Browsing by Author "Kanter, Mehmet"
Now showing 1 - 20 of 20
- Results Per Page
- Sort Options
Research Project Bazı Hayvansal Ürünlerde Bağdoku ile Besin Değerinin İlişkisi(2003) Alişarlı, Mustafa; Ekici, Kamil; Kanter, MehmetEt ürünlerinde kalite kriterlerinden olan toplam protein oranı yüksek olsa bile, toplam protein oranının yüksek olması, protein kalitesini ve yararlılığını kesin olarak ortaya koymamaktadır. Protein kalitesi hakkında kesin bir fikir verebilmek için, et ürünlerinde hidroksiprolin miktarının dolayısıyla kollagen bağdoku miktarının belirlenmesi gerekmektedir. Bu çalışmada da, fermente sucuk ve hazır kıymalarda besleyici değeri olmayan kollagen bağdoku miktarını saptamak, böylece bu ürünlerin protein kaliteleri belirlenerek fıyat-kalite ilişkisini ortaya koymak amaçlanmıştır. Bunun için, Van'da bulunan market ve kasaplardan temin edilen 70 adet sucuk ile 25 adet hazır kıyma örnekleri analiz edilmiştir. Sucuk örnekleri; üretildikleri firmalara göre 7 kışıma ayrılmış ve her bir kısım üretim tarihleri birbirinden farklı olmak üzere 10'ar adet örnekten oluşmuştur. Bu sucuklar da fiyatlarına göre 3 Gruba ayrılmıştır. İlk Grup (A, B, C ve D) piyasada hem yüksek fiyatla hem de extra sucuk etiketi ile satılan örnekleri, 2. Grup (E ve F) fiyat olarak I. Grup'tan daha düşük fiyatla satılan örnekleri ve 3. Grup (G) ise kasaplarca geleneksel olarak üretilen örnekleri temsil etmektedir. Tüm örneklerde bağdoku miktarı, kimyasal (Hidroksiprolin tayini) ve histolojik olarak belirlenmiştir. Kimyasal analizler kapsamında, örneklerin ayrıca ham proteindeki hidroksiprolin, ham proteindeki kollagen bağdoku ve kas proteini miktarları hesaplanmıştır. Analiz bulgularına göre, 2. Grup (E ve F) sucuklar kas proteini (ortalama %15.5) bakımından 1. Grup (A, B, C ve D) sucukları ile benzer (ortalama %15.20) bulunurken, ham proteindeki hidroksiprolin (ortalama %1.28), ham proteindeki bağdoku (ortalama % 10.28) ve kollagen bağdoku (ortalama %1.54) miktarı bakımından daha düşük saptanmıştır. Bu iki kategori arasındaki farklılık önemli (P<0.001) bulunmuştur. Tüm sucuk örnekleri içerisinde G sucukları içerdiği kas proteini bakımından en düşük (%12.75), ham proteindeki bağdoku (%24.34) ve hidroksiprolin (%3.26) ile kollagen bağdoku miktarı (%4.08) bakımından ise diğer sucuk örneklerinden daha yüksek bulunmuştur. Bu sonuçlar; sucuklarda histolojik analizler ile de teyit edilebilirken, bu kıyma örneklerinde örneklerin iyi homojenize edilememesi ve içerdikleri yüksek yağ oranları nedeniyle mümkün olamamıştır. Sonuç olarak, ülkemizde et ürünlerinin kalite kontrolünde kimyasal ve histolojik metotların birlikte kullanılmasının faydalı olacağı ve bu kontroller sayesinde tüketicilerin daha kaliteli et ürünlerine sahip olacağı kanısına varılmıştır. Ayrıca I. Grup (A, B, C ve D) ile 2. Grup (E ve F) sucukların sonuçlan dikkate alındığında fiyat ve kalite arasında negatif bir ilişkinin olduğu görülmektedir.Article Bronz Hindilerde Ekg ve Bazı Kan Parametreleri(2004) Aslan, Leyla; Kanter, Mehmet; Kılınç, Dide KılıçalpBu çalışmada 1, 2 ve 12 aylık olmak üzere 10’ar adet toplam 30 Bronz hindi kullanıldı. Timsah aşızlı elektrodlar yardımı ile bipolar (I, II, III) ve arttırılmış ünipolar (aVR, aVL, aVF) ekstremite derivasyonları yazdırıldı. P dalgası; bütün derivasyonlarda belirgin ve pozitif olarak T dalgasından bağımsız oluştu. II, III ve aVF derivasyonlarında küçük de olsa Q dalgasına rastlandı. T dalgası II, III ve aVF derivasyonlarında pozitif, aVR ve aVL derivasyonlarında ise negatif olarak sekillendi. Bir aylık, iki aylık ve oniki aylık hindilerde kalp hızı sırasıyla 329.88±10.98 atım/ dk., 300.85±10.23 atım/ dk. ve 190.35±10.33 atım/ dk olarak hesaplandı. Bir, 2 ve 12 aylık hindilerde eritrosit sayıları; 5.00 x 106/mm3, 4.57 x 106/mm3, 3.09 x 106/mm3, lökosit sayıları; 11.78 x 103/mm3, 7.62 x 103/mm3, 7.65 x 103/mm3, hematokrit değer; % 42.00, % 35.75, % 30.25, hemoglobin miktarı 14.00 g/dl, 11.85 g/dl ve 10.28 g/dl olarak bulundu.Article Depression of Glucose Levels and Partial Restoration of Pancreatic Β-Cell Damage by Melatonin in Streptozotocin-Induced Diabetic Rats(Springer Heidelberg, 2006) Kanter, Mehmet; Uysal, Hamdi; Karaca, Turan; Sagmanligil, Hulya OzdemirDiabetes mellitus is a common but serious metabolic disorder associated with many functional and structural complications. Glucose metabolism is disturbed due to an absolute or relative insulin deficiency. The experiment was carried out to determine the effect of melatonin on blood glucose and insulin concentrations, and histopathology of pancreatic beta-cells in streptozotocin (STZ)-induced diabetic rats. The rats were randomly allocated