Browsing by Author "Kaplan, Havva Sayhan"
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Effect of Dexmedetomidine Applied at Different Times on Thiole Disulfide Balance, Tas, Tos, Il-6 and Tnf-Α Levels in Septic Rats(2021) İldoğan, Sebat; Kaplan, Havva SayhanSepsisli hastalar hem ameliyathane hem de yoğun bakımda sıklıkla karşılaşılan hasta gruplarındandır. Bu hastaların sedasyonu için deksmedetomidin sıklıkla kullanılan bir ajandır. Deksmedetomidin'in bazı çalışmalarda antiinflamatuar etkisi olduğu bildirilmiştir. Yoğun bakım ve ameliyathanelerde sıklıkla sedatif amaçlı kullanılan deksmedetomidinin sepsisin erken dönemi ve klinik bulgular geliştikten sonraki dönemde başlanmasının sepsis laboratuarı ve oksidan-antioksidan sistemler üzerine etkisini inceleyen çalışmalar yeterince mevcut değildir. Deksmedetomidin'in antiinflamatuar etkisinin septik ratlarda sepsis induksiyonu ve sepsis kliniği başladıktan sonra uygulanmasının oksidan-antioksidan sistem (Total Antioksidan stres (TAS)-Total Oksidan Stres (TOS), Tiyol-disulfid ve İnterlökin-6 ve Tümör Nekrozis Faktör-alfa (IL-6, TNF-α) seviyelerine etkisinin araştırılması amaçlandı. Materyal ve Metod Etik kurul onayı alındıktan sonra, ağırlıkları 230-380 g. arasında değişen 32 adet erkek Winstar albino cinsi rat rastgele 4 gruba ayrıldı. Gruplar; kontrol grubu (Grup K, n=8), sepsis grubu (Grup S, n=8), Sepsis-Deksmedetomidin T0 grubu (Grup SD-T0, n=8) ve Sepsis-Deksmedetomidin T5 grubu (Grup SD-T5, n=8) olarak belirlendi. Grup K ya 10 ml/kg Serum Fizyolojik enjekte edildi. Grup S, Grup SD-T0 ve Grup SD-T5' e farklı kültürlere ait E.coli derivelerinden hazırlanmış 0.5 McFarland'lık solusyondan 10 ml/kg enjekte edildi. Grup SD-T0'a bakteriyel solusyon enjeksiyonundan hemen sonra 100 mcg/kg deksmedetomidin enjekte edildi. Grup SD-T5'e bakteri solusyonunun enjeksiyonu sonrası 5. Saatte 100mcg/kg Deksmedetomidin enjekte edildi. Tüm ratlar deney süresince 1 saat aralıklarla Murin sepsis skoruna göre klinik bulgular açısından değerlendirildi. Deneyin 8. saatinin sonunda hayvanlar servikal dislokasyon tekniği ile sakrifiye edildi. İntrakardiak kan alındı.Alınan kanlardan elde edilen serumlardan Tiyol-Disülfid,TAS,TOS,IL-6 ve TNF-α değerleri bakıldı. Çalışılan değerler, gruplar arasında istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Bulgular Çalışmamızda septik ratlarda farklı zamanlarda uygulanan deksmedetomidinin oksidatif stres, tiyoldisulfid balansı ve antiinflamatuar sitokinler üzerine olan etkisini inceledik. Gruplar arasında TAS, TNF-α ve IL-6 düzeylerinde fark bulunamamıştır. TOS değeri Grup T5-SD ve Grup T0-SD de Grup K ile kıyaslandığında anlamlı olarak yüksek bulundu. Grup T0-SD'de total tiyol değeri istatiksel olarak anlamlı olmayıp Grup S 'ye göre yüksek bulunmuş, Nativ Tiyol değeri ise Grup K' ya göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Disulfid değeri Grup S 'de Grup T5-SD ve Grup T0-SD ile kıyaslandığında istatiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte yüksek bulunmuştur, Grup T0-SD ile Grup T5-SD arasında disulfid değeri açısından istatiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır. TOR değeri istatiksel olarak gösterilememekle birlikte en yüksek deksmedetomidinin erken uygulandığı T0-SD grubunda bulunmuştur. Grup T0-SD'deki TOR değeri yüksekliği Grup K ile kıyaslandığında istatiksel olarak anlamlıdır. Bu değer deksmedetomidinin erken ve geç dönemde uygulandığı Grup T0-SD ve Grup T5-SD'de Grup S'e göre istatiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte daha yüksek bulunmuştur. Uygulanan korelasyon analizi sonucunda Grup T0-SD'de TOS değeri ile disulfid değeri arasında pozitif yönde güçlü korelasyon bulunmuştur. Sonuç Çalışmamız sonucunda erken deksmedetomidin uygulanan septik ratlarda total tiyol, nativ tiyol değerleri yüksek ve disulfid değerleri düşük bulunmuştur. Tiyol oksidasyon reduksiyon oranı da yine erken deksmedetomidin uygulanan grupta yüksek bulunmuştur. Deneyimiz sonucunda septik ratlarda deksmedetomidinin erken dönemde uygulanmasının oksidatif stres ve tiyoldisulfid dengesi üzerine olumlu etkileri olduğu sonucuna vardık.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge The Effect of Sugammadex on Coagulation in Pregnant Rats(2020) Keskin, Mehmet Emin; Kaplan, Havva SayhanGiriş ve Amaç Sugammadeksin, bazı çalışmalarda koagülasyon parametrelerini etkilediği bildirilmiştir. Ancak gebelerde sugammadeksin, koagülasyon üzerine etkileri yeterince araştırılmamıştır. Sugammadeksin gebelere uygulanmasında tedbirli olunması belirtildiği için bu çalışmada sugammadeks uygulamasının gebe ratlarda rutin koagülasyon testleri ve koagülasyon faktörleri (FII, FV, FVII, FVIII, FIX, FX) üzerine etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Materyal ve Metod Etik kurul onayı alındıktan sonra, ağırlıkları 230-380 g. arasında değişen 12 si 19-20. gebelik gününde olan toplam 24 adet dişi Winstar albino cinsi rat rastgele 4 gruba ayrıldı. Gruplar; kontrol grubu (grup K, n=6), sugammadeks grubu (grup S, n=6), gebe grubu (grup G, n=6) ve gebe sugammadeks grubu (grup GS, n=6) olarak belirlendi. Tüm gruplara 50 mg/kg ketamin, 10 mg/kg ksilazin intraperitoneal olarak uygulandı. Grup K ve G'ye 1 ml/kg SF uygulandı. Grup S ve GS'ye 16 mg/kg dozunda sugammadeks uygulandı. Tüm ratlarda SF ve sugammadeks uygulamasından 30 dakika sonra kan numunleri alındı. Alınan kan numunelerinden elde edilen plazmada PT(INR), aPTT, fibrinojen, Faktör II, V, VII, VIII, IX, X çalışıldı. İşlem sonrası hayvanlar servikal dislokasyon tekniği ile sakrifiye edildi. Çalışılan değerler, gruplar arasında istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Bulgular Gebe grubunda (grup G ve grup GS), gebe olmayan gruba (grup K ve grup S) göre ratların ağırlık ortalamaları istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. PT süresi ortalamaları ve INR oranı ortalamaları gebe grubunda (grup G ve grup GS). gebe olmayan gruba (grup K ve grup S) göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu. Çalışılan diğer parametrelerin tümünde sugammadeks ve SF uygulanan gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmedi. Sonuç Sugammadeks uygulamasının gebe ratlarda rutin koagülasyon testleri ve koagülasyon faktörleri (FII, FV, FVII, FVIII, FIX, FX) üzerine etkisinin olmadığı kanısındayız.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge Effectiveness of Bilateral Sacral Erector Spina Plan Block in Pain Management After Hemoroidectomy: a Prospective Randomized Controlled Study(2023) Aslan, Mazlum; Kaplan, Havva SayhanHemoroidektomi sonrası hastalar orta ile şiddetli arasında değişen oranda ağrı tariflemektedirler. Ağrının postoperatif dönemde kontrolü ile beraber sistemler üzerinde olumsuz etkileri önlenerek hastaların hayat kalitesinin arttırılması sağlanmaktadır. Son zamanlarda multimodal analjezide uygulanma sıklığı artan interfasyal plan bloklardan biri olan sakral erektör spina plan bloğunun (ESPB) anorektal bölge cerrahilerinde