Browsing by Author "Gencoğlan, Salih"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Article The Effect of Attention Deficit Hyperactivity Disorder of Parents and Adolescents on Attachment Patterns of the Adolescents(2016) Özatalay, Esin; Erkan, Mustafa; Keten, Hamit Sırrı; Akgüc, Leyla; Gencoğlan, Salih; Fettahoğlu, Emine ÇığılAmaç: Bu çalışmada Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) olan ergenlerin bağlanma örüntüleri ve ebeveynlerinde DEHB bulunmasının ergenlerin bağlanma örüntüleri üzerine olan etkilerinin araştırılması amaçlanmıştır. Materyal ve Metot: Araştırmaya DEHB tanısı olan 30 ergen ve onların ebeveynleri, kontrol grubuna ise 30 sağlıklı ergen ve onların ebeveynleri dahil edildi. Katılan ergenler 12-17 yaş aralığında idi. DEHB ve kontrol grubundaki ergenlere; sosyodemografik veri formu ve İlişki Ölçekleri Anketi (İÖA-E) verilmiş ve K-SADS (Okul çağı çocukları için duygudurum bozuklukları ve şizofreni görüşme çizelgesi - Şimdi ve yaşam boyu versiyonu) ile Wechsler Çocuklar İçin Zeka Ölçeği (WISC-R) uygulanmıştır. Çalışmaya alınan ergenlerin ebeveynlerinin DEHB belirtilerini sorgulamak amacıyla Wender-Utah Derecelendirme Ölçeği (WUDÖ) ve Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Öz Bildirim Ölçeği (ASRS) kullanılmıştır. Bulgular: Araştırma sonucunda deneklerimizin İÖA-E'dan aldıkları skor ortalamalarına bakıldığında tüm bağlanma tipleri bakımından DEHB ve kontrol grupları arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Ebeveynlerinde DEHB olan ergenlerin kayıtsız bağlanma örüntüsü skorları anlamlı oranda yüksek olduğunu saptanmıştır. Sonuç: DEHB'li ergenler ile sağlıklı ergenlerin bağlanma örüntülerinin benzer olduğu görülmüştür. Ayrıca ebeveynlerde DEHB bulunan DEHB'li ergenlerin kayıtsız bağlanma örüntüsüne sahip olduğunu ortaya koyulmuştur.Article Gebelik Kaybı Sonrası Akut Stres Bozukluğunun Değerlendirilmesi(2015) Calık, Mustafa; Ölmez, Soner; Avcı, Fazıl; Satan, Yılmaz; Gencoğlan, Salih; Dalgacı, Ahmet Ferit; Keten, Hamit SırrıAmaç: Bu çalışmada gebelik kaybı yaşayan kadınların, akut stres bozukluğu durumunun değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Materyal ve Metod: Bu çalışmaya Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğine Şubat-Temmuz 2013 tarihleri arasında başvuran gebeler alınmıştır. Başvuru sonrası gebelik kaybı (<21hafta) olan hastalar 'gebelik kaybı yaşayan grubu', gebeliği sağlıklı devam edenler ise 'kontrol grubunu' oluşturdu. Katılımcıların sosyodemografik verileri, gebelik ve hastalık öyküleri anket ile sorgulandı. Ayrıca hastalardan Travma Sonrası Stres Bozukluğu Ölçeğini (TSSBÖ) yanıtlaması istendi. Anket formunu tam dolduran 170 hastanın 54'ü (%31) gebelik kaybı yaşayan gruptan, 116'sı (%69) ise kontrol grubundan çalışmaya dahil oldu. İstatistiksel anlamlılık p <0.05 olarak belirlendi. Bulgular: Gebelik kaybı yaşayan hastaların yaş ortalaması 28.83±7.30, kontrol grubunda ki gebelerin ise 28.87±5.87 olarak saptandı. Her iki grubun yaş ortalaması benzer idi (p=0.968). Katılımcıların TSSBÖ puanı 32.40±10.24 (min=17, max=52) olarak saptandı. Gebelik kaybı yaşayan olguların TSSBÖ puanı ortalaması 35.83±11.51, kontrol grubunun ise 30.81±9.21 olarak belirlendi. Gebelik kaybı yaşayan grubun TSSBÖ puanının, kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek olduğu tespit edildi (p=0.006). Sonuç: Çalışmamızda gebelik kaybı sonrası akut stres bozukluğu semptomlarının arttığı belirlenmiştir. Gebelik kaybı yaşayan ailelere sosyal ve psikolojik destek vermek, ailenin iyilik hali için çok önemlidir. Gebelik kaybı gibi akut stresin arttığı durumlarda destek mekanizmalarının etkili uygulanamaması bireyin post-travmatik stres bozukluğuna geçmesine önayak olacaktırArticle Obez Kadınlarda Metabolik Sendrom ve Öfke Arasındaki İlişkisinin