Browsing by Author "Karaduman, Zekiye Hakseven"
Now showing 1 - 2 of 2
- Results Per Page
- Sort Options
Article Hematologic Inflammation Indices for Differentiating Between Brucella, Pyogenic, and Tuberculous Spondylodiscitis(Mdpi, 2024) Baran, Ali Irfan; Binici, Irfan; Arslan, Yusuf; Karaduman, Zekiye Hakseven; Ilter, Server; Tarcan, Tayyar; Unal, MuratInfectious spondylodiscitis is a life-threatening disease and has some challenges in terms of diagnostic, differentiative, and therapeutic processes. Therefore, rapid and effective management of infectious spondylodiscitis is necessary. Hematological inflammation indices (HIIs) such as the neutrophil/lymphocyte ratio and aggregate index of systemic inflammation are derived from blood cells and used as diagnostic, prognostic, predictive, and treatment monitoring indicators. This study aimed to evaluate HIIs for discriminating between infectious spondylodiscitis pathogens. This retrospective comparative study included 116 patients with infectious spondylodiscitis. According to the responsible infectious pathogens, three types of infectious spondylodiscitis were defined: Brucella (n = 51), pyogenic (n = 43), and tuberculous (n = 22). The HIIs were derived from baseline complete blood counts. The three types of infectious spondylodiscitis were statistically compared for the HII scores. We found that the Brucella group had significantly lower HII scores than the pyogenic group (p < 0.05). Also, the Brucella group had significantly lower HII scores than the tuberculous group (p < 0.05). However, no significant differences were found between the pyogenic and tuberculous groups regarding HIIs (p > 0.05). In conclusion, the HIIs may be considered in the differentiation between Brucella spondylodiscitis and other types of infectious spondylodiscitis.specialization-in-medicine-thesis.listelement.badge The Relationship Between Serum Ischemia Modified Albumin and Score Categories in Individuals Living With Hiv(2023) Karaduman, Zekiye Hakseven; İncecik, ŞabanKronik bir hastalık olarak anılmaya başlanan Human Immunodefiency Virus (HIV) enfeksiyonu birçok sistemi etkileyerek renal, pulmoner, metabolik, kardiyovasküler hastalık (KVH) ve malignite prevalansını artırmaktadır. Bunlar içerisinde KVH morbidite ve mortaliteyi artıran önemli nedenlerden biridir. Genel topluma göre 1,5-2 kat artmış olan KVH riskini değerlendirmek önemlidir. Ancak yapılan çalışmalarda mevcut KVH risk algoritmalarının HIV ile yaşayan bireylerde KVH riskini olduğundan daha az tahmin ettiği bildirilmiştir. HIV enfeksiyonu belirgin oksidatif strese neden olarak reaktif oksijen türlerini arttırır ve antioksidan kapasiteyi azaltır. Biz çalışmamızda iskemi ve oksidatif stresle ilişkili olan serum iskemi modifiye albümin (sİMA) biyobelirtecini HIV ile yaşayan bireylerde değerlendirdik. KVH risk algoritmalarından olan Sistematik Koroner Risk Değerlendirmesi (SCORE) kategorileriyle sİMA düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki olup olmadığını araştırmayı amaçladık. Gereç yöntem: Yüzüncü Yıl Üniversitesi Dursun Odabaş Tıp merkezi etik kurulundan onay alındıktan sonra 60 HIV ile yaşayan bireyle 25 tane sağlıklı gurup