postoperatif dönemde etkin bir analjezi sağladığı belirtilmiştir. Bu çalışmada hemoroid cerrahisi olan hastalarda postoperatif ağrı yönetiminde sakral erektör spina plan bloğunun etkin olup olmadığı amaçlanmıştır. Materyal ve Metod Etik kurul onayı alındıktan sonra, elektif hemoroid cerrahisi geçirecek, spinal anestezi uygulanan, ASA I-II, 18-60 yaş arası toplam 60 hasta çalışmaya dâhil edildi. Hastalar randomize olarak iki gruba ayrıldı. Gruplar; kontrol grubu (grup K, n=30) ve sakral erektör spina plan bloğu (grup S, n=30) olarak belirlendi. Tüm gruplara saddle spinal blok yapıldı. Grup S' ye cerrahi sonrası %0,25'lik 40 ml izobarik bupivakain ile bilateral iki seviye sakral erektör spina plan bloğu uygulandı ve grup K' ya cerrahi sonrası blok uygulanmadı. Hastaların demografik verileri, operasyon süreleri, postoperatif 2., 4., 6., 12., 18. ve 24. saat VAS skoru, opioid tüketimi, ilk analjezi ihtiyaç zamanı, kurtarma analjezi gereksinim sayısı, mobilizasyon zamanı, hasta ve cerrah memnuniyeti ve komplikasyonları kaydedildi. Çalışılan değerler, gruplar arasında istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Bulgular Grup S'de postoperatif 2., 4., 6. ve 12.saat VAS skoru ve opioid tüketimi grup K' dan istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu. Grup S' de ilk analjezi ihtiyaç zamanı grup K' dan istatistiksel olarak anlamlı derecede uzun bulundu. Grup K' da kurtarma analjezi gereksinim sayısı grup S' den istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. Grup S' de hem hasta hem de cerrah memnuniyeti grup K' dan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. Çalışılan diğer parametrelerin tümünde blok uygulanan ve uygulanmayan gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmedi. Sonuç Hemoroidektomi cerrahisi sonrası uygulanan bilateral iki seviye sakral ESPB' nin postoperatif ağrı yönetimi için etkin olduğu, opioid tüketimini azalttığı ve anorektal bölge cerrahisi geçirecek hastalarda etkin bir analjezi yöntemi olabileceği kanısındayız.Article The Effects of Dexmedetomidine on Liver Injury in Rats With Experimental Sepsis: a Histopathological and Immunohistochemical Study(Turkish Assoc Trauma Emergency Surgery, 2025) Keles, Omer Faruk; Kaplan, Havva Sayhan; Cicek, Haci Ahmet; Palabiyik, Onur; Yener, ZabitBACKGROUND: In the rat sepsis model, the protective effect of dexmedetomidine (Dex) in sepsis-induced tissue injuries by reducing inflammation is still unclear. Research is ongoing to determine whether Dex modulates sepsis-induced tissue injury. The aim of this experimental study was to investigate the effect of Dex on liver injury in sepsis rats histopathologically and immunohistochemically. METHODS: In this study, sepsis was induced in rats by a 10 ml/kg E. coli injection, and the protective efficacy of Dex against liver damage was investigated through histopathological and immunohistochemical findings by the intraperitoneal administration of 100 mu g/ kg Dex. RESULTS: In our results, the most striking and basic morphological changes in the liver tissues of sepsis group rats were neutrophil leukocyte infiltrations in and around the vessels. In Dex-treated groups, neutrophil leukocyte infiltrations were more prominent, and marked dilatations were observed in the vessels. The fact that inflammatory reactions were more prominent in the Dex-treated groups was thought to be related to the increase in vascular permeability due to Dex's vasodilation effect. CONCLUSION: