Browsing by Author "Kara, Mehmet"
Now showing 1 - 20 of 30
- Results Per Page
- Sort Options
Article 5-etoksi-2-[2-(morfolino)-etiltio]-benzimidazol'un Trankilizan Etkisi(1997) Rahimov, Hakani Sabiroğlu; Rahimova, Asmagül; Kara, MehmetAmaç: Bu çalışmada, yeni keşfedilen merkaptobenzimidazol türevi bir maddenin (5-etoksi-2-[2-(morfolino)-etiltio]-benzimidazol) trankilizan etkisi konflikt ve haç şekilli labirent testleri ile araştırıldı. Yöntem: Konflikt testinde ırkı belirsiz sıçanlar, haç şekilli labirent testinde BALB/C ırkı ve ırkı belirsiz fareler kullanıldı. Deney hayvanlarına araştırılan madde, kontrol grubu hayvanlara serum fizyolojik, intraperitonal olarak uygulandı. Bulgular: Araştırılan maddenin diğer trankilizanlardan üstün olarak konflikt testinde 1.0-30.0 mg/kg gibi geniş bir doz aralığında, haç şekilli labirent testinde ise 0.1, 1.0, 5.0 ve 10.0 mg/kg dozlarda güçlü trankilizan etki gösterdiği saptandı. Bu maddenin trankilizan etki gösterdiği doz aralığı, sedatif etki gösterdiği dozdan (50 mg/kg) oldukça uzaktı. Sonuç: Merkaptobenzimidazol türevi bu maddenin güvenilir bir trankilizan ilaç olabileceği söylenebilir.Master Thesis Anemia in 0-24 Months Infants in No. 4 Health Centers of Van(2014) Coşkuner, Canan; Kara, MehmetAraştırma Van İli 4 No'lu Sağlık Ocağı Bölgesinde kayıtlı, aşı ve sağlam çocuk izlemi için başvuran 0-24 ay arası toplam 1073 bebeğe ait Hb ve Htc değerlerine göre bebeklerde anemi varlığını ve sıklığını saptamak, birinci basamak sağlık hizmetlerinde anemi taraması sonucunda elde edilen kazanımları görmek ve 4. aydan sonra profilaktik demir kullanım durumunu tespit etmek amacıyla incelenmiş ve retrospektif olarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada Van İli 4 No'lu sağlık ocağına kayıtlı bebeklerden alınan ve merkez laboratuarda incelen kan numunelerinin Hb ve Htc sonuçlarına bakılmıştır. Araştırma sonuçlarına göre; çalışmaya katılan 0 – 24 ay arası bebeklerde toplam anemi oranı %27,1, kız çocuklarında anemi oranı %27,9, erkeklerde bu oran %26,5 olarak belirlenmiş olup cinsiyetler arasında anemi görülme sıklığı açısından farklılık saptanmamıştır. Yine çalışmada demir profilaksisi kullanım oranının %49,7 olduğu ve demir profilaksisi kullanan ve kullanmayan bebekler arasında anemi görülme sıklığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu saptanmış olup, demir profilaksisi kullanmayan bebeklerde anemi görülme sıklığının daha fazla olduğu belirlenmiştir. Bu nedenle zamanında doğmuş bebeklere dördüncü aydan başlayarak profilaktik demir desteği verilmesinin yanında demir proflaksisi kullanmayan bebeklerin de daha sık takip edilmesi önerilebilir. Anahtar Kelimeler: Anemi, Demir eksikliği anemisi, Demir proflaksisi.Master Thesis Arterıal Blood Gases In Obstructıve Sleep Apnea Syndrome(2011) Gül, Cihan; Kara, MehmetGül C, Obstrüktif uyku apne sendromunda arteriyel kan gazları, Y.Y.Ü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü Fizyoloji Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Van, 2011.Uykuda gelişen apne; hipoksemiye, arter kan basıncının artmasına, kalp hızının değişmesine, bunun sonucunda sistemik hipertansiyon, kalp yetmezliği, aritmi, kroner arter hastalığı, serebrovasküler hastalık ve en önemlisi ani ölüme yol açmaktadır. Tespit edilmemiş obstrüktif uyku apne sendromunun (OUAS) ortaya çıkarılması için başlıca hipokseminin miktarındaki (Arter kandaki PaO2 seviyesinin ne kadar düştüğü ve PaCO2 seviyesinin ne kadar yükseldiği) değişikliklerin daha iyi anlaşılmasıyla mümkün olabilir. Çünkü Uykuda gelişen apne 10 saniye veya daha fazla süreyle vücuttaki gaz değişimini engeller. Bunun sonucunda PaO2 seviyesinde anlamlı bir azalma, PaCO2 seviyesinde ise anlamlı bir artış olur. Bu çalışmada OUAS şiddetine göre iki gruba ayrılmış (ilk grup Apne-Hipopne İndeksi 5?15 ve arası, ikinci grup Apne-Hipopne İndeksi 16 ve üstü) ve arteriyel kan gazları (PaO2 ve