into one of the four experimental groups: group A (control), group B (diabetic untreated), group C (diabetic treated with melatonin for 6 weeks) and group D (diabetic treated with melatonin for 8 weeks); each group contained ten animals. Diabetes was induced in B, C and D groups by a single intraperitoneal (i.p.) injection of STZ (50 mg/kg, freshly dissolved in 5 mmol/l citrate buffer, pH 4.5). The rats in melatonin-treated groups were subjected to the daily i.p injection of 10 mg kg(-1) of melatonin for 6 or 8 weeks starting the day after STZ injection. Control and diabetic untreated rats were injected with the same volume of isotonic NaCl as the melatonin treated groups. Almost all insulin-positive beta-cells were degranulated, degenerated or necrotic in the STZ-treated rats leading to decrease in insulin secretion and an increase in blood glucose concentration. Melatonin treatment caused a sharp decrease in the elevated serum glucose, a slight increase in the lowered serum insulin concentrations and small partial regeneration/proliferation of beta-cells of islets. It is concluded that the hypoglycemic action of melatonin could be partly due to small amelioration in the beta-cells of pancreatic islets causing a slight increase in insulin secretion, it is mostly due to the extrapancreatic actions of the melatonin.Article Effect of Black Cumin (Nigella Sativa) on Heart Rate, Some Hematological Values, and Pancreatic Β-Cell Damage in Cadmium-Treated Rats(Humana Press inc, 2006) Demir, Halit; Kanter, Mehmet; Coskun, Omer; Uz, Yesim Hulya; Koc, Ahmet; Yildiz, AbdulmelikThis study was designed to investigate the effect of Nigella saliva (NS) on the heart rate, some hematological values, and pancreatic beta-cell damage in cadmium (Cd)-treated rats. The rats were randomly grouped into one of three experimental groups: Control, Cd treated, and Cd + NS treated. Each group contained 10 animals. The Cd-treated and Cd + NS-treated groups were injected subcutaneously daily with CdCl2 dissolved in isotonic NaCl in the amount of 2 mL/kg for 30 d, resulting in a dosage of 0.49 mg Cd/kg/d. The control group was injected with only isotonic NaCl (2 mL/kg/d) throughout the experiment (for 30 d). Three days prior to administration of CdCl2, the Cd + NS-treated group received the daily intraperitoneal (ip) injection of 2 mL/kg NS until the end of the study; animals in all three groups were fasted for 12 h and blood samples were taken for the determination of the glucose and insulin levels, red blood cell (RBC) and white blood cell (WBC) counts, packet cell volume (PCV), and hemoglobin (Hb) concentration. The heart rates of rats were also measured by a direct writing electrocardiograph before the blood withdrawals. It was found that NS treatment increased the lowered insulin levels, RBC and WBC counts, PCV, and neutrophil percentage in Cd-treated rats. However, the WBC count of Cd-treated rats with NS treatment was still lower than those of control values. NS treatment also decreased the elevated heart rate and glucose concentration of Cd-treated rats. Pancreatic tissues were also harvested from the sacrificed animals for morphological and immunohistochemical examinations. Cd exposure alone caused a degeneration, necrosis, and weak degranulation in the beta-cells of the pancreatic islets. In Cd + NS-treated rats, increased staining of insulin and preservation of islet cells were apparent. It is concluded that NS treatment might decrease the Cd-treated disturbances on heart rate, some hematological values, and pancreatic beta-cell.Article Effect of Ginkgo Biloba Extract (Egb 761) on the Healing of Left Colonic Anastomoses in Rat(Wiley, 2007) Kisli, Erol; Ozdemir, Huelya; Kosem, Mustafa; Surer, Hatice; Ciftci, Ali; Kanter, MehmetBackground The aim of this study was to assess the effect of Ginkgo biloba extract (EGb 761) on healing of experimental colonic anastomoses in a rat model. Methods Rats were divided into four groups: postoperative day (POD) 3 untreated control group, POD 3 EGb 761 group, POD 7 untreated control group, and POD 7 EGb 761 group. In the oral EGb 761 groups, the agent was given at 9.6 mg daily per orogastric route using a 4-F fine feeding catheter. We measured bursting pressures and hydroxyproline content and histologically examined the resected anastomoses on POD 3 and POD 7. Results The bursting pressures increased more in the EGb 761 group than in the untreated control group on POD 3, but this difference was not statistically significant. Hydroxyproline content was higher in the EGb 761 group than in the untreated control group on POD 3, and this difference was statistically