Browsing by Author "Karaca, Orhan"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Other Karakaş Erkek Kuzularında Serum Testosteron Konsantrasyonları ile Testis Özellikleri Arasındaki İlişkiler(2000) Aygü n, Turgut; Karaca, OrhanBu araştırma, entansif koşullarda yetiştirilen 22 Karakaş (Akkaraman ırkının bir varyetesi) erkek kuzularında serum testosteron konsantrasyonları ile testis özellikleri arasındaki ilişkileri belirlemek amacıyla yapılmıştır.Karakaş erkek kuzularının serum testosteron konsantrasyonları ve testis özellikleri 90, 120, 150 ve 180 günlük yaşlarda ölçülmüştür. 90, 120, 150 ve 180 günlük yaştaki erkek kuzuların serum testosteron konsantrasyonları arasında önemli farklılıklar bulunmuştur (P<0.01). Serum testosteron konsantrasyonları 90 günlük yaştaki kuzularda en düşük (ortalama, 58.180±34.422 mIU/ml) ve 180 günlük yaştaki kuzularda en yüksek (ortalama, 181.701±34.350 mIU/ml) değer göstermiştir.Bulgular, serum testosteron konsantrasyonları ile testis özellikleri arasında çok önemli (P<0.01) ilişkilerin olduğunu göstermektedir. Ayrıca, ölçüm günlerindeki canlı ağırlık (kg) ve yaş (gün) ile serum testosteron konsantrasyonları ve testis özellikleri arasında önemli ilişkiler elde edilmiştir (P<0.01). Serum testosteron konsantrasyonları ile testis çapı, testis uzunluğu, skrotum çevresi, skrotum uzunluğu, canlı ağırlık ve yaş arasındaki fenotipik korelasyon katsayıları sırasıyla, 0.717, 0.750, 0.741, 0.650, 0.750 ve 0.755 olarak bulunmuştur.Sonuç olarak, serum testosteron konsantrasyonları ile testis özellikleri arasındaki ilişkilerin incelemeye değer olduğu söylenebilir.Other Karakaş Koyunlarının Doğum Sonrası Anöstrüs Dönemindeki Serum Fsh (Follicle Stimulating Hormone) Konsantrasyonları ve Kimi Döl Verimi Özellikleri ile İlgileri(1999) Karaca, Orhan; Aygü n, TurgutBu araştırmada, Yüzüncü Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi Uygulama Çiftliği'nde yetiştirilen 51 baş Karakaş koyununun doğum sonrası anöstrüs dönemdeki serum FSH konsantrasyonları belirlenmiş ve serum FSH konsantrasyonu ile kimi döl verim özellikleri (doğum oranı (%), koçaltı koyun başına doğan kuzu sayısı, doğuran koyun başına doğan kuzu sayısı, gebelik üretkenliği (kg) ve gebelik etkenliği (kg)) arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Hormon konsantrasyonları 1995 yılı Şubat-Mart aylarında doğuran koyunlardan doğumdan sonra 21. günde ve ardından her 14 günde bir defa olmak üzere toplam 5 dönemde (21., 35., 49., 63. ve 77. günlerde) toplanan kan örneklerinden analiz edilmiştir. Hormon analizleri Radioimmunoassay (RIA) yöntemine göre Gamına Counter (Isocomp I)'de yapılmıştır. Kan örneklerinin alındığı dönemdeki koyun yaşının doğum sonrası anöstrüs döneminde serum FSH düzeyleri üzerine etkisi önemsiz bulunmuştur. Buna karşılık, kan örneklerinin alındığı dönemin etkisi (P<0.01) ve koyun canlı ağırlığının etkisi (P<0.05) düzeyinde önemli bulunmuştur. Doğum sonrası anöstrüs dönemi boyunca genel ortalama serum FSH konsantrasyonu 5.18±O.O3 rnIU/ml olarak tespit edilmiştir. Serum FSH konsantrasyonu belirlenen koyunlarda doğuran koyun başına doğan