Browsing by Author "Gümrükcüoğlu, Hasan Ali"
Now showing 1 - 13 of 13
- Results Per Page
- Sort Options
Article Atriyoventriküller Tam Bloğa Bağlı Arrest(2011) Katı, İsmail; Göktaş, Uğur; Akdag, Serkan; Gümrükcüoğlu, Hasan Ali; Işık, YaseminYetişkinlerde ilaç toksisitesi, koroner arter hastalığı ve dejeneratif bozukluk atriyoventriküler tam bloğun en sık nedenleridir. Bu sunu da poliklinikte bebeğini muayene ettirmek için sıra beklerken ani kardiyak arrest geçiren atriyovenriküler tam bloklu bir olgu irdelendi, iki ay önce normal yolla doğum yapmış 29 yaşında olgu çocuğunu muayene ettirmek için sıra beklerken ani kardiyak arrest geçirmiş. Yaklaşık 14 dakika resüste edilen olgu hastanemize gönderilmiş. Acil servisteki ilk değerlendirmede; şuur kapalı, pupiller dilate, ışık refleksi: +/+, entübe, kalp atım hızı: 30 atım dk1, arteriyal kan basıncı 90160 mmHg ve Glaskow Koma Skoru: 7 idi. Elektrokardiografide atriyoventriküler tam kalp bloğu saptandı ve kardiyoloji kliniği tarafından tek odacıklı geçici kardiyak pacemaker takıldı ve ritmi 80 atım dk'1 olarak ayarlandı. Olgu bu haliyle anestezi yoğun bakım ünitesine alındı ve mekanik ventilatöre bağlandı. İntoksikasyon düşünülen hastada ilaç seviyeleri normal bulundu. Şuuru açılan olgu bir gün sonra ekstübe edilip kardiyoloji kliniğine gönderildi. Takipleri sırasında geçici kalp pilinin hızı kademeli olarak azaltılmasına karşın kalp atım hızı 35 atım dk'1 civarın idi ve atriyoventriküler tam bloğun devam ettiği görüldü. Olgunun pacemaker bağımlı olduğuna karar verildi. Çift odacıklı kalıcı kalp pili takıldı. Olgu kalıcı kalp pili takıldıktan 72 saat sonra taburcu edildi. Peripartum kardiyomyopatiye bağlı yaşamı tehdit eden klinik bulgularla karşımıza çıkan atriyoventriküler tam bloğun; hızlı, usulüne uygun yapılan resüsitatif işlemlerle sekelsiz iyileşebileceğini düşünmekteyiz.Article Demir Eksikliği Anemisi ve Tedavisinin P Dalga Süreleri ve Diyastolik Fonksiyon Parametreleri Üzerine Etkileri(2010) Kaya, Yüksel; Gunes, Yilmaz; Demir, Cengiz; Şahin, Musa; Gümrükcüoğlu, Hasan Ali; Tuncer, Mustafa; Şimşek, HakkıAmaç: Bu makalenin amacı kronik demir eksikliği anemisinin (DEA) hastaların sol ventrikül (SV) diyastolik fonksiyon parametreleri ile P dalga sürelerine etkisi ve anemi tedavisinin bu parametreler üzerinde yapabileceği değişiklikleri araştırmaktır.Gereç ve yöntem: Çalışmaya kalp-damar hastalığı olmayan 56 kronik DEA hastası ve 50 sağlıklı birey alındı. Vakalar başlangıçta ve anemi tedavi edildikten sonra anamnez, fizik muayene, elektrokardiyografi (EKG) ve transtorasik ekokardiyografi (TTE) ile değerlendirildi. TTE ile konvansiyonel parametrelerin yanı sıra doku doppler yapıldı. 