significant. Anastomosis bursting pressure values and hydroxyproline contents were significantly higher in the EGb 761 group than in the untreated control group on POD 7. Histological examination showed greater fibroblastic activity in the EGb 761 group than in the untreated control group on POD 3. There was no significant difference in anastomotic polimorphonuclear leukocyte, mononuclear cells and blood vessel neodevelopment between the POD 3 groups, but there was significant difference in fibroblastic activity and blood vessel neodevelopment between the POD 7 groups. Conclusions These results showed us that EGb 761 administration resulted in enhanced stability of colonic anastomoses during the first postoperative week.Article The Effects of Immunological Castration Against Gnrh With Recombinant Ol Protein (ovalbumin-Lhrh on Carcass and Meat Quality Characteristics, Histological Appearance of Testes and Pituitary Gland in Kivircik Male Lambs(Elsevier Sci Ltd, 2010) Gokdal, Ozdal; Atay, Okan; Ulker, Hasan; Kayaardi, Semra; Kanter, Mehmet; DeAvila, Michael David; Reeves, John JerryThe aims of the study were to investigate the effects of immunization against GnRH using OL protein (Ovalbumin-LHRH-7) on feedlot performance, carcass, meat quality and some reproductive traits in Kivircik ram lambs. Ram lambs in the immunization (I, n = 7) group were immunized against GnRH using OL protein and boosted 2 weeks later. Control (C, n = 7) group was not treated. The animals were kept at pasture for 6 weeks after the first immunization, subjected to a 70 day fattening program, and then slaughtered. Growth performance, various carcass and meat quality characteristics were not affected from the immunization. GnRH immunization induced GnRH antibody production, suppressed testosterone production and testicular growth (P<0.01). Testicular structure was negatively affected from the immunization, but not pituitary. These results suggest that immunization against GnRH with OL could be an alternative castration technique in ram lambs without negatively affecting carcass and meat quality characteristics. (C) 2010 The American Meat Science Association. Published by Elsevier Ltd. All rights reserved.Article Effects of Low-Intensity Treadmill Exercise on Sciatic Nerve in Experimental Diabetic Neuropathy(Sci Printers & Publ inc, 2016) Gulsen, Ismail; Demiroglu, Murat; Aycan, Abdurrahman; Uder, Rifki; Alaca, Ilker; Orhon, Zeynep Nur; Kanter, MehmetOBJECTIVE: To investigate the potential beneficial effects of low-intensity exercise on histopathological changes of sciatic nerves in streptozotocin (STZ)-induced diabetic rats. STUDY DESIGN: The rats were allotted randomly into 3 experimental groups: A (control), B (diabetic untreated), and C (diabetic treated with low-intensity exercise); each group contained 8 animals. Groups B and C received STZ. Diabetes was induced in 2 groups by a single intraperitoneal injection of STZ (40 mg/kg, freshly dissolved in 0.1 M citrate buffer, pH 4.2). Two days after STZ treatment, diabetes in 2 experimental groups was confirmed by measuring blood glucose levels. Rats with blood glucose levels >= 250 mg/dL were considered to be diabetic. Animals in the exercise group were made to run the treadmill once a day for 4 consecutive weeks. Exercise started 3 days prior to STZ administration. RESULTS: The treatment of low-intensity exercise caused a sharp decrease in the elevated serum glucose and an increase in the lowered serum insulin concentrations in STZ-induced diabetic rats. STZ induced a significant decrease in the area of insulin-immunoreactive beta cells. Low-intensity exercise treatment resulted in increased area of insulin-immunoreactive beta cells signficantly. Myelin breakdown decreased significantly after treatment with low intensity exercise. The ultrastructural features of degenerated axons also showed remarkable improvement. CONCLUSION: We believe that further preclinical research into low-intensity exercise may indicate its usefulness as a potential treatment for peripheral neuropathy in STZ-induced diabetic rats.Article Gastroprotective Activity of Nigella Sativa L Oil and Its Constituent, Thymoquinone Against Acute Alcohol-Induced Gastric Mucosal Injury in Rats(Baishideng Publishing Group inc, 2005) Kanter, Mehmet; Demir, Halit; Karakaya, Cengiz; Ozbek, HanefiAim: To evaluate the role of reactive oxygen species in the pathogenesis of acute ethanol-induced gastric mucosal lesions and the effect of Nigella sativa L oil (NS) and its constituent thymoquinone (TQ) in an experimental model. METHODS: Male Wistar albino rats were assigned into 4 groups. Control group