kuzu sayısı (DKBDKS) ve gebelik üretkenliği bakımından koyun yaşının önemli varyasyon kaynağı olmadığı; ancak doğum sonrası 21. gün FSH konsantrasyonunun DKBDKS ve gebelik üretkenliği için önemli (P<0.05) varyasyon meydana getirdiği görülmüştür.Master Thesis Major Genes in Farm Animals: Their Identification, Transfer and Industrial Utilization(1996) Cemal, İbrahim; Karaca, OrhanÖZET Kantitatif karakterler için klasik hayvan yetiştirme teorisi poligenik kalıtım modeline dayanmaktadır. Bu teori bu karakterlerin herbiri küçük etilere sahip birçok gen tarafından belirlendiğini varsaymaktadır. Bununla birlikte son yıllarda çiftlik hayvanlarında ticari karakterler üzerine büyük etkiye sahip birkaç major gen belirlenmiştir. Koyunda ovulasyon oranını etkileyen Booroola (FecB) ve et verimini etkileyen callipyge genleri, sığırda et verimini etkileyen double muscling ve süt verimini etkileyen weaver genleri, tavuklarda ısıya toleransı etkileyen çıplak boyun ve vücut büyüklüğünü etkileyen cücelik genleri, keçide süt akış oranını etkiyen gen ve domuzdaki et üretimini etkileyen halothane sensitivity ve et kalitesini etkileyen RN genleri major genler için belli başlı örneklerdir. Major genler basit mendel kalıtımı izlemektedirler. Her ne kadar bunların kalıtımı basit mendel kalıtımı ise de bunların pratikte kullanım daima kolay olma maktadır. Booroola geninin keşfi evcil türlerde verim karakterlerini etkileyen major genlerin araştırılmasına karşı ilgi uyanması bakımından bir kıvılcım olmuştur. Merinos koyununda Booroola geninin keşfinden sonra en azindan diğer yedi koyun populasyonunda (İzlanda, Cambridge, Javanese, Yeni Zelanda Romney, Olkuska. Belclare ve Creole) döl verimini etkileyen benzer genler tanımlanmış veya varsayılmıştır. Eğer diğer ırk veya soylar dikkatlice incelenecek olursa, bu listeye ilavelerin olması muhtemel görünmektedir. Genel olarak, birçok ticari karakter için seleksiyon ile yıllık genetik ilerleme oranı bu özellikleri düşük kalıtım derecesi sebebiyle yaklaşık %l-3 civarında beklenebilir. Bu yüzden seleksiyonun direk olarak major locuslar bakımından genotiplere veya fenotiplere uygulanması, kısa vadede hızlı genetik ilerlemeye imkan tanımaktadır. Koyunlardaki Booroola ve diğer major döl verimi genleri ovulasyon oranını ve böylecede batın genişliğini etkilemektedirler. Örneğin Booroola geninin bir kopyası batın genişliğini yaklaşık bir kuzu artırmaktadır. Koyunlardaki major döl verimi genleri bakımından genotip tayinleri laparoskopi ile elde edilen ovulasyon oranı gözlemlerine dayanmaktadır. Buna karşın koçalrın genotip ayrımlarında kullanılacak açık bir fiziksel özellik mevcut değildir. Bundan dolayı koçların genotipi döl testiyle belirlenmektedir. FecB geni ovulasyon oranı bakımından aditif ve batın genişliği bakımından dominant etkiye sahiptir. Booroola koyunun yüksek döl veriminin tek gen kalıtımı Avusturalya ve Yeni Zelanda'lı araştırıcılar tarafınden ortaya konduktan sonra, birçok ülkede Booroola koyununa karşı büyük bir ilgi olmuştur.Booroola geni Avusturalyadan dünyadaki birçok ülkeye transfer edilmiştir. Şu anda, tüm dünya üzerine