Browsing by Author "Kara, Hayrettin"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Article Associations Between the Levels of Depression and the Sense of Limitedness: a Psychometric Analysis(Cumhuriyet Univ Tip Fak Psikiyatri Anabilim Dali, 2008) Boysan, Murat; Besiroglu, Luetfullah; Kara, Hayrettin; Kayri, Murat; Keskin, SiddikObjective: The sense of limitedness is a cognitive orientation that represents individuals' limited, fixed, and interdependent attributions about interpersonal relations and life opportunities, which are sources for growth and motivation. The cognition is thought as a risk factor for onset of depression. The aim of this study was to assess the relationship between the sense of limitedness, depression, and other risk factors for depression in the study. Methods: The Limitedness Schemas Questionnaire was developed to assess the level of limitedness orientation as a cognitive style. Data were collected from 767 university students and 142 adult subjects via the Limitedness Schemas Questionnaire, the Beck Depression Inventory, the Beck Depression Inventory, the Rosenberg Self-Esteem Scale, and the Learned Helplessness Scale. Subscales of the Limitedness Schemas Questionnaire were obtained by using principle components analysis. Correlations between psychological variables and sense of limitedness were used for evaluation of convergent validity. Results: The Limitedness Schemas Questionnaire had an inner consistency of 0.89. A four-factor structure was obtained for the 30-item Limitedness Schemas Questionnaire. Total and subscale scores of Limitedness Schemas Questionnaire were significantly correlated with depression, anxiety, self esteem, and learned helplessness. Discussion: Results have shown that the Limitedness Schemas Questionnaire is a reliable and valid construct. Results also revealed that sense of limitedness may be a cognitive vulnerability factor for both depression and for other types of psychopathology. (Anatolian Journal of Psychiatry 2008; 9: 191-196)Article Beyaz Ayı Supresyon Envanteri'nin Geçerlik ve Güvenilirliğine İlişkin Bir Ön Çalışma(2004) Kara, Hayrettin; Beşiroğlu, Lütfullah; Özer, Ömer Akil; Kıran, Ümit Kemal; Ağargün, Mehmet YücelAmaç: Bu çalışmada kişinin istemediği, benliğe yabancı (ego-distonik) olarak algılanan ve belirgin sıkıntıya neden düşünceleri baskılama eğilimini ölçen WBSI'nin (White Bear Supresyon Envanteri) Türk örnekleminde geçerlik ve güvenilirliğinin araştırılması amaçlandı. Yöntem: DSM-IV kriterlerine göre OKB (Obsesif-Kompulsif Bozukluk) tanısı almış 30 hasta ve 47 sağlıklı denek çalış- maya alındı. Cronbach-α istatistiği ve Pearson bağıntı analizi uygulanarak ölçeğin iç tutarlılığı araştırıldı. İki farklı uygulama zamanında WBSI toplam puanlarının test-tekrar test güvenilirliği bağımlı gruplarda t testi ve Pearson bağıntı analizi uygulanarak değerlendirildi. OKB'si olan hastalar ve sağlıklı deneklere ait toplam puanlar bağımsız gruplarda t testi yardımıyla karşılaştırılarak ölçeğin geçerliğine ilişkin kanıtlar araştırıldı. Bulgular: Ölçek toplam puanı yeterli bir test-tekrar test güvenilirlik göstermiş ve iç tutarlılığı yüksek (α=0.92) bulunmuştur. Ölçeğe ait tek tek madde puanları pozitif yönde ve çok ileri düzeyde test-tekrar test tutarlılığı göstermiştir. geçerlilik analizinde, madde 5 dışındaki maddelerinin tümü ve toplam puanları açısından ölçeğin ayırt edici bir geçerliğe sahip olduğu görülmüştür. Sonuç: Bu sonuçlar, WBSI'nin psikometrik özelliklerinin Türk örnekleminde istenmeyen düşünceleri