was given physiologic saline orally (10 mL/kg body weight) as the vehicle (gavage); ethanol group was administrated 1 mL (per rat) absolute alcohol by gavage; the third and fourth groups were given NS (10 mL/kg body weight) and TQ (10 mg/kg body weight p.o) respectively 1 h prior to alcohol intake. One hour after ethanol administration, stomach tissues were excised for macroscopic examination and biochemical analysis. RESULTS: NS and TQ could protect gastric mucosa against the injurious effect of absolute alcohol and promote ulcer healing as evidenced from the ulcer index (UI) values. NS prevented alcohol-induced increase in thiobarbituric acid-reactive substances (TBARS), an index of lipid peroxidation. NS also increased gastric glutathione content (GSH), enzymatic activities of gastric superoxide dismutase (SOD) and glutathione-S-transferase (GST). Likewise, TQ protected against the ulcerating effect of alcohol and mitigated most of the biochemical adverse effects induced by alcohol in gastric mucosa, but to a lesser extent than NS. Neither NS nor TQ affected catalase activity in gastric tissue. CONCLUSION: Both NS and TQ, particularly NS can partly protect gastric mucosa from acute alcohol-induced mucosal injury, and these gastroprotective effects might be induced, at least partly by their radical scavenging activity. (C) 2005 The WJG Press and Elsevier Inc. All rights reserved.Article Hepatoprotective Effects of Nigella Sativa L and Urtica Dioica L on Lipid Peroxidation, Antioxidant Enzyme Systems and Liver Enzymes in Carbon Tetrachloride-Treated Rats(Baishideng Publishing Group inc, 2005) Kanter, Mehmet; Coskun, Omer; Budancamanak, MustafaAim: To investigate the effects of Nigella sativa L (NS) and Urtica dioica L (UD) on lipid peroxidation, antioxidant enzyme systems and liver enzymes in CCl4-treated rats. METHODS: Fifty-six healthy male Wistar albino rats were used in this study. The rats were randomly allotted into one of the four experimental groups: A (CCl4-only treated), B (CCl4+UD treated), C (CCl4+NS treated) and D (CCl4+UD+NS treated), each containing 14 animals. All groups received CCl4 (0.8 mL/kg of body weight, sc, twice a week for 60 d). In addition, B, C and D groups also received daily i.p. injections of 0.2 mL/kg NS or/and 2 mL/kg UD oils for 60 d. Group A, on the other hand, received only 2 mL/kg normal saline solution for 60 d. Blood samples for the biochemical analysis were taken by cardiac puncture from randomly chosen-seven rats in each treatment group at beginning and on the 60th d of the experiment. RESULTS: The CCl4 treatment for 60 d increased the lipid peroxidation and liver enzymes, and also decreased the antioxidant enzyme levels. NS or UD treatment (alone or combination) for 60 d decreased the elevated lipid peroxidation and liver enzyme levels and also increased the reduced antioxidant enzyme levels. The weight of rats decreased in group A, and increased in groups B, C and D. CONCLUSION: NS and UD decrease the lipid peroxidation and liver enzymes, and increase the antioxidant defense system activity in the CCl4-treated rats. (C) 2005 The WJG Press and Elsevier Inc. All rights reserved.Doctoral Thesis Histochemical and Histometric Studies on the Humoral and Cellular Defence System Cells of Endometrium Tissue of Implantation in Rats(1999) Koç, Ahmet; Kanter, MehmetBu çalışma, implantasyonda sıçan endometriyum dokusunun hücresel ve sıvısal savunma sistemi hücrelerinin dağılımları ve yoğunluklarının histokimyasal ve histometrik yöntemlerle belirlenmesi amacıyla yapıldı. Çalışmada, 42 adet dişi Wistar Albino sıçan kullanıldı. Sıçanlardan alman uteruslardan hazırlanan kesitlere, plazma hücrelerini belirlemek için metil green - pironin boyama yöntemi ve kriyostat'ta alman kesitlere de, alfa naftil asetat esteraz pozitif hücreleri belirlemek için ANAE enzim boyaması yapıldı. T - lenfositlerin ve uterus doğal öldürücü hücrelerinin (uNK'lann), implantasyonun ilk üç gününde desidual alan içinde gittikçe arttığı; endometriyumda ise, desidual alana göre daha az olan bu hücrelerin sayısının üçüncü günde desiduadaki hücre sayışma yakın bir oranda artış gösterdiği gözlendi. İmplantasyonun dördüncü gününden itibaren endometriyumda azalmaya başlayan bu hücrelerin sayılarında, altıncı günde yeniden şekillenen endometriyumla birlikte bir artışın olduğu görüldü. İmplantasyonda endometriyumda bulunmayan makrofajlann miyometriyumda oldukça fazla sayıda olduğu tespit edildi. Plazma hücrelerinin, implantasyonun ilk gününde, desidual alan ile birlikte endometriyumda fazla sayıda bulunduğu, implantasyonun ikinci ve üçüncü günlerinde ise azaldığı görüldü. İmplantasyonun