dağılan tek major gen Booroola genidir. Major genlerin diğer ırk veya soylara transferi klasik geriye melezleme planlarıyla yapılabilmektedir. Bu yöntem introgresyon olarak isimlendirilmektedir. Arzu edilen gen hedef ırka birkez katıldıktan sonra genel olarak geriye melezleme yöntemiyle hedef ırka katım devam etemketedir. Yeni sentetikte hedef ırkın genlerinin %87.5 beklenenini verebilmek için genel olarak en az üç melezlemeye ihtiyaç olacaktır. Major döl verimi genleri bakımından yakın bir marker'm varlığı yöntemin zaman sürecinin sadece ergenlik yaşı ile sınırlanacağı manasına gelmektedir. Şimdiye kadar FecB geni diğer birçok koyun ırkına introgresyon yöntemiyle kayılmıştır. Major genlerin diğer ırk veya türlere transferi bakımından ikinci bir yolda Rekombinant DNA teknolojisi aracılığıyla gen transferidir. Şu anda çiftlik hayvanlarında gen transferinin en iyi yöntemi, klonlanmış genin birkaç yüz kopyasının erken embriyonun pronükleusuna mikroenjeksi- yonudur. Eğer söz konusu major genler belirlenebilir, izole edilip ve klonlanabilirse hedef ırklara veya diğer türlere bir generasyonda ve klasik introgresyon yöntemi kullnıldığında daima bir risk olan diğer arzu edilmeyen genler katılmadan transfer edilebilir. Major genler tarafından meydana getirilen değişkenliğin en iyi şekilde kullanımı için, hayvanların genotiplerinin belirlenmesi zaruridir. Major genlerin etkileri genellikle poligenik ve çevresel variyasyonun örtücü etkilerinden dolayı maskelenmektedir. Son yıllarda, hayvan populasyonlarında major genlerin ortaya çıkartılması ve bireylerin major lokustaki genotiplerinin belirlenmesi için çok basit (Major Gen İndeksi-MGI, Bartlett testi, skewness ve kurtosis katsayıları,...) ve çok teferrutlı istatistiki metotlar (Segregasyon Analizi) ortaya konmuştur. Bu basit metotlar, etkin olmamalarına karşın hesap lanmaları kolaydır, bu metotlar major gen ön belirleyicisi olarak sistematik bir şekilde kullanılabilir. Tekrarlanma ve kalıtım dereceleri ve variyasyon katsayıları bakımında yüksek değerlerin gözlenmesi bir major gen açılımını ilka belirleyicileridir. Fakat bu parametrelerin etkinlikleri sınırlı olduğundan bunlar major genin varlığının ispatı için kullanılamazlar. Günümüzde,5 'Segregasyon Analizi' en iyi major gen belirleme metodu olarak göz önüne alınmaktadır. Bu model maksimum olabilirlik (ML) yöntemini temel almaktadır ve çok muhtemel genetik modellerin tayini için farklı genetik modeller altında verilerin olabilirliklerinin maksimizasyonunu ve karşılaştırılmasını kapsamaktadır. Bir major genin belirlenmesi için poligenik model altındaki veriler ile kombine model (major gen + Poligenler) altındaki verilerin maksimum olabilirlikleri kar-şılaştırılmaktadır. Bu test çok güçlü olup ve parametre tahminleri aracılı ğıyla belirlenen major gen hakkında bilgilerde vermesiyle önem arzetmek- tedir. Ama ne yazıkki, segregasyon analizinin uygulanması çok zordur ve bu metot çok hesaplama süresi gerektirmektedir. Genotiplerin belirlenmesi için moleküler genetik alanında birçok uygulamaya girişilmiştir. Yakın zamanlarda genetik markerlar ile Booroola, Callipyge