Browsing by Author "Karadağ, Melike"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Article Açık Kalp Cerrahisi Sonrası Kanamaya Bağlı Revizyon Operasyonları(2004) Kutay, Veysel; Hazar, Abdüssemed; Karadağ, Melike; Ekim, Hasan; Başel, Halil; Turan, ErdalAmaç: Açık kalp cerrahisini takiben, en sık revizyon gerektiren komplikasyon erken postoperatif dönemde olan kanamadır. Bu çalışmamızda erken postoperatif kanama nedeniyle revizyon operasyonu yapılan hastaları retrospektif olarak değerlendirdik. Yöntem: Ana bilim dalımızda Ocak 2000 ile Mart 2004 tarihleri arasında 520 hastaya açık kalp cerrahisi uygulandı. Bu hastalardan sekizine postoperatif kanama nedeniyle re-eksplorasyon yapıldı. Re-eksplore edilen hastaların; yaşları, primer operasyon tipleri, kardiyopulmoner bypass süreleri ve kanama odakları analiz edildi. Bulgular: Re-eksplorasyon nedenleri, 1 hastada kardiyak tamponad, 2 hastada LİMA yatağından kanama, 1 hastada LİMA yan dalından kanama ve 1 hastada sternum arka yüzünden kanama idi. Geri kalan üç hastada ise bir aktif kanama odağı bulunamadı. Bir hastada revizyon sonrası cerrahi debridman gerektiren sternal yara infeksiyonu gelişti. Biri hariç revizyon yapılan tüm hastalarda kardiyopulmoner bypass zamanı 120 dakikanın üzerinde idi. Sonuç: Serimizde kanama nedeniyle yapılan revizyon operasyonlarının oranı düşük bulunmuştur.Bunda uygulanan cerrahi tekniğin ve kanama riskini artıran aspirin gibi ilaçların operasyondan önce kesilmesinin rolü olabilir.Article Değişik Yaş Gruplarındaki Hastalarda Atriyal Septal Defekt Onarımının Erken ve Orta Dönem Sonuçları(2004) Kutay, Veysel; Karadağ, Melike; Başel, Halil; Ekim, Hasan; Tuncer, Mustafa; Hazar, AbdüssemedAmaç: Atriyal septal defekt yetişkinlerde en sık görülen konjenital kalp hastalıklarındandır. Hasta yaşının cerrahi tedaviye etkisi tartışmalıdır. Burada amacımız değişik yaşlarda opere edilen ASD’li hastalarda cerrahi onarımı değerlendirmektir. Yöntem: Ocak 2000 ile Mart 2004 tarihleri arasında, hastanemizde 30 hastaya ASD nedeniyle cerrahi onarım uygulanmıştır. Hastalardan 23 kadın ve 7’si erkek olup, yaşları 4 ile 66 arasında değişmekte ve ortalama yaşta 29,90±16,04 yıl idi. Bulgular: Operatif mortalite olmadı. Bir hastamızda ASD ile birlikte koroner arter hastalığı da vardı. ASD onarımı ve koroner bypass cerrahisi birlikte uygulandı. ASD’nin kapatılması sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunda artış, pulmoner arter basıncında ve kardiyotorasik oranda azalma ile sonuçlandı. Cerrahi sonrası NYHA göre fonksiyonel kapasitede düzelme oldu. Sonuç: Serimizde, değişik yaşlarda ASD’leri kapatılan hastalarda cerrahi sonuçlar olumlu idi.Article Fallot Tetralojisinde Transanüler Yama Uygulamasının Erken ve Orta Dönem Sonuçları(2005) Karadağ, Melike; Başel, Halil; Demir, İsmail; Kutay, Veysel; Yakut, Cevat; Ekim, Hasan; Akbayrak, HakanAmaç: Küçük pulmoner anulusu olan Fallot tetralojisinde (TOF) transanüler yama gerekir. Bu da pulmoner rejürjitasyona yol açabilir. Amacımız transanüler yama gerektiren TOF'lu hastalarda tam onarımı ile ilgili tecrübelerimizi gözden geçirmektir. Metod: Mayıs 2000 ile Mart 2005 tarihleri arasında Van Yüksek İhtisas Hastanesi ile Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde 20 hastaya TOF tanısıyla tam onarım operasyonu yapılarak perikardiyal yama ile sağ ventrikül çıkımı ve anülüsü genişletilmiştir. Hastaların yaşları 3 ile 24 arasında değişmekte olup, 11'i kız ve 9'u erkek