PaCO2, SaO2, pH) değerlerine bakılmıştır. Olgularda eşlik eden hastalık olarak %88 kronik obstrüktif akciğer hastalığı saptanmıştır. Anormal kangazı değerlerinin (PaO2 seviyesinin normal sınırların altında ve PaCO2 seviyesinin normal sınırların üstünde seyretmesi) eşlik eden kronik obstrüktif akciğer hastalığıyla ilişkili olduğu düşünülmüştür. Bu durum hastanelere OUAS'una bağlı bulgularla (horlama, tanıklı apne, gündüz aşırı uyku hali vs.) ve eşlik eden kronik obstrüktif akciğer hastalığı gibi hastalıklarla başvuran hastaların arteriyel kan gazı incelenmesinde anormalliklerin bulunması halinde tespit edilmemiş OUAS düşünülebilir. OUAS'nun belirlenmesi ve tedavisi OUAS'na eşlik eden komplikasyonların gelişmesini engeller ve tedavisini sağlayabilir. İki grupta yer alan olguların arteriyel kan gazları değerleri arasında anlamlı bir fark bulunmadı. Bu durum arteriyel kan gazı değerlerinin OUAS'nun şiddetini (Hafif, Orta, Ağır OUAS) belirleyemediğini veya yetersiz kaldığını düşündürmektedir.Anahtar Kelimeler: OUAS, Arteriyel Kan Gazı, PSG, PaO2, PaCO2, SaO2.Article Astım ve Koah'lı Hastalar için İnhaler Seçiminde İnspiratuar Akım Hızının Önemi(2004) Uzun, Kürşat; Özbay, Bülent; Kara, Mehmet; Sezgi, Cengizhan; Doğan, Ekrem; İşlek, AytenAmaç: Bu çalışmada farklı şiddetlerdeki Astım ve KOAH lı hastaların solunum fonksiyon testi ve in-check cihazi ile inspratuar akım hızlarını ölçmek ve farklı kuru toz inhaler kullanımında oluşan akım hızlarını karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya farklı şiddetlerdeki 74 KOAH lı ve 41 Astımlı hasta alındı. Hastalara eş zamanlı SFT ile farklı kuru toz inhalerlerin iç dirençlerine ve oluşturdukları akım kısıtlamalarına göre dizayn edilmiş İn-check cihazı uygulandı. Bulgular: İn-check cihazında ölçülen Peak inspratuar akım hızlarının SFT de ölçülen ile uyumlu olduğu görüldü. Astım ve KOAH da FVC, ve PIF daki kısıtlamaların, hastalığın şiddeti ile korele olduğu gözlendi. Sonuç: Surraler astım ve KOAH in özellikle ağır ve orta şiddetlerinde diğer kuru toz inhalerlerden anlamlı olarak daha yüksek akım hızlarına izin verdiği yani daha düşük iç dirence sahip olduğu görüldü.Other Bronş Astmalı Olgularda Serum Lipid Düzeyleri(1997) Gülsün, Abdullah; Gencer, Mehmet; Ceylan, Erkan; Kara, Mehmet; Aslan, Recep; Şekeroğlu, M. Ramazan; Tarakcioglu, MehmetBu çalışma bronş astmalı hastaların serum lipid seviyelerini incelemek amacıyla yapıldı. Çalışmada 61 bronş astmalı hasta (34 erkek, 27 kadın) ile 32 sağlıklı kişinin (19 erkek, 13 kadın) serum total kolesterol, trigliserid, HDL kolesterol, LDL kolesterol seviyeleri tespit edildi. Her iki gruba ait bireylerin PEF ölçümleri yapıldı. Bronş astmalı hastalarda ortalama HDL-kolesterol seviyesi kontrol grubundan düşük, trigliserid seviyesi yüksek bulunmasına rağmen istatistiksel açıdan önemli bir fark yoktu (p>0.05). Diğer parametrelerde de iki grup arasında önemli bir fark bulunmadı (p>0.05). Hasta grubuna ait PEF değerleri ile lipid parametreleri arasında önemli bir korelasyon gözlenmedi (p>0.05). Sonuç olarak, bronş astmalı hastaların lipid metabolizmalarında lipid parametrelerini etkileyecek oranda önemli bir değişikliğin olmadığı kanaatine varıldı.Article Çörek Otu (Nigella Sativa) Tohumunun İnsan Hücresel Bağışıklık Sisteminin Cd3+, Cd4+, Cd8+ Hücreleri ve Toplam Lökosit Sayısı Üzerine Etkileri(2003) Kaya, Mehmet Salih; Kara, Mehmet; Özbek, HanefiAmaç: Çörek otu (Nigella sativä) tohumunun insanlarda hücresel bağışıklık sisteminin T lenfosit alt grupları ve toplam lökosit sayısı üzerine etkisinin araştırılması. Yöntem: Çalışma, yaş ortalaması 24 olan 30 gönüllü erkek üzerinde yapıldı. Uygulama öncesinde her bir gönüllüden EDTA'lı standart kan sayım tüplerine 2 ml venöz kan örneği alınarak Coulter Epics XL Flow Sitometri cihazında CDS+ (olgun T lenfosit), CD4+ (yardımcı T lenfosit) ve CD8+(süpresör-sitotoksik T lenfosit) hücreleri, Coulter STKS