12 derivasyonlu EKG de en uzun P dalga süresinden (Pmaks) en kısa P dalga süresi (Pmin) çıkarılarak P dalga dispersiyonu (PDD) hesaplandı.Bulgular: Kontrol grubuna göre, DEA hastalarında sol atriyum (SA) çapı (p=0.02), sol ventrikül diastol sonu çapı (LVDÇ) (p=0.001), diastolik disfonksiyon sıklığı (p=0.02), Pmaks (p=0.002) ve PDD (p=0.001) anlamlı derecede artmıştı. Korelasyon analizi ile diastolik disfonksiyon sıklığının (r=0.231, p=0.02) ve PDD’nin (r=0.367, p=0.001) anemi derinliğiyle anlamlı derecede ilişkili olduğu saptandı. Tedavi öncesiyle kıyaslandığında tedavi sonrasında SA çapı (p=0.001), LVDÇ (p=0.001), diastolik disfonksiyon sıklığı (p=0.001), Pmaks (p=0.001), Pmin ( p=0.001) ve PDD (p=0.001) anlamlı derecede azalmıştı.Sonuç: DEA’nin şiddetine paralel olarak PDD, sol kalp boyutları ve SV diyastolik disfonksiyon sıklığının arttığı gözlendi. Aneminin tedavisiyle bozulan bu değişkenlerde düzelme sağlandı.Article Electrocardiographic Parameters in Coronary Slow Flow(2010) Şahin, Musa; Tuncer, Mustafa; Gümrükcüoğlu, Hasan Ali; Batyraliev, Talantbek; Akdag, Serkan; Şimşek, HakkıKoroner yavaş akım, epikardiyal okluziv hastalıklar yokluğunda, koroner arterlerin gecikmiş görüntülenmesi ile karakterizedir. Uzamış QT dispersiyonu (QTD) genellikle ventriküler repolarizasyon heterojenitesi ile birliktedir ki, çeşitli durumlarda gelişen ciddi ve fatal aritmilerde anahtar rol oynar. P dalga dispersiyonu (PWD) otonomik tonus tarafından etkilendiği son zamanlarda bildirilen elektrokardiyografik bir belirteçdir. Bu çalışmada, P dalga süresi PWD ile düzeltilmiş QT süresini (QTc) mukayese ettik ve CSF ve kontrol grubu arasındaki dispersiyonu kıyasladık. Çalışmaya CSF si olan 50 hastada ve koroner anjiyografide koroner arterleri normal olan 40 kişi alındı. Hastalar 12 derivasyonlu elektrokardiyografi ile değerlendirildi, maksimum, minimum QT süresi manuel olarak ölçüldü, QTc süresi Bazett formülü ile hesaplandı. Koroner yavaş akım, 24 hastada (%48) sol ön inen arterde (LAD), 12 hastada (%24) Cirkumflex (Cx) ve 14 hastada (%28) sağ koroner arterde gözlendi. Bazal klinik özellikler Table 1 de göste¬rilmiştir. Maksimum P dalga süresi ve PWD, CSF grubunda çok yüksekti ((94.7±7.5 msec vs 105.1±10.8 msec, p<0.001, 25.4±6.2 msec vs34.8±9.7 msc p<0.001, herbirisi için). Ayrıca, QTc max ve QTcD CSF grubunda çok uzundu (405.2±24.6 msec vs 435.3±27.1, p<0.001, 36.7+10.4 msec vs 63.7±14.8 msec, p<0.001 her¬birisi için). CSF fenomeni uzun P dalga süresi ve artmış PWD QT süresi ve QTD ile birlikte bulundu. Muhtemelen mekenizma mikrovasküler işlemi ve/veya kardiyovasküler sistemin otonomik kontroluna bağlı olabilir.Article Kliniğimizde Kardiyak Kateterizasyon Uygulanan Hastaların Bir Yıllık Sonuçları(2004) Karaca, Derya; Gümrükcüoğlu, Hasan Ali; Eryonucu, Beyhan; Güler, Niyazi; Tuncer, Mustafa; Aslan, SukruAmaç: Koroner hastalıkların tanı ve tedavisinde kardiyak kateterizasyon işlemi son yıllarda önemli bir yer tutmaktadır. Çalışmamızın amacı kliniğimizde kardiyak kateterizasyon uygulanan hastaların bir yıllık istatistiksel verilerini değerlendirmektir. Gereç ve yöntem: Koroner arter hastalık tanısı alan ve