Browsing by Author "Gizli, Gizem"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Article Bir Üniversite Hastanesi Acil Servisine Başvuran Göz Travmalı Hastaların Retrospektif Analizi(2023) Kaplan, Yusuf; Gizli, Gizem; Aktas, Ramazan; Öncü, Mehmet Reşit; Bilvanisi, Sevdegül KaradaşTıp Fakültesi acil servisine göz travması ile başvuran hastalarda; taşıdığı bölgesel risk faktörleri, travma nedenleri gibi parametrelerin morbidite üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlandı. Çalışmaya 01.01.2010 ile 31.12.2018 tarihleri arasında Tıp Fakültesi Acil Servisine travma sonrası başvuran 2685 hasta dahil edildi. Hastaların demografik özellikleri, şikayetleri, hastaneye yatış, taburculuk gibi durumlarını içeren bilgiler değerlendirildi. Sunulan çalışmada 2685 kişi acil servise başvurmuş olup bu hastaların büyük çoğunluğu 20-49 yaş aralığındaydı (%77.16). %83.0’ü erkek, %97.8’i acil servise direkt başvuru biçiminde olup, en sık göz travma mekanizması ise yabancı cisim ile %52.7’di (n: 1416). %41.7'isi kornea ve kornea dışı yabancı cisim tanısı almış, %81,1’inin acil başvurusu, taburcu olarak sonuçlandırıldı. Çalışmamızda, göz muayenesinin önemini, standart muayene yöntemlerinin uygulanabilirliğini ve acil servisin işleyişinin etkisine, epidemiyolojik açıdan katkıda bulunmayı amaçladık.Specialist Thesis Chronic Period in Patients Diagnosed With Covi̇d -19 Evaluation of Impacts(2022) Büyükkaya, Mehmet Şirin; Gizli, GizemAralık 2019'un sonlarında, Çin'in Hubei eyaletinin Wuhan şehrinde bir deniz ürünleri pazarında, nedeni bilinmeyen çok sayıda pnömoni hastasının olduğu bildirildi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), ilk olarak 12 Ocak 2020'de bu şikayetlerin sebebinin yeni tip bir koronavirüs olduğunu (2019-nCoV) açıkladı ve 11 Şubat 2020'de bu yeni virüs SARS-CoV-2 olarak adlandırdı. Hastalardan edinilen numuneler sonucunda, 7 Ocak 2020'de SARS-CoV2'nin tüm genom dizisi, bilim insanları tarafından kısa sürede haritalandırıldı. DSÖ tarafından 11 Şubat 2020'de COVİD-19 olarak adlandırdı ve 11 Mart 2020 de pandemik bir hastalık olarak ilan edildi. Salgının yayılması ve artan vaka çeşitliğiyle birlikte yapılan birçok çalışmanın ortaya koyduğu veriler hastalığın sadece solunum yolunu enfekte etmediğini çoklu organ tutulumu ile birçok komplikasyona yol açtığı saptanmıştır. Yapılan ayrıntılı tetkiklerin ardından hastalığın üst solunum yolu enfeksiyonundan şiddetli pnömoniye, kardiyovasküler sistem, sindirim sistemi, sinir sistemi ve böbrekler dahil olmak üzere birçok organda işlev bozukluğuna neden olduğu gözlenmiştir. Bu bağlamda bu çalışmada Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Acil Servisi'ne ve COVİD-19 Polikliniği'ne, COVİD-19 semptomları ve şüphesi ile başvuran hastaların iyileşme sonrasında gelişen komplikasyonları değerlendirilecektir.Article The Comparison of Pecarn, Catch, and Chalice Criteria in Children Under the Age of 18 Years With Minor Head Trauma in Emergency Department(Sage Publications Ltd, 2022) Gizli, Gizem; Durak, Vahide Aslihan; Koksal, OzlemIntroduction: Minor head traumas constitute a significant part of childhood injuries. The incidence of intracranial pathologies in children with minor head