According to the histopathological and immunohistochemical findings obtained in the present study, we conclude that Dex did not alleviate sepsis-induced liver inflammation in a rat sepsis model.Article Effects of Dexmedetomidine on New Oxidative Stress Markers on Renal Ischaemia-Reperfusion Injury in Rats: Thiol/Disulphide Homeostasis and the Ischaemia-Modified Albumin(Taylor & Francis Ltd, 2022) Acar, Muberra; Kaplan, Havva Sayhan; Erdem, Ali F.; Tomak, Yakup; Turan, Gupse; Ozdin, MehmetObjectives: This study investigated the effect of dexmedetomidine on the oxidant-antioxidant (thiol/disulphide) balance. Methods: A total of 24 rats were divided into four groups. The renal arteries in groups IR (ischaemia/reperfusion) and IR + D (ischaemia/reperfusion + dexmedetomidine) were clamped for 45 min and reperfused for 180 min. Groups D (Dexmedetomidine) and IR + D were administered 100 mu g/kg dexmedetomidine. Oxidant-antioxidant (thiol/disulphide) levels were measured. Kidney tissue was examined histopathologically. Results: No statistically difference was found between the groups in terms of thiol-disulphide averages, while IMA, TOS and thiol-disulphide results showed a minimal decrease in Group IR + D compared to Group IR (p > 0.05). Tubular lesions and necrosis were found in 26-50% of tubules in Group IR. Tubular damage and necrosis in Group IR + D declined to 5-25% . Conclusions: No statistically difference was found in the study where OSI index, thiol/disulphide balance and IMA were measured together as biochemical values.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge The Effects of Different Doses of Sugammadex on Coagulation in Pregnant Rats(2021) Duyan, Faruk; Kaplan, Havva SayhanSugammadeks ile ilgili yapılan çalışmalarda sugammadeksin koagülasyon testleri üzerine antikoagülan etkisi olduğu neticesine varılmıştır. Sugammadeksin etkisinin artan uygulama dozlarında cevapta doğrusal bir artış gösterdiği bilinmektedir. Bu sebepten dolayı çalışmamızda sugammadeksin artan dozlarının gebelikte pıhtılaşma testleri ve pıhtılaşma faktör seviyeleri üzerine etkisi araştırılması hedeflenmiştir. Materyal ve Metod Etik kurul onayı alındıktan sonra, ağırlıkları 220-410 g. arasında değişen gebeliklerinin son trimesterinde olan toplam 28 adet Winstar albino cinsi rat rastgele 4 gruba ayrıldı. Gruplar; kontrol grubu (grup K, n=7), sugammadeks 16 mg/kg grubu (grup S16, n=7), sugammadeks 32 mg/kg grubu (grup S32 mg/kg, n=7) ve sugammadeks 96 mg/kg grubu (grup S96, n=7) olarak belirlendi. Tüm gruplara 50 mg/kg ketamin, 10 mg/kg ksilazin intraperitoneal olarak uygulandı. Grup K'ya 1 ml/kg SF uygulandı. Grup S16'ya 16 mg/kg, Grup S32'ye 32 mg/kg ve GrupS96'ya 96 mg/kg dozunda sugammadeks uygulandı. İşlemin 30. dakikasında kan numunleri alındı ve elde edilen plazmada PT(INR), aPTT, fibrinojen, Faktör II, V, VII, VIII, IX, X çalışıldı. İşlem sonrası hayvanlar servikal dislokasyon tekniği ile sakrifiye edildi. Çalışılan değerler, gruplar arasında istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Bulgular Ratların ağırlık ortalamaları ve yavru sayıları kıyaslandığında gruplar arasında anlamlı farklılık görülmemiştir. PT, INR, D-Dimer ve Fibrinojen değerleri yönünden gruplar arasında fark olmadığı, fakat 96 mg/kg uygulanan grupta aPTT değerinin diğer gruplara göre anlamlı derecede düşük olduğu bulunmuştur. Faktör-II ve faktör-IX değeri Grup S96 da diğer gruplarla karşılaştırıldığında anlamlı derecede yüksek bulunurken faktör-V ve