cihazında ise toplam lökosit sayımı yapıldı ve sonuçlar kontrol olarak kullanıldı. Deneklere 4 hafta süresince her gün 30 mg/kg çörek otu tohumu oral yoldan verildi ve 4. hafta sonunda tekrar kan örnekleri alınarak analiz edildi. Bulgular: CD3+ ve total lökosit değerlerinde istatistiksel açıdan anlamlı bir artış olduğu (sırasıyla P<0.01 ve P<0.001), diğer parametrelerin de arttığı ancak, bu artışın anlamsız (P>0.05) olduğu gözlendi. Sonuç: Çörek otu tohumunun insan bağışıklık sistemini güçlendirebileceği düşünüldü.Article Deneysel Hipertiroidizm Oluşturulan Tavşanlarda Keratin Kinaz ve Kalb Kası Kreatin Kinaz Değerleleri(1998) Köylü, Halis; Kara, Mehmet; Celik, Ismail; Yeğin, EşrefBu çalısmada canlı agırlıkları 1500+50 g olan 20 erkek, beyaz, Yeni Zelanda ırkı tavsan (Oryrctolagus cuniculus huxley) kullanıldı. Tavsanlardan 10 tanesine 15 gün süreyle hergün fizyolojik su (0.15 mo1/1) içinde 50 μg L-tiroksin/100 g, kulak veninden enjekte edilerek hipertiroidizm (tirotoksikoz) olusturuldu. Kontrol grubu olarak ayrılan diger 10 tavsana, aynı hacimde, tiroksinin çözüldügü % 0.9'luk tuzlu su verildi. Çalısma sonunda, total kreatin kinaz (CK) ve kalp kreatin kinaz (CK-MB) degerleri ise sırasıyla, kontrol grubunda 1073 ± 597 U/L ve 874 ± U/L, hipertiroidizm grubunda 3558 ± 1341 U/L ve 902 ± 367 U/L idi. Yapılan istatiksel analiz sonucu, plazma CK degerinin önemli oranda (P<0.001) yükseldigi, CK-MB artısının ise, anlamlı olmadıgı (P>0.05) görüldü. Ayrıca, hipertiroidizm gurubunda CK-Triiyodotronin (T3) (r=0.76, P<0.02) ve CK-Tiroksin (T4) (r=0.64, P<0.05) arasında anlamlı bir korelasyon bulundu. Sonuç olarak; plazma total CK enzim ölçümünün tiroid hastalıklarının tanı ve izlenmesinde yararlı olabilecegi kanaatine varıldı.Article Diplejik Serebral Palside Yüksek Voltaj Kesikli Galvanik Stimülasyonun Motor Gelişim ve Hamstring Spastisitesi Üzerine Etkisi(2016) Ediz, Levent; Balkan, Ayla Fil; Ün, Kemal; Kara, MehmetAmaç: Diplejik tip serebral palsi (SP)'li çocuklarda yüksek voltaj kesikli galvanik stimülasyonun (YVKGS) motor gelişim ve spastisite üzerine etkisini araştırmak. Gereç ve Yöntem: 18 spastik diplejik SP'li çocuk kontrol ve çalışma grubu olmak üzere ikiye ayrıldı. Kontrol grubu 6 hafta boyunca haftada 3 kez olacak şekilde genel fizyoterapi aldı. Çalışma grubuna ise genel fizyoterapiye ek olarak kuadriseps kası üzerine YVKGS uygulandı. Hastaların motor gelişim düzeyi Kaba Motor Fonksiyon Ölçümü (KMFÖ), hareket kalitesi Kaba Motor Performans Ölçümü (KMPÖ), alt ekstremitede eklem açıklıkları gonyometre, alt ekstremitede kas kuvveti manuel kas testi, hamstring kısalığı mezura ve hamstring spastisitesi Modifiye Ashworth Ölçeği (MAÖ) ile değerlendirildi. Ayrıca çocukların 1 dakikada yürüdükleri mesafe ve attıkları adım sayıları kaydedildi. Bulgular: Çalışmanın sonunda KMPÖ, diz ekstansiyon derecesi, kuadriseps kas kuvveti, hamstring kısalığı ve spastisitesi bakımından çalışma grubunun kontrol grubuna göre daha iyi gelişim gösterdiği belirlendi (p<0.05). Sonuç: YVKGS ile kombine edilmiş fizyoterapinin kas tonusunu düzenleyip kas kuvvetini ve motor fonksiyonları klasik fizyoterapiye göre daha iyi geliştirdiği görülmüştür. Bu nedenle spastik tip diplejik SP'li çocuklarda kombine tedaviler daha etkili olabilirConference Object Effects of Cichorium Intybus Extract on Seizure Development, Bcl-2, Siklin B1 Ve Β-Tubulin Levels in Pentylenetetrazole-Kindling Model of Epilepsy in Rats(Wiley-blackwell, 2015) Erkec, Ozlem Ergul; Meral, Ismail; Kara, Mehmet; Kocyigit, Abdurrahim; Armagan, Metin; Ozer, Omer FarukArticle Effects of Cichorium Intybus on Gabaa Receptors and Apoptosis in Pentylenetetrazole-Induced Kindling in Rats(Kare Publ, 2021) Ergul Erkec, Ozlem; Meral, Ismail; Kara, Mehmet; Esrefoglu, Mukaddes; Tok, Olgu Enis; Ustunova, Savas; Armagan, MetinObjectives: This study was designed to determine the effects of Cichorium intybus (CI) on