trauma varies in the range of 3%-5%, but it is higher among younger infants. The criteria of the Pediatric Emergency Care Applied Research Network, Canadian Assessment of Tomography for Childhood Head Injury, and Children's Head Injury Algorithm for the Prediction of Important Clinical Events are the most frequently accepted clinical decision-making criteria that were developed for selective computerized tomography requests. This study was conducted to assess the diagnostic performances of the Pediatric Emergency Care Applied Research Network, Canadian Assessment of Tomography for Childhood Head Injury, and Children's Head Injury Algorithm for the Prediction of Important Clinical Events criteria in Turkish society, determine their validity, and find the most suitable algorithm for cranial imaging in children with minor head trauma. Methods: This study retrospectively examined the data of patients under the age of 18 years who were admitted to the Emergency Medicine Department of Uludag University Medical Faculty due to minor head trauma; 530 patients were included as they complied with the criteria. The exclusion criteria were being any trauma patients above the age of 18 years, Glasgow Coma Scale <13, pregnant patients, hemorrhagic diathesis, using anticoagulants, patients with penetrant trauma, patients with priorly known brain tumor, and patients with neurological diseases. The patients were divided into group based on the Pediatric Emergency Care Applied Research Network, Canadian Assessment of Tomography for Childhood Head Injury, and Children's Head Injury Algorithm for the Prediction of Important Clinical Events Criteria. Results: Among all patients, 37.40% were female and 62.60% were male. Abnormal computed tomography findings such as epidural bleeding, subdural bleeding, and skull fractures were detected in 44 of the patients. The sensitivity of the Pediatric Emergency Care Applied Research Network criteria was 72.4%, the specificity was 54.5%, the sensitivity of the Canadian Assessment of Tomography for Childhood Head Injury criteria was 57.8%, the specificity was 50%, the sensitivity of the Children's Head Injury Algorithm for the Prediction of Important Clinical Events criteria was 87.7%, and the specificity was 20%. Conclusion: Given the populations to which the rules apply, it is understood that the Children's Head Injury Algorithm for the Prediction of Important Clinical Events criteria is more determinative in detecting pathological computed tomography outcomes compared to Pediatric Emergency Care Applied Research Network and Canadian Assessment of Tomography for Childhood Head Injury.Article Epidemiological Investigation of Patients Admitted to the Emergency Department and Considered as Psychiatric Emergencies(2024) Gizli, Gizem; Koksal, Ozlem; Kıyak, RamazanAmaç: Günümüzde acil servise (AS) başvuran hastaların %3-12 sine psikiyatrik bir ön tanı konulmaktadır. Bu nedenle AS’ de çalışan hekimler psikiyatrik hastalıkları iyi bilmeli ve doğru tedavi algoritmalarını planlayabilmeleri gerekmektedir. Bu çalışmada acil serviste psikiyatrik ön tanı alan hastaların sosyodemografik, etyolojik, epidemiyolojik durumlarını değerlendirmek amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Prospektif olarak 16.10.2015-16.01.2016 tarihleri arasında acil servisde psikiyatrik tanı alan 18 yaş üstü hastalar çalışmaya alınmış. Hastaların demografik bilgileri, başvuru şikayetleri, psikiyatrik/fizik muayene bulguları, tıbbi öyküleri, mevcut tanıları, AS’ de aldıkları ön tanılar, laboratuvar ve radyolojik tetkikleri, hastaneye yatış, taburculuk, mortalite/morbidite gibi sonlanma durumları istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Çalışma kriterlerini karşılayan 727 hasta tespit edilmiş, ancak 500 hasta üzerinden analiz yapılmıştır. Hastaların başvuru sırasındaki bulguları sırasıyla; psikotik bulgularla (%68), depresif bulgular %9,8, suisidal bulgular %7,6 ve manik bulgular %6,6 olarak saptandı. Çalışmada hastaların hastaneye yatışı oranı %12,6 olduğu ve %20,6’sının yatışının ise kendi isteği dışında olduğu saptandı. Sonuç: Çalışmamızda Psikiyatrik acillerde, genç-orta yaş ve kadın olmanın hem AS’lere başvuruda hem de hastaneye yatışta risk faktörü olabileceğini düşündürmektedir. Acil Servislerin yoğunluğu ve iş yükü de göz önünde bulundurularak, hastaların fiziksel sağlık sorunlarıyla ilgilenmesinin yanı sıra hastaların ruh sağlığı ihtiyaçlarını değerlendirmek açısından da kritik bir öneme sahip olduğu görülmektedir.Article Erişkin Acil Servisine İntihar Girişimi ile Başvuran Olgularda Kadın İntihar Girişimlerinin Değerlendirilmesi(2021) Gizli, Gizem; Bilvanisi, Sevdegül Karadaş; Öncü, Mehmet Reşit; Kurhan, Faruk; Aktas, RamazanAmaç: İntihar girişimi, gençlerde önemli bir morbidite ve mortalite nedenidir. Amaç, intihar girişimi vakalarında özellikle kadınlarda intihara neden olan sosyodemografik özellikleri, klinik değişkenleri araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada 2017-2018 yılları arasında acil servise başvuran intihar girişimi olguları geriye dönük olarak incelendi. Hastaların sosyodemografik özellikleri, ruhsal durumları, intihar girişim yöntemleri ve nedenleri önceden hazırlanmış formlara kaydedilerek analiz edildi. Bulgular: Çalışmaya dâhil edilen 133 hastanın 48'i erkek (%36), 85'i kadın (%64) ve ortalama yaş 27.7 ± 7,6 idi. İntihar girişiminin en yaygın nedeni %81.9 oranı ile kişiler arası tartışmalardı. Tartışmaların en sık yaşandığı yer ise %49.6 oranıyla aile içinde olmaktaydı. Kadınlar %63.9 oranında daha sık intihar girişiminde bulunmaktaydı. En çok tercih edilen yöntem, yüksek dozda ilaç veya toksik madde alımıydı (% 76.7). İntihar girişiminde bulunan olguların özelliklerine göre en sık görülen bulgular; medeni durumu bekâr (%52.6), öğrenim düzeyi ilkokul (%33.1) ve ortaokul (%34.5), iş ve istihdam durumlarına göre ise işsizler (%27.8) idi. Olguların psikiyatri değerlendirmesi sonucunda %50.3’ünün ruhsal durumu normal iken %42.9’unun depresif idi. Sonuç: İntihar girişiminde bulunan hastaların çoğu genç yaş grubundaydı ve kadınlarda daha sıktı. En yaygın neden kişiler arası tartışmalardı. Bunların başında aile içi huzursuzluk ve tartışmalar geliyordu.Specialist Thesis Evaluation of Factors Affecting Mortality and Morbidity in Patients Applying To Emergency Service With Gastrointestinal System Bleeding(2021) Tüzün, İdris; Gizli, GizemAkut gastrointestinal