik, Ömer; Temizöz, Osman; Bay, Ali; Öner, Ahmet FaikCastleman hastalığı (CH) lenf bezlerinin malign olmayan büyümeleri ile karakterize nadir bir hastalıktır. CH'nın Hiyalin vasküler, plazma hücreli ve mikst tip olmak üzere üç histopatolojik tipi ve lokalize ve multisentrik olmak üzere iki klinik formu vardır. Nadiren ekstralenfatik bölgelerde tutulabilmekle beraber perikard tutulumu çok nadiren rastlanan bir durumdur. Tanı cerrahi olarak lenf bezinin çıkarılıp histopatolojik incelemesiyle konur. Multisentrik yerleşimli olgular histopatolojik olarak genellikle plazma hücrelidir ve malignensi gelişme olasılığı lokalize forma göre daha yüksektir. Biz burada iki ay içinde boyundan inguinal bölgeye kadar ve büyüklüğü 2cm den 8cm ye kadar değişen çok sayıda lenf bezinin büyümesi ile kliniğimize başvuran ve histopatolojik inceleme sonrası CH tanısı koyduğumuz 12 yaşında bir kız olgu sunduk. Olgumuz histopatolojik olarak hiyalen vasküler tip olmasına rağmen multisentrik yerleşim göstermesi ve perikart'da kalınlaşma ve 0.5 cm çapında nodul olması ilginçti.Other Portal Hipertansiyonda Portal ve Hepatik Venlerin Doppler Ultrasonografi Bulguları(2000) Harman, Mustafa; Ünal, Özkan; Tuncer, İlyas; Er, Remzi; Etlik, ÖmerPortal hipertansiyonlu hastalardaki portal ve hepatik ven Doppler US bulguları sağlıklı kişilerle karşılaştırılmıştır. Çalışmaya 45 siroz hastası ve 45 sağlıklı birey alınmıştır. Sağlıklı kişilerde ortalama portal ven çapı 9.5 mm, portal ven akım hızı 19.3 cm/ sn ve hepatik ven dalga formu bir hasta hariç trifazikti. Hasta grubunda portal ven çapı 14.1 mm, portal ven akım hızı 13.8 cm /sn idi. Hasta grubunda % 58 oranında patolojik hepatik ven akım trasesi izlendi. Portal ven akım hızının 15 cm /sn'nin altına, ven çapının 13 mm'nin üzerine çıkması, hepatik venin patolojik dalga formu göstermesi, portal hipertansiyon tanısında göz önünde bulundurulması gereken parametrelerdir.Article Postoperatif Cilt Altından Kanama Sonucu Oluşan Akut Epidural Hematom: Olgu Sunumu(2005) Yılmaz, Nebi; Kıymaz, Nejimi; Yazıcı, Taner; Etlik, ÖmerAkut epidural hematom genellikle kafa travması sonucunda arteria meningea media yada dallarının kanaması sonucu epidural mesafede kanın toplanması sonucu oluşur. Özellikle venöz sinüs kanamalarında olduğu gibi nadiren venöz orijinli olabilir. Bu çalışmada sol MCA (ortaserebral arter) anevrizması nedeni ile öpere edilen hastada cerrahi sonrası 2. günde akut epidural hematom gelişti. Hastanın kanama ve pıhtılaşma faktörleri normal olarak değerlendirildi. Akut epidural hematom nedeniyle tekrar öpere edilen hastada, epidural heınatomun nedeninin cilt altı dokulardaki kanamalar olduğu görüldü. Sonuç olarak; kraniyotomilerde eğer skalp hemostazı için kullanılan hemostatik küpler çıkartıldıktan sonra hemostaz yetersiz yapılmışsa ve cerrahi sonrası hasta hipertansif seyrediyorsa, cilt altı dokulardaki kanamalara bağlı olarak epidural hematom riskinin olabileceği düşünülmelidir.Article Right Renal Stone on the Trajectory of Upper Left Ureter(Springer, 2006) Ceylan, Kadir; Arslan, Halil; Etlik, Ömer; Bayrakli, Hasmet; Yilmaz, Y. kselWe report a 52-year-old woman with a right renal pelvic stone, mimicking a left upper ureteral stone in a kidney-ureter-bladder film. Computed tomography detected the exact anatomical location of the stone, which was not possible by intravenous urography and ultrasonography. In this study, we discuss diagnostic modalities of the urinary calculi in the light of the literature.Article Sarı Tırnak Sendromu(2002) Uzun, Kürşat; Özbay, Bülent; Zehir, İsmail; Etlik, Ömer; Aksoy, ÜmitSarı tırnak sendromu, tırnaklarda sarı renk değişikliği, lenfödem, plevral effüzyon, sinüzit ve bronşektazi ile karakterize bir sendromdur. Bu yazıda nefes darlığı, öksürük, balgam ve tırnaklarında sararma yakınması olan 16 yaşındaki bir erkek hasta sunuyoruz. Çekilen yüksek rezolüsyonlu bilgisayarlı tomografi (YRBT) ve sinüs tomografisinde bronşektazi ve sinüzit ile uyumlu bulgular vardı. Bu bulgular ile birlikte sarı tırnak sendromu düşünüldü, infeksiyona