şüphelenilen hastalara kateter laboratuarımızda seldinger yöntemi ile sağ femoral arterden kateterizasyon yapıldı. Bulgular: Mart 2003 ile Mart 2004 tarihleri arasında kateter laboratuarımızda yaş ortalaması 56.11 olan 105’i kadın, 240’ı erkek olmak üzere 345 hastaya 434 kardiyak kateterizasyon işlemi yapıldı. Bunlardan 337 hastaya koroner anjiyografi yapıldı. Hastaların %8.2’i normal idi, %4.7 sinde kritik olmayan koroner arter hastalığı %19.9’unda tek damar, %20.1’inde iki damar, %29.1’inde üç damar hastalığı saptandı. Bir yıllık süre içinde 35 balon anjiyoplasti ve 34 adet stent işlemi gerçekleştirildi. 70 (%20,6) hastaya cerrahi tedavi önerildi. 9 hastaya renal, 9 hastayada periferik anjiografi yapıldı. Majör komplikasyon gelişmedi. 12 hastamızda morbitide ve mortaliteyi etkilemeyen minör komplikasyonlar gelişti. Sonuç: Tüm dünya ve ülkemizde olduğu gibi kliniğimizde de kardiyak kateterizasyon teknikleri koroner arter hastalığının teşhis ve tedavisinde önemli yer teşkil etmektedirArticle Kliniğimizde Kardiyak Kateterizasyon Uygulanan Hastaların İki Yıllık Sonuçlarının Değerlendirilmesi(2005) Eryonucu, Beyhan; Şahin, Musa; Tuncer, Mustafa; Gümrükcüoğlu, Hasan AliAmaç: Koroner hastalıkların tanı ve tedavisinde kardiyak kateterizasyon işlemi son yıllarda önemli bir yer tutmaktadır. Çalışmamızın amacı kliniğimizde kardiyak kateterizasyon uygulanan hastaların iki yıllık sonuçlarının değerlendirilmesidir. Gereç ve yöntem: Koroner arter hastalık tanısı konan ve/veya şüphelenilen hastalara Iaboratuvarımızda Seldinger yöntemi ile sağ femoral arterden kateterizasyon yapıldı. Bulgular: Nisan 2003 ile Mart 2005 tarihleri arasında kateter Iaboratuvarımızda 221'ikadın, 449'u erkek olmak üzere toplam 670 hastaya kateterizasyon işlemi yapıldı. 11 hastaya pace-maker işlemi uygulandı. Koroner anjiografi yapılan hastaların 176'sının (%26.3) koroner arterleri normal olarak değerlendirildi. Hastalarımızın 494'ünde (%73.7) koroner arter hastalığı mevcuttu. Koroner arter hastalığı bulunan hastaların 310 (%62,9) unda ise kritik koroner arter hastalığı tespit edildi. Kateter laboratuvarının açıldığı iki yıllık süre içinde, 114 (%17.01) hastaya koroner girişim önerildi, 73 (%10.8) hastaya girişim uygulandı. 105 (%15.8 ) hastaya koroner cerrahi, 17 (%2.6) hastayakapak cerrahisi önerildi. 14 hastaya renal, 20 hastaya periferik anjiografi ve 8 hastaya da sağ kalp kateterizasyonu yapıldı. Majör komplikasyon gelişmedi. 19 hastamızda morbitide ve mortaliteyi etkilemeyen minör komplikasyonlar gelişti. Sonuç: Tüm dünya ve ülkemizde olduğu gibi kliniğimizde de kardiyak kateterizasyon işlemleri koroner arter hastalığının teşhis ve tedavisinde önemli yer teşkil etmektedir.Article Kliniğimizde Kardiyak Kateterizasyon Uygulanan Hastalıkların Üç Yıllık Sonuçlarının İstatistiksel Analizi(2006) Şimşek, Hakkı; Güler, Niyazi; Şahin, Musa; Tuncer, Mustafa; Akyol, Aytaç; Gümrükcüoğlu, Hasan Ali; Eryoncu, BeyhanAmaç: Koroner arter hastalıkların tanı ve tedavisinde kardiyak kateterizasyonu, perkütan koroner arter girişimi (balon ve stent) işlemleri son yıllarda klinik pratikte artan sayıda uygulanmaktadır. Çalışmamızın amacı kliniğimizde kardiyak kateterizasyon uygulanan hastaların üç yıllık sonuçlarının istatistiksel analizini yapmaktır. Gereç ve yöntem: Koroner arter hastalık tanısı konan ve/veya şüphelenilen hastalara kateter laboratuarımızda seldinger yöntemi ile kateterizasyon yapıldı. Bulgular: Nisan 2003 ile Mart 2006 tarihleri arasında kateter laboratuarımızda 437'si kadın, 769'u erkek olmak üzere toplam 1206 hastaya kateterizasyon işlemi yapıldı. 8 hastaya geçici pace-maker işlemi uygulandı. Koroner anjiografi yapılan hastaların 316'sının (%26,2) koroner arterleri normal olarak değerlendirildi. Hastalarımızın 890 tanesinde (%73,8) koroner arter hastalığı mevcuttu. Koroner arter hastalığı tespit edilen olguların % 80,3'unda ise kritik koroner arter hastalığı tespit edildi. Kateter laboratuarının açıldığı üç yıllık süre içinde, 231 hastaya koroner girişim önerildi, 186 hastaya girişim uygulandı. 193 (%16) hastaya koroner cerrahi, 28 (%2,3) hastaya kapak cerrahisi önerildi. 21 hastaya renal, 27 hastaya periferik anjiografi ve 15 hastaya da sağ kalp kateterizasyonu yapıldı. Majör komplikasyon gelişmedi. 32 hastamızda morbitide ve mortaliteyi etkilemeyen minör komplikasyonlar gelişti. Sonuç: Tüm dünya ve ülkemizde olduğu gibi kliniğimizde de kardiyak kateterizasyonu, perkütan koroner arter girişimi işlemleri koroner arter hastalığının teşhis ve tedavisinde önemli yer teşkil etmektedir.Other Oktreotid ile İndüklenen Bir Tam Kalp Bloğu Olgusu (Editöre Mektup)(2010) Mete, Rafet; Güntekin, Ünal; Tuncer, Mustafa; Gümrükcüoğlu, Hasan Ali; Gunes, YilmazArticle Perikart Efüzyonu Olan Hastaların Klinik ve Laboratuvar Özellikleri(2010) Gunes, Yilmaz; Gümrükcüoğlu, Hasan Ali; Şimşek, Hakkı; Akdag, Serkan; Şahin, Musa; Tuncer, Mustafa; Ağırbaşlı, MehmetAmaç: Bu çalışmada dört yıllık sürede perikart efüzyonu (PE) tanısı ile takip ettiğimiz hastalarda PE nedenleri, klinik ve laboratuvar özellikler ve tedavi stratejileri geriye dönük olarak incelendi.Çalışma planı: Çalışmada Ağustos 2005 ile Ağustos 2009 tarihleri arasında PE tanısı ile takip edilen 136 hastanın (81 kadın, 55 erkek; ort. yaş 55.8±18.7; dağılım 8-90) kayıtları geriye dönük olarak gözden geçirildi. Perikart efüzyonu tanısı transtorasik ekokardiyografi ile kondu. Hastaların özgeçmiş, fizik muayene, elektrokardiyografi, ekokardiyografi, laboratuvar bulguları ve uygulanan tedavi yöntemleri kaydedildi.Bulgular: Perikart efüzyonu olan hastalarda en sık karşılaşılan yakınma nefes darlığı (%86.8), fizik muayenede en sık bulgu ise jügüler venöz dolgunluk (%47.1) idi. Elektrokardiyografide en sık taşikardi (%47.8), ekokardiyografide ise hafif düzeyde (<1 cm) PE (%63.2) saptandı. Kronik böbrek yetersizliği (%25) ve