çalışmaya dahil edildi. Hastaların enfeksiyon polikliniğinde genel muayene ve tetkikleri yapıldı. Alınan kanlar sİMA çalışmak için -80 derecede saklandı. Saklanan kanlar daha sonra biyokimya laboratuvarında ELİSA yöntemi ile çalışıldı ve sonuçlar yazıldı. Her hastanın KVH risk oranı European Association of Preventive Cardiology (EAPC) derneğinin internet sitesinde HEARTSCORE sistemi ile hesaplandı ve yazıldı. Bulgular: Kontrol ve vaka grubu arasında hastaların yaş, cinsiyet dağılımı, bel çevresi, BKI değeri, sigara kullanımı ve sistolik kan basıncı anlamlı (p>0.05) farklılık göstermemiştir. Vaka grubunda HDL değeri kontrol grubundan anlamlı (p<0.05) olarak daha düşüktü. Vaka grubunda TG değeri kontrol grubundan anlamlı (p<0.05) olarak daha yüksekti. Vaka grubunda IMA>3000 oranı ve IMA değeri kontrol grubundan anlamlı (p<0.05) olarak daha yüksekti. IMA>3000 grubunda, IMA<3000 grubuna göre HDL değeri anlamlı (p<0.05) olarak daha düşükken, TG değeri ise anlamlı (p<0.05) olarak daha yüksekti. IMA>3000 grubunda orta-yüksek SCORE risk oranı IMA<3000 grubundan anlamlı (p<0.05) olarak daha yüksekti. IMA>3000 grubunda vaka grubu orta-yüksek SCORE risk oranı IMA<3000 grubundan anlamlı (p<0.05) olarak daha yüksekti Kontrol grubunda ise IMA>3000 ve IMA<3000 olanlar arasında SCORE risk oranı anlamlı (p>0.05) farklılık göstermemiştir. SCORE risk orta-yüksek olan grupta CD4 değeri SCORE risk düşük olan gruptan anlamlı (p<0.05) olarak daha düşüktü. IMA ile HEARTSCORE risk oranları arasında anlamlı (r=0.387/ p=0.000) pozitif korelasyon gözlenmiştir. Tartışma ve sonuç: Çalışmamız, tespit edebildiğimiz kadarıyla, HIV ile yaşayan bireylerde serum İMA düzeylerinin değerlendirildiği ilk çalışmadır. HIV ile yaşayan bireylerde, 10 yıllık ölümcül veya ölümcül olmayan, SCORE algoritmasında ölçülen düşük ve orta-yüksek KVH risk kategorileriyle sİMA düzeyleri arasında anlamlı bir korelasyon tespit ettik. Ayrıca çalışma ve kontrol grubunun SCORE kategorileri benzer ağırlıkta olmasına rağmen, HIV ile yaşayan bireylerdeki genel sİMA düzeylerini de kontrol grubundan anlamlı derecede yüksek saptadık. Çeşitli hastalıklarda, farklı parametrelerle anlamlı ilişkisi saptanmış olan sİMA molekülüyle yapılan çalışma sonuçları bize, bu molekülün kontrolsüz HIV enfeksiyonu, tedavi uyumsuz hastalar, akut veya kronik dönemlerle ilgili gelecekte yapılabilecek çalışmalarda, ek bilgiler sağlayabileceğini düşündürmektedir. Çalışmamızda SCORE risk kategorileriyle serum İMA değerleri arasındaki anlamlı ilişkiyi, kontrol grubunda saptayamamamıza rağmen HIV ile yaşayan bireylerde bulduk. Özellikle KVH riski yüksek olan bu grupta mevcut KVH risk tahmin algoritmalarına ek olarak, sİMA'nın biyobelirteç olarak kullanımının ne düzeyde değerli olabileceği, gelecekteki çok merkezli ve daha çok sayıda olgu içeren çalışmalarla incelenmesi, bu molekülün önemi konusunda daha fazla bilgi sağlayacaktır. Genel toplum için uyarlanan KVH risk algoritmalarının bu popülasyonda KVH riskini olduğundan daha az düzeyde tahmin ettiği ve bu algoritmaların 40 yaş altında kullanımının uygun olmadığı göz önüne alındığında KVH doğru risk tahmininde fayda sağlayabilecek biyobelirteçlerin önemi daha da artmaktadır.