apoptosis and GABA(A) receptor density in the brains of rats in pentyleneterazole induced kindling. Methods: The rats were divided into three groups: Control group, pentylenetetrazol administered (PTZ) group, and PTZ+CI extract administered (PTZ+CI) group. Control group received only physiological saline (0.5 ml). PTZ (35 mg/kg) injected to the animals in the PTZ and PTZ+CI groups. The CI extract (200 mg/kg) was also administered to the PTZ+CI group. A 75 mg/kg challenge dose of PTZ was administrated to the PTZ treated groups, on the 12th injection. Results: A significant increase was found in the number of neurons expressing the GABA(A) receptor in the brain tissue (hippocampus and cerebral cortex) of the PTZ group when compared to the control. The density of GABA(A) receptor of the neurons in the cerebral cortex significantly increased in PTZ administered groups compared to the control.The number of apoptotic neurons was found non-significant between groups in the brain. Conclusion: CI treatment prolonged the onset of the first seizure activity and seizure latency at a convulsive dose, and kept the number of GABA(A) receptors close to that of the control in the hippocampus.Article Effects of Cichorium Intybus on Serum Oxidative Stress, Liver and Kidney Volume, and Cyclin B1 and Bcl-2 Levels in the Brains of Rats With Ethanol Induced Damage(C M B Assoc, 2018) Erkec, Ozlem Ergul; Arihan, Okan; Colcimen, Nese; Kara, Mehmet; Karatas, Ersin; Demir, Halit; Ragbetli, Murat CetinWe investigated the effects of an aqueous root extract of Cichonum iniyhus on Bcl-2 and cyclin B1 levels in the brain, kidney and liver volumes and changes of serum total antioxidant status (TAS) and total oxidant status (TOS) levels in ethanol induced damage in rats. The rats were divided into five groups non-treated controls (C), maltodextrin in tap water treated (MD), 6.4% ethanol in tap water treated (ET), Cichorium iniyhus + maltodextrin in tap water treated (CI+MD), and Cichorium intybus + 6.4% ethanol in tap water treated (CI+ET). Rats in the CI+MD and CI+ET groups were treated with 200 mg/kg water extract of Cichorium intybus. Chronic ethanol aMDinistration significantly increased cyclin B1 and decreased Bcl-2 levels in the brain and significantly decreased TAS values, increased TOS values of serum and significantly decreased kidney volume in the ET group. There was no significant difference in the liver volume or liver cell count. Our data rev ealed that ethanol aMDinistration induces an overexpression of cyclin B1 and decreases levels of Bcl-2 in rat brains and induced oxidative stress in the blood. C. intybus treatment possessed a partial amelioration effect on cyclin B1 levels and TAS values.Article Effects of Leontice Leontopetalum and Bongardia Chrysogonum on Oxidative Stress and Neuroprotection in Ptz Kindling Epilepsy in Rats(C M B Assoc, 2018) Erkec, Ozlem Ergul; Arihan, Okan; Kara, Mehmet; Karatas, Ersin; Erten, Remzi; Demir, Halit; Ozgokce, FevziWe investigated the effects of Leontice leontopetalum and Bongardia chrysogonum on apoptosis, gamma-aminobutyric acid (GABA(A)) receptor positive cell number. cyclin-B1 and bcl-2 levels and oxidative stress in pentylenetetrazol (PTZ.) kindling in rats. Kindling was produced by subconvulsant doses of PTZ treatments in rats. Wistar albino rats were divided into 4 groups; Control, PTZ treated (PTZ), PTZ ;L. leontopetalum extract treated (PTZ FILE) and PTZ ;B. chrysogonum extract treated (PTZ+BCE) groups. Extracts were given a dose (200 mg/kg) 2h before each PTZ, injection. PTZ treatment significantly decreased the glutathione peroxidase (GSH-Px), superoxide dismutase (SOD) activities and bc1-2 levels and increased the total oxidant status (TOS), malondialdehyde (MDA), cyclin B1, oxidative stress index (OSI) and number of neurons that expressed GABA(A) receptors when compared to the control. LLE