idi. Bulgular: Tanı tüm hastalarda operasyon öncesi uygulanan ekokardiyografi ve kardiyak kataterizasyonla kondu.Transannuler yama kullanılarak yapılan tam onarım sonrası hastaların fonksiyonel kapasitelerinde anlamlı düzelme oldu. Ölen hastamız olmadı. Sonuç: TOF tanısı konunca yaşına bakılmadan kontrendikasyon olmadıkça tüm hastalar öpere edilmelidir. Anulusu dar olan hastalarda transanüler yama kullanılması kısa ve orta dönemde iyi tolere edilir ve hastaların fonksiyonel kapasiteleri düzelir.Article Kardiyovasküler Cerrahi Sonrası Yara Enfeksiyonu Gelişiminde Rol Oynayan Faktörler(2005) Kutay, Veysel; Ekim, Hasan; Tuncer, Mustafa; Hazar, Abdussemet; Karadağ, Melike; Başel, HalilAmaç: Kardiyovasküler cerrahi sonrası gelişen yara enfeksiyonları ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Postoperatif yara enfeksiyonlarında risk faktörlerinin analizi enfeksiyondan etkin bir korunmanın nasıl yapılacağını da belirler. Bu çalışmamızda amacımız kardiyovasküler cerrahi sonrası postoperatif yara enfeksiyonlarının gelişmesinde rol oynayan faktörleri incelemektir. Yöntem: Hastanemizde Ocak 2000 ile Nisan 2004 tarihleri arasında kardiyovasküler cerrahi girişim uygulanan 649 hasta retrospektif olarak incelenmiştir. Bulgular: Postoperatif yara enfeksiyonu sadece 6 (%0,9) hastamızda görüldü. Bunlardan 4'ü yüzeyel yara enfeksiyonu ve 2'si de mediastinit idi. Sonuç: Âseptik tekniklere uyma, dikkatli hemostaz ve itinalı bir cerrahi teknik uygulanması, aşırı koterizasyon ve bone-wax kullanımından kaçınma yara enfeksiyonlarının azalmasında önemlidir.Article Koroner Arter Cerrahisi Sonrası Atrial Fibrilasyon Gelişiminde Rol Oynayan Faktörler(2004) Turan, Erdal; Karadağ, Melike; Hazar, Abdussamet; Kutay, Veysel; Demirbag, Recep; Ekim, HasanAmaç: Koroner arter cerrahisi sonrası en sık görülen aritmi atriyal fibrilasyondur (AF). Bu çalışmada amacımız koroner cerrahisi sonrası gelişen AF insidensini ve oluşumunda etkin olan faktörleri belirlemektir. Metod: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalında Ocak 2000 ile Kasını 2003 tarihleri arasında koroner bypass cerrahisi uygulanan hastalardan 245'i çalışma kapsamına alınmıştır. Kronik böbrek hastası hikayesi olanlar, redo koroner operasyonlar, kapak hastalığı olanlar, tiroid hastalığı olanlar, yentrikül anevrizması olanlar ve beta-bloker kullananlar AF çalışma kapsamına alınmadı. Bulgular: Hastaların 19.4'ü erkek, 52'si kadın olup yaşları 28 ile 90 arasında değişmekte olup ortalama yaş 58±3 idi. Hastalardan 68'inde atan kalpte, diğerlerinde ise kardiyopulmoner bypass (CPB) ile ameliyat yapıldı. AF gelişen hasta grubunda ileri yaş, erkek cinsiyet ve hipertansiyon hikayesi daha fazla idi. Sol atriyum çapı, ejeksiyon fraksiyonu (EF), CPB zamanı, kros klemp zamanı bakımından AF gelişen grupla diğer grup arasında bir fark yoktu. Sonuç: İleri yaş, erkek cinsiyet, hipertansiyon ve P dalgasının süresinin uzaması koroner cerrahisi sonrası AF gelişiminde rol oynayan faktörlerdir. CPB'dan sakınmak AF oluşumunu azaltmamaktadır.Article Perimembranöz Ventriküler Septal Defektin Kapatılmasında Triküspid Kapağın Septal Leaflet'inin Geçici Olarak Kaldırılmasının Önemi(2004) Kutay, Veysel; Başel, Halil; Tuncer, Mustafa; Hazar, Abdussamet; Ekim, Hasan; Karadağ, MelikeAmaç: Çalışmamızın amacı perimembranöz ventriküler septal defekt tanısıyla opera ettiğimiz hastaların sonuçlarını değerlendirmektir. Gereç ve Yöntem: Ocak 2000 ile Mart 2004 tarihleri