Browsing by Author "Göya, Cemil"
Now showing 1 - 9 of 9
- Results Per Page
- Sort Options
Article Akciğer Bilgisayarlı Tomografisinde Sık Görülen Mozaik Perfüzyon Etyolojisinderadyolojik İpuçları(2020) Sünnetçioğlu, Aysel; Dündar, İlyas; Göya, Cemil; Özgökçe, Mesut; Durmaz, FatmaAmaç: Bu çalışmamızda günlük radyoloji pratiğinde akciğer bilgisayarlı tomografide (BT) sık karşılaştığımız mozaik atenuasyon (MA) paterni olan hastalarda altta yatan süreci tanımlamaya yönelik, görüntüleme bulgularının radyolojik ipuçlarını literatür eşliğinde sunmayı amaçladık.Gereç ve Yöntem: MA paterni olan 400 hastanın toraks BT’si retrospektif olarak incelendi. Görece lüsen alanların mı (mozaik perfüzyon); yoksa görece opak alanların mı (buzlu cam) anormal olduğunu belirlemek için öncelikle damar çaplarına bakıldı. Damar çapı lüsen alanda daha küçük ise bu alan patolojik kabul edildi. Sonra mozaik perfüzyon nedenleri vasküler mi küçük hava yolu hastalığı mı diye direkt ve indirekt bulgulara bakıldı. Mozaik perfüzyonun havayolu hastalığı bulgularından bronş duvarı kalınlaşması, tomurcuklanmış ağaç görünümü ve bronşektazi direk; santral yerleşim, lobüler görünüm, küçük ve keskin kenarlı lüsen alanlar ise indirekt bulgular olarak kabul edildi. Vasküler nedenli MA’nun direk bulguları trombüs ve pulmoner arter genişlemesi iken periferal yerleşim, daha büyük ve sınırları net olmayan lüsen alanlar ise indirek bulgular olarak kabul edildi. Daha sonra bulgular klinik sonuçlar ile de korele edildi.Bulgular: MA’nın nedeni 190 (%47.5) hastada buzlu cam olarak tespit edildi. Lüsen alanların patolojik olduğu 210 hastanın 140’ı (%67) küçük hava yolu ve 70’i (%33) vasküler nedenli idi. Hava yolu hastalığına bağlı mozaik perfüzyon olan hastalarda toraks BT’de en sık tomurcuklanmış ağaç, bronş duvarında kalınlaşma ve bronşektazi izlendi. Vasküler hastalığa bağlı mozaik perfüzyonda ise kronik pulmoner emboli ve pulmoner hipertansiyon bulguları eşlik etmekteydiSonuç: Mozaik atenuasyon paterni düşünüldüğü kadar nonspesifik bir bulgu olmayıp radyologlar tarafından sistematik bir yaklaşım ile BT bulguları değerlendirilerek ayırıcı tanıya ve tedaviye katkı sunulabilir.Article Çölyak Hastalarında Pelvik Venöz Dilatasyonunun Bilgisayarlı Tomografi İle Değerlendirilmesi(2022) Ayyıldız, Veysel Atilla; Özgökçe, Mesut; Özkaçmaz, Sercan; Durmaz, Fatma; Göya, Cemil; Dündar, İlyas; Türko, EnsarAmaç Çölyak hastalığı (ÇH), genetik olarak glutene duyarlı bireylerde, ince bağırsağın enflamatuar hasarına yol açan bir immün yanıt ile karakterizedir. Pelvik venöz dilatasyonun (PVD) radyolojik olarak tanımlanması, pelvik ve sistemik hastalıkların farklı spektrumlarının teşhisine katkıda bulunabileceğinden önemlidir. Çalışmamızda ÇH olanlarda PVD prevalansını belirlemeyi ve bulgularımızı literatür eşliğinde sunmayı amaçladık. Gereç ve Yöntem Bu retrospektif gözlemsel çalışma, kurumumuzdaki etik kurulu tarafından onaylandı. ÇH tanısı alan tüm hastalar, klinik değerlendirme, serolojik veriler ve bağırsak biyopsisi olan ve Ekim 2011-Mart 2020 tarihleri arasında tıp merkezimizde Bilgisayarlı Tomografisi (BT) çekilen hastalardı. Kontrastlı