and BCE possessed antioxidant activity in the brain and ameliorated PTZ induced oxidative stress, decreased cyclin-B1, increased bcl-2 levels, and kept the GABA(A) receptor number similar to that of the control despite the PTZ application.Article Evaluation of Ghrelin, Nesfatin-1 and Irisin Levels of Serum and Brain After Acute or Chronic Pentylenetetrazole Administrations in Rats Using Sodium Valproate(Taylor & Francis Ltd, 2018) Erkec, Ozlem Ergul; Algul, Sermin; Kara, MehmetObjectives: In this study, we aim to reveal the alterations (due to seizure) in the serum and brain levels of nesfatin-1, ghrelin and irisin after acute or chronic pentylenetetrazole administrations in rats using sodium valproate. Methods: 35 Wistar albino rats were randomly divided into five groups: Control, Acute Pentylenetetrazole group (APTZ), Acute Pentylenetetrazole+ Valproate group (AVPA), PTZ kindling group (PTZk) and PTZ kindling+ Valproate group (KVPA). Serum and brain levels of ghrelin, nesfatin-1 and FNDC5/irisin were determined with ELISA. Results: Serum levels of ghrelin were significantly decreased in APTZ and PTZk groups compared to the control (p < 0.01). There was a statistically significant decrease in brain levels of ghrelin in all groups compared to the control group (p < 0.01). There was a statistically significant increase in serum nesfatin-1 levels in the APTZ and PTZk groups compared to the control (p < 0.05). Serum levels of nesfatin-1 were similar to the control group in both the acute and the chronic treatment groups. There was a statistically significant increase in brain nesfatin-1 levels of the KVPA group compared to the control (p < 0.05). Serum and brain levels of FNDC5/irisin were found significantly increased in APTZ, AVPA and PTZk groups compared to the control (p < 0.01). Conclusions: Statistically significant alterations were detected in the serum and brain levels of these three peptides in both the PTZ-induced chronic epilepsy model and acute seizure model. The results of this study may suggest that the increase in FNDC5/irisin and nesfatin-1 levels, and the decrease in ghrelin levels may contribute to seizure pathophysiology. However, further studies are needed in order to confirm our hypothesis.Article Evaluation of Serum Ghrelin, Nesfatin-1, Irisin, and Vasoactive Intestinal Peptide Levels in Temporal Lobe Epilepsy Patients With and Without Drug Resistance: a Cross-Sectional Study(Assoc Medica Brasileira, 2021) Erkec, Ozlem Ergul; Milanlioglu, Aysel; Komuroglu, Ahmet Ufuk; Kara, Mehmet; Huyut, Zubeyir; Keskin, SiddikOBJECTIVE: Epilepsy is a common disorder that affects the nervous systems of 1% of worldwide population. In epilepsy, one-third of patients are unresponsive to current drug therapies and develop drug-resistant epilepsy. Alterations in ghrelin, nesfatin-1, and irisin levels with epilepsy were reported in previous studies. Vasoactive intestinal peptide is among the most common neuropeptides in the hippocampus, which is the focus of the seizures in temporal lobe epilepsy. However, there is also lack of evidence of whether these four neuropeptide levels are altered with drug resistant temporal lobe epilepsy or not. The aim herein was the evaluation of the serum levels of nesfatin-1, ghrelin, irisin, and Vasoactive intestinal peptide in drug-resistant temporal lobe epilepsy patients and temporal lobe epilepsy (TLE) without drug resistance, and to compare them to healthy controls. METHODS: This cross-sectional study group included 58 temporal lobe epilepsy patients (24 with drug resistant temporal lobe epilepsy and 34 with temporal lobe epilepsy who were not drug-resistant) and 28 healthy subjects. Nesfatin-1, ghrelin, irisin, and Vasoactive intestinal peptide serum levels were determined using enzyme-linked immunosorbent assay. RESULTS: The serum ghrelin levels of patients with drug resistant temporal