sistem (GİS) kanamaları halen hastaneye yatış endikasyonları içerisinde en yaygın nedenler arasındadır. Tedavisindeki endoskopik ve anjiografi girişimlerin gelişmesine karşın, akut GİS kanamaları hala mühim bir mortalite ve morbidite deposudur. Yapılan bu bilimsel çalışmada acil servislere akut GİS kanaması şüphesi ile müracaat eden hastaların risk faktörleri, klinik ve laboratuvar özellikleri, endoskopik bulguları, uygulanan girişim ve tedavileri retrospektif olarak incelenerek literatür eşliğinde morbidite ve mortalite üzerine tesiri değerlendirilecektir. Yöntem: Bu araştırmada, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaşı Tıp Merkezi Acil Tıp Anabilim Dalı (AD) Acil Servisi'ne Ocak 2010-Aralık 2020 tarihleri içinde akut GİS kanamasıyla müracaat eden 279 hastanın demografik özellikleri, komorbidite gidişatları, kullanılan ilaçlar, acil servise müracaat şikayetleri, muayene bulguları, laboratuvar belirtileri, yapılan medikal, cerrahi ve girişimsel tedaviler, hastaların yatış müddetleri ile izlemlerindeki mortalite bilgileri arasındaki ilişkileri retrospektif olarak değerlendirildi. Araştırmaya acil servise müracaat sırasında gastrointestinal sistem (GİS) kanaması düşünülen, 18 yaş ve üstündeki kişiler dahil edildi. Bulgular: Araştırmaya yaşları 18 ile 100 içinde değişen toplam 279 hasta dahil edildi. Değerlendirilen hastaların yaş aralığı %54,4 (n=152) >65 yaş, %31,9'ü (n=89) 40-65 ve %13,6'i (n=38) <40 yaş olarak hesaplandı. Hastaların %61,3'ü (n=171) erkek, %38,7'i (n=108) kadındı. Akut gastrointestinal sistem (GİS) kanaması tanısı tespit edilen hastaların %17,2'sinde (n=48) komorbit gidişat tespit edildi ve %16,12'si (n=45) ise mortal seyretti. En sık görülen komorbidite %22 (n=9) oranı ile koroner arter hastalığı olarak tespit edildi. Akut GİS kanaması tespit edilen hastaların en sık kullandığı ilaç %21,5 payı ile (n=60) asetilsalisilik asit (ASA), en sık başvuru şikayeti %54,1 payı ile (n=151) kanlı kusma ve en sık fizik muayene emaresi ise %35,1 payı ile (n=98) hematemez idi. Akut GİS kanama tespit edilen hastaların %89,6'sına (n=250) endoskopi yapılmış olup en sık %24,6 oranı ile (n=62) gastrik ülser tespit edildi. Akut GİS kanama tespit edilen hastaların %40,5'ine (n=113) eritrosit süspansiyon (ES) replasmanı yapılmış oldu. Çalışmaya dahil edilen 279 hastanın %63,8 payı (n=178) ile üst GİS kanama, %18,6 payı (n=52) ile alt GİS kanama ve %17,6 oranında da (n=49) her ikisi tespit edildi. Akut GİS kanaması tespit edilen hastaların %61,6'sına (n=172) medikal tedavi verildi. Hastaların %35,8'i (n=100) gastroenteroloji ve /veya genel cerrahi yoğun bakıma ünitesine, %34,1'i (n=95) gastroenteroloji ve /veya genel cerrahi servise yatış yapılırken, %29'u (n=81) acil servis tedavisinden sonra taburcu edilmiştir. Olgularımızdan %2,1'i (n=6) acil serviste exitus olmuştur. Sonuç: Bu verilerin sonucunda akut GİS kanaması tespit edilen hastaların acil servise başvurudaki; mortal seyreden hastaların, mortal seyretmeyenlere göre başvuru şikayetinde bayılma; muayene bulgularında hematemez ve melena beraberliği; tanılar arasında üst GİS kanama; sonlandırma kısmında yoğun bakıma yatış; tedavilerde bant ligasyonu, cerrahi tedavi; endoskopi sonucunda