kanserler (%22.8) PE’nin en sık nedenleriydi, bunları idiyopatik PE (%14) takip etmekteydi. Otuz dört hastada (%25) perikart tamponadı saptandı. Perikart tamponadı gelişen hastaların büyük bölümü (%53) kanser hastalarıydı. Otuz sekiz hastaya (%27.9) girişimsel tedavi (27 perikardiyosentez, 11 cerrahi drenaj) uygulandı; 98 hasta (%72.1) ise medikal tedavi ile takip edildi. Perikart tamponadı gelişen üç hasta takipler sırasında yaşamını yitirdi.Sonuç: Çalışma grubumuzda PE’nin en sık nedeni kronik böbrek yetersizliği ve kanserlerdi. Toplumun yaşlanması ile kanser hastalıklarına bağlı PE sıklığı da artmaktadır. Ekokardiyografi PE tanısı için öncelikle kullanılan tanı yöntemidir.Article Sağ Atriyum Anatomisi ve Klinik Önemi(2016) Gümrükcüoğlu, Hasan Ali; Koyun, Necat; Gümrükcüoğlu, Fatma NurTıpta son zamanlardaki gelişmeler ile değişik özelliklerdeki kalıcı kalp pillerinin, ritim bozukluklarının radyo frekans ve krioablasyon yolu ile tedavilerinde sağ atriyum önemli rol oynamaktadır. Bu yazıda yukarıda özetlenen girişimler için anahtar rol oynayan sağ atriyumun anatomisini ve sağ atriyum yapılarının bu işlemler yapılırken önemi konusunda bilgiler vermeyi amaçladıkArticle Serebrovasküler Olay ile Prezente Olan Romatizmal Mitral Kapak Darlığına Bağlı Sol Atriyumda Dev Trombüs: Olgu Sunumuı(2006) Şimşek, Hakkı; Tuncer, Mustafa; Ekim, Hasan; Gümrükcüoğlu, Hasan AliAltmış bir yaşında bir bayan hasta sol kol ve bacakta hareketsizlik yakınmalarıyla hastanemizin Nöroloji bölümüne kabul edildi. Hastanın fizik muayenesinde nabız aritmik taşikardik (107/dak) tansiyon arteriyel 130/80 mmHg idi. Dinlemekle apekste diastolik üfürüm duyuluyordu. Hastaya emboli kaynağının araştırılması için Transtorasik ekokardiyografi yapıldı. Transtorasik ekokardiografide ciddi mitral darlığı (0,9 cm2), mitral kapak üzerinde maksimumu 15 mmHg ortalama 7 mmHg gradient, TEE da sol atriyal apendajı dolduran 2.3x3,8 cm boyutlarında trombüs saptandı. Hastaya mitral kapak cerrahisi önerildi. Operasyon esnasında, önce atriyal trombektomi yapılarak, radyofrekans ablasyon uygulandı. Daha sonra kalsifiye kapak leafletleri rezeke edilerek 29 mm bileaflet mekanik kapakla mitral kapak replasmanı yapıldı. Postoperatif dönem olaysız geçti ve salah ile taburcu edildi. Sonuç olarak üzere nörolojik defisiti ve atriyal fibrilasyonu olan olgularda romatizmal kapak hastalığına bağlı trombüs olabileceği akılda tutulmalıdır.Article Spontaneus Coronary Artery Disection Resulted From Heavy Stres and Severe(2010) Şimşek, Hakkı; Eryonucu, Beyhan; Güler, Niyazi; Tuncer, Mustafa; Gümrükcüoğlu, Hasan AliSpontan koroner arter diseksiyonu (SKAD) aterosklerotik koroner arter hastalığı bulunan hastalar arasında nadir olarak görülür. Bu vakaların % 80 i koroner arter hastalığı için ilave riske sahip değildir ve oral kontraseptiv kullanan kadınlarda ve peripartum dönemde, müşahade edilir. Bu vaka akut miyokard iskemisini düşündüren