lobe epilepsy were seen to have significantly decreased when compared to those of the control group (p<0.05). Serum nesfatin-1, vasoactive intestinal peptide, and irisin levels were seen to have decreased in the drug resistant temporal lobe epilepsy group when compared to those of the control and temporal lobe epilepsy groups; however, the difference was non-significant (p>0.05). CONCLUSIONS: The results herein suggested that ghrelin might contribute to the pathophysiology of drug resistant temporal lobe epilepsy. However, further studies are needed to confirm this hypothesis.Article Hastane Çalışanlarında Karpal Tünel Sendromu ile Uyumlu El-el Bileği Ağrısı Sıklığı ve Risk Faktörleri(2008) Gülcü, Elif; Tekeoglu, Ibrahım; Kara, MehmetAmaç: Üniversite hastanesinde çalışan doktor, öğrenci, hemşire ve diğer sağlık personelinin el-el bileği ağrısı prevelansı, karpal tünel sendromu (KTS) ile ilgili bulguları ve ağrıyı etkileyen kişisel ve meslekle ilgili faktörleri ve bireylerin tedavi tercihlerini saptamaktır. Gereç ve Yöntem: Veriler iki ana kısımdan oluşan anket formu ile toplandı. Ankette demografik veriler haricinde el-el bileği ağrısı sıklığı, karpal tünelle ilgili semptomların sıklığı, bireysel ve mesleksel risk faktörleri ve tedavi tercihleri sorgulandı. Çalışmaya 100 doktor, 100 hemşire, 100 öğrenci ve diğer idari personel olmak üzere toplam 300 denek katıldı.Bulgular: Deneklerin 148’i bayan (%49,4) 152’si erkekti (%50,6), yaş ortalaması 26,9±4,85 (17–44) olarak saptandı. KTS ile uyumlu el-el bileği ağrısı prevalansı %5,3 idi. Hemşirelerde, çok sayıda gebelik geçirenlerde, meslekte uzun süre çalışmış olanlar ve gece gündüz sürekli çalışanlarda KTS daha sık görüldü. Hemşirelerde diğer çalışanlara göre (doktor, öğrenci ve idari personel) KTS ile uyumlu el-el bileği ağrısı sıklığı yaklaşık altı kat daha fazla bulundu. El-el bileği ağrısı olan hastane çalışanları büyük oranda branş hekimine başvurmamış (%54) olup en çok başvurulan klinik Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon (%30), daha sonra sırasıyla ortopedi, nöroloji ve birinci basamak hekimi idi.Sonuç: El-el bileği ağrısı tüm toplumda olduğu gibi profesyonel hastane çalışanlarında da sık görülen önemli bir problemdir. Sağlık personeli içinde hemşireler el-el bileği ağrısı açısından ciddi risk altında olup, korunmaya yönelik eğitim verilmesi ve gerekli önlemlerin alınmasına ihtiyaç vardır.Other Hastane Personelinde Bel Ağrısı(1997) Adak, Burhan; Kara, Mehmet; Gürbüzoğlu, Nazım; Tekeoglu, IbrahımBu çalışmanın amacı Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde doktor, hemşire, hemşirelik öğrencileri ve hastabakıcılar arasında bel ağrısı sıklığını araştırmaktır. 76 doktor, 77 hemşire, 78 hemşirelik öğrencisi ve 77 hastabakıcı bu çalışmaya katıldı. Her bir katılımcının standart Bel Ağrısı Araştırma Formundaki soruları cevaplandırması istendi.-Sonuçların gösterdiğine göre doktorların % 44.73, hemşirelerin % 63.63, hemşirelik öğrencilerinin % 60.25 ve hastabakıcıların % 53.25'i bel ağrısından yakınıyordu ya da geçmişte ciddi bir bel ağrısı atağı geçirmişlerdi. Bel'ağrısı sıklığı hemşire ve hemşirelik öğrencilerinde ve hastabakıcılarda en yüksekti. Doktorlarda en düşük seviyedeydi. Bu, koruyucu önlemlere pek uyulmadığını gösteriyordu. Bel ağrısının en sık sebebi ise ağır kaldırma ve uzun süre ayakta durma idi. Personelin sadece % 10'u bel okulu hakkında bilgiye sahipti. Sigara içme oranı bel ağrılı gruplarda bel ağrısızlara göre daha yüksekti. Sonuçta bel koruyucu önlemleri bilmeyen, hasta kaldıran ve uzun süre ayakta duran hemşire ve mesleğe yeni adım atmış hemşirelik öğrencilerinin ve hastabakıcıların bel ağrısı için en riskli grubu oluşturdukları söylenebilir. Hastane personelinin bel ağrısının önlenmesi için eğitilmesi ve bel kaslarının güç ve dayanıkiığının artırılması için de düzenli egzersiz programına alınması gerektiği kanaatindeyiz.Other The Importance of Creatine Phosphokinase (Cpk) and Lactate Dehydrogenase (Ldh) in the Early Diagnosis of Testicular Torsion(1998) Odabaş, Öner; Kara, Mehmet; Topal, Selim; Aydın, Sabahattin; Şekeroğlu, M. Ramazan; Tarakcioglu, Mehmet; Yılmaz, YükselWe aimed to reveal the value of serum CPK and LDH levels in he early diagnosis of testicular tortion in this study. 