gastrik ülser, varis; medikal tedavide ES replasmanı ve labarotuar tetkikleri arasında üre, kreatin, kalsiyum, sodyum, glukoz, RDW-SD, INR, PTZ, pH, laktat, baz açığı parametrelerinin anlamlı (p < 0.05) etkinliği gözlenmiştir. Akut GİS kanama tespit edilen hastaların tanı ve tedavisindeki gelişmelere karşın mortalite hala yüksek seyretmektedir. Bu nedenle akut GİS kanama ön tanısı ile acil servise başvuran hastalar; seri bir biçimde değerlendirilmeli, hemodinamik olarak stabilizasyonu sağlanmalı, hızlıca kan parametrelerine bakılmalı, erken endoskopik girişimler ile tanı ve tedavisine başlanmalıdır.Specialist Thesis Incidence of Complications Developed in Patients Diagnosed With Covi̇d-19(2023) Soysona, Yusuf; Gizli, GizemCOVID-19 enfeksiyonu geçiren kişilerde, hastalığın sonrasında da semptomların devam ettiği ve sekellerin ortaya çıktığı gözlemlenmiştir. Nefes darlığı, kalp problemleri, kas ağrıları, yorgunluk ve halsizlik gibi belirtilerle birlikte hastalar tekrar sağlık birimlerine başvurmuşlardır. Ayrıca, merkezi sinir sistemi ile ilgili spesifik organ disfonksiyonları da bildirilmiştir. COVID-19, üst solunum yolu enfeksiyonu, şiddetli pnömoni, kardiyovasküler sistem, sindirim sistemi, sinir sistemi ve birçok organda disfonksiyona neden olabilen sekellerle ilişkilendirilmiştir. SARS-CoV tipi virüslerin etkileri uzun yıllar sürebildiğinden, hastalığı geçiren kişilerin uzun süreli klinik takibinin önemi artmaktadır. Bu nedenle, çalışmamızda COVID-19 geçiren bireylerde hastalık sonrası gelişen disfonksiyonları (solunum sistemi, kardiyovasküler sistem, nörolojik sistem komplikasyonların insidanslarını) değerlendirmeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Son 2 yıl içinde covid-19 geçirip 01.04.2022- 01.10.2022 tarihleri arasında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp Merkezi Acil Servisine COVİD-19 hastalığını geçirmiş olan hastaların başvuru semptomları ve gelişen komplikasyonların insidansları değerlendirildi. Toplanan veriler, istatistiksel analizler SPSS (ver. 20) paket programında incelenmiştir. Demografik sorulara ait verilerden kategorik değişkenler için tanımlayıcı istatistikler sayı ve yüzde; sürekli değişkenler için tanımlayıcı istatistikler ise minimum ve maksimum, medyan, ortalama standart sapma, olarak hesaplanmıştır. Gruplar ve kategorik değişkenler arasındaki ilişkiyi belirlemek için ise Ki-kare Testi yapılmıştır. İstatistiksel olarak önemlilik sınırı p<0,05 kabul edildi. Bulgular: Çalışmaya toplam 146 kişi katıldı. Hastaların; %43'ü kadın, %57'si erkek ve ortalama yaş 63,58 olarak saptanmıştır. En küçük hasta 21 yaşında, en büyük hasta 94 yaşındadır. Tüm ülkelerde COVID-19 ölüm oranlarında erkek yanlılığı gösteriyor ve ölüm riski erkeklerde kadınlara göre neredeyse 1,7 kat daha fazladır (98). Bizim çalışmamızda da erkeklerin kadınlara oranla 1,3 daha fazladır. Yaşın ilerlemesiyle covid-19 mortalite oranı artmaktadır. Bizim çalışmamızın sonucuna baktığımızda literatür ile paralellik gösterip yaş ortalaması 63, medyan 67 ve mod 68 olarak hesaplandı. Çalışmamızın sonuçlarına göre; hastalarda en çok bildirilen şikayetler sırasıyla %34.2'sinde göğüs ağrısı, %18.5'inde nefes darlığı, %12.3'ünde kuvvet kaybı-uyuşmadır. Covid-19 