dördüncü gününden itibaren son gününe kadar desidual alan içinde plazma hücrelerinin bulunmadığı, endometriyum'da ise bu hücrelerinin sayısının en az seviyede olduğu gözlendi. İmplantasyonun beşinci gününden altıncı gününe doğru reepitelizasyonla birlikte endometriyum'un kalınlaştığı ve plazma hücrelerinin sayısmda artış olduğu belirlendi. Bu çalışmada, endometriyum dokusunun hücresel ve sıvısal savunma sistemi hücrelerinin implantasyonun farklı günlerine göre değişik dağılımlar ve yoğunluklar gösterdiği tespit edildi. Maternal immun tepkinin baskılanarak fötus'un canlılığını sürdürmesinde, diğer bazı faktörlerin (genetik ve hormonal) yam sıra implantasyon sürecinde endometriyum dokusunun savunma sistemi hücrelerinin dağılımlarında meydana gelen değişimlerinde etkili olabileceği sonucuna varıldı. Anahtar Kelimeler : Sıçan, endometriyum, implantasyon, hücresel ve sıvısal savunma hücreleri.Master Thesis Histochemical and Histometric Studies on the Humoral and Celluler Defense System of Endometrium Tissue of the Estrus Cycle in Rats(1999) Yalçın, Alper; Kanter, MehmetBu çalışma, östrüs siklusunun farklı evrelerine göre sıçan endometriyum dokusundaki hücresel ve humoral savunma sistemi hücrelerinin östrus siklusunun farklı evrelerine göre dağılımını belirlemek amacıyla yapıldı. Çalışmada, 28 adet dişi Wistar Albino sıçan kullanıldı. Östrus siklusunun farklı evrelerinde dekapite edilen sıçanların uteruslan uzaklaştırıldı. Uteruslann bir kısmı plazma hücresi boyaması için formol - alkol tespitinde, diğer bir kısmı ise enzim boyaması için tamponlu formol - sukroz solüsyonunda tespit edildi. Hazırlanan parafin bloklardan alınan kesitlere metil green pironin boyama yöntemi uygulandı. Kriyostat'ta alınan diğer kesitlere ise alfa naftil asetat esteraz pozitif hücreleri belirlemek için (ANAE) enzim boyaması yapıldı. T - lenfositler, doğal öldürücü hücreler (natural killer cells, NKC) ve makrofajlann, östrüs evresinde oldukça artmasına karşın, metöstrüse doğru gittikçe azaldığı, diöstrüs döneminde ise hücrelerin oldukça seyrek bulunduğu gözlendi. Proöstrüs evresinde bu hücrelerin sayısının diöstrüse göre biraz daha arttığı saptandı. Plazma hücrelerinin en fazla sayıda proöstrüsde görüldüğü, bu sayının sırasıyla östrüs, metöstrüs ve diöstrüs evrelerine doğru oldukça azaldığı belirlendi. Endometriyumdaki hücresel ve humoral savunma sistemi hücrelerinin, östrüs siklusunun farklı evrelerinde değişik dağılımlar gösterdiği sonucuna varıldı.Anahtar Kelimeler : Sıçan, östrüs siklusu, sellüler ve humoral savunma hücresi, histokimyaMaster Thesis Histological and Histochemical Investigations on the Postnatal Development of Teste in the Rats(2001) Kalkan, Yıldıray; Kanter, MehmetÖZET Bu çalışma, sıçanlarda testisin postnatal gelişiminin histolojik ve histoşimik olarak incelenmesi amacıyla yapıldı. Çalışmada, canlı ağırlıkları 8-350 g arasında değişen 60 adet Wistar Albino türü erkek sıçan kullanıldı. Sıçanlar her grupta beş adet olacak şekilde prepuberte (0, 15, 30, 37 günlük grup), puberte (42, 45, 60, 75 günlük grup) ve erişkin (90, 150, 210, 365 günlük grup) dönemler olmak üzere üç evreye ve her evrede kendi içinde dört gruba ayrıldı. Doğumdan hemen sonra başlayarak alınan testis örnekleri Helly ve % 10'luk tamponlu formol solüsyonlarında tespit edildi. Normal doku takibi işlemleri yapıldıktan sonra 5-6 \ı kalınlığındaki kesitler, Crossmon'un üçlü boyaması, PAS ve van-Gieson boyama metotları ile boyandı. Yapılan mikroskopik incelemede, prepuberte döneminde bulunan grupların ilki olan 0 günlük gruptan başlamak üzere 37 günlük sıçanların bulunduğu dördüncü gruba doğru tunika albugineya'nın kalınlaştığı, tubulus seminiferus kontortus'ların çevresinde bulunan gevşek yapıdaki intersitisyel dokunun azaldığı ve lenfatik boşlukların genişlediği gözlendi. Ayrıca, tubulusların duvarının Sertoli hücreleri ile spermatogony um Mardan ibaret olduğu tesbit edildi. Onbeş günlük sıçanların tubulus'larının duvarında bulunan çok sayıda olgunlaşmamış Sertoli hücreleri arasında spermatogonyum'larla birlikte primer spermatosit'lerin lumene doğru çok katlı bir yapı oluşturduğu görüldü. Otuz günlük hayvanların tubulus bazal membranından itibaren farklı mitotik figürlere sahip olan spermatogonyum ve spermatosit'lere ilave olarak erken spermatid'lerin lumene doğru dizildiği gözlendi. Otuzyedi günlük sıçanların tubulus'larının lumeninde akrozomal granüllü spermatid'lerin arttığı tespit edildi. Puberte dönemindeki 42 günlük sıçanların testislerini saran tunika albugineyanın belirginleştiği, intersitisyel doku içindeki kan damarları etrafında bulunan Leydig hücrelerinin olgunlaştığı, ayrıca tubulus duvarındaki Sertoli hücrelerine