semptomları bulunan ve bir erkek (koroner arter hastalığı klasik riski olmaksızın, ağır stres ve sigara içicisi olan) hastada spontan koroner arter diseksiyonu tanısı almış ilk vakalardan biri olarak kabul edildi.Article Successful Management of Biventricular Thrombi With Anticoagulation in a Patient With Peripartum Cardiomyopathy(2009) Gunes, Yilmaz; Tuncer, Mustafa; Şimşek, Hakkı; Güntekin, Ünal; Gümrükcüoğlu, Hasan AliBu yayında biventriküler trombüs ile komplike olan kardiyomiyopati vakası sunduk. Hastaya heparin tedavisi başlandıktan bir gün sonra ekokardiyografidetrombüs hacminin azaldığı, warfarin tedavisi başlandıktan 2 hafta sonra ise trombüsün kaybolduğu saptandı.Article Tedavi Almamış Esansiyel Hipertansiyonlu Hastalarda Sol Ventrikül Diyastolik Disfonksiyonu ile Gt Dispersiyonu Arasındaki İlişki(2009) Eryonucu, Beyhan; Şimşek, Hakkı; Güler, Niyazi; Tuncer, Mustafa; Gümrükcüoğlu, Hasan AliHipertansiyona bağlı sol ventrikül ipertrofisinde (SVH) tehlikeli ventriküler aritmi ıklığının arttığı bilinmektedir. SVH ile noninvaziv ritmi göstergelerinden biri olan Qt dispersiyonu QtD) arasında yakın ilişki olduğu birçok çalışmaa gösterilmiştir. Hipertansiyona sekonder gelişen ol ventrikül diyastolik disfonksiyonu (SVDD) ile tD arasındaki ilişki tam olarak bilinmemektedir. u çalışmada, yeni tanı almış SVH olmayan esaniyel hipertansiyonlu hastalarda SVDD ile QtD rasında ilişki olup olmadığı araştırıldı.Çalışmaya hastanemiz kardiyoloji polikliniğine eşitli yakınmalarla başvuran ve yeni esansiyel ipertansiyon tanısı konulan, daha önce tedavi lmamış 50 hipertansiyon hastası alındı. Hastaarın tümüne istirahatta 12 derivasyonlu yüzeyel lektrokardiyografileri çekilerek QTc maximum, tc minimum ve Qtc disperiyonu değerleri hesapandı. Hastalara transtorasik ekokardiyografi apılarak konvansiyonel diastolik disfonksiyonu arametreleri (E ve A dalgası, E/A oranı, Dt, IVRT) lçüldü. Hastalar SVDD olan 22 hasta (yaş ortalaması 54.26±11.24 yıl, 9 kadın, 13 erkek) ve olmayan 8 (yaş ortalaması 47.59±9.85 yıl, 18 kadın, 10 rkek) olmak üzere iki gruba ayrıldı. Diastolik disfonksiyon olan grupta olmayan gruba göre E dalgası (0.59±0.09 m/sn karşı 0.80±0.15 m/sn p< 0.0001) ve E/A oranı (0.73±0.13 karşı 0.78±0.16, p< 0.0001) daha küçük, IVRT (124.09±7.34 m/sn karşı 94.09±12.59 m/sn, p< 0.0001) ve Dt (288.63±29.96 m/sn karşı 94.09 12.59 m/sn, p < 0.0001) daha uzun olarak saptandı. Qtc max (430.00±34.64 msn karşı, 440.90±23.68 msn, p> 0.05) Qtc min (377.27±31.65 msn karşı 383.63±18.90 msn, p> 0.05) ve Qtc dispersiyonunda (58.18±15.79 msn karşı 58.18±15.92 msn, p> 0.05) her iki grup arasında anlamlı fark saptanmadı.Sol ventrikül diastolik disfonksiyonu olan ve olmayan hastalar arasında diyastolik fonksiyon parametreleri açısından anlamlı fark saptanırken, Qtc maximum, Qtc minimum ve Qtc dispersiyonu yönünden gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olmadığı tespit edildi.