BT yapılan ÇH olanlar (n=149) ve kontrol grubu (n=250) PVD açısından değerlendirildi. Hasta ve kontrol grubundaki tüm hastalarda PVD prevalansı incelendi. Pelvik damarların çapı ölçüldü ve not edildi. Hastaların şikayetleri hastane kayıtlarından not edildi. Bulgular Histopatolojik olarak kanıtlanmış toplam 149 hasta grubunda, yaş ortalaması sırasıyla 35,11 ± 13,03 ve 36,23 ± 15,06 yıl olan 93 kadın ve 56 erkek hasta vardı. Toplam 250 kontrol grubu arasından; yaş ortalaması sırasıyla 38,65 ± 15,38 ve 37,25 ± 13,56 yıl olan 145 kadın ve 105 erkek vardı. Kadın ve erkekte PVD prevalansı ÇH’larında sırasıyla %60,22 (n=56) ve %41,07 (n=23) idi. ÇH’nın %46,75’inde (n=36) karın ağrısı vardı ve PVD ile korele idi (p < 0.05). Mezenterik engorjman ve ince bağırsak kıvrım anormallikleri PVD ile korele idi (p < 0,05). Sonuç Pelvik konjesyon sendromu, kadınlarda çok yaygın olan ve potansiyel olarak önemli sakatlıklara yol açabilen PVD'nin neden olduğu düşünülen kronik pelvik ağrının nedenlerinden biridir. Karın ağrısı, ÇH'de görüntüleme yöntemlerinin uygulanmasının önemli bir nedenidir. Çalışmamızda ÇH hastalarında karın ağrısı PVD ile korele idi. Ayrıca, PVD prevalansı oldukça yüksekti. Dolayısıyla, ÇH olanlarda kontrastlı BT'de görülen artmış PVD prevalansı pelvik şikayetlerin bir bileşeni olabilir.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge The Comparison of Wall Thickness of Esophagus and Gastroesophagial Junction Measured in Computed Tomography With Endoscopy and or Biopsy Results(2019) Durmaz, Fatma; Göya, CemilÖZET Amaç: Endoskopi ve/veya biyopsisi yapılan hastaların, özofagusun kesite girdiği abdomen ve toraks BT görüntülerinde ölçülen, özofagus cidar kalınlık artışlarının benign ve malign patolojiler açısından ayırımını yapabilecek bir eşik değer bulmayı amaçladık. Materyal-metot: Ocak 2015-Haziran 2018 tarihleri arasında Radyoloji kliniğinde herhangi bir nedenle toraks ve/veya abdomen bilgisayarlı tomografisi çekilen, özofagus yada gastroözofagial bileşkede kalınlık tespit edilen hastalar retrospektif olarak incelendi. Yaşları 24-86 yaş arasında değişen 61 erkek, 83 kadın toplam 144 hasta çalışmaya alındı. Çalışmamızda tüm hastaların endoskopi sonuçları mevcut iken bu hastaların 69'unda biyopsiye ihtiyaç duyulmuştur. Hastanın ön tanısına göre çeşitli protokollerde alınan tomografi görüntüleri iki radyolog tarafından, endoskopi sonuçlarına bakılmaksızın görüş birliğine varılarak duvar morfolojisi, kalınlığı, anatomik lokalizasyonu ve eşlik eden bulgular açısından incelendi. Sonrasında endoskopi ve/veya biyopsi sonuçlarına göre benign ve malign hastalar belirlendi. Lezyon duvar kalınlıkları ile benign-malign ayrımında cut-off değeri belirlemek için ROC analizi yapıldı. Aynı zamanda benign ve malign durumlarda asimetri görülmesi açısından da Ki-Kare testi yapılmıştır. Gerekli istatistiksel analizler SPSS 22 istatistik yazılım programı kullanılarak yapılmıştır. Bulgular: Özofagus kanserli olgular ile benign durumlar arasında cidar kalınlığında istatistik olarak anlamlı fark saptandı. Cidar kalınlığı için kesim değeri 13.5 alındığında senstivite %94.3 