bilinçli bastırma eğiliminin değerlendirilmesinde güvenilir ve geçerli bir ölçek olduğunu göstermektedir.Article Cope (Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği): Psikometrik Özelliklere İlişkin Bir Ön Çalışma(2005) Özer, Ömer Akif; Kara, Hayrettin; Ağargün, Mehmet Yücel; Beşiroğlu, Lütfullah; Kıran, Ümit KemalBaşa çıkma tutumları, stres doğurucu olaylar ya da etkenlerin olumsuz etkileri ile mücadele etmek için kullanılan özgül davranışsal ve psikolojik çabaları içerir. Bu çalışmada başa çıkma tutumlarını değerlendirmek amacıyla geliştirilen COPE’nin (Başa Çıkma Tutumlarını Değerlendirme Ölçeği) Türkçe`ye çevrilerek psikometrik özellik-lerinin araştırılması amaçlanmıştır. Kırk yedi sağlıklı denek (21 erkek, 26 kadın) çalışmaya alındı. Deneklerin yaş ortalaması 26.0±4.8 idi. Cronbach α istatistiği ve Pearson bağıntı analizi uygulanarak ölçeğin iç tutarlılığı sınandı. İki farklı uygulama zamanında COPE alt ölçek ve toplam puanlarının test-tekrar test güvenirliği bağımlı gruplarda t testi ve Pearson bağıntı analizi uygulanarak araştırıldı. Cronbach α değeri 0.79 ve alt ölçeklere ait puanların COPE toplam puanıyla bağıntısı pozitif yönde ve anlamlı bulundu. Ölçeğe ait tek tek madde puanları pozitif yönde ve ileri düzeyde test-tekrar test güvenirliği göstermiştir. Bu sonuçlar COPE’nin psikometrik özelliklerinin Türk örnekleminde başa çıkma tutumlarının değerlendirilmesinde güvenilir bir ölçek olduğunu göstermektedir. Ölçeğin geçerliğine ilişkin kanıtların farklı psikopatoloji gruplarıyla yapılacak karşılaştırmalarla elde edilmesi yararlı olacaktır.Master Thesis Dissosiative Experiences, Trauma and Death Anxiety Among College Students: a Study on Students at University of Yuzuncu Yıl(2005) Boysan, Murat; Kara, HayrettinBu çalışma üniversite öğrencilerinde disosiyatif semptomlar, trauma ve ölüm anksiyetesi arasındaki ilişkiyi belirleyebilmek adına yürütülmüştür. Araştırmanın örneklemini 382 erkek ve 189 kız olmak üzere toplam 571 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Çalışmaya katılan öğrencilerin %74.7' sinin (N = 427) geçmişte bir şekilde travma yaşadıkları gözlenmiştir. Bu bağlamda travma yaşamış olma durumuna göre cinsiyetler arasında anlamlı bir farklılığa rastlanmamıştır. Kızların büyük çoğunluğu (%54) geçmişte genel travma yaşadıklarını bildirdikleri halde, erkek öğrencilerin %28.8' i fiziksel ve genel travma, %21.1' i ise sadece genel travma yaşadıklarını ifade etmektedirler. 37 öğrencinin (%6.5) öncesinde en az bir defa intihar girişiminde bulunduğu belirlenmiştir. Fiziksel ve cinsel travma yaşamış olan gruplarda disosiyatif yaşantı düzeylerinin anlamlı düzeyde yüksek çıkmasının (P < 0.01) yanı sıra, öncesinde ruhsal rahatsızlık geçirdiğini ve intihar girişiminde bulunduğunu ifade eden grupların da DES puanları diğerlerine nazaran anlamlı düzeyde yüksek çıkmıştır (P < 0.01). Disosiyatif yaşantılar ve diğer değişkenler arasında yapılan çoklu regresyon analizi sonucunda, depresyon (P < 0.001) ve sürekli kaygı düzeylerinin (P < 0.001) pozitif yönde, yaşın (P < 0.01) ise negatif yönde disosiyatif yaşantılara etki ettiği gözlenmiştir. DES puanları arasında cinsiyete göre anlamlı bir farklılık belirlenememiştir. Erkeklerle karşılaştırıldığında, kız öğrencilerin ölüme ilişkin kaygıları anlamlı düzeyde yüksek çıkmıştır (P < 0.001). Geçmişte yaşanmış travma çeşitlerine göre ölüme ilişkin kaygı düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir. Bir grup değişkenle ölüm kaygısı ölçeğinden alınan puanlar arasında yapılan çoklu regresyon analizi