sonrası gelişen komplikasyonlar sırasıyla MI %35.59, iskemik SVO %19.18, pulmoner emboli %14.38'dir. Hastaların COVİD-19 sonrası başka bir şikayetle hastaneye başvuru zamanı ortalama 6 ay-1yıldır. Hastaların %32.8'i COVİD-19 geçirdikten sonra ilk 3 ay içinde çeşitli şikayetler ile acil servisine başvurmuşlardır. İlk 6 ay içinde bu oran %47.9'dur. Çalışmaya dahil edilen 146 hastanın %45.2'sinde kardiyak, %28'inde nörolojik, 17.1'inde solunumsal, %6.1'inde nefrolojik ve %3.4'ünde gastrointestinal sisteme ilişkin komplikasyonlar gelişmiştir. Katılımcıların %15'inin kronik hastalığı yoktur. Hastaların %39'unda hipertansiyon hastalığı olup bu ht ve kah'ın birlikte olduğu hastaların oranı %25.3'tür. Koah ve kalp hastalığının ikisine birlikte sahip olanların oranı %14.3'tür Sonuç: Hastalığın sadece enfekte olduğu dönemle sınırlı kalmadığı, iyileşme sonrasında da çeşitli sekellere yol açtığı ve hem psikolojik hem de fiziksel etkilerinin devam ettiği anlaşılmıştır. Geçmişteki SARS-CoV ve MERS salgınlarından da öğrenildiği gibi, virüslerin konak üzerindeki etkilerinin 10 yıldan daha uzun sürebileceği bilinmektedir, bu nedenle COVID-19 geçirenlerin uzun süreli klinik takibi önem kazanmaktadır. Post-COVID döneminde oluşan şikayetlerde, hastanın COVID geçmişinin dikkate alınması gerekmektedir.Article Warfarin Komplikasyonlarının Acil Serviste Yönetimi(2020) Asoğlu, Ramazan; Asoğlu, Emin; Özdemir, Mahmut; Gizli, Gizem; Aladağ, NesimAmaç: Kanama, uzun süreli warfarin tedavisine bağlı bir risktir ve 4.5'in üzerindeki uluslararası normalleştirilmiş oran (INR) değerlerinde belirgin şekilde artmaktadır. Warfarinin etkisini azaltmadaki amaç K vitaminine bağlı pıhtılaşma faktörlerini yükseltmektir. Bu çalışmanın amacı acil servis hastalarında warfarine bağlı kanama komplikasyonlarının tedavisini değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Warfarin tedavisi almakta olan ve acil servis kliniğimize başvuran toplam 74 hasta çalışmaya dahil edildi. Hastalar uluslararası normalleştirilmiş oran (INR) seviyelerine göre üç gruba ayrıldı. Grupların INR düzeyleri grup-1 için <3.0, grup-2 için 3.0≤INR ≤5.0 , grup-3 için 5>idi. Hastaların tıbbi öyküleri, kullandığı ilaçlar ve warfarine bağlı komplikasyonlar muayene sırasında kayıt altına alındı. Bulgular: Hematolojik analizde trombosit sayısı ve ortalama trombosit hacmi gruplar arasında benzerdi. Plateletkrit ve hemoglobin düzeyleri grup I'de grup III'e göre anlamlı derecede yüksekti (p = 0.01). Kan grubu analizinde gruplar arasında anlamlı fark yoktu Grup-I ve grup-II tıbbi müdahale olmadan değerlendirildi, ancak taze donmuş plazma (TDP) ve eritrosit süspansiyonu (ES) grup-III' te anlamlı fark olacak şekilde uygulandı. Grup-1 ve grup-2 deki hastalar genellikle taburcu edilirken, grup-III teki hastalar hastanede takip edildi. Sonuç: Bu çalışma, kanama komplikasyonu olmayan yüksek INR düzeylerinde warfarin antikoagülasyonunun konservatif olarak yönetildiğini gösterdi. İntravenöz K vitamini warfarin antikoagülasyonu alan hastalarda küçük kanama komplikasyonlarında uygulandı. TDP ve K vitamini büyük kanama komplikasyonlarıyla birlikte yüksek INR düzeylerine sahip warfarin antikoagülasyonu alan hastalara uygulandı.