yönelik tedavi uygulandı ve yakınmaları düzelen hasta taburcu edildi.Article Serebellopontin Köşe Tümörlerinde Mrg Bulguları(2001) Etlik, Ömer; Ünal, ÖzkanAmaç: Serebellopontin köşe tümörleri genelde benign lezyonlar olup preoperatif doğru tanı manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile mümkündür. Bu lezyonlar ekstraaksiyel olup pons, serebellum ve petröz kemik arasında yerleşmektedirler. Preoperatif tanı konulması, akustik nörinom (AN) ve menenjiyom arasında ayırıcı tanı yapılabilmesi cerrahi yaklaşımın seçiminde, başarılı tümör rezeksiyonunda, fasial sinir ve işitmeyi koruyucu yaklaşımın seçiminde önemlidir. Bu çalışmada retrospektif olarak histopatolojik tanısı konulmuş serebellopontin köşe tümörü saptanan olgularda MRG bulgularımızı sunmayı amaçladık. Metod: Yaşları 21 ile 76 arasında değişen 20 hastada 21 köşe tümörünün MRG bulguları retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Bu olgulardan 7'si menenjiyom, 9'u akustik nörinom, 2'si epidermoid kist, 2'si hemangioblastom, 1'i serebellar astrositom olgusuydu. Akustik nörinom ve menenjiyomlar en sık gördüğümüz serebellopontin köşe tümörleri idi. Olgular tümör boyutu, konturu, sinyal intensitesi, kontrast tutulumu ve çevre organ bası bulgularına göre değerlendirilmiştir. Sonuç: Serebellopontin köşe tümörlerinde ve özellikle akustik nörinom ile menenjiyom arasında ayırıcı tanı yapılması cerrahi tedavi, başarılı tümör eksizyonu ve koruyucu cerrahi açısından önemlidir. MRG diğer modalitelere oranla serebellopontin köşe ve internal akustik kanal içeriğini görüntülemede ve lezyonun karekterini tayinde en değerli inceleme yöntemidirArticle Solunum Sıkıntısı Olan Yenidoğanlarda Rutin Göğüs Radyografisinin Klinik Değeri(2003) Kırımi, Ercan; Atas, Bulent; Etlik, Ömer; Tuncer, Oğuz; Ceylan, AbdullahBu çalışmada, yenidbğan döneminde solunum sıkıntısının değerlendirilmesinde rutin göğüs radyografisinin klinik değerinin araştırılması amaçlandı. Haziran 1996 ile Mart 2000 tarihleri arasında Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesine solunum sıkıntısı nedeniyle yatırılan 278 yenidoğanın göğüs radyografisi retroşpektif olarak değerlendirildi. Kontrol grubu olarak yalnızca hiperbilirubinemi yakınması olan ve rutin göğüs radyografisi çekilen hastalar alındı. Filmler hastaların tanısından haberi olmayan aynı radyolog tarafından değerlendirildi. Çalışma grubuna alınan yenidoğanların 116'sına (%41.7) neonatal pnömoni, 78'ine (%28) respiratuvar distres sendromu, 62'sine (%22.3) yenidoğanın geçici taşipnesi, 19'una (%6.8) mekonyum aspirasyon sendronıu ve 3'üne (%1) konjenital diyafragmatik herni tanısı kondu. Rutin göğüs radyografisinin yenidoğanda solunum sıkıntısını tahmin etmede sensitivite ve spesifisite değerleri sırasıyla %62 ve %88 bulundu. Yenidoğanın geçici taşipnesi tanısı konan bebeklerden elde edilen sensitivite oranı (%24) hem neonatal priömoni (%73) hem de respiratuvar distres scndromlu (%68) bebeklerin sensitivite oranlarından anlamlı olarak düşük bulundu (p<0.05). Sonuç olarak) rutin göğüs radyografisinin yenidoğan döneminde solunum sıkıntısını değerlendirmede tek başına değeri sınırlı bulundu. Fakat anamnez ve klinik bulgular ile birlikte değerlendirildiğinde tanı değeri daha yüksek olmaktadır. Bu yüzden rutin göğüs radyografisini hem radyolog hem de klinisyenin değerlendirmesi gerektiğini önermekteyiz.Article Spontan İnternal Juguler Ven Trombozu; Bir Olgu Sunumu(2004) Kıroğlu, A. Faruk; Çankaya, Hakan; Yuca, Köksal; Etlik, Ömer; Kiris, MuzafferSpontan internal juguler ven trombozu (IJVT) oldukça nadir, potansiyel hayatı tehdit edici, kolaylıkla gözden kaçabilen veya yanlış tanı konulabilen vasküler bir rahatsızlıktır. Bu makalede malignensi, koagülasyon bozukluğu veya herhangi bir enfeksiyon kaynağı saptanamayan, renkli doppler ultrasonografi (USG) ve manyetik rezonans inceleme (MRI) ile tanısı konulan spontan IJVT’lu bir vakayı sunuyoruz. Daha ileri tetkik ve tedavi önerilerini reddeden hastada altı ay içinde herhangi bir komplikasyon gelişmedi ve yakınmanın geçtiği belirtildi.