spesifite değeri ise %100 olarak belirlenmiştir. Lezyon düzeyindeki kalınlığın normal segment kalınlığına oranı malign-benign ayrımında istatistiksel olarak anlamlı saptandı. Asimetrik kalınlaşma ile malignite arasında anlamlı ilişki bulundu. Özofagus kanserinin histolojik tipinin çoğunu SCC (%79.2) ve adenokanser (%13.3) oluşturmaktaydı. En sık yerleşim yeri özofagusun distal kesimiydi. SCC'lerin çoğunluğu orta ve distalde, adenokanserlerin tamamı distalde görüldü. Benign lezyonların çoğu distalde izlendi. En sık tanı özofajitti. Sonuç: Yöremizde sık görülmesi nedeniyle özofagus kanseri erken tanısında BT'nin katkı sunacağını düşünmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Özofagus Kanseri, Özofagus Cidar kalınlığı, Bilgisayarlı TomografiArticle Kızıl Şahinde (Buteo Rufinus) Humerus ve Antebrachium Kemiklerinin Bilgisayarlı Tomografi (Bt) ile Üç Boyutlu Olarak İncelenmesi(2024) Delibaş, Veysel; Soygüder, Zafer; Göya, Cemil; Aslan, Logman; Çakmak, GamzeKızıl şahin (Buteo Rufinus) Falconiformes takımında yer alan ve Accipitridae familyasının bir üyesi olarak bulunan orta boylu geniş kanatlara sahip bir yırtıcı kuştur. Kızıl şahin yabani bir kanatlı türü olup kanat teleklerindeki siyah renkli tüyleri ve kızıl rengiyle kolayca tanınmaktadır. Kanatlılarda ön veya torakal extremite kanat halinde gelişmiştir. Kanat (Ossa membri thoracicci) ise sırasıyla scapula, clavicula, os coracoides, humerus, antebrachium (ulna ve radius), carpus, metecarpus ve digiti’den meydana gelmektedir. Radyografi, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans gibi teknikler, anatomik yapıların ve organların en iyi görünümünü sağlamaları, invaziv olmamaları ve hassas teşhislere imkan vermeleri nedeniyle nesli tükenmekte olan türlerin ve yaban hayatında biyolojik verilerin değerlendirilmesine önemli derecede katkı sağlamaktadır. Bu çalışma ile önemli bir yırtıcı kuş olan Kızıl şahinin humerus ve antebrachium kemiklerinin multi dedektörlü bilgisayarlı tomografi ile 3D modellerini oluşturmak, ayrıca elde edilen modeller aracılığı ile belirtilen kemiklerin morfolojik ve morfometrik olarak incelenmesi amaçlanmıştır. Materiyal olarak 3 adet dişi ve 3 adet erkek olmak üzere toplam 6 adet ölmüş erişkin Kızıl şahin’e ait humerus ve antebrachium kemikleri kullanıldı. Morfolojik olarak sonuçlar incelendiğinde, bilgisayarlı tomografi ile elde edilen 3 boyutlu görüntülerin anatomik yapıları net bir şekilde ortaya koyduğu sonucuna varılmıştr. Morfometrik sonuçlar incelendiğinde Kızıl şahinlerde ortalama humerus uzunluğu, ortlama ulna uzunluğu ve ortalama radius uzunluğu cinsiyet ayrımı yapmaksızın sol ve sağ extremite için mm şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca humerus, ulna ve radius kemiklerinin morfometrik ölçümleri sağ ve sol kanat arasında istatistiksel olarak karşılaştırılmış ve bazı değerler arasında p<0.05 değeri ile anlamlı bir farklılık olduğu sonucuna varılmıştır.Article Künt Karaciğer Travmalı Hastaların Demografik, Klinik ve Laboratuvar Sonuçları: 2006-2016 Yıllarının Retrospektif İncelemesi(2020) Okur, Mehmet Hanifi; Göya, Cemil; Akdeniz, SevinçAmaç: Aralık 2006 – Aralık 2016 tarihleri arasında kliniğimize başvuran künt karaciğer travması tanısı almış hastalarıgeriye dönük tarayarak; organ yaralanmalarında uygulanan tanı, takip ve tedavi sürecindeki değişimler ile demografik,klinik ve laboratuvar uygulamalarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır.Yöntemler: Kliniğimize başvuran karaciğer travması nedeniyle takip ve tedavi edilen 190 çocuk hasta çalışmaya dahiledildi. Çocukların demografik verilerine ek olarak, tedavi öncesi yaralanma mekanizması, radyolojik yöntemlerleyaralanmanın derecesi, tedavi şekli, yoğun bakımda yatış süresi, eşlik eden yaralanmalar, Pediatrik Travma Skorlarıdeğerlendirildi.Bulgular: Hastaların %73,2’sinin (139) erkek, %49,5’inin (94) 4-8 yaş, %21,6’sının (41) 0-3 yaş arasında, olduğu,hastaların %57,6’sının travma nedeninin yüksekten düşme olduğu saptandı. Hastaların %23.7’sinde grade 3, %21.4’ündegrade 4, %15.3’ünde grade 2 ve %10.5’inde grade 1 yaralanma tespit edildi. ALT ve AST için yatış ile taburcu ortalamalarıarasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık olduğu görüldü (p<0,001). ALT yatış ortalaması 393,12 U/L iken, taburculukdeğeri 172,14 U/L’ye, AST yatış ortalaması 582,85 U/L hesaplanırken taburculuk sırasında 179,89 U/L’ye gerilediğigörüldü. Yaralanma şekli ile yaş, cinsiyet ve ek organ hasarı arasında istatiktiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı.Sonuç: Yüksekten düşme, trafik kazası gibi nedenler ile gerçekleşen travmalar, pediatrik grupta çoğu zaman konservatifyöntemler ile tedavi edilebilmektedir. Pediatrik gruplarda, travmaların özellikle yüksekten düşmeye bağlı gelişmesinedeniyle, travmaya bağlı mortalitenin minimalize edilmesinde ailelere verilecek eğitimler ve güvenli oyun alanısağlanması büyük önem taşımaktadır.Master Thesis Morphometric Examination of the Cerebellum Using Magnetic Resonance Imaging in Van Cats(2023) Çetin, Tolga; Karadağ, Hüseyin; Göya, CemilDünyaca ünlü, ülkemizin göz bebeği, Van Gölü çevresine özgü endemik bir ırk olan Van kedisi ülkemiz için özel bir gen kaynağı ve kültürel mirastır. Bu çalışma ülkemiz için bu denli önemli olan Van kedilerinin Cerebellum'unun Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) Kullanılarak morfometrik ölçüm değerlerini elde etmek ve bu değerlerin cinsiyetler arasındaki farklılıklarını ortaya koymak amacıyla yapıldı. Çalışmada 8 erkek, 8 dişi olmak üzere toplam 16 adet erişkin Van Kedisi kullanıldı. Hayvanlar xylazin- ketamin kombinasyonu ile anesteziye alındı. Anestezi altındaki hayvanlar MRG ile taranarak beyin görüntüleri elde edildi. Elde edilen görüntüler DICOM formatında işlenmek üzere iş istasyonuna aktarıldı. İş istasyonunda morfometrik ölçümler yapıldı. Kedilerden alınan morfometrik ölçümlerin, bu ölçüm değerleri arasındaki oranların cinsiyete göre istatistik analizi yapıldı. Ayrıca erkeklerde ve dişilerde tüm değerler arasındaki korelasyona bakıldı. Van kedilerinde i (Fossa cranii caudalis'in yüksekliği) değerinin ve canlı ağırlık değerinin erkek kedilerde dişi kedilere göre istatistiki olarak anlamlı decerede yüksek olduğu gözlendi (p<0.05). Bununla birlikte