gömülü olan geç spermatid'ler ile lumen içerisinde az sayıda spermiyum'ların bulunduğu görüldü. Kırkbeş günlük hayvanların tubulus duvarının spermatogenezis'in farklı mitotik figürlerini içeren hücrelerden zengin olduğu, bu hücrelerin çoğunluğunun akrozomal veziküle sahip başkalaşım geçiren farklı tipte spermatid'lerden oluştuğu belirlendi. Tubulus'ların lumenlerinde spermiyum'ların sayısının 42. güne oranla arttığı, fakat lumende henüz yeterli miktara ulaşamadıği gözlendi. Bazı preparatlarda tubulus'ların lumenlerinin içerisinde spermiyum'larla birlikte farklı tipte spermatid'lerin de bulunduğu tespit edildi. Altmış günlük sıçanların tubulus'larında spermiyum'ların 45. güne oranla arttığı, ancak lumenin henüz tam dolu olmadığı görüldü. Yetmişbeş günlük hayvanların tubulus'larının lumenine yakın farklı aşamalardaki spermatid'lerin bir kısmının 'akrozomal kep' fazında, diğer bir kısmının ise 'maturasyon' fazında olduğu ve spermiyum'larla birlikte lumeni doldurduğu tespit edildi. Erişkin dönemin ilk üç grubunu oluşturan 90, 150 ve 210 günlük hayvanların testis yapısının puberte dönemindeki 75 günlük sıçan testisi ile tamamen benzerlik gösterdiği belirlendi. Üçyüzaltmışbeş günlük sıçanların tubulus duvarında farklı mitotik figürlere sahip hücrelerin azalmasına bağlı olarak spermatogenezisin yavaşladığı görüldü. Anahtar Sözcükler: Rat, Testis, Postnatal gelişim, Işık mikroskop, Spermatogenezis 41Article Histopathological Changes in the Lung of Rat Following Long -Term Exposure To Biomass Smoke(Ortadogu Ad Pres & Publ Co, 2009) Ozbay, Bulent; Yener, Zabit; Acar, Suekrue; Kanter, MehmetObjective: Experimentally to show the histopathologic alterations in the trachea and lungs due to long term exposure to biomass smoke in rats. Material and Methods: 30 female Wistar-Albino adult rats were used in the experiment. The rats were exposed to biomass smoke for one hour a day for 3, 6, and 9 months. At the end of the experiment, the rats were decapitated under deep anesthesia. The tissue samples were taken and were processed for histopathological examinations. Results: Gross findings were focal small anthracotic accumulations, multiple abscesses, cysts with mucinous fluid and emphysematic changes in the lungs. Histopathologically, lymphocytic, eosinophilic and macrophage infiltrations in varying densities were observed in the interstitium of the lungs. Based on the exposure time, small papillary structures were observed in the airway mucosa. As most apparent in pulmonary veins, the intimae and media of the pulmonary vessels were thickened and their lumens were narrowed. In one case, we noticed papillary adenomatous proliferation of the mucosa. In tracheal mucosa, the anthracotic spots were encountered. We also observed ulceration, erosion areas and squamouse metaplasia in the tracheal mucosae. Conclusion: Long-term exposure of rats to biomass smoke was associated with chronic inflammatory and premalignant alterations in different regions of the respiratory trac such as trachea, bronchia, bronchioles, and parenchyma including subpleural areas.Doctoral Thesis Investigation of Histochemical and Histometric in Thymus and Blood Tissues Due To Rats Age(2005) Yalçın, Alper; Kanter, MehmetBu çalışma sıçanlarda yaşa bağlı olarak timus ve periferal kan dokusunda bulunan lenfositlerin histokimyasal ve histometrik incelenmesi amacıyla yapıldı. Çalışmada 60 Wistar Albino sıçan kullanıldı. Farklı yaş grubundaki sıçanlar dekapite edilerek timus ve kan dokulan uzaklaştırıldı. Timus dokuları sırasıyla formol-sukroz ve Holtz solüsyonunda tespit edildi. Kan dokuları ise heparinli tüplere alındı. Alfa naftil asetat esteraz (ANAE) pozitif lenfositleri belirlemek amacıyla kriyostatta timus dokusundan alıan kesitler, pH 5.8'de 5 dakika, kan dokusundan yapılan frotiler ise pH 5.8 'de 3 saat süre ile inkübasyon solüsyonunda boyandı. Timusta her donem için korteks ve medullada bulunan toplam ANAE (+) lenfosit dağılımı istatistiksel olarak değerlendirildiğinde en fazla puberte, en az ergin dönemde bulunduğu; prepuberte döneminde ise ergin döneme göre bu sayının anlamlı bir şekilde fazla olduğu saptandı. Kan dokusunda ise ANAE pozitif lenfosit sayılarının prepuberte döneminde oldukca az,puberte döneminde en fazla, ergin dönemde ise puberteye göre az ancak prepuberte dönemine göre fazla olduğu saptandı. Kan dokusunda ANAE negatif lenfositler B lenfosit olarak değerlendirildi. Kan örneklerinde ANAE (+) lenfositlerin oranı prepuberte ve puberte dönemlerinde timustaki dağılımla paralellik gösterirken, sadece ergin dönemde periferal kandaki pozitiflik oranının timusa göre oldukça yüksek çıkması timustaki involusyona