Belirlenmesi(2015) Işık, Oğuz; Gencoğlan, Salih; Önay, Hakan; Keten, Hamit Sırrı; Gürarslan, OlcayGiriş: Bu çalışmada obez kadınlarda metabolik sendrom (MtS) ve öfke arasındaki ilişkinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Materyal ve Metod: Bu çalışmaya Kahramanmaraş Onikişubat Toplum Sağlığı Merkezi diyetisyen polikliniğine 01.06.2014-30.08.2014 tarihleri arasında başvuran 78 obez kadın alındı. Bulgular: Katılımcıların yaş ortalaması 38.1±11.1 (min=18, max=62) olarak saptandı. Kadınların 42'sine (%53.8) MtS tanısı konulurken, 36'sı (%46.2) MtS tanı kriterlerini karşılamamaktaydı. Katılımcıların 46'sı (%59.0) obez, 16'si (%20.5) şiddetli obez, 16'sı (%20.5) morbid obez olarak saptandı. SÖÖTÖ alt bölümlerinde alınan puanlar incelendiğinde MtS tanısı konulan olguların sürekli öfke ölçek puanı 21.1±5.4, MtS tanısı konulmayan bireylerin ise 22.7±6.4 olarak saptandı. MtS tanılı olguların sürekli öfke ölçek puanı, MtS tanısı konulmayanlara göre anlamlı seviyede yüksekti (p=0.011). MtS tanılı ve tanısız kadınların öfke içe vurumu ölçek puanı (p=0.058) ve öfke kontrolü ölçek puanı (p=0.196) benzer olarak saptandı. Öfke-dışa vurumu ölçek puanı MtS'li bireylerde, MtS'siz bireylere göre anlamlı düzeyde düşük olarak belirlendi (p=0.004). Sonuç: Çalışmamızda MtS tanılı olan obez kadınların SÖÖTÖ puanlarının, MtS tanısı konulmayanlara göre düşük olduğu belirlendi. Obezite tedavisi olan bireylere sosyal ve psikolojik destek vermek, bireyin ruh sağlığı için çok önemlidir. Obezite tedavisi başlanan hastaların psikiyatri hekimlerinin de bulunduğu bir ekip tarafından takip edilmesi hastaların diyete uyumunu artırılabilir ve komorbid psikopatolojilerin önlenmesi sağlanabilir.Article Türkiye'nin Doğu Anadolu Bölgesinde Yaşayan Cinsel İstismar Mağdurlarının Sosyodemografik ve Klinik Özelliklerinin Değerlendirilmesi(2016) Durmaz, Onur; Gümüş, Orhan; Aşırdizer, Mahmut; Ozdemir, Pinar Guzel; Gencoğlan, Salih; Mutluer, Tuba; Nasıroğlu, SerhatAmaç: Çalışmamızda cinsel istismar mağduru çocuk ve ergenlerin sosyodemografik özellikleri, istismar sonrası gelişen ruhsal tanıları, istismar süresi, istismar sıklığı, cinsel istismar ve istismarcı ile ilişkili özellikleri incelemesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Van adliyesi adli tıp şubesinde 01.01.2010 ile 30.06.2015 tarihleri arasında bilirkişi adli heyet raporu düzenlenmesi amacıyla yönlendirilen adli olguların (n=90) bilgileri geriye dönük olarak incelenmiştir. Genel fizik muayenesi adli tıp uzmanları tarafından yapıldı. Hasta ve ebeveynleri ile psikiyatrik görüşme çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı ve yetişkin psikiyatri uzmanı tarafından yapılmıştır. Bulgular: Çalışmamız 4 ile 18 yaş aralığında (11,9±4,02) değişen 60 (%66,7) kız ve 30 (%33,3) erkek olmak üzere toplam 90 çocuk ve ergen mağdurlardan oluşmaktadır. En sık bildirilen cinsel istismar tipi kızlarda %48,3 ile vajinal penetrasyon, erkeklerde %90 ile anal penetrasyon olduğu belirlendi. Olguların %31,1'i (n=28) birden fazla cinsel istismara maruz kaldığını, %5,6'si (n=5) birden fazla istismarcının olduğu ve 12,2'sinin (n=11) de bir yıldan daha uzun süre cinsel istismara maruz kaldığı bulunmuştur. Olguların %64,4'inde (n=58) istismarcının tanıdık biri ve %21,1'ünde (n=19) aileden biri olduğu tespit edilmiştir. Çocuk ve ergenlerin %28,9'ında (n=26) travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), %5,6'sında (n=5) akut stres bozukluğu (ASB), %8,9'inde (n=8) major depresif bozukluk (MDB) tespit edilmiştir. Sonuç: Cinsel istismar mağdurlarında başta TSSB olmak üzere psikopatoloji gelişme riskinin artığını göstermektedir. Kız cinsiyet ve ilköğretim çağında olmanın cinsel istismara maruz kalma açısından yüksek risk taşıdığı bulunmuştur. Çocuklar genellikle yakından tanıdığı ve güvendiği kişiler tarafından cinsel istismara uğradığı görülmektedir.