arasında hastanemizdeperimembranöz ventriküler septal defekt tanısı konulan 20 hastaya sağ atriyotomi ve triküspid kapağın septal leafletinin annulusdan geçici olarak ayrılmasıyla ameliyat edilmiştir. Hastalarımızdan 7'si kız, 13'ü erkek olup, yaşları 2 ile 27 arasında değişmekte ve ortalama yaşta 10.05±7.11 yıldı. Bulgular: Erken veya geç dönemde kaybettiğimiz hastamız olmadı. Tüm hastalarda ventriküler septal defekt dakron greft ile onarıldı. Ayrıca 3 hastaya ventriküler septal defekt onarımının yanında ek girişimler de yapıldı. Bir hastada patent foramen ovale kapatıldı. Birisinde aort kapak replasmanı yapıldı. Diğerinde ise patent ovale kapatıldı ve sağ ventrikül çıkım yolu genişletildi. Sonuç: Triküspid kapağın septal leafletinin ventriküler septal defekt'i ekspoze etmek için geçici olarak annulusdan ayrılması etkin ve emniyetli bir teknik olup operasyonun süresini azaltmaktadır.Article Retroperitoneal Bölgeye Rüptüre Olmuş Dev Abdominal Aort Anevrizması Cerrahi Onarımı: Olgu Sunumu(2004) Karadağ, Melike; Kutay, Veysel; Ekim, Hasan; Yakut, CevatRüptüre abdominal aort anevrizması (r-AAA), günümüzde gelişen teknolojiye rağmen yüksek peroperatif mortalite ve morbiditeye neden olması, hızlı tanı ve cerrahi onarıma ihtiyaç göstermesi bakımından önemini korumaktadır. Bu olguda olduğu gibi nadiren hemodinamik bozulmaya neden olmadan stabil seyredebilir. Üç aydır semptomatik olan ve yirmi gün önce r-AAA tanısı konulan 71 yaşında erkek hastanın sol retroperitoneal bölgeye rüptüre olmuş 10 x 12 cm çapında infrarenal yerleşimli aortik anevrizması başarı ile tamir edilmiştir.Article Üst Ekstremitede Distal İskemiye Neden Olan Arteriyovenöz Fistül Komplikasyonlar(2006) Karadağ, Melike; Demir, İsmail; Kutay, Veysel; Ekim, Hasan; Başel, Halil; Hazar, Abdussemet; Akbayrak, HakanAmaç: Hemodiyaliz amacıyla açılan arteriyovenöz fistüllerde distal iskemi ender görülen ciddi bir komplikasyondur. Amacımız arteriyovenöz fistül komplikasyonu olarak gelişen üst ekstremite iskemilerinde cerrahi tedavinin sonuçlarını değerlendirmektir. Yöntem: Mayıs 1999 ile Nisan 2005 tarihleri arasında 412 hastada arteriyovenöz fistül nedeniyle cerrahi girişim uyguladık. Bunlardan sekiz hastada arteriyovenöz fistül komplikasyonu olarak distal iskemi gelişmiştir. Hastaların yaşları 26 ile 56 arasında değişmekte (ortalama 39±1,2 yıl) idi. Bulgular: Distal iskemi gelişmesine neden olan tüm arteriyovenöz fistüller brakiyal arterle sefalik veya bazilik ven arasında açılmıştı. Hastalardan dördünde sadece fistül ligatüre edildi. Üç hastada fistül ligatüre edildikten sonra brakiyal arterde gelişen anevrizmalar rezeke edildi ve arteriyel devamlılık bir hastada brakiyal arterin uç uca anastomozu ile, bir hastada araya konulan safen ven grefti ile ve diğer hasta da ise PTFE interpozisyon grefti ile sağlandı. Bir hastada ise fistül ligatüre edildi ve sefalik vende gelişen anevrizma rezeke edildi. Cerrahi sonrası tüm hastalarda iskemi bulguları kayboldu. Sonuçlar: Arteriyovenöz fistül komplikasyonu olarak anevrizmatik gelişmeler, tromboz veya çalma sendromu ve bunların sonucu distal iskemi gelişebilir. Fistülün ligasyonu ile genellikle olumlu sonuç alınırsa da anevrizmal gelişme varsa anevrizmalar rezeke edilerek arterin devamlılığı sağlanmalıdır. İskemik komplikasyonları önlemek veya minimal seviyeye indirmek ve önemli risk faktörlerini belirlemek için geniş serilere dayanan prospektif çalışmalara gereksinim olduğunu düşünüyoruz.