sonucunda, yalnızca sürekli kaygı düzeylerinin ölüme ilişkin kaygıları pozitif yönde yordadığı gözlenmiştir (P < 0.001).Article Epworth Uykululuk Ölçeği'nin Geçerliği ve Güvenirliği(1999) Telcioğlu, Metin; Kara, Hayrettin; Bilici, Mustafa; Semiz, Ümit Başar; Çilli, Ali Savaş; Ağargün, Mehmed Yücel; Başoğlu, CengizAmaç: Aşırı gündüz uykululuğu yaşamı tehdit eden kazalar, iş verimliliği ve psikososyal işlevsellik açısından yüksek bir morbiditeye sahiptir. Gerek psikososyal sonuçları gerekse morbiditesinin yüksek oluşu nedeniyle uykululuğun değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Epworth Uykululuk Ölçeği (EUÖ) basit ve özbildirime dayalı bir ölçektir. Bireyin genel gündüz uykululuk düzeyini sorgular. Sekiz farklı günlük yaşam durumunda uykuya dalma ya da uyuklama şansını değerlendirmeyi amaçlar. Bu çalışmada EUÖ’nin Türkçe’ye uyarlanarak geçerliğinin ve güvenirliğinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: DSM IV primer hipersomnia (birincil aşırı uyuma) tanı ölçütlerinikarşılayan 40 hasta ve 41 sağlıklı kontrol deneği çalışmaya alındı. Tüm deneklere EUÖ iki farklı zaman diliminde uygulandı. Cronbach a istatistiği ve Pearson korelasyon analizi uygulanarak EUÖ’nin her bir durum puanlarının ve toplam puanının iç tutarlılığı araştırıldı. Bağımlı gruplarda t testi ve Pearson korelasyon analizi uygulanarak ölçeğin test tekrar test güvenirliği sınandı. Birincil aşırı uyuması olan denekler ve sağlıklı kontrol grubu deneklerin EUÖ durum puanları ve toplam puanları Student’s t testi ile karşılaştırılarak ölçeğin geçerliğine ilişkin kanıtlar araştırıldı. Bulgular: Ölçek, denekler tarafından anlaşılır, kolay ve pratik bulundu. Ölçeğin sekiz farklı durum için iç tutarlılığı yüksek (Cronbach’s a= 0.80) bulundu. Ölçeğin toplam ve her bir durum puanlarının iki farklı zaman diliminde tutarlılık gösterdiği ve birincil aşırı uyuması olan hasta grubu ve sağlıklı birey grubu arasında anlamlı bir fark olduğu tesbit edildi. Sonuç: EUÖ genel uykululuk düzeyini değerlendirmede uygulaması basit, kolay anlaşılır, geçerliği ve güvenirliği kanıtlanmış bir ölçektir. Ülkemizde uyku ve uyku bozuklukları ile ilgili yapılacak çalışmalarda genel uykululuk düzeyini ve farklı durumlardaki uykululuk düzeyini ölçmek amacıyla kullanılabilir.Other Obsessif Kompulsif Bozukluğu Olan Hastalarda Görme Alanı Değişiklikleri(1999) Kara, Hayrettin; Yaşar, Tekin; Çinal, Adnan; Özdemir, Murat; Demirok, Ahmet; Şimşek, ŞabanBu çalışmada obsessif kompulsif bozukluğu olan hastalarda olası görme alanı patolojileri araştırılmıştır. Bu amaçla obsessif kompulsif bozukluğu (OKB) olan 8 erkek, 6 kadın, kontrol grubu olarak ta yaş ve cinsiyet olarak eşleştirilmiş tamamen sağlıklı 10 erkek, 6 kadın çalışmaya alındı. Medmont M600 versiyon 1 bilgisayarlı perimetre, full alan (500,164 nokta) tarama testi ile görme alanı alındı. OKB grubunda ortalama eşik değer kontrol grubuna göre 122 noktada anlamlı düşük bulunmuştur. Bu noktalardan 33'ü ileri derecede anlamlı farklı (p<0.001), 89'u ise anlamlı (p<0.05) derecede farklı bulundu. 