15 adult male New Zealand rabbits were divided into 2 groups. The first group included 7 animals that experienced sham operation and approved as control animals. In the second group (n=8), the left testes were just twisted 720 degrees and fixed by a transmesorchial suture like Ryan described. Blood samples were obtained by venapuncture at O, 4, 8, 24 hours and 4 weeks in each group; creatine phosphokinase (CPK) and lactate de-hydrogenase (LDH) were determined. There was slight increase in LDH level in the second group but not statistically significant (p>0.05). On the other hand, significant increase in CPK levels (p>0.05) in 4 hours after torsion were seen (mean 6297±2012 compared to the level in the first sample, 2768±982). CPK tended to decrease after 8 hours (mean 4459±1867). No significant alterations were noted in both enzyme levels in those having sham operation (p>0.05). Thus, determination of serum CPK may be an auxiliary alternative in the diagnosis of testicular torsion.Master Thesis Investigation of Biochemical and Histopathological Effects of Vitamin C, Selenium and Therapeuthical Ultrasound Application on Muscular Injury Formed in Rats(2013) Tat, Necati Muhammed; Tülüce, Yasin; Kara, MehmetTat MN. Sıçanlarda oluşturulan kas yaralanmasında yalnız ve kombine uygulanan vitamin C, selenyum ve terapötik ultrason tedavisinin biyokimyasal ve histopatolojik etkilerinin araştırılması. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Fizyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Van, 2013. Kas yaralanmaları sıklıkla görülen yumuşak doku yaralanmalarıdır. Kas yaralanmaları sunucunda oksidatif hasarın arttığı bildirilmektedir. Terapötik ultrason tedavisi bu tür yaralanmalarda sıklıkla uygulanmaktadır. Bu çalışmada, deneysel olarak oluşturulan kas yaralanmasında ultrason tedavisi ile bazı antioksidan maddelerin tedavi etkinliği karşılaştırıldı. Bu amaçla bazı serum enzimleri, oksidatif stres belirteçleri, nötrofil infiltrasyon belirteci olan miyeloperoksidaz (MPO) aktivitesi, enflamasyon belirteci olarak interlökin-6 ve tümör nekroz faktör-? ölçülmesinin yanısıra histolojik inceleme gerçekleştirildi. Herbiri altı adet Wistar türü albino erkek sıçandan oluşan toplam 6 grup oluşturuldu. Bu gruplar kontrol (K), yalnız kesi (YK), ultrason (U), vitamin C (Vit C), selenyum (S) ve miks (M) olarak isimlendirildi. K grubu dışındaki bütün hayvanlarda gastroknemius kasının kesilmesi yoluyla kas yaralanması oluşturuldu. YK grubundaki sıçanlara tedavi uygulanmadı. Geriye kalan 4 gruptaki hayvanlara ise yaralanma oluşturulduktan 24 saat sonra 2 günde bir toplam 3 defa tedavi uygulandı. Bu gruplardaki sıçanlara terapötik ultrason tedavisi, vitamin C, selenyum veya bunların kombine olarak verilmesi uygulandı. Altıncı günde bütün hayvanlar sakrifiye edildi. Biyokimyasal ve histolojik analizler için kan ve kas dokuları alındı. Yalnız kesi grubu serum enzimleri yönünden kontrol grubu ile kıyaslandığında CK, AST ve ALT akvitesinde istatistiksel olarak anlamlı (p<0.05) artışlar görülürken LDH?da görülen yükselme anlamlı değildi. Neredeyse bütün tedavi gruplarında CK, ALT ve AST seviyesi kontrol grubuna anlamlı olarak yaklaşırken (p<0.05), LDH seviyesindeki düşüşler anlamlı değildi. Hem kan hem de kas dokusunda gerçekleştirilen biyokimyasal analizlerin çoğunun gruplardaki değişimi birbirine paraleldi. Gruplardaki total antioksidan seviye (TAS)?deki değişimlerin anlamsız olduğu görüldü. Total oksidan seviye (TOS) ve oksidatif stres indeksi (OSİ)?nin yalnız kesi grubunda