j (Tentorium cerebelli açısı) değerinin ise dişi kedilerde erkek kedilere göre istatistiki olarak anlamlı derecede yüksek olduğu saptandı (p<0.05). Morfometrik ölçümler arasındaki oranlarda ve tüm değerler arasındaki korelasyonda da istatistiki olarak anlamlı sonuçlar bulundu (p<0.05). Sonuç olarak Van kedilerinde Cerebellum'un morfometrik özellikleri üzerine yapılan ilk araştırma literatüre girdi. Elde edilen sonuçların Cerebellar malformasyonları olan kedilere ait MR görüntülerinin değerlendirilmesinde bir kılavuz olarak kullanılabileceği düşünülmektedir.Doctoral Thesis Morphometric Measurements in the Brain (encephalon) by Magnetic Resonance Imaging (mri) in Van Cats(2023) Delibaş, Veysel; Soygüder, Zafer; Göya, CemilMazisi yaklaşık olarak otuz dört milyon yıl öncesine dayanan kediler (Felidae) modernleşen dünyada ilgisi hızla artan pet hayvan bakımının önemli bir unsuru olmuştur. Eşsiz bir ırk olan ve kültürünün en önemli temsilcisi halinde bulunan Van kedisi; diğer kedi ırklarından farklı olarak birçok morfolojik farklılığa sahiptir. Bu çalışma; kedi türünün önemli bir temsilcisi olan Van kedisinin beyin dokusunu manyetik rezonans görüntüleme (MRG) yöntemi ile morfolojik olarak görüntülemek, anatomik yönden inceleyerek çeşitli morfometrik ölçümler elde etmek, elde edilen bu ölçümler doğrultusunda Van kedilerinde beyin asimetrisi durumunu ayrıca erkek -dişi cinsiyetler arası farklılıkları belirlemek ve veteriner hekimlikte MRG yönteminin kullanılabilirliğini belirtmek amacıyla yapıldı. Çalışmada 10 dişi, 10 erkek olmak üzere toplam 20 adet erişkin Van kedisi kullanıldı. Hayvanlar ketamin-xylazin kombinasyonu ile anesteziye alındı. Anestezi altındaki hayvanların manyetik rezonans görüntüleme cihazı ile midsagittal ve axial kesitli görüntüleri elde edildi. Her iki kesitten elde edilen imajlar DICOM formatında işlenmek üzere iş istasyonuna aktarıldı. Radyolojik görüntü işleme-arşivleme programı Enlil PACS kullanılarak morfometrik ölçüm değerlerinin alınması gerçekleştirildi. Morfometrik ölçüm değerlerinin istatistiki olarak analizi yapıldı. Yapılan analiz sonuçları incelendiğinde; cerebrum'un yüksekliği hariç çoğu morfometrik ölçüm parametresinin erkek Van kedilerinde daha yüksek olduğu görülmüştür (p<0.05). Ayrıca Van kedilerinde beyin asimetrisi durumu irdelenmiş ve Van kedilerinin hemispherium cerebri dexter yönlü beyin asimetrisi sergilediği tespit edilmiştir. Dişi Van kedilerinde cortex frontalis dexter yönlü bölgesel bir beyin asimetrisinin de var olduğu sonucuna varılmıştır (p<0.05). Sonuç olarak herhangi bir dokunun morfolojik veya morfometrik yönden incelenmesinde geleneksel anatomik yöntemleri kullanmaktansa hem elde edilecek sonuçların güvenlik marjının yüksek olması hem de incelenecek hayvanın yaşam konforunu bozmadan kısa bir sürede sonuç alınması amacıyla radyolojik görüntüleme tekniklerinin (MRG, BT, vb.) veteriner anatomi alanındaki çalışmalarda ve veteriner hekimlik eğitiminde rahatlıkla kullanılabileceği vurgulanmıştır.Master Thesis Some Morphometric Measurements With Computerized Tomography in the Cranium of Norduz(2024) Koltaş, Gülşah; Soygüder, Zafer; Göya, CemilBu