and diğer major genler arasında bağlantı ortaya çıkartılmıştır. Genetik marker'lann kullanımı genotip tayinin büyük oranda kolaylaştıracak ve masrafları azltacaktır ve ayrıca genotip tayinleri daha erken devrede, örneğin kuzulamada, gerçekleştirilebilecektir. Sonuç olarak, major genler çiftlik hayvanlarında genetik değerin hızlı bir şekilde ıslahında büyük bir potansiyele sahiptir. İstatistiki metotlar major genlerin belirlenmesinde ve genotip tayininde ve genetik marker'lar gibi moleküler genetik metotları çok doğru bir şekilde genotip tayininde kullanılabilir. Bu major genler günümüzde introgresyon prose- dürüyle ve gelecekte Rekombinant gen transfer metotlarıyla diğer ırk veya soylara transfer edilip ardından kullanılabilrir.Master Thesis Some Growth Traits of Karakaş Lambs in the Rural Farms(1992) Demirulus, Hüsrev; Karaca, OrhanBu araştırma, Karakaş kuzularının (bir Akkaraman varyetesi) gelişme özelliklerini incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma farklı köylü isletmelerinde yaklaşık 8 ayda gerçekleştirilmiştir. Toplam 125 kuzu yaklaşık 58 günlük yaşta yarı emismeye geçmiş, 90 günlük yaşta sütten kesilmiş ve pazarlama ağırlığı ise 232 günlük yaşta belirlenmiştir. Köylü işletmeleri arasında kimi emiştirme ve besleme farklılıkları söz konusudur. Ancak kuzular aynı mer'ada ot 1 atılmışl ardır. Veriler en küçük kareler metoduna göre analiz edilmiştir. Sonuçlar aşağıdaki gibi özetlenebilir. 1~ Kuzuların canlı ağırlıkları ortalama olarak doğumda 3.926 ± 0.146 kg yarı emiştirmede 19.10 ± 0.82 kg, sütten kesimde 26.03 ± 0.77 kg ve mer'a sonunda 31.69 ± 1.99 kg 'dır. Tam emiştirme, yarı emiştirme ve mer' alama periyoduna ait ortalama günlük canlı ağırlık artışları ise sırasıyla 174.61 ± 16.83 g, 201.98 ± 14.15 g ve 50.41 ±7.38 g'dır. 2- İşletmeler arası farklılıklar doğum ağırlığı dışındaki tüm özellikler için önemli (P<0.05) ve çok önemli (P<0.01) bulunmuştur. 3- Doğum tipi etkileri doğum ağırlığı ve tam emiştirme periyodu günlük canlı ağırlık artışı için çok önemli (P<0.01), sütten kesim ağırlığı için ise önemli (P<0.05) 'dir. 4- Cinsiyetin etkileri doğum, sütten kesim ve mer'a sonu canlı ağırlıkları için çok önemli (P<0.01) veya önemli (P<0.05) bulunmuştur. Ancak, cinsiyet etkileri sadece yarı- 67 - emistirme periyodu canlı ağırlık artısı için önemli ı'P<0.05) olmuştur. 5- Ana yası grupları arasındaki farklar sadece tam emistirme dönemi günlük canlı ağırlık artısı için önemli (P<0.05) bulunmuştur. 6- Yarı emistirme ve sütten kesim ağırlığı üzerine doğum ağırlığının linear regresyonları çok önemli (P<0.01) bulunmuştur. 7- Yarı emistirme canlı ağırlığı dışında yukarıda sözü edilen özellikler üzerine kuzu yasının linear regresyonları önemsiz bulunmuştur. 