faktör-VII değerlerinde gruplar arasında anlamlı bir fark olmadığı bulunmuştur. Sonuç Sugammadeksin farklı dozlarda uygulamasının gebe ratlarda PT, INR, D-Dimer ve Fibrinojen değerleri üzerine etkisinin olmadığı, ancak maksimum dozun uygulandığı grupta (96mg/kg) Faktör II ve IX düzeylerinin anlamlı yüksek olduğu bununla ilişkili olarak aPTT değeri de anlamlı olarak kısa olduğu sonucuna varılmıştır.Article Obstrüktif Uyku Apne Sendromlu Hastalarda Optimal Sürekli Pozitif Havayolu Basınç Düzeyini Etkileyen Faktörler(2020) Kaplan, Havva Sayhan; Gunbatar, HulyaAmaç Bu çalışmada obstrüktif uyku apne sendromu (OUAS) olan hastalarda optimal CPAP düzeylerini etkileyen faktörlerin (VKİ, boyun çevresi, AHİ vb.) araştırılılması amaçlandı. Gereç ve Yöntemler Bu çalışmaya CPAP tedavisi için başarılı oto titrasyon uygulanan 120 OUAS hastası dahil edildi. Optimal CPAP seviyesi ile başlangıç verileri arasındaki korelasyonlar analiz edildi. Bulgular 120 OUAS hastasında ortalama optimal basınç seviyesi 9.11 ± 2.81 cm H2O idi. Hafif, orta ve şiddetli OUAS gruplarında ortalama optimal basınç seviyeleri sırasıyla 8.01 ± 2.60, 8.32 ± 2.22 ve 9.71 ± 3.01 cm H2O idi. Apne / hipopne indeksi (AHI) (r = 0.297, p <0.001) ve minimal SaO2 (r = -0.264, p <0.004) optimal basınç seviyesi ile anlamlı korelasyon gösterdi. Titrasyon yetmezliği grubundaki 22 hastada genel olarak ağır AHI vardı; 6 hastada REM ilişkili, 2 hastada pozisyona bağlı OUAS mevcuttu. Titrasyon yetmezliği grubunda, belirli bir tanısı (hızlı göz hareketi (REM) veya pozisyon OUAS) bulunmayan hastalarda çok ciddi AHI düzeyleri vardı (ortalama AHI 67.90 idi). Sonuç Korelasyon testlerine göre optimal CPAP seviyesinin en önemli iki belirleyicisi AHI ve en düşük saturasyon olarak bulundu.Article Pediatrik Obstruktif Uyku Apne Hastalarında Eritropoietin, Hematokrit Düzeyleri ve Eritrosit Sayılarının İncelenmesi(2019) Demir, Deniz; Güven, Mehmet; Çelik, Bilgehan; Kaplan, Havva Sayhan; Yılmaz, Mahmut Sinan; Kara, AhmetAmaç: Bu çalışmada adenotonsillektomi için önemli bir endikasyon oluşturan tıkayıcı patolojiler ile ilgili biyokimyasal bir belirtecin bulunması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntemler: Tıkayıcı adenotonsil hipertrofisi tanısı ile adenotonsillektomi operasyonu yapılan toplamda 35 hasta ile başka sebeplerle farklı cerrahiler geçiren 35 kontrol hastası kan eritropoietin, hematokrit düzeyleri ve eritrosit sayıları açısından karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışma grubuna ait eritropoietin değerlerinin ortalaması 9.46±4.2 mU/ml iken, bu değer kontrol grubunda 8.92±3.6 mU/ml olarak tespit edildi. Çalışma ve kontrol grubundaki hastalara ait hematokrit düzeyleri ve eritrosit sayıları ise birbirine yakın değerlerde idi. Bağımsız örneklem T test ile gruplar karşılaştırıldığında aradaki farkların istatistiksel anlam ifade etmediği görüldü. Sonuç: İstatistiksel anlam ifade etmese de çalışma grubundaki eritropoietin seviyelerinin kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuş olmanının konuyla ilgili daha fazla sayıda hasta içeren gruplarla benzer çalışmaların yapılmasını gerekli kıldığı düşüncesindeyiz.Article Pnömonili Olgularda Akciğer Ultrasonografisinin Prognoz Üzerine Etkisi(2021) Üney, Brahim Halil; Keskin, Mehmet Emin; Ekin, Selami; Arısoy, Ahmet; Kaplan, Havva Sayhan; Günbatar, HülyaAmaç: Çalışmamızda pnömoni ön tanısı ile Göğüs Hastal ıkları Kliniğinde ve Anestezi Yoğun Bakım Ünitesinde takip edilen olgularda akciğer ultrasonografisinin