çalışmada Bilgisayarlı Tomografi ile Norduz koyunun cranium' unda bazı yapıların morfometrik ölçülmesi amaçlandı. Çalışmada Norduz koyununa ait 6 dişi ve 6 erkek olmak üzere 12 cranium' un morfometrik ölçümleri incelendi. Erkek-dişi Norduz koyunu craniumlarının bazı bölgelerinden morfometrik ölçümler alındı. Elde edilen veriler cinsiyet ve türler arası varyasyon ve kolerasyon ilişkileri incelendi. D4 ölçüm parametresi olan Nazal kemik uzunluğu p=0.048 olasılık değeri ile p<0.05 erkek yönlü pozitif bir farklılık saptanırken, L1 ölçüm parametresi olan neurocranium' un uzunluğu p=0.042 olasılık değeri ile p<0.05 dişi yönlü pozitif farklılık saptanmıştır. Ayrıca L3 ölçüm parametresi olan orbitanın en büyük iç genişliği p=0.046 olasılık değeri ile p<0.05 erkek yönlü pozitif farlılık saptanmıştır. Başka bir ölçüm parametresi olan L7 meatus acusıcus externus' un caudal uzunluğu p=0.044 olasılık değeri ile p<0.05 dişi yönlü pozitif farklılık saptanmıştır. L10 ölçüm parametresi olan nasointermaxillare ile prosthion arasında kalan mesafenin ölçülmesinde p=0.046 istatiksel değeri olarak p<0.05 erkek yönlü pozitif farklılık ortaya çıkmaktadır. Ayrıca O1 ölçüm parametresi olan en büyük mastoid genişlik p=0.020 istatik değeri ile p<0.05 erkek yönlü pozitif anlamlılık ortaya çıkmıştır. O4 ölçüm parametresi olan foramen magnum' un en büyük genişliği p=0.036 olasılık değeri ile p<0.05 erkek yönlü pozitif farklılık ortaya çıkmaktadır. Son olarak O6 ölçüm parametresi olan protubertina occipitalis externa yüksekliği p=0.005 istatiksel olarak p<0,05 olasılık değeri ile erkek yönlü pozitif farklılıklar ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak; çalışmanın Van Norduz koyununda iskelet sistemi ile ilgili anatomi eğitimi başta olmak üzere cerrahi ve klinik uygulama alanlarında veteriner hekimlere ve eğitim alan öğrencilere faydalı olabileceği kanısında varılmıştır. Ayrıca bu çalışmanın Van Norduz koyunlarının anatomik özelliklerinin ortaya koyulması ile ilgili yapılacak olan bilimsel çalışmalara önemli katkılar sağlayacağı düşünülmektedir. Bilgisayarlı Tomografi ile alınan bu ölçümlerin veteriner anatomide kullanılan geleneksel ölçüm metodlarının yerine daha güvenli olarak alınabileceği ve daha hızlı kullanılabileceği kanaatindeyiz.Article Zinner Syndrome Versus Herlyn-Werner Syndrome; Rare Congenital Genitourinary Malformations and Literature Review(2024) Demir, Murat; Türkoğlu, Saim; Göya, CemilZinner Syndrome (ZS) and Herlyn-Werner-Wunderlich Syndrome (HWWS) are congenital genitourinary anomalies accompanied by ipsilateral renal agenesis. These syndromes, which can cause symptoms such as infertility, pelvic pain, and bladder irritation, can be diagnosed by digital rectal examination, transrectal and abdominal ultrasonography (US), Computer Tomography (CT) and more ideally Magnetic resonance imaging (MRI). Similar physiopathological processes are observed in both syndromes and urogenital malformations accompany renal agenesis. We aimed to discuss the three cases of ZS in men and two HWWS cases in women, which are rarely observed in the literature. fis