bağlanabileceği gibi, periferdeki bellek T hücrelerinin sürekli olarak proliferasyonu sonucu da bu artışın olabileceği kanaatini taşımaktayız.Article Karakaş Koyunlarında Ovulasyon Sayısı ile Doğan Kuzu Sayısı Arasındaki İlişki ve Bazı Döl Verimi Özellikleri(2000) Kanter, Mehmet; Kalkan, Yıldıray; Aygü n, Turgut; Alan, Muhammet; Ülker, HasanBu çalışmada, Karakaş koyunlarında doğuran koyun başına doğan kuzu sayısının (DKBDKS) ovulasyon sayısının bir göstergesi olup olmadığı araştırılmıştır. Çiftleştirilen 55 koyundan 12 sinde ovulasyon sayısı ve döllenme oranının belirlenmesi için laparolomi uygulanırken (L grubu), kalanlar normal gebelik/erini tamamlamak üzere kontrol grubu (K grubu) olarak tutulmuştur. Kontrol grubunda gebelik oranı, ilk aşım sonuçlarına göre % 86, ikinci ve sonrası aşım sonuçlarına göre % 96, doğum oranı % 96, koç altı koyun başına doğan kuzu sayısı (KAKBDKS) 1.09, DKBDKS 1.14 ve ikizlik oranı % 15 olarak belirlenmiştir. Laparotomi grubunda ovulasyon ve döllenme oranları sırasıyla 1.25 ve 0.85 olarak saptanmıştır. Doğan kuzu sayısı ile ovulasyon sayısı ve gebelik oranı ile döllenme oranları arasındaki farklılık istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır. Ayrıca, ana yaşı, koç ve canlı ağırlığın her iki grupla da incelenen özellikler üzerine etkisinin önemli olmadığı görülmüştür. İyileşmeleri sonrası tekrar koça verilen L grubuna ait koyunlarda ilk aşımda gebelik oranı % 42, ikinci ve sonrası aşımlarda % 66 olmuştur. Bu grupta doğum oranı % 66, KAKBDKS 0.92, DKBDKS 1.38 ve ikızlik oranı % 38 olarak saptanmıştır. Gebelik ve doğum oranının laparolomiden olumsuz etkilendiği görülmüştür. Araştırmadan elde edilen sonuçlar, Karakaş koyunlarında tekli ovıılasyonun yaygınlığını, kısmen döllenme probleminin ve embriyonik ölümlerin olduğunu, ancak doğan kuzu sayısının ovulasyon sayısının bir göstergesi olabileceğini göstermektedir.Other The Ocurrence of Multi-Nucleated Cells in Parathyroid Glands of Sheep and Rats(1996) Kanter, MehmetBu çalışmada, farklı fiksasyon metotlarının koyun ve rat paratiroidlerinin ultrastrüktürü üzerine etkisi incelendi, immersiyon-fiksasyonla tespit edilen koyun paratiroid (PT) bezlerinin elektron mikroskopisinde, multi-nükleer hücrelerde düzensiz şekilli çekirdeklerin bir birine çok yakın olduğu ve aralarında plazma membran kalıntılarının bulunduğu belirlendi. Kromatinin, çekirdek içinde ince grandiler ve düzensiz parçacıklar şeklinde dağıldığı görüldü. Yoğunluğu az olan sitoplazmik matrikste, az sayıda salgı granülüne ve Golgi kompleksinin küçük keseciklerine rastlandı. Endoplazmik retikulum sisternaları ve mitokondriyonların oldukça fazla şekilde dilate olduğu tesbit edildi. Perfüzyon-fiksasyonla tespit edilen rat PT bezlerinin elektron mikroskop incelenmesinde ise, multi-nükleer hücreler yerine uniform hücreler gözlendi. Bu hücrelerde plazma membranının kıvrımlı ve sitoplazmik matriksin yoğun olduğu belirlendi. Endoplazmik retikulum sisternaları, Golgi kompleks kesecikleri ve mitokondriyonların önemsiz derecede dilate olduğu ve salgı grandilerine çok az rastlandığı tesbit edildi. Bu bulgulardan, koyun paratiroid bezlerinde multi-nükleer hücrelerin oluşumunun farklı fiksasyon metotlarından kaynaklanabileceği sonucuna varıldı.Article Protective Effects of Thymoquinone and Methotrexate on the Renal Injury in Collagen-Induced Arthritis(Springer Heidelberg, 2006) Budancamanak, Mustafa; Kanter, Mehmet; Demirel, Adnan; Ocakci, Ayse; Uysal, Hamdi; Karakaya, CengizThe goal of this investigation was to study the protective effects of thymoquinone (TQ) and methotrexate (MTX) on collagen-induced arthritis (CIA) in rats. On day 0 under ether anesthesia, the experimental groups were immunized with 0.5 mg native chick collagen II (CII) solubilized in 0.1 M acetic acid and emulsified in Freund's incomplete adjuvant. Control rats were gavaged with vehicle, whereas CII was administered intradermally. In addition, arthritis treated with TQ group received TQ (10 mg kg(-1) stop bw by gavage once a week for 3 weeks starting on day 0); and arthritis treated with MTX group received MTX (MTX was suspended in corn oil and administered by gavage at 1 mg kg(-1) stop bw once a week for 3 weeks starting on day 0). A significant decrease in the incidence and severity of arthritis by clinical and radiographic assessments was found in recipients of therapy, compared with that of controls. The MTX treatment significantly (P < 0.01) decreased the elevated serum NO, urea and creatinine in arthritic rats. Likewise, TQ treatment was also able to reduce significantly (P < 0.05) serum NO, urea and creatinine levels, but to lesser extent than MTX. The histopathologic