8- Ana ağırlığı genellikle tüm gelişme özellikleri için önemsizdir. Bu araştırmanın sonuçları köylü isletmelerinde mer' alama dönemi günlük canlı ağırlık artış hızı ve pazarlama ağırlığının Karakas kuzularrı gelişme özellikleri için uygun ölçütler olduğunu göstermiştir. Ancak, bu ölçütler isletme ve cinsiyete göre düzeltilmelidir.Article Spermatogonial Transplantasyon ve Hayvan Yetiştiriciliğinde Kullanımı(2004) Bas, Sınan; Ülker, Hasan; Karaca, Orhan; Gökdal, ÖzdalSpermatogonial transplantasyon, verici bir hayvandan izole edilen spermatogonial hücrelerin bir dizi farklı yöntemler kullanılarak testisleri germ hücrelerinden temizlenip infertil hale getirilmiş olan alıcı hayvanın testislerine transfer edilmesi işlemidir. Aktarılan spermatogonial hücreler kendilerini seminefer tüplerin bazal tabakasına konuşlandırırlar ve spermatogenesİsi başlatarak germ hücreleri tamamen boşaltılan alıcı hayvanın testisini yeni germ hücreleri ile doldurarak fertil bir testis meydana getirirler. Bu tekniğe ilişkin çalışmalar spermatogonial kök hücrelerinin verici hayvanlardan izole edilmesi, kültür edilmesi, dondurularak saklanması, transplantasyon yapılmadan önce alıcı testislerdeki spermatogonianın yok edilerek temizlenmesi, aktarılan hücrelerin alıcı testislerde varlığımın belirlenmesi için marker sistemlerinin geliştirilmesi ve spermatogonial transplantasyonun farklı türler arasında uygulanışı şeklinde sıralanabilir. Bu tekniğin çiftlik hayvanlarında damızlık değeri belirleme zamanım azaltma, normal genetik değere sahip alıcı hayvanları kısa bir süre içerisinde vericinin genetik değerine sahip germ hücresi üreten hajn/anlara dönüştürebilme, transgenik çiftlik hayvanları üretme gibi amaçlarla yaygın olarak kullanılabileceği öngörülmektedir. Spermatogonial transplantasyon tekniği spermatogenesis, spermatogonial kök hücrelerime gamet-testis fonksiyonları ve interaksiyonlanm araştınnada oldukça kullanışlı bir yöntemdir. Bu tekniğin temel bilimden klinik uygulamalara, nesli tükenen türlerden hayvan ıslahına birçok alanda yararlı uygulamalara yön vereceği öngörülmektedir.Other Transferrin Polimorfizminin Karakaş Kuzularının Bazı Verim Özellikleri ile İlişkileri(1999) Vanlı, Yusuf; Aygü n, Turgut; Bas, Sınan; Ülker, Hasan; Karaca, OrhanBu araştırmada transferrin polimorfizminin Van yöresi Karakaş kuzularının bazı büyüme özellikleri ile ilişkileri incelenmiştir. Homozigot - heterozigot transferrin tipleri ve transferrin genotipleri ile kuzu verim özellikleri arasındaki ilgiler önemsiz bulunmuştur. Ancak, çoklu karşılaştırma testi ile birbirinden farklı guruplar (P<0.05) tespit edilmiştir. Homozigot tipler sütten kesim sonrası günlük ağırlık artışı dışındaki özelliklerde heterozigot tiplerden daha yüksek ortalama vermişlerdir. En yüksek değerler, doğum, sütten kesim, 90. gün ve mer'a sonu ağırlıkları ile sütten kesim öncesi günlük ağırlık artışında Tf BS; kırkım sonu ağırlığında Tf DD; sütten kesim sonrası günlük ağırlık artışında Tf MD genotiplerinden elde edilmiştir. En düşük değerler ise doğum ve sütten kesim ağırlıkları ile sütten kesim öncesi günlük ağırlık artışında Tf MD; kırkım ve mer'a sonu ağırlıkları ile sütten kesim sonrası günlük ağırlık artışında Tf ME; 90. gün ağırlığında Tf DE genotiplerinde tespit edilmiştir. En yüksek ve en düşük ortalama değerler arasındaki farklar, kırkım sonu ağırlığı hariç, önemli (PO.05) bulunmuştur. Sonuç olarak, söz konusu populasyonlarda transferrin tiplerinin sağlıklı bir seleksiyon ölçütü olamayacağı görülmektedir.