arttığı, tedavi gruplarından S ve M?de ise azaldığı görüldü. Ancak değişimlerden sadece kas dokusunda bakılan TOS?un tedavi gruplarındaki düşüşünün istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulundu (p<0.05). MPO aktivitesi yalnız kesi grubunda artmış, tedavi gruplarının neredeyse hepsinde azaltılmıştır. Bununla beraber sadece kan dokusu MPO enzim aktivitesinde, YK grubundaki artış ve tedavi gruplarından Vit C grubundandaki azalış istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0.05). Serum enflamasyon belirteçlerinin (İL-6 ve TNF-?) değişimi ile histolojik bulgular incelendiğinde ise gruplar arasında önemli bir fark olmadığı görülmüştür. Bu çalışma ultrason tedavisinin dışında vitamin C ve selenyum tedavilerinin de kas yaralanmasında faydalı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Burada elde edilen bulguların desteklenmesi için daha ileri çalışmalara ihtiyaç vardır.Conference Object Investigation of Effect of Exercise on Physical Parameters on Football Referees at Van Region(Wiley-blackwell, 2015) Kina, Erol; Arihan, Okan; Erkec, Ozlem Ergul; Kara, Mehmet; Arihan, Seda Karaoz; Bektas, YenerDoctoral Thesis Investigation of Effects of Chicory (Cichorium Intybus) on Blood and Brain Oxidative Stress, Apoptosis, Genotoxicity and Dna Damage in Pentilentetrazole Induced Experimental Epilepsy Model on Rats(2014) Erkeç, Özlem Ergül; Meral, İsmail; Kara, MehmetEpilepsi, genel popülasyonun yaklaşık % 1'ini etkileyen en yaygın nörolojik düzensizliklerden biridir. Epilepsi için kullanılan güncel tedaviler semptomatiktir ve antiepileptik etkiden ziyade anti nöbet etkilidir. Cichorium intybus bitkisinin kökleri hem Avrupa'da hem de Doğu Anadolu Bölgesi'nde geçmişten günümüze halk arasında geleneksel olarak epilepsi tedavisi için kullanılmaktadır. Pentilentetrazol (PTZ), antiepileptik ilaç keşif çalışmalarında yaygın olarak kullanılmaktadır ve PTZ kindling modeli epilepsinin patofizyolojisinin anlaşılması bakımından oldukça önemlidir. Bu çalışmada, nöroprotektif etkisi bilinen Cichorium intybus kök ekstraktının epileptik nöbetler üzerine olası etkisinin oksidatif stres, apoptozis, genotoksisite ve DNA hasarı yönünden ortaya konulması ve halk sağlığı bakımından kullanımının incelenmesi amaçlandı. Bu amaçla, 27 adet Wistar albino erkek rat randomize olarak Kontrol, epilepsi ve bitki ekstraktı uygulama grubu olmak üzere üç gruba ayrıldı ve PTZ kindling ile tutuşma sağlandıktan sonra; plazma, tüm beyin ve hipokampusta; TAS, TOS, OSİ, GABAA reseptör yoğunluğu ve GABAA reseptör pozitif hücre sayısı, TUNEL pozitif hücre sayısı ve Siklin B1, Bcl-2 ve β-Tubulin seviyeleri incelendi. TAS, TOS, OSİ bakımından gruplar arasında istatistik olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Benzer şekilde TUNEL pozitif hücre sayısı, Siklin B1 ve Bcl-2 bakımından gruplar arasında istatistik olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı. Cichorium intybus su ekstraktı uygulanmış grupta epileptik nöbet aktivitesi oluşumu PTZ grubuna kıyasla daha geç gerçekleştiği tespit edildi. Tüm beyinde GABAA reseptör boyanma yoğunluğu, hipokampusta GABAA reseptör pozitif hücre sayısı ve β-Tubulin bakımından ise gruplar arasında istatistik olarak anlamlı bir fark mevcuttu (p<0.05). Bu sonuçlara göre hipokampus GABAA reseptör pozitif hücre sayısı, nöbet aktivitesinin oluşumu (epileptogenez) ve konvülsan dozda nöbet latansı bakımından Cichorium intybus bitkisinin olumlu etkisinden söz edilebilirken TUNEL pozitif hücre sayısı, Siklin B1, Bcl-2, β-Tubulin, TAS, TOS ve OSİ bakımından ise bitkinin herhangi bir anlamlı etkisi tespit edilemedi. Bu etkilerin tespit edilebilmesi açısından gelecekte farklı epilepsi modellerinde daha yüksek doz ekstrakt uygulamaları ve daha geniş bir denek grubu ile ilave çalışmaların yapılması önerilmektedir. Anahtar sözcükler: Cichorium intybus, epilepsi, GABAA reseptörü, pentilentetrazol, β-tubulin