abnormalities are consistent with the hydropic epithelial cell degenerations and moderate tubular dilatation in the some proximal and distal tubules. The severity of the degenerative changes in most of the shrunken glomerules and vascular congestion were also observed in arthritic animals. Preventive treatment of TQ and especially MTX significantly inhibited kidney dysfunction and this histopathologic alterations. These studies indicate that TQ can be used similar to MTX as a safe and effective therapy for CIA and may be useful in the treatment of rheumatoid arthritis.Article Puberte Döneminde Yapılan Kastrasyon ve Kastrasyondan Sonra Verilen Testosteronun Ergin Sıçan Timus Bezinde Meydana Getirdiği Histolojik Değişikliklerin Işık Mikroskobu ile İncelenmesi(1997) Gençcelep, Musa; Kanter, Mehmet; Koç, AhmetBu çalışma, puberte döneminde yapılan kastrasyon ve kastrasyondan sonra verilen testosteronun ergin (3 aylık) sıçan timus bezinde meydana getirdiği histolojik değişiklikleri incelemek amacıyla yapıldı. Çalışmada, iki aylık 30 adet erkek sıçan kullanıldı. Sıçanlar her grupta 10 adet olacak şekilde biri kontrol diğer ikisi deneme grupları olmak üzere 3 gruba ayrıldı ve deneme gruplarındaki hayvanlara kastrasyon işlemi yapıldı. I. deneme grubundaki sıçanlar kastrasyon sonrası hiç bir işleme tabi tutulmadan bir ay bekletilirken , II. deneme grubundakilere ise haftada bir kez 5 mg/kg depo testosteron 4 hafta süreyle im verildi. I. deneme grubundaki hayvanların limuslannda stromada hiç bir değişiklik görülmezken, organın parenşim kısmındaki korteks-medulla oranında, korteks lehine bir artış olduğu gözlendi. II. deneme grubundaki hayvanların timuslarında ise, stromada ileri derecede bir kalınlaşma ile birlikte özellikle kapsül etrafında ve az miktarda septumlardaki bağ doku içersinde yağ doku miktarında artış olduğu ve bu yağ dokunun timus parenşiması ile yer değiştirdiği görüldü. Ayrıca, organın parenşim kısmında ise korteks-medulla oranında, medulla lehine bir artış ile birlikte bu iki bölgenin birbirlerine geçiş bölgelerinin düzensiz olduğu tespit edildi. Puberte döneminde yapılan kastrasyonda timus parenşimasmda dikkate değer bir büyüme ve tımosit sayısındaki artışa bağlı olarak kastre edilmeyenlere göre immun yanıtın dalıa aktif olabileceği, ancak androjenlerin yeniden uygulanması ile bu etkinin geriye dönüşümlü olduğu sonucuna varıldı.Article Sıçanlarda Doğumdan Sonra Uterus İnvolusyonunun Histolojik Olarak İncelenmesi(1997) Kanter, Mehmet; Koç, AhmetBu çalışma, doğumdan sonra uterus ınvolusyonunun histolojik olarak incelenmesi amacıyla yapıldı. Çalışmada 42 adet dişi sıçan kullanıldı. Sıçanlar her grupta altı adet olmak üzere yedi deneme grubuna ayrıldı. Doğumdan hemen sonra başlayarak altıncı güne kadar histerektomi yapıldı ve histolojik olarak şu bulgular elde edildi: Doğumdan sonraki sıfırına günde endometrium kriptlerinin oldukça derin ve düzensiz olduğu gözlendi. Lamına propriada çok sayıda genişlemiş kan damarı, ödematöz hücreler ve az sayıda geniş lümenli uterus bezlerine rastlandı. Ayrıca, uterus lümeninde bulunan hücre yıkımlanmalarının doğumdan sonraki dördüncü günden itibaren kaybolduğu tespit edildi. Doğumdan sonra beşinci güne doğru kriptlerin derinliğinin azaldığı ve düzenli bir yapıya geçtiği gözlendi. Lamina propriamn gittikçe küçüldüğü ve burada bulunan kan damarları ile birlikte ödematöz hücrelerin azaldığı ve uterus bezleri ile bağ dokusu ipliklerinde de artış olduğu tespit edildi. Doğumdan sonraki beşinci ve altıncı günlerde uterusun histolojik olarak normal yapısını kazandığı sonucuna varıldı.Article Tazı ve Sokak Köpeklerinde Bulbus Olfaktoryusun Histomorfolojisi Üzerinde Karşılaştırmalı Bir Araştırma(1997) Kanter, MehmetBu çalışmada, tazı ve sokak köpeklerinin bulbus olfaktoryusları (koku alma soğanı)'nın histolojik yapıları karşılaştırmalı olarak incelendi. Histolojik incelemelerde, her iki köpek ırkında da bulbus olfaktoryusun yardımcı ve asıl olmak üzere iki kısımdan oluştuğu ve her iki kısmın da dıştan içe doğru sırasıyla olfaktor sinir ve glomerüler katman ile ekstemal pleksiform, mitral hücre, internal pleksiform ve granüler hücre katmanlarından oluştuğu gözlendi. Tazıların bulbus olfaktoryusunda sinir katmanı ile glomerüler ve mitral hücre katmanlarının oldukça geniş olduğu ve bu katmanlardan son ikisinin çok sayıda glia hücresi içerdiği tesbit edildi. Sokak köpeklerinde ise, bu katmanların oldukça dar olduğu ve çok az sayıda mitral ve glia hücrelerinin bulunduğu dikkati çekti. Tazılarda koku alma duyusunun daha gelişmiş olmasının, bu ırkın bulbus olfaktoryusunun histolojik yapısında gözlenen farklılıklardan kaynaklanabileceği sonucuna varıldı.