prognostik faktörlere (parapnömonik efüzyon, ampiyem geli şimi vs.) etkisini incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza 01.01.2017 - 01.06.2018 tarihleri aras ında Van Yüzüncü Y ıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastal ıkları Kliniğinde ve Anestezi Yoğun Bak ım Ünitesinde pnömoni ve/ veya plevral efüzyon ön tanısı ile takip edilen 50 hasta dâhil edildi. Hastalar akciğer ultrasonografisi ile takip edilerek, bu olguların prognozunu etki leyen faktörler incelendi. Bulgular: Çalışmaya dâhil edilen hastaların 16’s ı kadın (%32), 34’ü erkek (%78); yaş ortalamaları 60.4±19.4 (min. 15- max. 87) idi. Plevral efüzyon olguların %56’s ında saptand ı. Torasentez yapılan hastalarda Light kriterleri değerlendirildiğinde ortalama LDH ( 593.89±832.6), glukoz (102.50±46.67 mg/dl); albümin (2.93±3.46g/dl) olarak saptandı. 28 olgunun %28,57’si transuda, %71,42’si eksuda olarak de ğerlendirildi. Torasentez yapılan 28 olgunun s ıvı hemogram analizlerinde % 39,3 ‘ünde lenfosit, % 46,4’ünde nötrofil, % 14,3 ‘ünde eosinofil hâkimiyeti mevcut idi. Tüberküloz ön tan ısı nedeni ile 4 olguda bakılan ADA düzeyi ortalama 48,75 ±2,5 IU/L (min. 45- max 50) olarak saptandı. 4 olguya tüp torakoskopi, 1 olguya dekortikasyon yapıldı, fibrinolitik ge reken hasta olmad ı. Olguların ortalama yatış süresi 7.78±5.44 gün (min. 2-Max 22) idi. Sonuç: Çalışmamızda ortaya çıkan veriler ne ticesinde akciğer ultrasonografisinin, giri şimsel işlemlerde yüksek başarısı, komplikasyonun az oluşu ve en önemlisi başta yo ğun bak ım olmak üzere hasta ba şında işlem imkânı sunması gibi avantajları nedeniyle güncel pratikte daha sık kullanılması gerekliliğini desteklediği kanaatindeyiz.Article Six-Month Results of Cervical Intradiscal Oxygen-Ozone Mixture Therapy on Patients With Neck Pain: Preliminary Findings(Am Soc interventional Pain Physicians, 2018) Beyaz, Serbulent Gokhan; Kaplan, Havva SayhanBackground: Numerous techniques have been developed for the treatment of disc herniation. Oxygen-ozone (O-2-O-3) mixture therapy is a minimally invasive percutaneous treatment for disc herniation. Objective: The aim of the study is to investigate the 6-month efficacy and safety of O-2-O-3 mixture therapy in patients with cervical disc herniation (CDH) and chronic neck pain. Study Design: This is a cross-sectional, single-center study. Setting: The study was conducted from January 2012 to May 2016 on patients visiting Sakarya University Training and Research Hospital's pain clinic. Methods: Each patient was evaluated before the procedure (baseline) and at 2 weeks (W2), 6 weeks (W6), and 6 months (M6) after the procedure using the visual analog scale (VAS) and the Oswestry Disability Index scores. Results: A total of 44 patients with CDH underwent the same treatment with an O-2-O-3 mixture. Significant pain relief was observed compared with preoperative pain at W2, W6, and M6 according to patient self-evaluation (P = 0.01). The mean VAS score was 7.89 +/- 1.13 before the procedure, 4.22 +/- 1.62 at W2, 3.03 +/- 1.66 at W6, and 2.27 +/- 1.25 at the end of M6. No significant complications or side effects were reported during or after the procedure. Limitations: Our study was conducted retrospectively, which resulted in problems obtaining follow-up data. In addition, this study was performed in a small patient group. Conclusion: Based on our results, intradiscal injection of an O-2-O-3 mixture treatment showed 3 beneficial long-term effect.