41 noktada farklılık bulunmadı (p>0.05). Kontrol grubu görme alanı defektler yönünden normal olarak bulundu. OKB grubu incelendiğinde 14 olgudan bir olgunun (%7.14) görme alanı tamamen normal olarak bulundu. Üç hastada bilateral, iki hastada da sağ gözde olmak üzere 8 gözde (%28.5) ileri derecede, yine üç hastada bilateral, iki hastada da sol gözde olmak üzere 8 gözde de (%28.5) orta derecede görme alanı kaybı saptandı. İncelemede 5 (%14.28) adet step tarzında görme alanı defekti tespit edildi. Bunlardan 2 tanesi temporal, 3 tanesi nazal stepti. Bu bulguların ortaya çıkardığı sonuç OKB'li olgularda görme yollarının anatomik lezyonlarıyla açıklanamayacak görme alanı defektleri görülebileceğidir. Yeterli tedaviye ve regüle göz içi basıncına rağmen görme alanında beklenmeyen defektlerin geliştiği glokom olgularında OKB olabileceğinin hatırlanması gereklidir. Bu tür olgularda psikiyatri konsültasyonu istenmesi gereksiz tedavi ve cerrahi müdahalelerin önüne geçilmesini sağlayacaktır.Article Serum Lipid Concentrations in Obsessive-Compulsive Disorder Patients With and Without Panic Attacks(Canadian Psychiatric Assoc, 2004) Agargun, Mehmet Yucel; Dulger, Haluk; Inci, Rifat; Kara, Hayrettin; Ozer, Omer Akil; Sekeroglu, Mehmet Ramazan; Besiroglu, LutfullahObjective: To examine serum lipid levels in patients with obsessive-compulsive disorder (OCD) and to test whether panic symptoms affect lipid concentrations in OCD patients. Methods: We assessed 33 OCD patients and 33 healthy control subjects matched for sex and age. Results: OCD patients had higher low-density lipoprotein, very-low-density lipoprotein, and tryglyceride levels, but lower high-density lipoprotein levels, than normal control subjects. We also found that only OCD patients with panic attacks had higher serum lipid concentrations, compared with normal control subjects. Serum lipid levels of pure OCD patients did not differ from control values. Conclusion: These findings suggest that high serum lipid concentrations are related to panic anxiety rather than other symptoms of the illness. (Can J Psychiatry 2004;49:776-778)Article Sınırlılık Algısının Depresyonla İlişkisi: Psikometrik Bir Analiz(2008) Kayrı, Murat; Beşiroğlu, Lütfullah; Kara, Hayrettin; Boysan, Murat; Keskin, SıddıkAmaç: Sınırlılık algısı, gelişim ve motivasyon kaynağı olarak kişiler arası ilişkileri ve yaşam olanaklarını sınırlı, sabit ve birbiriyle bağımlı biçimde değerlendirmeleri ifade eden bilişsel bir yönelimdir. Sınırlılık algısı depresyonun ortaya çıkışında bir risk faktörü olabileceği düşünülmektedir. Bu çalışmada sınırlılık algısı, depresyon ve depresyonla ilişkili diğer risk faktörleri arasındaki ilişkilerin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem: Bilişsel düşünme biçiminde sınırlılık yöneliminin düzeyini belirleyebilmek için Sınırlılık Şemaları Ölçeği geliştirildi. Yedi yüz atmış yedi üniversite öğrencisi ve 142 yetişkine Sınırlılık Şemaları Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği, Beck Anksiyete Ölçeği, Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği ve Öğrenilmiş Çaresizlik Ölçeği uygulandı. Şınırlılık Şemaları Ölçeği’nin alt faktörleri temel bileşenler analizi kullanılarak bulundu. Birlikte geçerlik düzeyleri için psikolojik değişkenlerin sınırlılık algısı düzeyleriyle korelasyonları hesaplandı. Bulgular: Sınırlılık Şemaları Ölçeği’nin iç tutarlılığı 0.89 bulunmuştur. Sınırlılık Şemaları Ölçeği’ne ilişkin dört faktörlü bir yapı elde edilmiştir. SŞÖ toplam puanları ve alt ölçekleriyle depresyon, anksiyete, benlik saygısı ve öğrenilmiş çaresizlik arasında istatistiksel olarak önemli korelasyon değerleri elde edilmiştir. Tartışma: Elde edilen bulgular Sınırlılık Şemaları Ölçeğinin güvenilir ve geçerli bir ölçme aracı olduğunu ortaya koymuştur. Sınırlılık algısıyla ilişkili bu çalışmanın sonuçları, sınırlılık algısının depresyon için önemli bir bilişsel yatkınlık faktörü olabileceğini göstermektedir. Sınırlılık algısı, diğer psikopatoloji çeşitleri için de bilişsel bir risk etkeni olabilir.